2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Soru Cevaplarla Hemoroid (Basur) Hastalığı ve Tedavisi
MAKALE #10020 © Yazan Prof.Dr.Sezai LEVENTOĞLU | Yayın Aralık 2012 | 7,086 Okuyucu
Hemoroid hastalığı nedir, açıklar mısınız?

Halk arasında basur ya da mayasıl olarak bilinen hemoroidal hastalık, normalde her insanda varolan anal kanaldaki yastıkçıkların dışarı doğru prolobe olması yani fıtıklaşması olarak kabul edilir. Bu yastıkçıklar anüsün daralmasına bağlı alarak o bölgede sıkışarak şişer, bunun sonucunda da kanamalara ve ağrıya neden olur. Bu hastalıkta ağrı ikinci plandadır, ilk bulgusu genellikle kanamadır.

Bu hastalığın önemi için neler söyleyebilirsiniz?


Hemoroidal hastalık, toplumumuzda veya dış ülkelerde çok sık rastlanan bir rahatsızlıktır. Yapılan bir araştırmaya göre, toplumun dörtte üçünde bu hastalığın görüldüğü fakat hemoroidal rahatsızlığı olan kişilerin ancak dörtte birinin hekime ulaştığı, dörtte ikisinin kendi içinde bu sorunu halledebildiği ortaya çıkmıştır. Çünkü hemoroidal hastalık grubu alevlenmeler ve iyileşme dönemleri gösterir. İyileşme döneminde kişi rahatladığını, bu şikayetlerinden tamamen kurtulduğunu hisseder ve doğal olarak doktora gitme ihtiyacı duymaz. Ancak kanama devam ederse, doktora gider. Hasta kanama ile geldiği zaman aksi ispat edilinceye kadar ilk akla gelecek şey, makat bölgesinde bir rektal kitle var mı, bu kitle tümoral bir lezyon mu, kanser mi gibi risklerdir. Eğer kanser ise, sonuçları çok daha vahim olabilir. Burada saha hekimlerinin, sağlık ocağında çalışan hekimlerin veya uzman hekimlerin dikkat etmesi gereken şey, böyle bir semptom ile polikliniğe başvuran, yani kanamalı bir lezyon ile gelen hastaya sadece şöyle bir bakıp “evet sizin hemoroidiniz var, şu ilaçları kullanın” demek tamamen yanlıştır. O hastanın rahatsızlığının mutlaka ve mutlaka bir rektal muayene veya bir endoskopik yöntem ile teyit edilmesi, bunun sonucunda hastaya “evet rektal bir kitleniz yok veya kanama yapacak başka bir rahatsızlığınız yok, hemoroid nedeni ile kanamanız var” diyebilmek gerekir.

Hemoroid hastalığının belirtileri nelerdir?


Hastalar, özellikle iç hemoroidli hastalar kanama şikayeti ile geliyorlar. Çünkü iç hemoroidlerde ağrı daha az sıklıkta görülüyor. Dış hemoroidler ise, alevlendiği, şiştiği, içinde kan pıhtısı biriktiği zaman hastalar ağrı şikayeti ile doktora başvuruyorlar. Zaten halk da bu konuda bilinçlenmiş diyebilirim, yani kanaması olur olmaz insanların ilk aklına gelen şey “acaba ben de tümör mü var veya kanser miyim” diye düşünüyor. Nadiren de kaşıntı ve o bölgede ıslaklık hissi şikayetleri ile geliyorlar.

Hemoroid hastalığında risk grupları var mıdır?

Bu hastalık genellikle ayakta iş yapan kişilerde görülür ve garson hastalığı olarak bilinir. Ayrıca, uzun süreli oturanlarda sık olarak karşımıza çıkar. Hamilelikte mevcut hemoroidin, karın içi basıncın artmasına bağlı olarak o yastıkçıkların dışarı doğru çıkma ihtimali daha da yükselir. Eğer hamilelik öncesinde buna benzer semptomlar var ise, hamilelik bu semptomları daha da arttırır. Bunun da nedeni; karın içindeki basınç artar ve bu basınç artışına bağlı olarak oradaki yastıkçıklar içeride durmayıp, dışarı doğru çıkma girişiminde bulunurlar.

