2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuğunuzu Ne Kadar Anlayabiliyorsunuz?
MAKALE #1151 © Yazan Dr.İbrahim BİLGEN | Yayın Haziran 2008 | 8,598 Okuyucu
Çocuğun dünyasını tanımak, algılamalarını önemsemek ve çocuğu “küçük” görmek konusunda anne ve babalar deneyimsiz olduklarını hissedebilir. Şu anda bile eminim bazılarınız içinizden “Ben çocuğumun duygularını anlayabiliyorum” diye içinizden geçirmişsinizdir. “Çocuğunun neler hissettiğini anlamayan anne baba mı olur diye” söylenenleriniz bile olabilir.

Dünyada dört türde anne ve baba şekli vardır. Birincisi, gerçekten çocuğunun neler hissettiğinden haberi olmayan anne ve babalardır. Hatta anlamaya çaba bile göstermeyen... Ki, bu anne ve babaların çocukları çok çaresizlik yaşarlar.Mutluluğu dışarıda, yanlış ilişkilerde aramaya çalışırlar.Yarın bir gün çocuklarının başlarına bir şey geldiğinde de “ yemedim yedirdim, içmedim içirdim bize bu mu yapılırdı şimdi” diye söylenen anne ve babalar yine bu sınıftaki anne ve babalardır. İkinci grupta yer alanlar ise, çocuğunun duygularını anlamaya çalışan ama bir türlü iletişim ve empati kuramayan anne-babalardır. Ki bunlarda kuşak çatışmasını çok sık olarak yaşarlar.Üçüncüsü ise, çocuğunun duygularını anladığını sanan ama yanılan anne-babalardır. Dördüncüsü ise, çocuğunun duygularını anlayan ama ne yapacağını bilemeyen anne babalardır.

Benim bugün burada, üzerinde durmak istediğim birinci kategorideki anne ve balar. Yani çocuklarını anlamaya çaba göstermeyen anne ve babalar. Çocuklarını kendi uzuvları gibi görmeye çalışan ,çocuklarının da bir kimliği ve kişiliği olabileceğini kabul etmeyen anne ve babalar. Anne ve babalar çocuklarla en fazla hangi yaşlarda sorun yaşarlar sizce? Muhakkak tahmin edenleriniz vardır.Evet, ergenlikte...Peki,Neden? Çünkü o yaşa kadar sorun yoktur.Çocuk ne derse desin, zorla da olsa, dayatmayla da olsa, dayakla da olsa bir türlü anne ve baba dediğini çocuğa yaptırır. Ama ergenlikte çocuk dillenir,direnir. Neden anne ve babalar bu döneme çok alakalıdırlar. Çünkü kontrolün ve belirsizliğin,çaresizliğin yaşandığı dönemdir bu ergenlik dönemi. Bu nedenle en fazla bizlerden yardım istenen dönemde bu dönemdir. Ama bu seferde başka bir sorun çıkar karşımıza. Çocuk bize gelmek istemez.Anne ve baba yıllardır yaptığı gibi yine işin kolayına gitmeye çalışmaktadır. Ergen böyle düşünür. “Ortada bir hastalık var, hasta olan benim ve bunuda ancak psikiyatrist geçirir. İşte... olay o kadar basit değildir. Yıllardır kendisini değiştirmeye çalışan, onu bir varlık olarak kabul etmeyen anne ve babasına ilk kez yıllardır birkaç kelime etmeye kalkmıştır.Onun faturası da “Sen bir psikiyatrist’e gitmelisin” olmuştur. Nerede kaldı sizin bana olan duyarlılığınız, beni tanıma ve anlama çabanız. Psikiyatrist denen adam mı bulacak bizim nasıl bir aile olmamız gerektiğini.” . Bu dönemin isyanları ve gencin hissettiği duygular, toplumda daima konuşulduğu için olsa gerek, anne-baba, çocuğu ergenlik dönemine gelmeden önce, onun duygularını anlama çabasına girmez. Bu çabayı gösteren anne ve babalar mutlaka vardır ama ne yazık ki parmakla gösterilecek kadar azdır. Eğer haksızlık ediyorsam şimdiden özür dilerim.Benim görevim fark ettiklerinizi değil fark etmediklerinizi gösterebilmek. Perşembe günü kaldığım yerden devam edeceğim. Sağlıcakla Kalın.

Sevgi ve Saygılarımla.


HER ÇOCUK AYNI MI?

Bu soruya açık bir yanıt vermek gerekirse“hayır”. Her çocuk, aynı gelişim dönemlerini farklı şekillerde geçirir. Bu farklılığın sebepleri arasında, çocuğun yapısı, yetiştirilme şekilleri ve tutumları, cinsiyeti ve çevresel koşullar belirleyicidir. Örneğin çok kilolu çocuklar, zayıf olanlara göre daha yavaş hareket ederler ve daha geç sıralayıp, yürürler. Yani motor gelişim aşamasında çocuklar arasında farklar olabilir. Bazı çocuklar sakin ve sessizken, bazı çocuklar panik içinde ve telaşlıdır. Hatta bazı bebekler sabırla annelerinin kendilerini emzirmesini beklerken, bazıları da ortalığı ayağa kaldırır. Bazı bebekler daha sevecen ve etraflarına gülücükler dağıtırken, bazıları son derece ciddi olurlar. Nasıl ki, sizin ilgi alanlarınız, çevrenizdekilerden farklı ve ayrı ise, çocuğunuzunkiler de öyledir. Burada anne ve babaların düştükleri en önemli tuzak ise , çocuklarını başka çocuklar ile kıyaslamalarıdır.

