Uyuşturucu ve Alkolle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar
Çağımızın en büyük sorunlarından olan uyuşturucu ve alkol kullanım yaşı, ne yazık ki ilköğretim seviyelerine kadar düşmüştür. Peki neden? Bir insan neden uyuşturucu veya alkol kullanır: Merak, arkadaşların ya da çevreden başka birilerinin kullanması, anlaşılmadığını düşünmek, sorunlarını paylaşacak kimseyi bulamamak, ailesiyle, eşiyle, işiyle, sosyal hayatıyla ilgili aşamayacağını düşündüğü problemlerinin olması, maddi sorunlar vs. ve bunların üstesinden uyuşturucu ya da alkolle gelebileceği düşüncesi.
Evet, önce belki geçici bir rahatlama, uyku sağlayabilen bu durum, zamanla önce alışkanlık, sonra da bağımlılık olduğunda içinden çıkılmaz bir tabloyla karşılaşmaktayız; Uyuşturucu madde ya da alkol temini için, önce zorunlu ihtiyaçlar için ayrılan paranın harcanması, borca girilmesi, para çalınması (evden ya da başkalarından), en son polisiye vak'a olunması, aileyle ilişkiler, iş ve sosyal yaşamın kısmen ya da tamamen sekteye uğraması, sosyal çevre tarafından dışlanma ve ilişiğin, hatta selamın-sabahın kesilmesi, ailenin çaresizlikten ne yapacağını şaşırması, işi aksatma, hatta işe hiç gitmeme sonucu maddi sorunların iyice artması, bağımlının kendisinin de tükenip bu kısır döngüyü aşamaması, en son madde ya da alkol kullanımı sonucu koma ve ölümler.
AMATEMler (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) bağımlıların tedavisi için kurulmuştur. Ama bu merkezlerdeki tedavi gönüllülük esasına dayalıdır. Hasta çıkmak istediği an, tedaviyi red belgesini imzalayıp çıkabilir. Çünkü, bırakmak için çaba harcamaya ve iradesini zorlamaya niyeti olmayan kişi, defalarca yatsa da maalesef tedavi işe yaramamakta, tedavi ekibi olarak bizlerin de elini-kolonu bağlayıp çaresiz hissettirmektedir.
Peki, nedir, uyuşturucuyla ilgili yaygın yanlışlar: İlk aklıma gelenle başlayayım; “Ottur, günahı (zararı) yoktur!” Esrarın bağımlılık yapmadığı, zaten bitkisel bir şey olduğu, neredeyse sigara kadar “masum” olduğu algısı. Esrar paranoid şizofreniye neden olan tek uyuşturucu maddedir ( İçenlerde içmeyenlere göre görülme oranı 7 kat daha fazladır.) Her ne kadar fiziksel bağımlılığı, misal bir opiat grubu (eroin, kodein, morfin, metadon) gibi tek dozda değilse de psikolojik bağımlılığı çok güçlüdür. Yani yokluğu belli olur, kendini aratır. Bu arada dünyada en yaygın kullanılan ve yasal olan tek uyuşturucu sigaradır. Saç telinden ayak tırnağına kadar zarar vermediği yer yoktur ve maalesef pasif içicilerini de en az içiciler kadar etkilemektedir. Ona bakarsak, geri kalan uyuşturucuların çoğu da bitkisel kaynaklı. Opiat grubu, yani en bilinenin eroin olduğu grup, haşhaş bitkisinin tohum saklanan kısmından elde ediliyor. O kısım çizilerek afyon sakızı, daha sonra morfin elde ediliyor, morfin işlemden geçirilerek eroin halini alıyor. Kokain, coca bitkisinin yapraklarının ekstresinden elde ediliyor, içine amonyak karıştırılarak “taş” elde ediliyor. Mantar türlerinden elde edilen uyuşturucular da var, onlar da bitkisel o zaman! Bu bizim köşeyi dönen çer-çöpçüleri hatırlattı bana! Kansere, şekere, tabii en başta fazla kilolara, kolesterol vs.ye ot satan, köşeyi insanların umutlarından “Ya doğruysa!” düşüncesinden dönen, internette bir sitede kendi çalışanlarının “Biz paketli ürünler bitince, depoya inip ne kadar ot, çiçek bulursak karıştırıp paketleyerek kanser ilacı diye satıyoruz.” diye yazdığı moderne zaman ak-tarlarını. Aktarılan bir şey var, orası kesin, milletin cebindeki parayı kendi banka hesaplarına aktarıyorlar ve sonra, “memnun kalmazsanız paranız iade!” diye ürün sattıkları insanların telefonlarına bile çıkmıyorlar. Bitkisel olan her şey zararsız değil ki, baldıran otu gibi zehir olanı da var.
