2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Özel Çocuklu Ailelerde Patoloji
MAKALE #10140 © Yazan Psk.Dnş.Tunahan UZUN | Yayın Aralık 2012 | 5,052 Okuyucu
İnsanlar doğum anından itibaren değişim ve gelişimin yanında yaşa bağlı olarak beklentilerini de oluştururlar. Çevre ve toplumunda etkisiyle, gelişen beklentilerini karşılamalarına göre de olumlu ya da olumsuz ruh benliklerini oluştururlar. Bu anlamda beklenti, ruh sağlığını belirleyen çok önemli bir etmendir.

Beklentileri oluşturan etmenlerde bireyin hayattaki rolleriyle birebir ilişkilidir. Her rolün gereksinim duyduğu beklentileri vardır. Bu gereksinimleri belirlemede de çevrenin etkisi büyüktür. Çünkü rollerin gerektirdiği beklentileri, çevre normları oluşturur. Ve bu normlar bireyin yaşına bağlı olarak oluşur ve gelişirler. Sonuç olarak bireylerin olumlu veya olumsuz ruh sağlığı durumlarını; beklentileri, beklentilerini; rolleri ve toplumsal normlar oluşturur. Bu durum günümüz dünyasında bireyin ruh sağlığını oluşturmada bağımsız olamadığını göstermektedir.


Toplumsal normlarımızdan biri de bireyin son ergenlik döneminden sonra, genç yetişkinlik döneminde hayatına yeni bir rol eklemeyi, ruhsal durumuna alıştırmaya başlamaktadır. Bu alıştırma dönemi, bireyin yeni bir rol üstlenmesiyle birlikte daha önceki denge durumunu dengesizliğe düşüreceği için önemlidir. Birey genç yetişkinlik dönemine kadar belirli sosyal roller edinmiştir. Bunlar abi, abla, kuzen, yeğen, kardeş, evlat, öğrenci, torun, arkadaş olmak gibi bazı rollerdir. Genç yetişkinlikte; toplumsal normları yaşına bağlı gelişen beklenti ve yaşının da oluşturduğu ruhsal doyum gibi değişik ihtiyaç ve etkenler sebebiyle, kişi kendini yeni bir role hazırlamaktadır. Bu rol, eş olma rolüdür. Ve yeni bir rol üstlenmeyle oluşacak dengesizlik durumuna uyum sağlayarak dengeye ulaşmak durumundadır. Aksi takdirde rolüne uyum sağlamayan her bireyin yaşadığı gibi evlilik sorunları kısa zamanda kendini göstermeye başlayacaktır.


Dengesizlik durumu; çocuklar yeni bir şey öğrendiklerinde oluşabileceği gibi, bireyin sosyal rollerine bir yenisini eklemesi durumunda da oluşabilir. Yani dengesizlik durumu kaçınılmaz ama atlatılması ve uyum sağlanması gereken bir durumdur.


Toplumun temel taşı olan ailenin yükümlü olduğu bir takım sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklardan belki de en önemlisi çocuğunun gelişim ve eğitimini desteklemektir. Çocuğun eğitim ve gelişimini destekleyerek onları hayata hazırlamak, özgüven ve özsaygılarının gelişiminde yardımcı olmak ailenin temel sorumluluklarındandır. Bunların yanında; aileler normal ve sağlıklı çocuk beklerken, hayatlarına farklı ya da özel eğitim gereksinimli bir çocuğun gelmesiyle denge durumundan dengesizlik durumuna düşerler. Beklentileri karşılanamaması ve yıkıma uğramaları sonucu aileler, birtakım psikolojik problemlerle karşı karşıya kalırlar.


Özel gereksinimli çocuğa sahip ebeveynlerin, akranlarına kıyasla çocuklarına karşı görev ve sorumlulukları daha ağır olmakta iken, bir taraftan da mevcut durumlarını kabullenmeleri için yaşamaları kaçınılmaz bir süreç gerekmektedir. Bu süreçte ebeveynlerin tepkileri genellikle benzerlik göstermektedir. Bu tepkiler; şok, inkar ve teşhise inanmama aşamalarından oluşmaktadır. Bu tepkileri daha sonra, öfke, suçluluk, depresyon, utanç, çocuğu reddetme ve hüzün izlemektedir. Ebeveynler çocuklarını kabul etmeden önce genellikle bu süreçlerden geçmek durumunda kalırlar.


