2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Mesleki Anılar Kütüphanesi

TavsiyeEdiyorum.com üyesi uzmanların paylaştığı mesleki anılar kütüphanemize hoşgeldiniz. Üyelerimizin mesleki anılarını tarih sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz. Eğer siz de site üyemizseniz, bu sayfada ilginç bir mesleki anınızı yayınlamak için ÜYE SAYFANIZ içinden MESLEKİ ANILAR bağlantısını seçiniz. Bu sayfada yayınlanan anılar yazarının isteği üzerine isimle veya isimsiz olarak yayınlanmaktadır. Tıp doktoru üyelerimizin anıları ise mesleki etik kuralları gereği her zaman isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Site Ana Sayfamıza Dönün - Tanıdığınız Bir Profesyonel Hakkında Tavsiye Yazın


İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 498 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : Psikolog Dediğin Yayın Tarihi : 09-01-2016 02:03
 
Bir danışanım günün birinde, "Hocam, çok emeğiniz geçti, hakkınızı helal edin, belki daha görüşemeyiz..." falan dedikten sonra telefonu küt diye kapadı. Besbelli ki intihar mesajı vermişti. Belki on kere aradığım halde ulaşamadım kendisine. İntihar edebileceğini pek zannetmediğim bir kişiydi lakin bu tür intihar söylemlerini her zaman için ciddiye almamız gerekiyordu, çünkü böyle öğretilmişti bize, bunu da biliyordum. En iyisimi dedim polise haber vereyim, belki adresine giderek ölmeden önce ulaşabilirler. Öyle de yaptım. Hastane polisimiz derhal geldi, durumu izah ettim. "Doğrusunu yaptınız" dediler, "tamam hocam hallederiz" diyerek gittiler. Bir kaç saat sonra söz konusu kişiden telefon geldi. Telefonda bana, "Hocam, ben size güvenmiştim de söylemiştim, psikolog dediğiniz insan güvenilir olur. Niçin beni polise ihbar ettiniz. Neden beni deşifre ettiniz. Şimdi iyi mi oldu ha söyleyin..." vs. diyerek bir araba dolusu fırça çekti, yine telefonu yüzüme pat diye kapadı. Sizin hiç yüzünüze telefon kapatıldı mı bilmiyorum, insan bir tuhaf, bir hoş oluyor hakikaten de! Aradım hemen, açtı sağolsun, "Bakın, güven..., ııı, güven tabiki ama burda sizin hayatınız sözkonusu..., anladınız değil mi..., lütfen..." falan derken telefon üçüncü kere yüzüme kapandı. Daha da aramadım. Bir günde üç kere yeterliydi, dördüncüyü belki tolore edemeyebilirdim. Aynı kişi sonraki seanslara bana değil diğer meslektaşlarımda devam etti. Kliniğin kapısında beni görünce kanlı bıçaklı hasmı gibi kafasını çevirdi uzunca bir süre. Eeee ne yaparsınız, mesleğimizin cilveleri bunlar.

Ertuğrul AKBAŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
Ankara
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi14 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 25 Makalesi varFotoğrafı MevcutTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : final okullarında ilk tanıştığım öğrenci Yayın Tarihi : 24-04-2020 01:41
 
17 aralık 2009 dan itibaren Ev Gözlem Projesi(EGÖP)ni bursa özel final okullarında başlattık. EGÖP kapsamında 6- A sınıfından burak karakaya'nın evine gittiğimizde burak bizi çok hoş karşıladı. ben dedim ki burak dört yıldır davet ediyorsun evine, ilk defa gelmek nasip oldu dedim. " hocam okuldailktanıştığınız öğrenci bendim. hiç unutmuyorum dedi. ben sizi çok seviyorum. hep gelmenizi istedim. geldiğiniz için çok teşekkür ederim. o anda ilk diyalogların bir ilişkiyi nasıl sağlamlaştırdığını gördüm. anda kendimi çok mutlu hissettim...

Ertuğrul AKBAŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
Ankara
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi14 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 25 Makalesi varFotoğrafı MevcutTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : kızımın ilk baba dediği an. Yayın Tarihi : 24-04-2020 01:41
 
benim için hayatımda eşimle evlediğim günden sonraki en önemli anı sizinle paylaşmak isityorum. bursa final okullarının rehberlik ve psikololojik danışma servisi koordinatörüyüm. uludağ'da iletişim ve başarı konulu üç günlük bir seminer için evden ayrıldım. kızım heniz yedi aylık. kızımı çok özlüyorum tabiki. bu arada çalışmayı yapan değerli hocam ve okulumuzun eğitim danışmanlarından Doğan Cüceloğlu. akşam yemeğinde eşimle konuşurken kızımında sesini duymak istedim. kızım sadece sesler çıkartarak iletişim kuruyor. telefonu kulağıma aldığımda çok net bir baba sesi geldi. o kadar heyecenlandım ki doğan hocama dönüp "hocam baba dedi, kızım ilk defa baba dedi" diye paylaştım. bu anımı hiç unutmam. doğan hocamda seminerlerinde sık sık benim bu anımı paylaşır. o andaki mutluluğumu anlatır..

Mahir Efe FALAY Fotoğraf
Psk.Mahir Efe FALAY
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : İlerisi 1 Yayın Tarihi : 19-07-2014 16:49
 
Sıklıkla özürlülerin aileleriyle görüşürüm. Çoğu zaman da annelerdir görüştüklerim. Ancak bir kısmında şöyle bir algısal yanlışlık görürüm. Özellikle ailelerine yakın zamanda özürlü bir birey katılmış aileler şöyle sorar bana: "Ne zaman düzelir?" İşte o anda ne denir ki? "Düzelmeyecek" deseem, empati kurunca..Fena bir cevap olur o bir umut sordukları soruya. Düşüne düşüne şuna vardım ki, inanıyorum; bu işe yarıyor: "Bu durum bir baş ağrısı değil, bir hap atınca geçmez. Fakat eğer erken yaşta eğitim almaya başlarsa, ileride kendi ayakları üstünde en az yardımla durabilir hale gelebilir.." Çok şükür ki, görüştüğüm ailelerin hiçbiri "gelebilir" kelimesindeki olasılık anlamını sorgulamadı. Çünkü beni de o olasılık ürkütür. Ama ne yapalım? Bir şey denmek zorunda.