Hastalığın nedenleri hakkında bilgi verir misiniz?


Hemoroidin oluşması için kabızlık önemli bir kolaylaştırıcı faktördür. İkinci olarak kişinin doğru bir beslenme alışkanlığının olmaması, üçüncü planda ise, tuvalet disiplinimizin olmaması geliyor. Burada şunu kastediyorum; sabahları genellikle günün telaşı içinde kahvaltı yapmayız, defekasyon ihtiyacımız gelse de erteleriz, çünkü zaman kısıtlıdır. Nasıl olsa bir ara yaparım diye düşünürüz. İş yerinde de insanların büyük bir kısmı büyük abdestini yapmak istemez, eve dönünce kendi tuvaletini kullanmayı ister. Doğal olarak defekasyon yapmanın normal ritmini kaçırırız. Eğer ritm kaçarsa, beslenme alışkanlığı da bozuksa, kişi kabız kalır. Kabız kalındığında ıkınmayla birlikte karın içi basınç artacak, yine o yastıkçıklar dışarı doğru çıkmaya çalışacaklardır. Bu hastalıktaki en büyük neden, karın içi basıncını artırmaktır. Bir başka neden olarak sigarayı söyleyebiliriz. Sigaranın burada önemi, solunum yollarında daralmaya neden olmasıdır, bronşit ya da kronik akciğer hastalığı yapmasıdır. Bunun sonucunda aşırı zorlu öksürme karın içinin basıncını yine artırır. Kişi, öksürdüğü zaman oradaki yastıkçıklar dışarı doğru çıkmaya çalışırlar. Bunun sonucunda da hemoroidal hastalık yine sık olarak görülür.

Hemoroid hastalığı şiddetine göre sınıflandırılabilir mi?

Esasında iki sınıflama var. Bu sınıflamalardan birincisi hemoroidlerin içeride veya dışarıda olmasına göre iç hemoroidler ve dış hemoroidler olarak, ikinci sınıflama ise, hastanın semptomlarına göre yapılır. Semptomlara göre yapılan sınıflama iç hemoroidler için kullanılır. İç hemoroidlerde evre 1'de sadece hemoroidal yastıkçıkların anal kanalın içine doğru çıktığını görürüz. Evre 2'de hasta büyük abdest yaptığında hemoroidal yastıkçıklar dışarı çıkıp, kendiliğinden içeri kaçar. Evre 3'de hasta büyük abdest yaptığı zaman, hemoroidal yastıkçıklar dışarı çıkar ve hasta bu yastıkçıkları kendi el yardımıyla içeri yerleştirir. Evre 4'de ise, büyük abdest sonrası bu yastıkçıklar tamamen dışarıdadır, hasta el yardımıyla dahi içeri itemez. Yani toplam 4 evre vardır.

Hastalığın tanı yöntemlerinden söz eder misiniz?


Hemoroidde tanı yöntemi son derece basittir. Öncelikle anal bölge ile ilgili fizik muayene yapılmalıdır. Parmak ile yapılan rektum muayenesi dediğimiz yöntemle anal kanalın içinin tamamen değerlendirilmesi gerekir. Proktoloji masasında yan yatar pozisyonda veya secde pozisyonunda anal kanalın değerlendirilmesi yapılır. İkinci tanı yöntemi endoskopik yöntemdir. Başka bir hastalık olup olmadığını tespit etmek için mutlaka endoskopik değerlendirme yapılmalıdır. Biz kliniğimizde daha çok rektoskopiyi kullanıyoruz. Rijit bir rektoskop yardımı ile (yaklaşık 30 cm'lik bir alettir bu) tüm anal kanal, rektum ve sigmoid kolonun görüntülenmesi yapılır. Anal kanaldan itibaren ilk 30 cm'lik kısmı görmemiz birtakım hastalıklardan hemoroidi ayırt etmemizde bize yardımcı olur. Muayeneden sonra hastaya hemoroidal bir hastalığınız vardır ya da yoktur diyebiliriz. Ayrıca, bu yöntemler hemoroidal hastalığın makattaki çatlak, kaşıntı ve benzeri bir benign anorektal hastalığın ayırıcı tanısını net olarak koymamızda fayda sağlar.

