Yaşamın Sorumluluğunu Almak
YAŞAMIN SORUMLULUĞUNU ALMAK
Sorumluluk, her ne kadar insanın çevresine, ailesine, çalıştığı kuruma, dostlarına, arkadaşlarına karşı yerine getirilen görevler şeklinde ifade edilebilir. Fakat bu tanımda, kişinin kendisine karşı, kendi yaşamına karşı sorumluluğundan söz edilmediği için eksik ve yetersiz kalmaktadır. Birey, etrafına ve etrafındaki insanlara olduğu kadar, kendisine de bir takım sorumlulukları vardır. Bazıları bu yaşamın sorumluluğunu alır. Bazıları ise kendisini göz ardı edip, hatta değersizleştirip, etrafındaki insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır, yani başkalarının sorumluluğunu kendi yaşam sorumluluğundan üstün tutar.
Bir başka kişinin sorumluluğunu üstlenmek, insanın kendisine karşı olan sorumluluğunu üstlenmekten daha kolaydır. Kişi, başkalarının sorumluluğunu üstlenerek, kendi sorumluluğundan kaçar. kendisini iyi ifade edemeyen, bunun için kendisine fırsat verilmemiş, ilgisiz bırakılmış, sevilmemiş, kabul ve onay görmemiş çocuklar, genellikle kendi ihtiyaçlarından vazgeçip etrafındaki kişilerin ihtiyaçlarını karşılamayı görev haline getiren yetişkinler olurlar. Etrafındaki insanların kendisi olmazsa, yaşayamayacağını düşünürler.
Bir insan, yaşamı süresince baş etmekte zorlandığı, kendisini çaresiz hissettiği, yaşamını en alt düzeyde sürdürmek zorunda kaldığı, kendisine nefret duyduğu, değerlerine ters düşen çözüm yollarına başvurduğu, acı çektiği zamanlarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda insanlar acı duygularıyla baş etmek için geçici bir süre yaşamlarının sorumluluğundan kaçmak isterler belki de kaçarlar, sonra toparlanıp içinde bulundukları dönemden kurtulmanın yollarını ararlar. Bu geçicidir ve doğal bir döngüdür.
Bazı insanlar da yukarıda söylenilenin tersine, her durumda kendi ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Yani yaşam sorumluluklarını almamışlardır, yaşam becerileri edinememişlerdir. Bu insanlar şu özellikleri gösterirler:
Başlarına gelen herhangi olumsuz bir durum için başkalarını suçlarlar. Eğer ben zengin bir ailede büyüseydim, eğer ben kursa gitseydim, eğer babam ölmeseydi gibi cümleler yaşantılarında sıklıkla yer alır. Kişi bu durumlara yoğunlaşarak sorumluluktan kaçabilir, fakat, suçluluk duygusuna yakalanır.
Sürekli yorgun olduklarını ifade eden bedensel yakınmaları vardır. Çok fazla enerji harcamadıkları halde sürekli yorgun olduklarından söz ederler. Sabah kalktıklarından itibaren yorgun oldukları için, gündelik yapması gereken işleri yapmazlar, fırsat buldukça dinlenirler, fakat buna rağmen yorgunlukları geçmez. Bu tür yakınmalar çevresindeki insanların kendisinden bir şey beklememesi için de olsa o yine çevresindeki insanlar için bir takım şeyler yaparlar ve karşısındakinin suçluluk duymasına sebep olurlar. Bu kişiler mutlu oldukları, keyif aldıkları bir ortamda iseler hiçbir yorgunluk belirtisi görülmez.
Çalışmaya çok uzun zaman ayırırlar. Akşamları eve iş götürürler, hafta sonları da çalışırlar. Bir insanın işine özen göstermesi, çalışkan olması, işini benimsemesi sorumluluğun bir parçasıdır. Fakat çalışmaya bu kadar tutkun olmak sıkıntılı bir durumdur. Çalışmaya bu kadar tutkun olan insanlar, istediklerini yapamazlar. Çalışmak onlar için o kadar önemlidir ki çalışmadıkları zaman boşluğa düşerler, bu boşluğu da çoğu zaman alkol, uyuşturucu, bilgisayar ve kumar gibi alışkanlıklarla doldurmaya çalışırlar.
Bu insanlar işyerlerinde detaylarla fazla ilgilendiklerinden, enerjilerini detaylara harcadıklarından başladıkları işi bitiremedikleri için başarılı ve etkin değillerdir, Yaratıcılıklarını kullanmadıkları ve problem çözme becerilerine sahip olmadıkları için terfi etmeleri de çok rastlandık bir durum değildir.
