2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Mesleki Anılar Kütüphanesi

TavsiyeEdiyorum.com üyesi uzmanların paylaştığı mesleki anılar kütüphanemize hoşgeldiniz. Üyelerimizin mesleki anılarını tarih sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz. Eğer siz de site üyemizseniz, bu sayfada ilginç bir mesleki anınızı yayınlamak için ÜYE SAYFANIZ içinden MESLEKİ ANILAR bağlantısını seçiniz. Bu sayfada yayınlanan anılar yazarının isteği üzerine isimle veya isimsiz olarak yayınlanmaktadır. Tıp doktoru üyelerimizin anıları ise mesleki etik kuralları gereği her zaman isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Site Ana Sayfamıza Dönün - Tanıdığınız Bir Profesyonel Hakkında Tavsiye Yazın


Tülin ALP Fotoğraf
Dyt.Tülin ALP
İstanbul
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : bulgur aşı Yayın Tarihi : 25-01-2014 08:39
 
sene 1975 olabilir.meslekte yeniyim. ankara hst yeni başlamış genç bir diyetisyenim.çocuk klinigi dyt siyim. hastam ın ismi Fevzi jüvenil diabetyan(tip l)3 ay hst yattı . güçsüz ,çelimsiz, fakat neşeli bir çocuktu, Urfanın bir köyünden gelmişti, köyün ismini hatırlayamıyorum.yattıgı süre tıbbi tedavi yapıldı ,taburcu edilecek sayın Hocam Muzaffer Hatipoglu evde kullanması için diyet vermemi istedi . Ben Fevziye sordum ? Fevzi sabah ne yersin ,bulgur aşı ,öglen ne yersin ..bulgur aşı ... akşam ne yersin bulgur aşı... genç bir diyetisyen bulgur aşı ile hayatımın en zor diyetini anlatıp kendisine verdim. şekerini regüle etmiştik. kendimle gurur duydum. Ögrencilerimede anlatıp durdum.

Sertaç KIZILKAYA Fotoğraf
Dr.Dt. Sertaç KIZILKAYA
İstanbul
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 12 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : PROVA DİŞLERİ İLE GİDEN HASTA Yayın Tarihi : 10-08-2016 20:55
 
Muayenehanemi eni açtığım yıllardı.Apartman komşum çok tatlı bir teyze dişlerini yapmam için bana gelmişti.Önce protez hazırlıkları yapıldı ağızda çekim araları iyileşti ve sıra diş yapmaya gelmişti.Doğrusu bende hastam kadar heyecanlıydım. Ölçülerini aldım.birinci kontrolde kaşık yapılmıştı.Hassas ölçüsünü aldığım teyze dikey boyut için geldi.Beraber dişlerini seçtik. Bir sonraki provası dili prova idi.Zirkonyumm diş gibi mükemmel bir görüntü vardı hastamın ağzında.Hasta dişlere bayıldı.Benimde çok hoşuma gitmiişti provadaki dişler. İkimizde çok keyifli dik.Gençliğini hatırlayan hastam anılarını anlata anlata evine gitti.Ardından dişleri bitim için Kardeşler diş laboratuvarına göndermem gerekiyordu.Fakat Üst dişler yoktu.En son çöp kurtusu da dahil heryere bakmıştık.Son çare Hastayı aradık ve ona durumu anlattık.Dişlri bu şekliyle çok beğendiğiini başka işlem yapılmasını istemediği için yanına aldığını söyleyince rahatladık.Durum izah edince bir günlüğüne size ödünç verebilirim dedi ve dişi bitirmek için 24 saatimiz kalmıştı.:)

Fzt.Aysun ÖZVEREN
Kütahya
Fizyoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi Mevcutİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : Down Sendromlu Kızım Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Hem uzman hem de bir engelli annesiyim,kızım şu an 15 yaşında,doğumdan sonraki süreçte onu hem çok sevdik hem de özel eğitim süreci başladı ve ömür boyu devam edecek,Eğitimin semerisini ve onu çok sevmenin ancak şımartmadan,bir çok kez aldık ve almaya devam ediyoruz,kızım şu anda bir tiyatro grubunda oyuncu Ankara da,Aralıkta galaları olacak,piano çalmayı öğreniyor,koroda şarkılar söylüyor,çok güzel dans ediyor,bağımsız yüzüyor,internette oyunlar oynayabiliyor,normal dediğimiz daha sağlıklı çocuklarla beraber aynı okula gidiyor,kaynaştırma eğitimi alıyor,ben de hollan dadan türkiye ye gelip down sendromlu çocukların gelişim takibiyle ilgili eğitim veren DownKids İnternetionalın düzenlediği sertifikalı bir kursa katıldım,ülkemizde de toplumun bu çocuklara daha duyarlı olmaları konusunda dikatini çekmek için çalışmalar,sempozyum ve seminerler verilecektir.Eminim ülkemizde şartlar 10 sene sonra çok daha iyi olacak downlu çocuklarımız için..

Psk.Serap SÖZEN
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 7 Makalesi varİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : "Beni özgürlüğüme kavuşturdunuz, teşekkür ederim" Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Uzun süren terapi seanslarının sonlanmasının ardından bayan olan bir danışanım terapi yaptığımız odaya elinde küçük bir hediye paket ile geldi. Elindeki hediye paketini bana uzatarak "Serap Hanım, size birşey almak istedim, teşekkür edebilmek için. Ne alabileceğimi de uzun süre düşündüm. Bu aldığım hediyenin benim için anlamı da büyük" diyerek bana hediyesini uzattı. Paketi açtığımda içinden ucunda kelebek takılı gümüş bir kolye olduğunu gördüm. Ve danışanım hayatım boyunca unutamayacağım şu sözleri söyledi: "Size bir kelebek kolyesi aldım, çünkü siz de tıpkı bu kelebek gibi beni özgürlüğüme kavuşturdunuz" Bu sözlerinin etkisinden henüz çıkamamışken ben "Asıl siz şimdi bu sözlerinizle bana ne büyük bir hediye verdiğinizin farkında mısınız?" diye söyleyince, danışanım "Ben size birşey vermedim Serap Hanım, siz bunca zamandır bana verdiklerinizin karşılığını aldınız" diyerek beni çok etkileyen diğer cümlesini söyledi. İşte o zaman bir psikoterapist olmayı seçerek hayatım için ne kadar doğru bir karar aldığımı bir kez daha anlamış oldum...

