2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!


Mesleki Anılar Kütüphanesi

TavsiyeEdiyorum.com üyesi uzmanların paylaştığı mesleki anılar kütüphanemize hoşgeldiniz. Üyelerimizin mesleki anılarını tarih sırasına göre aşağıda bulabilirsiniz. Eğer siz de site üyemizseniz, bu sayfada ilginç bir mesleki anınızı yayınlamak için ÜYE SAYFANIZ içinden MESLEKİ ANILAR bağlantısını seçiniz. Bu sayfada yayınlanan anılar yazarının isteği üzerine isimle veya isimsiz olarak yayınlanmaktadır. Tıp doktoru üyelerimizin anıları ise mesleki etik kuralları gereği her zaman isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Site Ana Sayfamıza Dönün - Tanıdığınız Bir Profesyonel Hakkında Tavsiye Yazın


Seçil YAVUZ Fotoğraf
Psk.Seçil YAVUZ
İzmir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi55 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 7 Makalesi varFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : Yaşatarak öğretmek. Yayın Tarihi : 27-07-2015 23:06
 
Obsesif kompulsif bozukluk tanısıyla yönlendirilen bir hastayla ilgili anımı aktarmak istiyorum. Yaklaşık bir buçuk yıl süren görüşmelerimizin ilk sekiz on ayında hastam her gürüşmemize, ben ''şu sıkıntımdan hemen kurtulmak istiyorum'' diyerek başlıyordu. Uygun zaman gelipte hasta bu cümlelerin iyleşmemek üzere geliştirdiği direncin bir parçası olduğunu anladığında Bana bu olanları hatırlattı ve ağlayarak ''Siz Bana her şeyi yaşatarak öğrettiniz.Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum' dedi.Bu cümle görüşmelerimizin bir özeti sayılıyordu ve çok anlam yüklüydü.

Hatice TOPÇU ERSOY Fotoğraf
Dr.Psk.Hatice TOPÇU ERSOY
İzmir
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Özel ÜyesiTavsiyeEdiyorum.com Üyesi126 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 21 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Mesleki Anı : eşler arası iletişim Yayın Tarihi : 06-12-2009 23:05
 
ayrılmak üzere olan bir çift evlilik terapisi için başvurmuştu. "evliliğimiz için hiç ümidimiz yok, yine de deneyelim" dediler ve "buraya değil avukata gitmeliydik" diye eklediler. onlarla çalışmaya başladık ve çok zaman geçmeden ilişkileri iyiye gitmeye başladı. evliliklerine devam etmeye karar verdiler. şimdi ilişkileri gayet iyi gidiyor. neyse ki boşanmak için avukata değil de, ilişkilerini kurtarmak için bana gelmişlerdi. zaman zaman beni ziyaret ediyorlar, onları çok seviyorum...

Aslı TUFAN Fotoğraf
Dyt.Aslı TUFAN
Kocaeli
Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi526 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 1 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Doğuran Doktor Yayın Tarihi : 21-05-2018 15:52
 
Bir danışanım 5 yaşındaki kız çocuğuyla ofisime geldi. Küçük kız odama girer girmez masamda duran 7 aylık oğlumun fotoğrafını gördü ve ellerini beline koyup bana "bu bebek kimin?" diye sordu. Ben de "benim" diye cevap verdim.. ardından bilmiş bilmiş bir edayla tekrar yüzüme baktı ve "doğuran bir doktor hiç görmemiştim" dedi! :)

Şahin UÇAR Fotoğraf
Uzm.Psk.Şahin UÇAR
Bursa
Psikolog - Uzman Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi164 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 36 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Dışkı Kaçırma (Enkoprezis Nokturna) Olgusu Yayın Tarihi : 05-08-2007 01:53
 
12 yaşındaki erkek çocuğu XX enkoprezis (büyük tuvaletini yapma ) şikayetiyle müracaat etti. XX, yaklaşık 7 yaşından bu yana kısmi olarak büyük tuvaletini altına yapıyor. Anne – babası bunun için yaklaşık 5 yıldır mücadele ediyorlar. Tedavi girişimleri oluyor ama bir türlü iyileşme meydana gelmiyor. XX’ in Hikayesi; XX, kardeşi doğduktan sonra bir takım davranış bozuklukları göstermeye başlar. Kardeşini kıskanmaya başlar. Zamanla küçük kardeşi gibi meme emmek, biberondan süt içmek istemektedir. Zaman zaman anne babasıyla birlikte uyuma talepleri olur ama anne baba buna izin vermez. XX aynı zamanda böceklerden korkmaktadır. Büyük – küçük demeden kedilerden yoğun bir korku duymaktadır. Zaman zaman parmak emmektedir. Akademik başarısı ortanın üstünde olan XX büyümek istememektedir. Büyümek onun için hiç istemediği bir şeydir. Hep küçük kalmak istemektedir. Küçük kalmak onu mutlu etmektedir ama nedenini o da bilmemektedir. XX’ in Düşündürdükleri ; Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere XX yeni doğan kardeşini kıskanmaktadır. Anne babasının yeni doğan kardeşe gösterdiği ilgi ve sevgiyi kıskanmaktadır. Kendisi de onun gibi sevilmek istemektedir. XX, kendince bu hareketleri yaparak anne babasının küçük kardeşine gösterdiği ilgiyi ve sevgiyi almak istemektedir. XX ... Regresyon’da XX, aynı zamanda bu davranışlarıyla görüldüğü üzere regresyon’dadır. Yani bir tür gerileme yaşamaktadır. Regresyon; bireyin İçinde bulunduğu gelişim dönemindeki gerilim veya çelişkiden kurtulmak için bir aşağı gelişim dönemine dönmesidir. XX, kendisini sevilmeyen bir varlık olarak düşünmektedir. Ona göre kardeşi doğduktan sonra tüm albenisini yitirmiş durumdadır. Bu durum XX’ e yoğun bir gerilim yaşatır. Yeni bir kardeş gelince anne baba tüm ilgi ve sevgisini ( XX’ e göre) yeni kardeşe vermiştir. Kendisi de ilkel bir savunma düzeneği kullanır. ve küçük olmaya karar verir. Küçük olunca O da kardeşi gibi sevileceği düşüncesindedir. Bu nedenle altına yapmaktadır. Bu nedenle büyümek istememektedir. Bu nedenle anne baba ile birlikte ( küçük kardeş gibi ) uyumak istemektedir. Bu nedenle biberondan süt içmek istemektedir. Bu iş’te XX’in Bir kazancı Var Sekonder kazanç olarak bilinen durum, bireyin rahatsızlığı ya da semptomları nedeniyle kişinin kazandığı kazanımlara verilen isimdir. Burada XX’ in sekonder kazancı büyük tuvaletini yaparak anne babasından ( tıpkı kardeşi gibi ) ilgi görmesidir. Küçük kardeşi gibi bakım ve ilgi almasıdır. Büyümek istemeyen geçmiş bir gelişim alanına dönen XX, kardeşi gibi sevilmek istiyor. Onun zihninde büyümek ise sevgiyi ve ilgiyi kaybetmek anlamlarına geliyor. XX Nasıl İyileşti ? Görüldüğü gibi XX, 12 yaşında olmasına rağmen bebeklerin yaşadığı dışkı kaçırma problemini yaşamaktadır. Tarafımıza Bursa dışından anne babası tarafından getirilen XX ile 6 seanslık görüşme yapıldı. Anne babanın artık yıldığı bir sorun yaşayan XX, bundan dolayı kendini suçlu ve kabahatli daha da ötesi utanç içinde hissediyordu. Öncelikle ruhsal analizinde onun yaşadığı bu duygular anlaşıldı ve gerek EFT gerekse hipnotik tekniklerle bu duyguları nötralize edildi. Anne babasına danışmanlık yapılarak doğru davranış modelleri gösterildi. Hipnotik yaş geriletmesi yapılarak büyük tuvaletini altına yapmasına neden olan geçmişte yaşadığı olay /olaylar bulunarak bilinçaltı bu otomotik programlardan temizlenmiştir. Sonraki > [ Geri ]

