2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cinsel İstismar ve Oyun Terapisi
MAKALE #12382 © Yazan Psk.Nurhan ÜNDER | Yayın Mart 2014 | 7,649 Okuyucu
CİNSEL İSTİSMAR VE OYUN TERAPİSİ

Oyun Terapisinin Temelleri Freud’a göre psikanaliz çocuklara da uygulanabilecek bir yöntemdir. Fakat Freud’un takipçilerinden Anna Freud ve Melanie Klein geleneksel psikanalizin yedi yaşından küçük çocuklarda işe yaramadığını belirtmişlerdir. Anna Freud ve Melanie Klein oyunun çocukların kelimelerle söyleyemediklerini ifade ettikleri önemli bir araç olduğunu keşfederek küçük çocuklar için farklı oyun terapileri geliştirmişlerdir.

Freud’un öğrencilerinden, ilkokul öğretmeni ve çocuk analisti Hermine von Hug-Hellmuth, çocukların sağaltımında psikanalitik yöntemi uygulayan ilk uygulayıcılar arasında yer almaktadır. Hug-Hellmuth, çocukların oyunlarını evlerinde ve doğal ortamlarda gözlemlemiş ve kendi oyun kuramını oluşturmuştur. Bu yaklaşıma göre, erken gelişim düzeyindeki oyunlar çok basit olmakla birlikte çok eğlencelidir ve çocuklardaki fiziksel ve psikolojik gerilimi azaltmaktadır. Virginia Axline’de (1969, s. 9) oyunun, çocuğun kendini anlatmasında kullandığı doğal bir yöntem olduğunu, oyunun yetişkinler terapisinde kullanılan “konuşma” yerine geçtiğini belirtmiştir. Oyun çocuğa uygun koşullar altında duygusal olarak büyüme ve gelişme fırsatı vermektedir. Çocuğun biriktirdiği gerginlikler, engellemeler, güvensizlik,
korkular, saldırganlıklar, anlaşılması zor olan konular oyunla ortaya çıkarılabilmektedir. Çocuk kontrolde olduğu, kabul edildiği, saygı duyulduğu ve müdahale edilmediği oyun ortamlarında duygusal olarak rahatlamayı, kendi kararını vermeyi, içtepilerini denetlemeyi ve kendini ifade etmeyi öğrenmektedir (Axline 1969, s.16).

Oyun Terapisinin Bazı Temel Varsayımları

Axline (1969)’ın ve Hughes ve Baker, (1990)’ın görüşlerine göre oyun terapisinin bazı temel varsayımları aşağıda sıralanmaktadır.
1. Oyun, çocukların kişilik özelliklerini ve çatışmalarını, sembolik anlam taşıyan materyallere ve oyuncaklara yansıtmasını sağlar.
2. Oyun çocuğun iç dünyasını açığa çıkartan bir iletişim dilini temsil eder. Bu nedenle, oyun, danışman için gözlemlemek ve çocuğun oynadığı oyunun sembolik anlamını anlamaktır.
3. Oyun bir problem üzerinde egemen olunmasını sağlar. Çocuklar aynı oyunu defalarca oynayarak yaşamlarını kontrol etme duygusunu yaşarlar. Oyunun yansıtma gücü, çocuklar için, çözümsüz görünen konular üzerinde kontrol ve otorite sağlayabilecekleri bir ortam yaratır.
4. Oyun çocuğun kabul edilemez olduğunu düşündüğü saldırganlık içeren duygularını ifade etme olanağı sağlar.
5. Yabancılarla (danışmanla) konuşmak çocuğu kaygılandırabilir ya da rahatsız edebilir. Oyuncaklarla oynamak ve resim çizmek gerilimi azaltmak için bir araç görevi görür.