Dt.Gökhan BAL
Afyon
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi3 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : NEDEN DİŞ DOKTORUYUM HER HASTAMDA YENİ BAŞTAN ANLIYORUM… Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Yolda kliniğime geliyorum. Bir minik hastam annesinin elinden tutmuş yürüyor.Birden ilham geliyor… ............ Olayın geçmişi var tabi. 11 yaşındaki hastam 2 ay önce kadar ön dişi düşmüş halde geldi.Ben de dişini hemen bulup getir mesini istedim çünkü 2 saat gibi bir sürede bana süt veya dilin altında dişlerle gelirlerse ,bu dişleri yerine yerleştirebiliyorum.Şimdiye kadar başarısız olduğum vaka olmadı şükür.Ta ki bu minik hastama kadar… hasta bir önceki gün yaşamış travmayı ve diş evde.Yinede şansımızı denedik ancak iki hafta sonu kemik resorbsiyonu(erimesi) nedeniyle dişi almak zorunda kaldık. hastam o kadar üzüldü ki acıdan değil ama üzüntüden o güzel yanakları gözlerinden akan şelalerle ıslandı.Biz de üzüldük haliyle.Ama yapacak bir şey yok.Anne de kızınıın durumunu düzeltmek için ısrar ediyor haklı olarak.Bir ana yavrusunun üzüntüsüne dayanabilir mi?… Bir kaç kez geldiler implant düşündük ama bu yaşta yapamayız biliyoruz. Erteledim işin uzmanı hocalarımla konuştum.Ama sonuç yok.Olamayacağını söyledim tabi ,dişler o bölgeyi kapatmaya başlayınca hem diş hem de yüz açısından bu durumundan da çirkin birgörünüm olacak.dişündüm ,düşündüm düşündüm….bulamadım Ama biraz önce yolda gelirken birden içime doğdu.bir yol buldum.Teknik ayrıntıları anlatmayacağım ancak duydukları zaman ki hisleri varya işte benim diş doktoru olma sebebim….saygılarımla

Nuran OĞUZKAYA Fotoğraf
Uzm.Psk.Nuran OĞUZKAYA
Kayseri
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi46 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : vajinismus cinsel ilişkiye girememe Yayın Tarihi : 07-10-2010 12:09
 
x Hanım,bana telefonla ulaştığında 7 aylık gebe olduğunu,bir yıllık evli olduğunu söyledi. Gittiği kadın-doğum doktoru ona vajinismus olduğunu söylemiş.Tedavi olmak istediğini söyleyince, doğumunu yapıp, lohusalık döneminden sonra gelmesini söyledim. 18 yaşında olan bayan, evlendiğinde kayınvalide ile beraber yaşıyorlarmış ve ilk gece çarşaf beklenmiş. Bu nedenle aileye problemi açıklamak zorunda kalmışlar. İlk önce dört, beş hocaya gidilerek çare aranmış. Fakat problem devam edince ilaç yardımıyla bir kez cinsel ilişki gerçekleşmiş. Cinsel ilişkiye girmeden vajen ağzına boşalma ile nadir de olsa sperm içeri kaçıp gebelik oluşabiyor. Vakanın söylediğine göre gebelik ilaçla olan ilişkide değil daha sonra gerçekleşmiş.Tedaviye kucağında çocuğuyla geldi. Eşi başka bir şehirde çalıştığı için tedavide eşinin yardımını almamız mümkün olmadı. Ama telefonla ve tatillerde geldiğinde görüşmelere katıldı. Yaşı küçük olmasına,yalnız olmasına rağmen tedavinin gereklerini yerine getirdi ve problemini çözdü. Şimdi oğluyla beraber eşinin olduğu şehirde yaşıyor. Sevgilerimle

Nuran OĞUZKAYA Fotoğraf
Uzm.Psk.Nuran OĞUZKAYA
Kayseri
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi46 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : vajinismus cinsel ilişkiye girememe Yayın Tarihi : 07-10-2010 12:09
 
X hanım bana Kayseri civarındaki bir ilçeden,kadın-doğum uzmanı aracılığla geldi.8 yıllık evli olup şu ana kadar hiç bir tedavi girişimleri olmamış.Çocuğunuz niye olmuyor sorusuna korunmuyoruz,eşimde de problem yok ama olmuyor diye cevaplayarak insanları oyalamışlar.Vajinismus vakalarında sık karşılaştığım ve artık beni şaşırtmayan bir durum bugün yarın kendimiz halledebiliriz derken yılların geçmesi. Bir bakıyorlar ki 3 yıl,5 yıl bu şekilde geçmiş.Cinsellik ayıp,yasak,günah kavramlarının içine sıkışan bir kavram olduğu için kolumuz ağrısa en yakın doktora bir an evvel giderken, karı-koca olamadan,cinsel ilişkisiz yıllar geçiyor.En son aile baskısı veya çocuk isteği ile tedavi için harekete geçiyorlar.Bu vakada tedaviyi çok kısa sürede tamamladı,şu an kendi oturduğu ilçeye yakın bir şehirdeki bir kadın-doğum uzmanının takibinde gebe kalmak için tedavi görüyor.

Nuran OĞUZKAYA Fotoğraf
Uzm.Psk.Nuran OĞUZKAYA
Kayseri
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi46 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : vajinismus Yayın Tarihi : 07-10-2010 12:09
 
Son zamanlarda takip ettiğim 12 yıllık evli olan vajinismus vakası,bana geldiğinde kendi ailesi ile arasında oluşan problemlerden dolayı depresyondaydı. Hastada hastane ve doktor fobisi olduğu için 12 yıl boyunca bu problemden dolayı hiç doktora gitmemişti. Ailesinin ne zaman çocuk sahibi olacaksın,yoksa kocanda mı bir sıkıntı var,neyi saklıyorsun baskısı ile zorla bir kadın-doğum uzmanına gitmiş,oradan da bana yönlendirilmişti. Hasta başvurduğunda oldukça gergin görünüyordu.Kişilik özelliği açısından titiz,kuralcı özelliklere sahipti.Bu özellikleri vajinismus tedavisinde tedavi sürecini olumlu etkiledi.Ben karşı çıktığım halde,hayatındaki günlük rutinleri bir kenara bırakıp tadaviye odaklandı. Ödevlerini harfiyen,titizlikle uyguladı.Tedavinin bitmesinden kısa bir süre sonra hamile kaldı.Söylediği en sık cümle ben tedaviyi tamamladım ve hamileyim "hala inanamıyorum" cümlesidir.Ona yaşam boyu mutluluklar diliyorum.

Yusuf BAYALAN Fotoğraf
Psk.Dnş.Yusuf BAYALAN
İstanbul
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 10 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Terapide Ağlayan Kadın Yayın Tarihi : 10-08-2019 11:40
 