“Bir defadan bir şey olmaz, deneyeyim, istediğim zaman bırakırım.” Hayır efendim, iyice bağımlı olup, o seni esir aldıktan sonra öyle kolay bırakamazsın! Önce o “güzel kafa”yı tekrar isteyeceksin, sonra bir bakacaksın ki, anne-babansız, eşinsiz, çocuğunsuz oluyorsun da, onsuz olamıyorsun!
“Uyuşturucu kullanan bir insan dış görünüşünden anlaşılır. Bağımlıların göz altları, mor ve halkalı bir hal alır.” Kazın ayağı hiç de öyle değil! Bin civarında bağımlıya poliklinik hizmeti ve binlercesine eğitim vermiş bir psikolog olarak diyebilirim ki, büyük bir çoğunluğunun benim gıptayla baktığım bebek gibi ciltleri vardı, hele de gençlerse. Bakmayla bağımlılığı anlayabilen daha tecrübeli arkadaşlarımız vardır belki, ama öyle bir bakışta, toplum içerisinde anlaşılmıyor yani.
“Benim çocuğum kullanmaz. Zaten sadece günlük harçlığını veriyoruz, neyle alacak ki!” Adana ağzıyla cevap vereyim: Önce beleş! Önce bedava verip, çocuğunuz bağımlı olduktan sonra size hiç de fark ettirmeden harçlığını biriktirip gene de alıp kullanabiliyor. Lütfen dikkat! Azıcık ilgi, empati, şefkat, onu anlamaya çalışmak, vakit ayırmak, çocuğunuzu bunalımdan ve bu tür tuzaklara düşmekten koruyacaktır. Çocuğunuzla arkadaş gibi olmaya çalışmayın. O sizin çocuğunuz, arkadaşınız değil! Ama lütfen “İkimiz de onlar için çalışıp para kazanıyoruz. Akşam eve yorgun-argın gelip ancak zorunlu şeyleri yapabiliyoruz, onlara vakit ayıramıyoruz. Ama yediği önünde, yemediği ardında, bizim hiçbir şeyimiz yoktu, ne isterse aldık, daha ne yapalım!” demeyin. Anne-babası eksik! Bir de her istediğini almanın zararlarıyla ilgili Bkz: “Çocuk mu, çiçek mi, hangisi daha zor yetişir” makalem.
Uyuşturucu kullanıyor olabileceğiyle ilgili şüpheleriniz varsa, lütfen bir uzmandan yardım isteyin: Okulun rehber öğretmeni, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, bu işi gerçekten bilen ve sizi yönlendirebilecek birine! Çocuğunuza nasıl yaklaşacağınız çok önemli. Durduk yerde eşeğin aklına karpuz kabuğu, delinin aklına balta düşürmeyin, deyimlerde olduğu gibi. Kullanmıyorsa bile, öyle bir seçenek olduğunu düşünmesini sağlamayın.