Dünkü yazımda buna değinmeye çalıştım. Çünkü insanoğlunun en büyük isyanı, başkaları ile kıyaslanmaktır. Kadın olsun , erkek olsun, çocuk olsun, insan, en büyük sıkıntıyı, başka insanlarla kıyaslandığı zaman hisseder. Bu ,esasında tabiri caiz ise “ kişilik tacizidir”.

Toplum olarak her şeyimizi birbirimizle mukayese ettiğimiz gibi, çocuklarımızı da ederiz. Hatta ilk doğduğu gün, “Nasıl sağlıklı mı?” diye soracağımıza, “Kaç kilo doğdu? Çok zayıfmış, benimki tam 4 kilo doğmuştu” Bunu herhalde çevresinden pek duymamış bir anne yoktur. Yürüdü mü? Kaç yaşında konuştu? Okulda başarılı mı? Erken yatar mı? Notları nasıl? Takdir yada teşekkür aldı mı? Kendi kendine ders çalışıyor mu? Hangi üniversiteyi kazandı? Hala evlenmedi mi? Ne zaman çocuk düşünüyorlar yaşıtlarının torunu olacak? Biz onların yaşındayken....... Bu örnekler sizlerinde tahmin ettiği gibi sayfalarca uzatılabilir. Yapılan araştırmalar, anne babaların çocuklarını en çok “eğitim çağlarında” başka çocuklarla kıyasladığını gösteriyor. Çocuklarda, bunlara ders çalışmayarak, öfkelenerek, hareketlilik, tutturma davranışı olarak yanıt veriyorlar. Çocuğunuz sınıfta okumayı en son söken bir çocuk olabilir, çocuğunuz duygusal olabilir, çocuğunuz matematikte sınıf birincisi olmaya da bilir. Bu tip kıyaslamalarla onu motive etmek yerine, içine kapanmasına, sıkıntı hissetmesine ve gizli gizli içinde sizlere karşı öfke beslemesine neden olabilirsiniz. Unutmayın ki, kendi başarıları takdir edilmeyen ve sürekli olarak çevresindeki arkadaşlarının başarıları örnek gösterilen çocuklarda, kendisini değersiz hissetme, kızgınlık hissi ve çalışma motivasyonunda düşme gözlenmektedir. Çocuğunuz sizin, bir parçanızdır ama onu, dünyaya getirmiş olmanız kişiliğini kabul etmemeniz anlamına gelmemelidir. Sağlıcakla kalın.


BABA OLMAK….

Anneler ile babaların farklarından söz etmek kimilerinize anlamsız gelebilir... Bunlar bildik şeyler yada gereksiz olarak algılayabilirsiniz. Bu konulara çok fazla girmek istemiyorum. Küçüklüğümde, bana sorulan ve hala popülaritesini hiç kaybetmemiş olan bir soru vardır. “Anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun?” diye. Şöyle bir hatırlıyorum da herhalde bana merakla bakan gözler arasından kurtulmamı sağlayan cevabın tüm çocukların kurtuluşunu sağlayan yanıt olduğunu biraz daha büyüdüğümde anlayabildim. Bu cevapta sizlerin de tahmin ettiği gibi “İkisini de çok seviyorum” du.
Bunun cevabını bir araştırma sonucunu sizlerle paylaşarak vermek istiyorum. Deneysel bir çalışmada, küçük bebek resimleri gösterilen erkek ve kadınların duydukları heyecan ve coşkuyu ilginç bir yöntemle ölçmüşler: Göz bebeklerinin kaç milimetre genişlediğine bakarak. Sevinçten, coşkudan, yoğun duygudan genişleyen göz bebekleri en çok kadınlarda( çocuklu yada çocuksuz), bir de 3 yaşından küçük çocuğu olan erkeklerde bulunmuş. Diğer erkekler (büyük çocuklu yada çocuksuz) fazla bir duygu yoğunluğu yaşamamışlar. Bilimsel bu araştırma bize söyleyecek fazla bir şey bırakmamış. Bu göz bebeklerindeki büyümenin her yaşa yansıdığı ailelerde yetişen çocuklarda çok fazla sorunlar olmadığını bizler görmekteyiz. Burada;sadece babanın görevinin, eve para getirmek diye arkasına sığınmanın çok doğru olmadığını belirtmek isterim. Belki babalarımızdan o sevgiyi görmemiş olabiliriz. Ama görmedik diye kendi çocuğumuza bunu göstermememiz onlara yapılacak en büyük haksızlık olurdu. Ayrıca görmediğimiz o kişilerinde çok duygusal olduğunu, bizleri içten içe çok sevdiklerini biliyorum. Ama bunu bilmek dışında bazen görmekte ve en önemlisi hissetmek gerekiyor.
Sevginin en güzel tanımı;”Başka bir insanın mutluluğu, güvenliği ve gelişimi bizim için kendi mutluluğumuz, güvenliğimiz ve gelişimimiz kadar önemli hale geldiğinde sevgi vardır.”. Bunu bana hissettiren sevgili babamın ve bunu çocuklarına hissettiren her babanın, bu güzel günde saygı ile önlerinde eğiliyor ve ellerinden öpüyorum. Babalar gününüz kutlu olsun….

Daha önce "Sabah Gazetesi"nde de yayınlanmıştır.



Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuğunuzu Ne Kadar Anlayabiliyorsunuz?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.İbrahim BİLGEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.İbrahim BİLGEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İbrahim BİLGEN Fotoğraf
Dr.İbrahim BİLGEN
İstanbul
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi12 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.İbrahim BİLGEN'in Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Çocuğunuzu Ne Kadar Anlayabiliyorsunuz?' başlığıyla benzeşen toplam 92 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aşk ve Sadakatsizlik Mayıs 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:43
Top