Oyun Terapisi ile Müdahale

Hughes ve Baker (1990) cinsel istismara müdahalede beş aşamalı bir sağaltım programı önermişlerdir. Bu modele göre her aşama, tek bir oturum olabileceği gibi, iki ya da üç oturumdan oluşabilmektedir. Bu aşamaların hassasiyeti sürece, polisin, doktorun ve mahkeme gibi istismarla ilişkili sosyal kurumların müdahale sürecine ne kadar karıştıklarına bağlıdır. Burada hatırlatılması gereken, öngörülen bu modelde aile üyeleri dışındaki kişiler tarafından istismar edilen okul öncesi çocukların hedef alındığıdır. Ensest vakalarına yönelik müdahaleler farklılık arz etmektedir. Çocuk cinsel istismarıyla çalışan uzmanlar uzmanlık eksikliğinden, yetersiz kaynaklarından ya da bürokratik engellemelerden dolayı sıkıntı ve belirsizlik yaşayabilmektedirler (Porter, 1984). Cinsel istismara maruz kalan çocuklarla çalışmak üzere eğitimli, deneyimli ve disiplinler arası çalışacak bir ekip oluşturulmalıdır. Bu ekipte sosyal çalışmacılar, doktorlar, psikolojik danışmanlar, hemşireler ve polis kendi işlerini görüşmek için bir araya gelmelidir ve birbirine destek sağlamalıdırlar (Lanning, Ballard, ve Robinson, 1999).

Cinsel istismara uğramış bir çocuğun psikolojik değerlendirmesi, görüşmeler ve testler uygulanarak yapılır. Hughes ve Baker (1990)’ın önerdiği aşamalar ve bu aşamaların nasıl gerçekleştirildiği literatür bulguları ışığında desteklenerek aşağıda verilmektedir.
1) İlk Görüşme: Çocuk cinsel istismarı vakaları genellikle ilk olarak polise bildirilmektedir. Polisin, sosyal hizmetler ve tıbbi hizmet kurumlarını bilgilendirmesi gerekmektedir. İstismara maruz kalan çocuk için uzmanların bu durumu acil konsültasyon gerektiren bir konu olarak ele alması gerekmektedir. Cinsel istismar konusunun deneyimli uzman kişiler tarafından incelenmesi gerekir (Topçu, 1997). Uzmanlar, çocuğu başka birine yönlendirerek zamanlarını harcamamalıdırlar. Çocuğa daha fazla zarar vermemek için mümkün olduğunca çabuk bir şekilde tıbbi incelemelerin yapılması gerekir. Birincil sorumluluk çocukları daha fazla istismara uğramaktan korumaktır. Bu nedenle çocuğun istismarcı ile ilişkisi kesilmeli ve eğer gerekiyorsa hastane, yurt ya da başka bir sosyal kurumda koruma altına alınmalıdır (Ellis, 2001, s. 50). Görüşme teknikleri çocuğun yaşına uygun olmalı mümkünse çocuk görüşmeye yalnız olarak alınmalıdır (Suggs, Lechenstein, McCarthy
ve Jackson, 2001, s.151).

Danışmanla nasıl iletişime geçildiğine bağlı olarak, danışmanın yapması gereken ilk şey problemleri belirlemektir. Danışmanın öncelikli görevlerinden biri, çocuğun niçin danışmanla görüştüğünü anlamasını sağlamaktır. Bu nedenle, yargılayıcı olmayan, dürüst ve net açıklamalar yapmak gerekmektedir. Yine diğer bir faktörde görüşmenin yapıldığı yerdir. Çocukların kendilerini rahat hissedebilecekleri, güven duyabilecekleri ve resmi olmayan bir ortam olması gerekir. Bu çocuğun açılmasını sağlayarak iletişimin kalitesini arttıracaktır (O’Brien, 2001, s. 59). İyi iletişim kuran, sözel yeteneği gelişmiş küçük çocuklarla yalnız görüşme yapılabilir. Fakat iletişim yeteneği gelişmemiş ya da korkan çocuklarla ebeveynlerinin yanında konuşmak gerekmektedir (O’Brien, 2001). Çocukla ebeveynlerinin yanında görüşmek çocuğun ayrılık anksiyetesini azaltmasına ve ebeveynlerin çocuk hakkında bilgi vermesine yardımcı olur. Ebeveynlerin verdiği bilgilerden sonra, çocukların olayı yalnız başlarına anlatmaları da sağlanmalıdır. Daha sonra psikolojik danışman, hızla, süpervizörlerine, çalışma arkadaşlarına danışmalı ve vakayı polise bildirip çocuğu muayene için doktora göndermelidir. Bu süreç boyunca danışman durumu abartmamak ve aşırı kaygı yaratmamak için dikkatli olmalıdır. Çocuğun ve aile bireylerinin isimlerini gizli tutarak onları etiketlenmekten korumak da ayrıca önemlidir. Eğer yasal işlemler başlamışsa, danışman sağaltıma devam edebilir (Hughes ve Baker, 1990).
Bu akut dönem için Porter (1984) bazı stratejiler önermiştir: Bu stratejiler;

a) Çocuğun tıbbi problemlerine dikkat etmek,
b) Çocuğun ciddi duygusal problemlerine dikkat etmek,
c) Çocuğu cinsel istismardan korumak (evden ya da okuldan ayırma gibi),
d) Çocuğun ve ailenin tıbbi ve psikolojik sağaltımı
için yasal gereksinimlere uygun planlar yapmaktır.