Şüpheli davranışlar: Çocuğunuz, eskiye göre çok içine kapandıysa, kendini saatlerce odasına kapatıp sizinle iletişimi kesiyorsa, her zaman yeten, hatta fazla kalan harçlığı, hiçbir sebep göstermeksizin yetmemeye başladıysa, sürekli yalan söylüyorsa, özellikle nereye gittiği, kimlerle vakit geçirdiği gibi konularda, okulda devamsızlığı arttıysa, belli birkaç arkadaşıyla sürekli iletişim halindeyse ve o arkadaşlar okulda çok da sevilen öğrenciler değilse, ders başarısı ani bir ivmeyle düştüyse, uykuları düzensizse, yani az ya da çok fazla uyuyor ya da bir önceki gece uykusunu aldığı halde televizyon karşısında uyukluyorsa, çok yorgun olmadığı halde. Alkol ve fazla içilen sigarayı kokusundan anlarsınız, ama uyuşturucuların çoğu ani ve keskin değişiklikler yapmaz. Zamanla sizden kopacaktır. Bu ne sıklıkta ve ne kadar kullandığına da bağlıdır. Boşuna opiat iğne izi aramayın! Opiatlar sadece damar yoluyla alınmaz ve saklamak için çoğunlukla kasıktan yaparlar, oraya da siz bakamazsınız! Evden para, altın, eşya kayboluyorsa, çalıp madde almak için kullanıyor olabilir. Ailesinin evlendirdiği genç bir bağımlı tüm ev eşyalarını azar azar satıp eroin almıştı, aklıma gelen uç bir örnekte. Birden bire şiddet davranışları sergilemeye başladıysa, daha önce olmadığı halde, eşyaları kırıp döküyor, size bağırıyor, vuruyorsa, kendi kafasına yumruk atma, kafasını duvara vurma gibi kendine yönelik şiddeti varsa. Aileyle iletişimi önceden çok iyiyken, herkesle arası bozulduysa. Bahsettiğim her ergende karşılaşabileceğimiz asilik değil, sürekli haksız yere eleştiride bulunuyor ve ağza alınmayacak küfürler ediyorsa kafanızda bir “acaba” sorusu oluşmalı ama bu soruyu, çocuğunuza değil, bir uzmana sorun ve ondan yardım isteyin. Saydığım davranışların hepsi değil, bir tanesi bile, şüphelenmenizi gerektirecek durumlardır. Son bir şey daha, benim gözlemlediğim kadarıyla, dövme uyuşturucu bağımlıları arasında çok yaygın. Jiletle kestikleri kollarını, kamufle etmek için dövme yapıyorlar ve çocuğunuzun dövmeli arkadaş sayısı birden bire arttıysa da dikkat edin!
Maalesef çoğu okulun önünde bile, halk arasında “torbacı” diye tabir edilen uyuşturucu satıcıları leblebi satar gibi, rahat bir şekilde uyuşturucu satmaktadır. Çocuğunuzu sevginizle korumak zorundasınız! Sonra “ne yaptıysak olmadı, bırakmıyor!” demeyin. Bırakmıyor değil, bı-ra-ka-mı-yor! Beyni ele geçirmiş, ömür boyu bıraksa bile her an pusuda bekleyen ve ilk kullanımda tekrar hortlayacak bir canavardan bahsediyoruz. İlk nefes, ilk yudum, ilk dozda “Hoş geldin sevgili bağımlılığım!” Olan bu! Bir alkolik asla sosyal içici olamaz misal. Yani, düğünde, kokteylde vs. bir kadeh içki alamaz. Esrarı bırakan biri “bir nefes” içemez. Zaten opiatlara hiç değinmiyorum bile, tek dozda bağımlılık tam tekmil geri döner!
Haplara, bağımlıları tabiriyle “şeker”e de değinmek lazım tabii. İlk zamanlar mutluluğun, sonradan depresyonun dibine vurmayla yer değiştireceğini ve o hapı alsanız bile mutlu olamayacağınız bilin. Doz artıra artıra, her uyuşturucu ve alkolde olduğu gibi, hakikaten şeker gibi hap yutmak zorunda kalacaksınız!
“Çoğu haram olanın azı da haramdır!” ayeti alkol için inmiştir ve iyi bir şey olsaydı eminim Rabbim yasaklamazdı. “Bir kadeh şarap günlük … ihtiyacınızı karşılar, için!”, “Bira böbrek taşı dökmek için bire birdir!” , “Bir kokteylden ne olur ki, içinde azıcık alkol var!” Siz bilirsiniz de, o şaraptaki faydalı şey, başka bir şekilde de karşılanır. Çok su içmek de böbrek taşı düşürmek için faydalıdır. Kim, ne içecekse kendi bilir de, bunu özellikle küçük çocukların gözü önünde, ailecek sofra başındayken yapmanız, çocuğunuzda, alkolün kötü bir şey olmadığı algısı oluşturacak, muhtemelen lisede, daha alkol satın alabilecek ya da alkollü mekanlara giremeyecek yaştayken, arkadaşlarıyla “birkaç bira” içip eve gelecektir. Sonra da “Bu çocuk, niye böyle oldu?” Ben bilmem, beyin bilir
“AMATEM’e yatan bağımlı, çıktıktan sonra tamamen normal bir insan olacak, hiç kullanmamış gibi hayatına devam edecek.” Maalesef tekrar vurgulamam gerekiyor ki, bağımlılık bir beyin hastalığıdır. Beyinde bir takım hücreler bağımlı yani hasta hale gelmektedir. Kişi yıllar sonra bile bağımlı olduğu uyuşturucu ya da alkolü alırsa, bıraktığı yerden bağımlılığına devam edecektir. Yatıştan sonra, her insanda değişmekle birlikte, belli bir süre daha, ama en az altı ay, aylık takibi yapılmakta, ilaç verilmekte ve bu takipler, araları uzatılarak, üç ayda bire düşürülüp, bağımlı ilaçları da bırakacak düzeye geldikten sonra ilaç bıraktırılmaktadır. Bunun sonrasında ise, gene her insanda farklı olan, bağımlılığı hatırlatacak etkenlerden uzak durmak gerekmektedir. “Arkadaş çevresi, aileyle kavga, maddi sorunlar, çevrede çok fazla bağımlı olması ve kişiye direkt bağımlılığını hatırlatması, bıraktıktan sonra bir boşluğa düşüp bağımlılık nesnesinin yerine koyacak bir şey bulamamak, çevre tarafından dışlanmak vs.” bağımlılığın nüksünü tetikleyebilecek risk faktörleridir ve kişinin olabildiğince kendi risk faktörlerinden uzak durması gerekmektedir.