Nitekim bu aileler, farklı süreçlerden geçmeleri ve daha ağır sorumluluk taşımaları sebebiyle diğer ailelere oranla daha hassas olabilmektedir. Bu hassasiyet sonucu kimi aileler ciddi ruhsal bozukluklar yaşayabilmekte ve bu sorumluluklarla mücadele edememe sonucu bunalımlar yaşayabilmektedir. Bu bunalımlar çeşitli kişilik bozukluklarına yol açabildiği gibi, kendini toplumdan soyutlama, özgüven zedelenmesi, özsaygı düşüklüğü gibi sonuçlara da yol açabilmektedir. Nitekim bunlar konuyla ilgili yapılan çalışmalarda mükerrer defa kanıtlanmıştır.


Toplumumuzda bu kişilerin özel eğitim gereksinimli çocuklarının destek eğitim alabileceği çeşitli kurum ve kuruluşlar vardır. Bu kurum ve kuruluşlar çocuklar için destek eğitim ve hizmetler yürütmekte, fakat aileler sistem içinde ihmal edilmektedir. Özel eğitim merkezlerinin psikolojik destek hizmet servisleri ailelerin bu ruhsal bozukluklarında yetersiz kalmakta veya yetişememektedir. Ülkemizde bu alanda; özel eğitim gereksinimli çocuğu olan ailelerin ruhsal durumlarını tarama amacıyla yapmış olduğum bir çalışmada (
Özel eğitim gereksinimli çocuğa sahip olan aileler ile diğer ailelerin ruhsal durumları arasındaki farkın incelenmesi. Uzun, T. 2010, Ondokuzmayıs Üniversitesi ) bu ailelerimizin ruhsal yıpranmışlıklarının, umutsuzluk, anksiyete ve depresyon puanlarının yüksek düzeyde olduğunu beklendiği üzere görmüş bulunmaktayım. Özel gereksinimli çocuğa sahip aileler, çocuğunun bu durumundan kendilerini de sorumlu veya suçlu görmeleri nedeniyle ya da karşılaşılan çeşitli olaylar sonucu birçok psiko-sosyal sorun yaşayabilmekte ve bunlarla başaçıkmakta güçlük yaşamaktadırlar. Toplumumuzun kanayan yaralarından birinin de bu durum olduğu göz önüne alındığında Psikolojik desteğe ulaşamayan veya tercih etmeyen bireylerin diş ağrısı ile yaşamaya çalışan bireylerden çok daha vahim durumda olduğu düşünülmekte ve bu ailelerin yaşam kalitelerinin ne denli düştüğü toplum tarafından da dikkat çekmektedir.

Tam bu noktada devreye; kişinin yaşam kalitesinin artmasında, ruhsal bütünlüğünün korunmasında önemli bir yeri olan sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesi ihtiyacı da dikkat çekmektedir. Sosyal destek sistemi; bireyin kendini güven içinde hisssettiği, olduğu gibi kabul edildiği, mutlu olduğu, sahiplenildiği ve yalnız olmadığı duygularının oluşmasına katkıda bulunabilecek ortamın veya kişilerin tasviridir. Bu anlamda sosyal destek sistemleri içerisine aile üyeleri, yakın akrabalar, eş, sevgili, öğretmen, komşu, yardım aldığı uzman, arkadaş ve zamanı birlikte geçirmekten hoşlandığı kişi veya aktiviteler girebilmektedir. Her insanın sosyal destek sistemine ihtiyacı olduğu gibi; özellikle özel gereksinimli çocuğa sahip olan ailelerin kendi sosyal destek sistemlerini güçlü tutmaları ve çocuklarının sosyal destek sistemlerini oluşturabilmeleri ailenin sosyal uyumunu artıracak, daha az yalnızlık ve umutsuzluk duygularının yaşanmasına katkıda bulunacaktır.


Uzm. Psk. Dan. Tunahan UZUN
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Özel Çocuklu Ailelerde Patoloji" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Tunahan UZUN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Tunahan UZUN'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Tunahan UZUN Fotoğraf
Psk.Dnş.Tunahan UZUN
Samsun (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi55 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Tunahan UZUN'un Makaleleri
► Çok Çocuklu Ailelerde Eğitim Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
► 2 Yaş Özel Bir Yaş Meral HASANDAYIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Özel Çocuklu Ailelerde Patoloji' başlığıyla benzeşen toplam 38 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke ve İlişki Eylül 2015
► Evlilikte Eş Seçimi Ağustos 2015
► Depresyon Kasım 2014
► Düşlenen Çocuk Mayıs 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:09
Top