Ne çok ağlardın hatırlıyor musun seanslarda? Ben hatırlıyorum. Hatta seni "ağlayan kadın" olarak hatırlıyorum. İsim hafızam iyi değildir, adını hatırlamıyorum. Hatta bir gün bir yerde karşılaşsak muhtemelen çok utanır ve endişelenirim sana ne diye hitap edeceğimi bilemediğim için. Aklın bir türlü almıyordu sana sürekli zarar veren bir erkeği hayatında tutmayı, ya da onun hayatında kalmayı. Onu hayatında tutmakla onun hayatında kalmak arasındaki farkı düşünmek ilginç gelmişti sana. İlk cinsel ilişkini büyük bir günah ve suçluluk olarak ve onunla yaşamıştın." Niye yaptığımı bilmiyorum, zevk aldığımı hatırlamıyorum" diyordun. "İlişkiye girmezsen ne olacağını düşünüyorsun?" diye sormuştum. "Beni hayatından atar diye endişeleniyorum." demiştin sen de. Ve onun tarafından dışlanmak sana dayanılmaz geliyordu. Oysa onun beğendiğin ve sana hoş gelen hiç bir özelliği olmadığını da düşünüyordun. Bu çok büyük bir paradokstu dışardan bakınca sana göre. O yakışıklı değildi, senin eğitim seviyen daha iyiydi, evlendikten sonra sen daha çok para kazanacaktın, onun takıldığı mekanlar sana çok basit geliyordu vb. Tüm bunlara rağmen seni ona iten ve onunla bir arada tutan neydi? Çok uğraşmıştık bununla hatırlıyor musun? Çünkü anlamlandıramıyordun olanı biteni ve "Ben bunu nasıl yapıyorum?" diyordun. Hepimizin sahip olması gereken "kişisel insani değer duygusu"na bir türlü sahip olamamıştın. Yani sadece insan olduğun için, eşrefi mahlukat potansiyeli taşıdığın için değerli olduğuna inanmıyordun. Çünkü hiç değerli hissettirilmemiştin, onaylanmamıştın ailen tarafından. Hep başarısızlıkların gündem olmuştu, elde edemediklerinle tanımlanmıştın: "başarısız sen", "düşüncesiz sen", "babasına layık olamayan sen", "ailesini rezil eden sen". İyi bir bölümü kazanmana rağmen babanın istediği olmadığı için tadına varamamıştın başarının. Hatta ortada bir başarı bile yoktu sana göre. Çünkü baban öyle düşünüyordu. Sen de tüm çocuklar gibi anne babanın sana bakışıyla kendine bakıyordun. Onların gözlüğüyle bakıyordun kendine. Bazen bu gözlüğü çıkarmak demekti psikoterapi. Annenin gözüne girmek için nasıl da çabaladığını anlattığında gözlerin önca ışıldayıp sonra gözyaşıyla doluyordu. Sanki o küçük kızın önce umut sonra hayal kırıklığını seanslarda yeniden yaşıyordun. Bütün bunlardan sonra sen "olsa olsa böyle (basit) bir adama layıktın." Böyle inanıyordun. Değer vereceğin, saygı duyacağın biriyle olduğunu hayal bile edemiyordun. Seninle birlikte olacak bir adam zaten ne kadar değerli olabilirdi ki. Sendeki değersizliği dokunduğun her şeye bulaştırır gibiydin. Ailenin düşüncelerini bir dönem çok fazla önemsedin; bu ise daha çok hata yapmana yol açtı. Zamanla bu önemseme, beklediğini elde edemediğin için öfkeye dönüştü. Artık aileni neyin rahatsız edeceğini düşünerek hareket etmeye başlamıştın. Daha doğrusu böyle bir düşünceyle hareket ettiğini terapide farketmiştik. Yaptığın her şey ailenin daha fazla tepkisini çekecekti artık. Bu adamla evlenmeni kabul etmemişlerdi. Ancak sen onunla cinsel ilişki yaşayarak kendini ona "mahkum" etmiştin. Artık başkasıyla evlenme şansın yoktu! Ve sen yıllardır bu mahkumiyeti yaşıyordun. Bu mahkumiyetten kurtulma ümidi, arzusu seni terapiye getirmişti. Boşanmak istiyordun. Bunun olabileceğine dair bir ümit ve cesaret arıyordun. Çok zorlanıyordun. Endişe, suçluluk, ümit, öfke, nefret ve diğer pek çok duyguyu aynı anda yaşıyordun. Sana söyleme imkanım olmadı ama çabanı takdir ediyordum. Kendime de pay çıkarmıyor değildim bu durumdan. Nicedir görüşemedik ve son durmunu bilmiyorum. Umarım kendine güzel gözlükler edinebildin. sevgi dolu gözlükler. Muhabbetle... Not: Bu yazıdaki karakter gerçek bir karakter değildir. http://yusufbayalan.blogspot.com

Sevil ÖKSÜZ Fotoğraf
Psk.Sevil ÖKSÜZ
İzmir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : KISSADAN HİSSE Yayın Tarihi : 14-03-2020 14:32
 
Emerson;"Elde etmek istediğinizin ne olduğunu iyi bilin" demiştir. Bu felsefenin yaşamın çeşitli alanlarında ne kadar büyük bir önem taşıdığına ben kendi gözlerimle tanık olmuşumdur. Benimle görüşmek isteyen bir bayana öğleden sonra saat iki için randevu verdim. O gün işlerim çok yoğundu ve ofisime ancak saat ikiyi beş geçe dönebildim. Baktım, genç bayan beni ofisimde bekliyor. Sürekli dudaklarını ısırmasından, geç kalmam nedeniyle canının sıkıldığını anladım. "Saat ikiyi beş geçiyor. Halbuki biz tam saat ikide buluşacaktık." dedi. "Ben randevularıma her zaman sadık kalırım." diye de ekledi. Doğal olarak özür dilemem gerekiyordu. "Ben de öyle" dedim gülümseyerek. "Ben de daima randevularıma zamanında yetişmeye önem veririm. Fakat bu sefer gerçekten elimde olmayan bir nedenle geç kaldığım için beni bağışlayacağınızı umuyorum." dedim. Ama bayan bu sözlerime gülümsemedi, kızgınlığının henüz geçmediği anlaşılıyordu. "Size söylemek ve sizden cevap almak istediğim önemli bir sorunum var." dedi kızgınlıkla. Sonra birden gürleyerek, bir çırpıda "Sorunumu size açıkça söylemek istiyorum, ben evlenmek istiyorum." dedi. "Çok güzel" diye cevapladım. "Evlenmek istemek çok güzel bir arzudur ve ben size bu konuda yardım etmek isterim dedim." "Ama ben niçin evlenemiyorum, bunu öğrenmek istiyorum." diye konuşmasını sürdürdü. "Her defasında tamam işte bu tam bana uygun birisi, onunla evlenebilirim diyorum, bir de bakıyorum ki adam beni terk etmiş. Artık daha fazla bekleyecek kadar genç değilim. Gün geçtikçe yaşlanıyorum. Sizin insanlara yardım etmek için bir ofis açtığınızı öğrendim ve yardım etmeniz için size geldim." dedi. "Lütfen bana niçin evlenemediğimi söyler misiniz?" diye sordu büyük bir merakla. Bayanı şöyle bir inceledim.Sorununu nasıl çözebileceğini söylediğim zaman bunu kabullenebilecek yapıda olup olmadığını merak etmiştim. Bir süre sonra, ona önerdiğim çözümü kabul edip bunu uygulayabilecek bir insan olduğuna karar verdim ve çözümün nasıl olduğunu ona anlatmaya başladım. "Şimdi isterseniz sizin durumunuzu birlikte inceleyelim. Çok zeki bir bayan olduğunuz her halinizden belli oluyor. Ayrıca sağlam kişilikli bir bayan olduğunuz ilk bakışta anlaşılıyor. Doğruyu söylemek gerekirse çok çekici ve aynı zaman da güzel bir bayansınız da." Bütün bunların gerçek olduğunu, iltifat etmek amacıyla değil, hakikaten öyle inandığım için söylediğimi belirttim. Sonra söyleyeceklerime devam ettim. "Sanırım sizin sorununuz şu; Bakın, örneğin randevuya beş dakika geç kaldığım için bana çok kızdınız. Bu tip bir davranışın birçok sorunun başlama noktası olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer bir insanın hareketlerini bu kadar yakından takip etmeye ve kontrol altında tutmaya kalkarsanız, bundan her insan sıkılır. İşin gerçeği şu ki, anlaşılan siz evlendiğiniz zaman da kocanıza hakim olmaya çalışacaksınız ve bu yüzden evlilik hayatınız iyi yürümeyecek. Çünkü sevginin hakimiyet altında gelişip, yaşaması mümkün değildir." Şöyle devam ettim. "Ayrıca ben ofise geldiğim zaman dudaklarınızı kemiriyordunuz, bu hareket de hakimiyet ve üstünlük kurma arzusunu ifade eder. Oysa normal bir kadın erkeğinin üzerinde hakimiyet kurmak istemez, bu davranışın erkeğini sıkacağını bilir.Eğer yüzünüze böyle kızgın ve otoriter bir ifade yerleştirmekten vaz geçerseniz çok çekici bir bayan olursunuz. Size tavsiyem yüzünüzdeki sert ifadeyi bırakıp daha yumuşak ve sıcak bir ifade takınmanızdır. Sözlerimi hiç allayıp, pullamadan çok yalın bir şekilde söylediğimi biliyordum. Fakat gerçekler bu kadar açık bir şekilde yüzüne karşı direkt söylendiğinde bunu kaldırabilecek bir bayanmış. Beni şaşkınlıkla dinledikten sonra güldü ve "Hakikaten çok açık sözlüymüşsünüz, fikrinizi fazla süsleyip yumuşatmadan söylüyorsunuz. Düşünceleriniz aklıma yattı." dedi. Sonra ben devam ettim;"Saçlarınızın şeklini birazcık değiştirseniz iyi olur, yalnızca birazcık. O zaman yüzünüzün daha çekici ve sevimli bir ifade alacağını düşünüyorum, biraz da parfüm sürseniz. Bütün bu değişikliklerin sizi daha cazip ve sevimli bir bayan haline getireceğine yürekten inanıyorum" dedim. Bayan şaşakınlıkla bağırdı, "Böyle bir danışma sırasında bu kadar ayrıntılı önerilerde bulunulacağı hiç aklıma gelmezdi, size çok teşekkür ederim, kendimdeki eksiklerin farkına varmamı sağladınız." dedi. Ben de şöyle karşılık verdim; "Ben bir psikolog olarak insanı bir bütün olarak görür ve söylenmesi gereken her şeyi ona göre söylerim, hoşa gitse de gitmese de!" Hoşça kalın. Sevgiyle kalın.......