"Bizimki sadece bira içiyor, alkol oranı düşükmüş. Bir de her gün içmiyor, alkolik değil yani!" sözleriyle ifade edilen alkolle ilgili yaygın kanılar. Alkol oranı ne olursa olsun, alkollü içki sonuçta. Her bağımlı da her gün içmez. Aylarca ağzına sürmeyip tekrar başlayabilir. Günlük düzenli olarak bir bira ya da bir duble rakı da bağımlı olunduğunun göstergesidir.
Maalesef, elimizde olmayan illegal sebeplerden dolayı, Uzakdoğu ve Ortadoğu’dan Avrupa’ya geçişte bir yol güzergahında olan ülkemizde, uyuşturucu temini artık çok kolaylaşmıştır. Bir de “saf” olmayan uyuşturucular var ki, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim! Tek dozu okul harçlığı fiyatına eroin olmaz, olursa da içeriğinde, şeker, tuz, nişasta, fare zehiri, tarım ilacı, çöp vs. aklınıza gelemeyecek her şey olur, bir miktar da eroin ki, “kafa yapsın”!
AMATEMler her zaman hasta kabul edemez. Yakınınız “altın vuruş”luk bile olsa, yani artık eroin dozunu artıra artıra, kendini aşırı doz eroinle öldürmeyi bile düşünse, alınabilecek hasta sayısı kısıtlıdır. Bizim hastanemiz olan Dr. Ekrem Tok Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde, toplam yatak sayısı dört seviste 80'dir. Çünkü, herkesin odası ayrıdır, odasında yatağı, lavabosuyla, küçük bir otel odası gibidir. Ama taburcu olan ya da tedavi reddiyle çıkan hasta olup yatak boşalmadığı sürece, kapıda da yatsanız nafile! Benim şahit olduğum, Antalya, Ankara, Konya, Antep, Maraş, İstanbul, hatta Van ve Edirne’den bile yatmak için hastaların geldiği. Çünkü, bulundukları yerde ya AMATEM yok ya da aylar sonrasına yatış sırası verebiliyorlar. Yatış, tek başına çözüm değil, sondan bir önceki durak! Ya hasta U dönüşü yapıp hayatından uyuşturucu ya da alkolü çıkaracak ya da onlarla hayatına devam edecek ve muhtemelen onlara bağlı bir sebepten ölecek! İrade, sabır, tedaviye düzenli olarak gelip ilaçlarını yazdırmak, mümkünse çevre değiştirmek, taşınmak ve her zaman bağımlı yakınınıza yardımcı olmakla, üstesinden gelinebilecek bir hastalıktır bağımlılık. Abisi yan odada koluna eroin enjekte ederken, küçük oğlunuzun neden tedaviye rağmen iyileşmediğini sormayın bile! Cevap soruda saklı çünkü!
Adsız Alkolikler’den gelen abimiz şöyle bir anısını anlatmıştı: “Arkadaşlar, bir gün çocuğum bebekti daha, çok kötü hastalanmış, hanım hastaneye götürmüş. Akşam eve gittim, reçeteyi verdi. Eczane ararken, tekel bayiinin önünden geçiyordum. Cebimdeki son paranın hepsine bira alıp parkta içtim ve gece yarısı eve sarhoş gittim. Sabah uyandığımda “Ben ne yaptım böyle!” diye ağlamıştım. Ama azmedip alkolü bıraktım, 25 yıldır ağzıma sürmüyorum. Bağımlılık işte böyle beter bir şey!” HERKESE “BAĞIMSIZ” GÜNLER!”
