2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Deprem Sonrası Oluşan Travma Sonrası Stres Bozukluğu İçin Olgu Sunumu
MAKALE #11606 © Yazan Uzm.Psk.Nurhayat YÜKSEL | Yayın Ekim 2013 | 9,250 Okuyucu
ÖZET
Travma, günlük yaşantımızda sık kullanılan kelimeler arasına girmeye başlamıştır. Travma sadece stres düzeyini arttıran olaylara verdiğimiz ad olabilirken; bununla birlikte, günlük rutin işleyişi bozan, beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan, kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar da travmatik yaşantılar olarak tanımlanabilir(1).
Yaşanan bir trafik kazası, bir doğal afet ( yangın, deprem, sel, vb.), sosyal ve fiziksel tacizler, caddeden karşıya geçmeye çalışırken adımımızı attığımızda çok süratli bir arabanın birdenbire önümüzden geçmesi bile bir travmaya örnek olabilir.
Farklı bir bakış açısıyla da yaşanan bir olayda; yaşama, vücudun fiziksel bütünlüğüne, sevdiklerimize ve inançlarımıza karşı tehdit algılama söz konusu ise bu olay kişi için travmatik bir yaşantı demektir. Psikolojik travma, olayı yaşayan kişinin tehdit algısı ve değerlendirmesi doğrultusunda tanımlanabilir.
Yaşanılan bu ani olaylar bazen zihnimizin derinliklerinde baskılanarak korunurken bazen de kısa sürelerde telafi edilebilir.
Yapılan araştırmalara göre çoğu vak’a da orta şiddetteki stres tepkileri dahi, herhangi bir müdahale olmaksızın 6-16 ay içinde tamamen ortadan kalkabilmektedir(2).

Doğal afetler sonucu yaşanan travmalarda kişi yaşadığı bu beklenmedik olay karşısında şaşkınlığa düşerken korku, endişe, karamsarlık, panik, çaresizlik gibi duygular çok yoğun yaşanmaktadır. Düşünce ve duygular olayın etkisi altıdadır ve olayı sürekli tekrarlama eğilimi vardır. Her an deprem olacakmış hissi ve duygusu sürerken, yakınlarını kaybedeceği korkusunu sürekli yaşar ve geleceğe yönelik plan yapamadığı gibi umutlarını da yitirir.
Burada ele alacağım konu depremden yedi yıl sonra aynı sıkıntı, kaygı ve endişeyi hala yaşamakta olan bir danışanla yapılan çalışma olacak.
Bunu yazmaktaki amacım: bu durumu bizzat yaşamış ya da yakınlarında görüp duymuş olan kişilere biraz olsun konu hakkında bilgi verebilmek. Travma yaşayan kişinin içinde bulunduğu duygu durumu ile çevresindekilerle olan iletişiminde yaşadığı sorunları açıklayabilmek. Travmanın bir kader olmadığını gerekli tedaviler alındığında travma ile başa çıkılabileceğini gösterebilmek. Bununla birlikte onları anlayarak destek olmak için ihtiyacımız olan bilgileri sunmaktır.

GİRİŞ

Travma pek çok şekilde karşımıza çıkar. Trafik kazaları, sosyal ve fiziksel tacizler, deprem,sel,yangın gibi doğal afetler, beklemediğimiz bir anda yaşadığımız ani kayıplar, aniden ortaya çıkan hastalık ve uzuv kayıpları travmanın olması için birer sebeptir. Çoğu zaman tutum ve davranışlarımızda, yaşadığımız travmaların etkilerini farkına bile varmadan yaşarız. Çok basit olaylar bizim günlük yaşamımızı ve diğerleriyle olan ilişki ve iletişimimizi derinden etkiler. Ne zaman ki yolunda olmayan bir şeyler olduğunu fark eder, neden sorusunu sormaya başlarız, içimizde bir kaygı, sıkıntı olduğunu fark ederiz. O zaman bu soruların peşine düşer, sebeplerini bulmaya çalışırız.