Ayla KETRE Fotoğraf
Psk.Dnş.Ayla KETRE
İçel (Mersin)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi11 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 20 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Kendi İçimdeki Yolculuk Yayın Tarihi : 19-12-2014 20:15
 
2007 yılında katıldığım bir hipnoz eğitiminde bir uygulamaya hakkal yakin olmak istedim ve Dünya Hpnoz Birliği Başkanı Prof. Dr. Walter Bongartz “Kimgelmek ister sahneye dediğinde” hemen “ben ben ben” diye atladım ortaya. Çünkü içimde çözmek istediğim bir şey vardı ve belki de bu bir fırsat olabilirdi. Siz hiç hep uğraştığınız halde bir şeyleri tamamlayamadığınızı düşündünüz mü, bir şeylerin eksik olduğunu hissettiniz mi, hep yapıyorum yapıyorum ama bir şeyler eksikti . Okuyorum, eksik . çalışıyorum eksik, evleniyorum eksik, çocuk sahibi oluyorum eksik, ev alıyorum eksik, araba alıyorum eksik, işe giriyorum eksik, işten istifa edip kendi işimi kuruyorum eksik, hep eksik. Neydi bana yetmeyen. Bunu bulmak istiyordum. Bir zamanlar bir yazı okumuştum bir yerlerde diyordu ki yazıda ; Hiç eksik bir taraflarınızın olduğunu düşündüğünüz oldu mu. Eksiklik hissettiniz mi hayatınızda. Peki neydi eksikliğini hissettiğiniz şey. Bunun ne olduğunu bulabildiniz mi? Ve eğer bulduysanız bu eksikliği kapatabildiniz mi? Bu soruların cevaplarını duymayı gerçekten isterdim. Haydi hep birlikte çıkalım mı bu arayış serüvenine. Düşünelim bir. Taaa varlığınızın dünyaya ilk merhaba dediği ana dönelim. Önce yalnızdık. 9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak geldik. Ağlayışımız bile sanki pişmanlığımızı ortaya koyar gibiydi. Ya da sanki mecburen gelmiş gibi. Derken biraz büyüdük ve kendimizi bildiğimiz anda, işte o içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan tuhaf duyguyu hissettik: BİR YERDE BİR EKSİK VAR. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk kendimize. Eksiklik korkuttu ya da ürpertti içimizi . Ama sorular cevapsız kalınca sancı verdiğinden yapıştırdık cevabımızı. "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var ve biz bu nedenle eksiklik hissediyoruz." Neye sahip olmamız gerektiğini düşünmeye başladık bu kez. Çocukken, "yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar, yasaklar var. Ve bu kurallar aslında sözüm ona bizi korumak içindi. Bir gün büyüdüğümüzde her şey yoluna girecekti. Buna inanmaya ve bu inançla büyümeye başladık Büyüdükçe değişen pek bir şey olmadı. Yine huzursuzduk. Yine içimizde bir ses ayni sözcükleri fısıldıyordu: "Bir eksik var." Kafamız karıştı. Bu berbat, bu insanı içten içe kemiren duygudan nasıl kurtulacaktık? Aklımıza yeni ve orijinal (!) cevaplar geldi: Hele şu üniversiteyi kazanayım geçecek. Okulu bir bitireyim geçecek. İse girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Üniversite sınavlarını kazandık. okulu bitirdik. İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık.Tatile gittik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Yine çalıştık. Ama geçmedi. "Bir yerde bir şeylerin eksikliği var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de "Sevgilimiz olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız." Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karsımıza. aşık olduk. Ve anında başka biri olduk. Daha güçlü, daha güzel, daha akilli biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yi gördük. Işığı gördük. Yaşasın artık bu eksiklik duygusundan kurtulmuştuk. Ses gelmiyordu içimizden. Ama bu sevinç de çok sürmedi. Yine bir şeyler eksikti. Derken evlendik. Derken bir çocuk olunca geçer dedik bu eksiklik hissi. Çocuk okula başlasın , okulu bitirsin , evlensin barklansın. Bu arada bir yazlık bir kışlık olsun. Çocuğu bir evlendirelim. En nihayetinde hele bir emekli olayım geçecek derken bir fark ederiz ki Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Başladığımız yere geri döndük. Halbuki her şeyi denedik, her yere baktık. Gerçekten bakmamız gereken her yere baktık mı? Ben de gerçeknten bakmam gereken yere bakmaya karar vermiştim. Derken Prof. Bongartz gözlerimi kapatmamı ve usulca kendi iç yolculuğuma çıkmamı söyledi ve ben de yaptım. İlkokul yıllarıma gitti serüvenin tohumları. 5.5 yaşındayım. Ablam ve abim okula gidiyorlar. Ben de gitmek istiyorum. Annem olur veriyor ve beni de okula yazdırıyor. Önceleri ürkek ve çekingenim, sonraları öğretmenimi seviyor ve benimsiyorum, kısa süre sonra öğretmenime bağlanıyorum. Bir gece annem ve babamın aldığı bir kararla başka bir semt ve başka bir okula göç etmişiz haberim yok. Ertesi gün gözümü başka bir evde açıyorum, başka bir okuldayım, başka bir öğretmen ve üstelik korkunç bir kadın. Benim travmam resmen  . Derken birinci dönem karne notlarım hepsi iyi iyi iyi diye diziliyorlar sıra sıra… Tabi mükemmeliyetçi annem bu durumdan pek de hoşnut olmuyor ve ardından sıkı bir ceza geliyor. Karne elinde ben küçücük olmuşum sahnede,parmağı gözümde kocaman ses sanki gürlüyor kulaklarımda “ sana ceza” diyor “bu sömestrede hiçbir yere gitmeyeceksin, ablan teyzenin kızına gidecek ama sen sokağa bile çıkmayacaksın”. Hadi sokağa çıkmayayım ama o yaştaki benin sokağa çıkmaması bir şey değil de teyzemin kızına gönderilmemek demek inanılmaz büyük bir ceza. Anlamı o kadar büyük ki. O anda psikolojide temel kabuller dediğimiz bir temel kabulüm derinden sarsılıyor ve yetersizlik temel kabulü oluşuyor ve üstüne mükemmelik afonsiyonel şeması oluşuyor. Ve o andan itibaren hayatım boyunca her zaman ama her zaman bir daha asla o duruma düşmemek için sürekli olarak yetersizlik duygusu yaşamamak için çabalayıp duruyorum ve hep bir şeyler yetmiyormuş gibi hissediyorum. Tabi ki bunu gördüğüm anda gözyaşlarım akmaya başladı oradaki küçücük kızın acizliğine çok üzüldüm. Gözyaşlarım aktı. Onu aldım, sardım ve kucakladım, kendi korumama aldım. O günden sonra bunu tedavi etmeye özen gösterdim. Ve düşünmeye başladım bir annenin, bir babanın veya bir öğretmenin insan hayatında ne denli önemli olduğunu. Bir sözcüğün bir davranışın bir anda hayatın akışını ne denli değiştirebileceğini… Şimdi sevgili dostlar kendi içinize en son ne zaman baktınız bilmiyorum ama en yakın zamanda şöyle biraz kendinize zaman ayırır mısınız lütfen. Kendi içinizde neyin eksikliğini hissederek yaşadığınızı bilerek kendinizi sevmeye başlar mısınız lütfen. Yoksa tüm bunların bir saçmalık olduğunu düşünüp yukarıdaki kapatma düğmesini tıklayıp kendi eksiklikleriniz tamamlama serüvenine devam mı edeceksiniz körlemesine? Sağlıkla Kalınız

