2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Mesleki Anılar Kütüphanesi

TavsiyeEdiyorum.com üyesi uzmanların paylaştığı mesleki anılar kütüphanemize hoşgeldiniz. Üyelerimizin mesleki anılarını tarih sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz. Eğer siz de site üyemizseniz, bu sayfada ilginç bir mesleki anınızı yayınlamak için ÜYE SAYFANIZ içinden MESLEKİ ANILAR bağlantısını seçiniz. Bu sayfada yayınlanan anılar yazarının isteği üzerine isimle veya isimsiz olarak yayınlanmaktadır. Tıp doktoru üyelerimizin anıları ise mesleki etik kuralları gereği her zaman isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Site Ana Sayfamıza Dönün - Tanıdığınız Bir Profesyonel Hakkında Tavsiye Yazın


Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Gastroenteroloji"
 
Mesleki Anı : NADİR RASTLANAN BİR KARIN AĞRISI SEBEBİ Yayın Tarihi : 19-04-2017 00:40
 
NADİR BİR KARIN AĞRISI SEBEBİ Sizlerle bir anımı daha paylaşmak istiyorum. Bu anım yaklaşık 5-6 yıl öncesine ait. Tıp fakültesinde derslere girip anlatırken sık karşılaşılan hastalıkları açıklarken öğrenciler daha dikkatli dinlerler. Sık karşılaşılan hastalıklar, her an karşılarına çıkabileceği için bunları öğrenmek isterler. Sık olmayan nadir rastlanan sorunları ise hem dikkatli dinlemezler hem de sınavda sorduğumuz zaman bizleri eleştiriler. Akademik olan bu bilgi nasıl olsa karşımıza sık çıkmayacak, ne gereği var bunu da bize soruyorsunuz şeklinde isteksiz davranırlar. Ne yazık ki hangi hastalığın ne zaman ,nerede,kimin başına geleceğinin garantisi olmadığı için biz öğretim üyeleri de her konuya gereken özenin gösterilmesi konusunda ısrarlı oluruz. Bu davranışlarımız ise öğrenciler tarafından pek hoş karşılanmaz. Bu eleştirilere yanıt verebilmek için zaman zaman bu anımı öğrencilerle paylaşıyorum. Bu ve benzeri anılarda yeni evlenen doktorların eşlerinin başlarına da nadir rastlana hastalıkların geldiği ile ilgili örnekler verdiğimde dersin daha iyi dilenmesini sağlamaya çalışıyorum. Yeni doğum yapmış, doğumun üzerinden 15 gün geçmiş 25 yaşlarında bir bayan karın ağrısı ile geldi. Muayenesinde karında yaygın bir hassasiyet mevcut idi. Hasta muayene masasının üzerinde iki büklüm kıvranıyor idi. Hasta yakınları hastayı bu yakınması nedeni ile 1 hafta önce İzmir ‘de önemli özel bir hastaneye ve meşhur bir profesöre götürdüklerini ellerinde karın tomografisi ve kan tahlilleri olduğunu pankreas organının kuyruk bölümünde kistik bir yapı bulunduğunu belirttiler. Bu doktorun ağrının çok önemli olmadığını söylediğini fakat şu andaki ağrılarının kendilerini çok rahatsız ettiğini belirttiler. Hastanının çok ünlü merkezde çok ünlü doktor tarafından görülmesine rağmen ağrı yakınmasının tekrarlaması ve çok şiddetli olması nedeni ile geldiklerini ve ağrısını kesmemi istediler. İlk önce tam olarak ne olduğunu anlamam gerektiğini ve gerekirse bazı tetkikleri tekrarlatabileceğimi ve gereğinde endoskopi yapmamın söz konusu olabileceğini belirttim. Pek ikna olmadılar. Zaten tetkik yaptırmışlardı. Görünen sorun pankreasın kuyruk kesimindeki kist idi. Ne demeye tetkikleri tekrarlatacak idim. Bu konudaki ısrarlarını sürdürmediler. Hastanın yakınması o denli fazla idi ki sonunda ikna oldular ve olguyu gözleme aldım. Endoskopisini yaptım. Tomografisini tekrarlattım. Ağrı için kuvvetli bir ağrı kesici yapmak zorunda kaldım. Hasta rahatladı. Tomografide bu sefer kistik yapının önceki tomografiden farklı olarak pankreasın ortasında yer aldığı şeklinde bir rapor geldi. Ağrıyı yine de bu bulgular ile ilişkilendiremedim. Sonuçta net bir sebep söyleyememiş olmaktan ben de huzursuz oldum. Hasta ve yakınları ne düşündüğümü sordular, izleyelim gereğinde ayrıntıya girelim diyerek yanıtladım. Genelde halk atasında bilgisayarlı tomografinin yapılması ile her türlü tanının kolaylıkla konulabileceği düşüncesi kanısı mevcuttur. Bilgisayarlı tomografiyi okuyan radyolog doktoru hastalar çok önemsenmezler. Tomografileri getiri ve Cd ‘lerini bizim kontrol etmemizi isterler. Doğal olarak bunları kontrol edebiliriz ama esas olarak bu filimleri değerlendirenler radyologlardır Bu tomografinin veya ultrasonografinin değerlendirilmesi çekilmesi kadar hatta çoğu kez çekilmesinden daha çok önemlidir. Hasta ve yakınlarına tomografiyi radyolog arkadaşıma danışacağımı tekrar kendilerine bilgi vereceğimi belirttim. Bu tarz bir davranış genelde hastaları şaşırtır. Bizlerin bu tetkikleri çok iyi yorumlamamız ve tanıyı koymamız gerektiği düşünülür. Teknolojinin bu denli geliştiği bir dünya da bir doktorun her konuyu bilmesi ve değerlendirmesi mümkün değildir. (Gastroenterolog olarak tabii ki ultrasonografiyi biliyor ve yapıyoruz. Fakat radyologun yaptığı ölçüde ultrasonografiye hakim olmamız mümkün değildir. Böylesi karışık bir olguda da kendi yaptığım ultrasonografi yerine konunun uzmanından yararlanmak beni küçültmek yerine doğruya ulaştırır kanısındaydım ve öyle de oldu. ) Bu ve benzeri olaylarda, her konuyu biliyor tarzında davranan doktorlarca halkın yanlış bilgilendirmesinin de genelde hasta ve yakınlarında yanlış olarak ortaya çıkan bir algının oluşmasına t katkıda bulunması söz konusu olabilir. Bu sürecin ardından danıştığım radyolog arkadaşım hastanın mevcut tomografi tetkikleri ile ultrasonografisini kendisi yapmak istediğini belirtti. Hasta ve yakınlarına bu öneriyi götürdüğümde pek sıcak bakmadılar. Kaçıncı ultrasonografi çekiliyor şeklinde bir yaklaşım oluştu. Ben de nasıl isterlerse öyle davranalım dediğimde tetkik yaptırmadan ayrıldılar. Kısa bir süre sonra (4-5 gün) ağrı eskisi gibi şiddetlenince hasta tekrar geri geldi ve radyolog arkadaşım tarafından ultrasonografi ile değerlendirildi. Kistik yapının 4-5 cm boyutunda olduğunu, bunun pankreasa ati değil olmayan hareketli bir yapı olduğunu, safra yollarına ait olabileceğini belirtti. Bu benim için beklenmeyen bir sonuç idi. Buranın MRCP denilen safra yollarını görüntüleyen bir tetkik ile incelenmesini istedim. Sonuç tam açıklayıcı olarak gelmedi. Hasta yapılan ağrı kesiciler ile tedavi edilince ayrılmak istedi. ERCP denilen bir yöntemle daha incelemek istediğimizi belirtmemize rağmen bu tetkikin uygulama şekli ve hastada biraz daha ağrı çıkarma olasılığı ve yeni doğum yapmış olması, bebeğe bir an önce süt vermek istemesi nedeni ile ayrıldılar. Aradan 5-6 gün geçti geçmedi hasta aynı tabloda şiddetli karın ağrısı ile geri geldi. Ağrısını geçirmek için tekrara çok kuvvetli olan dolantin yapmak zorunda kaldım ve hastanın ağrısını kesebildim. Radyolog arkadaşımdan rica ederek ultrasonografiyi tekrarlattım ve aynı kistik bulgunun devam ettiğini gördüm. Bunun üzerine genel cerrah arkadaşımdan hastanın değerlendirilmesini istedim. Genel cerrah arkadaşım değerlendirdi ve birlikte hastanın laparoskopik girişimle opere edilerek kontrol edilmesine karar verdik. Verilen karar doğal olarak keskin bir karar idi. Hasta 4-5 haftalık loğusa olup çocuğunu emziren genç bir anne idi. Bu olgunun karnına girip olayın ne olduğunu kesinleştirmeyi ve gereğinde operasyonu ilerleterek bu bölgenin geniş kapsamlı bir operasyonunu öneriyorduk. Hasta ve yakınları bu değerlendirmeye sıcak bakmadılar. Geçirilecek operasyonun laparoskopik olsa bile ardından daha geniş kapsamlı bir ameliyata geçilmesi riski doğal olarak uygun görülmedi. Bu öneriler yapılırken kılı kırk yarılması gerektiği ve kırk defa yutkunularak sonunda bir söz söylendiğini hatırlatmak isterim. Bu süreç devam ederken yurt dışına bir toplantıya gitmek üzere iken İstanbul havalimanında hasta tekrar arayarak ağrısının geldiğini bildirdi. Genel cerrah arkadaşıma gitmesini önerdim. Döner dönmez görüşmeyi eğer gerekiyor ise operasyona girilebileceğini belirtim. Hasta ve yakınları dönüşümü bekleyeceklerini bildirdiler. Kongreden döndüğümde hastayı çağırarak görüştüm. Operasyonun laparoskopik olarak başlamasını ve gerek duyulduğunda açık cerrahiye geçilebileceği düşüncesinin hasta tarafından kabul edilmesi oldukça zor oldu. Operasyona girip bizzat işlem sırasında orada olmayı önerdim. Hasta ve yakınları bunu kabul ederek istekli ve ısrarlı oldular. Gastroenterolog olarak operasyonlarda bulunmamız çoğu zaman gerekli değildir. Bu tarzda karışık olgularda ise genel cerrah ile birlikte operasyona girilmesi belirli yararlar sağlayabilir. Burada önemli olan genel cerrahın sizinle operasyona girmeyi kabul etmesi ve birlikte düşünmenin getireceği yararlardır. Günümüzde takım ruhunun önemini kavrayarak çalışan doktorlar ile her türlü sorunun kendisi tarafından çözüleceğini belirten doktorlar arasındaki fark giderek belirginleşmektedir. Burada ise operasyona birlikte girme kararı alırken özellikle radyolog arkadaşımızın da operasyona katılması konusunda ısrarlı oldum. Ne yazık ki radyolog arkadaşımızın programı operasyon saatine uygun olmadı. Operasyona katılamadı. Hasta operasyona alındı. Genel cerrah arkadaşımız laparoskop ile karıma girdi. Bilindiği gibi laparoskopi karına 3-4 delikten girilerek içerinin kamera aracılığı ile kontrolu prensibine dayanır. Bu tarzda işleme başlandı ve işlem sonucunda genel cerrah arkadaş herhangi bir anormal bulguya rastlanmadığını belirledi. Bana da artık daha ileri gitmek istemediğini belirtti ve operasyonu sonlandıracağını söyledi. Bu durumda sorun benim için son derece kötü bir tabloda idi. Hastanın problemi bulunmamış oldu. Kistik yapı görülememiş oldu. Hasta 1-2 hafta içinde tekrar ağrı ile gelince sorun nasıl çözüleceği belirlenememiş oldu. Bu aşmada genel cerrah arkadaşa önerim hasta ayılmadan önce ultrasonografinin tekrarlanması şeklinde oldu. Bu öneriyi uygun görünce ameliyathaneye o hastanenin radyoloğu (hastayı önceden değerlendiren arkadaşım olmayan radyolog) ve ultrasonografi cihazı geldi. Yapılan ultrasonografide önceden mevcut olan 4-5 cm lik kistin devam ettiği belirlendi. Bu radyolog hastayı daha önceden izleyen ve ilk tanıyı koyan radyolog arkadaş değildi. Bu nedenle genel cerrah arkadaşın kuşkuları tam olarak giderilemedi. Gencecik bir insanı gereksiz yere karnını açmak istemediğini kesin bir dille belirtti. Bu aşamada ilk bakan radyolog arkadaş ile telefonla görüşmesini önerdim. Razı oldu ve radyolog arkadaşı aradım. İlk değerlendirmeyi yapan radyolog arkadaş teşhisinde ısrarlı olduğunu ve karın açılarak cerrahi sınırlar genişletildiğinde sorun ile karşılaşılacağını ve her türlü sorumluluğu üzerine aldığını belirtti. Bu aşamada genel cerrah arkadaş ikna oldu ve hastanın karının geniş bir şekilde açtı. Artık laparoksopiden öteye geçilmiş ve karına elleri ile girerek her yeri kontrol eder duruma gelinmişti. Çok kısa bir süre sonra sorun bulundu. Safra yollarının oniki parmak barsağına bağlanan koledok denilen kesiminde doğuştan gelen 4-5 cm lik kistik genişleme genel cerrah arkadaş tarafından bulundu. Gerekli operasyon yapılarak hasta kapatıldı. Şifa ile taburcu edilen hastada bir daha karın ağrısı yaşanmadı. Bu konuyu bu kadar uzun anlatmamın birkaç sebebi var. 1. Daha önceden hiç görmediğim bir hastalığı ,yine daha önceden hiç görmemiş arkadaşlarım ile birlikte çözmüş olmanın verdiği mutluluğu anlatamam, 2. Güvendiğim arkadaşlarımın beni yarı yolda bırakmamış ve sonuçta hastayı yarı yolda bırakmamış olmasının mutluluğunu anlatamam, 3. Kararlılıkla ve ayrıntılı olarak hastayı değerlendiren bu arkadaşlarıma hem kendimi, hem yakınlarımı hem de hastalarımı emanet edebileceğimin getirdiği güven duygusunun doğru olduğunun farkında olma mutluluğunu anlatamam. 4. Gencecik bir insanın yaşamını karatan bir sorunun en zararsız şekilde atlatılabilmesinin mutluluğunu anlatamam. Bu mutlulukları duymasam doktorluk mesleğine güçlüklerine katlanmanın zorluğunu okuyucularımın taktirine bırakıyorum. Bu olgu karşısında benim yaşadıklarımı, radyolog arkadaşımın yaşadıklarını, genel cerrah arkadaşımın yaşadıklarını, duyulan sıkıntıyı, verilen kararlardaki sıkıntıyı ve sıkıntıların sonuncunda ulaşılan noktanın getirdiği huzuru ve sevinci okuyucularımın taktirine bırakıyorum. Günümüzde son derece sıkıntılı süreçler yaşayan doktorların hiçbirisinin hastalarını zora sokma hele sağlıklarını tehlikeye düşürme niyetinde olmadıklarının bilinmesini diliyorum. Bugün için doktordan istenen sıfır hata ile mesleklerini sürdürmeleridir. Başka hiçbir meslekte sıfır hata istenmemektedir. Tıp dışında hemn hemen her mesleğin hata ile ilgili telafi seçenekleri bulunmaktadır. Mevcut ortamda ve Tıp biliminin bugünkü seviyesinde sadece yurdumuzda değil tüm dünyada sıfır hata ile sağlık yürütülememektedir. Bu olayaların doğal seyridir. Önemli olan toplumumuzun sağlık alanında bu bilince ulaşarak doktorların kendilerine yararlı olmaları konusunda onları rahat ettirmeleri ve hoşgörülü olmalarıdır kanısındayım. Doktorların uğraşı alanları mekanik değildir. Canlı bir organizma olup doktorun anlık kararlar verilmeleri ve bu karaların en doğru olmasının beklenmesi söz konusudur. Sıklıkla bu kararlarda geriye dönüp sil baştan kararların uygulanması olası değildir. Bu bilincin ve hoşgörünün oluşması ise hem hastalarımız hem de doktorları son derece rahatlatacaktır. Her konuya kuşku ile bakmak sürekli hatalara davetiye çıkaracaktır. Yukarıda anlatmaya çalıştığım bu olayda hasta ve hasta yakınları doktora uyum ve güven göstermiş, doktorlarda kendi bilgi birikimlerini en uygun koşullarda ve en ideal şekilde hastaya aktarabilmişlerdir. Dilerim sizlerle paylaşabileceğimiz daha pek çok başarı ve sonu mutlu anımız olur. Dr. Hakan Yüceyar
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Uğur DEMİRBAŞ Fotoğraf
Psk.Uğur DEMİRBAŞ
Ankara
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi124 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Ben kocama pozitif elektrik veriiimmm Yayın Tarihi : 04-01-2022 08:38
 
