2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kısırlığın Teşhis Edilmesi İçin Gerekli Muayene ve Testler
MAKALE #1034 © Yazan Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK | Yayın Mayıs 2008 | 137,413 Okuyucu ÇOK OKUNUYOR
A- Doktor ile ilk görüşme

Çocuk sahibi olmak isteyen ama olamayan çiftin öncelikle bu durumun nedenini bilmesi ve anlaması gerekir. Tedaviden daha önemlisi kısırlığa neden olan sorunu bulmaktır. Diğer tıbbi uygulamalarda olduğu gibi kısırlık tedavisinde de, eğer çift sorunun kaynağını öğrenebilmiş, anlamış ise uygulanacak tedaviye de etkili bir şekilde katılabilir ve bu da tedavinin başarı şansını yani çocuk sahibi olma şansını arttırır. Bir çok çift kısırlık merkezlerine başvuruyor, hiçbir bilgi verilmeden masraflı ve yorucu tedavilere başlanıyor ve sonuçta hem çocuk sahibi olmak isteyen çift zarara uğruyor, kısırlığa neden olan faktörü öğrenemiyor, hem de çocuk sahibi olamadan tedaviyi bırakıyor.

Önceliğiniz sorununuzla ilgili , yani kısırlığın nedeni ile ilgili görüştüğünüz hekimden doğru ve sağlıklı bilgileri almak olmalı. Tabii ki doktorun ize bilgi verebilmesi için, öncelikle sizinle detaylı bir şekilde konuşması,size bazı sorular yöneltmesi ve sonrasında bazı tahlilleri yaptırması gerekecektir.

Doktorunuz size, evliliğiniz,alışkanlıklarınız , kadının adet düzeni, varsa daha önceki gebelikleri, daha önce spiral ya da doğum kontrol hapı gibi herhangi bir yöntemle korunup korunmadığınız, daha önce herhangi bir kadın hastalığından ötürü hastanede yatıp yatmadığı, geçirdiği ameliyatlar, erkeğin geçirdiği ameliyatlar , hem erkeğin hem kadının başka bir sağlık sorunu olp olmadığı, cinsel beraberlik sıklığınız, daha önce kısırlık tedavisi alıp almadığınızla ilişkili bir takım sorular yöneltecektir. Bu sorularla doktorunuz kısırlığın olası nedenlerini anlamaya çalışacaktır. Dolayısıyla bu soruların tümüne eksiksiz ve tam cevap vermek gerekir. Kısırlığa neden olan sorunu anlamaya yönelik olan bu sorulara eksiksiz cevap verebilmesi için çiftler , jinekologa beraberce gitmelidir. Tek başına kadın ya da tek başına erkek doktor ile görüşmeye giderse , ilk görüşme sağlıklı olmayacaktır. Ayrıca daha önce herhangi bir nedenle yaptırdığınız tahliller, kısırlık tedavisi raporları, herhangi bir nedenle kullandığınız ilaçların kutuları, ameliyat raporu gibi belgeleri yanınızda hazır bulundurmalı ve doktorunuz istediğinde ona sunabilmelisiniz.

Sorunun hızla teşhis edilebilmesi ve uygun tedaviden faydalanmanız için doktorunuzla yapacağınız ilk görüşmeyi önemsemelisiniz. Sorulardan sıkılmamalı , utanmamalı, doğru ve tam bilgiler sunmaya gayret etmelisiniz.

Cinsel Beraberlik Sıklığı

Gebelik elde edebilmek için çiftlerin, ortalama haftada 3 kez yani günaşırı beraber olması gerekir. Bundan daha seyrek beraberliklerde gebe kalma şansı azalır. Çünkü yumurtlama ile atılan yumurta hücresinin döllenebilir olma süresi 48 saattir . Haftada bir kez beraber olan bir çiftin yumurta hücresinin canlılığını koruduğu 48 saatlik dönemi yakalaması zorlaşır. Haftada 3 kezden daha sık beraberliklerde ise menideki kaliteli spermlerin sayısı azalmaktadır, yani gebelik şansı azalmaktadır. Bu nedenle çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için en uygunu haftada 3 kez düzenli cinsel beraberlikte bulunmaktır.

B- İlk Muayene

Doktorlar için muayene, hastayı ve hastalığını anlamak için bir rehber, en önemli yardımcı ve yol göstericidir. Kısırlıkla ilişkili birçok neden daha ilk muayene sırasında saptanabilir. Hastalar açısından bakınca hemen hemen tüm muayene yöntemleri kolaylıkla katlanılabilirdir. Bir akciğer muayenesi, bir kalp muayenesi hemen hemen hiçkimsede bir “stres” yaratmaz.