Hemoroid hastalığının tedavisinde ne yapılmalıdır?

Öncelikle hastaya tuvalet eğitimi verilmelidir. Toplumumuzun dörtte üçü dışkılama prensiplerini yani nasıl tuvalet yapılacağını bilmemektedir. Evet, hepimiz tuvalet yapıyoruz ama bunun zamanı, geçiştirilmemesi, ıkınmadan tuvalet yapabilme gibi birtakım disiplinlerin sağlanması gerekir. Yani insanlara nasıl bir defekasyon ile makat bölgesi hastalıklardan kurtulabileceklerini öğretiyoruz. Ayrıca, toplumumuzda hazır gıdalar çok popüler. Fast-food dediğimiz yiyecekler, kolalı, gazlı içecekler de sistemi agreve ediyor. Özetle ilk planda yapılması gereken tuvalet eğitimidir. Günlük her sabah, yataktan kalktıktan sonra nasıl elimizi, yüzümüzü yıkıyorsak aynı şekilde tuvalete gidip, en az bir 5 veya 10 dakika zaman ayırıp, büyük abdestiniz gelse de gelmese de ıkınmadan tuvaletinizi yapmaya çalışmalısınız. Şunu biliyoruz ki, 10 günün veya 14. günün sonunda hasta her sabah kalktıktan sonra rutin olarak aynı saatte büyük abdestini yapar hale geliyor. Böylece birikmeyen büyük abdest orada katılaşmıyor ve normal yumuşak kıvamda çıkıyor. Sertleştiği zaman ise orayı hırpalayarak, yırtarak çıkar. O nedenle ilk planda yapılması gereken defekasyon alışkanlığını hastalara öğretmek ve bu konuda hastaları eğitmektir.

İkinci olarak, her büyük abdest sonrası sıcak su banyoları yapılmalıdır. Hasta, her büyük abdestten sonra duşa girerek makat bölgesine telefon duşlarını 5-7 dakika tutup sıcak su banyosu yapmalıdır. Bu beş-on dakikalık sıcak su banyoları sayesinde hastaların %60-70'inde semptomatik olarak şikayetlerin gerilediği veya tamamen kaybolduğu bildirilmektedir.

Üçüncü aşama, diyettir. Hastalara diyet uygularken, günlük yaşantılarında uygulayabilecekleri bir diyet programı önerilmelidir. Mesela; her sabah saat 07.00-07.30'da düzenli olarak kahvaltı edilmeli, bu saatler geçiştirilmemelidir. Yine her sabah bir kahve fincanı sızma zeytinyağı ve altı-yedi tane taze doğal zeytin bir kasenin içine konularak, esmer ekmek veya kepek ekmeği batırarak yenilmelidir. Sızma zeytinyağının gerçekten barsaklar üzerine olumlu etkileri tespit edilmiştir. Sabahları bu şekilde kahvaltı edildikten sonra hastalara gün içinde en az 7-8 bardak su içmelerini tavsiye ediyoruz. Burada su, barsak sıvısını artırarak büyük abdestin yumuşak bir şekilde çıkmasını sağlayacaktır. Ayrıca, kafeinli ve kolalı içeceklerden ve çaydan uzak durmak gerekir.

Öğle yemeğinde ise, mutlaka bir kase çorba, sebze yemeği (özellikle kabak, semiz otu, ıspanak, lahana vb.) yanında bir kase yoğurt ya da bir tabakyeşil salata yenmelidir. Kırmızı et kesinlikle yasak olmamakla birlikte, yeterli miktarda alınmalı fakat ağırlıklı olarak kırmızı et ile beslenilmemelidir. Yeşil yapraklı bitkilerden ıspanak, pırasa, karnabahar, brokoli çok önemli besinler olup, yine kabızlığı engelleyici, defekasyonu düzenli olarak yapmamızı sağlayan bir rolleri vardır. Yemekten 1 saat sonra bir tane kabuklu elma yenilmelidir. Yine bu da posalı diyet içine girer ve büyük abdestin yumuşak bir şekilde çıkmasını sağlar. Akşam yemekleri genellikle geç saatlere bırakılmamalı, en geç saat 8'de yenilmelidir. Akşam yemeğinden bir saat sonra da bir tane kabuklu elma tavsiye ediyoruz. Bunun dışında yine kabuklu yiyeceklerden fındık, fıstık veya patlamış mısırı çerez olarak, aşırıya kaçmamak kaydı ile önerebiliriz hastalarımıza. Diyet olarak genelde posalı gıdalardan oluşan bu tarz bir beslenme şekli öneriyoruz. Fakat önerdiğimiz bu diyetin kalorisi yüksek olduğu için hastalarımızı hamurlu ve tatlı gıdalardan uzak durmaları konusunda uyarıyoruz. Aksi takdirde bu beslenme şekli ile aşırı kilo alma durumu ortaya çıkabilir.