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Diğer Doktorlar"
 
Mesleki Anı : Dünya Çok Küçükmüş Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Yaşadığımız bazı anlar vardır, sonrasında hatırlamadığımız aklımızın bile ucundan geçmeyen çabucak unutuverdiğimiz. Yaşarken çok acıtır bizi belki ama araya giren günler aylar hatta yıllar unutturur bize onları. Çok mutlu olduğunuz bir gün, içinizin sıcacık olduğu ve evinize gidip yastığınıza kafanızı koyarak hayaller kuracağınız dakikalara yaklaşırsınız. İşte öyle birgündü, 2005 yılının o çok soğuk akşamlarından birisinde Ankara'ya yine kar yağmıştı ve heryer bembeyaz bir örtüyle kirlenen duygularımızı kapatmaya çalışıyordu. Ankara'yı bilenlerin canlandırabileceği bir tablo. Eskişehir yolu. ODTÜ ni geçtikten sonra ilk ışıklar. Kırmızı yanıyor ve durduk. Hemen yanımızda otobüs durağı için açılmış bir cep. Ve insanlar. Soğuğun ta içlerine kadar işlediğini görebildiğim insanlar. Kıyafetleri ne kadarda sarsa onları, üşüdükleri o kadar belliki. Arabanın dikiz aynasına bir çift far yansıyor. Işığın ortaya çıkışı ve birden netleşmesi gelen aracın çok hızlı olduğunu haykırıyor sanki. Biz hala kırmızı ışıkta bekliyoruz. Ama gelen aracın acelesi var sanırım ve ışıklara takılmamak için o süratle cebe giriyor. 8-10 kişilik bir grup var, aralarına dalıyor. O an çok net gördüğüm bir kızın 6-7 metre kadar havaya yükselişi. Hemen arabadan kendimi atıyorum ve kalabalığa koşarken tek düşündüğüm kaç kişinin yaralandığı. Hani hep espri kaynağıdır ya "Çekilin ben Doktorum" gerçekten bazen bu cümleyi insan kurabiliyor. Kalabalığın içine girdiğimde kaldırımın hemen yanıbaşında yatan 20 li yaşlarda bir kız. Başında korkudan titreyen sesleriyle ağlaşan arkadaşları. Bir Doktor olarak, o koşullarda ilk müdahaleyi yapmam ama bunun yanında da yardımsever halkımızı, kucaklayıp arabaya taşımamaları gerektiği konusunda ikna etmem gerekiyor. Çevremdeki bilinçli insanlar Doktor olduğumu duyduklarında herşeyi bana bırakarak buna yardımcı oldular. Bu arada 112 yi arayanlar oldu. Öğrenci olduğunu öğrendiğim ve gözlerini açtığında ellerimi sıkıca tutarak "Hiçbiryerimi hissetmiyorum, başım çok ağrıyor, ne oldu bana?" dediğinde, bu bir kabus ve birazdan uyanacaksın demeyi çok istemiştim. Ama değildi... Alkolü fazla kaçırmış, babasının ona aldığı son model arabasıyla arkadaşlarını karlı ve buzlu yollarda ralli tutkusuyla gezdiren bir katil ona çarparak kaçmıştı. 4 yada 5 dakika sonra, hani hep deriz ya nerede bu 112 diye, yanımızda bir 112 beliriverdi ve gelen ekibe o genç kızı devrettim. Ambulansa binene kadar bırakmadığı ellerimle, umut vermeye güçlü olmasını söylemeye çalıştım. Düşünsenize üniversite hayaliyle çalıştığınız geceler, ailenizin size harcadığı emekler, her saniye her yemekte dökülen gözyaşları, ayrılık acısı... Ve karanlığın içinde gelen bir çift ışık alıp götürüveriyor. Belki o gün içinde annesiyle konuşmamış, akşam olduğunda ararım, duyarım sesini umuduyla o buz gibi soğuk Ankara gecesinde düşmüştü yollara. 2006 yılında Gaziantep'e geldim ve aradan geçen zaman içinde her fırsatta o kazayı çevremdekilerle paylaştım. O farkında olmadığımız, sadece sürücü koltuğuna oturduğumuzda ortaya çıkardığımız canavarı kontrol edebilelim istedim. Ve hep merak ettim o kıza ne olduğunu... Geçen hafta karşılaştığım çok sevdiğim bir kardeşim, "Hani sen bir kazadan bahsetmiştin ya iki yıl önce, o kazayı geçiren kız bizim aile dostumuzun kızıymış. Olayın olduğu yer kazanın şekli ve senin anlattığın o plaka hadisesi tıpatıp tutuyor." dediğinde ilk sorduğum şey "Nasıl yürüyebiliyormu?" oldu. Bu arada plaka hadiseside şu idi. Ben ilk müdahaleyi yaparken, insanlarda öfkeyle bağrışıyorlardı. Yaşlı bir ses duydum küfrediyor ve "Arabanın plakasını aldınızmı?" diye bağırıyordu. Kafamı çevirip o yöne baktığımda genç bir çocuk ve elinde bir plaka havaya kaldırmış "Ben aldım plakayı" diyordu. Fıkra gibi ama gerçekten elinde plaka vardı. Çarpmanın etkisiyle düşen plaka. "Yürüyebiliyormu?" sorusuna beklediğim en kötü cevap hayır idi. Ama malesef o bile olmadı. Ne yazık ki hayatını kaybetmişti. Ailesinin tek çocuğu ve hayatının henüz başında bir veda... Hani demiştim ya bazı anlar vardır "şu dünya ne kadar küçükmüş gerçekten" deriz. İşte o an sanki sadece ben ve o aile vardı. Tek çocuk ve büyük umutlar bir anda uçuveriyor. Doktor olmayı seçti yada seçtirildiysenizde, biraz duygularınız törpüleniyor. Sanki biraz da acımasızlaşıyorsunuz. Medyada çıkan haberler, hep mesleğimizi dolar işaretlerine tapan duygusuz insanlarca yapıldığını anlatıyor. Tabiki bunun nedenleri hepimizce malum. Doğru buluruz bulmayız. Ama şundan eminimki duygularını koruyanlarımızın sayısı diğerlerini fazlasıyla geçer. Neden bu anı derseniz, ben gittiğim okullarda özellikle lise ve üniversitelerde, önce araba tutkunu gençleri soruyorum. Bunu ilk sorduğumda erkek kız oranı 1/5 iken şimdilerde yarı yarıya. Yani artık erkekler kadar kadınlarda araba konusunda iddialılar. Bu kaza onlarda belkide sürücü koltuğuna oturduklarında uyanacak olan canavarı dizginleme, eğitme fırsatı sunacaktır umuduyla anlatıyorum. Dünya çok küçük gerçekten, o çarptığınız ve uzaklaşarak evinize kaçtığınız kişi, sizin bir yakınınız olabilir. Alkollü araç kullanmayalım trafik kurallarına uyalım ve lütfen hız tutkumuzu açık alanlarda gidermeyelim. Dr.Gökhan ÜRKMEZ...2007
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Mahir Efe FALAY Fotoğraf
Psk.Mahir Efe FALAY
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 9 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Geçen yılların ardından özürlü aileleri ve psikolog tecrübeleri Yayın Tarihi : 19-07-2014 16:49
 