İşte bu noktada jinekolojik muayene diğer tüm muayenelerden ayrılmaktadır.Jinekologlar için kadının hasta olarak muayenesi, onun hastalığını, sorunlarını anlamada ve tedavi yöntemlerini şekillendirmede hayati önem taşımaktadır. Oysa birçok kadın için jinekolojik muayene çok büyük bir stres oluşturuyor.Bunun için kadınları suçlamak tabii ki mümkün değil.

Muayene stresini hafifletilmesinin tek çözümü kadının beyninde yer almakta. Herşeyden önce tüm kadınlar bilmeli ki, jinekolojik muayene kadın hastalıklarını anlamamızda biz hekimler için ne kadar önemliyse, çocuk sahibi olmak isteyen kadın için de o kadar yaşamsaldır.

Muayene olmamak bir avantaj değil, bir baştan savmadır. Muayeneyi bir kabus olarak gören ve reddeden kadın, en ucuz ve en çok bilgi veren bir hastalık teşhis yönteminden mahrum kalmış olmaktadır.

Herşeyden önce kadın hekime gelmeden sakin olmalı, kendi sağlığı için muayenenin şart olduğunu hatırlamalı, kendi kendisine bu konuda telkinde bulunmalıdır.

Muayene olmadan önce bilinmesi gerekenler

Birinci kural ; çocuk isteği acil bir durum olmadığı için muayeneye terecihen adetin bittiğinin hemen ertesinde gidilmelidir. Bu dönem, eğer varsa tüm kadın hastalıklarının en rahat teşhis edildiği , ihtiyaç duyulursa ek muayene ve laboratuar incelemelerinin yapılabildiği dönemdir.

Kendi deneyimlerimizde görüyoruz ki birçok kadın muayene öncesi hazneyi duşla yıkamakta. Bu, hem kadın sağlığı açısından zararlı, hem de hazneye ait akıntıları görmemizi engelleyen yanlış bir uygulamadır. Muayeneye gidileceği zaman ve diğer tüm zamanlarda haznenin içini yıkamaktan tüm kadınlar kaçınmalıdır.

İster hastalığı olsun , ister kontrol için gelmiş olsun her kadın muayeneye geldiği gün rahat giyinip soyunabileceği giysileri tercih etmeli, yanında yedek ped bulundurmalıdır.

Evli yada partneri ile beraber yaşayan hanımlara muayene günü eşleri / partnerleri eşlik etmelidirler. Unutulmamalıdır ki neredeyse tüm kadın hastalıklarında tedavinin bir basamağını partnere yönelik tavsiyeler hatta tedaviler oluşturur. Sizi muayene edecek hekim eşinizle/partnerinizle bu nedenle konuşmak ve belki onu tedavi etmek isteyebilir.
Öte yandan çocuk isteği için jinekologa başvurduğunuzda , doktorunuz hem erkekle hem kadınla ilgili bir çok konuda bilgi almak isteyecektir.

Muayene sonrası olası kan ve idrar tahlilleri yapılabileceğinden muayeneye aç olarak gidilmelidir. Gece yatarken yemek yenir ve sabah mümkünse hiçbirşey yiyip içmeden muayeneye gidilir.

Sosyal güvencesi olan hanımlar, mutlaka sevk, sağlık karnesi , özel sağlık sigortası muayene kağıdı gibi belgelerini yanlarında bulundurmalı; ücretli muayene olacak hanımlar daha ileri tetkiklere ihtiyaç olabileceğini düşünüp hazırlıklı olmalıdırlar.

Muayene aşamaları

İlk aşamada kadın hekime şikayetlerini anlatmalıdır. Bundan sonra hekimin hastalığıyla ilgili olan ve diğer sağlık sorularına eksiksiz ve doğru cevaplar vermelidir. Şikayetleriniz dışında doktorunuzun size yönelteceği üreme sisteminizle ve genel sağlıkla ilgili sorular şikyetlerinizin nedenini doğru tespit etmeye yöneliktir. Size hastalığınız ile ilgisi yokmuş gibi gelen bu sorular, biz hekimler için bulmacanın parçaları gibidir.Bu nedenle sizi, şikayetleriniz ile ilgisizmiş gibi görünen sorular şaşırtmamalı.

Muayene için masaya uzanınca bacaklarını yerleştirdikten sonra ellerini göğüs üzerinde birleştirmeli ve hekimin verdiği talimatlara uymalıdır.

