2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Obsesif Kompulsif Bozukluğa Dair
MAKALE #10921 © Yazan Psk.Dilek AKICI TAYANÇ | Yayın Mayıs 2013 | 4,637 Okuyucu
Musallat Fikrin Adası

Psikiyatrik tanılara denk düşen her bir durum ,bireyin algıladığı gerçekliğe karşıt ve kendi kurgusunun ürünü bir başka gerçeklik oluşturma neticesi olarak görülebilir.Kişi içinde bulunduğu dış dünyayı(kendi kurmacasından bağımsız ,halihazırda varolagelen gerçeklik) bir perspektiften bakarak algılar ve yorumlar.Bu yorumlama süreci bir dış dünya konumlandırmasıyla son bulur.

Bireyin dış dünya(algılanan ve bireyin iradesi dışında varedilmiş gerçeklik)algısı içinde tehlike ve güvensizlik hislerine meydan verecek birtakım bilişsel çarpıtmalar mevcutsa ,halihazırdaki gerçeklikten zıddıyla güç alan ve tamamen kişinin kendi kurgusuna dayanan bir başka gerçeklik alanı (başka türlü bir dünya tasavvuru) kaçınılmaz olacaktır.Bu başka türlü dünya ve aslında başka türlü dünya oluşturma düşüncesinin temelinde yeralan başka türlü bir “ben” tasavvuru ;halihazırdaki dünyaya zıt,onda olmayanı barındıran,eksikliklerini telafi eden ve kişinin tamamen kendi tasarrufunda olan bir alandır.Bu sebeple de gerçekte varolmayan bir alandır,ütopyadır.Kişi kendini güvende hissedeceği bağımsız bir ada kurarak varolagelen gerçekliği reddeder.

Kişinin kurduğu “Pala” kişi için,dış gerçekliğe göre ruhsal isteklerine çok daha uygun ,çok daha güvenli ve çok daha rahat hissettirecek yapay bir gerçekliktir.Kişiye varoluşunun tehlikede olmayacak kadar “değerli” olduğu hissini yaşatır.Kurgusal gerçeklik alanında birey her şeyi ,kendi belirlediği ihtiyaçlarına uygun biçimde düzenler;bir anlamda her şeyi kontrol altına alır.Yapay sitüasyonlar, sağladıkları bu tablo nedeniyle de giderek asıl gerçekliğin yerini alır,öyle ki reddedilen gerçeklik zamanla kaybolur.

Dış gerçeklik bireyde nasıl bir tasavvur sahnesi oluşturur da ,ütopik sığınma adaları olan psikolojik rahatsızlıklara dönüşür?Şüphesiz,dış dünya dediğimiz bizim kontrolümüzde olmayan yaşantılar ve tanıklıklar bütünü, pek çok travmatik özelliği de içinde barındırır.Ruhsal bütünlüğü tehdit eden örseleyici anlara ve hatta hatırlatıcılarına karşı her insanın,bu anları geçici ,mücadele edilebilir ve dönüşebilir olarak algılamasını sağlayacak nitelikte bir zemine ihtiyacı vardır.Fakat her kişilik yapısı yeterince nitelikli bir zemin oluşturamamış olabilir.Hatta bu yeterli zemin bir zaman diliminde oluşsa dahi,tadilata her daim muhtaçtır.Her ruhsal ağrı(psikolojik semptomların herhangi biri veya birkaçı) sözünü ettiğimiz zeminin yenilenme zamanının geldiğine dair bir çeşit işarettir.Gerçekte ruhsal ağrılarımız ,kişilik yapılarımızın,algılayış ve hissediş biçimlerimizin ya çok ciddi bir oranda veya küçük bir oranda değişmesi ,yenilenmesi gerektiği imasını taşımak için vardırlar.Böylece kendi iç yapısında değişiklikler başlatabilen insan,dış dünyada da değişiklikleri göze alabilecek denli güçlenecektir.Bu çift katmanlı değişim ardışık olmak durumunda değildir;eşzamanlılık arzedebilir ki bu daha sağlıklıdır.

Yenilenme ve değişim sürecinde psikolojik semptomların temeli olan kurgusal gerçeklik(ada ya da bilişsel çarpıtma),ilk aşamada gerekli ve ihtiyaç duyulandır.Kişi orda bir müddet kalacak,kendini güvende hissedecek,güven duygusunun yaşantılanabilir oluşunu keşfedecek ve müteakıben de ironik bir biçimde güven duygusunun kontrolle sağlanamayacağı gerçeğine,adanın sınırlarına çarpacaktır.Kontrol edilemezliği kendi adasının yapaylığına toslayarak fark edecektir.Bu fark ediş noktasında kişi bir seçim yapar;ya adasında kalmayı ,kurguya yapışmayı ya da artık dış dünyaya açılarak orda değişiklikler yapmayı göze alır.Psikolojik semptomların da işlevi burada belirir;gerçek değişiklikler yapabilme aşamasına bir çeşit karanlık tünelden geçiş imkanı sağlarlar.Kişinin seçimi ya tünelin sonundaki farklılıktan korkarak tünelde kalmak ,ya da korkusuna rağmen tünelden çıkmaya niyetlenmek olacaktır.