Hemoroid hastalığının tedavisinde medikal tedavinin yeri nedir, bilgi verir misiniz?


Medikal tedavi iki aşamalıdır. Birincisi, çok yaygın olarak bilinen, o bölgeye sürülen krem, merhem, pomat, fitil gibi ilaçlar, ikinci kısmı ise, ağızdan alınan ilaçlardır. Şunu biliyoruz ki, o bölgeye fitil, krem, merhem veya benzeri ne uygulanırsa uygulansın sadece hastalığın yatışması sağlanmakta yani semptomlar geçiştirilmektedir. Onun için genellikle bir prensip olarak hastalarımızı o bölgeye herhangi bir krem, merhem vs. sürmemeleri konusunda en baştan uyarıyoruz ve böyle bir yöntemi kabul etmiyoruz. İkinci olarak, tedavide ağızdan alınacak ilaçlardan bahsedebiliriz. Genellikle kalsiyum dobeksilat ya da flavonoidler gibi etken maddeli ilaçlar kullanılmaktadır. Bunların içinden genellikle flavonoidler tercih edilmektedir. Ağızdan alınan bu ilaçların klinik çalışmalarda hemoroidal hastalığın semptomlarını geçirmede son derece etkili olduğu, %80-85'lere varan başarı oranları olduğu bildirilmiştir ki, biz de bu ilaçlarla aynı şekilde başarılar elde ettik. Bu ilaçlar vasküler paternin genişlemesini sağlayarak, yastıkçıkların sönmesine, orijinal haline gelmesinde etkili olurlar. Aynı zamanda eş zamanlı olarak kalp-damar cerrahisinde de kullanılmaktadırlar. Buradaki inflamasyonun geçiştirilmesini sağladığından ve damarları koruyucu etkisi olmasından kaynaklanmaktadır. Hastaya bir işlem uygulanacaksa, ondan önceki dönemde hastalığın evresinin gerilemesine ve daha optimum koşullarda müdahale etmemize olanak sağlar. Yani hastalığa agrevisyon gösterdiği akut dönemde, alevli dönemde müdahale edilmesi ile yatışmış dönemde müdahale edilmesi arasında çok önemli farklar olmaktadır. Bu ilaçlar konservatif yöntemlerin başarısını son derece artırmakla birlikte, ilaç tedavisi tek başına yeterli değildir, tedavinin bir parçasıdır. Mutlaka yardımcı yöntemlerle birlikte değerlendirilmelidir.

Hemoroid hastalığının cerrahi tedavisi zor mudur ve bu tedavi şekli kesin çözüm sağlar mı?

Her hemoroidi olan hasta cerrahi olmak zorunda değildir. Biz bu hastalığın %80'inine yakınını konservatif yöntemlerle yani mukozal fiksasyon metodları dediğimiz infrared, skleroterapi, band ligasyonu gibi yöntemlerle tamamen çözmüş durumdayız. Çok az bir hasta grubunda bu tarz yöntemlerden başarı sağlamayıp, cerrahiye gidilmektedir. Bu yöntemlerden infrared, band ligasyonu veya skleroterapi genellikle evre 1 ve ikinci hemoroidal hastalığı olan grupta ilaç tedavisi ve takiben sıcak su banyoları uygulanmaktadır. Band ligasyonu sık olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde anal yastıkçıkların normal yerine fikse edilmesi, yani aşağı doğru sarkan, prolabe olan yastığın yerine konulması şeklinde bir uygulama yapılmaktadır. Fikse edilmesi, bir bant aracılığı ile boğulması şeklindedir. Ve o band kendiliğinden düşer. İnfrared, lazer yöntemi olup, daha çok evre 1'de uygulanan bir yöntemdir. Skleroterapi ise, yine o bölgedeki hemoroidal yastığın köküne uygulanan bir ilaç enjeksiyonudur. Bunlar konservatif, cerrahi yapılmayan proktoloji laboratuarında ayaktan tedavi edilebilen hastalık gruplarıdır. Yani hastanın hiçbir şekilde hastanede yatmasına gerek yoktur, hastaya ek bir külfeti yoktur. Bu yöntemlerden sonra hastanın sadece dinlenmesi tavsiye edilir. Normal rutin işlerine ertesi gün dönebileceği ifade edilir ki, hastalar da akut olarak semptomların gerilediğini ifade ederler.