Usulüne uygun yapılan bir muayene asla ağrı ve sancı yaratmaz ve kısa sürer. Ancak kendi deneyimlerimizde görüyoruz ki, hasta ne kadar kendini sıkar ve stres yaşarsa muayene de o kadar zor ve ağrılı olmakta, o kadar uzamaktadır.

Bu kısır döngüyü kırmanın tek yolu hastanın rahatlaması, muayene sırasında sakin olmaya çalışmasıdır.

Muayenenin ikinci aşamasında hekim hazne içine daha rahat görebilmek için metal ya da plastik muayene aracını yani spekulumu yerleştirir. Bu esnada masadaki hanım, spekuluma ait soğukluğu hissedecektir. Bu esnada refleks olarak kasılsa da tekrar rahatlamalı ve kendisini serbest bırakmalı, hekimin direktiflerine kendi sağlığı için bilinçli bir şekilde uymaya çalışmalıdır. Bu aşamada doktorunuz haznedeki akıntıları, rahim ağzının normal görünümde olup olmadığını değerlendirir.

Muayenenin üçüncü aşamasında hekim muayene aracını hazneden çıkarır.Sağ elinin ilk iki parmağını hazneye yerleştirecek, sol elini de hastanın karnı üzerine yerleştirecektir. Bu yolla rahim, yumurtalıklar , ve tüpleri ; eğer varsa bunlara ait varsa myom, kist gibi hastalıkları değerlendirecektir. Eğer kadın kendini sıkarsa , karnını şişirir ya da ıkınırsa bu hastalıkları değerlendirmek imkansız olacaktır.

Bütün bu aşamalardan sonra muayene sona erer .Hastayla kurulan sağlıklı bir dialog ve arkasından rahat bir muayeneden sonra kadın hastalıklarının %80’i diğer hiçbir muayene ve tetkike gerek kalmadan çözülebilmektedir. Bir çok kısırlık nedeni de ilk muayene ile saptanabilmektedir.

Bu kolaylıktan yararlanabilmek için, zor da olsa her kadın kendini jinekolojik muayene konusunda hazırlamalı , muayene konusunda önyargılardan ve kulaktan dolma yanlış bilgilerden kendini arındırmalıdır. Bilgili ellerde yapılmış muayenenin , kendi sağlık sorunlarının aydınlatılması için bir fırsat olduğunu düşünmeli, kendini bu nimetten mahrum bırakmamalıdır.

Bütün bu çabaların kendi sağlığı için olduğunu her kadın bilmeli ve inanmalıdır.

C- Başlangıç Tahlilleri

Kısırlık merkezinde doktorunuzla yapılan ilk görüşmeden, bilgi alışverişinden ve ilk muayeneden sonra , doktorunuz kısırlığın nedenini ortaya koymak için birtakım tahliller yapacaktır.

Kısırlık açısından kadının yaşının önemli olduğunu söylemiştik. Kadın yaşlandıkça yumurta hücrelerinin sayısı azalıyor ve yumurtlama düzeni bozuluyordu. Bu tahlillerden ilki, kadının yumurtalıklarının , yumurta hücresi geliştirme yeteneğinin ne durumda olduğunu, yaşlanıp yaşlanmadıklarını anlamak için yapılan hormon testleridir. Kadının adetinin başlangıcından itibaren 2.günü ya da 3. günü folikül üreten hormon (FSH), luteinleştiren hormon (LH), östrojen ve progesterondan oluşan bir grup hormonun kandaki düzeyleri incelenir.

1- Adetin başlangıcında yapılan FSH testi:

Üreme fizyolojisi bölümünde yumurtlamaya yardım eden iki temel hormondan bahsetmiştik. Bu bölümdeki bilgileri tekrar hatırlayalım. Hipofiz bezi dediğimiz beyin yarıkları arasına yerleşmiş minik bir bez yumurtalıkların, yumurta hücresi geliştirme işlevini düzenler ve bu nedenle üreme sisteminin ‘orkestra şefi’ olarak adlandırılır. Hipofizden salınan 2 temel hormon , yumurtalıklarda yumurta hücresi gelişimini, östrojen ve progesteron üretilip kana salınmasını , normal adet kanamasını , gebeliğin oluşumunu ve devamını sağlar.

Bu iki hormon “luteinizan hormon (kısaca LH) ” ve “folikül geliştiren hormon (kısaca FSH) ” dur. LH ve FSH ‘ nın hipofizden üretilip kana verilmesinde herhangi bir nedenle bir aksaklık oluşursa bunun sonucu, tüm kadın üreme sisteminin çalışmasının bozulmasıdır. Demek ki kadın üreme sisteminin düzenli ve sağlıklı çalışmasını sağlayan üç temel çark var:

Hipotalamus (hipofizin çalışmasını düzenler)® Hipofiz(yumurtalıkların yumurta hücresi üretimini düzenler)® Yumurtalıklar® yumurta hücresi geliştirir, Östrojen ve progesteron üretir.

