2007'den Bugüne 92,311 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Terapi İçin Bir Eleştiri
MAKALE #11976 © Yazan Uzm.Psk.Huriye TAK | Yayın Aralık 2013 | 3,392 Okuyucu
İnsanlar sahip olmak arzusuna fazlaca takılmışlardı. 1500lerin başlarında kapitalizmin yükselen sesiyle; sahip olma arzusunu meşrulaştırma, ‘normal’leştirme süreci başlamış bulundu. Aradan geçen 500 sene sonunda kültürlerde kabul gören tutumlar da bu doğrulta değişti. Ne kadar çok mülke sahipsen, o kadar başarılısın önermesi herkesin içselleştirmeye başladığı bir inanış oldu. Fakat; insan böyle bir ‘başarı’ amacıyla yaşamaya programlanmış olamazdı. Ve sahip olma arzusunun içine sığdırılmaya çalışılan ruh, haykırmaya başladı. Onu sakinleştirecek birileri, kendiliğine esir düşmüş ruhuyla, ruh iyileştirmenin/özgürleştirmenin ''kendilikte'' olduğunu keşfedip; sıkışıp kalmış ruhları, formülize edilmiş yöntemlerle uyuşturmaya başladı.

Herkesin egosuyla sakladığı bir ‘id’i vardı ve id, hayvani duygular/arzulardan ibaretti. Eşref-i mahlukâta özünü veren, böyle bir çekirdek uygun görmüş olabilir miydi insan için? Celaleddin Rumi; insanın gönlünün gümüşten olduğunu söyler. Gümüş kullanılmadıkça, arada kutusundan çıkarılıp parlatılmadıkça kararır. İçi dışı bir olmayı, gümüş kullanma usulünü unuttu belki de insan. Başka başka topraklardan ‘bilimin adamları’ yeni yöntemler buldular, ruhu sakinleştirmeye dair. Bildiğimiz topraklarda yetişmiş insanlara, tanımadığımız, farklı iklimlerde yetişmiş ağaçlardan yapılmış kitaplardaki yöntemlerle ‘mutluluk’ vaad etti, psikoterapistler. Zaten ‘benim mutluluğum’ hayatta ulaşmamız gereken en büyük gayeydi. İnsan mutsuzsa hastaydı, iyileştirilmesi gerekirdi.

Bireyselci bir topluluktan doğan psikoterapinin, varı yoğu ‘ben’e atması gayet olasıdır. Terapist, danışanın benliğini biricik kılmak için vardı. Birbiri tarafından anlaşılmayan, beninden önce ötekini düşünmeyi bilemeyen insanlar için psikoterapi ‘bulunmaz Hint kumaşı’ydı. Çünkü, tanınmak önemliydi. Bir şeyin varlığına inanabilmek için o şeyi tanımak gerek. Herkesin tanınmak, anlaşılmak istediği ama; kimsenin kimseyi anlama çabası göstermediği postmodern bir çağda, tanınmak, varlığını kanıtlamak ardından da kanıtlanmış varlığını bilmeye başlamak heyecan vericiydi. Buna da sahip olmak istedi insanlar. Sahip olunmak korkusuyla hep, her şeye sahip olmak istedi insanlar. Oysa her söylendiğinde ne büyük huzur verir MFÖ’nün ‘Benim hala umudum var, İsyan etsem de istediğim kadar, İnad etsem bile bırakmazlar, Sahibim var.’ dizeleri.

İlerleyen araştırmalarla terapist, danışanı tanırken, anlarken; onu yalnız bırakmamayı, tek taraflı olmayan bir ilişki yürütmeyi seçti. İntersubjektif kuramla beraber, insanın ‘ben’den ibaret olmadığı, çevresel koşullar deyip geçilenin ‘ben’i oluşturan ilişkiler olduğu ve ‘ben’in ötekilerden soyutlanamayacağı gerçeğine ulaşıldı. Tek kişi yaklaşımıyla, hayatın en kötü döneminde karşılaşılan bir dostun, evde bir şeyler yolunda gitmezken iletişimi kuvvetli bir ilkokul öğretmeninin, karakterimizi oluşturmamızdaki, ruhumuzu tanıyıp nabzını tutmamızdaki rolü yok sayılıyordu. Bunun tersi kötü ilişkiler, olaylar, ölümler travma kabul edilip, ‘ben’den sıyrılıp atılmak üzere terapi odasına taşınıyordu. Bir kaza ardından insan kendinden; o anın negatif duygularından arınmayı bekledi. Çünkü hayatında acıya ne kadar az yer varsa, o kadar güçlü, o kadar sağlıklı bir ruh haline sahipsin, diye öğretti ruhsuz ruhbilimi.

Terapi odasının dışında da hapsedilmiş ruhların ötekini kucaklamaya mecali yoktu. Bir diğerine sarılmakla birşeyler kaybedilir sandı insan. Bağımlılık deyip ürktü. Aşk bile karşılıklı duygu çıkarı olan iki –ya da daha çok- kişinin yaşadığı alış verişin adı diye bellendi. Vermeyi almadan yapmamaya başladı insanlar. Birini dinlemek; kapıyı çalanı görüp kapıya koşmaktır. Ve ona kendinden anlatmak, kapıyı açmaktır. İyi bir ev sahibi Kapıyı hemen açan ve ona ikram eden, ‘veren’dir. Ama insanlar misafir ağırlamayı bile unuttu. Herşeyi karşılıklı yaparken, kendine karşılıksız davrananları aradı insan. Hep misafir edilmek istedi. 21. yüzyılda da terapistler bu yüzden vardı...

Di-li geçmiş zaman; görülen geçmiş zamandır diye öğrendik. Mesleğime umutla tutunabilmek için; terapinin bugününü, gördüğüm bir geçmiş zaman diliyle yazdım. Terapi’yi okuduktan sonra tekrar söylüyorum şarkımı ‘Benim hala umudum var...’

Huriye Tak, psikolog
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Terapi İçin Bir Eleştiri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Huriye TAK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Huriye TAK'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Huriye TAK Fotoğraf
Uzm.Psk.Huriye TAK
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Huriye TAK'ın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,978 uzman makalesi arasında 'Terapi İçin Bir Eleştiri' başlığıyla benzeşen toplam 31 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Öfke ve Psikodrama Ocak 2015
◊ Küfür ve Değişim Ocak 2015
◊ Dünyayı Kurtarmak Ocak 2015
◊ Süreklilik Ocak 2015
◊ Endişe Ağustos 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:36
Top