İlk görüşmedeki önemli noktalardan biri çocuğu kötü ya da suçlu olmadığı bilgisiyle güçlendirmektir ve başına gelenlerin onun suçu olmadığına inandırmaktır. Bu nedenle çocuğun korkularını ve kaygılarını normalleştirmek gereklidir. Bu aşamadaki müdahalenin temel amacı olumlu duyguları pekiştirmek ve olumsuz duyguları azaltmaktır (Black ve DeBlassie, 1993). Tanıklık etmek, ifade vermek de en az cinsel istismar kadar travmatik olabilir (Renvoize, 1993, s. 85). Baker’a göre (1997) bu soruşturma süreci çocuk için gerçekten zorlayıcı ve travmatik bir deneyimdir böylece yasal işlemlerin bitiminde çocuk hukuk sistemi tarafından da istismara uğramış olacaktır. Bu nedenle, ilk açıklama yapıldıktan mümkün olduğunca hemen sonra soruşturmanın başlaması ve bir an önce bitirilmesi zorunludur.

Çocuğun tekrar tekrar soruşturmadan geçmesini önlemek amacıyla birleşik görüşmeler (joint interview) yapılabilir. Bu tür görüşmelerde daha önceden birbirini tanıyan ve profesyonel bir ilişki geliştirmiş olan danışan-polis, sosyal hizmet uzmanı-polis, danışan-sosyal hizmet uzmanı gibi çiftler beraber çalışabilir. Danışman ve istismar mağduru çocuğun cinsiyetlerinin farklı olduğu durumlarda, çocuğun cinsiyetine bağlı olarak hemcinslerinden bir danışman görüşmeyi yapar, diğeri de sonuna kadar dinler ve en son soracağı soruları sorar. Yine bu görüşmelerin görsel olarak kaydedilmesi önemlidir. Eğer bu imkan yoksa kasete de kaydedilebilir. Önemli olan nokta anne ya da babanın görüşmeye alınmaması, tek yönlü aynadan ya da gizli kameradan görüşmeyi seyretmesi gerekmektedir. Bu durum hem onların olan olaylardan haberdar olmasını sağlar, hem de çocuğa yapacakları herhangi bir müdahaleyi engellemiş olur. Bu özellikle ebeveynlerden birinin suçlandığı durumlarda önemlidir (Renvoize, 1993, p. 83).

2) Güven İlişkisinin Kurulması: Psikodinamik yaklaşımın temel özelliği travma yaşayan çocuk ile danışman arasında bir ilişki kurmaktır. Terapötik ortam, gerçek bir ilgi, saygı ve empatik bir yaklaşım ile gerçekleştirilir. Bu durum, çocuğa isteklerini, korkularını ve çatışmalarını ifade etme olanağı verir. Bunun sonucunda danışmanın çocuğun bilincinde olmadığı düşünceleri, duyguları ve davranışları tanımlamasına, yorumlamasına olanak sağlar. Çocuklar başlangıçta sorular karşısında suskun kalabilir ya da istismarı inkar edebilirler. Bunun nedeni ise yaşadıkları utanç ve korkudur. Fakat daha sonra açılırlar ve konuşmaya başlarlar (O’Brien, 2001, s. 58). Danışman, çocuğun kardeşleri, aileyle olan ilişkisi, evin kaç odası olduğu, kimin nerede uyuduğu, çocuğa kimin baktığı, onu kimin yatağa götürdüğü gibi genel ailevi konular hakkında konuşarak çocukla bir karşılıklı anlayış ilişkisi (rapport) geliştirmelidir. Porter’a göre (1994) uzmanlar çocuğu ona inanıldığına ve cinsel temas zevk verici olsa da olanlardan sorumlu olmadığına inandırmak zorundadırlar. Ayrıca, eğer çocuk özgürce konuşursa, uzmanlar şaşırma, korku ya da onaylamama davranışları sergilememelidirler. Böyle durumlarda, danışman önlendirici sorular sormamaya özen göstermelidir. Eğer çocuk fiziksel olarak zarar görmüşse, rahatlatma amacıyla yapılan fiziksel temaslardan da kaçınılmalıdır.