Aşırı bağımlı olurlar. Bir kişiyi yaşantılarının merkezi haline getirirler, kendi istekleri ve ihtiyaçları yerine onlarınkileri karşılarlar, yani kendi varoluşlarından geçerler. Bu durum daha çok anne-çocuk, baba-çocuk, kadın-erkek ilişkilerinde yaşanır. Bu kişiler çevresindeki insanlara karşı da bu tür tutumlar sergilerler. Dolayısıyla çevresindeki insanlar tarafından ezilirler, sömürülürler. Bu sömürülmeler cinsel anlamda da yaşandığında, cinsel sapmalara yol açabilir.
Dış dünya ile ilişki ve iletişimini en aza indirirler. Dış dünya ilişki ve iletişimi en az düzeyde yaşayan, içine kapanan kişi kendisini değersiz, önemsiz, kabul görmemiş ve onaylanmamış hisseder.
Bunların dışında, sürekli kendilerine zevk veren ortamlarda olmayı tercih eden, duygularını ifade edemeyen, duygularını ifade edemediği için düşüncelerine ağırlık veren, sürekli eleştiren, sürekli tartışan, karşısındakine kendi düşünce ve fikrinin doğru olduğunu ispatlamaya çalışan kişiler de yaşamlarının sorumluluğunu almamış kişilerdir.
Bireyin kendisine karşı olan sorumluluklarıyla, etrafına karşı olan sorumlulukları net bir sınırla birbirinden ayrılmaz, tam tersine iç içe geçmiş durumdadır. Bunu ayırt etmek bireyin elinde olan bir şeydir. Otoriter bir ailenin çocuğu olarak büyümüş, kendisini ifade etmesine izin verilmemiş, kendisine rehberlik edilmemiş çocukların, büyüdüklerinde yaşamın sorumluluğunu almayan bireyler olma olasılığı yüksektir. Bireyin kendisine ve etrafına karşı olan sorumluluğu ayırt edemediği, birbirine karıştırdığı durumlarda, içsel yalnızlığın ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Bir insanın yaşam sorumluluğunu alması, kendi kendini tanımasıyla, kendisine ben kimim?, ne istiyorum?, niçin yaşıyorum? Kim için yaşıyorum? Sorularını sorması ve bu sorulara doğru cevaplar bulması ile mümkündür.
Sorumluluk, her ne kadar insanın çevresine, ailesine, çalıştığı kuruma, dostlarına, arkadaşlarına karşı yerine getirilen görevler şeklinde ifade edilebilir. Fakat bu tanımda, kişinin kendisine karşı, kendi yaşamına karşı sorumluluğundan söz edilmediği için eksik ve yetersiz kalmaktadır. Birey, etrafına ve etrafındaki insanlara olduğu kadar, kendisine de bir takım sorumlulukları vardır. Bazıları bu yaşamın sorumluluğunu alır. Bazıları ise kendisini göz ardı edip, hatta değersizleştirip, etrafındaki insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır, yani başkalarının sorumluluğunu kendi yaşam sorumluluğundan üstün tutar.
Bir başka kişinin sorumluluğunu üstlenmek, insanın kendisine karşı olan sorumluluğunu üstlenmekten daha kolaydır. Kişi, başkalarının sorumluluğunu üstlenerek, kendi sorumluluğundan kaçar. kendisini iyi ifade edemeyen, bunun için kendisine fırsat verilmemiş, ilgisiz bırakılmış, sevilmemiş, kabul ve onay görmemiş çocuklar, genellikle kendi ihtiyaçlarından vazgeçip etrafındaki kişilerin ihtiyaçlarını karşılamayı görev haline getiren yetişkinler olurlar. Etrafındaki insanların kendisi olmazsa, yaşayamayacağını düşünürler.
Bir insan, yaşamı süresince baş etmekte zorlandığı, kendisini çaresiz hissettiği, yaşamını en alt düzeyde sürdürmek zorunda kaldığı, kendisine nefret duyduğu, değerlerine ters düşen çözüm yollarına başvurduğu, acı çektiği zamanlarla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda insanlar acı duygularıyla baş etmek için geçici bir süre yaşamlarının sorumluluğundan kaçmak isterler belki de kaçarlar, sonra toparlanıp içinde bulundukları dönemden kurtulmanın yollarını ararlar. Bu geçicidir ve doğal bir döngüdür.