Yumurta hücrelerinin gelişimini esas sağlayan hormon hipofizden üretilen FSH’dır. LH ise yumurtlamadan sorumludur.

Hipofizin yumurta hücresi gelişimini nasıl sağladığını açıklayabilmek için bir örnek verelim.
Farzedin ki çocuğunuz ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve derslerini güzelce çalışıyor. Bu durumda ona sık sık ders çalış demek, görevlerini hatırlatmak zorunda kalmazsınız. Ama ödevlerini ve derslerini ihmal etmeye başlarsa ona yüksek sesle ve sık sık derslerini ihmal etme demek durumundakalırsınız. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi eğer yumurtalıklar düzgün çalışıyor ve düzenli olarak yumurta hücresi geliştirebiliyorsa, hipofiz de normal miktarda FHS üretir. Ama yumurtalıklar yaşlanmışsa, artık normal yumurta hücresi geliştiremiyorsa , hipofizden kana yüksek miktarda FSH salgılanır. Amaç, tıpkı çocuğunu daha yüksek sesle uyaran anne örneğimizdeki gibi, yumurtalıkları daha fazla uyarmak, yumurta hücresi geliştirmeye teşvik etmektir.

Kısırlığın nedenini araştırırken en önemli hormon tahlili FSH’nın düzeyidir. Eğer, adetin 2. ya da 3.günü kadının kanında bakılan FSH hormon düzeyi yükselmişse anlarız ki, yumurtalıklar normal çalışamıyor ve bu nedenle hipofizden daha fazla FSH üretiliyor.
Eğer FSH düzeyi 15 ünitenin üzerinde ise bu kadınların yumurta hücreleri azalmış kabul ederiz ve direk tüp bebek tedavisi öneririz. Eğer FSH düzeyi 25 ünitenin üzerinde ise o zaman yumurtalıklarda hemen hemen hiç yumurta hücresi kalmadığını anlarız . Bu kadınlarda tüp bebek tedavisi ile bile gebelik elde etmek oldukça güçtür. Çünkü yumurtalıklarda döllenmeye uygun yumurta hücresi neredeyse kalmamıştır.

2- Rahim Filmi ( HSG = Histerosalpingografi)

Rahim filmi ya da HSG’nin ne amaçla yapıldığını anlatmadan önce döllenme ile ve döllenmiş yumurta hücresinin rahime yerleşmesi ile ilgili bilgilerimizi hatırlayalım. Kısırlığın kadındaki en önemli nedenlerinden birisinin tüplerdeki yapışıklıklar olduğunu söylemiştik. Döllenme, yani sperm ve yumurta hücresinin birleşimi tüplerde gerçekleşir. Bunun olabilmesi için tüp kanallarının düzgün ve açık olması gerekir. Bazen tüplerde yapışıklıklar oluşur ve bu nedenle düzgün, boru şeklindeki yapıları bozulur. Büklümlü, kıvrımlı, şiş bir hal alabilirler. Zamanında tedavi edilmeyen akıntılar, çukulata kistleri ya da endometriozis hastalığı , yumurtalık kistleri ,bazen myomlar tüplere yapışarak tüplerin düzgün yapısını kaybetmesine neden olabilirler ve tüpler boğumlu , kıvrımlı hale gelirler. Tüm bu bozukluklar sonucu, sperm ile yumurta hücresinin bu boğumlu,yapışık tüp içinde birleşmesi mümkün olmaz ve dölenme gerçekleşmez. Kısırlık (infertilite) sözkonusu olur. Kısır çiftlerin yaklaşık yarısında sorun tüplerin normal çalışamayacak şekilde hasarlı olmasıdır.Öte yandan döllenmiş yumurta hücresinin yani embriyonun rahim iç zarına yerleşebilmesi için rahim zarı da düzgün olmak zorundadır. Kadında rahim zarında polip gibi ya da bazı rahim zarını bozan miyomlar gibi hastalıklar varsa varlığında, tüpte döllenme gerçekleşse bile embriyo düzensiz yapıdaki rahim zarına tutunamaz ve gebelik devam edemez.

İşte, tüp kanallarının düzgün ve açık olup olmadığını anlamak, rahim iç zarının düzenli olup olmadığını anlamak için yaptığımız tahlile HSG ya da rahim filmi denir.

Rahim filmi nasıl çekilir?