Güven ilişkisi kurulduktan sonra artık çocuktan olanları anlatması istenebilir. Buna öykü alımı (tıp dilinde anamnez) denilmektedir. McFarlene (1990) Kim, Ne, Nerede, Ne zaman, ve Nasıl sorularına cevap verilmesini salık vermektedir. Bu zarfları kullanarak çocuklara basit sorular sorulmalıdır. Levitt (1993) ve O’Brien (2001) ise çocuğun açılmasını sağlamak için açık uçlu soruların kullanılmasını tavsiye etmektedir. Çocuk her defasında cesaretlendirilmeli ve “aferin, çok iyi hatırladın” gibi sözel ödüller verilmelidir.

3) Oyun Görüşmesi: Bu aşamadaki sağaltımın temel amacı çocuğa oyun yoluyla hikayesini anlattırmaktır. Oyun görüşmesi, çocukların psikolojik uyumunun sağlanmasında anahtar bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Oyun, çocuğun kişiliğinin ve dünyaya bakış açısının gelişimine katkıda bulunan bilinç dışı güçlerin ve kişiler arası deneyimlerin yansımasını açığa çıkarır. Bu, istismarın nasıl ve hangi düzeyde olduğunu anlama açısından danışmanlığın ana hedeflerinden biridir. Küçük çocuklar dili iyi kullanamadıklarından (Aldridge ve Wood, 1997), oyun terapisi, resim çizme, hikaye anlatma gibi yansıtıcı teknikler küçük çocuklar için en uygun tekniklerdir. Oyun görüşmesinin amacı, problemin doğasını belirlemek için çocuktan bilgi almaktır. Oyun esnasında çocuklar içsel deneyimlerini ve çatışmalarını bilinç dışı olarak ifade ederler. Çocuklar genellikle sözlü ifadelerde zorlandıkları için, duygu ifadeleri sözel olmayan yollarla açığa çıkmaktadır. Kaygılı çocuklar etrafta huzursuzca dolaşabilir, saçlarıyla, elbiseleriyle, eşyalarla oynayabilirler. Oyun aktiviteleri esnasında ortaya çıkan uyarılma etkileri, çocuğu hangi konuların rahatsız ettiği konusunda bilgi kaynağı olabilirler. Ayrıca, oyunun içeriği, düzeni, yapısı, oyundaki aktörler ve çocukla oyuncaklar arasındaki iletişim, onun diğerleriyle olan ilişkileri hakkında fikir verebilir. Çocuklar genellikle oyuncaklarıyla özdeşim kurar ve onlarla konuşurlar. Oyuna başladıktan kısa bir süre sonra yetişkinlerin varlığını unutur, oyun oynamaya ve oyuncaklarla konuşmaya devam ederler. Danışman dikkatlice izler, oyundaki ana temaları ve insanları tanımlamaya çalışır. Ara sıra oyuna katılır ve çocuklara “ayıcık ne hissediyor, onu korkutan şey ne?” gibi sorular sorar. Oyun görüşmesi genellikle yapılandırılmamış bir görüşmedir. Çocuğa içsel çatışmalarını açığa çıkarma fırsatı verir. Ayrıca oyun görüşmesi konuşma, duyma engeli olan çocuklar ve konuşamayacak derecede depresyona girmiş olan çocuklar için en uygun yöntem olarak önerilmektedir. Sağaltımın başında konuşmayan çocuklar daha sonra konuşmaya başlarlar (Barker, 1990).

Birçok danışmana göre, bazı çocuklar oyuncak evlerle özgürce oynayarak ya da resim çizerek bilgi verebilirler. Bazıları da hikaye anlatan oyunları ya da kukla oyunları oynayarak kendilerini rahat hissedebilirler. Küçük çocuklarla konuşmak, oynamak ya da iddialar hakkında görüşme yapmak özen ve dikkat gerektirir. Güvenilen bir yetişkin gibi başka bir insanın varlığı yardımcı olabilir. Çocuklar, travmatik olaylardan sonra oynadıkları oyunlarda, kurban, suçlu, kurtarıcı ya da tanık gibi farklı rolleri canlandırabilirler. Önce belirli bir rol üzerine odaklanabilirler fakat konular tartışıldıkça bu rolü değiştirirler.

