2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ceza Çocuğu Aşağılar mı? Bir Pedagoga Cevap
MAKALE #10254 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ocak 2013 | 6,351 Okuyucu
Aynı zamanda bir fakültede ders de veren ünlü bir pedagog twetırda özetle şunları söylüyor:

“…Cezalandırılan çocuğun kişilik kaybı ceza alması ile değil, yetişkinin böylesi bir potansiyele sahip olduğunu bilmesi ile oluşur.

…Kişilik bozuklarının neredeyse tamamına yakını çocukluk döneminde yaşanılan anılardan oluşmaktadır.

…Cezalandırmak çocuğu aşağılamaktır. Aşağılanmışlık hissi kişilik gelişiminin önündeki en büyük engeldir.”



Bu sözler bir pedagoga, yani ünlü bir çocuk eğitimi uzmanına aittir. Bu arada pedagog demek aslında çocuk eğitimcisi demektir; sorun çözmeye namzet klinik bir meslek demek değildir. Tabi ki gerçekte böyledir. Ancak herkesin her şeyi -kendi asli işinden bile- çok daha iyi bildiği ülkemiz pratiğinde öyle değildir.

O yüzden alanla ilgili eğitimsel nitelikli genel bir şeyler söylerken bunların özelde her çocuğa ne derece uyduğu hususu ve teorinin her zaman pratikle örtüşmeyebildiği noktası gözlerden kaçabilmektedir.

Bu bağlamda hemen belirteyim ki yukarıdaki sözlerin içerdiği mesajlar psikoloji biliminin en temel verilerine dahi terstir; yani bilimsel değildir. Ayrıca pratik - klinik gözlem bulgularıyla da çelişmektedir. Söz konusu yöntemin tamamen bilimsel bir yaklaşımla kullanılması halinde adeta sihirli değişimler yaratabildiğini yüzlerce kere gözlemlemiş deneyimli bir hastane psikoloğu - klinisyen olarak söylüyorum bunları.

Kaldı ki her yaklaşımın az veya çok (en azından yüzeysel bakınca) olumsuz gibi gözüken yanları olabilir. Önemli olan asıl hedeflenen etkinin yan etkiden çok daha büyük değişimler yaratabilmesidir. Esas olan saçları döküyor diye bir kanser hastası için hayati öneme sahip olan kemoterapi tedavisini boş ve anlamsız gibi lanse etmemektir. Ancak şunu yüzde yüz emin olarak söylüyorum ki doğru uygulanmış bir ödül - ceza sisteminin en ufak bir sakıncası bulunmamaktadır.

Doğru uygulanmış cezanın bir çok mühim ayrıntısı olmakla birlikte en temel iki yönünden birisi çocuğun kişiliğinin bütününü değil; sadece ilgili davranışı hedef alması ve bu cezanın mahrum bırakmak şeklinde olmasıdır. Kişiliği değil sorunlu davranışı hedef alan ve sadece mahrum bırakmak şeklinde işleyen bir cezanın aşağılayıcı nasıl bir yönü olabilir! Zaten ebeynler çocuklarını bazı şeylerden bir biçimde mahrum bırakmıyorlar mı! Hiç alakası olmadığı halde -olur da aşağılanırlar diye- her dediklerini yapıyorlar mı ya da yapmaları mı gerekiyor! Hatta hiç mahrum bırakmamak psikolojik açıdan doğru bulunmayan bir yaklaşım ve tutum biçimi değil midir!

Hep söylüyorum; bu alan kişisel görüşlerin, şahsi deneyimlerin ve subjektif değer yargılarının kolaylıkla “bilimsel gerçeklermiş gibi” empoze edilebildiği yani çivisi çıkık bir alandır.

Çünkü bu alan uzmanların ağızlarından çıkan her sözün bilimin kesinleşmiş gerçekleriymiş gibi algılandığı, hele hele bunlar ünlü ve medyatik birilerinin ağzından çıkmış ise daha da kuvvetli bir biçimde hüsnü kabul gördüğü bir sahadır.

BİLİM NE SÖYLER PEKİ

Davranışlarda ödül ve ceza konusu en temel psikoloji kitaplarında, hatta eğitim fakültelerinde okutulan en temel öğrenme psikolojisi ders kitaplarında dahi yer alır. Ceza bir davranışın gerek yapılma olasılığını gerekse yapılış sıklığını azaltır. Öğrenmede ve davranışlarda pekiştirecler, pekiştirme tarifeleri ve sönme gibi en temel psikoloji kavramlarını bilen herkes bu gerçekleri de bilir.