Ordu Devlet Hastanesi' nde çalışıyorum... Bir gün bir kadın, ama Karadenizliler bilir ayakta soğuk kuyu kara lastik, dize kadar çekilmiş yün çoraplar, belde karadeniz usulü önlük, saçlar örgülü yanlarda , başında köy usulü başörtüsü, üstünde yün örgülü hırka benzeri kıyafetler... Yani Ordu'nun rakımı yüksek kesimlerdeki yayla köylerinden gelen bir kadınımız...yaşı da belki 45 civarı ya da ben öyle görmüşümdür... Kapıyı ardına kadar açıp, olduğu yerden yani eşikten seslendi : -- " Psikolojik dokturu ariim , sen misin ? Ben de önümde bazı belgeler var , sanırım onlarla ilgileniyorum,sesten sonra kafamı kaldırdım ve kapıya doğru baktım, -- " Buyrun benim" dedim, ama içimden " Hayırdır İnşallah " dedim. Bize pek böyleleri gelmez de.Yani her halinden belli köylü olduğu ... --" Buyrun nasıl yardımcı oluyum" dedim.Ama hala kapının eşiğinde. Hiç ummadığım bir yanıt aldım :) --" Benim eşimle sorunlarım var" :) Nasıl yani dedim. Buyrun içeri girin dedim.Oturdu ve hiç beklemeden konuya girdi. İşte koptuğum an geldi : -- " Ben eşime pozitif elektirik veriimm, kocam bana negatif elektrik veriiii" ... daha ben gülmekten alamadım kendimi,

Perran AYDEMİR Fotoğraf
Dyt.Perran AYDEMİR
Adana
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi39 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 32 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Fakir Olduğumuzu Düşünen Kızım Yayın Tarihi : 01-07-2020 18:43
 
Kızım kreşe gittiği dönemde , kreş öğretmenine biz çok fakiriz demiş. Öğretmeni sormuş'' Neden böyle düşünüyorsun ?''diye. Kızımın cevabı : ''Hamburger alacak paramız yokta ondan.''

Ramazan SELCAN Fotoğraf
Psk.Ramazan SELCAN
Isparta
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi3 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : "Anne - Baba Diyebilsin Yeter" Yayın Tarihi : 15-08-2010 16:12
 
Sosyal Hizmet Derneği Rehabilitasyon Merkezinde Psikolog olarak görev yaptığım yıllarda; 16-17 yaşlarında engelli bir hastam yanıma getirilmişti. Ailenin tek çocuğu olan bu kızımız hiç konuşmuyordu, konuşamıyordu. Hem hastamızı, hem de beraberinde gelen anne ve babayı ayrı ayrı görüşmeye aldım. Anne ve baba gayet kültürlü ve fakülte mezunuydu. Ve baba bir kamu kuruluşundan emekliydi. Gerekli görüşmeleri, tespitleri yaptıktan sonra anne-babaya, bu merkezimizden ve benden ne istediklerini sordum. Verdikleri cevap aynen şöyleydi: "kızımız bize anne-baba demesini öğrensin yeter" oldu. Akşam eve geldiğimde ise eşim çok konuştuklarından 2 oğlumu da bana şikayet ediyordu. Tabi hemen konuşamayan ve yıllardır konuşmasını bekleyen anne-babanın durumunu anlattım ve ekledim. "Ne olur, çocuklarımızı susturma, kendileri bıkıncaya kadar konuşsunlar, bizi bıktırıncaya kadar anne - baba diye bağırsınlar". Elbette, o kızımızla elimden geldiğince ilgilendim, anne-babasına elimden geldiğince psikolojik destek verdim. Umarım şimdi "kızım, evladım" diye bağrına basan anne ve babasına "Anneciğim, Babacığım" diye sarılıyordur...

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Gastroenteroloji"
 
Mesleki Anı : KALBİ SAĞDA OLAN HASTA Yayın Tarihi : 19-04-2017 00:40
 
Kalbi sağda olan hasta 1986 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ama Bilim Dalında uzmanlık öğrencisi olarak göreve başladım. İlk başladığımızda 2 yıllık mecburi hizmette pratisyen olarak çalıştığım için belirli bir hasta deneyimim vardı. O dönemde 2 yıllık zorunlu hizmeti bitirmeden ihtisas sınavına girmemize kanun izin vermiyordu. Ege Üniversitesindeki ihtisas sınavını kazanıncaya kadar Türkiye genelinde Devlet ve SSK hastaneleri uzmanlık sınavına girmiştim. Bu sınavı derece ile kazanmıştım. Ardından 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı sınavı açıldı. Buraya da girip başarılı oldum. Bu sınavda yakın zamanda rahmetli olan Prof. Dr. Sadun koşay hoca vardı. Bana sen sınavı kazanmana rağmen Ege Üniversitesine kaçarsın demişti, sonradan dediği de oldu. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesine ihtisasa başladım. (Lafı neden bu kadar uzattığımı da birazdan anlatacağım ). Tıp fakültesinden mezun olurken de derece ile bitirdim. Kısaca söylemek istediğim hem mezun olurken hem de mezuniyet sonrası ciddi bir bilgi ve beceri birikimi ile ihtisasa başladım. Kendi bilgime de yeteri kadar güveniyordum. Bu günlerde tıp fakültesinden mezun olan doktorların son derece yetersiz oldukları düşünülmektedir. Bu nedenle bu bilgileri sizinle paylaştım. İhtisasa başladığımızın 3. ayında poliklinik hizmetine görevlendirildik. Yaşlıca (65-70 yaşlarında ) bir hasta polikliniğe geldi. Büyük abdest yapmakta zorlandığını ve karnında şişkinlik olduğunu belirtti. Bu yaşta bu yakınma ile başvuran bir hasta için mevcut yakınma alarm semptomu olarak kabul edilir. Alarm semptomu hemen tetkik edilmesi ve sonuca gidip tanı konulması gereken yakınmadır. Hastayı muayene masasına yatırıp dikkatlice muayene ettim. Kalbini dinledim, karnını elle kontrol ettim. Akciğer seslerini dinledim. Sonra masanın başına geçip tetkiklerini yazdım. Hastaya yapılması gereken tetkikler ile ilgili açıklamada bulunmaya başladım. Bu sırada hasta sözümü kesti. ---Doktor bey anlattıklarını anladım. Ama sen benim kalbimin sağda olduğunu fark etmedin. Daha sen bunu fark etmemiş iken diğer söylediklerinin benim için çok önemi yok. Ben sana güvenemedim. Ben başak bir doktora gideyim ..dedi. ---Amca sen haklısın ama benim dediklerime dikkat et bu tetkikleri yaptırmayı sakın ihmal etme.. dedim Hasta haklıydı. Kalbinin sağda olduğunu fark etmediğim için bana güveni kalmamıştı. Bu atlamanın bir mazereti olamazdı. Normalde muayenede sağda olan bir kalp solda da ses verir ve dinlemekle kalp orada imiş gibi sanabilirsiniz. Kalp sesleri biraz kuvvetini azaltmıştır. Bunu da kronik bronşitli olan bir hastada amfizeme (akciğerlerin genişlemesi ve kalbin üzerini örtmesi) bağlarsanız hastanın kalbinin yerini atlayabilirsiniz. Bu amcada da böyle bir durum mevcut idi. Daha önce söylediğim gibi böyle bir mazeret ileri sürmek kesinlikle hastayı haklı olarak fikrinden döndürmezdi. Amca ayrıldı. Bir daha görüşmedik. Bu anımı da öğrenciler ile sık sık paylaşırım. Dalgın olduğunuz bir an, aklınızın başka bir konuda olması, her zaman yaptığınız muayenenin sırasını atlamak milyonda bri olasılıkta olan kalbin sağda olması bulgusunu atlamanıza sebep olabilir. Bu atlama her ne kadar bu hastada mevcut yakınmaları ile ilgili olmasa da kendisi ile ilgili önemli bir bulgudur. Bu noktada alacağımız ders hekimin hiçbir zaman hata yapma şansının olmadığıdır. Hastalara düşen ders ise hekimin değerlendirmesinde kendileri ile ilgili daha önceden belirlenen bulguları hekimden gizleyerek hekimin ne denli dikkatli olduğunu denemekten ziyade mevcut sorunun çözümü için hekime yardımcı olunması gerektiğidir. Bu söylediklerime başka bir anıyı paylaşırken yeniden değinmeye çalışacağım. İyi akşamlar dilerim. Başka bir anıda buluşmak üzere. Dr. Hakan Yüceyar
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Gastroenteroloji"
 
