Psikoloğa Gitmek....
Psikologa gitmek bir çok kişi için kaygı verici bir durumdur. Çoğu kişi bunun kendisinin "deli" olduğunu tescilleyen bir durum olduğunu düşünmektedir. Oysa ki iyi bir psikolog olmak için psikoterapiden geçmiş olmak önerilmektedir. Danışan koltuğunda oturmak, kendi iç çatışmalarını çözmek ve dinamiklerinin farkına varmak bir psikologun-ruh sağlığı çalışanının karşısındaki kişiye daha çok fayda sağlayabilmesine yardımcı olur. Kısacası, psikologların çoğu da psikolojik destek alır, almıştır.
Psikologa gitmenin kaygı uyandırdığı bir başka durumda çevredekilerin ne tepki vereceği, kişi hakkında ne düşüneceğidir. Kişi kendisi önyargılı olmasa da çevrenin önyargılı olması bir şekilde kişiyi terapi ortamına gelmekten uzaklaştırmaktadır. Aslında, terapiye gitmek ile dişçiye veya kulak burun boğaz uzmanına gitmek arasında anlamlı bir fark yoktur. Nasıl insanın dişi ağrıyabiliyorsa, boğazlarında enfeksiyon oluşabiliyorsa, bazı durumlarda ruhsal sıkıntılar yaşanabilir, bu durum oldukça insanidir. Psikologlar kendilerine gelen kişileri hasta olarak değil danışan olarak nitelendirirler. Yani gelen kişi bir konuda yardım almak danışmak için gelir. Günlük hayata sekte vuran rahatsızlıklar ise, hastalıktan ziyade bozukluk olarak tanımlanır. Bir saat örneğinden yola çıkarsak, geri kalan yada durmuş bir saatin pilini değiştirir yada kurarız. Psikoterapi, kişinin bu saatteki problemi belirlemesine ve saati tekrar kurmasına veya pilini değiştirmesine destek olan süreçtir.
Psikologa gitmeye engel olan bir başka sebepte maddi olanaksızlıklardır. Gelen kişilerin çoğu seans ücretlerini fazla bulmakta ve ödemekte zorluk çektiklerini söylemektedirler. Burada önemli bir etken de psikologun verdiği hizmet gözle görülür elle tutulur bir şey (en azından ilk seanslarda) değildir. Yani bir hekimden farklı olarak, elinize ilaç,rapor,tahlil ve benzeri şeyler vermez. Terapi sürecinin etki edebilmesi için zaman ve (en azından) birkaç oturum gereklidir. Bu durum gelen kişide bir sabırsızlık durumu yaratabilir. Ancak, şu unutulmamalıdır ki karşınızdaki bir profesyoneldir ve terapi herhangi bir dost dertleşmesinden oldukça farklı daha yapılandırılmış ve bilinçlidir. Psikoterapist, hem kendi ne zaman nerede ne söyleyeceğine dikkat ederken hem de karşı tarafın tepki ve sözlerini değerlendirerek kafasındaki hipotezi şekillendirir.Buna göre bir terapi planı uygular. Genellikle danışanlar, problemin üzerinden zaman geçmiş ve artık problem başa çıkılamaz hale gelmiş olduğunda psikologa gitmeyi tercih ederler. Bu durumda terapi için daha fazla zaman gerekir, çünkü problem de ilerlemiştir. Maddiyata geri dönersek, psikoterapi süreci maaliyetini hesapladığımızda, hayatımızda yarattığı etkiye kıyasla karşılanabilirdir. Hayatımızda bir gün dahi kötü hissetsek bu durum bizi, çevremizdekileri, işimizi ve sağlığımızı olumsuz etkiler. Örneğin depresyonda bir kişiyi düşünelim. Öğrenciyse okuluna, çalışan ise işine, anne ise çocuklarına zaman ve enerji harcaman konusunda zorluk çekecektir. Bu durum daha sonra telafisi zor durum ve hislerle kişiyi karşı karşıya bırakır. Örneğin, derslerden kalmak, işini kaybetmek, çocukları ile yeteri kadar ilgilenmediği için suçluluk duymak gibi. Terapiye gitmek, hayatımız boyunca kullanabileceğimiz problem çözme ve başetme becerilerini bize öğretir, üstelik bu beceriler terapi bittiğinde sizinle devam edecek ve gelişmeye devam edecektir. Bu noktada terapi korucu bir görev de üstlenir. Daha önceden yaşadığımız sıkıntının çözülmesi esnasında kazandırılan beceriler, daha sonra benzer bir sıkıntı olduğu zaman fark edilip kişinin kendisi tarafından müdahale edilmesini sağlar.
