Ergenlik ve Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu
Ergenlik Ve Karşıt olma-Karşı gelme bozukluğu
Söz konusu bozuklukta bedene fiziksel olarak zarar verme oranı normal ergenlik çağında olan yani karşıt olma bozukluğuna sahip olmayan ergen grubuna göre daha yüksektir. Kaşıt olma bozukluğa sahip her üç ergenden bir tanesinde kendine zarar verme davranışı görülmüştür(Wessely et al.1996). Ve bu tip ergenlerde agresif davranışlar ve bunların intihar teşebbüsüne dönüşme riski çok yüksek bulunmuştur. Kendilerine fiziksel zarar veren bu ergenlerin bu davranışlarının akabinde intihar davranışlarını oranı yüksek bulunmuş ve kendilerine keserek zarar veren bu ergenlerin bu kesme, kendilerini yakma davranışları adeta muhtemel bir intihar teşebbüsünün sinyali olmuştur. Bu tip davranışlar her ne kadar model alındığı düşünülse de, model alınan bu davranışın kendi içinde ve ergenin içinde bulunduğu durumu anlatır bir tarafı bulunmaktadır. 13 ile18 yaş arasındaki bu ergenlerin geçmiş hikayelerine bakıldığında çok büyük oranda kendilerine zarar verme davranışlarının herhangi bir formuna rastlanır. Bunlar en sıktan en seyreğe doğru sıralayacak olursak; bedeni özellikle kolları kesme, beden üzerinde kollar ve bacaklar üzerinde sigara söndürme ya da yakma, vücudu tırmalama, kaş ve saç yolma ve nadir rastlanan şekilde de olsa kemiklerini kırma şeklinde sıralanabilir. Karşıt gelme bozukluğu olan bu ergenlerin bir kısmında uyuşturucu kullanımı, alkol kötüye kullanımı rastlanmakta ve bu tarz ergenlerin belli bir yaştan sonra da antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğuna döndüğü görülmektedir.
Ve bu tarz ergenlerin anne ve babalarında psikiyatrik öyküye rastlanmakta ya da alkol ve uyuşturucu kullanımı söz konusu olmaktadır.
Feldman ve Wilson adlı araştırmacılar 1997 yılında yaptıkları araştırmalarda intihar teşebbüs ile karşıt olma bozukluğu arasında yakın bağlantı bulmuşlardır. Ve onların araştırmalarından yola çıkan daha sonraki araştırmacılarda buna benzer bulgulara rastlamışlardır. Bu ergenlerin duygulanımsal kontrolleri oldukça düşük, öfke kontrolünü sağlayamayan, heyecansal tepkilerinin abartılı ve kontrolsüz olduğu görülür. Fakat bu intihar davranışların bir kısmı depresyonla ilişkilendirilmemiş hatta bazı bu tarz ergenlerde intihar davranışların depresyona bağlı olmadığı görülmüştür. Kendilerine zarar verme ihtimali yüksek bu ergenlerin aile yapıları incelendiğinde kendilerine zarar vermede anne ve babalarının ayrılmış olmaları ya da ayrı yaşıyor olmalarının önemli bir faktör olabileceği görülmüştür. Genelde bu tarz kendilerine keserek zarar veren ve karşıt olma bozukluğu olan ergenlerin tek ebeveynli oldukları görülmektedir. Bu tarz ergenlerin çocukluk öykülerinde anneleriyle olan ilişkilerinde ciddi sorunlar olduğu görülmekte ve bu tarz ergenlerin annelerinin çocuklarındaki bu kendilerine zarar verme olaylarından haberlerinin çok uzun zaman geçtikten sonra olduğu tespit edilmiştir.
Kendine zarar verme davranışı ve karşı gelme bozukluğu olan ergenlerin bu davranışları önemsenmeli, hafife alınmamalı ve bu davranışları ergenlik bunalımı yada model alma, özenti davranışlar, kötü arkadaş çevresi şeklindeki basit açıklamalarla geçiştirilmemelidir.
Yine bu konu ile ilgili yapılan araştırmalarda karşıt gelem bozukluğu ile fiziksel, ruhsal ya da cinsel taciz arasında bağlantı bulunmuştur. Taciz denildiği zaman akla genellikle cinsel taciz gelir. Fakat bu tarz ergenlerin çocukluk öykülerinde aşağılanma, küçük görülme, dayak gibi unsurların varlığının bu yapının gelişmesinde çok etkili olmuştur. Ve bu unsurlarda en az cinsel taciz kadar etkili ve yaralayıcı olmaktadır.