İşte bu soruların cevabını ararken yolumuz bir profesyonele düştüğünde yıllar önce yaşadığımız ama unuttuğumuzu sandığımız bazı basit olayların bizim düşünce ve davranışlarımıza yansıdığını fark ederiz. Fark ettiğimiz her durum ve olay bizim duygu, düşünce ve davranışlarımızın yeniden yapılanmasına sebep olur. Zaman içerisinde işlevsel olmayan düşünce kalıplarını fonksiyonel hale getirerek huzura ve sükunete kavuşuruz.
Ancak bazı durumlar vardır ki sebepleri apaçık ortada olmasına rağmen bir türlü çözemeyiz. Her ne kadar felaketlere maruz kalanların çoğu bu yaşantı karşısında hafif düzeyde stres tepkileri verirlerse de, her üç kişiden biri Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun (TSSB) habercisi olabilecek bir takım daha ağır stres tepkileri verebilmektedir.
Söz konusu olan ağır stres tepkileri olarak; kendini bedeninin dışındaymış gibi hissetme, belirli dönemleri hatırlamak istediğinde kafanın tamamen boş olduğunu hissetme ve hiç bir şey hatırlayamama, hayatı normal yaşamayı engelleyecek şekilde dehşet verici anıları, kabusları yeniden yaşıyormuş gibi hissetme ve algılama, rahatsız eden anılardan kaçınabilmek için evden dışarı çıkamama gibi normalde yapılmayacak davranışların sergilenmesi, madde ve alkol bağımlılığı, içi boşmuş gibi algılayarak hiçbir duygu hissedilememesi, aşırı tepkisellik; panik ataklar, öfke nöbetleri, aşırı gerginlik, aşırı tedirginlik hissedilmesi, hayatı engelleyecek derecede endişe duymak, aşırı çaresizlik hissi, düşünce veya davranışlardaki takıntılar, umudun, kendilik değerinin, motivasyonun ya da hayatın anlamının tamamen yitirilmesi, halüsinasyon, tuhaf düşünceler ve imgeler sayılabilir.
Depremden sonra yaşanan olayın “olağanüstü” olarak algılandığı bir durumda gösterilen stres tepkileri, “anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak görülür. Hemen ertesinde verilen tepkiler dikkate alınarak ciddi bir psikolojik rahatsızlığın oluştuğuna karar verilmesi yanlıştır. Stres yaratan olaylara verilen tepkileri; fiziksel, duygusal, bilişsel ve kişiler arası tepkiler olarak dört ana başlıkta inceleyebiliriz (3).
Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR: Eye Movement Desensitization and Reprocessing), son yıllarda oldukça ilgi çeken terapi uygulamalarından biridir. Bu ilginin bir nedeni de özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tedavisindeki etkinliğinin pek çok çalışma ile gösterilmiş olmasıdır. EMDR, bilgi işleme süreçlerini kolaylaştıran ve travmatik anı parçalarının bütünleşmesini sağlayan yenilikçi bir terapi yöntemidir. Bu yaklaşımla bilginin gelecekte daha iyi işlevsellik sağlayacak şekilde işlenmesi sağlanır. Son yıllarda, tedavi kılavuzlarında ve meta analizlerinde EMDR, önerilen tedaviler arasında belirtilmektedir (4).
EMDR, psikodinamik, bilişsel, davranışçı ve danışan merkezli yaklaşımlar gibi çok iyi bilinen farklı yaklaşımların öğelerini bir araya getiren bir yöntemdir (5). Pek çok çalışma, EMDR'nin TSSB'de etkili olduğunu göstermiştir (6,7). TSSB'nin tedavisinde, Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve EMDR'nin diğer terapilerden üstün olduğunu bildirilmiştir (8).
Bu makalede deprem sonrası TSSB belirtileri ile gelen bir olguda önce bu travmatik yaşantı ile ilgili gelişen bozukluğuna yönelik, ardından da maruz kaldığı diğer afetlere yönelik EMDR uygulaması yapıldığı ve diğer yaklaşımlarla birlikte tedavi sonrası olan etkisinin kişide bıraktığı etkilerin nasıl çözümlendiği aktarılmaktadır.

OLGU
Bay M, 32 yaşında resmi bir kurumda görevli olarak çalışmaktadır. İç Anadolu Bölgesi’nde ev hanımı bir anne ile devlet dairesinde çalışan bir babanın ikinci çocuğudur. Bir büyük bir de küçük kardeşi bulunmaktadır. On dört yaşında sınavlara girerek şimdi çalıştığı kurumda öğrenim görmeye başlamıştır. Öğrenimine başladıktan on yıl sonra bir deprem yaşamış ve göçük altında yirmi saat kaldıktan sonra kurtarılmıştır. Bir yıl fiziksel tedavisi sürmüş, sağlığı yerine geldikten hemen sonra daha önce beğendiği bayanla evlenmiştir. Olayın vuku buluşundan sekiz yıl sonra, bana, eşinin aracılığı ile onun haberi olmadan alınan randevuda kendisini şöyle ifade etmiştir:

“Bu benim ertelediğim bir şeydi, çok istekli değilim bu konuda. Belim ve ayağım kırıldı tedavi gördüm hala görüyorum. Kapalı yerde kalma ve karanlık korkum var, arabada bile bunalıyorum, başım dönüyor. Son altı aydır bozuk olan uyku düzenim hiç uyku uyuyamamaya dönüştü. İlaç kullanmaya başladım. Kulağımda olan sesler çığlıklar var, onları kafamdan atamıyorum. Günübirlik yaşıyorum. Ölememek çok kötü, orda ölseydim daha iyi olurdu gibi geliyor. Çevremdeki hiç kimse beni anlayamaz düşüncesiyle kendimi hiç kimseye anlatmıyorum. Sürekli kabuslar görüyorum, deprem ile ilgili görüntüleri yeniden yaşıyorum, her an olumsuz bir olay yaşama kaygısı duyuyorum, bu yüzden hayatın içine girememek ve çok sevdiğim eşimle bile aramda hep problem oluşu kafamdan deprem anını atamayışım beni çok yordu. Eşim her gece kabuslar görmemden ve benim sürekli tedirgin ve kaygılı oluşumdan iyice rahatsız oldu ve beni buraya getirdi. Artık kurtulmak istediğimi söylüyor ama bunun için herhangi bir girişimde bulunmuyordum. O da bana destek olmak için, böyle bir şey yapmış. Buraya gelirken haberim olmadığı için rahat geldim ancak kapıda nereye geldiğimi fark edince çok korktum. Bu korku sahip olduğum bana ait olan şeylerin belki de elimden alınıvereceği korkusuydu.”

İlk seansta, travma öyküsü alındı, EMDR ile ilgili bilgi verildi, uygulama için onayı alındı. İlk seansın sonunda çok yorulmuştu ve kendini çıplak hissediyordu. Çünkü daha önce yakın çevresine bile anlatmaktan çekindiği, belki kendisine sakladığı pek çok şeyi, paylaşmıştı. Deprem sırasındaki görüntüler, göçük altından çıkarılması ( 20 saat kaldıktan sonra), aynı evde kalan arkadaşlarının ölümü, hastaneye götürülüşü, yoğun bakım ve tedavi görüntüleri ve bununla beraber gelen “ ölseydim daha iyi olurdu” şeklindeki bilişsel şemaları EMDR yöntemiyle çalışıldı.
İkinci görüşmede, bütün yaralarının açıldığını ve hepsinin kanadığını ifade etti ve olayı her anlatışında ne kadar gereksiz detay varsa hepsini hafızasında tutmaya gayret ettiğini, şu anki yaşamındaki her şeyin ona bu olayı hatırlatması için nasıl da çaba sarf ettiğini dile getirdi. Birlikte görev yaptığı arkadaşlarının çoğunu kaybetmişti. Hemen her gün onlarla tek tek konuşuyordu. Eğer olayı unutursa arkadaşlarını da unutacağına dair yoğun bir korkusu vardı. Bana her anlatmaya başladığında onları elinden alacağımı sanıyor, bu kaygısını da ifade ediyordu.

