2007'den Bugüne 92,230 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Şizofreni Tedavisinde Ailenin Önemi ve İntihar Davranışı
MAKALE #11508 © Yazan Uzm.Psk.Kamil ERTEKİN | Yayın Ekim 2013 | 4,506 Okuyucu
ŞİZOFRENİDE AİLENİN ÖNEMİ

Şizofreni düşünce, duygu ve davranışları etkilemesi nedeniyle ve süregen olma özellikleriyle diğer birçok tıbbi rahatsızlıktan farklı toplumsal hayata yansıyan bir rahatsızlıktır. Bu nedenle şizofrenisi olan insanlarla birlikte yaşayanların bugününü ve geleceğini doğrudan etkilemektedir.

Şizofreniden etkilenme yakınlığın derecesine ve yoğunluğuna, rahatszılığın türü, süresi ve şiddetine bağlı olarak değişmektedir. Ailenin rahatsızlığa dair endişeleri tedavi için hekime başvurulma aşamasından çok daha öncesine dayanır. Şizofrenisi olan kişi rahatsızlığın başlangıç belirtilerinin görüldüğü dönemlerde ailesinin alışık olduğu biçimde davranmamaya başlar. Gereğinden fazla ya da az uyur, korku doludur. İçine kapanır, dış görünüşüne eskisi kadar özen gösteremez. Aile ortamındaki, okuldaki, ya da mesleğindeki yükümlülüklerini yerine getirmez. Alışılmadık yaşantılarından bahseder. Başkalarının duymadığı, görmediği şeyleri görmeye, duymaya ve bunlardan gerçekmiş gibi söz etmeye başlar.

Aile önceleri bu yeni duruma karşı şaşkınlıktan aldırmazlığa, inanmaktan büyük bir şok ya da düş kırıklığa yaşamaya kadar çeşitli tepkiler verir. Aile kimi zaman değişiklikleri anlayışla karşılamaya yönelir. Kimi zaman da kabul edilemez olarak değerlendirip şizofreni olan hastasını bu davranışları bilinçli olarak yaptığı düşüncesiyle onunla tartışmaya, çatışmaya başlar.

Sorunun farkedilmesiyle çözümlemek için girişimde bulunulması arasında geçen sürede ailede şizofrenisi olan bireye karşı belli bazı tutumlar yerleşir. Bu tutumlar tedavinin olumlu bir noktaya doğru yönlendirilmesi açısından bazen büyük güçlüklere neden olabilmektedir. Rahatsızlığın farkedilme süresinin kısaltılması açısından bile şizofreni konusunda önceden bilgilendirme büyük önem arzetmektedir.

Yaknılarımıza yönelik beklentilerimizin gerçekleşmesi için onlara kendi doğrularımızı dayatmamızın her zaman istenen sonucu vermeyeceği düşüncesi şizofreni olan kişiyle ileri doğru atılmış bir adımdır. Şizofrenisi olan bir kişiyle ilişkide önemli olan onu zaaflarıyla ve gereksinimleriyle birlikte olduğu gibi kabul edip ciddiye almaktır.

Ailenin davranışlarının nasıl olması gerektiğine dair hazır reçeteler vermek yararsızdır. Ancak şizofrenili kişilerin çevrelerinde olup bitenleri algılamakta ve değerlendirmekte zaman zaman güçlük çekeceklerini varsayarak onlarla kısa, özlü ve net bir iletişim gerektiği söylenebilir. Çok konuşmak ve ona kendi doğrularımızı iletmeye çalışmak yerine dinlemek, her söylediğine ya da yaptığına müdahele etmek yerine duygusal olarak mümkün olduğunca tarafsız bir tutum takınmak, esnek ve uyum sağlayıcı tavırlar içinde bulunmak ilişki kurmamızı kolaylaştırır.