Mesleki Anı : GEBELİKTE AKUT APANDİSİT Yayın Tarihi : 19-04-2017 00:40
 
İyi günler, Sizlerle bir anımı paylaşmak istedim. Bu köşede hem bazı anıları paylaşmak hem de uygun olur da bana düşüncelerinizi yazarsanız bazı noktalarda bilgi alışverişinde bulunmak isterim. İlk olarak zaman zaman öğrencilerle ders anlatırken paylaştıpım bir anımı size yazmak istiyorum. Yaklaşık 12-13 yıl önce Manisa ‘da doçent iken Celal Bayar üniversitesi tıp Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışıyordum. İzmir ‘den bir bayandan telefon geldi. Kendisinin teyzemin kızının komşusu olduğunu karnının ağrıdığını , bulantı ve kusma yakınmalarının olduğunu söyledi. (o dönemde profesör olmadığım için muayenehanem bulunmuyordu). Yakınmasının ne olabileceğini sordu. Hiçbir zaman doğurganlık çağında olan bir kişinin evli olsa da olmasa da adet durumunun ve hamile olup olmadığının sorulması gerektiğini ve unutulmamasının derslerde anlatırım Benim sormama fırsat kalamadan hasta 1,5 aylık hamile olduğunu belirtti. Daha önceki gebeliğinde de bu dönemlerde sık bulantıları kusmaları olduğunu , fakat bu sefer karnında biraz ağrı duyduğunu belirtti. Bu yakınmalar nedeni ile sabah 10.00-11.00 sıralarında arayan hastayı görelim diye öneride bulundum. Hasta bu öneriye pek sıcak bakmadı, Manisa ‘ya gelmek istemedi. Bazı tetkikler yapayım siz beni akşam İzmir’de uygun bir yerde görün önerisinde bulundu. Bu günlerde sık kullanılan bir deyim var. .Burada bende onu kullanmak istiyorum. Olayın kırılma noktası bu noktaydı. İki seçenek önümde duruyordu. Birincisi hastayı kendi önerisi doğrultusunda akşam görmek, ikincisi ise hastayı mümkün olduğu kadar erken görmek. İkinci seçenekte israr ettim. Gelmek isterlerse görebileceğimi,aksi taktirde değerlendiremeyeceğimi belirttim. Hasta bunun üzerine geleceğini belirterek hastaneye geldi. Muayene edince akut apandisit olduğunu düşündüm. (Akut apandisit halk arasında çok bilinen bir hastalık olduğu için kolay tanı konulan ve hekimlerin kolaylıkla tanı koyduğu bir hastalık gibi düşünülür. Hekimlerin akut apandisit için olan tanımlaması ise “karnın şeytanı apandisittir” şeklindedir. Atlanması veya yanlış tanı konmasından çok korkulan bir hastalıktır). Kan tetkikleri ve ultrasonografi düşüncemin paralelinde gelince bu durumda acil operasyon gerekliliği ortaya çıktı. Celal Bayar ‘da tüm ameliyathaneler o anda dolu idi. Operasyonun yapılabilmesi için bir operasyonun bitmesi cerrahın operasyon için hastayı muayene edip, ikna olması onaylaması ve hastanın operasyona hazırlanması gerekiyor idi. Bu saydıklarım yaklaşık 3-4 saat demekti. Aciliyet ise bilindiği gibi apandisitisin patlaması karna yayılması , bebeğin yaşamının tehlikeye girmesi demek olacaktı. Bu durumda İzmir 9 Eylül üniversitesinde güvendiğim bir cerrah arkadaşımı aradım. Durumu özetledim. Kendisi de bana güvendiği ve tanının yanılma olasılığının düşük olmasına olan inancı nedeni ile ameliyathaneyi hazırlattığını ve hastanın süratle gelebileceğini belirtti. Hastayı gönderdim. Hastanın İzmir ‘den bana gelip teşhis konulup 9 Eylül üniversitesine dönerek akut apandisit nedeni ile ameliyat olması toplam 1,5 saati buldu ve hastanın apandisitisi patlamadan opere oldu. Bebek kurtuldu. Aile daha sonradan gerekli olmamasına rağmen bebeği aldırttı. Önemli olan annenin hayatının riske atılmadan kurtulması oldu. Bu anıdan gerek benim gerekse öğrenciler için çıkarılması gereken çok noktanın olduğunu biliyorum. Bu nedenle pek çok öğrenci ile bu konuyu paylaşıyorum. Uğraşı alanımızın insan sağlığı olması nedeni ile okuyucularımızın da bu olayları özellikle bu açılardan değerlendirmesini ve hekimlerin çalışma koşullarının ne denli rahat olması gerektiğini düşünmelerini istiyorum. Sağlıklı kararlar verebilmemiz doğal olarak hekimin sağlıklı ortamlarda kalabilmelerine bağlıdır. Yıılardır bu beklentiler içinde olacağımız hayali ile yaşıyoruz. Ne yazık ki koşullar her geçen gün daha ağırlaşarak bizlerin daha gergin ortamlarda çalışmamız yönünde gelişiyor. Başka bir anıda buluşmak üzere hoşçakalın. Dr. Hakan Yüceyar www.drhakanyuceyar.com
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Psk.Birsen ŞANLI
Trabzon
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : Ankara'da bir kış gecesi Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Bu gün 29 şubat, okullar tatil oldu. yaklaşık iki aydır kar başkentimizle aşırı samimi durumda, adeta Ankara mıza yorgan olmuş vaziyette, gitmeye de pek niyeti yok. Geçen hafta sonu o kadar güzel güneş vardı ki herhalde artık bahar geldi, nihayet kar esareti bitti demeye kalmadı, meteoroloji yeni bir kar yağışı müjdsini verdi. Pazartesi sabaha karşı 03 sıralarında başlayan kar beyazı hız kesmeden şu ana kadar devam ediyor. Dün öğleyin artırdığı hızından dolayı, akşam eve dönüşler gecikmeli ve yürümesi bol, eziyeti bol kavuşmalar haline geldi. Okulllarda karmaşa yaşandı. Öğrencileri alacak servisler yollarda kaldı. Özellikle konya yolunda ve dikmende büyük sıkıntı yaşandı. çalıştığım okulda öğrenim sabah 930 da başlayıp akşam 18 de sona ermesinden dolayı ( trafiğin en yoğun olduğu zaman) durmadan yağan kardan kapanan yolarda kazalar olduğundan dolayı öğrenciler evlerine gec ulaştılar. Bazı öğrencileri velileri aldı. Ben Ankaranın kışını bilmediğimden dolayı evimi, manzarası güzel diye dikmenin en tepesinden aldım,dolayısıyla iki aydır dikmen caddesinde inip, 45 dk kadar yürüyerek kayıp düşmelerden dolayı muhtelif ağrılarla,tepe noktasına veya evime vasıl oluyorum. Dün akşam okul servisimiz dikmen servisi geç kalınca nasıl eve gideceğim diye düşünürken , öğrencimin velisi beni caddeye kadar götürebileceğini söyledi (aynı mahallede otouruyoruz) sağolsun saat 19 du caddede otobüs durağında indim , migrosa kadar düşe kallka yürüdüm.Şindi asıl zorlu yol vardı. Tırmanma şeridi başlıyordu yol zorlu, kaygan ve yokuştu. Bu zahmete katlanıp, yaralanmadan tepeye çıkabilecekmiydim .Birden aklıma uludağda kayak yaparken kaybolan kayakcılar geldi, panikledim çünkü Kar fırtınası hala devam ediyor.Korkumu yenmek ve cesaretimi artırmak için, düşünce biçimimi değiştirmem gerekliiğini düşündüm.Hemen düşüncemi değiştirerek, manzara çok güzel, bir daha böyle manzarayı göremeyebilirsin diyerek pozitif bakış açımı ve pozitif düşüncemi devreye sokarak soğuğa karşı duyarlılığımı azaltmaya çalışıyordum. Bu arada seymenler parkına geldim ve parkdaki bir sürü oynayan efe heykellerinin güzel görüntülerinn resimlerini çekmeye başladım. Sokaklarda tek tük, benim gibi kar yığınlarının arasında düşe kalka yürüyen insanların benin hakımda ne düşündüklerine ve acayip bakışlarına aldırmadan bir kaç poz resim çektim Bu esnada parmaklarımı hissetmediğimi anladım. zorlanarak makinayı ,fermuarı bozulmuş el çantamın içine koymayı başardım. Birden aklıma ben bu yokuşu tırmanamayıp yarı yolda donma tehlikesi geçirirsem, diye düşündüm. telefonumda kontür varmı, şarzı varmı diye kontrol ettim . Bilirsiniz ya en acil zamanlarda ya kontür biter yada şarj biter. en öfkelendiğim ve küfrettiğim zaman bu zamandır. Neyse kontörümde şarjımda var olduğunu gördüm mahsur kelırsam 155 ararım diye düşündüm sonra, polıs arabası bu yollara çıkamazsa diye telaşlandım, çünkü Dikmen cad desindebir kar arabası çalışmaya başiladı ama ara sokakların hiç birisine girilmemişti. yokuşlar ise tam bir felaketti. kar yağmştı birde akşam soğuğunda donda yapmıştı.Neyse tırmanmaya başlamadan önce bu olumsuz düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım. Bastığım yerleri konrol ettim, kar yeni yağdığı ve çiğnenmediği için hafif hafif da olsa kaymadan yürünebiliyordu. Küçük adımlarla ,dikkatlice ve tavaş yavaş tur-taş sitesi yokuşunu tırmanmaya başladım.Hava çok soğuktu ve tipi hızını artırmıştı,tamda yüzüme yüzüme doğru estiriyordu.Kafamı kaldırıp bakamıyordum,ancak önüme bakıp yolalmayı düşünüyordun. Eve ulaşamama gibi durumda evi arasam evdekiler yokuş aşağı hiç gelemezdi. Zaten eve varmayı başaran sadece küçük kızım aysencik olmuştu. Sinem Bilkentten servise sat 16 gibi binmişti. servis sıhhıyede kalmış yolcularını indirmiş, yolcular kızılaya kadar yürümüşler. sinem 5 dk da bir beni arayıp haber veriyodu. Kar fırtınasında ne kadar yürüdüm bilmiyorum,sinem yine aradı. anne kızılaya ulaştım ilker otobos kuyruğundayım dedi, bu esnada ben hala okulda bir çok öğrenc ve öğretmen arkadaş ile dikmen servisinin gelmesini beklemekte idim. saat 18 civarı idi. Bu arad servisin gelmemesi halinde okulda kalırsak nerde yatarız diye konuşup stresimizi eğlenceye dönüştürmeye çalışıyorduk. Daha sonra saat 19 civarında hala hada gelmeyen servisler vardı ve öğrenciler telaş içinde bekleşiyorlardı, bu arada gelen servislerin anonsunun yapıldığı mikrofonu elegeçiren çocuklar çeşitli muziplikler yaparak bekleşen öğrencileri eğlendirmeyeçalışıyordu. Bu arada okul yöneticileri çoktan evlerine varmışlardı öğretmenler ve öğrenciler çaresizce servislerini bekliyorlardı. Aslında saat 18. beklemeden öğrenciler daha erken evlerine gönderilebilirdi. Bu arada dikmende oturan bir öğrencinin velisinin teklifi üzerine , onlarla birlikte dikme caddesine geldim ve otobus durağında indim sağolsunlar. Saat 1930 civarında çok zorlanmadan dikmen caddesinde otobüs durağında indiğimde, sinem telofonda, anne ilker otobüsüne zorla bindim ama otobüs ilker girisinde bir yokuşta kaldı, bizi indirdi, geri kalan yolu yayan geleceğim, ama ben buraları bilmiyorum ve 90 drece dik yokuşlar ne yapacağım, sen nerdesin? diye caresizce beni aradı. Kıızım bende turtaş, sitesine yukarı tırmanıyorum, sende oradaki insanları takip eti sakın onlardan kopma, var gücünle dayan güzel şeyler düşün, evde buluşacağımızı ve masada tv. seyraderken bir tas sıcak çorbamızı içeceğimizi hayal et diyerek cesaret vermeye çalıştım, çünkü bende aynı şeyi hayal ediyordum. Çok üşüdüğümün yanı sıra çokta acıkmıştım.