Eğitim arabalardaki gaz, ödül ve ceza da frendir. İkisi birlikte çalışırsa araba yol alır. Ödülsüz - cezasız çocuk yetiştirmek frensiz araba kullanmaya benzer. Araba yolunda gittiği sürece problem olmayabilir. Ancak bu eksiklik durmanız gerektiğinde ölümcül kazalara neden olur. Sorun cezada değil; cezanın ne ve nasıl olduğundadır.

Aslında bu kişilerin ödül ve cezaya karşı olması bu yöntemi manevi eğitime yani fıtri dedikleri sisteme alternatif gibi algılamaları yüzündendir. Oysa ödül - ceza manevi eğitime bir alternatif değildir; bilakis eğitimi destekleyen ve onunla eksik kalan yönleri tamamlayan bir yöntemdir. Ödülsüz ve cezasız bir eğitimin ancak adı eğitim olur lakin sonuçları asla olmaz. Tüm eğitim kurumlarındaki karne gerçeği, iyi not ve kötü not uygulaması eğitimde ödülün ve cezanın ne derece önemli olduğunu gösterir. Karnesiz ve notsuz bir eğitim sistemi okul için ne ise ödülsüz ve cezasız bir çocuk yetiştirme sistemi de aile için odur!

ÖDÜLSÜZ VE CEZASIZ BİR MANEVİ EĞİTİM

Diyelim ki çocuğunuz henüz beş - altı - yedi - sekiz yaşında. Ödül ve cezayi frenk işi görüyor; fıtri olan bu zannederek sadece manevi eğitimi önemsiyorsunuz. Bu arada çocuğunuz yalan söylüyor yahut her istediğini bağırıp çağırarak elde ediyor. Veya ders çalışmıyor ya da televizyon başından bir türlü kalkmak bilmiyor. Ne yapacaksınız bu durumda? Dinen (ve yaşı gereği) haram olmayan bu davranışlar için günah mı diyeceksiniz! Böylece o yaştaki çocukların dinen masum olduklarını bile bile yok mu sayacaksınız! Ya da tövbe diye açık bir kapı bulunduğunu görmezden gelecek, Allah'ın affedebileceği gibi gerçeklere sırt dönecek, ev ortamındaki her olumsuz davranışını ya sevap ya günah kategorosine sokarak - abartarak mı yansıtacaksınız çocuğa! Gerçeği olduğu gibi anlattığınızda, sözgelimi, "Yavrum bu davranış dinen yanlış ama Allah affedebilir" vs. dediğinizde bu dinsel telkin bazlı eğitim çocuğun o anki davranışsal sorunlarında ne kadar tesirli olacaktır!