Meslekte, hele özürlü aileleriyle - ki İstanbul'da pek çoğu Doğu ve Güneydoğu'dan gelen aileler - çalışırken geçen 3 yıl pek çok tecrübe ve anı katıyor insana. Aklımdaki en belirgin anı; Merkeze gelen İstanbul'a yeni gelmiş bir anne söz konusu. Seansa alıyorum. Öğreniyorum ki çocuğu Down. Kadın çok mutsuz görünüyor. Soruyorum "problem nedir hanımefendi, nasıl yardımcı olabilirim?" Gözyaşları içinde anlatmaya başlıyor "Bizim (geldiği Doğu Anadolu şehri) hastanedeki doktor dedi ki "bu çok yaşamaz zaten kadın, fazla uğraşma." O anda içimde bir parça kopuyor, bir çrnkk sesi duyuluyor kadının çocuk sahibi olurken ki hayalleri gelince aklıma. Üstünden iki yıldan fazla zaman geçti ve çok şey değişti. Fakat bu tip "doktor"lar hiç değişmedi...

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Genel Cerrahi"
 
Mesleki Anı : Artist şoför Yayın Tarihi : 01-12-2008 22:46
 
Tıp fakultesinden mezun olduktan sonra mecburi hizmet kurası çekerek Hakkari Bağışlı sağlık ocağında göreve başladım. Sağlık ocağı beklediğimden çok daha güzel ve donanımlı idi. Çalışan 10 personel olması ve sağlık ocağının jeepinin olması beni şaşırtmıştı. jeep şoförü ben göreve başladığımda yıllık izin kullanıyordu ve ancak 15 gün sonra tanışabildik. Şoförle ilgili anlatılanlar ilgimi çekmişti. Çok hızlı araba kullandığı 1 saatlik Hakkari yolunu 20 dk da aldığı ve bir sinema filminde oynadığı için lakabının artist olduğu söylenmişti. İzin süresi bitip göreve başladığında karşımda takım elbiseli güneş gözlüklü birisi duruyordu. İyi bir insandı ancak biraz havalı olduğunu fark ettim. Toplum baskısından kendisini artist olarak görüyor ve özentili davranıyordu. İlk yol tecrubemizi Hakkari yolunda aldık Jeep ile 25 dkda 1 saatlik yolu almıştık almasına ancak frene ya hiç basmamıştı veya ben öyle sanmıştım. Dönüş yoluda bir kabustu neredeyse Zap suyuna uçucaktık. Dahada ilginci şoförlüğüne asla kötü söz söyletmiyor ve gururla ralli bile yaparım diyordu. Ona alışmam biraz zaman aldı.Bazan hiç vites değiştirmediğini aynı vitesle varacağımız yere ulaştığımızı gördüm. Sağlık ocağındaki görev süremin bitmesine yakın bana muayene olmak istediğini söyledi. Muayene sonunda sol ayakta lomber disk hernisine bağlı parezi geliştiği ve bunun uzun süredir olduğunu anladım. Yani bizim artist şoför mecburiyetten hızlı unvanına sahip olmuştu zira sol ayağını hissetmiyor ve debriyaj pedalına basamıyor ve vites değiştiremiyor aynı viteste yol alması gerektiğinden arabayı mecburen hızlı kullanıyordu.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Yasemin AYDIN Fotoğraf
Uzm.Psk.Yasemin AYDIN
İzmir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Özel ÜyesiTavsiyeEdiyorum.com Üyesi32 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Yönlendirmek ya da yönlendirmemek... Yayın Tarihi : 20-03-2016 11:30
 
Geçtiğimiz haftalardan birinde benim gibi psikolog olan eşimle kullandığımız ofisten tam çıkmak üzereydik ki telefonumuz çaldı. Tam kapıdan çıkıyor olmamızdan dolayı, tereddütte kaldık. Eşim "acelemiz var ama bakalım istersen" dedi ve telefonu cevapladı. Karşıda ağlamaklı ses çok acil bir bayan psikolog istiyordu. Durumunu kısaca sordum, bana kalırsa ağır bir depresyon tanımlıyordu ve nedense içimden bir ses bu kişinin benim mesleki yeterliliklerimi aşacağını söylüyordu. Kısa bir süre düşündükten sonra kişiyi danışanlarımızı yönlendirdiğimiz psikiyatri uzmanına yönelttik. Bir kaç hafta sonra telefonumuz bu sefer daha erken saatlerden birinde çaldı, karşımızdaki ses bize teşekkür ediyor ve o gece ona çok yardımcı olduğumuzu söylüyordu. Gönderdiğimiz psikiyatri uzmanından yaklaşımından ve tedavi yaklaşımından memnun kalmıştı. Bir kez daha doğru zamanda doğru yönlendirmenin doğru sonuçlar ortaya çıkardığını görmüştük.