HSG, adet kanaması bittikten hemen sonra yapılmalıdır. İşlemden önce jinekoloğunuz, hazneyi ve rahim ağzını muayene eder ve eğer varsa akıntıları tedavi eder. Bir röntgen mütehassısı ya da bir jinekolog işlemi yapabilir. HSG için anestezi vermeye yani kadının uyumasına gerek yoktur. İşlem sırasında az miktarda ağrı duyulabilir ve o da ağrı kesicilerle geçer. Gerekli ekipmanın oolduğu bir röntgen kliniğinde kadın jinekolojik muayene olacakmış gibi masaya uzanır. Doktor, hazneye muayene aracını yerleştirir. Özel bir tüpü rahim ağzına yerleştirir. Bu tüpten rahim filmi için gerekli ilacı rahime ve tüplere doğru enjekte eder. İlacın rahim içinden tüplere geçişi, biraz ağrı hissi oluşturabilir ama çok fazla ağrı oluşmaz. İlaç rahim içinden tüplere geçerken de arka arkaya filmler alınır. Böylece rahimin iç zarının düzgün olup olmadığı, tüplerin her ikisinin de açık olup olmadığı görünmüş olur.

Rahim filmi ile tüplerin açık olmadığı görülmüşse, kısırlığın da nedenibelirlenmiş olur. Tüpler tıkalı olduğu için yumurta hücresi ve sperm birleşemiyor yani döllenme gerçekleşmiyordur. Bu durumda suni döllemeyani tüp bebek işlemlerine başlamak gerekir. Tüp bebek konusunda ilerleyen sayfalarda detaylı bilgiler vereceğiz.

3-Sperm tahlili :

Kısırlığın erkekle ilişkili en önemli nedeni spermlerin yumurta hücresini
dölleyebilme yeteneklerinin bozulmasıdır. Tüm kısır çiftlerin üçte birinde sorun erkeğin spermleri ile ilgilidir. Bu nedenle çocuk isteyen ve doktora başvuran çiftler için yapılacak başlangıç tahlillerinden birisi sperm incelemesi ya da ‘spermiyogram’ dır.
Sperm tahlili verecek erkek, eşi ile 2 ya da 3 gün birleşmemiş ve mastürbasyonla boşalmamış olmalıdır. Bu sürenin sonunda laboratuvarda, yalnız kalacağı özel bir odada mastürbasyon ile kendisine verilen özel kaba meniyi boşaltır. Meniyi laboratuvardaki görevliye teslim eder. Mikroskop altında meninin içindeki spermlerin özellikleri incelenir.

Yumurta hücresini dölleyebilmesi için, spermlerin ve meni içindeki prostat salgısının bazı özelliklere sahip olması gerekir. Laboratuvarda meninin hacmi, sperm sayısı, spermlerin normal şekilli olup olmadığı, hareket yetenekleri ve prostat salgısının özellikleri incelenir. Bu özellikleri sıralayalım:
Dışarı atılan meni 2 mililitreden daha fazla olmalıdır. .

Her bir mililitrede menide 20 milyondan daha fazla sayıda sperm hücresi bulunmalıdır..
Spermlerin en az yarısında baş, boyun ve kuyruk kısımları normal görünüşlü olmalıdır.
Spermlerin en az yarısı , yumurta hücresini dölleyebilecek şekilde ileriye doğru hareketli olmalıdır.

Üreme fizyolojisi bölümümüzde sperm hücrelerinin testis içindeki kanalcıklarda geliştiğini ve testise bitişik bir organ olan epididim içinde depolandığını söylemiştik . Boşalma sırasında spermler buradan hareketlenir, prostat sıvısı ile birleşir ve dışarı atılırlar. Prostat sıvısı spermlerin hareketini kolaylaştıran, onları koruyan ve gerekli enerjiyi sağlayan bir salgıdır. Meni içindeki prostat salgısının enerji içeriği ve diğer özellikleri de bu nedenle incelenir.

Eğer bu incelemenin sonunda spermlerin sayı, şekil ve hareket özellikleri yukarıda saydığımız kriterlere uygunsa , sperm tahlili normal kabul edilir.

Eğer bu kriterlere uygun değilse o zaman erkekten 1 ay içinde tekrar sperm vermesi istenir. Eğer sperm değerleri gene düşükse o zaman kısırlığın nedeninin erkeğin spermlerindeki yetersizlikten kaynaklandığı anlaşılır.

4) İlişki sonrası rahim ağzı akıntısının incelenmesi ( Post-koital test) :

Post-koital testin (PKT) amacı, cinsel beraberlikten sonra erkeğin sperm hücrelerinin kadın üreme sisteminde ne kadar canlı kalabildiklerini anlamak ve yumurta hücresini dölleyebilme yeteneklerini incelemektir.