İrem BRAY Fotoğraf
Uzm.Psk.İrem BRAY
Muğla
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi40 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 35 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Online terapiye nasıl ve neden başladım? Yayın Tarihi : 17-04-2021 17:53
 
Ben hep danışanlarıma derim ki:' 'beni aile doktorunun psikoloji alanındaki versiyonu olarak görün; bir sıkıntı yaşadığınızda yerimi biliyorsunuz, gelmek için sorunların büyümesini beklemeyin' derim. Kızımızı sağlıklı bir ortamda büyütmek için İstanbul'daki yoğun ve başarılı kariyerimizi bıraktıktan ve Marmaris'in bir beldesine taşındıktan sonra beni en çok zorlayan konulardan biri bu sözümde duramayışım olmuştu. Artık beni bildikleri ve ulaşabilecekleri o yerde değildim. Online terapi bu sorunu çözdü. Artık yerim gerçekten belli. Taşınmalarla, hatta tatillerle bile sınırlı değil. İnternetin kamera ve mikrofonun olduğu her yerden artık danışanlarım bana ulaşabiliyorlar.

Ziya ÜNLÜTÜRK Fotoğraf
Uzm.Psk.Ziya ÜNLÜTÜRK
Eskişehir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi68 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 41 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Emdr ve Korkunun İnanılmaz Gidişi Yayın Tarihi : 02-03-2013 21:25
 
Bana geldiğinde 33 yaşında olan danışanımın yıllardır süregelen bir korkusu vardı. İlk olarak 6 yaşında gökyüzünde süzülen bir insan gördüğünü, ikinci olarak 9 yaşında ailesiyle birlikte gittiği bir türbede çimlerin üzerinde o anda adım adım ilerleyen ve izlerden başka hiçbir görüntüsü olmayan bir varlığın geçişine bütün ailesiyle birllikte tanıklık ettiğini ve üçüncü olarakta 20 yaşında ziyarete gittiği bir akrabasının evinde uyurken bir varlığın duvardan geçerek yanına gelidğini ve yüzüne baktığını daha sonra karşı duvardan çıkıp gittiğini ve sabah olduğunda diğer odada yatan kuzeninin anne diye seslendiğini, yanına gittiklerinde de gece bir adamın yanına geldiğini, üzerini örttüğünü ve sonra duvardan geçip gittiğini söylediğini dile getirdi... (DİKKAT ederseniz başka kişilerde bunlara şahit olmuş) Bunda sonraki 13 yıl boyunca yalnız kalma korkma, karanlık korkma, ani seslerden ve hareketlerden korkma, evde eşinin ve çocuklarının olduğunu bildiği halde evin içinde onlarla karşılaştığında korkma gibi sıkıntılarla günlerini geçirmeye çalışmış... EMDR protolü doğrultusunda korkusunu 1 seans işledikten sonra halen inanamadığım bir sonuç ortaya çıktı. KORKU GİTTİ. Sürekli gözünde canlanan rahatsız edici anılar silikleşti ve rahatsızlık ortadan kalktı... Danışanım ilk tepkisi ise; yıllarca ben bunun için mi korktum? oldu. 1.5 aydır her hafta kendisini arayıp durumunda herhangi bir değişiklik olup olmadığını sorduğumda aldığım cevap hep aynı oldu; GİTTİ !

Mahir Efe FALAY Fotoğraf
Psk.Mahir Efe FALAY
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Seanslardan Anılar 2 Yayın Tarihi : 19-07-2014 16:49
 