Yasemin AYDIN Fotoğraf
Uzm.Psk.Yasemin AYDIN
İzmir
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Özel ÜyesiTavsiyeEdiyorum.com Üyesi32 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Hep böyle kalın hanım kızım... Yayın Tarihi : 20-03-2016 11:30
 
Mesleğe yeni başladığım yıllardı. Yaklaşık 10 sene önceydi. Yaşını başını almış bir çiftti gelen karşıma, meslekte yeni olduğumdan biraz tedirgin olmuştum. Benden kat ve kat büyük insanlar karşısında biraz şaşırmıştım. Görüşme sırasında hanımefendi sürekli bana sevgi dolu gözlerle bakıyordu. Görüşmenin sonun doğru bana ölen kızını hatırlattığını söyledi. irkildimne deiyeceğimi pek bilemedim ve baş sağlığı diledim. Konu hakkında biraz konuştuk. Ayrılırken bana kocaman sarıldı ve Hep böyle kalın hanım kızım...Hep böyle kalın hanım kızım... dedi. Uzun Bir süre kendime gelemedim, ama umarım geçen 10 yıl içinde öyle kalmayı başarabilmişimdir.

Psk.Mustafa KOCA
İçel (Mersin)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : BİLİNÇLİ VELİ , BAŞARILI ÖĞRENCİ Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Başarmayı, hedeflenen sonuca ulaşmak olarak tanımlayabilirsiniz. Ancak başarı bir bireyin ulaştığı sonuç olarak görülse de üzerinde pek çok faktörün etkisi olabilir. Konu öğrenci olunca en başta veli faktörü ortaya çıkar. Her başarılı öğrencinin başarısının arkasında bilinçli bir veli vardır. Başka bir deyimle öğrencinin başarısı büyük oranda velisinin ilgisine ve kendini geliştirmesine bağlıdır. Değerli veliler, bilgili olan, yaşam tecrübesi olan sizlersiniz. Kendi çocuklarınıza doğru rehberlik yapmak zorundasınız. Doğru rehberlik yapabilmek için de bilgilenmek zorundasınız. Ancak yaptığımız ilk yanlış, bilgiyi uzmanından ya da kaynağından almak yerine, kapı komşunuzdan alıyorsunuz. Bu da ileride tamiri mümkün olmayan zararların ortaya çıkmasına neden oluyor. Unutmayın ! Şekil verdiğiniz oyun hamuru değil ki, bozup bir kere daha yapasınız. Olmadı bir kez daha deneyesiniz. Karar vermeniz gereken kendi çocuğunuzun geleceği. Bu nedenle bilinçlenmek zorundasınız Öğrencilerin başarısı, ancak onlara bilinçli rehberlik yapılarak sağlanılabilir! Mustafa Koca Mersin Seçkinler Dershanesi

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Beyin ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirurji)"
 
Mesleki Anı : Doktorlara teşekkür için hastane yaptırıyor Yayın Tarihi : 25-11-2008 15:09
 
Doktorlara teşekkür için hastane yaptırıyor Kayserili 63 yaşındaki işadamı Fevzi Mercan, 2001'de düşerek yaralandı. Boynunda kırık oluşan ve buna bağlı olarak felç geçiren Mercan'ın ilk ameliyatı Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi'nde yapıldı. Ancak, felçten kurtulamayan Mercan, Ankara ve İstanbul'da değişik hastanelere götürüldü. ABD'ye gidecekti Doktorların, "Ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm kalır" demesi üzerine yakınları, Mercan'ı Amerika'ya götürmeye karar verdi. Gevher Nesibe Hastanesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı'ndan öğretim üyeleri Prof. Dr. Hidayet Akdemir ile Doç. Dr. Suat Öktem karşı çıkarak, "Uzun yolculuk riskli. Bize güvenin, sizi ayağa kaldıralım. Sizden tek isteğimiz sabırlı olmanız" dedi. Mercan, bunun üzerine tedaviye Kayseri'de devam kararı aldı. 2 yıllık tedaviden sonra hareket etmeye başlayan Mercan, Beyin Cerrahi Ünitesi'nin ihtiyaca cevap veremediğini öğrenince, "Elim kalem tuttuğu ilk anda hastane için imza atacağım" dedi. Tamamen iyileşip işlerinin başına geçen Mercan, çocuk hastanesine acil ihtiyaç duyulduğunu öğrendi ve protokol imzalayıp inşaatı başlattı.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Dt.Ömer GİRGİN
Bursa
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : ELDİVENİ KENDİSİ TAKAN HASTA Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Öğrencilik yıllarımda konservatif tedavi bölümü stajımı yaparken başıman ilginç bir olay geçti.Tedavisi için gelen hastalar banko görevlisinden tek kullanımlık eldiven,tükrük emici,hasta önlüğü ve bardak alarak kendisine belirtilen bölgedeki koltuğa otururdu.Yine böyle bir gün hastlardan biri kendisine verilen paketi alarak benim çalıştığım bölmeye geldi ve koltuğa oturdu.Ben de malzemelerimi almaya gittim,döndüğümde hasta eldivenleri elllerine giymiş ve beni bekliyor.Çok şaşırmıştım ve gülememek için kendimi zor tutuyordum.Uygun bir şekilde eldivenlerimi geri aldım...

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Genel Cerrahi"
 
Mesleki Anı : zengin çoban Yayın Tarihi : 01-12-2008 22:46
 
Yeni uzman olduğumda Vakfıkebir Devlet Hastanesinde göreve başladım.Hastanede anestezi uzmanı yoktu. Bu nedenle yaşlı hastalarda riski daha az olan lokal anestezi ile fıtık cerrahisi yapmaya başladım.Vaka sayımı artırmak için aldığım bu karar yörede tahminimden daha çok ilgi çekti. Yaptığım fıtık cerrahisinin yarısı nerdeyse lokal fıtık cerrahisi olmuştu.Birgün muayenehaneme kasık fıtığı olduğunu söyleyen ve anestezi almadan lokal anestezi ile ameliyat olmak istediğini söyleyen 60 yaşlarında fakir görünümlü bakımsız bir hasta geldi. Muayenesini yaptım ve kasık fıtığı tanısı koyduğum hastaya operasyon önerdim. Hasta çok fakir olduğunu ve verecek muayene parası olmadığını söyledi. Bende parasını almadan hastaya ameliyat günü vererek gönderdim. Hastayı birkaç gün sonra amelyata aldım. Lokal anestezi ile operasyona başladım. Ameliyathane hizmetlisi hastayı tanıdı ve yanına giderek konuşmaya başladı.Ancak hasta hizmetliyi tanımazlığa gelerek yanından göndermeye çalıştı. Hizmetli ' Senin 200 tane koyunun vardır onları kime teslim ettin ' demesi üzerine ben ameliyatı bırakarak başucuna gittim ve kanlı eldivenlerimi göstererek ' Ameliyatı bırakıyorum sen buna layıksın yalancı bir insansın kim ameliyatını yaparsa yapsın ben çıkıyorum dedim. Hasta telaşlanarak 'kulun kölen olayım koyunlarım feda olsun beni bırakma' dedi. Peki yarın bana en iyi koçunu göndereceksin dedim ve ameliyatı tamamladım. Ertesi gün hastane bahçesinde bir koç ağaca bağlanmış beni bekliyordu. Koçu personele verdim ve aralarında paylaştılar.
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Özgür ATEŞ Fotoğraf
Vet.Hek.Özgür ATEŞ
İstanbul
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi29 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Kargalar kindar mı vefakar mı? Yayın Tarihi : 20-09-2008 01:05
 