Psikolojik semptomlara ada ve ütopya kavramlarından hareketle bakmaya çalıştığımız bu yazıda, üzerinde durulacak spesifik semptomlar bütünü ise Obsesif Kompulsif Bozukluk olacak.Psikiyatrik rahatsızlık kodlamalarını içeren ve nerdeyse katolik bir tutumla kutsallaştırılan DSM4 ,obsesif kompulsif bozukluk(OKB)ile ilgili olarak belirtir ki,OKB tanısı alanlarda uygunsuz olarak yaşanan belirgin ansiyeteye(ruhsal ağrı) neden olan dürtü veya düşlemler mevcuttur.

Birey algıladığını kabul edilemez gördüğü için bu düşlemleri farkına varmaksızın oluşturur ve kabul edilemez gerçekten,hatta onun hatırlatıcılarından kaçmaya başlar.Fiziksel veya zihinsel olarak tehdit altında hisseden birey ,bu tehditin kesin olarak gerçekleşeceğine inanır.İncinmekten,örselenmekten kendini korumak kaygısıyla hareket eder.Gerçekliğin ve kendi benliğinin yansımasında “kötü” kabul edilenlerden kaçar ,ve kötü/kirli kabul edilenin karşısında bunların zıtlarından müteşekkil steril bir dünya kurar.Bu, bir çeşit kendi benliğimizde veya yaşamımızda kabullenmediklerimizi dışsallaştırma çabasıdır.

Obsesyonlar(takıntılar) bir anksiyete veya korkuyla eşleştirilmişlerdir ve birey acı verici dürtüyü kontrol altına alma amaçlı bir takım ritüeller,aktif kaçınma stratejileri oluşturur.Temelde anksiyeteye neden olan firkirler kendi kendilerine korkutucu özellikleri olmayan yapılardır.Freud da OKB yi kaçınma mekanizmalarıyla açıklar;OKB de başlıca kaçınma mekanizmaları, yalıtma,yapboz ve karşıt tepki kurmadır.Kişi duygu yükünden arınmış fikirler,tehdit edici uyaranın tetiklediği anksiyeteyi düzelmek amaçlı takıntılı-zorlamalı davranışlar ve problemin temelini oluşturan uyaranların tam zıddı olan bilinçli davranışlar geliştirir.

OKB li bireylerin yaşamlarında aslında her şey kontrolden çıkmıştır,birey belirsizlik ve zeminsizlik hissetmektedir.Bir görüşe göre belli kişilik dinamikleri OKB eğilimli kişilerin ortak özellikleridir;aileden yeterince sevgi,güven,destek alamayan ya da bunları görse de aşırı kontrollü,baskılı,endişeli bir ortamda yetişen ,üzerine fazla sorumluluk olduğu kendisine hissettirilen çocukların bu tip kişilik dinamikleri geliştirmeleri olasıdır.Özgüven eksikliği,yaşam problemleriyle mücadelede yetersizlik ve korku ortak özlelikleridir.Bir çeşit sihirsel düşünce inancı mevcuttur;düşüncenin eylemi kontrol ettiğine,düşüncenin eyleme eşit olduğuna dair bir düşünce –eylem füzyonu görülür.

Muhayyilelerine öyle dalmışlardır ki,artık zihinleri zihinlerindeki şeye dönüşmüştür;artık onlar adanın,ütopyanın kendisidirler.Kişi obsesyonunu saçma bulur ,onun gerçek mesnedden yoksun olduğunu,ütopik bir kurgunun eseri olduğunu bilir ama yine de o, kurduğu Pala sına teslim olur.Muhayyilelerine böylesine tutunan bireylerin temeldeki yaraları ise aslında ölüm korkusudur,fakat bu yaraya dokundurtmaları çok zordur.