Ertuğrul AKBAŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Ertuğrul AKBAŞ
Ankara
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi14 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 25 Makalesi varFotoğrafı MevcutTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : Onlar Sevilmek İstiyor... Yayın Tarihi : 24-04-2020 01:41
 
Ben üniversite eğitimi aşdığım dönmeden itibaren 0-7 yaş arası devlete bağlı bakım evlerine gidiyorum. Bursa'da çalışmaya başladığım ilk dönemde buradaki Kaplıkaya Çocuk Bakım evine ilk gidişimi hiç unutamam. Öncelikle buradaki yer her bakımdan çok düzenlenmiş. yetkilileri buradan kutlamak isterim. İlk girdiğimde 3-4 yaş çocuklarıyla her hafta belirli bir zaman diliminde oyun etkinliği çerçevesinde zaman geçirebileceğimi söylediler. Bekleme odasına geçtiğimde çok heyecanlıydım. Yeni çocukları merakla bekliyordum. Yaklaşık 10 civarı çocuk bekleme salonuna girdiklerinde bana karşı gelişlerini unutamam. On kişi üzerime atladı. Bana sarılmaya, beni öpmeye başladılar. Koltukta resmen nefessiz kaldım. Bu davranışın onlara öğretilmiş mi olduğu veya içlerinden gelerek mi yaptıkları sorusunun cevabını hiç önmesemedim. Sonuçta onlar sevgiye aç çocuklardı ve sevilmek istiyorlardı...

İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 498 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : MESLEK AŞKINA Yayın Tarihi : 09-01-2016 02:03
 
Meslekte ilk yılım. Mesaimin ise son saati... Bir ebeveynle çocuğu hakkında görüşüyoruz. O kadar kendimi kaptırmışım ki süre çabucak geçmiş, hastane kapanmaya başlamış. Kapılar kilitleniyor, sesleri duyuyorum. Görüşmeyi aniden kesmeye çalışıyorum. Danışana, "kusura bakmayın, çıkmamız gerekiyor" diyorum. "Nasılolsa yarım kalan görüşmeyi giderken bir sonuca bağlar, gelecek randevuyu bu şekilde ayarlarım" diye düşünüyorum. Derken, kapıyı çekiyor ve çıkıyoruz. Bomboş koridorda hem yürümeye hem konuşmaya devam ediyoruz. Koridor boş olduğu için ben önüme bakmıyorum, yanımdaki danışanla göz temasını kaybetmeden iletişimi sürdürmeye çalışıyorum. (Öyle öğretildi bize çünkü. "Göz teması çok önemlidir" diye. Fakat birazdan şahit olacağınız mahsurundan hiç kimse bahsetmedi. Demekki bazı şeyler yaşayarak, ancak işin içinde öğreniliyor).Tam bu sırada belime kadar battığımı farkediyorum. Yo, düştüğümü hatırlamıyorum. Bu işin nasıl olduğunu ise hiç... Sadece, su ve muhtelif maddelerle karışık bir kuyuda belime kadar gömülü olduğumu görüyorum. Koridorun tam ortasındaki foseptik kuyusu burası... Temizlikçi elinde hortum, kapakları kaldırmış, koridorları yıkıyor. Hemen etrafıma bakıyorum, "inşallah kimse görmemiştir" diye düşünüyorum. Malum, soyal bir varlığız sonuçta! "Vah yavrum, bişey oldu mu" diyen yaşlı bir teyze dışında kimse yoktur Allah'tan. Tabiki danışanım ve bir de "suç ortağım" temizlikçi dışında... Danışanım yere çömelmiş, ayıla bayıla gülüyor. Karnına kıramplar giriyor adeta. Çünkü karnını tutuyor, belli oluyor. Temizlikçi ise bu şok edici manzara karşısında elinde hortumla adeta donakalmış. Bana uzaktan acıklı acıklı bakıyor. İçimden kızmaktan öte gülmek geliyor lakin bu durumda sanki "kızılmalı" diye düşünüyorum (işte davranışlarda sosyal ortamın / öğrenme faktörünün önemi), o yüzden temizlikçiye usulen kızıyorum. Sonra da kendi kendime, "Senin suçun yok, kusura bakma, önüme baksaydım, gözüm körmü düşmeseydim" diyorum. Neyse...Ani bir manevrayla çıkıyorum. Düşünmeyi severim, bu durumda bile düşünüyorum. Soruyorum kendime: Bu vaziyette eve nasıl gideceğim? Araba çağırcam, bu şekilde kimse arabasına almaz! Mecburum. Gitmem gerekiyor. Hemen ağaca asılı duran çağrı ziline basıyorum. Bir iki dakika içinde taksi geliyor. "Beni bu şekilde görmesin, yoksa bindirmez" diye düşünerek yuvarlak ışık direğinin arkasına saklanıyorum. Görmeden geçip gitmemesi için de kolumu sanki bir tabela gibi direkten dışarıya dümdüz uzatarak "şurda dur" işareti yapıyorum. Araba yaklaştıkça ben, direğin etrafında, beni değil sadece kolumu göreceği şekilde yarım daire çiziyorum. Derken, duruyor ve ben hemen arka koltuğa geçiyor, tam ucuna oturuyorum. "Koltukları büsbütün batmasın bari" diye. (Burada bile mesleğimi uyguluyor, tam bir empati yapıyorum. Abi meslek ruhumuza işlemiş!). Eve gelince parayı uzatıyor, üzerini bile almadan doğru banyoya koşuyorum. (Bu dünyada paradan daha önemli şeyler de var, bunu bir kez daha öğreniyorum) Sonra bu şoktan kurtulup kendime gelince şöyle düşünüyorum: Eğer kuyu derin olsaydı ve ben boğulup ölseydim haliyle cenazem memlekete götürülürdü. Bizim millet meraklıdır, "olay nasıl olmuş" diye sorardı birbirine. Bu durumda, güpegündüz, hastanenin tam orta yerinde kuyuya düşüp kazara öldüğüme kim inanırdı! Mutlaka, "İyi bir çocuktu tamam, amenna, lakin Allah bilir oralarda ne halt karıştırdı da öldürüp kuyuya attılar" demezler miydi! Elbetteki derlerdi. Elalemin ağzı torba değil ki! Düşünsenize ailemin halini! Bu olayı kime nasıl izah edebilirlerdi! Ben ölmeyi geçtim, bunları düşündüm bir süre! Sonra da şükrettim. Demek herşey gibi ölümün bile hayırlısı! Bu olaydan çıkan psikolojik ders galiba şu olmalı: Demekki sosyal kaygılar insan yaşamında en az biyolojik gereksinimler (mesela, yaşama dürtüsü) kadar önemli! :)

İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 498 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : ORTOPEDİYE ACİL PSİKOLOG Yayın Tarihi : 09-01-2016 02:03
 
Yıl 1997... Yeni atandığım Malatya'daki görevimde ilk günlerim... O güne kadar doğru düzgün psikolog atanmamış hastanemizde aynı devre işe başlayan tam 5 psikoloğuz. Hepimiz de o kadar çalışmaya hevesliyiz ki. Danışanları aramızda eşit bir şekilde taksim etme çabası içersindeyiz. Hatta öyleki, bu konuda bazen tartıştığımız bile oluyor. Bu konuda benim titiz olduğumu bilen kıymetli dostum Psk. Sabri ve ekibi (hepsinin de kulakları çınlasın, yolları açık olsun) bir gün yandaki odadan beni işletmeye karar veriyorlar. Bu işletme projesi çerçevesinde günün bir saatinde tanımadığım bir ses telefonda bana, "Ortopedi Servisinde acil psikoloğa ihtiyaç var, çabuk gelebilir misiniz" dedi. "Tabiki..." der demez yerimden fırladım, uzun beyaz önlüğümün eteğini tutarak koşmaya başladım. İğne atılsa muhtemelen yere düşmeyecek koridorda milleti yara yara "çekilin, psikolog lazımmış" diyerek koşuyorum. Bu sırada arkamdan yetişen biri "İzzet şaka oğlum, gitme, bizdik o" diyor ama kim inanır! Adeta bir makinanın dişlileri gibi kurulmuşum bir kere! Meslek aşkı iyice tavana vurmuş, dururmuyum hiç! "Bırak Sabri, psikolog lazımmış" diye hala koşmaya, bunun için de elimle iterek kendisinden kurtulmaya çalışıyorum. Sanki acil - kanamalı bir hasta var ve ben de cerrahım... Kolumdan iyice tutup arka arkaya "şaka yaptık, bizdik seni arayan" deyince ancak zor durabilmiştim... Düşünün, ortopedi, psikolog ve acil... Heyhat... Ne günlerdi!..