Hasta sahibimin anısını kendi ağzından paylaşmak istedim; "Bizim çiftlikte kocaman bir ceviz ağacı vardır. Bir sabah ceviz ağacından kargaların şiddetli bağrışları dikkatimi çekti, oraya yöneldiğimde ağacın dibinde 3 kedinin bir karga yavrusuna yanaşmasını önlemeye çalışan anaçları gördüm. Hemen kedileri uzaklaştırdım oradan, kargalar da uçmuştu tabi. Sadece ayaklarımın dibinde kalan yavru karga kalmıştı. Dikkatlice aldım ve evin terasında çiçek saksılarının arasına koydum. Ve beklenen oldu; anaçlar almışlardı yavrucağı. Ertesi gün eve geldiğimde eşim heyecanlı bir şekilde anlatmaya başladı; mutfakta işini yaparken camda bir "tık tık" sesi duymuş. Baktığında o anda bir karga uçuvermiş pervazdan, bir bakmış ki eşim orada bir tane ceviz var. Almış koymuş içeriye. Bir süre sonra yine aynı ses; "tık tık". karga uçuvermiş arkasından yine. Eşim gözlerine inanamamış; bir ceviz daha! bu böyle tam kırk defa tekrarlanmış". İnanılır gibi değil. Ben de bunu hasta sahibinden dinlerken şaşkın bakışlarımı gizleyememiştim. Kargaların saldırdığını bilirim, ama böylesini ilk defa duydum. Demek ki teşekkür etmesini de biliyorlarmış. Bir çok insanın yapamadığı, yapmadığı bir şey. .

Vet.Hek.Dr.İsmail ALACA
Hatay
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : fıkra gibi Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
Birgün kliniğe yoğun çamaşırsuyu kokan bir kedi getirilmişti. Sahibi oldukça titiz olmalıydı ki, çiftleşmeden gelen kedisinin iyice temizlenmesi için çamaşırsuyu ile yıkamış. Bende birgün bekletseydiniz birde demiştim. kediye dernek olarak el koymuştuk bunu unutamıyorum fıkra gibi

Ali BOZGEDİK Fotoğraf
Uzm.Ali BOZGEDİK
Konya
Aile Danışmanı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi8 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 3 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : murat kekilli konseri Yayın Tarihi : 05-09-2016 02:00
 
BİR ÖĞRETMENİN DÜŞLERİ Her insanın hayatta dair çeşitli arzuları, hedefleri, idealleri vardır. Benimde sizler gibi ufukta gerçekleştirmeyi düşündüğüm düşlerim vardı. Bugün bunlardan birini gerçekleştirmenin mutluluğu içindeyim. Yaşam denen bu merdivende bir basamak daha yükselmenin onuru, gururu ve mutluluğunu taşıyorum. 2005 yılında Samsun’da hizmet içi eğitim kursu alırken Anadolu rock sanatçısı Murat KEKİLLİ’nin konserine katılmıştım. Sahne performansından o kadar fazla etkilendim ki bir gün bu sanatçı ile aynı sahneyi paylaşacağım demiştim. Aradan üç yıl geçti. Sanatçı nın yaşadığım bu şehirde iki bin kişilik konser vermesine yardımcı oldum. Üstelik konserden önce sınav öncesi son hatırlatmalar adlı rehberlik sunumu yapmayı başardım. Bu rüya gibi geceyi gerçekleştirmenin iki yolu vardı birincisi inanmak, ikincisi çok çalışmak. Yanımda muhteşem desteğini eksik etmeyen bir kişi daha vardı. O da öğrencim Sami’den başkası değildi. Bu konserin organizesini beraber yapmıştık. Konser öncesi her konuyla ilgilenmek durumunda kalmamız bizi yolumuzdan alıkoymadı. Afiş asma, bilet satma dahi her aşamada ikimizin parmak izlerini görmeniz mümkündür. Konserin her kısmı mükemmel denecek kadar iyi geçmişti. Kırk günlük uykusuz geçen gecelere değer bir çalışma olmuştu. Konser sonrası herkes gittikten sonra öğrencim Sami ile göz göze geldik. Bakışlarından hocam bu işi başardık ifadesini çok rahat alabiliyordum. Sonra yanıma gelip boynuma sarıldı. Duygulanmamak elde değildi. Aslında sizler bu kitabı okuyor olduğunuzda ikinci hedefim gerçekleşmiş olacak. Yazınsal bir şeyler yapmak kolay olmadığını çok iyi anladım. Bazen aylarca bir tek sözcük bile yazamıyorsunuz. Ama içinizde engel olamadığınız bir başarma güdüsü varsa insan zamanla her şeyi öğrenebiliyor. Bütün bunları sizler ile paylaşmamın tek bir nedeni var. Yaşadığım bu olayları sizlere anlatarak yüksek ego tatmini yapmak değil, bizden sonra başarı yolunda yürüyecek kimselere model olması nedeni anlatıyorum. Kitabımın sayfalarını karıştırdığınızı düşleyerek yazıma ara veriyorum…!

Site Üyesi Bir Uzmanımız
Doktor "Kulak, Burun, Boğaz - KBB"
 
Mesleki Anı : Sigaranın Zararları ve Gırtlak(larynx) kanserinin tanısında bir hastada yaşadığım traji-komik bir anı... Yayın Tarihi : 06-09-2008 13:54
 
Saygıdeğer&Sevgili Okurlarımız Sizlere aktardığım olay asistanlık dönemimde gerçekten yaşadığım,ancak her aklıma gelişte yüzümde hüzünlü bir tebessümle tazelenen bir anım... Poliklinikte görevli olduğum gün 'ses kısıklığı' şikayetiyle gelen hastamın önce kısa bir hikayesini(anamnez) aldım.Hastanın ses tellerine (indirekt laryngosopi) baktığımda kanser özelliklerini taşıdığını düşündüğüm bir kitle gördüm.Hastaya özellikle tekrar ederek 'amca sigara içiyor musunuz' diye sorunca (30 yıl,günde 1 paket ) daha önce içmesine rağmen elini göğsünün üstüne koyarak 'yooooo teşekkür ederim kızım almıyayım' deyince, 'gırtlak kanseri ön tanısı ' koyduğum hastaya gülmek yerine üzüldüm...Kitleden alınan parça(biyopsi) kanser olarak geldi ve hasta kliniğimizde ameliyat edilerek takibe alındı... Maalesef hekimlerin anılarının çoğu traji-komiktir.Buna rağmen hüzün verici anılar olsa dahi, sağlık konusunda sizleri bir nebze olsun bilgilendirip, bilinçlendirebilirsek ne mutlu bizlere... Sağlık&Sevgi&Sanat (3s)yaşamınızdan hiç eksik olmasın.Saygımla.Op.Dr.Neslihan Şenocak
Site Yönetiminin Notu: Tıp Doktoru üyelerimizin anıları mesleki etik kurallarına saygı duyularak isimsiz olarak yayınlanmaktadır.