PKT, kadının yumurtlama dönemine yakın bir zamanda , yani iki adet döneminin ortasında yapılır. İki gün kadar bir bekleme süresi sonunda, çiftlerden cinsel birliktelikte bulunmaları istenir. Cinsel beraberlikten yaklaşık 12 saat sonra rahim ağzında, her yumurtlama döneminde olan kadında normalde bulunan sümüksü akıntı jinekolojik muayene sırasında alınır ve mikroskopta incelenir.

Mikroskop sahasında rahim ağzı akıntısı içindeki spermlerin sayısına ve hareketine bakılır. Normalde, ilişkiden 12 saat sonra rahim ağzı akıntısı içinde çok sayıda harfeketli sperm bulunmalıdır. Eğer mikroskop sayımında, rahim ağzı akıntısı içindeki hareketli sperm hücreleri 10 ‘dan daha az sayıda ise spermlerin yumurta hücresini dölleme yetenekleri azalmıştır. Mikroskop sayımında 10’dan daha fazla sayıda sperm görülürse o zaman test normal kabul edilir.

5) Spermlere karşı oluşan antkorların araştırılması:

Antikorlar, vücudumuzun ana savunma molekülleridir. Vücuda yabacı olan her türlü mikroba karşı saldırırak yok eder ve vücudu korumaya çalışırlar. Bazı erkeklerin kanında kendi spermlerine karşı da antikorlar bulunabilir.Kitabımızın erkek üreme sistemi bölümünde, normalde spermlerin testis içindeki , genel kan dolaşımından ayrılmış olan özel kanallarda geliştiğini söylemiştik. Bu yalıtılmış ortamda spermler , herhangi bir zararlı mikroba ya da antikora maruz kalmadan rahatça gelişebilirler. Eğer erkeğin dolaşımında kendi spermlerine karşı oluşan antikorlar varsa , bu durumda bu antikorlar sperm kanallarına sızıp, spermleri yokedebilirler ve bu durum kısılığa neden olur.
Spermlere karşı oluşan antikorlar , kendiliğinden oluşabileceği gibi ; testisten parça alınan yani biyopsi yapılan erkeklerde de işlemden sonra oluşabilir.Spermlere karşı antikorlar kadının dolaşımında da oluşabilir. Kadın vücut salgılarının normalde sperm hücrelerini koruyup, hareketlerini arttırıcı salgılar yapmaları beklenir. Eğer kadın vücudunda herhangi bir nedenle spermlere karşı antikor gelişmişse, bu antikorlar , ilişki ile hazneye bırakılan spermleri yakalar, yumurta hücresine ulaşamadan öldürür. Bu durum da nadir görülen kısırlık nedenlerindendir.

6) Yumurtlama olup olmadığını anlamaya yönelik testler

Kısırlık merkezine başvuran her 4 kadından 1 tanesinde sorun kadının çeşitli nedenlerle yumurtlayamamasıdır. Yani kadın döllenebilecek yumurta hücresini geliştirip, tüplere atamıyordur. Bu nedenle kısırlık şüphesi olan kadınlarda yumurtlamanın olup olmadığını anlamaya yönelik bazı testler yapılır. Bu testleri incelemeden önce , yumurtlama olayındaki hormon mekanizmasını tekrar gözden geçirelim:

Yumurtlama , beynimizde yer alan ve hormon sistemimizin merkezi olan hipofizden salınan 2 temel hormon ile yönetilir. Bu hormonlar yumurtalıklarda yumurta hücresi gelişimini, östrojen ve progesteron üretilip kana salınmasını , normal adet kanamasını , gebeliğin oluşumunu ve devamını sağlar.
Bu iki hormon “luteinizan hormon (kısaca LH) ” ve “folikül geliştiren hormon (kısaca FSH) ” dur. LH ve FSH ‘ nın hipofizden üretilip kana verilmesinde herhangi bir nedenle bir aksaklık oluşursa bunun sonucu, tüm kadın üreme sisteminin çalışmasının bozulmasıdır.

Yumurta hücrelerinin gelişimini esas sağlayan hormon hipofizden üretilen FSH’dır. LH ise yumurtlamadan sorumludur. Adeti 28 gün kabul edersek bunun ilk yarısında, yani ilk 14 günlük dönemde FSH hormonu yükselir.