Evet, önce belki geçici bir rahatlama, uyku sağlayabilen bu durum, zamanla önce alışkanlık, sonra da bağımlılık olduğunda içinden çıkılmaz bir tabloyla karşılaşmaktayız; Uyuşturucu madde ya da alkol temini için, önce zorunlu ihtiyaçlar için ayrılan paranın harcanması, borca girilmesi, para çalınması (evden ya da başkalarından), en son polisiye vak'a olunması, aileyle ilişkiler, iş ve sosyal yaşamın kısmen ya da tamamen sekteye uğraması, sosyal çevre tarafından dışlanma ve ilişiğin, hatta selamın-sabahın kesilmesi, ailenin çaresizlikten ne yapacağını şaşırması, işi aksatma, hatta işe hiç gitmeme sonucu maddi sorunların iyice artması, bağımlının kendisinin de tükenip bu kısır döngüyü aşamaması, en son madde ya da alkol kullanımı sonucu koma ve ölümler.
AMATEMler (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) bağımlıların tedavisi için kurulmuştur. Ama bu merkezlerdeki tedavi gönüllülük esasına dayalıdır. Hasta çıkmak istediği an, tedaviyi red belgesini imzalayıp çıkabilir. Çünkü, bırakmak için çaba harcamaya ve iradesini zorlamaya niyeti olmayan kişi, defalarca yatsa da maalesef tedavi işe yaramamakta, tedavi ekibi olarak bizlerin de elini-kolonu bağlayıp çaresiz hissettirmektedir.
Peki, nedir, uyuşturucuyla ilgili yaygın yanlışlar: İlk aklıma gelenle başlayayım; “Ottur, günahı (zararı) yoktur!” Esrarın bağımlılık yapmadığı, zaten bitkisel bir şey olduğu, neredeyse sigara kadar “masum” olduğu algısı. Esrar paranoid şizofreniye neden olan tek uyuşturucu maddedir ( İçenlerde içmeyenlere göre görülme oranı 7 kat daha fazladır.) Her ne kadar fiziksel bağımlılığı, misal bir opiat grubu (eroin, kodein, morfin, metadon) gibi tek dozda değilse de psikolojik bağımlılığı çok güçlüdür. Yani yokluğu belli olur, kendini aratır. Bu arada dünyada en yaygın kullanılan ve yasal olan tek uyuşturucu sigaradır. Saç telinden ayak tırnağına kadar zarar vermediği yer yoktur ve maalesef pasif içicilerini de en az içiciler kadar etkilemektedir. Ona bakarsak, geri kalan uyuşturucuların çoğu da bitkisel kaynaklı. Opiat grubu, yani en bilinenin eroin olduğu grup, haşhaş bitkisinin tohum saklanan kısmından elde ediliyor. O kısım çizilerek afyon sakızı, daha sonra morfin elde ediliyor, morfin işlemden geçirilerek eroin halini alıyor. Kokain, coca bitkisinin yapraklarının ekstresinden elde ediliyor, içine amonyak karıştırılarak “taş” elde ediliyor. Mantar türlerinden elde edilen uyuşturucular da var, onlar da bitkisel o zaman! Bu bizim köşeyi dönen çer-çöpçüleri hatırlattı bana! Kansere, şekere, tabii en başta fazla kilolara, kolesterol vs.ye ot satan, köşeyi insanların umutlarından “Ya doğruysa!” düşüncesinden dönen, internette bir sitede kendi çalışanlarının “Biz paketli ürünler bitince, depoya inip ne kadar ot, çiçek bulursak karıştırıp paketleyerek kanser ilacı diye satıyoruz.” diye yazdığı moderne zaman ak-tarlarını. Aktarılan bir şey var, orası kesin, milletin cebindeki parayı kendi banka hesaplarına aktarıyorlar ve sonra, “memnun kalmazsanız paranız iade!” diye ürün sattıkları insanların telefonlarına bile çıkmıyorlar. Bitkisel olan her şey zararsız değil ki, baldıran otu gibi zehir olanı da var.