Yasemin ATEŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Yasemin ATEŞ
Aydın
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutFotoğrafı Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Atalay Yörükoğlu anısına... Yayın Tarihi : 19-02-2013 16:23
 
Öğrencilik yıllarımda Adana'da yapılan Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde Prof.Dr.Ayşe Avcı özel yaptırdığı bir tabağı Atalay Yörükoğlu'na hediye etti. Kongre bitiminde akşam yemeği için otobüslere binerken Atalay Yörükoğlu tabağı o zamanlar yüksek lisans öğrencisi olan arkadaşım Mahsun Aydın'a teslim etti. Mahsun'un tabağı eline alması ve düşürmesi bir oldu.Tabak tuzla buz oldu.Ayşe Avcı küplere bindi,hepimiz telaşlandık ve mahçup olduk.Atalay Yörükoğlu bizi ne kadar sakinleştirmeye çalışsa da utandık bir kere. Tüm öğrenciler aynı masada yemekte bu konuyu konuşuyor,napalım diye düşünüyorduk.Cebimizde ne kadar para varsa birleştirdik,ertesi gün çarşıya inip yeni bir tabak almaya karar verdik.Tam o sırada Atalay Yörükoğlu ve Erdal Atabek masamıza geldiler,tüm geceyi bizimle sohbet ederek,bu olayın o kadar da önemli olmadığını söyleyerek,gülüş cümbüş bir gece geçirmeminizi sağladılar. Ertesi gün Mahsun'la ikimiz çarşıya indik ama maalesef uygun hediyelik bir tabak bulamadık.Ne yapacağımızı kara kara düşünürken aklıma bir fikir geldi.Gidip büyük bir servis tabağı aldık.Kongrede görevli tüm öğrenci arkadaşlarım tabağı imzaladı ve Atalay Yörükoğlu'nu ne kadar sevip saydığımızı ifade eden cümleler ekledik. Kendi hazırladığımız tabağı O'na hediye ettik.Ne kadar mutlu olduğunu ve duygulandığını kelimelerle anlatmak mümkün değil.'İşte asıl hediye bu','kırılan tabaktan daha değerli bu hediye benim için' dedi. O hafta Erdal Atabek Cumhuriyet Gazetesindeki köşe yazısında bizden bahsetti,bu olayı anlattı ve bize övgü dolu sözler yazdı. Bu benim sahip olduğum en değerli meslek anılarından biridir. Huzurla uyu Atalay Yörükoğlu...

Kamil BAYSAL
Konya
Sosyal Hizmet Uzmanı
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : HATIRALAEDAN SEÇMELER Yayın Tarihi : 01-01-1970 03:00
 
