2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ergen Anne Babası Olmak; Birlikte Büyümek ve Gelişmek
MAKALE #12452 © Yazan Uzm.Psk.Sezen ÖZÜTEK EREM | Yayın Nisan 2014 | 4,741 Okuyucu
Ergenlik üzerine yazılan yazılar, yapılan araştırmalar, verilen eğitimler psikoloji dünyasının en zengin alanlarından birini oluşturur. Ergenlik içine girildi mi çıkılması zor bir derya gibidir ve pek çok uzman hayatın en zor dönemi olduğu konusunda hemfikirdir. Ergenlik zordur çünkü büyümek ve gelişmek zordur. Ergenlik ebeveyn için de zordur çünkü büyütmek ve geliştirmek de zordur.

Ergenlik döneminde çocuğu olan pek çok ebeveyn kaygılıdır, kafası karışmıştır, bazen öfkeli bazen kırgındır. Depresif ve sanki erken yaşlanmış gibi görünmektedir. Kendisini sık sık yetersiz hisseder, çocuğuna yetemediği veya onunla iletişim kuramadığı duygusuyla kendi kendisini yemektedir. Yaşamın bu çok doğal kriz dönemiyle baş etmekte güçlük yaşıyordur. Bu yazı onlar için kaleme alınmıştır. Önce anne babalar için ergeni anlamaya yönelik bilgiler paylaşılmış sonrasında ise kendilerini anlama ipuçlarına yer verilmiştir.

Ergeni Anlama Kılavuzu

Gerek ergenlik gerekse ilk gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekarlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekarlığa yahut dulluğa geçişlerin her biri de kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır. Dikkat edilirse, bu kullanım bir yandan özenme ve hasret, bir yandan da kıskançlık taşımaktadır.

Ergenlik; çocukluk döneminden çıkış, buluğa erişmeyle başlayan, fizyolojik ve psikolojik erişkinliğe ulaşılıncaya kadar geçen gelişim dönemidir. Birey, çocukluğun bağımlılığından ve hamlığından kurtularak olgunluğa ve bağımsızlığa yönelir. Kabaca kızlarda 12-21, erkeklerde 13-22 yaşları arasını kapsayan bu dönemde cinsel özeliklerde, vücut imajında, cinsel ilgide, sosyal rollerde, zihinsel gelişmede ve benlik kavramında önemli, çoğu kez rahatsız edici değişiklikler gerçekleşir.

Bu dönemde birey hem hızla gelişen bedenindeki fizyolojik değişimlere uyum sağlamak, hem toplumun değişen bakış açısı ve beklentilerine cevap verebilmek, hem de yeni ve bütünleşmiş bir kimlik duygusu ile çeşitli rolleri kabul edebilmek zorundadır.

Ergen dış görünümü itibarıyla artık bir çocuktan çok bir yetişkine benzemektedir. Bedene yetişkin bir kadın veya erkek görünümünü veren ikincil cinsiyet özellikleri (kızlarda göğüslerin belirginleşmesi, erkeklerde sakalların çıkması gibi) gelişmektedir. Beden görüntüsünün değişmesiyle birlikte toplumun bakış açısı ve rol beklentileri de değişmektedir. Artık cinsel rollerin, siyasal rollerin ve hatta yavaş yavaş mesleki rollerin benimsenmesi gerekmektedir.

Bu açıdan bakıldığında ergenlik aynı zamanda bir kayıp dönemidir. Ergenlik dönemine adım atan genç artık çocukluğun sıcaklığını, güvenliğini, rahatlığını ve çocuk bedenini kaybetmekte ve bunun yerine bir yetişkin bedeni ve ruhsal dünyası koyuncaya kadar boşlukta kalmaktadır. Bu kayıp durumu ve yeni kazanımların belirsizliği gencin duygusal durumunu etkiler ve ergenlik neşe ve coşkunun yanında hüzün duygusunun da deneyimlendiği bir dönem olarak karşımıza çıkar. Ergenlik dönemi duygusal gelişiminde hüzün önemli bir yer tutar.