Bu , yumurtalıkları yumurta hücresi geliştirmeye teşvik etmek içindir. Aynı zamanda bu ilk 14 günlük dönemde gelişen yumurta hücrelerinden kana bol miktarda östrojen hormonu verilir. Bunu da sağlayan yine FSH’dır. Adetin ortasına yaklaşınca yani 14.-15. günlerde hipofizden LH hormonu üretimi aniden artar. Bu ani LH artışı , FSH etkisiyle gelişmiş olan yumurta hücresinin yumurtalıktan tüplere atılmasını saplar. Demek ki yumurtlamayı sağlayan esas hormon LH hormonu. Yumurtlama ile beraber yumurtalıklardan , kana bol miktarda progesteron hormonu da verilir. Bunu da sağlayan LH hormonundaki artıştır. Yumurtlamadan sonraki dönemde artan proogesteron hormonu kadında vücut ısısının yükselmesine neden olur. Bu mekanizma her adet döneminde tekrarlar. Amaç, kadını gebeliğe hazırlamaktır.

Yumurtlama olayının hormonlarla kontrolünü bu şekilde hatırladıktan sonra yumurtlama olup olmadığını anlamamızı sağlayan testleri tanıyalım:

- Vücut ısısı takibi:

Yumurtlama sonrasında yumurtalıklardan kana yüksek miktarda progesteron hormonu verilir. Progesteron hormonu da kadının vücut ısısını yükseltir. Adeti 28 gün kabul edersek , normal yumurtlayan bir kadının yumurtlamadan sonraki dönemde , yani adetin ikinci yarısında; adetin ilk yarısına göre vücut ısısının biraz yükselmesi gerekir. Eğer yükselmiyorsa , kadının kanında progesteron hormonu artmıyor ; çünkü yumurtlama olmuyordur. Vücut ısısı takibi için kadında bir ay boyunca her gün , sabah yataktan çıkmadan vücut ısısını ölçmesi ve kaydetmesi istenir. Bu kayıt için üzerinde derece işareti ve gün sayısı bulunan özel takip çizelgeleri vardır. Bu çizelgeye kadın, adet kanamasının ilk gününden itibaren bir ay boyunca vücut ısısını günlük olarak kaydeder. Eğer adetin son 10-14 günlük döneminde, ilk 14 günlük döneme göre vücut ısısı artıyorsa yumurtlamanın olduğunun göstergesidir. Eğer son 14 günlük dönemde vücut ısısında artma olmuyorsa ; yumurtlama da gerçekleşmiyordur. Vücut ısısı takibi kadının kendi kendine , evde yapabileceği, basit ve güvenilir bir testtir.

- LH hormonunu ölçen testler:

Yumurtlamadan hemen önce kadında LH hormonu kanda aniden yükselir. Bu da yumurtlamayı sağlar. Yükselen LH hormonu kadının idrarına da geçer. İşte adetin ortasına denk gelen günlerde idrarda yükselmiş LH hormonunu saptayan basit testlerle kadının yumurtlayıp yumurtlamadığı anlaşılır. Adet ortasında kadın sabah idrarını bir kaba boşaltır. Eczaneden alınabilecek LH saptayan çubuklar, idrarın içine daldırılır. Eğer, kadında LH hormonu artmışsa, çubukta renk değişimi olur. Eğer artmamışsa renk depişimi olmaz. Bu test de kadının kendi kendine yapabileceği , ucuz ve güvenilir bir testtir.

- Rahimden parça alınması:

Yumurtlama olup olmadığını anlamak için rahim iç zarından parça alınması işlemi de uygulanabilir. Isı takibi testi ve idrarda LH testi , hastanın kendi kendine yapabileceği testlerdir ; ancak parça alınması işlemi için kadının kısırlık merkezine başvurması gerekir. İşlem , kadının adetinin başlangıcından itibaren 20. ya da 21.günlerinde gerçekleştirilir. Jinekolojik muayene koşulları altında kısa sürede, anestezi gerekmeden rahim zarından parça alınabilir. İşlem sonrasında bir miktar ağrı ve kanama olabilir ancak bu, günlük aktivitenizi engellemeyecek kadardır.

7) Laparoskopi ile kadının iç üreme organlarının gözlenmesi:

Endometriozisi olan , yumurtalık kisti olan, tüplerinde yapışıklık olan ya da diğer bütün testleri normal olup çocuk sahibi olamayan kadınlarda iç üreme organlarının ameliyatla gözlenmesi gerekir. Ameliyat sırasında rahim, tüpleri yumurtalıklar direk olarak görülür. Eğer varsa kist gibi, yapışıklık gibi kısrılığa neden olabilecek hastalıklar tedavi edilir.

Laparoskopik ameliyat :

Günümüzde ameliyat teknolojisi hızla gelişen bir tıp koludur. Bu hızlı gelişimin, son 20 yılda jinekolojiye yerleştirdiği yeni bir ameliyat tekniği de laparaskopi, diğer adı ile endoskopik cerrahidir.