Kaybettiği yakınlarını unutmaktan korkan kişi olayı tüm detayıyla hafızasında tutarak ve dönem dönem çevresine ya da kendi benliğinden kopan ayrı bir parçaya sürekli tekrar ederek olayı hep taze tutmaya çalışır. Unutmak demek, ihanettir.
EMDR ile çalışmaya başladık. Yaşadığı bu travmanın büyük bir bölümünü geride bıraktıktan sonra olayla ve arkadaşlarıyla ilgili yeni bir çerçeve oluşturduk. Bu yeni bakış açısı onu arkadaşlarını unutmak değil, onları salıvermek olduğuna ikna etti. Bu çalışmalardan sonra kendisini daha hafif hissettiğini ve arkadaşlarına olan yapışmacı tarzından kurtulduğunu ifade etti.
Ancak sekiz yıldır süren bu yoğun travma süreci onun gerçek hayatla olan bağlantısını ve ilişkilerini engellemişti. Kişilerle yakın ve derin ilişkiler kuramıyor, kendini geri çekiyor, onların yaşamlarındaki çok önemli olaylara uzaktan ve küçümser bir tavırla yaklaşıyordu. Bu travmanın arkasından, yaptığımız her görüşmede yaşadığı başka bir travma ( yaşadığı sel felaketi, yangın, zehirlenme) ortaya çıkıyor ve kişiliğindeki eksik yapılanmalar kendini gösteriyordu. EMDR çalışmaya devam ederken diğer travmalarını da gözden geçirme fırsatını yakaladık. Çalışmalarımızın arkasından kendisi olayları yeniden hatırlayıp yeniden değerlendirdiğinde aslında o kadar da detaylı anı biriktirmesine gerek olmadığını fark etti. Silme yöntemiyle seansta aklına gelmeyen diğer anı ve olayları da kendi kendine silmeyi başardı.
Bu arada yaşanan belki en büyük sıkıntı, acılarına tutunarak yaşamayı alışkanlık haline getirmiş olan Bay M’nin elinden bu çözümü almanın onda yarattığı boşluktu. Bu boşluk onun önüne çıkan belki de yaşadığı travmadan daha zor olduğunu düşündüğü başka bir travmaydı. Çünkü çevresi ile iletişimini kurarken “hiç kimse zaten beni anlamaz”, “ ben herkesten farklı bir şey yaşadım”, “kimse benden daha fazla acı çekmedi” “kendi yaşadıkları küçücük olayları faciaymış gibi anlatıyorlar, oysa onların yaşadığı benim yaşadığımın yanında hiçbir şey” düşünceleriyle hareket ettiği için onları aşağıladığının ve önemsemediğinin farkında değildi. Ailesine, iş arkadaşlarına kendi yaşadığı olayları anlatmak yerine onlardan anlaşılmayı bekleyen bir davranış sergilediğini fark etmiyordu. Bu da ilişkilerinde ne kadar yüzeysel ve kopuk olduğunu görmesini engelliyordu.
Gelecek ile ilgili umutlarını, hayallerini unutmuş, plan yapmayı da bırakmıştı. Aradan geçen bunca zamandan sonra bile her an bir olay olacağını sevdiklerini ve yakınlarını kaybedeceği korkusunu yaşıyordu. Bu çalışmaların arkasından yaşamını yeniden yapılandırma sürecine girildi ve çevre ile ilişkisi, iletişimi birlikte değerlendirildi.
Bu yaşadığı boşluğun öncesini ve tedaviden sonrasını şu cümlelerle ifade etmiştir.
“ Olay sanki benim yarım metre önümde cereyan ediyordu. Ben sürekli bu olayı yaşıyor, saatlerce kimseyle iletişim kurma gereği duymadan orada kalabiliyordum. Orada ölen arkadaşlarımla konuşuyor, yaşadığım her anı yeniden yeniden sanki oradaymış gibi yaşıyordum. Çalışmaya başladıktan sonra olay benden çok uzaklaştı. Sanki evin bir köşesinde ben oturuyordum, olaylarda diğer köşede yaşanıyordu. Sonra işte bu aradaki boşluk beni korkuttu. Şimdi orada ne olması gerekiyordu derken, insanlar ve olaylar orada yerlerini almaya başladılar. Şimdi yaşadığım depremin dışında da hayatıma yeni olaylar ve kişiler girmeye başladı. Artık bu olayın bir önemi kalmadı, etkisini daha az hissediyorum, bazen de tamamen aklımdan çıkıveriyor. ”