Bazı insanlar da yukarıda söylenilenin tersine, her durumda kendi ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Yani yaşam sorumluluklarını almamışlardır, yaşam becerileri edinememişlerdir. Bu insanlar şu özellikleri gösterirler:
Başlarına gelen herhangi olumsuz bir durum için başkalarını suçlarlar. Eğer ben zengin bir ailede büyüseydim, eğer ben kursa gitseydim, eğer babam ölmeseydi gibi cümleler yaşantılarında sıklıkla yer alır. Kişi bu durumlara yoğunlaşarak sorumluluktan kaçabilir, fakat, suçluluk duygusuna yakalanır.
Sürekli yorgun olduklarını ifade eden bedensel yakınmaları vardır. Çok fazla enerji harcamadıkları halde sürekli yorgun olduklarından söz ederler. Sabah kalktıklarından itibaren yorgun oldukları için, gündelik yapması gereken işleri yapmazlar, fırsat buldukça dinlenirler, fakat buna rağmen yorgunlukları geçmez. Bu tür yakınmalar çevresindeki insanların kendisinden bir şey beklememesi için de olsa o yine çevresindeki insanlar için bir takım şeyler yaparlar ve karşısındakinin suçluluk duymasına sebep olurlar. Bu kişiler mutlu oldukları, keyif aldıkları bir ortamda iseler hiçbir yorgunluk belirtisi görülmez.
Çalışmaya çok uzun zaman ayırırlar. Akşamları eve iş götürürler, hafta sonları da çalışırlar. Bir insanın işine özen göstermesi, çalışkan olması, işini benimsemesi sorumluluğun bir parçasıdır. Fakat çalışmaya bu kadar tutkun olmak sıkıntılı bir durumdur. Çalışmaya bu kadar tutkun olan insanlar, istediklerini yapamazlar. Çalışmak onlar için o kadar önemlidir ki çalışmadıkları zaman boşluğa düşerler, bu boşluğu da çoğu zaman alkol, uyuşturucu, bilgisayar ve kumar gibi alışkanlıklarla doldurmaya çalışırlar.
Bu insanlar işyerlerinde detaylarla fazla ilgilendiklerinden, enerjilerini detaylara harcadıklarından başladıkları işi bitiremedikleri için başarılı ve etkin değillerdir, Yaratıcılıklarını kullanmadıkları ve problem çözme becerilerine sahip olmadıkları için terfi etmeleri de çok rastlandık bir durum değildir.
Aşırı bağımlı olurlar. Bir kişiyi yaşantılarının merkezi haline getirirler, kendi istekleri ve ihtiyaçları yerine onlarınkileri karşılarlar, yani kendi varoluşlarından geçerler. Bu durum daha çok anne-çocuk, baba-çocuk, kadın-erkek ilişkilerinde yaşanır. Bu kişiler çevresindeki insanlara karşı da bu tür tutumlar sergilerler. Dolayısıyla çevresindeki insanlar tarafından ezilirler, sömürülürler. Bu sömürülmeler cinsel anlamda da yaşandığında, cinsel sapmalara yol açabilir.
Dış dünya ile ilişki ve iletişimini en aza indirirler. Dış dünya ilişki ve iletişimi en az düzeyde yaşayan, içine kapanan kişi kendisini değersiz, önemsiz, kabul görmemiş ve onaylanmamış hisseder.
Bunların dışında, sürekli kendilerine zevk veren ortamlarda olmayı tercih eden, duygularını ifade edemeyen, duygularını ifade edemediği için düşüncelerine ağırlık veren, sürekli eleştiren, sürekli tartışan, karşısındakine kendi düşünce ve fikrinin doğru olduğunu ispatlamaya çalışan kişiler de yaşamlarının sorumluluğunu almamış kişilerdir.
Bireyin kendisine karşı olan sorumluluklarıyla, etrafına karşı olan sorumlulukları net bir sınırla birbirinden ayrılmaz, tam tersine iç içe geçmiş durumdadır. Bunu ayırt etmek bireyin elinde olan bir şeydir. Otoriter bir ailenin çocuğu olarak büyümüş, kendisini ifade etmesine izin verilmemiş, kendisine rehberlik edilmemiş çocukların, büyüdüklerinde yaşamın sorumluluğunu almayan bireyler olma olasılığı yüksektir. Bireyin kendisine ve etrafına karşı olan sorumluluğu ayırt edemediği, birbirine karıştırdığı durumlarda, içsel yalnızlığın ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Bir insanın yaşam sorumluluğunu alması, kendi kendini tanımasıyla, kendisine ben kimim?, ne istiyorum?, niçin yaşıyorum? Kim için yaşıyorum? Sorularını sorması ve bu sorulara doğru cevaplar bulması ile mümkündür.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Yaşamın Sorumluluğunu Almak" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
26 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.