2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Yeteneksizsinizin Düşündürdükleri: İnkar Bir Savunma Mekanizmasıdır
MAKALE #10583 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Mart 2013 | 5,400 Okuyucu
İNKAR BİR SAVUNMA MEKANİZMASIDIR

“İnkar” psikolojide sıklıkla konu edinilen bir savunma mekanizmasıdır!


Karşı karşıya olunan gerçek dayanılmaz derecede dehşetli olduğunda ya da böyle algılandığında beyin otomatik olarak gerçeği inkar yoluna gider. Bu özellikle ani nitelikli evlat kayıplarında vs. gözlenir.


Mesela anne aylarca mezarı başına gider, çocuğuna ölmemiş gibi muamele eder. Oraya yemek götürür, su döker, çocuğuyla konuşur. Bu mekanizma daha düşük bir düzeyde, “Hayır, o ölmedi, yaşıyor” türü ifadelerle daha sık gözlenir.


Aslında yaratıcıyı inkarı da bu mekanizma bağlamında değerlendirmek gerekir.


KABULLENEN İMAN EDER KABULLENEMEYEN İNKAR


İnsanoğlu dehşetle şahit olduğu muazzam nitelikli gerçeklere iki tür tepki verir:


Ya hayretle kabullenmek yahut dehşete düşerek inkar etmek!


Yaratıcıyı inkar kainattaki kusursuzluk karşısında içine düşülen bir savunma refleksidir bir bakıma! Yaratıcıyı inkar ne denli müthiş bir evrende yaşadığımızın beynimiz tarafından tasdik edilmesidir esasında! Yoksa beyin dehşetli bir durumla karşılaşmadığında inkar reaksiyonu üretmez!


O çölde giderken bir ayak izi görse bu izin sahibi olamaz demez çünkü bir iz onu dehşete düşürmez. Ancak içinde yaşadığı gezegendeki bunca canlıların bizzat kendisini o canlıların (izin) sahibine delil saymakta zorlanır. Çünkü bu muazzam olgu karşısında dehşete düşer. Ne demiştim, dehşet inkara yatkınlık oluşturur!


İnsanoğlunun yaratılıştan inanmaya eğilimli olduğu söylenir. Bu bir yönüyle doğrudur kuşkusuz! İnanmaya meyilli olan yanımız vicdanımızdır! Ancak insan nefsi ve duyguları inanmamaya meyillidir.


Bir insanda bu zıt ve sürekli mücadele halindeki yapılardan hangisi güçlenmiş ise kişi o tarafa daha meyilli olur. Meyil (eğilim, temayül) olguları nasıl algılayacağımızı belirler. Çünkü kişi inanmak istediğine inanır! İnanmak istemediğini de bir yolunu bulur ve inkar eder! Dediğim gibi inanmaya eğilimli olup olmamayı vicdan ve nefis / ego yapıları arasındaki mücadele ve denge belirler.


Bu dengeyi ise nasıl bir yaşam sürdüğümüz inşa eder… Zaten inanmamaya karşı doğal bir meyil bulunduğu için inanmak dinen bir kıymet ifade eder! Uçurtma rüzgarı arkasına alarak değil, rüzgara karşı uçtuğu için yükselir.


KILIF BOLDUR


Yaşantı türü ya vicdanı ya nefsi besler. Bunların nasıl olduğu ise yatkınlık oluşturur. Yatkınlık da inanıp inanmamayı belirler.


Müslüman bir çevredekilerin tamamına yakınının inançlı; ateist bir sosyal çevredekilerin kahır ekserisinin de inançsız olması anlatmaya çalıştığım olguyla ilgilidir; bu bir tesadüf değildir.


Eskiler nice mucizelere şahit oldular lakin bunlara sadece “sihir” dediler. Bunlar kuşkusuz ki aptal insanlar değildi! O devrin her bakımdan ileri gelenleriydi. O halde nasıl olup da aleni mucizelere “sihir” dediler de işin içinden kolayca çıkıverdiler?


Dediğim gibi: Çünkü meseleyi öyle görmeye yatkın bir nefisleri vardı. Bu nefis böyle algılamak için yatkınlık oluşturmuştu. Nefsi bu şekilde inşa eden ise yaşantı türleriydi. Bu bir bakıma, “İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın” sözüyle anlatılmak istenilen hakikate de benzer!