Kısacası, hayatta bir şey yapmak istediğinizde mutlaka önünüze bazı engeller çıkacaktır. Terapiye veya psikologa gitmek için de yukarıdaki ve benzeri engeller ile karşılaşmış ve karşılaşıyor olabilirsiniz. Bunu değiştirmek sizin elinizde, unutmayın ki başlamak bitirmenin yarısıdır.
Psikologa gitmenin kaygı uyandırdığı bir başka durumda çevredekilerin ne tepki vereceği, kişi hakkında ne düşüneceğidir. Kişi kendisi önyargılı olmasa da çevrenin önyargılı olması bir şekilde kişiyi terapi ortamına gelmekten uzaklaştırmaktadır. Aslında, terapiye gitmek ile dişçiye veya kulak burun boğaz uzmanına gitmek arasında anlamlı bir fark yoktur. Nasıl insanın dişi ağrıyabiliyorsa, boğazlarında enfeksiyon oluşabiliyorsa, bazı durumlarda ruhsal sıkıntılar yaşanabilir, bu durum oldukça insanidir. Psikologlar kendilerine gelen kişileri hasta olarak değil danışan olarak nitelendirirler. Yani gelen kişi bir konuda yardım almak danışmak için gelir. Günlük hayata sekte vuran rahatsızlıklar ise, hastalıktan ziyade bozukluk olarak tanımlanır. Bir saat örneğinden yola çıkarsak, geri kalan yada durmuş bir saatin pilini değiştirir yada kurarız. Psikoterapi, kişinin bu saatteki problemi belirlemesine ve saati tekrar kurmasına veya pilini değiştirmesine destek olan süreçtir.
Psikologa gitmeye engel olan bir başka sebepte maddi olanaksızlıklardır. Gelen kişilerin çoğu seans ücretlerini fazla bulmakta ve ödemekte zorluk çektiklerini söylemektedirler. Burada önemli bir etken de psikologun verdiği hizmet gözle görülür elle tutulur bir şey (en azından ilk seanslarda) değildir. Yani bir hekimden farklı olarak, elinize ilaç,rapor,tahlil ve benzeri şeyler vermez. Terapi sürecinin etki edebilmesi için zaman ve (en azından) birkaç oturum gereklidir. Bu durum gelen kişide bir sabırsızlık durumu yaratabilir. Ancak, şu unutulmamalıdır ki karşınızdaki bir profesyoneldir ve terapi herhangi bir dost dertleşmesinden oldukça farklı daha yapılandırılmış ve bilinçlidir. Psikoterapist, hem kendi ne zaman nerede ne söyleyeceğine dikkat ederken hem de karşı tarafın tepki ve sözlerini değerlendirerek kafasındaki hipotezi şekillendirir.Buna göre bir terapi planı uygular. Genellikle danışanlar, problemin üzerinden zaman geçmiş ve artık problem başa çıkılamaz hale gelmiş olduğunda psikologa gitmeyi tercih ederler. Bu durumda terapi için daha fazla zaman gerekir, çünkü problem de ilerlemiştir. Maddiyata geri dönersek, psikoterapi süreci maaliyetini hesapladığımızda, hayatımızda yarattığı etkiye kıyasla karşılanabilirdir. Hayatımızda bir gün dahi kötü hissetsek bu durum bizi, çevremizdekileri, işimizi ve sağlığımızı olumsuz etkiler. Örneğin depresyonda bir kişiyi düşünelim. Öğrenciyse okuluna, çalışan ise işine, anne ise çocuklarına zaman ve enerji harcaman konusunda zorluk çekecektir. Bu durum daha sonra telafisi zor durum ve hislerle kişiyi karşı karşıya bırakır. Örneğin, derslerden kalmak, işini kaybetmek, çocukları ile yeteri kadar ilgilenmediği için suçluluk duymak gibi. Terapiye gitmek, hayatımız boyunca kullanabileceğimiz problem çözme ve başetme becerilerini bize öğretir, üstelik bu beceriler terapi bittiğinde sizinle devam edecek ve gelişmeye devam edecektir. Bu noktada terapi korucu bir görev de üstlenir. Daha önceden yaşadığımız sıkıntının çözülmesi esnasında kazandırılan beceriler, daha sonra benzer bir sıkıntı olduğu zaman fark edilip kişinin kendisi tarafından müdahale edilmesini sağlar.
Kısacası, hayatta bir şey yapmak istediğinizde mutlaka önünüze bazı engeller çıkacaktır. Terapiye veya psikologa gitmek için de yukarıdaki ve benzeri engeller ile karşılaşmış ve karşılaşıyor olabilirsiniz. Bunu değiştirmek sizin elinizde, unutmayın ki başlamak bitirmenin yarısıdır.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Psikoloğa Gitmek...." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Funda KIVRIKOĞLU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Funda KIVRIKOĞLU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin 
Yazan Uzman
|
| Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