Psk.Birsen ŞANLI
Trabzon
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : haydayiiiiiii Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Merhaba, sizinle yeni çalışaya başladığım, özel paylaşım eğitim ve rehabilitasyon merkezinde yaşadığım sevimli br anımı paylaşmak istiyorumi Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, zihinsel ve bedensel engelli çocuklarımız psikososyal ve akademik eğitim bakımından desteklenirler Bunun yanında aileler de psikolojik ve sosyal anlamda desteklenirler.Bu merkezlerde Servis şöförleri, özel eğitim öğretmenleri, sosyal hizmet uzmanı , fizyoterapist mutfak sorumluları, temizlik sorumluları halkla ilişkiler sorumlusu gibi bir çok elemanın çalışır.Merkezlerde çalışmak çok büyük motivasyon ve enerji gerektirir.Bu yüzden ilişkiler daha sıcaktır daha samimidir.Orada hiyerarşi göze batmaz, herkes kendi evndeymiş gib isorumluluk üstlenir ve uyarılmadan görevini sevgiyle ifa eder. En azından benim çalıştığım kurum öyle. Gene bir iş günü hepimiz günaydın naısılsın, hafta sonu nasıl geçti, bu gün çok şıksın, küpelerin ne kadar yakışmış,çizmen çok güzel kaça aldın gibi rutin muhabbeti yaptıktan, birbirimizi az sonra gelecek olan çocuklarımıza aktarılmak üzere enerjimizi depoladıktan sonra ilk servisimizle gelen ocuklarımızı kapıda karşılamaya hazırlandık.Ben part time haftada 3 gün çalıştığım için göremediğim dolayısı ile bu gün ilk defa göreceğim çocullarım vardı. her çocuğumuzu sevgi gösterileriyle karşılayıp gurup odasında bireysel derslere dağıtmak üzee topladık. fakat dese başlamadan bir 10-15 dk.çocukları motive etmek için günlük olaylardan bahsederek veye iltifatlar ederek,şarkılar söyleyerek en sonrada dağ başını duman almış marşı ile derslere gönderdik. Ben odama gelerek Psikoojik değerlendrmeleri yazmak üzere bilgiayara oturdum. Sırtım kapıya dönük oldğu için kapıdan içeriye gireni görmüyorum.İşime daldığım bir anda sürüyerek yürünen ayak sesleri duydum ama yerimden kalkmadım.Az sonra gürültüyle kapı açıldı ve dönüp batığımda 17-18 yaşında esmer bir delikanlı arkamda duruyor ve yukardan bana bakıyor. görme, yürüme ve zihinsel engelli çocuğumuzu Ben ilk defa göryorum ve kimsede bana ondan bahsetmedği için hakkında hiç bir şey bilmiyoum. Dolayısı ile Şaşırarak o bana bakıyor ben ona bakıyorum. Sonra bana aç iboaç diye hep tekararlayan cümleler kurmaya başladı. ben anlamaya çalışınca uzun bir süre geçti herhaldeki oğuz yüzünü kapıya dönüp sinirli bir şekilde HAYDAYİİİİİİİİİİ diye bağırmaya baladı. konuşma bozukluğu olduğunu da anladım. Ne demeye çalıştığını düşünürken aklıma içki mezesi olarak kullanılan sarmısaklı yoğurd lezzetindeki haydariii geldii ve diyorumki herhalde haydari diyecekti bu şekilde söyleyebiiyor diye düşündüm. Oğuz sinirli sinirli geene HAYDAYİİİİİİİİİ Dye bağırıyor. bu aradada kimse olmadığı için ben iri yarı dalyan gibi oğuzu birazda çekinerek bir şekilde ikna ettim ve koltuğa oturttum. Ben sana haydarii bulup gelicem sözünüde verdim. Mutfağa gittim fatma hanıma sordumki: fatma hanım oğuz çok aç herhalde haydarii istiyor, ama çok garip bu çocuk bir içki mezesi olan haydariyi nereden biliyor ki veya nasıl bu kadar sevebilirki? biz şimdi ona haydariyi nasıl bulablirizki? dedim. Fatma hanım baktı yüzüme şakamı yapıyorsun hocam dedi, hayır fatma hanım bende inanamadım ama gerçekten haydariiiii istiyor dedim . Fatma hanım ciddi olduğuma emin oldu nda başladı gülmeye sonra diğer arkadaşlara anlattı onlarda gülmeye başladılar. Ben hafif bozulmuş bir halde yine ne olduğunu anlamaya çalışırken .,herkes bir anda içeri giren servis şöförüne bakıp bakıp işte haydariii bu diye gülmeye devam ettiler. Bende mahcup mahup yok canım estağfurullah dedim. EE gülüşmeler yine devam ediyor ben komikliğin kaynağının araştırmasını yaparken, fatma hanım bana acımış olacak ki açıklamayı yaptı. Meğerse İçeri giren şöförün adı haydarmış ve oğuzla arası çok iyi olduğu için oğuz kendisini haydar dayı diye çağıracakken haydayiiiiiiiii diye çağırıyormuş ve iboaç diyede ibrahim tatısesi açmamı istiyormuş. Vee o gün bu gündür oğuz gelir gelmez benim odaya oturur. oturur oturmaz da deesee ac iboaç ( teyze iboyu aç) diye sölenmeye başlar.Ben çaresiz açarım çünkü başka alternatfimiz yok. Özelliklede kara üzüm habbesini isterve biz üç saat boyunca arada molalar vererek dinlemek zorunda kalırız.Oğuz bizim sıkıntımızın farkında olmadan inanılmaz sevinç gösterileri yaparak hiç sıkılmadan hep aynı müziği dinleyebiliyor. Biz bu sabırı gösteremiyoruz.Onu çok seviyoruz ve onun adı artık haydayiiiiiiiiii. Tüm haydayiiiiii lere sevgiler.

Elif IPEK Fotoğraf
Elif IPEK
Kocaeli
Çocuk Gelişimi Ve Eğitimcisi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Zeki ama basarisiz bir cocuk... Yayın Tarihi : 28-01-2016 19:16
 
Merhaba. Degerlendirmeler sirasinda karsilastigim ve icimi buran bir animi sizinle paylasmak isterim... Zeki fakat derslerinde basarisiz olan Ali, 3. sinifa gidiyordu. Okumayi ve yazmayi hala ogrenememisti. Okurken harfleri, heceleri okumuyor, yazarken okuduklari anlasilmiyor, toplama cikarma gibi basit islemleri bile yapamiyordu. Ilgisini ceken konularda ise(dinozorlar) size en ince ayrintilari bile anlatabilirdi. Ailesi ve ogretmeni Ali'nin neden cok basarili bir insan olabilecekken bu denli basarisiz oldugunu anlayamamislardi ve yardim icin kapimi calldilar, boylece yollarimiz kesisti. Ali'yi hemen degerlendirmeye aldim ve bazi sembollerin anlamlarini aciklamasini istedim. -(eksi) isaretini gosterdigimde ise, bana bir islem yazmami ama islemi yanlis yapmami soyledi. Ben soylediklerini yaparkenislemi yapamadigi icin kivranan bir cocuk rolune girdim, o ise basinda dikiliyor, egilip egilip kagidima bakiyordu. `off yanlis yaptim!` dedigimde ise, kirmizi kalemle kagidima bir eksi koydu. `al sana aptal cocuk!` deyiverdi. Sonra sakince yanima oturup, `Elif Abla, iste eksi boyle` dedi. Sinif icinde zeki oldugu halde basarili olamayan, kendindeki eksikligi hisseden fakat tek basina cok calissa da bu sorunu cozemeyen bir cocugun ruh hali... Ali ile yaptigim degerlendirmelerin sonunda Ozgul Ogrenme Guclugu (Disleksi) ile karsi karsiya oldumuzu aile ve ogretmen ile paylastim. Yapilan 6 aylik calismanin sonunda, Ali sinif siralamasinda ilk 3'e yukseldi. Benim hissettigim mutluluk nasil tanimlanabilir? Sevgiler... Elif IPEK

Aykut AKOVA Fotoğraf
Pdg.Aykut AKOVA
İstanbul
Pedagog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi119 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 45 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları MevcutTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : ÇOCUKLARIN VERDİĞİ KOMİK CEVAPLAR: Yayın Tarihi : 12-07-2023 14:14
 
Çocuklarla görüşmeler yaparken, bazen fıkra gibi ,komik cevaplar ,vermekteler.bunlardan bazıları: Kulağımız ne işe yarar? Cevap,gözlük takmaya yarar. burnumuz ne işe yarar? sümüğümüz aksın diye.Elimiz ne işe yarar? Taş atmaya yarar. Şeklinde cevaplar ayrıca adın ne dediğim zaman unuttum sen söyle veya aynı şekilde annesinin adını veya babasının adını sorduğum da benzer cevaplar aldığımız çok olmuştur. Yada genel olarak bir soru sorduğumuzda sen bunun cevabını bilmiyıormusun gibi cevaplar verdikleri yada soruya soru ile karşılık verdiklerine çok tanık olmuşuzdur. BUNLARDA STRESLİ OLAN MESLEĞİMİZİN BİR BAKIMA KOMİK VE EĞLENCELİ GEÇEN YANLARIDIR.... BENDE SİZLERLE KISA DA OLSA BUNLARI PAYLAŞMAK İSTEDİM SAYGILARIMLA