4) Çocukların Tepkilerini Paylaşmak: Danışman danışma sırasında yapılandırıcı ve yönlendirici değildir. Danışma süreci çoğunlukla oyundan ibarettir ve bu aşamaya kadar çocuk birçok “sırrını” açıklamıştır. Bu aşamadan sonra ise, danışman çocuğun ne hissettiği, nasıl tepki verdiği, olayı kimsenin bilip bilmediği ve bu olay hakkında hiç konuşup konuşmadığı gibi daha doğrudan sorular sormaya başlayabilir. Bu aşamanın amacı; kaygı azaltıcı teknikleri öğretmek, sosyal destek ve empatiyi arttırmak, kişiler arası sınırlar ve sorumluluklar hakkındaki farkındalığı geliştirmektir. Çocuğa sorumluluk, suçu işleyen kişinin davranışı, istismarın doğası ve anlamı hakkındaki yüklemelerini değiştirmesi öğretilebilir. Anlama, farkındalık ve sözcüklerle ifade edebilme de çocuklar için önemlidir. Danışmanlığın bu bölümünde amaç, çocuğun kendi iç dünyasını anlama yeteneğini geliştirmektir. Çocuk daha fazla şey anlatır ve olayla ilgili tanımlarını daha ayrıntılı yapar. Bu da bir ya da iki oturumda olabilir (Hughes ve Baker, 1990).

Eğer doğrudan konuşma ve iletişim çocuk için hala zorsa, hikaye anlatma, rol yapma, kağıt oyunları, resim çizme, hikaye yazma gibi etkinlikler çocuğun güvenli bir şekilde açılmasına yardımcı olabilir. Danışman, çocuktan ailesi hakkında bir resim çizmesini, bir hikaye anlatmasını ya da giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan bir hikaye oluşturmasını isteyebilir. Her çocuk farklıdır ve farklı gelişimsel düzeyleri takip eder. Bu nedenle her aktivite çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimine uygun olmalıdır. Bunlara ek olarak, danışman, basit bir anlatım dili kullanmalı, zaman zaman durmalı, çocuğun düşüncelerini toparlaması ve tepki vermesi için yeterli zamanı sağlamalıdır.

Bütün bunlar, sağaltımın nasıl ilerlediğine, çocuğun kendisini rahat, güvende hissetmesine ve başına gelmiş olan olayla ilgili konuları konuşmak isteyip istememesine bağlıdır. Danışmanlar esnek bir yaklaşım sergilemelidirler. Eğer çocuk kendini geri çeker ve gerilerse (regrese olursa) daha fazla oyun içeren yaklaşımlar kullanılabilir. Bununla birlikte, terapi sürecinde bir sonraki aşamaya geçmek için çocukların kendilerini güvende hissedip bir sonraki adıma geçmeye hazır oldukları zaman beklenir.

5) Hayatta Kalma, İyileşme ve Sonlandırma:

Bu kısım, sağaltım planının sonudur. Danışman ve çocuk, o ana kadar neler yaptıklarına tekrar bakabilirler. Danışman, çocuğun şu anda gerçekten ne hissettiğine dikkat etmeli ve eğer zamanı geldiyse sağaltımı sonlandırmalıdır. Çocuk ve danışman arasındaki bağlanma üzerinde
durulmalıdır. Danışman, çocuğa, sonlandırma sürecini basit şekilde anlatır. Bununla birlikte, atılacak her adımda çocuğa dünyanın şu anda
emniyetli olduğu ve istismarın yinelenmeyeceği fark ettirilmelidir. Eğer çocuklar geçmişte yaşadıkları duygulardan dolayı kendini üzgün ve kötü hissediyorlarsa, güvenebilecekleri insanlar olduğu konusunda emin olmaları sağlanmalıdır. Eğer danışmanı tekrar görmek istiyorlarsa, bunu yapabilecekleri belirtilmelidir. Ebeveynlerin bu tip durumlarla nasıl baş edileceği ve istismarın uzun süreli etkileri konusunda bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Eğer cinsel istismara uğramış olan çocuk herhangi bir ilerleme göstermezse, sağaltım süreci beklenenden daha uzun sürebilir. Ruh sağlığı uzmanları tek bir travmatik olayla uzun süreli istismar arasındaki ayrımı yapmalıdırlar. İkincisinin
sağaltımı daha uzun zaman almaktadır (Terr, 1991).