Mukozal fiksasyon yöntemlerinden bir sonuç alamadığımız ve cerrahi uygulamak zorunda olduğumuz hastalar ikinci grubu oluştururlar. Cerrahide Million Morgan yönteminden, Ferguson yöntemine kadar geleneksel bazı yöntemler vardır. Bunlar bilinen klasik yöntemler olup, ehil olmayan ellerde yapıldığı zaman son derece ağrılı ve komplikasyonlara son derece açık olan uygulamalardır. Cerrahi müdahalenin ağrılı olması, hastanın cerrahiden kaçmasına ve sonuçta hastalığın şiddetlenmesine neden olmaktadır. Hastalığı çok ilerlemiş vakalarda, hastanın hem iç hem de dış hemoroidinin varlığında cerrahi tedavi gerekebilir. Biz kliniğimizde cerrahi uygulamamız gereken hastalarda güncel yöntemleri tercih ediyoruz. Daha çok ağrıyı en aza indiren, ultrasonik dissektör, PPH stapler gibi yöntemleri uyguluyoruz. PPH stapler de hastayı bir gün yatırmak gerekiyor çünkü daha invazif bir işlemdir. Bir doku çıkartmanıza bağlı olarak bu hastalarda ağrı olabilir ama post-operatif 7.-8. günden sonra bu yöntemler arasında ağrı açısından herhangi bir üstünlük tespit edilmemiştir. Bizim en çok uyguladığımız yöntem, ultrasonik dissektör ile hemoroidektomi yöntemidir. Tabii mukozal fiksasyon yöntemlerinden başarı sağladığımız için hemoroidektomi yaptığımız hasta sayısının son derece azaldığını belirtmek isterim.

Cerrahi uygulama sonrasında hastalığın nüks etme sıklığı için neler söyleyebilirsiniz?

Evet, hastalık nüks edebiliyor. Her genel cerrahi uzmanı hemoroidal hastalığın ne olduğunu bilmek zorunda ve bunun tedavisini uygulayabilir, ancak bir genel cerrahi uzmanının proktoloji eğitimi almasında fayda var. Mukozal fiksasyon yöntemlerinin ne olduğunu, uygulanabilirliğini ve bu gelişmiş yeni teknolojilerin öğrenilmesi çok önemli. Yoksa bu hastalığın tedavisi geleneksel yöntemlerle yapıldığı zaman birtakım sıkıntılar ortaya çıkmaktadır ki, bunların en başında da nüks ihtimalinin yüksek olması gelmektedir. Gereksiz ameliyatlar uygulanması ve bunun sonucunda da aynı bölgeden hastalığın tekrar etmesi sözkonusu olabilir. Ya da hekimin dışında hastaya ait faktörler nedeniyle nüks görülebilir. Hastaya sadece cerrahi müdahale yapılmıştır, dışkılama eğitimi verilmemiştir, bir diyet protokolü önerilmemiştir. Hasta aynı şekilde beslenmesine devam etmektedir ve semptomları başka bir lokalizasyonla tekrar etmektedir.

Cerrahi tedavi sonrasında ortaya çıkabilecek komplikasyonlar nelerdir?