Söz konusu bozuklukta bedene fiziksel olarak zarar verme oranı normal ergenlik çağında olan yani karşıt olma bozukluğuna sahip olmayan ergen grubuna göre daha yüksektir. Kaşıt olma bozukluğa sahip her üç ergenden bir tanesinde kendine zarar verme davranışı görülmüştür(Wessely et al.1996). Ve bu tip ergenlerde agresif davranışlar ve bunların intihar teşebbüsüne dönüşme riski çok yüksek bulunmuştur. Kendilerine fiziksel zarar veren bu ergenlerin bu davranışlarının akabinde intihar davranışlarını oranı yüksek bulunmuş ve kendilerine keserek zarar veren bu ergenlerin bu kesme, kendilerini yakma davranışları adeta muhtemel bir intihar teşebbüsünün sinyali olmuştur. Bu tip davranışlar her ne kadar model alındığı düşünülse de, model alınan bu davranışın kendi içinde ve ergenin içinde bulunduğu durumu anlatır bir tarafı bulunmaktadır. 13 ile18 yaş arasındaki bu ergenlerin geçmiş hikayelerine bakıldığında çok büyük oranda kendilerine zarar verme davranışlarının herhangi bir formuna rastlanır. Bunlar en sıktan en seyreğe doğru sıralayacak olursak; bedeni özellikle kolları kesme, beden üzerinde kollar ve bacaklar üzerinde sigara söndürme ya da yakma, vücudu tırmalama, kaş ve saç yolma ve nadir rastlanan şekilde de olsa kemiklerini kırma şeklinde sıralanabilir. Karşıt gelme bozukluğu olan bu ergenlerin bir kısmında uyuşturucu kullanımı, alkol kötüye kullanımı rastlanmakta ve bu tarz ergenlerin belli bir yaştan sonra da antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğuna döndüğü görülmektedir.
Ve bu tarz ergenlerin anne ve babalarında psikiyatrik öyküye rastlanmakta ya da alkol ve uyuşturucu kullanımı söz konusu olmaktadır.
Feldman ve Wilson adlı araştırmacılar 1997 yılında yaptıkları araştırmalarda intihar teşebbüs ile karşıt olma bozukluğu arasında yakın bağlantı bulmuşlardır. Ve onların araştırmalarından yola çıkan daha sonraki araştırmacılarda buna benzer bulgulara rastlamışlardır. Bu ergenlerin duygulanımsal kontrolleri oldukça düşük, öfke kontrolünü sağlayamayan, heyecansal tepkilerinin abartılı ve kontrolsüz olduğu görülür. Fakat bu intihar davranışların bir kısmı depresyonla ilişkilendirilmemiş hatta bazı bu tarz ergenlerde intihar davranışların depresyona bağlı olmadığı görülmüştür. Kendilerine zarar verme ihtimali yüksek bu ergenlerin aile yapıları incelendiğinde kendilerine zarar vermede anne ve babalarının ayrılmış olmaları ya da ayrı yaşıyor olmalarının önemli bir faktör olabileceği görülmüştür. Genelde bu tarz kendilerine keserek zarar veren ve karşıt olma bozukluğu olan ergenlerin tek ebeveynli oldukları görülmektedir. Bu tarz ergenlerin çocukluk öykülerinde anneleriyle olan ilişkilerinde ciddi sorunlar olduğu görülmekte ve bu tarz ergenlerin annelerinin çocuklarındaki bu kendilerine zarar verme olaylarından haberlerinin çok uzun zaman geçtikten sonra olduğu tespit edilmiştir.
Kendine zarar verme davranışı ve karşı gelme bozukluğu olan ergenlerin bu davranışları önemsenmeli, hafife alınmamalı ve bu davranışları ergenlik bunalımı yada model alma, özenti davranışlar, kötü arkadaş çevresi şeklindeki basit açıklamalarla geçiştirilmemelidir.
Yine bu konu ile ilgili yapılan araştırmalarda karşıt gelem bozukluğu ile fiziksel, ruhsal ya da cinsel taciz arasında bağlantı bulunmuştur. Taciz denildiği zaman akla genellikle cinsel taciz gelir. Fakat bu tarz ergenlerin çocukluk öykülerinde aşağılanma, küçük görülme, dayak gibi unsurların varlığının bu yapının gelişmesinde çok etkili olmuştur. Ve bu unsurlarda en az cinsel taciz kadar etkili ve yaralayıcı olmaktadır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ergenlik ve Karşıt Olma-Karşı Gelme Bozukluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.