“Bir defadan bir şey olmaz, deneyeyim, istediğim zaman bırakırım.” Hayır efendim, iyice bağımlı olup, o seni esir aldıktan sonra öyle kolay bırakamazsın! Önce o “güzel kafa”yı tekrar isteyeceksin, sonra bir bakacaksın ki, anne-babansız, eşinsiz, çocuğunsuz oluyorsun da, onsuz olamıyorsun!
“Uyuşturucu kullanan bir insan dış görünüşünden anlaşılır. Bağımlıların göz altları, mor ve halkalı bir hal alır.” Kazın ayağı hiç de öyle değil! Bin civarında bağımlıya poliklinik hizmeti ve binlercesine eğitim vermiş bir psikolog olarak diyebilirim ki, büyük bir çoğunluğunun benim gıptayla baktığım bebek gibi ciltleri vardı, hele de gençlerse. Bakmayla bağımlılığı anlayabilen daha tecrübeli arkadaşlarımız vardır belki, ama öyle bir bakışta, toplum içerisinde anlaşılmıyor yani.
“Benim çocuğum kullanmaz. Zaten sadece günlük harçlığını veriyoruz, neyle alacak ki!” Adana ağzıyla cevap vereyim: Önce beleş! Önce bedava verip, çocuğunuz bağımlı olduktan sonra size hiç de fark ettirmeden harçlığını biriktirip gene de alıp kullanabiliyor. Lütfen dikkat! Azıcık ilgi, empati, şefkat, onu anlamaya çalışmak, vakit ayırmak, çocuğunuzu bunalımdan ve bu tür tuzaklara düşmekten koruyacaktır. Çocuğunuzla arkadaş gibi olmaya çalışmayın. O sizin çocuğunuz, arkadaşınız değil! Ama lütfen “İkimiz de onlar için çalışıp para kazanıyoruz. Akşam eve yorgun-argın gelip ancak zorunlu şeyleri yapabiliyoruz, onlara vakit ayıramıyoruz. Ama yediği önünde, yemediği ardında, bizim hiçbir şeyimiz yoktu, ne isterse aldık, daha ne yapalım!” demeyin. Anne-babası eksik! Bir de her istediğini almanın zararlarıyla ilgili Bkz: “Çocuk mu, çiçek mi, hangisi daha zor yetişir” makalem.
Uyuşturucu kullanıyor olabileceğiyle ilgili şüpheleriniz varsa, lütfen bir uzmandan yardım isteyin: Okulun rehber öğretmeni, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, bu işi gerçekten bilen ve sizi yönlendirebilecek birine! Çocuğunuza nasıl yaklaşacağınız çok önemli. Durduk yerde eşeğin aklına karpuz kabuğu, delinin aklına balta düşürmeyin, deyimlerde olduğu gibi. Kullanmıyorsa bile, öyle bir seçenek olduğunu düşünmesini sağlamayın.
Şüpheli davranışlar: Çocuğunuz, eskiye göre çok içine kapandıysa, kendini saatlerce odasına kapatıp sizinle iletişimi kesiyorsa, her zaman yeten, hatta fazla kalan harçlığı, hiçbir sebep göstermeksizin yetmemeye başladıysa, sürekli yalan söylüyorsa, özellikle nereye gittiği, kimlerle vakit geçirdiği gibi konularda, okulda devamsızlığı arttıysa, belli birkaç arkadaşıyla sürekli iletişim halindeyse ve o arkadaşlar okulda çok da sevilen öğrenciler değilse, ders başarısı ani bir ivmeyle düştüyse, uykuları düzensizse, yani az ya da çok fazla uyuyor ya da bir önceki gece uykusunu aldığı halde televizyon karşısında uyukluyorsa, çok yorgun olmadığı halde. Alkol ve fazla içilen sigarayı kokusundan anlarsınız, ama uyuşturucuların çoğu ani ve keskin değişiklikler yapmaz. Zamanla sizden kopacaktır. Bu ne sıklıkta ve ne kadar kullandığına da bağlıdır. Boşuna opiat iğne izi aramayın! Opiatlar sadece damar yoluyla alınmaz ve saklamak için çoğunlukla kasıktan yaparlar, oraya da siz bakamazsınız! Evden para, altın, eşya kayboluyorsa, çalıp madde almak için kullanıyor olabilir. Ailesinin evlendirdiği genç bir bağımlı tüm ev eşyalarını azar azar satıp eroin almıştı, aklıma gelen uç bir örnekte. Birden bire şiddet davranışları sergilemeye başladıysa, daha önce olmadığı halde, eşyaları kırıp döküyor, size bağırıyor, vuruyorsa, kendi kafasına yumruk atma, kafasını duvara vurma gibi kendine yönelik şiddeti varsa. Aileyle iletişimi önceden çok iyiyken, herkesle arası bozulduysa. Bahsettiğim her ergende karşılaşabileceğimiz asilik değil, sürekli haksız yere eleştiride bulunuyor ve ağza alınmayacak küfürler ediyorsa kafanızda bir “acaba” sorusu oluşmalı ama bu soruyu, çocuğunuza değil, bir uzmana sorun ve ondan yardım isteyin. Saydığım davranışların hepsi değil, bir tanesi bile, şüphelenmenizi gerektirecek durumlardır. Son bir şey daha, benim gözlemlediğim kadarıyla, dövme uyuşturucu bağımlıları arasında çok yaygın. Jiletle kestikleri kollarını, kamufle etmek için dövme yapıyorlar ve çocuğunuzun dövmeli arkadaş sayısı birden bire arttıysa da dikkat edin!