Geçende bir danışanımla başladık görüşmeye. Kadın; 32 yaşında, orta okul mezunu, 15 yıldır tekstilde, 3 aydır işsiz, 3 kız kardeşten en büyüğü, 2. evliliği, bir tane 15 yaşında erkek çocuğu var. görünüşü sade, giyim kuşam mevsime uygun, mimikleri ifadeyle tutarlı, ses tonu orta-sakin, duygu durum stabil. Neyse işte bu kadın bana geldiğinde "oğlumla derdim var" diye girdi konuya. Anlattı anlattı anlattı ve bu arada ben de işimi yaptım, çeşitli sorular sordum, bir çerçeve tasarlayıp ilk seans için bende kalan bir hipotez kurdum. 45 dakikalık görüşmenin rahat 30 dakikası onun oğlundan kaynaklı problemlerle böylece geçti. Oğlu da (annenin ifadesine göre çok hareketli bir çocuk, ne oturup dersine konsantre olabiliyor ne de ilgilendiği bir şeyle uzun süreli ilişki kurabiliyor ama bu yıl eskiye göre kendi kendine biraz hafiflemiş, artık eşyaları eskisi kadar çok kaybetmiyor veya dürtüsel para harcama davranışı çok hafiflemiş. ama yaptığı işleri genelde kendi kendine yapmazmış. ayrıca dış çevrenin güdümünde biriymiş ve takdir edilmek onun davranması veya davranmamasını etkilermiş.) teşhis almamış bir DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) Tüm bu bilgileri çıkardığım 30 dakikadan sonra görüşmenin rotasını bana gelme nedeni olan oğlundan çıkarıp kendisine yönettiğimdeyse, perde açıldı, maskeler düştü ve neyin ne olduğu anlaşıldı. Açıkçası bu kadar hızlı çözülmesini beklemezdim. Ama demek ki çoktan hazırmış. Bir manada sevindim. Çünkü artık ayak oyunları aşaması bitmiş ve direkt yaklaşım başlamıştı. Ayrıca rahatladım da, çünkü artık o an orada olmayan bir kişi ile uğraşmak yerine hemen karşımdaki "ele alınabilir" kişiye dönmüştük. İşte kendisine dönüşüm de görüşmenin kırılma noktası oldu bir bakıma; duygulandı ve ağlamasına izin verdim bir süre. Ardından kendini toparladı ve anlatmaya devam etti. Görüşme ses kaydı ile kayıt edilmiş olmadığından sizlere trankript dökemeyeceğim ama bu kırılma noktasından sonra ortaya çıkana göre, anne oğlunu övmez; bilakis ne zaman hata yapsa yüksek sesle kızgın halde tepki verirmiş. hayır dayak olmamış fakat ödüllendirme de olmamış, yapıcı eleştri de. Ondan ziyade, görüşmeye gelen kadının annesi ona hiç öyle yapmamasına rağmen, oğluna "sen zaten yapamazsın" veya "bırak boşver, beceremedin yine" minvalli tepkiler vermiş durmuş.. Bu çıkan sonucun kimilerine komik gelebilecek bir çelişkisi var. Anne, oğluna olan yaklaşımının yanlış olduğunun farkında. Oğluna yaptıklarının kendisine yapılması role playimizden bunu her ikimizde çok net gördük. Fakat farkındalığına rağmen, aksi yönde adım da atmamış. Daha doğrusu atamamış. O enerjiyi bulamamış kendinde. Daha da doğrusu, kendisini çoğu konuda doğruyu yapabilecek biri olarak hiç görmemiş. Ve bu yüzden de hep kolay yolu, kızmayı seçmiş. Bu aslında bir nevi yansıtma. Kadın kendinde gördüğü değersizlik halini çocuğunda da görmeyi bilinçdışı düzeyde istiyor gibi. Özetle, kadının durumu depresyon diye bağırsa da üstünde biraz daha çalışmaya değer bir vaka bence. Çünkü hem burada yer vermediğim, hem de görüşmede hızlı geçilmesine göz yumduğum kimi noktalar var. Burası da çıkarılacak sonuç bölümü: a/ Çocuklarımızın yapamadıklarından ziyade yaptıklarına odaklanmak hem onları daha öz güvenli yapar, hem de muktedirlik hissi oluşturarak dışa olan bağlılıklarını azaltır. b/ Ne kadar kötü şeyler yaşarsak yaşayalım, sorun çoğu zaman çocukta değildir. Sorun %80 bizde veya aile sistemindedir. Ama terapiste "oğlum şöyle kızım böyle" diyip gelmek bir nevi savunma stratejisidir. c/ Sorunun çocukta olduğu durumlarda da çok yüksek ihtimalle aslında ebeveynlerin veya her ikisinin bir sorunu çocuğa yansıtılmıştır. Ve çocuk da nasıl başa çıkabileceğini bilmediği sorunla başa çıkmak için "çözülmesi gereken problem" olarak algılanan durumlar gelişmiştir. d/ Kimi durumlardaysa, çocuk "günah keçisi" haline getirilmiş ve ebeveynlerin çatışmaları sürtüşmeleri vs. çocuk üstesinden gitmektedir. Bu yüzden sağlıklı olmak isteyen bir ailenin, sıkıntıları kendi aralarında ve çocuklara yansıtmadan ve onları "anne baba" sistemine katmadan çözmeleri en hayırlısıdır.

Mahir Efe FALAY Fotoğraf
Psk.Mahir Efe FALAY
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Seanslardan Anılar 1 Yayın Tarihi : 19-07-2014 16:49
 
Sevdiğim bir danışanımdan bahsedeceğim sizlere. Evet psikologların da danışanlarına karşı hisleri olur. Neticede biz jetonlu kola makinesi değiliz ki bize gelinsin biz iyi edelim gönderelim ;) 22 yaşında, erkek, üç kardeşin en küçüğü, 12 yıldır çalışıyor, açıktan lise mezunu, kirli sakal, ağır hareketler, normalden yavaş konuşma, duygu belli etmeyen bir surat, zayıf el sıkış, kollar kavuşmuş oturma, kesintisiz göz teması. Kendisi İstanbulda doğmuş. Ailesinin sosyo ekonomik düzeyi ortaymış ama kendini hep sorumlu hissetmiş ve çocukluğunda çalışmaya başlamış. Okul ve çalışmayı bir arada götürmüş hep. Ama liseyi kaldıramamış bu tempo ve okulu bırakmış. Daha sonra açıktan devam etmiş. Çalıştığı iş çanta işi. Yıllardır çalışa çalışa uzmanı olmuş ve şu anda çalıştığı yerin ortaklarından biri haline gelmiş. Çanta işi konusunda kendine çok güveniyor ama daha iyisi çıkarsa kapısı kapalı değil, küçümsemediği sürece elini öperim diyor. Danışan hakkındaki esas hikaye şu; kendi ifadesiyle "hiç eve ait olmadım". Altını araştırınca, babası onu yıllar boyunca nedensiz sayılabilecek şekilde yere sürekli dövmüş. Annesi de hiç karşı çıkmamış. Sokakta bile babadan dayak yediği için, komşuları bir keresinde çocuğun onlardan olmadığını söyler olmuş. Bu dayaklar 17 yaşına kadar devam etmiş. Bir gün evden kaçmış ve bir yıl kadar dışarıda arkadaşlarında yaşamış. Ailesi sık sık geri çağırmış. Kendisi bir yıl boyunca yüz vermemiş. Akabinde geri dönmüş. Ama bakmış dayak yine aynı, nalet gelsin diyip tekrar evden kaçmış. Bu kaçaklığı babasının kanser teşhisi alıp onun geri çağrılmasıyla olmuş. O teşhis bir kırılma olmuş. O andan sonra danışana bir daha hiç eskisi gibi davranmamış. Davranacak da olsa danışan hazır, "pişman ederim bana el kaldıranı" Bana geldiğinde, daha doğrusu annesi tarafından gönderildiğinde sorunu "çabuk öfkelenmek ve öfkelendiğinde gözü hiçbir şeyi görmemek" idi. Bu problemli ve uyum bozukluğu yaratan bir davranıştı. Seanslarımız boyunca odak noktamız da bu oldu. Evet bu danışanımla görüşürken "babanın nedensiz dayağı" olgusunu şimdilik beklettim. Annenin çocuğunu korumamasını da. Her ikisi de engin sular ve amacımızdan uzağa taşıyacaklar. Şu anda vardığımız noktada, öfkesini hafiften de olsa kontrol edebiliyor. En azından öfke yaşantılarında statü farkına göre daha düşük öfke puanları verebiliyor. Ve daha da sevindiricisi, öfkesinin yükselmeye başladığının farkına varıyor artık. Bu yükselen öfke durumlarında kendini geri tutacak eşya olsun kişi olsun bir müttefik arayışında. Çünkü kasten adam öldürmenin 24 yıl olduğunun çok iyi farkında... ____ İnsanın insanı dövmesi kötü bir şeydir. Daha kötüsü, babanın çocuğunu dövmesidir. En kötüsü de babanın oğlunu nedensiz yere dövmesidir. Dövülmeden dolayı hem çaresizlik gelişir ve bu da genel manada depresif bir perspektife götürür. Fizyolojik sıkıntıları saymıyorum! Üstüne bir de nedensiz olunca özellikle küçük çocuklar zihinlerinde hiçbir yere oturtamaz ve şiddeti düşük olsun olmasın tam anlamıyla travmatik bir yaşantı haline gelir. Karşımızdakini dövmek baba / anne - çocuk ilişkilerinde çözüm değildir. Sadece kendi öfkemizi çıkarmış oluruz. Ama karşımızdakinin o anda veya gelecekte hisleri?