Öğlen saat 12.30 yediğim yemek çoktan midemde bitmişti. Üstelik yemekte çorba ve salata yemiştim. Yemekte sundukları tavuk ve üstüne koydukları sapsarı pirinçlerİn tadı çok kötü olduğu için, tatlımıda rejim yaptığım için bir öğrencime vermiştim . Yani durumum hiçte iç açıcı değildi. .Buna birde bende bu kış oluşan düşüp bir yerimi kırıcam korkusunu eklerseniz haliyeyi ruhiyemi tahmin edersiniz. Ama tüm bunlara karşı pozitif bakış acmı hat safhaya çıkardım ve manzaranın tadını çıkar birsen, her yer bembeyaz ne güzel, Ankaranın çamurlu sokakları ve kahverengi görüntüsü bembeyaz artık, Ankara böyle daha güzel, hemde yürüyüşümü yapıyorum, şimdi acaba kaç kalori yakmışımdır, göbeğimdenmi, yoksa bacaklarımdanmı yağ yaktım gibi düşüncelerle kendimi oyalayarak turtaş sitsinin tepeye geldim. Bu arada ellerim isinmıştı, ama kalbim bir ara sancılandı, hemen durup dinlendim. Yukardan aşağı gelen, zincir takmış bir arabadan kaçayım derken kaydım ve kara yüz üstü kapaklandım, acıyan bir yerim yoktu şükrettim ve tırmanışa devam ettim. Asıl yokuş şimdi başlıyordu,Yere 45 derece açı ile yürüyordum, dolayısıyla düştüğümde yumuşak düşüş oluyordu, yerde karda yumuşaktı, canım çok yanmıyordu. Düştüğüm yerden kardan adam vaziyetinde kalkıyordum, gözlüklerimden ise artık bir yeri görmediğim için onları çıkarmıştım. Başıma sardığım kaşkolum bembeyaz olmuştu, kaşkolun dışında kalan saçlarımın ön kısmında karlar birikmiş ve donmuştu.Neyse bu vaziyette adımlarımın arası 10 cm olarak yere dikkatlice basarak yol almaya çalışırken, sinemden bir tel daha geldi, anne nerdesin ben bir gurup insanın peşinde ilerliyorum son ve en dik yokuşu çıkıyoruz bakalım başarırsam evin oraya çıkacağım seni ararım, sen nasılsın nerdesin? dedi ,bende yokuşun yarısını yürümeyi başardım, kalan yarısınıda başaracağım dedim. Çünkü evimizin olduğu tepeyi görüyordum artık. Buralar çok sapa olduğu için yolda benimle yürüyenler yoktu ama korkmuyordum. Tepededen aşağı altlarına ,naylonlar,leğenler koyup anneleri ile aşağıya kayamaya çalışan çocukların çığlıklarını duyuyordum ve onları görüyordum. Bir an, çok uzaktalarmış, sanki oraya hiç ulaşamayacakmışım gibi geldi bana. Ama hemen olumsuz düşünceyi fikrimden uzaklaştırp, oraya varacaksın birsen diyerek kendimi motive ettim. Bir rtaraftanda endişeleniyordum. Neşeyle yokuştan aşağı kendilerini bırakarak eğlenen çocuklar, yolu kaygan zemin haline getirdiler, ben oradan nasıl yürüyeceğim, ya yürüyüemezsem,kayar düşersem,yokuşu çıkamazsam ne yaparım diye düşünüyordum. Sonra tekrar pozitif düşüncelerimi çağırdım, sen yapardın, sen nice okyanuslar geçtin, bu küçücük göldemi boğulacaksın cümlesini gülümseyerek hatırladım, evet , kendi kendime güldüm, çünkü bu cesaret cümlesi bana hiç uymuyordu. Nedenine gelince , evet ben küçük bir gölde bğulabilirdim çünkü yüzme bilmiyorum, Maalesef bir karadenizli olarak bu durum utanç verizi olsada bu gerçek. (Bu arada babamın kulalkları çınlasın)Tüm bunları düşünürken ne kadar zaman geçti bilmiyorum dinlenerek ve 10 cm 10 cm tırmnamaya devam ederken Sinem aradı, her tarafı ıslanmış vaziyete eve ulaşmayı başarmış. sevindim. Çocuklarım evde idi artık tedirginliğim azalmıştı Bende nasıl olsa bir şekilde eve ulaşırım dedim. Çocuklarımın güvnde olduğunu düşününce rahatladım,tipi fırtınalı, soğuk Ankata manzarası gözüme daha güzel görünmeye başladı . Çocukların karda kaymalarını seyrettim ve neşeli çığlıklarına gülümseyerek baktım, çocuk olmanın ne güzel bir duygu olduğunu hatırladım. Kendi çocukluğumu hatırladım, babamın kız çocuğu olduğum için,5 sınıftan itibaren sokakta oynamamı yasaklamıştı.Bende mahallenin oyun kurucusu idim. bütün çocukları etrafımda toplar hemen takımlar kurulur oyun başlardı. genelde, yakantop, yaklamaca, tok,istop saklambaç, ip atlamaca oynardık. Çığlıklarımız dan en çokta zelihahanım teyze dediğimiz yaşlı tayze rahatsız olurdu, çünkü grnlrdr onun kapısının önünde oynardık. kendisi laz şivesi ile bizi kovalardı biz yine devam ederdik. Baş edemeyince bir tas su atardı üstümüze, bir an dağılır yine devam ederdik oyunumuza, ne zamanki babam köşeyi dönüp beni oynarken görünce lorkuyla merdivenleri 3 er 3 er 4 .kada dakika içinde çıkardım, sonrada kalbimin gütültüsüne babamın ayak sesleri karışırdı, sonrada ilk tokat ne zaman inecek diye beklerdim.Ama dayaklar yasaklar hiç bir şey beni sokağa çıkıp oynamaktan alı koyamazdı. İyikide yapmışım, herşeye rağmen güzeldi çocukluğum. Tüm çocukluğum gözümün önünden gelip geçerken zirveye çıkmıştım artık. Durdum, dönüp arkamda, aşağıda kalan Ankara manzarasına baktım.Manzara güzeldi. Ankara sank gelinliğini giymiş, başından aşağı konfetiler dökülen gelin gibiydi ve bende davetlilerden biriymişim gibi hissetim. Nikayet gözümde büyüttüğüm yokuşları tırnmanmış evime nerdeyse gelmiştim neşelendim, soğuk hava ve tipi fırtınası, keyfimi bozamadı, keyifle evime 50 metre kadar kalan,hafif meyilli yolu, karlara bata çıka, düşe kalka, evin , apartmanın kapısına gelmiştim. Günlerdir yerinden oynatmadığımız arabama baktım, kardan görünmüyordu artık , o kadar çok kar yağmıştı, halada yapıyordu.Uzun yılardır bu kadar çok kar yağışı görmemiştim. Ankarada uzun yıllar yaşayan insanlarda aynı şeyi söylüyolar. Neyse apartman zilini çaldım, çocuklarım otomotiğe basıp kapıyı açtılar, merdivenleri çıkarken kızlarım daire kapısını açmışlar merakla bana bakıyorlar.Ben de beyaz adam şeklinde, saçlarımda karlar donmuş yürümekten ve de soğuktan kıpkırmıız olmuş yanaklarımla, karşılarına dikildim. Hatta o günün anısı olarakta, o şekilde resmimi çektiler.İçeri adım atar atmaz, sinem ! anne nasıl bir yokuş çıktım anlatamam sana ' diye heyecanla ve zafer kazanmış komutan edasıyla kar yolculuğuna anlatmaya başladı, ben bu arada ıslanmış üstümü çıkartıp, pijamalrımı giydim. Aysencikte, o akşamki tek yemeğimiz olan sıcacaık mercimek çorbamızı taslara doldurup masayı hazırladı, daha sonra oturup keyfle hep birlikte hayalini kurduğumuz çorba içme anının yaşadık.Bu gecenin komiği de, Sinemin gece boyunca defalerca aynı cümleyi kullanarak, anne çıktığım yokuşu sana anlatamam, nasıl çıktığıma inanamazsın diye, kar yürüyüşü macerasını anlatması bizi o kadar bıktırdıki, artık o susunca biz ona ' öyle bir yokuş çıktınki ' diye başlayan cümleler kurarak alay etmeye başladık ve epey neşelendik. Günün sonunda bu koca şehirde, özlemimin eksikliğinin acısıyla da olsa, kendi evimde, diğer iki kızımla birlikte,bir tas çorbayı paylaştığım için, ALLAHıma şükrettim. Bu kadara şiddetli bir kar yağışının ardından, nihayet, yetkililer bu gün okulları tatil edince gece güzel bir uyku uyuduk. Gece boyunca tipi devam ettiği gibi şu ana kadar (saat 17) hiç durmadanda yağmaya devam ediyor, hafta sonuna kadar da gelinliğini giymiş Ankaranın başına konfetiler yağmaya devam edecek. Bu arada öğrendimki yerinde okullar tatil edilmiş. Çok kar yağdı diye şikayet ediyoruz ama,diğer açıdan düşünecek olursak, bu kadar çok kar yağması, belkide Dünyanın kuruyan yer altı sularının çoğalması için, toprağın veriminin artmsı için, boşalan su havzalarının dolması için, bu sene yeni bir grip salgınından bizi korumak için ,barajların dolması için ALLAHın bize lutfudur. Yaradan her şeyı bizim için hazırlıyor. Bizim şer olarak gördüğümüzde mutlaka bir hayır vardır. Umarım bizim için yaratılan güzellikleri farkederiz ve bu güzellikleri hakedecek bir insan olarak yaşamımızı sürdürürüz. Bu soğuk , çok karlı günlerde sokak hayvanlari, evsiz, yiyeceksiz fukara insanlara yardım etmeyi unutmamalıyız. Komşusu açken ,tok uyuyanlardan olmamalıyız. Sokak hayvanları ve kuşlarda yiyecek bulamakatalar. Onların ulaşabileceğı yerlere, karla kapanmayacak şekilde yiyecekler koymayıda ihmal etmemeliyiz. sahip olduklarını ihtiyacı olan herkesle paylaşanlara sevgiler, saygılar.