Cerrahi sonrasında ortaya çıkabilecek komplikasyonların başında, nüks gelir. Eğer uygun cerrahi yöntem seçilmez ve uygulanmazsa tekrar etme olasılığı vardır. İkinci olarak, eğer bu konuda ehil olmayan kişilerin elinde bir cerrahi yöntem uygulanırsa ki bu çok önemli, anal bölgede darlık meydana gelir. Yani serçe parmağın dahi giremeyeceği darlıkta bir anal kanal ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Onun için mutlaka hastaların cerrahını iyi seçmesi lazım. Darlık dışında üçüncü komplikasyon, o bölgede apse oluşmasıdır. Bu saydıklarım hep cerrahi komplikasyonlardır. Bunlardan kaçınabilmek için, bunları yapmamayı öğrenmek gerekir. O nedenle de hasta sirkülasyonu yüksek olan merkezlerin veya bu konuda deneyimli kişilerin yanında bir eğitim almakta fayda vardır.

Hemoroid hastalığından korunmak için neler yapılabilir?

Korunmak için öncelikle defekasyon alışkanlığı kazanmak gerekir. İkinci planda diyet gelir. Lifli, posalı yiyecekler, yeşil yapraklı sebzeler, kabuklu meyveler ile posa miktarının artırılması gerekir. Böylece büyük abdestin yumuşak bir şekilde çıkması sağlanır. Bunun dışında çay, kahve, kolalı içeceklerden uzak durulmalıdır. Ayrıca, günlük yaşantının verdiği stresten uzak durmak çok önemli bir noktadır. Çünkü stres, tamamen makat bölgesi hastalıkları ile paralel gider. Ayrıca, toplumsal olarak genellikle yapmadığımız spor konusuna da dikkat çekmek istiyorum. Basit, tempolu bir yürüyüş bile çok önemlidir veya yüzme bütün vücut fonksiyonları için çok iyi bir spordur. Ama yüzme sporu herkes için mümkün olmayabilir. Eğer düzenli olarak yüzebiliyorsanız, bu da kaslarınızın güçlenmesini, yine hemoroidal hastalık veya makat bölgesindeki hastalıklardan uzak durmanızı sağlar. Bunların dışında korunmada, günlük duş alımı yani kişisel hijyene dikkat etmek gerekir. Duş alımı da o bölge terlemeye müsait bir bölge olduğu için önem taşımaktadır. O bölgenin temizliği çok önemlidir ve günlük duşlarla da bunu destekleyebiliriz.

Özellikle hemoroidli hastalara düzenli beslenmelerini; kepek ekmek, bol meyve, sebze yemelerini, su içmelerini tavsiye ediyorum.. Tahriş yapıcı maddelerden, baharat, turşu ve alkolden uzak durmalarını öneriyorum. Bir kez daha düzenli olarak tuvalet alışkanlığı edinmeleri gerektiğini vurgulamakta yarar görüyorum. Büyük abdestlerini ıkınmadan yapmalıdırlar ve ağır yük kaldırmama, ağır bir şey itmeme gibi noktalara da dikkat etmeliler. Ayrıca, aşırı kilo almasınlar. Önemle şunu da vurgulamak istiyorum, hemoroidal hastalığı olanlar, özellikle bayan hastalar cerrahların büyük bir kısmı erkek diye ve makat bölgesinden muayene yapıldığı için sırf bu utanma duygusu nedeni ile muayene olmak istemiyorlar. Çünkü bu konuda toplumda çok yanlış bir imaj var, muayene şekli bile çoğu zaman alay konusu olabiliyor. Bunları hiç önemsemesinler, çünkü önemli olan hastalıklarıdır. Ve bu hastalığın da tedavisi olduğuna göre, mutlaka doktora gitsinler.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Soru Cevaplarla Hemoroid (Basur) Hastalığı ve Tedavisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Sezai LEVENTOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Sezai LEVENTOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Sezai LEVENTOĞLU Fotoğraf
Prof.Dr.Sezai LEVENTOĞLU
Ankara
Doktor "Genel Cerrahi"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Sezai LEVENTOĞLU'nun Yazıları
► Soru ve Cevaplarla Astım Prof.Dr.Cengiz KIRMAZ
► Soru ve Cevaplarla Geniz Eti (Adenoid) Prof.Dr.Enis Alpin GÜNERİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Soru Cevaplarla Hemoroid (Basur) Hastalığı ve Tedavisi' başlığıyla benzeşen toplam 55 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:55
Top