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Genel Cerrahi"
 
Mesleki Anı : Erzincan 1992 Depremi Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Erzincan 3.Orduya bağlı Asker Hastanesinde görev yapıyordum.Akşam 19 00sularında 10 saniye bile sürmeyen yer sarsıntısı-zelzele-deprem Erzincanı harebeye çevirmişti.Asker Hastane,SSK Hastanesi,Devlet hastanesi ve iki özel hastane yıkılmış kullanılamaz haldeydi.Savaşta bile sağlık hizmeti olur.Ama deprem de o imkan olmayabiliyor.O şartlarda enkazın altından çıkardığımız tıbbi malzemelerle hizmet verdik başarılıda olduk.Ama deprem dede ve çeşitli deprem uzmanlarını dinlemeli MUTLAKA Deprem ve çeşitli doğal afetlere topyekun hazırlrklı olmalıyız.Tüm hastanelerin yıkılması kader değildir.Sağlık da da hastalar hep kadercidir.Koruyucu önleyici çalışmalar yapmalıyız.Meme hastalıklarında erken teşhis,Makatta kanama,fıtık,safra kesesi taşı,karın ağrısı ,ağıza ekşi su gelmesi, tedbir alınmadığında kötü sonuçlar çıkaran hallerdir.Anılarımı anlatmaya devam edeceğim.Her biri bir kişinin sağlığına pozitif yansırsa kendimi başarılı sayacağım...Sağlıklı bir ömür dileği ile sevgi ve saygılarımla
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Hülya TOPAL Fotoğraf
Uzm.Psk.Hülya TOPAL
İçel (Mersin)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi59 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : GİZEMLİ GELİN Yayın Tarihi : 14-05-2015 11:43
 
GİZEMLİ GELİN Bahar mevsiminin en güzel aylarından Nisan ayında asistanım Tülay Hanım” il dışından gelecek olan bir vajinusmus çiftimize gelecek hafta için randevu verdiğini “söyledi. Gelen çiftin Güneydoğunun tarihi ve mistik özelliği ile çok kültürlerin buluştuğu şehir olan Mardin’den gelmişlerdi. Genç kızımız 16 yaşında evlenmiş olup hala 3 yıldır evli ve bakire durumda olduğunu belirtti. Eşi ve kendisi ile seansa başladık. Kızımız hiç konuşmuyor. Utanarak ve çekinerek sorulara cevap veriyor. Birinci gün 2 saatlik bir seans yapıldı.Çıkışta yarın tekrar gelineceği ve buna bağlı olarak yine aynı saatte randevu verildi.Ertesi gün asistanımızı arayarak il dışından akrabalarının kendilerini davet ettiklerini söyleyerek bugünkü randevuyu iptal etmek istediklerini söylemişler.Tabi bu sıkıntılarını hiçbir şekilde kimseye söylemediklerinden dolayı herkes onların tatile geldiklerini biliyorlar.Bu nedenle onlara hayır diyemediklerinden ve dünkü çalışmanın rahatlığı ile davet edildikleri yere gitmişler.Bu durum karşısında hemen asistanıma dönüp “her nereye gitmişlerse randevularına yetişmeleri gerektiğini söylemesini” istedim.Vajinusmusta erteleme, üşenmek,mevcut olan rahatını korumak isteyenlerin olduğunu bildiğimden hemen onları ofisimize çağırdım.Eşli tekrar seansa aldım.Bu durumun kendileri için ne kadar önemli olduğunu ve bu amaç için burada olduklarını uzun uzun anlattım.. Ancak akrabalarını kıramadıklarını, istenmeyen nedenlerden dolayı kontrollerinden bu durumun çıktığını söylediler. Söylemim sanırım çok sert geldi ki onlara erkek olan eş dışarı çıktığında asistanımıza gülerek “Hülya Hoca bize zılgıtı çekti.”demiş. Evet, kızımız düne göre daha iyi idi. Utanarak kendi suyunu dahi eşinin aracığı ile isteyen kızımız artık rahat konuşarak kendini ifade etmeye başlamıştı.2 saatlik çalışmalarımıza devam ettik. Ertesi gün tekrar Mardin’e gittiler. Haziranın ortasında eşi arayarak baba olacağını bize Müjdeliğinde kulağımda hala onun sevinç ve teşekkür sözcükleri yankılanıyor.Onlar şimdi çok mutlular.. Bizde onların mutluluklarını paylaştığımızdan sizinle paylaşmak istedim. 25 Haziran 2009

Fzt.Aysun ÖZVEREN
Kütahya
Fizyoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi7 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi Mevcutİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : intiharın eşiğinden Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Sene 1993 İstanbul daki ilk görev yerim,henüz birkaç senelik fizyoterapistim,derken vakıf gureba hastanesi FTr kliniğine bir hasta yatıyor,Bekir amca..60 lı yaşlarda,şeker hastalığı sebebiyle bir bacağı dizaltı ampüte,diğer tarafı kol vebacağı ise hemiplejik yani tam felç,bilinci açık ancak duygusal problemleri nedeniyle intihar etmek istiyorum diye bağırıyor,yanında 78 yaşlarında beli bükülmüş yaşlı bir anne ve bir ablası refakatçi kalıyor,rehabilitasyonuna başladıktan kısa bir süre sonra bekir amca önce destekli sonra desteksiz oturmaya geçti,sonra yavaş yavaş ayağa kalkma çalışmaları ve kolunu hareket ettir meye başladı,bu arada sürekli pozitif mesajlar veriyorum ve gülüp şakalaşıyoruz,bu arada kesik bacağı için protez yaptırdık ve 3 ay sonra bekir amca tek bir kanedyenle bağımsız yürür hale geldi,taburcu olacağı günü hiç unutmuyorum,3 ay gibi bir süre hemen hergün bir hastayla uğraşıyorsunuz ve neredeyse akraba gibi oluyorsunuz,vedalaşma vakti geldiğinde bekir amca iki dirhem bir çekirdek,takım elbise giymiş,tıraşını olmuş,parfümünü sürmüş ve beni bayanların rehabilitasyon için bulunduğu yere işaret ederek teşekkür ettikten sonra bayanlardan biriyle evlenmek istediğini söyledi,intihardan evliliğe giden 3 aylık bir rehabilitasyon süreci... unutamadığım anılarımdan biri.. Fzt Aysun özveren