Psk.Birsen ŞANLI
Trabzon
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : Sarı papatyanın ingilizce öğretmenliği Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Merhaba: Aileler çocukları için her türlü cefaya katlanırlar. Bütün bu emekler onların gelecekte hem iyi bir kariyer yapmaları için hemde mutlu olamaları için zemin hazırlamak. Herkes gibi bende kızlarıma söz konusu ortamları hazırlamak için özveriyle yıllarca çalıştım. Bütün bu süreçlerde hep çocuklarımla yol aldım. Hayat her zaman insana güzellikler sunmuyor zaman zaman en acı kayıplarıda tattırıyor ve tattıkda. Bu düşüşlerde sarı papatyam hep yanımdaydı tabiki yaradanımda. Sarı papatyam , ben ona kısacası PAPATİS derimİ küçücük yüreği ile beni anlardı. Çoğu zaman Sarısaçlarının arasından buğulu bakan yeşil gözleri ile böynu bükük mahsun bir papatyaya benzerdi. O benim papatyamdı. Binlerce papatya arasından bir bakışta tanıyacağım papatisimdi. Dünyalar güzeli , gülünce her iki yanağındaki çukurlardan mutluluk saçan arkadaşı ,ablası , sırdaşı, can yoldaşı, okul arkadaşı ablasının gidişine ve onu bir daha göremeyecek oluşuna anlam veremedi ve yıllarca bunun şaşkınlığını yaşadı ve yaşadık,beraberce kimsesizce. Bu çok acılı kimsesizliği yaşarken yanımızda sadece,o sırada 2 yaşında olan zeytinkokulu kızım Aysen Rabiamız vardı.( zeytinli ekmeği çok severdi ve çok yerdi o yüzden her zaman zeytin kokardı).Papatisimle ben gündüzün hayat telaşı bitip gecenın, karanlığında bizi sarıp sarmalayan suskun acımıza yenilmemek için zeytinkokulu kızıma sarılıp penceremize doğacak gün ışığını gün beklerdik.Zeytin kokulu kızım adeta, uçuruma düşerken tutunduğumuz dal gibiidi ayrıca, bize sonsuza uğurladığımız gamzeli gülüşlerin yansımasını gösterdiği içinde ona sarılmakla, özlemimizi sarmalardık. Böylece yürek yüreğe yıllar geçti ve benim mahzun papatisim Bilkent ünüversitesini bitiirerek küçük yaşlarda hedeflediği 'İngilizce Öğretmenliği ' ne bu sene adımını attı.Bu sene başında başladığım Özel bir okulda, Mahsun papatisim de ingilizce öğretmeni olarak çaliıyor. Yani yine beraberiz. Sabah kalkıyoruz hep beraber kahvaltı ediyoruz arabamızla okula birlikte gidiyoruz, zaman varsa birlikte çay içiyoruz zamanımız yoksa o ingilizce odasına ben odama çıkıyoruz. boşsak arada buluşuyoruz neler oldu hangi öğrencinin danışmanlığa ihdiyacı var bana bilidirıyor veya nasıl davranılması gerektiğini konuşuyoruz.İlk öğretmenlik denemesi olduğu için zaman zaman tükeniyor sinirleniyor, yanakları kıpkırmızı kaşları kalkmış vaziyette koridorun başından gelişini görünce öğrencilerin onu üzdüğünü anlıyorum.Hemen ona sarılıyorum konuşuyoruz, sabırlı olmasını öneriyorum sakinleştiriyorum sonra yine herkes dersine giriyor. Öğrencilerine bağırmadığı için öfkesinden bu hale geliyor. Bazen sabahları geç kalıyoruz ve kahvaltı edemiyoruz, ben hemen yemekhaneye gidiyorum ona ekmek arası peynir yapıp getiriyorum, derste ise kapının camından ekmeği gösteriyorum ve kapının önünde onu bekliyorum veriyorum, dere değilse öğretmenler odasına çıkıp kahvaltını yap diye veriyorum , arkadaşları gülüyor ama o asla şikayet etmiyor, aksine herkesede anlatıp gülüyor.O kısa sürede öğrenciler tarafından çok sevilen bir öğretmen oldu. ( ilköğretim 4-5-7 sınıflara derse giriyor) Boş vaktim olduğunda onu özlüyorum ve dersi olan sınflara gidiyorum kapının camından gizlice onu sayrediyorum, o benim mahzun papatisim onu camın ardından seviyorum gözlerim doluyor ve Allahıma şükrediyorum. Bu ilk öğretmenlik deneyiminde yanında olduğum için mutluyum ve içim rahat. Bazen bazı öğretmenler onu üzecek davranışlarda bulunuyor ve kırıcı sözler söylüyorlar ( Benim Kızım olduğunu bildikleri halde) Çok öfkeleniyorum ve üzülüyorum ama önce kendimi sonrada onu sakinleştiriyorum böylece dayanma gücünü artırmaya çalışıyorum Anne olmak çok zor, benden uzağa düştüğü zaman ne yaparım bilmem. Öğretmenlik çok sabıristeyen ama bir o kadarda kutsal bir meslek tabii hakkıyla yapıldığında. İşte bu yüzden papatisim ingilizce öğretmeni olacağım dediği zaman asla onun hedefini saptıracak yönlendirmelerde bulunmadım. Kayıtsız şartsız onu destekledim, güvendim ve sevdim. İşten arda kalan zamanlarımda hep onunla oldum Hatta ünüversiteye bile birlikte gittik. Papatis derste iken,ben arabamı güzel sanatlar akademisinin önüne çekip, öğrencilerin piyano, fülüt mağmeleri arasımda, kahverengi şehiri seyrederken, ufukta gamzeli gülüşlerin hayalini kurardım.Hele papatisimin mozart kafede bana ısmarladığı öğle yemekleri, dünyanın en leziz yemekleri idi ve o andaki paylaşımlarımız hayatımızın en mutlu anlarıydı. İkimiiz her zaman çok iyi yoldaş, arkadaş,dost,sevgili olduk. Bu yüzden ünüversite boyunca iki arkadaşı oldu. Papatisim hayatın gerçekleri ile yaşıtlarından önce tanışmış olması dolayısıyla, hayata, yaşama dair çok güzel yetenekler ve felsefeler geliştirdi. Bu yüzden emsallerinden daha ayakları yere basan, güçlü,çevresinde ve dünyada olup bitenlerin farkında olan yapısıyla günümüz gençliğinden farklıdır. Onunla gurur duyuyorum Zeytin kokulu kızımda 8 yıldır piyano çalıyor, konserler veriyor, dolayısıylada biz viyana ünüversitesinde güzel sanatlar okuyup bu yolda kariyer yapmasını beklerken , sene başında ben hukuk okuycam dedi. Ben doğrusunu söylemek gerekirse üzüldüm. Bu kısacık ömürde zorlu işlerle uğraşıp çok para kazanmaktansa, sanatla uğraşıp mutlu ve sakin bir hayatı olsun isterdim. Ama seçimine papatiste olduğu gibi destek vermek görevim. Ama hala bir gün kararaını değiştirip daha az para kazanacağı ama daha mutlu olacağı çocuklarına ve kendine daha çok zaman harcayacağı bir mesleği hedef seçmesini umut ediyorum tüm annelere sevgilerimi sunuyorum.

Bahadır BİLGİN Fotoğraf
Psk.Bahadır BİLGİN
Gaziantep
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi41 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : RUH SAĞLIĞI ANILARI Yayın Tarihi : 17-01-2011 20:42
 