Aynı zamanda ergenin kendisine ve kendi vücuduna bakış açısı da değişmektedir. Özellikle 12-18 yaşları arasını kapsayan ilk ergenlik döneminde ergenin bütün ilgisi kendi bedenine yöneliktir. Kızlarda 13-15, erkeklerde 14-15 yaşlarında başlayan puberte (erinlik) ile birlikte hatta püberte öncesinde birdenbire uzayan boyuna, artan kilosuna uyum sağlayamaz. Bazı ergenlerin hareketlerinde bariz bir sakarlık ve dengesizlik vardır. Beden yapısına ve gözlemlediği değişikliklere yönelik düşünce, değerlendirme ve duyguları da çelişkilidir. Bir yandan göğüslerinin büyümesinden utanan genç kız bir yandan da ne kadar büyüdüğünü, artık çocuk değil genç kız olduğunu göstermek istercesine göğüslerini belirginleştirecek giysileri tercih edebilir.

Gençler bu dönemde herkesin de bu fiziksel değişimleriyle ilgilendiklerini düşünürler. Kendilerini sürekli olarak izleniyormuş gibi hissederler ve güzelliklerini sergilemek isterler. Ayna karşısında saatlerce zaman geçirilir, evden dışarı çıkmak için dolaptaki bütün giysiler tek tek denenir, okula gitmek için bile bir saat erken kalkılır ve hazırlanılır. Pubertenin ardından genç değişen bedenini tanımaya başlamıştır, sıra bu yeni bedene uygun bir benlik edinmeye gelir.

Benlik çocuğun kendisini diğer nesne veya kişilerden ayırmaya başladığı andan itibaren oluşmaya ve gelişmeye başlar. Bu gelişim yetişkinliğe kadar sürer. İşte bu gelişim en çok ergenlik döneminde ön plana çıkar. Bu dönemde birey artık çocuk değildir ama henüz yetişkin de değildir. Bu geçiş döneminde yapması gereken şey kendisini yetişkin hayatına hazırlayacak ve yetişkinler dünyasında bir yer edinmesini sağlayacak bir kimlik bulmaktır.

Bu dönemin teması yani gencin uğraştığı esas sorun “Ben kimim?” sorusuna bir yanıt bulmaktır. Elbette bu yanıt bulma uğraşı kolay bir görev değildir. Gelişim dönemleri içinde en zorlu dönemin ergenlik olarak görülmesi en zorlu gelişim görevinin bu döneme denk gelmesinden dolayıdır. Aynı bir mağazada üstüne uyan giysiyi bulmak için birçok giysiyi denemek gibi genç bu dönemde kendisine uygun kimliği edinebilmek için birçok kimlik ve rolü dener. Arkadaş grupları, öğrenci faaliyetleri, çeşitli kurumların gençlik kolları bu kimlik denemeleri için en uygun yerlerdir.

Bu dönemdeki arayışın bir diğer boyutu ergen ile ailesi arasındaki ilişkilerde ortaya çıkar. Ergen artık anne ve babasının değerlerinin, özelliklerinin ve görüşlerinin kendi değerleri, özellikleri, görüşleri olmadığının farkındadır. Ailesinin özelliklerini olduğu gibi benimseme yolunu terk ederek kendi hayat felsefesini ve kimliğini oluşturma çabası içine girer. Aile içindeki yaşantısından sıyrılarak ev dışında kendine bir çevre ve bu çevreye uygun bir kimlik edinme yolunu tercih eder. Yalnız kalmak için odaya kapanma, her fırsatta dışarı çıkma, evden uzaklaşma, geceyi arkadaşının evinde geçirme, telefonla saatler boyu konuşma gibi davranış ve arzularının altında yatan sebep ebeveynin kimliğinden sıyrılıp kendi kimliğini oluşturma çabasıdır.

Bu noktada geçmiş ile geleceğin bir sentezi söz konusudur. Kişinin çocuklukta edindiği kimlik artık yeterli olmamakla birlikte yeni edinilecek kimlik çocukluk özdeşimlerinin izlerini de taşımaktadır. Ergen içine girdiği rol denemelerinde hem gelecekte bulunmak isteyeceği konumu hem de daha önce edindiği değer yargılarını göz önünde bulundurur. Bir rolün kendisine uygun olduğuna ya da olmadığına karar vermek için bu sentezi başarılı bir şekilde oluşturabilmelidir.