Maalesef çoğu okulun önünde bile, halk arasında “torbacı” diye tabir edilen uyuşturucu satıcıları leblebi satar gibi, rahat bir şekilde uyuşturucu satmaktadır. Çocuğunuzu sevginizle korumak zorundasınız! Sonra “ne yaptıysak olmadı, bırakmıyor!” demeyin. Bırakmıyor değil, bı-ra-ka-mı-yor! Beyni ele geçirmiş, ömür boyu bıraksa bile her an pusuda bekleyen ve ilk kullanımda tekrar hortlayacak bir canavardan bahsediyoruz. İlk nefes, ilk yudum, ilk dozda “Hoş geldin sevgili bağımlılığım!” Olan bu! Bir alkolik asla sosyal içici olamaz misal. Yani, düğünde, kokteylde vs. bir kadeh içki alamaz. Esrarı bırakan biri “bir nefes” içemez. Zaten opiatlara hiç değinmiyorum bile, tek dozda bağımlılık tam tekmil geri döner!
Haplara, bağımlıları tabiriyle “şeker”e de değinmek lazım tabii. İlk zamanlar mutluluğun, sonradan depresyonun dibine vurmayla yer değiştireceğini ve o hapı alsanız bile mutlu olamayacağınız bilin. Doz artıra artıra, her uyuşturucu ve alkolde olduğu gibi, hakikaten şeker gibi hap yutmak zorunda kalacaksınız!
“Çoğu haram olanın azı da haramdır!” ayeti alkol için inmiştir ve iyi bir şey olsaydı eminim Rabbim yasaklamazdı. “Bir kadeh şarap günlük … ihtiyacınızı karşılar, için!”, “Bira böbrek taşı dökmek için bire birdir!” , “Bir kokteylden ne olur ki, içinde azıcık alkol var!” Siz bilirsiniz de, o şaraptaki faydalı şey, başka bir şekilde de karşılanır. Çok su içmek de böbrek taşı düşürmek için faydalıdır. Kim, ne içecekse kendi bilir de, bunu özellikle küçük çocukların gözü önünde, ailecek sofra başındayken yapmanız, çocuğunuzda, alkolün kötü bir şey olmadığı algısı oluşturacak, muhtemelen lisede, daha alkol satın alabilecek ya da alkollü mekanlara giremeyecek yaştayken, arkadaşlarıyla “birkaç bira” içip eve gelecektir. Sonra da “Bu çocuk, niye böyle oldu?” Ben bilmem, beyin bilir
“AMATEM’e yatan bağımlı, çıktıktan sonra tamamen normal bir insan olacak, hiç kullanmamış gibi hayatına devam edecek.” Maalesef tekrar vurgulamam gerekiyor ki, bağımlılık bir beyin hastalığıdır. Beyinde bir takım hücreler bağımlı yani hasta hale gelmektedir. Kişi yıllar sonra bile bağımlı olduğu uyuşturucu ya da alkolü alırsa, bıraktığı yerden bağımlılığına devam edecektir. Yatıştan sonra, her insanda değişmekle birlikte, belli bir süre daha, ama en az altı ay, aylık takibi yapılmakta, ilaç verilmekte ve bu takipler, araları uzatılarak, üç ayda bire düşürülüp, bağımlı ilaçları da bırakacak düzeye geldikten sonra ilaç bıraktırılmaktadır. Bunun sonrasında ise, gene her insanda farklı olan, bağımlılığı hatırlatacak etkenlerden uzak durmak gerekmektedir. “Arkadaş çevresi, aileyle kavga, maddi sorunlar, çevrede çok fazla bağımlı olması ve kişiye direkt bağımlılığını hatırlatması, bıraktıktan sonra bir boşluğa düşüp bağımlılık nesnesinin yerine koyacak bir şey bulamamak, çevre tarafından dışlanmak vs.” bağımlılığın nüksünü tetikleyebilecek risk faktörleridir ve kişinin olabildiğince kendi risk faktörlerinden uzak durması gerekmektedir.