EMDR ( Davranış Bilimleri Enstütüsü) SupervizyonTIBBİ HİPNOZ (Yeditepe Üniversitesi – Tıbbi Hipnoz Derneği) Supervizyon Adolesan Psikolojisi ( UNFPA- Sağlık Bakanlığı- UNİCEF) Supervizyon EFT (The Association for the Admancement of Meridian Therapies, EFT Masters) Üniversite sonrası Ulusal ve Uluslararası kapsamlı bir çok eğitimden geçmiş, 5 yılda 97000 adolesan’a adolesan ruh sağlığı konusunda seminerler vermiş (İçişleri Bakanlığı- Valilik – Sağlık Bakanlığı Sağlık Müdürlüğü- Devlet Hastanesi Başhekimliği vb.) mesleki anlamda takdir ve teşekkürlerle ödüllendirilmiştir. Adolesan ruh sağlığı konusunda çalışmaları devam etmekte, (Çocuk ve Ergen Psikolojisi) Mesleki (İnsan Kaynakları vb.) kongrelerde sunum yapmaktadır. Çocuk Psikolojisi, Performans Psikoterapileri, Depresyon, Anksiyete Bozuklukları, Post Travmatik Stres Bozukluğu, Enurezis, Enkoprezis, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik Atak,Evlilik Terapisi, Aile Terapisi alanlarında çalışmalar, İMGE isimli kitap çalışması yapmaktadır.Devlet Hastanesi Başhekim Yrd, Sağlık Müdürlüğü Akıl ve Ruh Hastalıkları Şube Müdürlüğü, Türk Psikologlar Derneği Temsilciliği görevleri yanı sıra halen Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde görev yapmaktadır.İngilizce (Orta) ve Arapça bilmektedir. ALDIĞI EĞİTİMLER, SEMPOZYUM ve KONGRELER, SUNUMDA BULUNDUĞU BİLDİRİ, SEMİNER ve KONGRELER, ALDIĞI TAKDİR ve TEŞEKKÜRNAMELER DBE – EMDR Eye Movement Desensitization And Reprocessing. – Ph.D.Francine SHAPIRO -2004 Davranış Bilimleri Enstitüsü. EMDR ile Performans Geliştirme. – Ph.D. David GRAND – 2005 Tıbbi Hipnoz Der.Psikoterapide Yaratıcılık Nasıl Geliştirilir. – Prof. Dr. Peter BLOOM -2005 Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı,UNICEF,UNFPA – Adolesan Sağlığı ve Gelişimi Eğitimi – Dr. Rıfat KÖSE – Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürü – 2003 Güney Hipnoz Grubu – Katatimi ve Yönlendirilmiş İmgelem – Psikolog Dr. Tuncay ÖZER – 2006 Sağlık Bakanlığı,UNFPA,UNICEF,WHO,ICC – G.D.CSÜS Hizmetleri – Dr. Rüstem ZEYDAN (Müsteşar Yrd.) Takdirname – Gaziantep Valiliği,Şehitkamil Kaymakamlığı – Psikolojik Hareket Faaliyetleri üzerine 2005 Teşekkürname – Devlet Hastanesi Başhekim Yrd. Bahadır BİLGİN’e – Prof Dr. M. Sait DEĞER TBMM (Milletvekili) 1999 Teşekkürname – Sağlık Bakanlığı İl Sağlık Müdürlüğü – Madde Bağımlılığı ve Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı seminerlerine ilişkin – Dr. Y. Ziya YILDIRIM(İl Sağlık Müdürü) Teşekkürname – Sağlık Bakanlığı , Devlet Hastanesi Başhekimliği – Üstün Gayret ve Çalışmalara ilişkin – Dr. Muhittin AKSOY (Başhekim) Teşekkürname – Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Gelişimi – Seminere İlişkin – Ö.E. Koleji – 2004-2005 Teşekkürname – National Geografic Bilim ve Eğitim Kurumuna Katkı – 2001 The Association the Advancemed of Meridian Therapies – Emotional Freedom Techniques – (1) – Dr. Incı ERKIN Signature for AAMET – 2008 -1- The Association the Advancemed of Meridian Therapies – Emotional Freedom Techniques – (2) – Dr. Incı ERKIN Signature for AAMET – 2008 -2- 13.Anadolu Psikiyatri Günleri – Doç.Dr. Haluk ÖZBAY – Doç.Dr. Hamdi TUTKUN – 2004 Türk Psikologlar Derneği – T. Psikolojisi ve Psikoteknik Değerlendirme,Uygulamalı Eğitim. Psikolog Dr. Yeşim YASAK (26) Türk Psikologlar Derneği – WISC-R Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği Eğitimi – Prof. Dr. Nesrin Hisli ŞAHİN – Uzm.Psikolog. Aynur ŞAHİN – Uzm. Psikolog. Şeniz ÖZUSTA (40) Türk Psikologlar Derneği – Varoluşçu Bilimsel Yaklaşımla İlgiliUygulamalar Uyg. Eğitim – Doç. Dr. İhsan DAĞ – Doç Dr. Gülden GÜVENÇ – Prof. Dr. Üstün DÖKMEN (4) Yeditepe Üniversitesi,Klinik ve Uygulamalı Hipnoz Derneği – Panik Atakta Psikohipnoterapi – Dr. Tahir ÖZAKKAŞ 2005UNB – Eğitim 2004 Ulusal Hipnoz Kongresi – Dr. Tahir ÖZAKKAŞ (Bilim Komitesi Başkanı),Dt.Eşref MÜEZZİNOĞLU(Kongre Başkanı),Prof. Dr. Türker SANDALLI(Onursal Başkan) Güney Hipnoz Grubu – Hipnoanestezi ve Ağrı – Dr. Ali Özden ÖZTÜRK – 2006 5. Sokakta Çalışan Çocuklar Sempozyumu – Prof.Dr. Erhan EKİNCİ, Dr. Asım GÜZELBEY 2. İnsan Yönetimi Kongresi – Mustafa YAVUZ, Murat BAKIM Ktl 2. İnsan Yönetimi Kongresi – Panelist Grup Psikoterapileri Derneği – Sempozyum – Prof. Dr. Abdulkadir ÖZBEK(Onursal Başkan), Prof. Dr. Ayşen BAYKARA – 1998 Yeditepe Üniversitesi – Tıbbi Hipnoz Der. T. Bilgiler ve Pratik Uygulamalar – (1) – Dt. Ali MÜEZZİNOĞLU(Tıbbi Hipnoz Derneği Başkanı) , Prof. Dr. Türker SANDALLI (Yeditepe Üniversitesi – D. Hekimliği Dekanı) MAYIS 2003 Yeditepe Üniversitesi – Tıbbi Hipnoz Der. T. Bilgiler ve Pratik Uygulamalar – (2) – Dt. Ali MÜEZZİNOĞLU(Tıbbi Hipnoz Derneği Başkanı) , Prof. Dr. Türker SANDALLI (Yeditepe Üniversitesi – D. Hekimliği Dekanı) EKİM 2003 Yeditepe Üniversitesi D. ve Tıbbi Bilimler Bölümü.Tıbbi Hipnoz Der.Teorik Bilgiler.- (3) – Dr. Tahir ÖZAKKAŞTÖMER – English Courses PA – Çocuk ve Ergen Ruhsağlığında Psikoterapötik Yaklaşımlar – Prof. Dr. Ayşen BAYKARA 2007 Ortadoğu Teknik Üniversitesi – Bildiri Sunumu – Sürekli Öğrenmek Genç Kalmayı Sağlar – 1995 Ondokuz Mayıs Üniversitesi – Pedagojik Formasyon – Prof.Dr. Bilal DİNDAR – 1996 Türk Psikologlar Derneği – Empatik İletişim – Prof. Dr.İhsan DAĞ (Genel Başkan), Doç. Dr. Gülden GÜVENÇ (Eğt. Komisyon Başkanı), Prof. Dr. Üstün DÖKMEN (Eğitmen) Türk Psikologlar Derneği , Sağlık Bakanlığı – Mesleki Yönlendirme Programı – Prof. Dr. Nail ŞAHİN (Genel Başkan) , Doç Dr. Melike SAYIL (Eğt. Komisyon Başkanı) Klinik Uygulamalı Hipnoz Derneği, A.T. Hipnoz Derneği,Tıbbi Hipnoz Derneği, Yeditepe Üniversitesi – Cinsel İşlev Bozukluklarında Hipnoterapi – Dr. Tahir ÖZAKKAŞ (Bilim Komitesi Başkanı), Dt. Ali Eşref MÜEZZİNOĞLU (Kongre Başkanı), Prof.Dr. Türker SANDALLI (Onursal Başkan) 2005 PERYON – 1. İnsan Kaynakları Kongresi – Mustafa YAVUZ, Murat BAKIM – 2008 Bahçeşehir K. – Anne Babalığın Farkında Olmadığımız Yönleri – Doç. Psikolog Dr. Azmi VARAN – 2009 TACTUS – CERTİFİCATE – Hollanda – Madde Bağımlılığı Terapi Eğitimi – 2010 1 (1) TACTUS – CERTİFİCATE – Hollanda – Madde Bağımlılığı Terapi Eğitimi – 2010 (2) Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Madde Bağımlılığı Tedavi Eğitimi Adana 2011 Psikologlar ve Psikiyatristler Derneği T.Psikoloji Sertifika Eğitimi 2011 Bağımlılık TACTUS SERTİFİKA – Türkiye – Terapi Eğitimi – 2011

Aydın GÜL Fotoğraf
Dyt.Aydın GÜL
Muğla
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi30 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Besin testi ve diyet beraberinde kan değerlerindeki değişimi Yayın Tarihi : 13-02-2015 15:55
 
Yaklaşık 1 yıl öncesinde besin testi yaptığımız bir danışanımızdaki değişimleri size aktarmak istiyorum cinsiyet:bayan yaş:56 hastalıklar:hipertansiyon,şeker,troid,hiperlipidemi(kolesterol) besin testi sonuçları :YUMURTA , bulgur,makarna,incir vb bazı besinler hangi besinlerde vucudun besini sindiremediği yada başka bir deyişle vücuda yaramaıyan besinleri sonuçlardada gördüğünüz gibi [ parantez içinde 30 ve üstünde olanlar ] vücuda kısaca yaramıyor idi bizde bu besinleri diyetten çıkararak bir diyet hazırkladık BESİN TESTİ SONUÇLARI : İNEK SÜTÜ (46) KEÇİ SÜTÜ (28) KOYUN SÜTÜ (24) Espaguette Alg (29) Wakame Alg (33) HAVYAR (18) MĠDYE (21) KUM MiDYESi (18) MORİNA BALIĞI (16) YENGEÇ (16) RiNGA BALIĞI (26) iSTAKOZ (36) USKUMRU BALIĞI (21) USTURA MİDYESİ (20) İSTİRİDYE (20) DENiZ TARAĞI (40) KARĠDES (9) DĠL BALIĞI (15) TON BALIĞI (17) ELMA (20) KİRAZ (25) CRANBERRY (29) İNCİR(40) PORTAKAL (27) ANANAS (20) FRAMBUAZ (22) ARPA (43) KARA BUĞDAY (28) MISIR (50) İRMİK (38) DURUM BUĞDAYI (67) KETEN TOHUMU (21) GLIADĠN (35) MALT (30) BULGUR (44) PİRİNÇ (78) SPELT BUĞDAYI (34) BUĞDAY (77) ALOE VERA (33) ARNAVUT BİBERİ (68) TARÇIN (35) KÖRİ(KARIŞIK CİNSLER) (36) ZENCEFiL (24) Otlar ve baharatlar GİNKGO (36) Otlar ve baharatlar GINSENG (26) KARABİBER TOHUMU (21) BADEM (25) KAJU FISTIĞI (37) FINDIK (42) YER FISTIĞI (28) ANTEP FISTIĞI (43) AKÇA OTU (36) BARBUNYA FASULYESĠ (53) LAHANA (44) MERCĠMEK (32) SAKIZ KABAĞI (7) SOĞAN (18) BEZELYE (40) PATATES (50) TURP (28) SOYA FASULYESİ (34) AGAR (43) KOLA (57) AYÇİÇEĞİ TOHUMU (30) EKMEK MAYASI (87) BİRA MAYASI (50) Laboratuvar Referansı: 2011/06/14 13:44:05 B4 DİYET ÖNCESİ VE SONRASI SONUÇLAR BAŞLANGIÇ 3AY DİYET SONRASI REFERANS ARALIĞI AÇLIK KAN ŞEKERİ 165 118 70-105 TKŞ 352 112 80-140 KREATİNİN 0,32 0,57 0,57-1,11 KOLESTEROL 520 250 0-199 VLDL 75 25 10-40 HDL 04 44 40-60 LDL 388 196 0-100 HbA1C 10++ 6,2 4,8-6,2 TABLODADA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ DİYET VE TESTİN YARDIMI VE GÜBLÜK DÜZENLİ YÜRÜYÜŞLERLE DANIŞANIMIZ 89 KİLODAN 3 AY SONRASINDA 18 KG VEREREK BAŞLANGIÇTA 12 İLAÇ KULLANIRKEN ARTIK SADECE 4 İLAÇ KULLANIYOR... İLAÇTA GEÇ KALABİLİRSİNİZ , TEDAVİDE GEÇ KALINABİLİR AMA YAŞAMIN HER SAFHASINDA DİYETE İHTİYAÇ DUYARSINIZ VE GEÇ KALMIŞ SAYILMAZSINIZ ...

Rahşan ÖZGENLİK Fotoğraf
Rahşan ÖZGENLİK
İzmir
Özel Eğitim Öğretmeni
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : öğrencimin okuması Yayın Tarihi : 01-03-2011 22:56
 
S ile tanıştığımda yeni yeni kelime çıkarma aşamasında olan yoğun hiperaktivitesi olan bir çocuktu . Uzun bir süre harf öğretilmeye çalışılmış ama başarılı olunamamıştı ,aile okuma öğretmemi istiyordu ilk görünüşte zordu çocuk 45 dak. da ancak 5 dk oturuyor zorlanırsa ağlıyor hırçınlaşıyordu . Sistematik olarak heceleri dizdim hecelerin dizilişi hiçbir zaman yer değiştirmedi çalışmalarımız ilerledikçe heceleri öğrendi ama hala harfleri bilmiyordu harfleri hecelere eklerken öğrendi bu şekilde 4 ay çalıştık son zamanlarda çok hırçınlaştı sonderste çok şiddetli olarak beni ısırdı ve bende okudunmuki istemiyorsun diyerek önüne bir metin koydum laf olsun diye o anı hiç unutmayacağım çocuk hece hece benim hiç göstermediğim şeyleri bile okudu çok zor olsada hiçbir sey imkansız değilmiş.

Melek ARICI Fotoğraf
Psk.Dnş.Melek ARICI
Kocaeli
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Çocukların kendilerini ifade ederken kullandıkları şifreler Yayın Tarihi : 20-01-2018 14:47
 
Yıllar önce,artık 15.yılını çalışan bir pikolojik danışman olarak :) üniversitede öğrencilik yıllarımda, yakınım olan okul çağında bir kız çocuğunun, kendi kendine oynadığı bir oyunu izleme şansım olmuştu.Henüz 1.sınıfa yeni başlamış,okula gitmek için çok hevesli,gayretli bir çocukken son günlerde sabah okula gitmek için uyandırıldığında karnının ağrıdığını,okula gitmek istemediğini söylemeye başlamıştı.Karın ağrısının biyolojik temelinin olmadığı anlaşılınca biraz daha dikkatli izlemeye başladım.Dersleriyle ilk günlerdeki kadar ilgili olmadığını,ödev başına oturmada isteksiz olduğunu farkettim.Halbuki çocuğun gelişim özellikleri,zihinsel,duygusal ve sosyal becerileri değerlendirildiğinde faklı bir performans beklentisi ortaya çıkıyordu.Ne olmuştu ki bu çocuk bu kadar hevesli başladığı süreçten kendini çekmişti? İşte bu noktada çocuğun oynadığı 'öğretmencilik oyunu' tüm sırlarını ortaya çıkardı.Odasında,yatağının üzerine bebeklerini dizmiş, onlara ders anlatıyordu.Kullandığı cümleler bir yetişkinin kullandığı cümlelerdi.Biraz ders anlatıyor, arada da dersi dinlemeyen bebeklerini önüne dönmeleri için azarlıyordu.Sonrasında, çocuğun derslerine olan tutum değişikliği sınıf öğretmeniyle paylaşıldığında, derste arkasına döndüğü için zaman zaman uyardığını söyledi.Öğretmeniyle yapılan paylaşım ve çocuğun okula dair şifrelerinin çözülmesiyle her şey normale döndü. Beni çocukların büyülü oyun dünyasına çeken bu yaşantım oldu.