A.Kutlu DAYIOĞLU Fotoğraf
Vet.Hek.A.Kutlu DAYIOĞLU
İzmir
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi222 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 39 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Ölümden dönmek bu olsa gerek Yayın Tarihi : 11-05-2015 17:51
 
Engerek yılanları ile birçok yerde karşılaşabilirsiniz ve bu karşılaşma ölümcül olabilir. 2004 yılı haziran ayında çok sıcak bir günde Manisa’da bir veteriner hekim meslektaşım tedavi için gittiği bir evdeki kedinin durumu hakkında bana danışmak için telefon açtığında başıma gelecekleri bilemezdim. Meslektaşımın telefonda anlattıklarından kedinin başına geleni anlayamasam da gösterdiği belirtilere göre hayat kurtarıcı bir tedavi için tavsiyelerde bulundum. İlk telefondan 2 saat kadar sonra aynı meslektaşım tekrar arayarak kedinin bulunduğu evdeki bahçedeki tuvalette bir yılan gördüklerini ve itfaiye, çevre müdürlüğü vb her yeri aramalarına rağmen kimsenin ilgilenmediğini söyledi. Ben de çocukluğumdan beri tüm yabani veya evcil hayvanlara olan merakım ve sevgimle bu yılanı öldürmemeleri için hemen ilgileneceğimi söyledim. Veteriner hekim arkadaşımla birlikte bahsi geçen eve gittiğimizde kedinin yavruları olduğunu ve yavrularını korumak için yılana saldırdığını ve o sırada ısırıldığını tahmin ettik. Bu arada nedenini bilmemize rağmen belirtilere yönelik yaptığımız tedavi sonrası anne kedinin hayatının kurtulduğunu yavaş yavaş iyileşmeye başladığını da gördük. Evin bahçesindeki tuvaletin kapısının arkasında olduğunu söyledikleri yılana bakmak için daracık tuvalete girdim. Bu arada klinikten giderken yanıma aldığım yılan yakalama malzemelerini de hızla kendim imal etmiştim. Bir süpürge sapının ucuna takılmış yılanın zarar görmesine engel olacak spanç-sargı bezi ile akvaryumlardaki kaya vb tutmak için kullanılan uzun maşa! Şaka gibi ama o hızla ayarlayabildiğim tek malzemeler bunlardı ve tek endişem yılana zarar vermemekti. Tüm hazırlıklarımda kendimi hiç düşünmemiştim. Ama bu hatamı sonradan fark ettim tabi ki! Neyse o daracık tuvaletin içine girip kapıyı üzerime hangi cesaretle anlamadığım bir şekilde kapattığımda yılanın bir engerek olduğunu gördüm. Çocukluğumdan beri o kadar çok yılanı öldürmeden ve zehirliymiş gibi ısırılmadan tutmuştum ki bu yılandan da korkmama gerek olmadığını düşünüyordum. Yılan ve diğer hayvanları yakalama merakı kahramanlık, gösteri veya onlara zarar vermek amacı ile yapılan bir hareket değildi. Sadece çocukluğumdan beri meraklı olduğum belgesellerdeki hayvanları zarar vermeden inceleme merakından kaynaklanıyordu. Zaten yakaladığım yılan ve kertenkeleyi uygun terraryumlarda(Kara ortamındaki yaşam ortamı) bir süre besledikten sonra hayvanın kötü duruma gelmesine izin vermeden aynı yere salıyordum. İşte bu bakış açısı ve alışkanlıkla korkusuzca yılanı yakalamaya girişmiştim. Ama unuttuğum bir şey vardı. İş hayatımın koşuşturmasından belki 10 yıldır çocukluğumda olduğu gibi özgürce doğaya çıkmamış ve 10 yıldır bir yılan yakalamamıştım. Ucunda yumuşak spanç takılı sopayı yılanın başının arkasına bastırıp diğer elimle yılanı başının arkasından yakaladım ve tuvaletten dışarıya çıkardım. Yetişkin ve büyük kalın bir yılandı ve elimde sallanarak dururken ev halkından bir kavanoz, çuval gibi bir şey istedim. Hepsi de korkuyla şok olmuş bakıyorlardı. Yılandan korkularından herkes en uzak köşelere sıkışmış öylece duruyordu. İşte tam o sırada yılan elimde sallandı ve bir anda ağzını açtı. Hemen arkasından alt çenesini kıvırıp tek dişini onu tuttuğum elime batırmaya çalıştı. Ben çaresiz kocaman açılmış kırmızı ağza ve sivri zehirli dişlere bakarken tek dişi elime battı ama zehrin çoğu yüzüme ve elime fışkırdı. Hemen yılanı diğer elime aldım ve daha dikkatli tuttum. Dişinin battığı yer yanmaya başladı. Yüzüme fışkıran zehir gözüme gelmediği için çok şanslıydım. Aklıma ilk gelen ağzımda yara var mı diye düşündüm ve ısırılan yeri emip tükürmeye başladım. Bu işi birkaç defa yaptım. Daha sonra veteriner hekim arkadaşım zehri sıkıp çıkaralım diye ısırılan yeri sıktı . Bu iyi niyetle yapılan yardım zehrin elime yayılmasını hızlandırdı. 