Şizofreniye karşı doğru tutum geliştirmenin önündeki en önemli engellerden ikisi utanç ve suçluluk duygularıdır. Şizofreni kişilerarası ilişkilerle doğrudan nedensel bir ilişkisi bulunmayan, biyolojik yönleri ağır basan bir rahatsızlık olduğundan şizofreniden dolayı utanç ya da suçluluk duyguları yaşamak yersizdir. Aile bir şekilde şizofreniye neden olduğuna inanırsa şizofrenisi olan üyesini çevreden gizlemeye çalışır ve giderek kendi toplumsal ilişkilerinden kopar. Şizofreniyi yaşayanalar bunu hissederek daha da içine kapanabilir ve ailelerine karşı öfke duyabilirler. Bu davranışlar ailede daha fazla utan doğurur ve utanç-suçlama kısır döngüsü devam eder.

Şizofrenisi olan bir kişinin özellikle evde, kendi odasında yalnızlığını yaşama gereksinimlerine saygı duyulmalıdır. Ayrıca ev ortamında yemek saatlerini ve gündelik hayata ait işleri önceden belirlemek yararlı olabilir. Eğer içe kapanma aşırı ya da çok uzun sürmekteyse daha ciddi belirtilerin habercisi olabilir. O zaman hekimiyle ilişki kurmak gerekir. Ancak çoğu insanda içe kapanma kendi içsel karmaşasıyla başa çıkma yolu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu gibi durumlarda onlara hoş gelebilecek boş zaman etkinlikleri bulmayı denemek daha uygundur.

Tedavisini düzenli sürdüren ve alevlenme belirtileri göstermeyenlerin ev içinde diğer bireylerden farklı bir yaklaşıma fazlaca gereksinimleri yoktur. Bazı aileler şizofrenisi olan yakınlarına özerkil vermeye gönülsüzdür. Çünkü kendi ana babalık rollerini her konumda sürdürme ihtiyacı içindedir. Sorumluluk ve bağımsızlık sorunlarını çözmenin en iyi yolu, diğer aile bireyleri ile yapıldığı gibi beklenen ve istenenleri şizofrenisi olan bireyle konuşmak ve bir uzlaşma zemininde birlikte karar vermektir. Çatışmanın sürekli olduğu ailelerde ise şizofrenisi olan bireyin mümkün olduğu kadar bu ortamdan uzak tutulması gerekir.

Şizofrenide düşünce bozukluklarını tartışarak değiştiremeyiz. Ona katılmak ve karşı çıkmak yerine görüşlerine saygı duyulduğu belli edilerek kendi görüşünüz neyse onu dile getirmek gereklidir. Örneğin, başka gezegenden mesaj aldığını söyleyen bir insana “saçmalama, öyle şey olmaz” ya da “evet o mesajları ben de alıyorum” diyerek yanıt vermek yerine “buna inandığını biliyorum” demek daha uygundur. Aynı şekilde takip edildiğini düşünen bir insana takip edilmediğini çeşitli yollarla kanıtlamak yerine yanınızda güvende olduğunu hissettirmek özellikle alevlenme dönemlerinde daha yerindedir.