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Kadın Hastalıkları ve Doğum - Jinekoloji"
 
Mesleki Anı : bu dünyadan yiyecek lokması varsa Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
arkadaşımın kuzeni adet düzensizliği ile hastaneye başvurmuş yapılan tahlil sonucu menapoza girdiği belirtilmiş. hasta çok üzgün çünkü yaşı daha genç. adet görmemesi devam etmesi üzerine arkadaşım aradı hastaya bakabilirmiyim diye bir kaç ay sonra hasta adet görmediğini belirtiyordu. yaptığımız kan tahlilinde gebe olduğunu tespit ettik hasta inanamadı.daha sonra ben görmedim hasta telefon açtı usg ile baktıklarını bebeğinin yaşamadığını hemen kürtaj yaptırması gerektiğini söylediklerini belirtti hastaya yeni usg yaptım bebek canlı üstelikte kalp atımları gayet iyi idi şimdi 2 yaşını geçti. öldürmeyen allah gerçekten öldürmüyor.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Psk.Birsen ŞANLI
Trabzon
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varİş Adresi Kayıtlı
Mesleki Anı : Kızımın Öğretmeni oldum Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
19 eylül 2011-2012 eğitim ve öğreim yılına tüm okullarda başlandı ve Ben bu sene yeni açılan bir özel okulda psikolog olarak görevime başladım. Kızım Aysen Rabia geçen sene Tınaz Tepe Lisesinde lise biri teşekkürle bitirdi. Bu sene kendisininde özel ve disiplinli bir okulda eğitim almasının uygun olacağını düşündüm ve bu fikri kendisiyle paylaştım. Önce arkadaşlarından ayrılmak istemediği için bu fikrimi kabul etmedi. Heleki benim lise ikilerin yani kendisinin psikoloji dersine gireceğimi öğrendiğinde hiç istemedi. bende fazla ısrar etmedim. ama içinden benim okulumda eğitim almasını istiyordum. Aysen Rabianın hedefi TM okuyarak hukuk fakültesine girmekti. Devlet okulunda kalarak istediği seviyeyi tutturamayacağını bildiğimden ve dershaneyede göndermeyeceğimden ( dershane sistemine çok karşıyım) iyi bir okulda eğitim almasını istiyordum ama çokta zorlamadım, sen nasıl istersen dedim. diğer taraftanda, 2009-2010 yılında marmariste anadolu lisesini kazanmıştı fakat ablasının okulu bitmedii için gidememiştik üzülmüştü, şimdi gideceği bölüm okulun anadolu lisesi olduğu için sevinmişti ve kabul etti. 19 eylül Pazartesi okullar açıldı çok mutluyum kızımla ben ayn ıokuldaydım. ( Sineminde hem kıbrısta hemde marmariste öğretmeniydim) Bu olay beni çok mutlu ediyor ama çocuklarım açısında zaman zaman dezavantaj oluyordu. Çünkü sınıf arkadaşları kendileini benden sınav sorularını çalmaları için sıkıştırıyorlardı. Ayrıca okulda diğer çocuklar gibi yaramazlık yapamıyorlardı bundan dolayıda kendilerini baskı altında hissediyorlardı. Bazende öğremciler benim arlamdan konuşunca onlarla kavga ediyorlardı. Neyse okulun ilk açıldığı gün aysencik 10 TM sınıfın da başladı. Okulun ilk günü olduğu içnde ilk iki dersi rehberlik dersi koymuşlar ve bende aysenlerin sınıfına girmek zorundayım. Derse girdim çocuklarla tanıştım ama aysenlede yeni tanışıyor havasındayızçok mutluydum kızımn öğretmeni olmuştum onunla aynı okuldaydım. Her tenefüs zili çaldığında kızımı görmek için koridora çıkıyordum onunla göz göze gelmek beni çok mutlu ediyordu ama Aysen aynı mutluluğu hissetmiyordu. Bunu anlamıştım. Anne kız olduğumuzu kimseye söylememeye karar vermiştik bende öyle yapmıştım Öğleden sonraki son iki dersleri din dersi idi Fakat dinderssi hocasının cenazesi olduğu için gelemedi ve bana derse girermisiniz diye sorulunca kabul ettim. Bu saatlerde de çocuklara sandviç ve meyve suyu dağıtıldı ve ben çocuklara sınıfta yiyebileceklerini söyledim. Bende ergenlikten ve ergen psikolojisinden, öfke kontrolunden bahsediyorum bu arada boğazım kurudu ve sesim kısılır gibi oldu. Tamda o sırada Aysenin sırasının yanındayım bir anda Aysene kızım meyve suyundan içebilirmiyim diye sordum ve elimi Aysenin meyve suyuna uzattım AYSEN DİK DİK YÜZÜME BAKARAK GAYET SOĞUK VE SERT BİR ŞEKİLDE NEDEN? DİYE SORDU bütün sınıf aysene ve bana bakıyor bende boğazım kurudu kızım dedim AYSEN AYNI SOĞUKLULA HAYIR DEDİ BEN NEYE UĞRADIĞIMI ŞAŞIRDIM Büütün sınınıfın lokmalararı ağızırında öylece kaldılar. bENİM TEPKİMİN NE OLCAĞINI MERAK EDEN GÖZLERLE BANA BAKMAYA BAŞLADILAR. BENDE ÇOK ŞAŞIRDIM KIZIMDAN BÖYLE BİR TEPKİ BEKLEMİYORDUM BAŞIMDAN KAYNARSULAR DÖKÜLDÜ bir anda bu durumu nasıl toparlamam gerektiğini düşündüm okulun ilk gününde lise iki öğrencilerine madara olmuştum nasıl tepki vermem gerektiğini düşündüm ve en iyisi hiç bir şey olmamış gibi devam etmemin doğru olacağına karar verdim ve peki kızım teşekkür ederim diyerek konuya kaldığım yerden devam ettim ama nasıl devam ettim ne anlattım bilemiyorum ALLAHIm zil ne zaman çalacak diye saniyeleri saydım sınıfdaki şaşkınlığıda dağıtmak için çocuklara gelecekleri ile ilgili düşüncelerini sordum derken zil çaldı. Kızım benim okulumda bir gün kaldı. kendi okulunda ve arkadaşlarıyla okmak istediğini söyleyince bende tamam dedim ve ertesi gün tekrar kayıdını Tınaz Tepe Lisesine aldırdık. ÖĞRETMENLERİ ONU ÇOK İYİ ÖĞRENCİMİZ DİYE MEMNUNUYETLE GERİ ALDILAR. Benim kızımla bir günde yaşadığım ama uzun yıllar unutmayacağım en güzel anılarımdan biri olacak.Onu ve tüm çocukları çok seviyorum.

Dr.Dt. İpek KARAMUSTAFA ÖZDAMAR
İstanbul
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : hasta tavsiyesi Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
''Merhaba, Küçüklüğünden beri diş doktorlarından aşırı derecede korkan biri olarak birçok kez doktorumu değiştirdim ve açıkçası yapılan işlemler diş taşı temizleme, dolgu gibi basit operasyonlar olmasına rağmen hiçbirinden çok memnun kalmadım. İpek Hanım'a kadar. Geçtiğimiz ay çalıştığı hastanede İpek Hanım'a ilk kez kanal tedavisi için gittim. Ne kadar korktuğumu gördüğü için önce tüm işlemi bana anlattı, hiç acı duymayacağımın garantisini verdi. Buna rağmen herhangi bir nedenden dolayı durmamı isterse elimi kaldırmamı söyledi. Aynen dediği gibi en ufak bir acı duymadım, hatta bir ara neredeyse uyuyacaktım. Tedaviyi de çok başarılı bir şekilde yaptı. Hem kendisi, hem asistanı sözleri ile psikolojik olarakda kendimi rahat hissetmemi sağladılar. Dediğim gibi diş doktorlarından korkan biri olduğumdan bu kadar iyi bir doktoru benim gibi doktora gitmemek için ellerinden geleni yapanlara tavsiye etmem gerektiğini düşündüm. Yapılacak işlem her ne olursa olsun Dr. İpek Karamustafa'ya güvenebilirsiniz.'' ve böylelelikle hastam sayesinde tavsiyeediyorum.com sitesinden haberim oldu.Sayesinde de harika bir anım daha oldu...

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon"
 
Mesleki Anı : Bel Okulu Programının Bel Ağrısı Tedavisinde ve Bel Fıtığının Önlenmesinde Etkisi, Hastanın Hekime Güveni Yayın Tarihi : 29-03-2010 13:25
 
Bel şikayeti olan hastalarımızı, ihtiyaç halinde Fizik Tedavi Programına alırız. Ortalama 15 seans süren Fizik Tedavi ile hastaların Bel Fıtığının, Bel Zorlanması ve Bel Ağrılarının tedavileri tamamen mümkün olabiliyor. Bel Kayması, Bel Kireçlenmesi de Fizik Tedaviye ihtiyaç gösterebiliyor ve bunlar da tedaviden ciddi şekilde, kalıcı fayda görebiliyorlar. Ancak bazen hastanın şikayetlerinin şiddeti, fizik tedavi olmadan da tedavi edilebilecek boyutta olabiliyor. Veya hastanın tedaviye 15 seans devam etmesi fiziki şartlardan veya uzaklıktan dolayı mümkün olmayabiliyor. İşte böyle durumlarda hastayı sadece BEL OKULU programı ile tedavi etmek mümkün veya zorunlu hale gelebiliyor. Yıllar önce, 30-35 yaşlarında bir bayan hastam, birkaç yıldır artarak devam eden şiddetli bel ağrıları ile gelmişti. Daha önce profesyonel denecek şekilde yıllarca voleybol oynadığını, ama son yıllarda sporu bıraktığını ifade etmişti. Sportmen yapılı bir hanımdı. Muayenesi sonucunda, BEL OKULU programına almaya karar verdim. Fizik tedavi gerekmediğini düşünmüştüm. Hastam biraz tereddüt etti, ama sonra bu tedaviyi kabul etti. Tedavi toplam 3 seans sürdü. 1 ay sonraki kontrolde, şikayetlerinin yarıdan çoğunun geçtiğini ifade etti ve memnundu. Bundan bir ay daha sonra, yani 2. ayın sonunda hiç unutamadığım şu sözleri söyledi : '' Doktor bey, ilk geldiğimde size söylememiştim ama, İNTİHAR etmek üzereydim. Çünkü sürekli bel ağrım vardı, hiçbir işimi yapamıyordum, gezmeye çıkamıyordum, artık evimin işlerini yapamıyordum ve EŞİMİN yüzüne bakamaz hale gelmiştim. Bir çare de bulamıyordum. Siz bana 2 ay önce BEL OKULU programını önerdiğinizde ben kendi kendime - pek çok ilaç tedavileri gördüm, birtakım farklı tedaviler uygulandı, hiç birinin bir faydası olmadı da, sadece bu hareket programı mı beni iyileştirecek? - diye düşünmüştüm. Fakat doktor bey, babamın bir doktoru vardı, aile doktorumuz, ben bir tek ona güvenirdim. Bir de size güvendim. Tedavinize uymaya karar verdim. Şu an hiç beklemediğim şekilde tamamen iyileştim, hiç bir ağrım sızım kalmadı ve hayata geri döndüm. Size çok teşekkür ediyorum.'' Bu benim için, hastanın hekime ve tedaviye olan güveninin ne kadar önemli olduğunu ve tedavinin ancak hasta-hekim işbirliği ile başarılabileceğini öğreten çok önemli bir anı oldu. Dr.A. Serdar SARAÇ
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Nilüfer YALINÇETİN Fotoğraf
Uzm.Psk.Nilüfer YALINÇETİN
Balıkesir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi88 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 20 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Psikolog Kimdir Yayın Tarihi : 08-08-2015 12:26
 
Bir gün bir süredir danışmanlık alan bir danışanım psikolog nedir biliyor musunuz dedi. Hani duymak istediğin bir cümle vardır o cümleyi beklersiniz harekete geçmek için.İste psikolog o cümleyi söyleyendir demişti. Ve ilk geldiğim gün nasıl yardımcı olacağınız konusunda merak içindeydim. Şunu söyleyebilirim ki elinizde okumanız gereken bir kağıt var gözünüze yakın tuttuğunuzda okuyamazsınız. İşte siz sadece bu kağıdı geri çekerek benim görmemi sağladınız diyerek danışmanlık sürecini güzel bir dille ve güzel bir benzetme ile tanımlamıştı.