5-6 dakika içinde elim şişmeye başlamıştı. Hekim arkadaşım hemen hastaneye gitmeliyiz diye panikledikçe ben hala umursamaz durumdaydım. Yılanı nihayet gelen bir çuvala koyduktan sonra hızla devlet hastanesine gittik. Bu arada buradan herkesi uyarayım eğer değişmediyse o yıllarda sadece devlet hastanelerinde akrep ve yılan serumu olduğunu bildiğim için direk devlet hastanesine yönlenmemizi istedim. Daha önce Spil dağında annemi akrep soktuğunda SSK hastanesinde akrep serumunu bulamayıp devlet hastanesine alerjik olan annemi zor yetiştirmiştik. Hastaneye vardığımızda şişlik elimden koluma ve omzuma kadar ilerlemişti. Herhangi bir ağrı yoktu sadece dişin battığı yer yanıyordu ve kolum zonkluyordu. Hastanede acile girdiğimizde İntaniye bölümünden babacan bir uzman doktor hemen gerekli müdahaleleri yapmaya başladı. Kendisine yılanın tahmin ettiğim türünü söyledim. Bu bilginin veteriner hekimlikle ilgisi yoktu. Sadece doğa severlikle ilgili ve araştırma öğrenmeyle ilgiliydi. Engerek yılanın türüne uygun serumu kas içi kalçadan ve şişmiş parmağıma yarı yarıya bölerek uyguladılar. Alerjik reaksiyonların önlenmesi için kortizon antihistaminik vb uygulamasından sonra ben hastaneden ayrılmak için davrandığımda doktor hiçbir yere gidemeyeceğimi söyleyerek beni şaşırttı. Ben hala daha olayın ciddiyetinin farkında değildim. Hastanede İntaniye bölümünde yatacağımı ve bu dönem boyunca da karaciğer, böbrek kontrolü için sürekli tahliller yapılması gerektiği söyledi. Tabi ben de paşa paşa hastane yatağına yattım ve ondan sonra 4 gün hiç aralıksız kolumda takılı kalacak serum damardan bağlandı.Bu 4 gün boyunca sürekli serumla antibiyotik vb ilaçlar verildi. Kolumun şişmesi ertesi güne kadar devam etti. Elim o kadar çok şişti ki bir gün önce klinikte elimi bir kedi tırmalamıştı ve o yaranın bu şişlik nedeniyle yırtılacağını düşünmeye başladım. Genelde vücuttaki şişmelerde hamur gibi yumuşak bir kıvam oluşur ama benim özellikle elimde daha fazla olmak üzere tüm kolumdaki şişmede inanılmaz sertleşme oluştu. Tüm kolum ve elim tahta gibi sertleşti. Artık geriye dönmeyeceğini ve kolumu kaybedeceğimi düşünmeye başladım. Hastaneye ziyaretime gelen akraba ve dostlarım geçmişimdeki hayvan merakımı bildikleri için bana ‘Artık yılan tutmazsın ‘ diye kızdıklarında, onlara ‘’Hayır bundan sonra daha dikkatli tutacağım ‘ diyerek şakalaşmaktan da kalmıyordum. İlk 2 gün şişmeye devam eden kolum ve elim deki şişlik sonraki 6 -7 gün kadar aynı kaldı. Sonrasında şişlik inmeye başladı ve o güne kadar olmadığı kadar şiddetli kas ve kemik ağrısı ile uykusuz gecelerim başladı. Bu ağrılı geçen geceler 1 hafta kadar sürdü ve elimi tam olarak normal kullanabilmem için yaklaşık 1 ay geçti. Elime zehrin girdiği yerde leblebi tanesi kadar bir bölge nekroz oldu ve kararıp dokular öldü. Tam ısırmada tüm elin veya elin büyük kısmı aynı şekilde nekroz olabiliyormuş. Benim elime 2-3 damla zehir girmişti ve bana yaşattığı bu kadar sıkıntıydı. Tam ısırılmadığım için çok şanslıydım. Doktorların hastanede bana anlattıklarından ciddi anlamda ucuz atlattığımı iyice anladım. Bu engerek yılanlarını tam ısırdığında insanın direncine ve diğer faktörlere bağlı olmak üzere 5-10 dk içinde kalp blokajı, solunum felci sonucu ölüm görülebiliyormuş. Halk arasında engerek yılanı ısırdığında ‘güneşten gölgeye kaçamazsın, orada kalırsın’’ derlermiş. Bir çok yılan sıkması olayında ısırılan kişi hastane kapısına geldiğinde ölmüş olabiliyormuş. Ya da tüm bu ölümcül durumları atlatsan bile karaciğer ve böbrek tahribatına bağlı ölüm veya uzun süreli ya da hayat boyu diyaliz hastası olabilme ihtimali varmış. Tüm bunları öğrendiğimde Manisa şehir merkezine uzak bir çok yerde benim gibi veteriner hekim olan kardeşimle yakaladığımız yılanlardan birisinin bizi tam sırması durumunda başımıza gelebilecekleri düşündüm. Zehirli ve zehirsiz yılanları çok iyi ayırt etmemize rağmen hızlı hareket eden yılanları yakalarken bu özellikleri görene kadar yılana zarar vermeden ve kendimizi de ısırttırmadan yakalardık. Başıma bu olay gelince düşündüm ki: İnsan ne kadar çok şey öğrense, bilgi ve tecrübe sahibide olsa yine de cahil kalan bir tarafı oluyor. Örneğin ben bu yılanların bu kadar zehirli olduklarını bu olay başıma gelene kadar hiç düşünmemiştim. Doğadaki bir çok hayvanın özellikle yılanların halkımız tarafından görüldükleri her yerde zehirli zehirsiz demeden hemen öldürülmelerine çok üzüldüğüm için sürekli her yerde her fırsatta Türkiye’deki zehirli yılan ve zehirsiz yılan farklarını anlatmaya çalışırdım. Biliyorsunuz Türkiye de en başta yılan ama aklınıza gelen her hayvanı görünce önce küreklerle falan tepeleyip öldürürler sonra yine kürekle dürtüp ‘’Bu ne lan böyle, zehirli mi acaba? Ne hayvanı bu’’ diye bakarlar. Türkiye’ye uzaylı gelse biraz hayvana benzese önce kürekle sopayla tepeleyerek öldürürler.sonra da dürtup’’ bu ne ya’? uzaylı galiba ha ‘’ falan derler. Önce öldür sonra ne olduğuna bak’’ Ne çok hayvan zararsız olmasına rağmen böyle sadece insanların karşısına çıktı diye öldürülüyor. Bu durum çok üzüntü verici!