Günümüzde eski devirlerdeki manada mucize yok! Yoksa kalbin çalışma sistemi, beyin dediğimiz müthiş organ vs. eski devirlerdekinden asla geri kalmayacak ölçüde mucizeye şahit kılıyor bizleri. Aksi halde yüce yaratıcının kimi kullarına mucize göstererek kimilerine de göstermediği halde “inanın” demiş olması yani ayrımcılık yapması, adil olmaması gerekirdi ki böyle bir şey asla mümkün olmaz!


Günümüz insanı da aynı şekilde davranıyor; en basitinden gördüğü sihre illüzyon diyor. İnsan nasıl inanmak isterse o yönde inanır demiştim. İnanmak istediğinde ona basit bir isim taksa dahi bunu inandığı şeyi açıkladığına kanaat getirmesi için yeterli olur! Oysa isim takmak söz konusu gerçeği hakkıyla açıklamaz!


Evet… İllüzyon dendiğinde hayret verici, dehşete düşürücü şey açıklanmış olmaz esasında! Ama insanoğlu bir kulp takar, böylece bilinçaltı, “Bu zaten bilinen, adı bile olan sıradan bir uygulama” şeklinde algılar meseleyi. Böylece beynin; karşı karşıya olunan şeyin adı sanı belli olmayan bir tuhaf mesele olduğuna dönük algısal bir süreç içine girmesi engellenmiş olur! Daha basit bir anlatımla, “Bak illüzyon bu, bilinmeyen bir şey değil ki” dedirtir beynine!


İsim takmak rahatlatır, hayrete - dehşete düşmeyi önler. Haliyle de sorgulamaya mani olur. Sorgulama olmadığında eski inançları muhafaza kolaylaşır. Yeni ve daha farklı kapıların açılması ise imkansız bir hale gelir.


VELHASIL


Velhasıl eksiden gerçeği kabule meyilli olmayanlar mucizeye sihir derlerdi.


Şimdi aynı minvaldeki kişiler sihre illüzyon yani el çabukluğu diyorlar


Oysa meselesin el çabukluğuyla hiçbir alakasının olmadığı gün gibi açık. İllüzyona inanmak isteyen kişi inanmak için her şeyini hazırlıyor. Yeter ki o meselenin alengirli bir adı olsun!


Adı var: İllüzyon!


Canlılardaki muhteşem sevk-i ilahiye de içgüdü diyorlar, malum! İçgüdü dendi mi meseleyi izah ettiklerini, artık dehşete düşmek için bir sebeplerinin kalmadığını düşünerek hem kendileri rahatlıyorlar hem de toplumu rahatlatıyorlar!


“Biz açıkladık meseleyi, sakın ola ki dehşete düşüp de inanmaya falan meyletmeyin” dercesine!


Yeteneksizsinizdeki “illüzyon” gösterileri bir kez daha ispat etti ki hayat sadece matematik değil; aynı oranda metafizik!


Ancak bunu görebilmek kalplerin açık olmasını, mühürlü olmamasını, duru bir vicdanı falan gerektiriyor. Çünkü bu basiretli idrakin ucunda iman gibi hayati bir mükafat bulunuyor. Allah ise bu mükafatı hasbelkader iki illüzyon izledi diye kişilerin kalbine öyle “beleşe” nasip etmiyor.


Çünkü bu en büyük mükafat önemi nispetinde hak etmeyi gerektiriyor. O sebeple ta Amerika’daki buluyor da her gün içindeki nasipsiz kalıyor! Bulana sorun, çok araştırdım der! Yani hak ettim demektir bu!


O sebeple millet hayretten yerlere kapanması gereken muazzam olaylara şahit olsa bile illüzyon diyerek geçip gidiyor!


O yüzden akla durgunluk veren gösteriler sonrasında ne korkular, ne gerçeğe ilişkin merak duyguları artıyor ne de klişe umarsızlıklar ve kahkahalar azalıyor!


O yüzden kimsenin yaşamında en ufak bir değişim falan da gözlenmiiyor!


Herkes ertesi sabah yaşamına aynı minvalde kaldığı yerden devam edip gidiyor!


Psikolog

İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Yeteneksizsinizin Düşündürdükleri: İnkar Bir Savunma Mekanizmasıdır" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     9 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Ego Savunma Mekanizmaları Dr.Mehmet TEKNECİ
► Savunma Mekanizmaları Psk.Nurhayat YÜKSEL
► Savunma Mekanizmalarımız Psk.Dnş.Serap ALTU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Yeteneksizsinizin Düşündürdükleri: İnkar Bir Savunma Mekanizmasıdır' başlığıyla benzeşen toplam 12 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:32
Top