HATIRALARDAN SEÇMELER Yıl 1979 Hacettepe Üniversitesi, Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bölümü. Ders; Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Konu; Çin Devrimi ve Mao Zedung.Prof. Dr. Emre KONGAR dersini anlatıyor. Çoğu zaman olduğu gibi söz aldım, Mao yu ve Çin devrimini bir güzel eleştirdim. Daha sözümü bitiremeden Emre Beyin tiz sesi sınıfı doldurdu. Şöyle diyordu Emre Bey bana yönelik olarak tüm sınıfa: “- Sen kim oluyorsun da Mao Zedungu eleştirebiliyorsun. Adam on binlerce insanı binlerce kilometrelik UZUN YÜRÜYÜŞ e götürmüş. Şöyle dön de bir bak arkana, seni takip eden, senden etkilenen kaç kişi var.” ve burada yazmak istemediğim hakaret dolu sözcükler… Doğal olarak Emre Beye kızacaksınız biliyorum. Ama yanlışı yapan bendim. Eleştiri ciddi bir hastalıktır ve toplumumuz bu hastalıktan kurtulmalıdır.Emre Beyin o gün yaptığı; FIRSAT EĞİTİMİ denilen şeydi. Ben o gün bu gün, kimseyi elimin tersi ile itmemeyi öğrendim. İnşallah bu gün kendilerini yönetmekten aciz olduğu halde Mustafa Kemal Atatürke küfreden zavallılar da bu doğruyu öğrenirler. O kimdi, ben kimim? Diye dürüstçe kendi kendilerine sorarlar belki. Oysa bilinmelidir ki bir cahilin sözleriyle ne Mustafa Kemal küçülür, ne de cahil büyür. Yıl 1984 Bingöl Yetiştirme Yurdu. Master yapmış, kendine çok güvenen beden dilini, insan psikolojisini iyi bilen bir Sosyal Hizmetler Uzmanı olarak, göreve yeni başladığım Yetiştirme Yurdunda, bir hırsızlık olayına el koydum. Bütün yurt çocuklarını etüt salonunda topladım, bir yandan hırsızlık konusunun ne kadar yanlış olduğunu anlatırken bir yandan da tek tek bütün çocukların tepkilerini gözetliyorum. Sonuçta salondan 5 kişiyi seçtim ve onları odama aldım. Hırsız bu 5 kişiden birisi idi. Daha ayrıntılı konuşmalar ve oda ve dolap kontrolleri sonucunda Mehmet üzerinde odaklandım ve diğerlerini gönderdim. Çünkü; Mehmet in dolabında tertemiz 5 takım elbise, çeşitli yiyecekler, kendisine ait roman hikaye cinsi kitaplar vb. zenginlikler bulunmaktaydı. Ayrıca Mehmet insanın yüzüne bakamıyor, kızarıyor, terliyor, sıkılıyordu. Ayrıca ben de kolay kolay yanılacak bir kişi değildim. Suçluyu gözlerinden anlardım. Bulduğumu sanıyorsunuz, Mehmet e kızıyorsunuz değil mi, yanılıyorsunuz. Mehmet pırıl pırıl bir lise öğrencisiydi. Yanlış yapan yine bendim. Çünkü Mehmet bir süre sonra sıkılganlığını atıp öyle bir açıldı ki, hayatım boyunca unutamayacağım, ezikliğinden kurtulamayacağım bir ders verdi. “- Hocam burası benim evim. Annem yok, babam yok. Yaz tatillerinde diğer çocuklar gibi gidebileceğim bir evim yok. Bana verdiğiniz elbiseleri yaz tatillerinde bırakıp geleceğim kimse yok. Verdiklerinizi muhafaza ettiysem yıkayıp ütülediysem, tutumluysam, çalışkansam, suç mu işliyorum. Evet utandım, sıkıldım. Böyle bir olayın içinde düşünülmem bile beni rahatsız ediyor!!!” Bingöl de görev yaptığım iki yıl boyunca hatamı telafi etmeye çalıştım, telafi edemediğime inanıyorum. Yıl 1985 Bingöl Subay Orduevi. Orduevi Komutanı ve Ordu ili Yetiştirme Yurdundan sürülmüş çok değerli eğitimci Yurdal KARAHAN la birlikteyiz. Yurdal Beyin dertleri depreştikçe konuyu personellerin ihanetlerine, kalleşliklere, Müfettişlerin anlayışsızlıklarına ve yanlılıklarına getiriyor ve bir türlü bitiremiyordu. Komutan sözü aldı: “- Evrenden bakınca, dünya bir kum tanesi gibi görülür. Dünyadan bakınca Türkiye toplu iğne ucu kadardır. Türkiye den bakınca Bingöl ün yeri bile belli olmaz. Bingöl de Yurdal KARAHAN yok gibidir. Yurdal KARAHAN ın problemi ise, benim için yoktur.” Dedi. Komutana kızacaksınız ama yanlış yapan Yurdal Beydi. Başımıza bir olay geldiğinde büyütürüz. Ama bu olayın evrende tuttuğu yeri bir türlü akıl edemeyiz. Komutanın bakış açısına bir de tersinden yaklaşalım. Öyle büyük bir sorun var ki, anlatmakla bitirilemeyen ve çözümlenmesi mümkün olmayan, bu sorunun sahibi Yurdal KARAHAN dır. Yurdal Bey sorunları nedeni ile Bingöl e sığamamakta, Bingöl ise bu nedenle Türkiye haritasında öne çıkmakta, Türkiye Dünyanın en büyük ülkelerinden biri olmakta, dünya Türkiye nin sorunları ile çalkalanmakta, evrende dünyanın ve güneş sisteminin büyüklüğü tartışma götürmez hale gelmekte, evrende bir kaos ortaya çıkmaktadır. İşin esprisi bir tarafa, Bir kitap var “Küçük şeyleri Dert Etmeyin” isimli. Orda iki kuraldan bahsedilir: Kural 1: Küçük şeyleri dert etmeyin. Kural 2: Hepsi de küçüktür. Yurdal bey 3 ay sonra memleketine geri döndü ve evrenin dengesi yeniden kuruldu. Burada Yurdal Bey yalnızca bir isimdir. Yıl 1989 Konya Yetiştirme Yurdu. Bir gurup yurt çocuğu ile Sosyal Gurup Çalışması Yapıyorum. Konumuz SEVGİ…Çocuklara sevgiden ne anladıklarını tartıştırıyorum. Şu konuşmalar geçiyor: - Öğretmen öğrenciye bir hediye alır öğrenci öğretmeni sever - Sevgi mi dedin… Ben öyle bir şey bilmiyorum - Sevginin çeşitleri vardır; İnsan sevgisi, doğa sevgisi, Anne-baba sevgisi - Bence anne baba sevgisi diye bir şey yoktur - Ben annemi öldürmek istiyorum - Ben babamı öldürmek istiyorum - Bir dakiga arkadaşlar; annesini öldürmek isteyenler el kaldırsın. 7 - Babasını öldürmek isteyenler.. 8 - Ama Yunus senin baban ölmüş zaten - Olsun ben yine de öldürmek istiyorum Gurupta toplam 12 kişi vardı. Çocuklara belki kızacaksınız ama doğru değil. Olay ve olgulara, evrene insan kendi bulunduğu noktadan bakar. Yani oradan öyle görünür. Bazan da sitemdir konuştuklarımız. Sevgiden gelir.Bu guruptakilerden birisi ile yıllar sonra bir mesleki toplantıda karşılaştık. Meslektaşım olmuştu. Yanındakilere beni tanıtırken şöyle diyordu. Hayatımda bir tek Sosyal Hizmet Uzmanı tanıdım o da Kamil BAYSAL dır. Aslında onların hepsi sevgiyi öğrendiler ve yaşadılar. Çünkü sevmek daha kolaydır nefret etmekten. Yıl 2004 Konya İl Müdürlüğü. Bir Özel Kuruluş sahibi Bayan odama sert bir şekilde giriyor ve masama doğru evrak fırlatarak bağırıyor: “Sen kimsin, kendini ne sanıyorsun, terbiyesizlik yapıyorsun, haddini bil” vb. Bense sakin sakin: “Lütfen ben bir Sosyal Hizmet Uzmanıyım, bana yakışmayacak şeyler yapmak zorunda bırakma lütfen. Bir şikayetin varsa üstte İl Müdürüm var, onlara ilet, hukuki davran” vb. diye karşılık veriyorum. Tabi ki sabrım taşmak üzere iken bayanı odamdan çıkarıp idareye götürüyorlar. Biliyorum bayana kızacaksınız ama kızmayın çünkü o; kendine yakışanı yaptı. Peki ben ne yaptım? Tabii ki ben de kendime yakışanı… Kattaki bütün personel odama toplanıyorlar ve; “Niye tokatlamadın, niye dışarıya atmadın, en azından polis çağırsaydın” vb. diyorlar. Bense “Şimdi bir tutanak tutup Savcılığa suç duyurusunda bulunmamız gerekiyor. Bana kalsa mahkemeye vermem ama, benim dışımdaki Devlet Memurlarını düşündüğüm zaman şikayet etmeme hakkımın olmadığını düşünüyorum” diyorum. Yani masa dokunulmazlığının korunması… Bayan bir gün sonra telefon açıp ağlayarak özür diledi. Ben de sorun olmadığını ancak mahkemeye vermiş olduğumu yani okun yaydan çıktığını belirttim. Bir yıl sonra mahkeme günü, tam ceza alacağı gün gidip mahkemeye, cezalandırılması talebimden vazgeçtiğime ilişkin bir dilekçe verdim. Böylece ağır ceza almaktan kurtuldu. Şimdi düşman değiliz, tam tersine dostuz. Bana sorarsanız kolayca kazanılmış güçlü bir dostluktur. Bu olaydaki tutumumu herkese öneriyorum. Olay çok daha büyüyebilirdi, kontrolden çıkabilir, geriye dönüşü olmayabilirdi. Hani derler ya; “Affet, Hoş gör, Unut” çok doğrudur. Bunlardan en azından birini yapın. Yoksa kendinize zarar verirsiniz. Affet çünkü sen büyüksün… Büyüksen affedebilirsin. Hoş gör çünkü o küçük. Kendine yakışanı yaptı. Unut. İstersen unutma, çünkü bir daha yapar. Ama özümle, kin duyma. Yıl 2005 Konya Aile Danışma Merkezi. Karakollara düşmüş bir çiftin Aile Danışmanlığını yapıyorum. Yeni doğan çocuklarına isim koyma nedeni ile başlamış bir şiddetli geçimsizlik, koca dayağı ve boşanmaya doğru giden bir evlilik. Biliyorum yine eşlere kızacaksınız ama doğru değil çünkü bu tür şeyler toplumumuzda sıkça rastlanan olaylardandır. Sizler de yapmıyor musunuz zaman zaman. Geriye dönüp baktığınızda çıkış noktanızın ne kadar basit bir olayla başladığını düşünmediniz mi hiç. Hiç keşke demediniz mi yani… Çift 2.5 yıldır evlidir. Olaylar çocuklarının doğduğu gün başlamıştır. Babanın babası doğum evinde torunu ve gelinini ziyaret eder ve kulağına ezan okuyarak, gelinine sormadan bebeğin ismini koyar. Böylece çocuğun ismi A… olur. Oysa Anneye göre isim E.. olacaktır. Sorunun çözümü için İstanbul da ikamet eden bir değerli insan a ( Efendi) sorulur. O zat da çocuğun isminin A… R…. Olmasına karar verir. Böylece yeni bir ismin konulması yolu da kapatılmış olur. Çocuk 11 aylıktır ve henüz nüfus kaydı yoktur. Yani 11 aydır evlilik eşler için çekilmez olmuştur. Çiftlerle yaptığımız her seansta aldığımız kararlar uygulanmıyor, verdiğimiz ev ödevleri yapılmıyordu. 3. görüşmenin sonunda her iki tarafın da kendi doğrularında direndiklerini gördüğümden taktik değiştirmeye karar verdim ve eşlerle ayrı ayrı görüşmek istediğimi söyledim ve babayı dışarı çıkardım. Anneye ise; artık kendileri ile çalışmamın bir yararı olmadığını, boşanmaları halinde kendilerine yardımcı olabileceğimi ifade ettim. Evlilik birliğini kurmaya, barışmaya çalışmadıklarını, birlikte olmayı denemeyi başarmaya çalışmadıklarını belirttim ve sordum. “ Denemek istiyor musunuz?” Cevap şuydu: “Denemek zorundayım” Bu karardan sonra öyle kolaylaştı ki çalışma. Anlaşmaya başladılar. Anne 7.ile 8. seans arası telefon açarak; inanamayan bir ifade ile “Kamil Bey biz nasıl düzeldik, ne oldu ki her şey değişti, çok huzurluyuz inanamıyorum, anlayamıyorum?” Sorunun cevabı yukarıda aktardığımız ifadede idi. “Denemek zorundayım” bu aynı zamanda “Başarmak zorundayım” anlamına geliyordu. Aslında her şey kararların, duruşun ve yaklaşımların eseri idi. Neyi başarmak isterseniz başarabilirsiniz. Kararınızı verin ve uygulamaya koyun, yarıdan fazlasını hallettiniz demektir. Yıl 2003 Çankaya Belediyesi Toplantı salonu. Konu: KÜRESELLEŞME Konuşmacı; Gazeteci Mustafa BALBAY. Her zaman olduğu gibi sözcüklerle oynamayı çok seven konuşmacı bu kez de kürenin selleşmesinden söz ederken başkasından aktardığı bir hikaye anlattı. “-Beyaz Adam Amerika ya gider. Koltuğunun altında bir kitap ( İncil ) vardır. Kıyıda bekleyenlerinse uçsuz bucaksız toprakları… Beyaz Adam gemisine binip geriye dönerken; uçsuz bucaksız toprakları, kıyıda bekleyenlerinse koltuğunun altında bir kitap ( İncil ) vardır. Biliyorum Beyaz Adam a kızacaksınız ama kıyıda bekleyenlerin hiç mi suçu yok!!! Şimdi ben düşünüyorum da; Beyaz Adam Türkiye ye de geldi. (İsterseniz tarih olarak 1950 diyelim.) Turuman doktrini denilen şeyle…. Amerikan bezi, unu, parası, süt tozu vb. ile geldi. Dolarları harcadık, ununu yedik, süt tozunu içtik. Beyaz Adam bizi de kurtarmak istedi. Biz Amerikalıları çok sevdik, o bizi hiç sevmedi. Beyaz adam verdiklerinin karşılığında ülkemizden ne aldı. Ben bunun hala düşünülmediğini, görülmek istenmediğini görüyor ve düşünülmesini istirham ediyorum… Saygılarımla… Konya, 12.07.2007 Kamil BAYSAL Sosyal Hizmetler Uzmanı “Öğrenmenin Yolculuğu” adlı kitaptan aktarıldı.