Nalan EYİN Fotoğraf
Uzm.Psk.Nalan EYİN
Kocaeli
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi14 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 12 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : sizi iyi yetiştirmiş :) Yayın Tarihi : 25-05-2019 16:23
 
Çalıştığımız danışmanlık merkezinde sekreterya kullanmayı tercih etmiyoruz. Böylece danışanlarımız doğrudan bize ulaşabiliyorlar. Dün sabah çalan telefonu ben açtım, bir bayan internet sitemiz yoluyla bizi bulmuş, bilgi edinmek için aradığını söyledi. Kendisine gerekli bilgileri verdikten sonra bana şöyle dedi: Oradaki psikologlar sizi gerçekten sizi çok iyi yetiştirmiş, ben normalde hiç konuşkan biri değilim, ama sizinle o kadar rahat paylaşımda bulundum ki. Kendisine çok teşekkür edip benim de aslında uzm.psikolog olduğumu söylediğimde her ikimiz de gülüyorduk telefonda :)

İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 498 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : Mehdi Yayın Tarihi : 09-01-2016 02:03
 
Ceza evinde geçici olarak görevli olduğum günlerin birinde mehdilik iddiası olan bir mahkumla görüşmem istendi. Söz konusu hasta Psikososyal Servis bünyesindeki görüşme odasına getirildi. "Siz bana kafayı yedi falan diyeceksiniz, biliyorum, vallahi öyle değil. Göreceksiniz, ispat edeceğim..." şeklindeki gayet tutarlı konuşmaların bir yerinde bize dini nasihatlar çekmeye başladı. "Gelin mehdiye ilk tabi olan siz olun, ayrıcalıklı kalın..." falan dedi. Hemen akabinden de, "Haydi şimdi de hep birlikte mehdi nezaretinde iman tazeleyelim, buyrun eşhedü enla ilahe..." diyerek kelime-i şehadet getirmeye başladı. Yanımdaki iki İnfaz koruma memuru arkadaş da başladı eşlik etmeye. Bir an için tereddüt ettim lakin gayri ihtiyari ben de kendimi bu garip koronun içinde buldum. O an içimden, "Şu hale bak, biz mi adama yardımcı olduk yoksa adam mı bizi ikna etti" gibi bir düşünce geçmedi değil. Bir süre sonra görüşme bitti ve hep birlikte çıktık. Mahkum önde biz iki kişi arkasında ilerliyor, bir yandan da sağa sola bakarak, "Bu psikolog tedaviye gitmemişmiydi arkadaşlar, baksanıza, hastaya tabii olmuş peşinden geliyor..." diyen olur mu acaba diye düşünerek içimde mahcubiyetle karışık tuhaf bir duygu hissettim.

Mert Kafkas ŞAHİN Fotoğraf
Dr.Dt. Mert Kafkas ŞAHİN
Muğla
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 8 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : 4 üyeli köprüyü yutan hasta Yayın Tarihi : 06-11-2014 11:08
 
4. sınıfta idim... Hastama 4 üyeli köprü yapacaktık. laboratuardan rpt olacak kadar kötü bir iş gelmişti...ben de öğrenci içgüdüleri ile tekrar ölçü al, asistan onayı, yazılar vs olmasın diye o kötü protezi kurtarmaya karar verdim; belki 7-8 kez yükseklik, vuruk aldım.. hasta bu arada iyice yorulmuştu, bir an evvel gitmek istiyordu; son kez ağzına taktığımda artık iyice yorulan hasta bir öğürme refleksi geçirdi...ve... ben onu yuttum dr. bey dedi!!! inanmadım başta, ağzında dilinin altında bir yerdedir diye ararken baktım gerçekten yok!!! asistanı çağırdım, tabii bir telaş oldu...sonra klinik sorumlusu hocamız gelip bizleri bir sakinleştirdi, böyle şeyler olabilir vs dedi... hasta ise o arada hayatından memnun gibi "sıkıntım yok, ben onu 1-2 güne düşürürüm" dedi... acile götürüp röntgen çektirdik ve tehlike arz etmediğini acil dr ları söyledikten sonra rahatladık ve hasta elimizi sıkıp ayrıldı!!!

Mahmut Önder TASLI Fotoğraf
Vet.Hek.Dr.Mahmut Önder TASLI
Ordu
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : HİPOKALSEMİ Yayın Tarihi : 29-04-2008 15:37
 
HİPOKALSEMİ YADA HALK DİLİYLE DOĞUM FELCİ DEDİĞİMİZ HASTALIK YÜKSEK SÜT VERİMLİ İNEKLERDE ORTALAMA 5.DOĞUMDAN SONRA VE DOĞUMU TAKİBEN 2-3. GÜNLERDE ORTAYA ÇIKAN KANDA KALSİYUM MİNERALİNİN ANORMAL DERCEDE AZALMASIYLA ORTAYA ÇIKAN İRREVERZİBL FELÇ LE KARAKTERİZE HASTALIKTIR.YAZIMIN BAŞINDA SÖYLEDİĞİM GİBİ BU HASTALIK DOĞUMDAN 2-3 GÜN SONRA ŞEKİLLENİR. ÜNYE İLÇESİ YAZKONAĞI KÖYÜNDE İNEĞİN YERDE FELÇ BENZERİ YATTIĞI ŞİKAYETİ İLE ÇAĞIRILDIM.OLAY MAHALLİNE VARDIĞIMDA İNEĞİN 8 AYLIK YAVRUSU OLDUĞU VE ONDAN SONRA GEBE KALMADIĞINI ANAMNEZ ESNASINDA ÖĞRENDİM.MUAYENE SONUCU HİPOKALSEMİK DOĞUM FELCİ OLDUĞU KANISINA VARDIM ANCAK DOĞUM YAPALI 8 AY OLMASINA RAĞMEN BU HASTALIĞIN ŞEKİLLENMİŞ OLMASINI OLDUKÇA GARİPSEDİM.TEDAVİ SONUCUNDA İNEK SAĞLIĞINA KAVUŞTU.BU DURUMU KENDİ ÇAPIMDA VE AKADEMİK AÇIDAN ARAŞTIRDIM ANCAK HERHANGİ BİR LİTERATÜRDE BU DURUMUN BENZERİNE RASTLAYAMADIM.TÜM MESLEKTAŞLARIMIN İLGİSİNİ ÇEKECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN PAYLAŞMAK İSTEDİM.SAYGILARIMLA

İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 498 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : Odaya Daldı Yayın Tarihi : 09-01-2016 02:03
 
Aile mahkemsinde görevli olduğum dönemde çok yaşlı bir amcayla eşi boşanmak istiyorlardı ve mahkemenin talebi üzerine ben kendileriyle görüşme yapıyordum. Amca 80 yaşından fazlaydı ve paronoid şizofren tanısı almış, raporu da bulunan bir hastaydı. Aynı yatakta her gece eşinin öbür yanında bir başka adamla yattığını iddia ediyordu. Yani teyze bir yanında yaşlı eşiyle öbür yanında da elin adamıyla uyuyordu! Teyze garibim de en az 70'in üzerindeydi, düşünün. Ben tek tek görüşmek istedim. Amcayla konuştum, sonra teyzeyi aldım. Görüşmenin ortalarına doğru amca birden elinde koca bir bastonla içeri daldı ve bastonu bana doğrultarak, "Sen görürsün sen, senden de şüpheleniyorum zaten, ne konuşuyonuz aranızda ha, sana gösterecem, göreceksin sen..." falan dedi, bir kaç küfür de ederek dışarıya çıktı. Hastadır, paranoiddir tamam ama belli mi olur! Kafasında kurgular, iyice büyütür, sonra da inanır (ki zaten inanıyor, bu konuda bir sorunu yok amcanın) ve yapar mı yapar... İnsanoğlu bu! Bir süre hastanedeki görüşmelerim esnasında her kapı açıldığında "Eyvah yandım, gelen amca olabilir..." diye düşünmedim değil. :)


21:42
Top