Işıl KARATAN Fotoğraf
Vet.Hek.Işıl KARATAN
İstanbul
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi100 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 34 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Hayvan Sever Olmak Sorumluluk İster Yayın Tarihi : 26-09-2013 11:14
 
Komşu esnaflardan biri elinde minik bir yavru kediyi naylon poşede sokmuş bana gelir, "Ayyy Işıl hanım ben bu kediyi sağlık ocağının orada buldum sizin çok iyi bir hekim olduğunuzu bildiğim için hemen size getirdim" "Valla Işıl hanım kurtarsanız kurtarsanız siz kurtarırsınız bu zavallı bi çare gözü çıkmış kediciği " "sizin şu kalbiniz yokmu şu kalbiniz kimselerde yok valla. Allah size ne dilerseniz hepsini versin inşallah" "İyiki varsınız Işıl hanımcığım" ağlamaklı ses tonuyla ve göz yaşlarını silerek... "Tamam tamam demeyin öyle Allah sizden de razı olsun hadi bi bakalım çıkarın torbadan da boğulmasın kedicik" Neyse poşetten çıkarır "Valla artık siz ne gerekiyorsa yaparsınız, Ben size sonsuz güveniyorum Işıl hanımcığım, artık sizin maharetli ellerinize emanet" Ben anlıyorum tabi durumun gidişatını ve hiç seviyeyi elden bırakmadan; "Bi muayene edelim de konuşuruz sonra neler yapacağımızı "diyorum. Kediyi muayene ediyorum "Sağ göz tamamen kayıp (tümöral bir oluşum),dilde ve ağız içinde alabildiğine enfeksiyon ve yara mevcut,antibiyotik kullanması lazım ve bu gözü kaybetmişiz onu oradan almalıyız" diyorum. "Ayyy Işıl hanımcım kurtulucak di mi yavrucak"diyor . "Ehhh tedavisine başlayalım nasıl yanıt alıyoruz bir görelim bakalım" diyorum. İş operasyon ve tedavi masraflarına geliyor.Ağlama faslı bu sefer yeniden başlıyor. Param yok diye öyle bir ağlıyor ki acırsınız. Neyse "O zaman ben bi reçete yazayım eşinizin karnesiyle gidip sağlık ocağından yazdırın ilaçları bi de mamasını alırsanız ben elimden geldiğince bakmaya çalışırım kedinize" diyorum Sinirleniyor. "Ne kedisi canım! Benim falan değil Allahın kedisi" diyor. Elimden kediyi hışımla alıyor. "Ben onu hastanenin birinin kapısına bırakırım "diyor "Hangi hastane?" diye soruyorum kedinin akıbetini merak edercesine. "Avcılar da üniversite" diyor. Aklımdan bin tane seneryo geçiyor ama yine de "Tamam siz bilirsiniz" diyor ve veriyorum kediciği o önce samimiyetsiz,sonra zavallı ve en son olarak da zalim kadına... Akşam birşeyler almak için onun dükkanına gidiyorum ve kediyi soruyorum. "Ne yaptınız kediyi üniversiteye götürdünüz mü?" diye soruyorum. "Yok, ama bıraktık müsaait bi yere?" diyor. "Nereyeeee?" diyorum. "Bıraktık işte bi tanıdığın yerine" diye gözlerini kaçırarak cevap veriyor. "Hımmm iyi, sonra üniversiteye götürün ama mutkaka,o gözün alınması lazım, o göz enfeksiyon kaynağı daha kötü olur kedinin durumu tamam mı ?" diyorum. Aldıklarımın parasını kuruşu kuruşuna hiç indirimsiz ödeyip, çıkıyorum dükkandan. Sabah eşim kliniğe uğruyor ve bana telefon açıyor. "Işıl kapının önüne bi kedi bırakmışlar içeri aldım kafese koydum haberin olsun" diyor. "Tamam hayatım iyi yapmışsın biraz yemekte koysaydın önüne diyorum" "Koydum a/d açtım zavallı ağzı yara zor yiyiyor" diyor veeeeeee.... Bilin bakalım o bir tanıdığa emanet edilen,müsait bi yere bırakılan kedicik şimdi nerede, kimin yanında.... İşte halimiz acınası ama bir o kadar da gerçek hallerimiz.... Biz buyuz iyisiyle kötüsüyle biz buyuz...İnsan demek bu demek....İyi yada kötü ayırdına siz varın.... Sevgilerimle.. Tüm meslektaşlarıma kolaylık ve sonsuz sabır, bol kazanç diliyorum...Olmayanlara da verebilmek için bol bol sabır ve gönül zenginliği diliyorum... Not: Kedinin ağız yaraları tamamen geçti. Sağ gözü tamamen almak zorunda kaldık, diğer gözü tedavi ettik.Minik kedicik oldukça sağlıklı ve bir hayırsever sahiplenene kadar bizimle yaşamaya devam edecek. Işıl Tomur Karatan

Gökhan KARATEPE Fotoğraf
Gökhan KARATEPE
İzmir
Özel Eğitim Uzmanı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi64 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 20 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : O BİR DİSLEKSİYDİ Yayın Tarihi : 04-09-2020 13:44
 