Huxley’in tanımladığı “sınırsız özgürlük eşittir mutluluk” bu bağlamda sadece şu cümleye işaret edebilir; “kontrol ilüzyondur”.Fakat kişinin salt bunu fark etmek için bile adada bir müddet kalması gerekebilir.Çünkü obsesyon kılığındaki Pala ,insanın aldığı çürüme kokusuna karşı içine sığındığı inidir.İnsan ,bir çeşit cehennemî halden kaçar ve farkında olmadan başka bir cehennem kurar;cennet başlı bir cehennem…Burası onundur ,her şeye rağmen bir karşı çıkıştır ve sadece medikal tedavilerle yokedilmek, bastırılmak yerine anlaşılması sağlanırsa sağaltılabilir.

Dış dünyayla zıtlıklar içeren ada(OKB) ,bu zıtlıklar nedeniyle etrafındaki anakaralarla sürekli gerilimler,çatışmalar yaşar.Bu çatışmalar da zaten temelde varolan anksiyetenin düzeyini arttırır.Bu kısır döngünün tek çıkış yolu kişinin ,gerçekliğin reddiyle kurduğu adasını reddetmesiyle mümkün olabilir.

Belirsizliğe,bilinmezliğe karşı vehme gerçeklik giydirmek olan bozuk işlevli inançların ürünü OKB ve benzeri psikolojik problemler ,bir anlamda Adorno’nun deyişiyle bireyin nörolojik zayıflığının neticesidir.Fakat burada vurgulanması gereken gerçek,içinde zayıflık barındırmayan bir insanın varolamayacağıdır.Hatta zaaflar birey olmanın şartıdır;çünkü süreç,zafiyetin farkındalığı,kabulü ve bu kabülle birlikte yürüyebilmekle sonlandığında ruhsal tekamül yolu açılabilir.

Sheaskpear ‘in Macbeth’inde de bir örneğini görebileceğimiz OKB’li bireyler,tedaviye en yüksek direnci gösteren bireylerdir;adalarına en sıkı yapışan ütopya sahipleridir.En iyi tedavi yöntemi ise davranışçı terapiler ve yüzleştirme-maruz bırakmadır.Yine Adorno’nun deyişiyle her şey kendi ayıbını,yanlışını içinde barındırır ve çözüm yüzleşmedir.

Nihayetinde insanın ütopyalara,adalara ,ruhsal ağrılara ihtiyacı vardır.Çünkü insan zaman zaman unutmaya muhtaçtır;hafıza-ı beşer nisyanle maluldür fakat o nisyanın da bir misyonu vardır.Ada,sadece bir çeşit tünel işlevi gördüğü ve kısa süreliğine koruma sağladığı müddetçe misyonunu gerçekleştirebilir.Çözüm, o misyonu başka türlü oluşa zorlamak;adadan bir süre sonra mutlaka çıkmaktır.Ada bireyin son kurgusu olmak,kurgu eylemi doğurmak zorundadır.

Son tahlilde,aşkın ütopya kurmak yerine fiili durumu (dış gerçekliğe dair ilk algılar) bir olgu olarak kabul etmek ve bunun karşısına idealini çıkarmak yerine;içkin olan eleştiriyi harekete geçirmek gereklidir.Bu da ancak algılanan gerçeklikten kopmadan yapılabilir.Bu nedenle adalarımız bir vakit oluştuysa da,onların yıkılma zorunluluğunu görmemiz için oluşmuştur;yıkılmak zorundadırlar.

Ütopyayı ancak idealin(kontrolün olduğu steril ortam) tahayyülülüyle değil ,kabullenilmek istenmeyen gerçekliğin kendi içinde onu dönüştürerek kurmak gereklidir.Halihazırda oluşmuş olanın içindeki potansiyeli çıkarmak,aşkın ütopya yerine içkin ütopya kurmak;aşkın ütopya oluştuysa da ondan yola çıkarak gerçekliğe varmak lazımgelir.

Hasıl-ı kelam ne ruhsal ne felsefi adalarımıza, algılanan gerçekliğin katılığını algılarımızdan uzaklaşarak değil,o algının içinde kalarak,algılamanın problematiklerini anlayarak kırmak değiştirmek dışında bir deniz görünmemektedir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Obsesif Kompulsif Bozukluğa Dair" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dilek AKICI TAYANÇ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dilek AKICI TAYANÇ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dilek AKICI TAYANÇ'ın Makaleleri
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Dnş.Müjgan SONUÇ
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Okb) Psk.Şeyma ALTINEL
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Semiha KARA
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Arzu BEYRİBEY
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Dnş.Fatih FİDAN
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Okb) Psk.Benan ŞAHİNBAŞ
► Obsesif Kompulsif Bozukluk Psk.Nuray ŞAHİN
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Okb) Psk.Dnş.Havva BAYAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Obsesif Kompulsif Bozukluğa Dair' başlığıyla benzeşen toplam 23 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:59
Top