Kişilik gelişimi çocuğun dünyaya gelmesiyle başlar. Çocuk zaten doğumundan itibaren kendisi için yoktan bir kimlik oluşturma çabası içindeydi. Ama çocukluk yıllarında bir kimlik bunalımından bahsedemeyiz. Kimlik bunalımının ergenlik çağında yaşanmasının sebebi bu geçmiş ile geleceğin sentezini yapma gereksiniminden doğar. Ergenlik çağındaki genç hem çocuklukta edindiği temel güven, özerklik, girişimcilik, üretkenlik gibi özelliklerini yetişkin hayatına uygun şekle getirmek hem de yetişkinlikte sahip olması gereken rolleri, bu rollere ilişkin becerileri denemek zorundadır. Bedendeki hızlı gelişme, değişen istekler ve toplumun değişen beklentileri karşısında doğan bu ihtiyaç kimlik bunalımını başlatır. Kimlik bunalımının büyük ölçüde atlatılmasıyla ergenlik dönemi sona erer.

Unutulmaması gereken nokta kimlik bunalımı ile kimlik kargaşasının birbirinden farklı şeyler olduklarıdır. Kimlik bunalımı, ergenlik çağındaki her gencin kendi kimlik duygusunu kazanabilmek için, sağlıklı gelişimin bir parçası olarak verdiği bir savaşımdır. Bu bunalım bazı ergenlerde daha sessiz, bazılarında daha fırtınalı yaşanır ama sonuç olarak her insan değişik şekillerde olsa bile bunu yaşar.

Kimlik kargaşası ise, bu bunalımın ağırlaşması geçici de olsa uyumun oldukça ağır bir biçimde bozulmasıdır. Böyle bir durumda bocalayan genç, aşırı uçlara sapabilir, ağır cinsel kuşkulara, yetersizlik duygularına kapılabilir, bunaltıya, panik durumlarına girebilir. Anne-babaya, topluma aşırı karşı gelebilir. Zaman zaman, olumsuz kimlik belirtileri gösterebilir. Yani ebeveynlerinin hatta kendisinin beklentilerine ters düşen davranışları deneyebilir. Bu olumsuz kimlik denemelerinin sebebi ergenin içine düştüğü boşluk ve hiç bir şey olamamaktansa kötü bir şey olmayı tercih etmektir.

Ergenlik dönemi bir bakıma bir askıya alma, erteleme dönemidir. Genç çocukluğun emniyetini terk etmeden yetişkinliği erteler. Böylece kimlik bunalımını çözümleyebilmek için biraz zaman kazanmış olur. Toplumsal olarak da bu zaman kazanma hakkı kendisine tanınmıştır. Toplumun kendisinden bekledikleri bir çocuktan beklenenden farklıdır ama ondan henüz bir yetişkin davranışı ve sorumluluğu da beklenmemektedir.

Bu askıya alma döneminde gerçekleştirilmesi gereken görevlerden biri de zamanla ilgili sorunların çözümlenmesidir. Ergenlere baktığımızda zaman kavramında sorunlar görürüz. Sürekli bir yerlere geç kalırlar, bir şeyleri acele ile beklerler, yapmaları gereken işe son anda başlarlar ya da en azından gece yatma ve sabah uyanma zamanlarını ayarlayamazlar. Bu zaman karmaşasından kurtulamayan genç çabuk, fevri hareketleri tercih edebilir veya zamanın hiç geçmeyeceği, beklediği anın hiç gelmeyeceği endişesiyle umutsuzluğa ve hareketsizliğe yönelebilir. Bu yaşlardaki gençin kimlik bunalımını atlatabilmesi için zaman perspektifini geliştirebilmesi çok önemlidir.

Kendinden emin olmak da bu dönemin önemli bir sorunudur. Bir ergenin kendisiyle ilgili görüşü başkaları üzerinde bıraktığı izlenimle uyum sağlayıncaya kadar kendinden emin olamaz ve bocalar. Bu bocalama sergilediği tavırlarda kendini gösterir; ya kendini çok beğenmiş, çok kibirli bir havası vardır, en fazla önem verdiği şey görünüşüdür ve harika göründüğünü düşünüyordur ya da nasıl göründüğüne hiç aldırmaz, sanki görünüşüne hiç önem vermiyordur. Kendisi ve yarattığı izlenimle ilgili farkındalığı arttığı zaman görünümüne olan aşırı ilgisi ve buna yönelik şüpheleri son bulur.