SONUÇ

Doğal afetlerden sonra kişinin yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu bazen kısa bir sürede atlatılabilirken bazen de yıllarca sürebiliyor. Ancak kişi TSSB belirtilerinin gittikçe yoğunlaşması ve dayanılamaz bir hal alması sonucu bir profesyonel destek arama girişiminde bulunuyor. Bir taraftan kendisinin anlaşılmadığını, hiç kimsenin kendisini anlayamayacağını düşünürken, diğer yandan bir profesyonel kendisini anladığında içindeki büyüklenmeci kendilik birdenbire boşluğa düşüyor. Yaşadığı diğer travmatik olayları gündeme getirerek “ama ben bunları da yaşadım, benim başıma zaten hep böyle şeyler gelir” diyerek bir genellemeye sokuyor. Hayatın ona hep kötü sürprizler hazırladığı yönünde bir kanaatinin oluşması onun dünyaya yeni bir çocuk getirmesini bile engelliyor.
Bu olguda EMDR uygulaması ile travmatik yaşantılara ait anılar ve onlarla beraber depolanmış olumsuz duyum, görüntü ve bilişler yeniden işlenmiş, önce duyarsızlaştırma sağlanmış, ardından da daha iyi işlevsellik gösterebileceği yeni bilişlerin yeni ve olumlu kendilik inançlarının yerleşmesi sağlanmıştır.Yaşadığı travmanın kendisinde bıraktığı duygusal etkilerini en aza indirerek olayı sadece bir olay olarak hatırlaması sağlanarak, çevre ile olan ilişkisi yeniden düzenlenmiş ve gelecekle ilgili beklentileri yeniden yapılandırılmıştır.
Dönem dönem hipnotik trans haline geçen Bay M ’nin geçişleri kontrol altına alınmış. Olaylara olumsuz bir yaklaşımla bakmayı alışkanlık haline getirmişken olumlu bir bakış açısı kazandırılarak yeniden çerçeveleme sağlanmış danışanın kendi istek ve beklentilerini yeniden değerlendirmesi ve yaşamın bir ceza değil ödül olduğunun farkına varması sağlanmıştır. Terapi sürecindeki her seansta getirdiği veriler diğer yaklaşım ve tekniklerle değerlendirilerek yeniden işlenmiş ve yaşadığı depremin onda bıraktığı etkilerin dışında kişilik örgütlenmesindeki yapısal ve dinamik faktörler de ele alınarak yeniden yapılandırılması sağlanmıştır.

Kaynaklar
(1) İnternet Davranış Bilimleri Enstitüsü. http://www.dbe.com.tr/tr-TR/Content/Psikolojik_Travma/Travma_Nedir.aspx
(2) İnternet Davranış Bilimleri Enstitüsü. http://www.dbe.com.tr/tr-TR/Content/Psikolojik_Travma/Travma_Sonrasi_Stres_Bozuklugu_TSSB_Nedir.aspx
(3) İnternet Davranış Bilimleri Enstitüsü. http://www.dbe.com.tr/tr-TR/Content/Psikolojik_Travma/Travma_Sonrasi_Stres_Bozuklugu_TSSB_Nedir.aspx
(4) EMDR (Göz Hareketleri İle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): Psikoterapide Farklı Bir Seçenek; Derleme / Review; Yrd. Doç. Dr Önder Kavakcı, Prof. Dr Orhan Doğan, Doç. Dr. Nesim Kuğu Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD,Sivas.
(5) Shapiro F (2001) Eye movement desensitization and reprocessing:
Basic principles, protocols and procedures. 2. Baskı, New York: Guilford Press.
(6) Lazrove S, Triffleman E, Kite L ve ark. (1998) An open trial of EMDR as treatment for chronic PTSD. Am J Orthopsychiatry, 68(4):601-8.
(7) Scheck MM, Schaeffer JA, Gillette C (1998) Brief psychological intervention with traumatized young women: The effi cacy of eye movement desensitization and reprocessing. J Traumatic Stress, 11:25-44.
(8) Bisson J, Andrew M (2007) Psychological treatment of posttraumatic
stress disorder (PTSD). Cochrane Database Syst Rev, 18;(3):CD003388.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Deprem Sonrası Oluşan Travma Sonrası Stres Bozukluğu İçin Olgu Sunumu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Nurhayat YÜKSEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Nurhayat YÜKSEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nurhayat YÜKSEL Fotoğraf
Uzm.Psk.Nurhayat YÜKSEL
Ankara (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi28 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Nurhayat YÜKSEL'in Yazıları
► Travma Sonrası Stres Bozukluğu Psk.Arzu BEYRİBEY
► Travma Sonrası Stres Bozukluğu Psk.Yasemin TÜZEMEN
► Travma Sonrası Stres Bozukluğu Psk.Dnş.Fatih FİDAN
► Travma Sonrası Stres Bozukluğu Psk.Emir Emre DOĞAN
► Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nedir? Psk.Sümeyye KESKİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Deprem Sonrası Oluşan Travma Sonrası Stres Bozukluğu İçin Olgu Sunumu' başlığıyla benzeşen toplam 47 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Uyku Evreleri Ocak 2018
► Savunma Mekanizmaları Ocak 2018
► Depresyon Modelleri Ocak 2018
◊ Roller Nasıl Oluşur? Ekim 2013
◊ Boşanma ve Çocuk Ekim 2013
◊ Taciz Şubat 2012
◊ Kadınlar Günü Ocak 2012
◊ Aşk ve Emdr Ocak 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:05
Top