"Bizimki sadece bira içiyor, alkol oranı düşükmüş. Bir de her gün içmiyor, alkolik değil yani!" sözleriyle ifade edilen alkolle ilgili yaygın kanılar. Alkol oranı ne olursa olsun, alkollü içki sonuçta. Her bağımlı da her gün içmez. Aylarca ağzına sürmeyip tekrar başlayabilir. Günlük düzenli olarak bir bira ya da bir duble rakı da bağımlı olunduğunun göstergesidir.
Maalesef, elimizde olmayan illegal sebeplerden dolayı, Uzakdoğu ve Ortadoğu’dan Avrupa’ya geçişte bir yol güzergahında olan ülkemizde, uyuşturucu temini artık çok kolaylaşmıştır. Bir de “saf” olmayan uyuşturucular var ki, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim! Tek dozu okul harçlığı fiyatına eroin olmaz, olursa da içeriğinde, şeker, tuz, nişasta, fare zehiri, tarım ilacı, çöp vs. aklınıza gelemeyecek her şey olur, bir miktar da eroin ki, “kafa yapsın”!
AMATEMler her zaman hasta kabul edemez. Yakınınız “altın vuruş”luk bile olsa, yani artık eroin dozunu artıra artıra, kendini aşırı doz eroinle öldürmeyi bile düşünse, alınabilecek hasta sayısı kısıtlıdır. Bizim hastanemiz olan Dr. Ekrem Tok Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde, toplam yatak sayısı dört seviste 80'dir. Çünkü, herkesin odası ayrıdır, odasında yatağı, lavabosuyla, küçük bir otel odası gibidir. Ama taburcu olan ya da tedavi reddiyle çıkan hasta olup yatak boşalmadığı sürece, kapıda da yatsanız nafile! Benim şahit olduğum, Antalya, Ankara, Konya, Antep, Maraş, İstanbul, hatta Van ve Edirne’den bile yatmak için hastaların geldiği. Çünkü, bulundukları yerde ya AMATEM yok ya da aylar sonrasına yatış sırası verebiliyorlar. Yatış, tek başına çözüm değil, sondan bir önceki durak! Ya hasta U dönüşü yapıp hayatından uyuşturucu ya da alkolü çıkaracak ya da onlarla hayatına devam edecek ve muhtemelen onlara bağlı bir sebepten ölecek! İrade, sabır, tedaviye düzenli olarak gelip ilaçlarını yazdırmak, mümkünse çevre değiştirmek, taşınmak ve her zaman bağımlı yakınınıza yardımcı olmakla, üstesinden gelinebilecek bir hastalıktır bağımlılık. Abisi yan odada koluna eroin enjekte ederken, küçük oğlunuzun neden tedaviye rağmen iyileşmediğini sormayın bile! Cevap soruda saklı çünkü!
Adsız Alkolikler’den gelen abimiz şöyle bir anısını anlatmıştı: “Arkadaşlar, bir gün çocuğum bebekti daha, çok kötü hastalanmış, hanım hastaneye götürmüş. Akşam eve gittim, reçeteyi verdi. Eczane ararken, tekel bayiinin önünden geçiyordum. Cebimdeki son paranın hepsine bira alıp parkta içtim ve gece yarısı eve sarhoş gittim. Sabah uyandığımda “Ben ne yaptım böyle!” diye ağlamıştım. Ama azmedip alkolü bıraktım, 25 yıldır ağzıma sürmüyorum. Bağımlılık işte böyle beter bir şey!” HERKESE “BAĞIMSIZ” GÜNLER!”
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Uyuşturucu ve Alkolle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Hatice ZENGEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Hatice ZENGEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
3 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.