Test ve Değerlendirme

İlk ve ileri düzey bir tanı koymak için projektif teknikler faydalı olabilir. Bunlardan bazıları, Ev, Ağaç, ve İnsan Çizme Testleridir. Cinsel istismar mağduru çocukların cinsel organları tasvir eden resimler çizdikleri gözlenmiştir. Yine bu çocuklarda beden algısı bozuk insan figürleri ya da yaşa uygun olmayacak şekilde insan figürlerine cinsel organ ekleme gözlenebilir. Çocuklar vücudunun bir kısmı ya da yüzü çarpıtılmış, deforme olmuş, gölgelenmiş ve karalanmış ya da o yaş gurubu için olmasını beklediğimiz ama ağzı ve kolları olmayan resimler, ya da vücudun herhangi bir bölgesinin özellikle vurgulandığı çizimler yapabilirler. Bununla beraber çok ayrıntılı resimler
de aslında daha süreğen ve derin travmanın belirtisidir (Renvoize, 1993, s. 71).

Çocukların hikayelerinde genellikle gizlilik içeren konular, gizlilik için özel bir istek, ayrı yatak odaları betimlemeleri ve koruyucu ebeveyn temaları bulanabilir (Renvoize, 1993, s. 71). Başka bir araştırmacı istismar kurbanı çocukların hikayelerinde tema yönünden çeşitlilikte eksiklik, mantıksızlık, adaletin olmaması, hikayenin bir bütünlük içermemesi, hikayelerde sevgi ve şaka temalarının olmadığını belirtmiştir (Harper, 1988).

CAT (çocuk öykü anlatma testi) de kullanılabilecek projektif tekniklerdendir. Bu testlerde anne baba arasındaki ilişkiyi anlatan, yatak odasını ve yatak odasında yatan kardeşleri resmeden resimler vardır. Bunlara bakarak çocukların bir hikaye anlatması istenir. Çocuk hikayesini anlatırken kolaylaştırıcı ve açıklayıcı sorular sorularak çocuktan bilgi alınmaya çalışılır.

Ayrıca, kukla oyunları da çocuğa hikayesini anlattırmak ve çocuğun iç dünyasına girerek sorunlarını anlamak için faydalı olabilir (Bannister ve Print, 1988). Projektif teknikler terapinin herhangi bir evresinde uygulanabilir. Çizim testleri, tamamlanmamış cümleler (Beier, Rotter Cümle tamamlama testleri), Rorschch, TAT ve CAT gibi projektif teknikler çocukların ifade etmekten kaçındıkları bir takım şeyleri bilinç dışı olarak yansıtmalarına yardım etmektedir (Topçu, 1997, s. 235). Fakat bu tür testlerin kullanılmasının yöntembilimsel olarak bazı sınırlılıkları vardır. Her ne kadar bu testlerin bir kısmı yetişkin ve ergenler için olsa da çocuklar için basitleştirilmiş formları da kullanılabilir. Psikodinamik yaklaşımın dezavantajlarından biri sübjektif yargılara duyulan güvendir. Herhangi bir oyun, kelime veya hareket farklı uzmanlar tarafından farklı şekillerde yorumlanabilir.Oyun, çizim ve hikaye anlatımı teknikleri için de
benzer eleştiriler yapılabilir (Hughes ve Baker, 1990).

Okul öncesi çocuklar bilişsel yönden henüz daha duyusal motor (0-2) ya da işlem öncesi (2-7) dönemlerde olduklarından geçmiş yaşantılarını hatırlayabilirler ama geçmiş zamanı kullanmaları ve kavramsallaştırmaları henüz çok iyi değildir. Bu nedenle çocukla konuşurken karmaşık zamanlardan bahsetmemeli, takvim tarihlerine ait sorular sormaktan kaçınmalı, olayların kronolojisini konuşurken dikkatli olmalı ve çocuğa hata payı verilmelidir.