Yapılan çalışmalar yüksekten atlama, ası, ateşli silahlar, yüksek dozda ilaç alımı gibi öldürücü intihar yöntemlerinin en sık uygulanan yöntemler olduğunu göstermektedir. Breier ve Astrachan şizofrenili intihar kurbanlarının şizofrenik olmayanlara göre öldürücü ve sert yöntemleri daha fazla kullandıklarını bildirmiştir. Önceki bazı çalışmalarla uyumlu olarak, hastaların en fazla kullandığı intihar yönteminin aşırı dozda ilaç almak olduğu saptanmıştır.
Bazı çalışmalar şizofrenideki intihar tehlikesinin aktif evrede çok büyük olmadığı, hastaların intiharı daha çok psikozları kontrol altındayken ve hastalığın depresif dönemindeyken tamamladığı belirtilmektedir. Bu görüşlere göre şizofreni, intihar tehlikesinin hastalığın psikotik sanrısal evrede arttığı depresyondan farklıdır. İşlevselliğini kaybettiğini farkeden, özellikle hastalık öncesi başarı düzeyi yüksek olan hastalarda intiharın tamamlanması tehlikesi fazladır. Örneğin bir çalışmada, intihar girişiminde bulunmuş hastaların önemli bir bölümünün yüksek eğitim yapmış, hastalıklarının oldukça farkında olan ve psikososyal yönden daha fazla yıkıma uğramaktan korkan hastalar oldukları bulunmuştur. Bu hastalarda ümitsizlik duygusunun diğer bütün psikiyatrik bozukluklardaki intiharlarda olduğu gibi intihara zemin hazırlayan en önemli etmen olduğu belirtilmektedir. Taiminen ve Kujari intihar girişiminde bulunan şizofrenik hastaların daha az pozitif belirti gösterdiklerini bildirmiştir. Cohen ve arkadaşları ise intihar girişiminde bulunan hastaların diğerlerine göre daha fazla pozitif ve negatif semptom gösterdiklerini bildirmiştir. Şahin şizofrenik hastalardaki intihar düşüncelerinin sanrılarla ilişkili olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda ise intihar düşünceleri olan hastalarda KPDÖ ve istatistiksel olarak anlamlı olmasa da PBDÖ skorları diğer gruptaki hastalara göre daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca intihar düşüncesi olan hastalarda sanrılar ve garip davranışlar diğer hastalara göre daha fazladır. İntihar düşünceleri olanlarda negatif belirtilerin diğer gruba göre farklılık göstermemesi anlamlı bir bulgudur. Depresyon şiddeti de iki grup arasında anlamlı bir fark göstermemiştir. Bu bulgular şizofrenik hastalarda intihar düşüncelerine daha çok pozitif belirtilerin eşlik ettiğini, depresif duygudurum ve negatif belirtilerin intihar düşüncesiyle ilişkili olmadığını göstermektedir. Ancak postpsikotik dönemdeki daha fazla sayıdaki hastalarla karşılaştırma olanağı olmadığı için bu bulgu tartışmalıdır. Ayrıca bu çalışmanın sadece intihar düşünceleri olan hastalarla sınırlı olması intihar girişiminde bulunan hastalardaki negatif, pozitif ve depresif belirtilerin araştırılmasını gerekli kılmaktadır.
Şizofrenide depresyonun görünüşü, belirtileri, tedaviye yanıtı oldukça karmaşık olabilir. Bazı çalışmalarda bu tür depresyonların pozitif ve negatif belirtilerle ilişkili olabileceği belirtilirken, postpsikotik depresyonla negatif belirtilerin örtüşebileceği belirtmektedirler. Sax ve arkadaşları ise şizofrenik hastalardaki depresyonun daha çok pozitif belirtilerle ilişkili olduğunu bildirmiştir. Yaptığımız çalışmada HDDÖ ile KPDÖ, PBDÖ toplam, sanrı ve garip davranışlar, NBDÖ toplam skorları arasında anlamlı bir ilişki bulunmasına karşın, BDE ile bu skorlara ek olarak NBDÖ’nün dikkat dışındaki bütün alt ölçek skorları arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Regresyon analizleri ile incelendiğinde bu ölçülerde anlamlı ilişki bulunmamış, negatif belirti skorları ile her iki depresyon ölçeği arasında anlamlı bir ilişki içinde olduğu saptanmıştır. Elde edilen bu bulgular şizofrenik hastalardaki depresyonda pozitif ve negatif belirtilerin önemli olduğunu, hastaların kendi bildirimlerine göre depresyon şiddetinin negatif belirtilerle daha fazla ilişkili olduğunu göstermektedir. Sanrısal yaşantılar ve garip davranışlar gibi pozitif belirtilerle, dikkat dışındaki bütün negatif belirti kümelerinin depresyon şiddetiyle anlamlı bir şekilde ilişkili olduğu anlaşılmaktadır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Şizofreni Tedavisinde Ailenin Önemi ve İntihar Davranışı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Kamil ERTEKİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Kamil ERTEKİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Kamil ERTEKİN Fotoğraf
Uzm.Psk.Kamil ERTEKİN
Denizli
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi36 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Kamil ERTEKİN'in Yazıları
► Ailenin Önemi Meral HASANDAYIOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Şizofreni Tedavisinde Ailenin Önemi ve İntihar Davranışı' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Öfke Yönetimi Ekim 2014
► Psikolojik Stress Eylül 2014
► Dissosiyatif Bozukluklar Mayıs 2014
► Zeka Nedir? Nisan 2014
◊ Heyecan ve Uyarılma Ağustos 2014
◊ Kişilik Bozuklukları Mart 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:30
Top