Ramazan ŞİMŞEK Fotoğraf
Uzm.Psk.Ramazan ŞİMŞEK
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi205 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 38 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : PANİK ATAK VE TIKANAN RUHSAL KANALLARIN AÇILMASI Yayın Tarihi : 17-04-2015 10:52
 
35-40 yaşlarında öğretmen olan kadın danışanım, oğlunun dikkat eksikliği nedeniyle merkemize başvurmuştu. Daha sonra kendisi için randevu aldı. Yaklaşık 3 yıl önce, evde yalnızken ansızın kalp çarpıntılarının başlar, nefes almakta güçlük çeker, yoğun bir bayılma hatta ölme korkusu yaşar, hemen eşini arar ve hastaneye kaldırılıdır. Kalp rahatsızlığından şüphe eder çünkü babası da kalp krizinden dolayı vefat etmiştir. Ancak gerekli tetkikleri yapan doktorlar panik atak yaşadığını söylerler ve ilaç kullanmaya başlar. bir süre sonra çarpıntılar tekrar ortaya çıkar, bu sefer boğulma korkuları da eşlik eder hatta bir seferinde dolmuşta bayılır. Kendi ifadesiyle "Artık hayat çekilmez olmuştu ve sürekli bu korkularla yaşamak ölmekten beterdi." 4. seansta bir sözü dikkatimi çekmişti: Ben ağlayamam ki! Ne zamandan beri ağlayamadığını sordum. Düşündü, düşündü, düşündü vee "Ya ben 11 yaşımdayken BABAMIN CENAZESİNDE BİLE AĞLAYAMADIM" dedi. 5. sınıftan sonra yatılı yurda gönderilen danışanım aslında çok kızgındı babaya. gitmek istemediğini söyleyememişti. ASLINDA O duygularını hiç ifade edemezdi ki! babasının cenazesini salonun ortasında görünce de donup kalmış hiç bir şey yapamamıştı. o günden sonra da hiç ağlayamamıştı. ama bunu terapide hatırlayabilmişti. O ana gittik, babasının yüzüne baktı, elini tuttu, ona ne kadar kızgın olduğunu, onu çok sevdiğini vee onu çok özlediğini söylerken GÖZLERİNDEN YAŞLAR OLUK OLUK akmaya başladı, hıçkıra hıçkıra tam 15 dakika ağladı, ağladı, ağladı. Ve gitti. 3 gün sonra aradı çok iyi olduğunu söyledi, bir hafta sonra tekrar terapide buluştuk. üzerinden tonlarca yük kalkdığını, kuş kadar hafif olduğunu, tarif edemeyeceği ve şu ana kadar yaşamadığı bir HUZURU yaşadığını ifade etti. 6 ay sonra telefonla aradı çok iyi olduğunu söyledi, aile içinde de huzurun arttığını söyledi ve teşekkür etti. Bilinçaltı iyileşmede tıkalı bir kanal açıldı mı, diğer tüm ruhsal kanalların da açıldığına, ruh rahatladığında bedenin de huzur bulduğuna ve insanın muhteşem doğasına tekrar şahit oldum... Herkese HUZUR dolu bir yaşam dileğiyle....

Sonnur KÜKÜRT Fotoğraf
Psk.Sonnur KÜKÜRT
İstanbul
Pedagog - Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi91 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 10 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Yazı yazmaktan nefret ediyordu Yayın Tarihi : 11-12-2008 23:00
 
İkinci sınıf öğrencisi E.K. yazı yazmaktan nefret ettiği için merkezimize getirilmişti. Kendisine uygulanan yazı analizinde; bakarak doğru yazdığı fakat bakmadan, dikte şeklinde söyleneni, duyarak doğru yazamadığını farkettim. Sözcüklerde özellikle sesli harfleri atlayarak yazıyordu. Örneğin benim adımı Snnr şeklinde yazıyor, Sonnur olarak okuyordu. Yaklaşık 2 ay süren işitsel ayrımlaştırma çalışmaları sonucunda artık E. hatasız yazı yazmaya başladı. Artık 29 harfin seslerini tanımlayabiliyor, hecenin farkında, sözcükler doğru dizili. Yazı kabus olmaktan çıktı. Şimdi en büyük hobisi anılarını yzmk:)

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Genel Cerrahi"
 
Mesleki Anı : SARILIKLI ADAM! Yayın Tarihi : 21-09-2015 10:05
 
ASİSTANLIĞIMIN İLK YILLARIYDI.İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİNDE BİR GÜN HOCA İLE BİRLİKTE İSTANBUL DIŞINDAN GELMİŞ BİR HASTANIN HEMOROİD AMELİYATINA GİRMİŞTİM. HOCAM BİR YANDAN AMELİYATI YAPARKEN BİR YANDANDA BANA AMELİYATIN PÜF NOKTALARINI ANLATIYORDU.AMELİYAT GAYET İYİ GEÇTİ, BİTİMİNDE HOCA BANA AMELİYAT SONRASI TEDAVİ İLE İLGİLİ TALİMATLARINI VERİRKEN "EVLADIM YARIN SABAH ERKENDEN HASTANIN ANÜSÜNE KOYDUĞUMUZ TAMPONU ALMAYI SAKIN UNUTMA,AMA PEŞİNDEN DE MUTLAKA OTURMA BANYOSU YAPTIRT" DEDİ. BENDE TÜM TALİMATLARI AYNEN UYGULADIM. SABAH ERKENDEN KLİNİĞE GELİR GELMEZ HEMEN HASTANIN TAMPONUNU ALDIM,PEŞİNDEN DE HASTABAKICI İSMAİL EFENDİYE HASTA İÇİN OTURMA BANYOSU HAZIRLAMASINI SÖYLEDİM. O ZAMANLAR ŞİMDİKİ GİBİ HAZIR ANTİSEPTİK SOLÜSYONLAR YOKTU, KAYNATILMIŞ SUYA YA PERMASOL TABLET YADA RİVANOL İSİMLİ SARI RENKLİ BİR TOZ KATILARAK HAZIRLANILIRDI. PERMASOL CİLDİ KOYU MORUMTRAK-SİYAH RENGE BOYADIĞI İÇİN DAHA ÇOK AYAK MANTARINDA KULLANILIRDI. BİZ O ZAMANLAR MAKATLA İLGİLİ AMELİYATLARDAN SONRA DAHA ÇOK SUYU VE CİLDİ SARI RENGE BOYAYAN RİVANOL TOZU KULLANIRDIK. İSMAİL EFENDİDE HASTAMIZ İÇİN TALİMATIMIZ DOĞRULTUSUNDA OTURMA BANYOSUNU RİVANOL TOZ İLE HAZIRLIYARAK HASTAYA VERMİŞ VE TUVALETE GEÇİP UYGULAMASINI SÖYLEMİŞ. BİZDE DİĞER İŞLERİMİZİ TAMAMLADIKTAN SONRA HOCA GELİNCE TOPLU OLARAK TÜM HASTALARI DOLAŞMAK ÜZERE VİZİTE BAŞLADIK.O ZAMANLAR KLİNİĞİMİZDE ÖZEL ODA SAYISI ÇOK AZ OLDUĞUNDAN, HASTALAR KOĞUŞ SİSTEMİ DENİLEN YERDE TOPLU OLARAK YATARLARDI, BİZDE HASTALARIN TANILARINI KARIŞTIRMAMAK İÇİN YATAK NUMARALARINA GÖRE VİZİTEYE ÇIKARKEN LİSTELER HAZIRLAR,HASTALARI O ŞEKİLDE TAKDİM EDERDİK.TEK TEK TÜM HASTALARI DOLAŞTIKTAN SONRA BİR GÜN ÖNCE HOCA İLE BİRLİKTE HEMOROİD AMELİYATI YAPTIĞIMIZ HASTANIN BAŞINA GELDİĞİMİZDE SAPSARI SURATLI BİR ADAMLA KARŞILAŞTIK. HOCA; BU HASTA YENİ YATMIŞ GALİBA,TIKANMA SARILIĞI MI VAR? DİYE SORDU. BENDE HASTANIN YATAK NUMARASINA BAKARAK VE KENDİMDEN EMİN BİR ŞEKİLDE,HAYIR HOCAM BU HASTA DÜN HEMOROİD AMELİYATI YAPTIĞIMIZ HASTA DİYE CEVAP VERDİM. HOCA DA HAYIR EVLADIM YANLIŞIN VAR ,OLAMAZ, MUTLAKA BU HASTANIN KARACİĞER TAHLİLLERİNİ YAPTIR DEDİ VE GİTTİ. BEN KIPKIRMIZI BİR SURATLA ORTADA KALAKALDIM.KENDİMDEN EMİNDİM AMA YİNEDE CEBİMDEKİ HASTA LİSTESİNİ ÇIKARTIP BAKTIM EVET DOĞRUYDU ,LİSTEYE GÖRE DE DOĞRUYDU. BU İŞTE BİR BİT YENİĞİ VARDI AMA NEYDİ! BUNUN İÇİN HASTAYI BİR KENARA ÇEKTİM,SORMAYA BAŞLADIM,O SIRADA HASTABAKICI İSMAİL EFENDİ YANIMIZA GELDİ,DOKTOR BEY GELİN BEN SİZE MESELEYİ ANLATAYIM DEDİ. İSMAİL EFENDİ HASTAYA HAZIRLAYIP VERDİĞİ RİVANOLLÜ OTURMA BANYOSU KÜVETİNİ ALMAYA GİTTİĞİNDE KÜVETİN BOŞ OLDUĞUNU GÖRÜNCE HASTAYA NE YAPTIĞINI SORMUŞ " O'DA BAŞIMDAN AŞAĞI DÖKEREK BANYO YAPTIM" DİYE CEVAP VERMİŞ.NE BİLSİNKİ ADAMCAĞIZ SUYA TÜNER GİBİ OTURACAĞINI,BANYO DEYİNCE YIKANMAYI AKLINA GETİRMİŞ VE SAPSARI SUYU BAŞINDAN AŞAĞI DÖKEREK YÜZÜNÜ GÖZÜNÜ SAPSARI BOYAMIŞ.BİZİM HOCADA ADAMI SARILIK HASTASI SANMIŞ!!! BU DA BİZE İLERİKİ MESLEK HAYATIMIZ İÇİN İYİ BİR DERS OLMUŞ OLDU.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.


14:08
Top