Çocukla konuşurken olayın üzerinden ne kadar zaman geçtiği çocuğa sorulsa da, diğer delillerle karşılaştırılması gerekir. Çocukların bilişsel yetileri çok iyi gelişmediğinden kısa sorular sormalı ve basit cümleler kullanılmalıdır (Topçu, 1997, s. 222). Yine çocuklardan çok kısa cevaplar beklenmeli ve çok iyi açıklamalar umulmamalıdır. Başlangıçta çocukla biraz konuşulmalı, ilişki kurulmaya çalışılmalı ve çocuğun konuşma şekline, kullandığı kelimelere dikkat edilmelidir. Böylece kullanılacak ortak dil belirlenmelidir. Çocukların dikkat sürelerinin oldukça kısa olduğu, çok uzun görüşmelerden kolayca sıkılacakları ve yorulacakları hatırlanmalıdır. Çocuğun, yemek yeme, su içme ve tuvalet ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı, görüşme saatleri ve uzunlukları ona göre ayarlanmalıdır (Renvoize, 1993, s. 83). Diğer bir sınırlılık ise, her danışma merkezinde (agency) bir oyun odası, oyuncaklar ve oyun terapisti bulundurmak pahalıya mal olabilir. Fakat iyi eğitimli bir danışman, çocuktan daha fazla bilgi almak için herhangi bir materyali yaratıcı ve yapıcı bir biçimde kullanabilir. Ayrıca, danışma odasının bir köşesini, çok fazla para harcanmadan oyun alanına dönüştürmek de mümkündür (Hughes ve Baker, 1990, s. 107).

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME:

Okul psikolojik danışmanlarının çalıştıkları kurumlarda karşılaştıkları vakalar geçmiştekine göre günümüzde daha çeşitlenmiştir. Psikolojik danışmanların bu çeşitlenmeye göre kendi bilgi ve becerilerini tekrar gözden geçirerek düzenlemeleri gerekmektedir. Sorun çeşitlenmesine benzer olarak günümüzde psikolojik danışmanların çalışma alanları da artmıştır.

İş alanın genişlemesi beraberinde erken çocukluk dönemindeki çocuklarla çalışan psikolojik danışmanların, içinde cinsel istismar unsurları olan vakalarla karşılaşma olasılığı da artmaktadır. Bu sebepten psikolojik danışmanların kendilerini erken dönem çocukluk cinsel istismarı vakaları için hazırlaması gerekmektedir. Beş aşamadan oluşan ve cinsel taciz mağduru çocuklar için önerilen psikodinamik yönelimli sağaltım yöntemi özellikle oyun oynama gibi sözel olmayan bir tekniğe bağlı olduğu için çok yararlı sonuçlar vermektedir.

Literatür incelendiğinde bu yöntemin kendi başına yeni bir yönelim ve yaklaşım olduğu görülmektedir. Bu yöntem temel olarak varsayımlarını psikanalizden aldığı için kavramlar pek çok ruh sağlığı uzmanı için oldukça tanıdıktır. Bu alanda çalışmak isteyen uzmanlar, oyun terapisi eğitimi aldıktan sonra bunu psikodinamik tekniklerle birleştirebilirler. Yine bu alanda yazılı olan materyalleri okuyarak kendilerini geliştirebilirler. Bu yöntemle çalışan uzmanlar, oyun sağaltımının cinsel istismar mağdurlarındaki uygulamalarından oldukça başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Teknik doğası gereği soyut ve sözel gelişimsel özelliklere dayanmadığından farklı kültürlerde rahatlıkla kullanılmaktadır.

Sonuç olarak bu makalenin erken dönem çocukluk cinsel istismarı vakasıyla karşılaşan psikolojik danışmanlara yol haritası olacağı düşünülmektedir. Ancak bu yöntem ve uygulamaların genellikle üst düzey eğitim gerektirdiği dikkate alınmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Cinsel İstismar ve Oyun Terapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Nurhan ÜNDER'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Nurhan ÜNDER'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Nurhan ÜNDER Fotoğraf
Psk.Nurhan ÜNDER
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi11 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Nurhan ÜNDER'in Makaleleri
► Çocuklarda Oyun Kavramı ve Oyun Terapisi Psk.İlayda ÇEVİRİCİ YENİGÜN
► Cinsel İstismar ÇOK OKUNUYOR Psk.Arzu BEYRİBEY
► Cinsel İstismar Psk.Fatma EFE
► Çocuklarda Cinsel İstismar Psk.Dnş.Sümeyra YAPICI AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Cinsel İstismar ve Oyun Terapisi' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Çocuk ve Oyun Mekanları Aralık 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:29
Top