En önemlisi de abarttığınızda ve gerçekleri bilerek çarpıttığınızda (ki böyle bir durumda buna kesinlikle mecbur kalacaksınızdır) bu dinen ne kadar uygun bir eğitim olacaktır! Peki daha ufacık yaşta bile bazı davranış hatalarını din adına abartılı bir biçimde kullanmanın ve çocukları sürekli dini nitelikli keskin tehdit sağanağı altında ıslatmanın çocukların bilinç altlarını nasıl bir din ve değerler algısı ile dolduracaktır; bunu hiç düşünüyor muyuz! Kaldı ki sevap ve günah motiflerini kullanmak da bir çeşit ödül - ceza değil midir! Yaş itibariyle dinden henüz muaf / masum olan çocukları reşit hale gelmiş yetişkinleri ilgilendiren yükümlülüklere katı bir yaklaşımla muhatap kılmak onları -en fazla- harçlıktan ya da tv. izlemektem mahrum bırakmak şeklinde olan ödül ve ceza sisteminden nasıl daha fazla pedagojik olabilir!
.
Ödül ve cezasız çocuk büyütmek ebeveynleri ruhen yorar, kızmak, hakaret, dayak türünden daha aşağılayıcı yaklaşımlara mecbur hale getirir. Ruh davranışlarla kalıba girer. Askerlikteki nöbet vb. uygulamalar ruhu davranışlar yoluyla eğitme çalışmasıdır. Davranışları kurallara uyma egzersizleri kalıba sokar. Kuralları işleten ise ödül ve cezadır. Ödül ve cezenın olmadığı yerde kurallardan söz edilemez. Kurallara uymayan her çocuğun içindeki masum duygular zamanla tüm eğilimlerini belirleyen taşkın bir nehre dönüşür. Ayrıca ödül ve ceza olmadığı için kuralsız yetişen çocuklar büyüdüklerinde kural gerektiren her ortama (örneğin sabit bir işe veya evliliğe vb) adapte olamaz, hemen sıkılarak havlu atmayı tercih eder hale gelirler. "Evliliğin gereklerine göre davranmalıyım, bu benim görevim, bu işin kuralı böyle" diyemezler. Evlilikte sabırlı olunması gerektiğini manevi eğitim söyler, ancak bunu içselleştirerek kolaylaştıran ya da eğreti kılarak pratikte imkansız hale getiren ödül ve ceza sistemidir. Bu olmadığında, sadece sabırlı olunması gerektiğini bilmekle sabırlı olabilmek kolay kolay mümkün olmaz.
.
Duygu bazlı değil, kural odaklı bir zihin inşası için gerekli olan kuralları içselleştiren tek şey sağlıklı olarak uygulanmış ödüller ve cezalardır. İçselleştirilen kurallar duygulara takılmadan yaşamayı öğretir. Bu, şiddete yol açan öfke kontrolünün bile en temel adımı, adeta ilk düğmesidir. Aksi ise bizde olduğu üzere duygu bazlı yaşamı yerleştirir, insanları gece - gündüz hisleriyle yatıp kalkan (adeta "duygu manyağı" diyebileceğimiz) takıntılı kişiliklere dönüştürür. (Sözkonusu sakat anlayışı inşa eden diğer güçlü bir neden de kulaktan dolma bilgilerle ve/veya ampirik bulgularla toplumların bilinçaltlarını kurgulayan / zehirleyen (bu konuyu müstakil olarak ele alan bir makalem mevcuttur) NLP, Kişisel Gelişim, Yaşam Koçluğu türü -çoğu- gayr-i bilimsel olan uygulamalar ile en temel mesleki gerçeklerden bile haberi olmayan, fakülteyi -zaten devam zorunluluğu olmayan derslerde- partnerleriyle yahut dostlarıyla cafe içlerinde ya da ağaç altlarında sohbet ederek bitirmiş olduğunu zannettiğim bir kısım meslek elemanlarıdır). Kuralsızlığın kural olduğu bir yerde inşa olan böylesi sakat bir anlayış, "Seviyorum - iyi - yaklaş; soğudum - kötü - uzaklaş" anlayışını besler. Bu anlayış, "Mutluyum - yapıyorum - tamam; canım sıkıldı - olmuyor - eyvallah" şeklinde değişik daha bir sürü kolla hayatımızı kuşatan sinsi bir psikolojik zehirdir.
.
Kurallı çocuk yetiştirmeye en iyi örnek batı, özellikle de Almanya'dır. Bu onların futbol maçlarına bile sirayet etmiştir. 3 - 0 önde de geride de olsalar disiplinli ve kurallı oynamaları hiç değişmez. Maçı baştan sona aynı tempoda götürürler. Çünkü bunu kendi görevleri yani temel kural olarak görürler. Bu anlayış onlarda içselleşmiştir. Biz ise bir anlık heyecanla 2 - 0 öne geçebilir, ancak -düşen duygu yoğunluğu neticesinde- peş peşe gelen 3 golle maçı bir anda kaybedebiliriz. Bu deli gibi seviyorum diyerek kurulan nice evliliklerin en geç bir - iki sene sonra artık nefret ediyorum diye bitirilmesine ne kadar da benziyor değil mi!

SORUN CEZADA DEĞİL, HATALI UYGULANMASINDA

Siz (ilgili pedagogun şahsını tenzih ediyorum, genel söylüyorum) uzman olarak yıllardır onca mesleki uygulama yapar, hatta kitap yazar, seminerler verir lakin cezanın nasıl olması gerektiği meselesine iki kelime ile bile değinmezseniz ortaya çıkacak keyfi ve yalan yanlış ceza uygulamalarına bakmak, sonra da böyle ceza olmaz demek, akabinde de “sırf içinizde uyanan nahoş duyguları baz alarak” cezaya karşı tavır almak zorunda kalırsınız.

Ceza denince hapis ya da kırbaç cezasını algılayan bir kısım uzmanlar lafla peynir gemisi yürütmeye çalışan, böylece çocukla kısa sürede yüz göz haline gelen ebeveynler doğurdu. Bir mesleğe sahip olmak her şeyden önce son derece güçlü bir duyarlılığa ve mesuliyet duygusuna sahip olmayı da gerekli kılar.

Evet davranışlarda ödülün ve cezanın önemi bilimseldir. Bu ayrıca fıtri bir hakikattir de. Cennet ve cehennem de ödül ve ceza sistemidir çünkü. Allah dahi biz kullarını sonsuz bir ödül olan cennet ile ve yine sonsuz bir ceza olan cehennem telkinleriyle terbiye eder.