Cenk YALÇIN Fotoğraf
Vet.Hek.Cenk YALÇIN
Ankara
Veteriner Hekim
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi25 kez tavsiye edildiÖzgeçmişi MevcutKütüphanemizde Yayınlanan 2 Makalesi varFotoğrafı MevcutMesleki Videoları Mevcutİş Adresi KayıtlıTelefon Numaraları Kayıtlı
Mesleki Anı : Lütfen kızıma iyi bak evladım :) Yayın Tarihi : 03-09-2007 12:17
 
Bundan yıllarca önce fakültede nöbetteyim . Pürtelaş kanter içinde bir adamcağız " lütfen hocam yardım et " demekten başka bişey söylemiyor . Dertleri annesinin evlatlarından bile daha bağlı olduğu KINALI KIZIM diye sevdiği hayvanı . Aman hocam diyor O' na bişey olursa bırakır İstanbul u yine döner memlekete ne yap et kurtar diyor ama biz daha sorunun ne olduğunu bile anlamış değiliz . Soruyorum ; Nerede hayvanınız ? Evde... Getiribilirmisiniz ? Hayır o Zaman annemde gelmek ister ... hem çok zor indirip çıkarmak eve diyor .... Yine başlıyor telaşı adamcağızın başlıyor tekrar annem dönerse ne yaparım kimsemiz kalmadı oralarda vs . vs . Sorunu Nedir ? Hiç bilmiyorum yattı bi daha kalkmadı yerinden .... Aman kurtar hocam ... Yapacak birşey yok çaresiz alıyorum muayene çantamı gidiyoruz Esenler semtinde hayvanın yanına. Sıvası, badanası yapılmamış daha kat çıkarız gibi demirleri açıkta bir binanın önünde duruyoruz . " geldik hocam , Allah senden razı olsun ... vs . vs. " çıkıyoruz 4. kata . Ben bekliyorum bir kedi köpek olmadı bir KUZU :) odaya girerken neredeyse kendimden geçecektim gördüğüm manzara karşısında ; içerde bir 500 Kg lık bir inek yatmış boylu boyunca, yeni buzağılamış . Şaka gibi ama tablo bu :) Neyse ki konu bildiğimiz bir konu ; gerekli işlemleri yapıp ağır ağır iniyorum merdivenlerden ; aklımda cevapsız bir soru ? :) Ne işi vardı ki bir ineğin 4. katta .


17:13
Top