Yapılan tetkikler sonucu özel öğrenme güçlüğü tanısı almış hayattan,okuldan ,arkadaşlarından yılmış ,küsmüş,bir çocuktu o ,aslında bu tanıyı uzmanlardan önce acımasızca çevresi koymuş örselemiş ve ayırmış.Tanışıklımız tamda bu zamana denk gelmişti anne ve babası daha önceki çabalarınıda uzun uzun anlatarak umutsuzluklarını dile getirirken gözlerindeki yorgunluğu hissede bilmek o kadarda zor değildi benim için,uzun uzun disleksi ve bu durumla baş etmenin yöntemlerini anlatırken pekte umutlu mimikleri yoktu yüzlerinde...derken eğitim sürecine başladık disleksinin tüm olumsuzluklarından etkilenen bu kız çocuğu için ve anne babası için elimden geleni yapmalı mesleğimim tüm sınırlarını zorlamalıydım..derken ben hep yanlış okurum,yavaş okurum,arkadaşlarım hatta öğretmenlerim beni aşağılarlar diyen kızımın ağzından,dilinden,yüreğinden türkçemizin o güzide kelimeleri doğru ve hızlı bir şekilde dökülmeye başladığında virane bir yapı olan düşük benlik saygısına ilk tuğlayı beraberce koyduk aslında bu bizim için çok sağlam bir tuğlaydı ve önemi büyüktü çünkü yeni bir hayal kırıklığına daha yer yoktu kızımın yüreğinde şimdi okuması sınıf arkadaşları seviyesinde ve okuduğunu anlamayla ilgili hiçbir sorunu yok...aritmetik,kinestetik algılama sosyal beceri öğretimi için drama çalışmaları... gibi daha bir çok alanda uzun ve meşekatli çalışmalarımızda bu amaç ve doğrultuda ilerledi... şimdi kızım 7 .sınıf ve başarılı bir öğrenci dislesik özelliklerinide kendisi anne ve babasında başka hiç kimse bilmiyor..

Ali Rıza BİRKAN Fotoğraf
Dt.Ali Rıza BİRKAN
Ankara
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi115 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : galoş Yayın Tarihi : 10-06-2011 20:21
 
Muayenehaneme yaşlı bir hasta geldi .Sekreter girişte galoş giymesini istedi .Galoşu giymekte zorluk çekiyordu .Girişteki koltuğa oturttum sekreterin yardımıyla galoşları giydirdim sonra içeriye aldım şikayetini sordum üst hareketli protezindeki vuruk şikayetini giderdim ve gitti . Bir süre sonra tekrar muayene haneye geldi /BENİM AYAKABIMI VERİN BENİM AYAKKABIM DAHA PARLAKTI /dedi .Meğer amcamız ayağına giydirdiğimiz galoşu başka bir ayakkabı sanmış.

İlker KÜÇÜK Fotoğraf
Psk.İlker KÜÇÜK
Eskişehir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com ÜyesiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 6 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : evlilik kararı Yayın Tarihi : 19-04-2018 15:48
 
Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek; "Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?" Anne merakla kabul etmiş, getir bakalım, demiş. Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye baslamışlar. Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyormuş. Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar. Genç, annesine dönerek; "Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?" Anne, büyük bir kararlılıkla; "Kızıl saçlı olanla evleneceksin" Genç çok şaşırmış; "Nasıl olur, nasıl tahmin ettin? Tam isabet" "İçlerinden bir tek onu sevmedim"

Gözde ERDOĞAN Fotoğraf
Gözde ERDOĞAN
İstanbul
Çocuk Gelişimi Uzmanı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi28 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 21 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : yaşamı geçte olsa yakalamak.. Yayın Tarihi : 14-06-2014 10:25
 
Mesleğimin 3. ayında özel eğitim merkezinde çalışmaktaydım. Otizm tanılı 16 yaşında konuşamayan bir öğrenci geldi. Öğrencim 16 yaşına kadar anlamlı bir kelime konuşmamış ve yıllardan beri OÇEM ile birlikte özel eğitim alıyordu. Öğrencimde ilk dikkatimi çeken ritm duygusunun çok gelişmiş olduğu ve anlamsız kelimelerle şarkı söylediğiydi. Fakat iletişim kaynaklı olduğunu düşündüğüm problem davranışları mevcuttu. Alanda konuşamayan çocuklarda iletişim kurabilmeleri için kullandığımız "pecs" yöntemini öğrencimde denemeye karar verdik. Bu yöntemdeki amacımız öğrencimin yakın çevresine isteklerini resimlerle anlatması ve belirli problem davranışları azaltmak ismemizdi. "Pecs" yönteminde çocuğun konuşması bir sene gibi bir zamanda anlamlı bir kelime söylemesi beklenirken öğrencim ilk seansımızda 5 kelime söyleyerek bizi çok şaşırtmış ve mutlu etmişti. İkinci seansımızda iki kelimelik cümle kurdu. Bu olay ve öğrencimle başardığımız durum literatüre ve meslek yaşamımda unutulmaz bir olay olarak geçti.

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Kadın Hastalıkları ve Doğum - Jinekoloji"
 
Mesleki Anı : takside dünyaya gelen bebek Yayın Tarihi : 12-10-2016 22:35
 
2005 yılında istanbulda kadın doğum asistanlığım esnasında nisan aynın 15 inde klinikte çalışırken kapı aniden açıldı. uzun boylu bir beyefendi eşim doğuruyor ...eşim doğuruyor ....yardım edin diye çığlık çığlığa içeri girdi. ben de hemen hasta nerede diye sordum. beyefendi aşağıda arabada dedi. bunun üzerine apartopar steril doğum setini alıp kliniğimizde gördüğüm ilk hemşire hanımı alıp aşağı indik.( 2 kat aşağıda)ben kaçıncı gebelik olduğunu asansörden inerken eşine sormuştum (3. miad gebelikmiş). kliniğin kapısına geldiğimde kapıda bir taksi bekliyordu. taksinin arka kapısını bana işaret ettiler ve bunun üzerine ben arka kapıyı açtığımda bir kadın eteğinin altından çocuğunun başının çıktığını ifade etti. kadıncağız alt çamaşırlarını çıkarmış ve bebeğin başıda çıkmıştı.burumda hastayı kliniğe bu vaziyette almamızın mümkün olmayacağını düşündüm ve oracıkta yani taksi içinde bebeğin kafasından tutarak normal doğumu yaptırdım. doğum setini hemşire hanım açarak göbek makası hazır bekliyordu.göbekbağını oracıkta kestik ve bebeği hemen yeşil örtüye sararak kliniğe aldık.bebeğin durumu iyi görünüyordu. takiben anneyi taksiden sedyeye aldık ve doğumun en önemli kısımlarından biri olan plasenta ve eklerini doğurtmak için yukarı doğumhaneye çıkardık.doğumumuzun kalan kısmını orada tamamladık. takside başlayıp doğumhanede biten taksitli bir doğum oldu.anne de bebek te gayet sağlıklı idi.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.


15:03
Top