Bu biz aklı olgunlaşmış, değer yargıları çoktan oturmuş, hatta ömrünün en az 20 senesi eğitim yuvalarında geçmiş koca koca insanlarda bile böyle olacak ama “id” dediğimiz temel dürtüleri ve duyguları daha baskın olan çocuklarda olmayacak! Onları sadece eğitmekle terbiye edeceğiz…

Madem genelde eğitim, özelde ise manevi eğitim yeterli geliyor o halde Allah neden -haşa- böyle bir ödül ve ceza sistemi gereği duyuyor! Çünkü “O” kudreti sonsuz söz konusu insan olduğunda manevi de dahil hiçbir eğitimin tek başına yüzde yüz yeterli olmadığını biliyor.

Eğitim tek başına köpek, fil, at gibi gibi bir kısım hayvanlarda yüzde yüz sonuç verir ancak.

Sayın pedagog, "Çocuğu cezalandırmak…" diyor. Oysa cezada çocuk cezalandırılmaz, davranışı cezalandırılır.

Buradan rica ediyorum: Lütfen kendi kişisel algılarımızı ve subjektif yargılarımızı bilim diye sunmayalım... Çünkü ağzımızdan keyfice çıkan her cümle bilimsel bir gerçekmiş gibi kabul görüyor (çünkü insanlar ne duyduklarından çok kimin söylediğine önem veriyor) algı inşa ediyor, haliyle de çocuklara ilişkin hayati yaklaşımları kodluyor.

Ödülsüz - cezasız çocuk yetiştirmek frensiz araba kullanmaya benzer. Tekrar ediyorum; sorun cezada değil cezanın ne ve nasıl olduğundadır.

Tekrar ediyorum; ceza denince hapis ya da kırbaç cezasını algılayan uzmanlar lafla peynir gemisi yürütmeye çalışan ebeveynler doğurmuştur.

Uzmanlar her türlü sorunların -bilakis azalması gerekirken- neden uzman sayısı ile paralel arttığı meselesi üzerine durup iyice düşünmelilerdir. Bunun vakti gelmiştir, hatta geçmektedir bile…

Yine sayın aynı pedagog, “His…” diyor. Oysa en temel psikoloji ilkesine göre hisler bir duygu biçimidir; duygular ise çoğu irrasyonel olan duygulardır. Dolayısı ile tek başına gelişime engel olduğunu söylemek bilimsel değil; subjektif ve abartılı bir genellemedir.

Hepimiz pedagogların vs. hiç olmadığı yerlerde – yörelerde – dönemlerde cezanın ve en ala hislerin potasında adeta bir hamur gibi yoğrularak büyütüldük. Hangimizin hangi yönü patolojik ölçüde geri kaldı. Asıl böyle bir ön kabul insana yapılan hakarettir.

Ödül ve ceza aşağılıyor demek farkında olmadan -haşa- Allah insanı cennet ve cehennemle terbiye ederek aşağılıyor demektir.

Niyetimizin bu olmaması inanç noktasında bizi şirkten yahut küfürden elbette ki korur.

Lakin bilimsel gerçeklermiş gibi sunulan bu tür subjektif öneriler çocuklarımızı ve ebeveynlerinin laf - söz değirmeninde dönüp durmaktan bitap düşen ruhlarını korumuyor ne yazık ki…

"Çocukları bilinçli bir amaçla ve disiplinli bir metotla mahrum bırakmak demek olan ceza değil; markette gezerken canının istediğini alamayan babasının yaşadığı iç parçalayıcı mahcubiyet ve bunu gördükleri halde pizza yiyebilen medeni bir dünya ile karnı tok olarak uyuyabilen bir müslüman toplum yaralar"

Psikolog
İzzet Güllü

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ceza Çocuğu Aşağılar mı? Bir Pedagoga Cevap" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     12 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Fiziksel Ceza Çocuğu Nasıl Etkiler Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Biblioterapi ve İyi Bir Cevap Psk.İzzet GÜLLÜ
► Cevap Şıklarına Sıkışmış Hayaller Psk.Bengü TOROSLUOĞLU
► Ailenin Cinsellikle İlgili Sorularına Ne Cevap Veririz? Psk.İlayda ÇEVİRİCİ YENİGÜN
► Ödül ve Ceza Psk.Dnş.Banu KAYIK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Ceza Çocuğu Aşağılar mı? Bir Pedagoga Cevap' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:04
Top