Laparoskopide, karın cildinde açılan 1 santimlik küçük deliklerden yerleştirilen ince borularla iç üreme organları gözlenir ve varsa endometriozis, kist, yapışıklık gibi kısırlık nedeni olabilecek hastalıklar tedavi edilir.

Laparaskopi işleminde karın içi gaz ile şişirilip, içeri genelde üç tane ince uzun boru yerleştirilir.

Bu borulardan birinde minik bir kamera vardır. Bu kamera bize içeride kist, myom, iltihap, yapışıklık gibi hastalıkları görme imkanı sağlar. Örneğin yumurtalık kisti varsa onu görürüz. Kamera ile gördüğümüz kisti, diğer boruları kullanarak çıkarırız.


Karın üzerinde normal ameliyatta enaz 10 santimlik bir kesi yapılırken, laparoskopide herbiri bir santim olan üç tane minik kesi yaparız. Yani ameliyat sonrası karın derisi üzerinde bir ameliyat izi çoğu zaman kalmaz.
Ameliyatta kanama daha az olur.
Ameliyat daha kısa sürede tamamlanır.
Ameliyat sonrası hastanın ağrı, gaz çıkarma problemi çok daha az olur.
Hasta, normal yöntemle yapılan ameliyatlarda enaz 2-3 gün hastanede kalırken, bu yöntemle yapılan ameliyatlarda hastaneden aynı gün, en geç birgün sonra taburcu edilir.
Eski yaşamına bir an önce kavuşur.
Normal ameliyata göre daha masrafsızdır.
Karın içinde yapışıklık oluşma ihtimali azalır.
Tüm bu avantajları ile , kısırlık şüphesi olan kadınlarda tüperi, yumurtalıkları ve bunlara ait hastalıkları görmek için kaparoskopik ameliyat tercih edilir.

Ancak ülkemizde yeni teknoloji sayılabilecek bu yöntemi her cerrah uygulayamaz. Daha önce bu konuda tecrübe edinmiş, laparaskopi ile birçok ameliyat yapmış cerrahlar bu yöntemi kullanabilir. Aksi taktirde bu yöntemin hiçbir avantajı olmaz, hatta hastanın ölümüne bile neden olabilir.

8) Histeroskopi:

Histeroskopi, rahim ağzından rahimin içine yerleştirilen minik bir kamera ile rahimin iç zarının gözlenmesi işlemidir.
Ultrasonda , rahim zarı içinde polip gibi , myom gibi kısırlığa neden olabilecek bozukluklar saptanan hanımlarda ; rahimi doğuştan düzensiz ve anormal yapıda olan hanımlarda ; bu hastalıkların teşhisi ve tedavisi için histeroskopi uygulanır.
İşlem genel anestezi altında yapılabileceği gibi, günümüzde kadını uyutmadan muayenehane şartlarında da yapılabilir hale gelmiştir.
Kadın muayene masasına uzanır. Hazneye muayene aracı yerleştirilir. Rahimin içi önce serum ile şişirilir. Ondan sonra kamera ile rahim iç zarı incelenir. Eğer varsa ve çıkarılabilecek durumdaysa polip ya da myom gibi kısırlığa neden olacak parçalar çıkartılır.

Değerli hastalarımız,
Konu ile ilgili daha fazla bilgiyi özlenen bebek isimli kitabımda bulabilir ya da bana sorabilirsiniz.

Sağlık ve güzellikler dilerim.

Dr.Yavuz Şimşek
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kısırlığın Teşhis Edilmesi İçin Gerekli Muayene ve Testler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     7 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ö.Yavuz ŞİMŞEK Fotoğraf
Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK
Kırıkkale
Doktor "Kadın Hastalıkları ve Doğum - Jinekoloji"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi12 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK'in Makaleleri
► Muayene Stresini Yenmek Doç.Dr.Ö.Yavuz ŞİMŞEK
► Vajinal Muayene Ağrılı Mıdır? Op.Dr.Güzin BAŞCI
► Gebelikte Genetik Danışma ve Testler Op.Dr.Kutlugül YÜKSEL
► Şeker Hastalığında Yapılan Testler ÇOK OKUNUYOR Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Astım Nasıl Teşhis Edilir? Dr.Sevin KARALAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Kısırlığın Teşhis Edilmesi İçin Gerekli Muayene ve Testler' başlığıyla benzeşen toplam 77 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ergenlik ve Cinsel Eğitim Haziran 2008
► Muayene Stresini Yenmek Mayıs 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:41
Top