Başarı beklentisi 18-22 yaşlarını kapsayan son ergenlik çağında son derece önemlidir. Ergenlik çağındaki genç için bir işi başarıyla tamamlayabilmek kendi gözündeki değerini belirleyici olacaktır. Başarısız olma korkusu, yetersizlik duyguları bazen bir işe başlamayı bile son derece güç hale getirecektir. Mesleki rollerin kazanılabilmesi ve uzun vadeli planların yapılabilmesi için çalışma duygusunun tutarlı bir şekle girmesi ve gerekli sebatla bu iş felcinin aşılabilmesi gereklidir. Mesleki ilgiler artmıştır. Bu dönemdeki genç “ben kimim?” sorusuna kısmi bir cevap bulmuştur; kimlik arayışının şimdiki aşaması “ben ne olacağım?” sorusuna bir yanıt bulabilmektir.

Son ergenlik dönemi ayrıca cinsel rollerin de benimsendiği, cinsel kimliğin yerleştiği bir dönemdir.

Gene bu dönemin özelliği olarak genç yaşamına yön verecek değerler, idealler, düşünce ve inanç sistemleri seçmelidir. Bu dönemin sorunları olarak ideal, amaç, değerlerden yoksun kalmanın yaratacağı boşluk ve yabancılaşma duygusu ya da ergenliğin taviz vermez tutumu ile bir düşünceye inanca aşırı bağlılık ve bu uğurda kavga ve münakaşalara girmek sayılabilir.

Buraya kadar kısaca değinilen sorunların çözümlenmesiyle içinde bulunulan askıya alma döneminden yeni bir kimlik duygusu ile çıkılacaktır. Kısaca toparlamak gerekirse ergenlik çağı çocuğun ailesinden koparak yetişkinler dünyasından bir yer ve kimlik edinmek üzere çabaladığı, kişilik gelişimi açısından çok önemli bir dönemdir.

Anne Babanın Ergenlikle İmtihanı

Peki ergenlik dönemindeki genç bu süreçleri yaşarken çocuğu ergenlik dönemine gelmiş olan ebeveyn neler yaşar. Dünyada ergen olmaktan daha zor bir şey varsa o da ergenlik çağındaki bir gencin anne babası olmaktır.

“Eyvah çocuğum büyüyor”, duygusu anne baba için de aynı ergen için olduğu gibi bir kayıp ve yas durumu yaratır. Küçük, sevimli, masum, edilgen çocuğumun yerine asi, kavgacı ve ne olduğunu kendisi de bilemeyen bir genç geliyor. Bu anne baba için hem kaygı verici hem de hüzün verici bir dönemdir.

Yine çocuğun büyüyüp ergenlik dönemine gelmesi anne baba için de orta yaş başlangıcını işaret ediyor olabilir. Bu durumda ebeveyn kendi kaybolmakta olan gençliğinin yasını da bu süreçte yaşamak ve çözmek durumunda kalacaktır.

Ergenlik dönemindeki genç; ailesinden ve ailesinin değer yargılarından bağımsızlaşmaya çalışırken aynı bir tohumun çiçeğe dönüşürken etrafındaki keseciği yırtması gibi çoğu kez çevresine hırçın ve kırıcı davranabilir. Bu durumla karşı karşıya kalan ebeveynler ise aşırı hassas ve kırılgan olabilirler veya gencin bağımsızlaşma çabasına izin vermeyecek kadar baskıcı ve otoriter olabilirler.

Yine çocuklarının bağımsızlaşma ve uzaklaşma çabaları anne babada terk edilme duygusuna yol açabilir. Anne babadan uzaklaşmak ergen için ne kadar zor ise ebeveyn için de o kadar zor olabilmektedir. Ayrılık, ölüm gibi aileye acı veren yaşantıların olması bu süreci daha da zorlaştırabilir.

Ergenlik, yaşamın çocuklukla yetişkinlik arasındaki dönemidir. Kişi artık çocuk değil ama henüz yetişkin de değildir. Bu ergende rol karmaşası yarattığı gibi anne babada da yaratır. Bazen çocuk gibi davranan ergeni azarlamaktan kendisini alamaz veya yetişkin gibi sorumluluk beklediği gencin davranışları karşısında hayal kırıklığı yaşayabilir.

Bunca belirsizlik ve karmaşa ebeveynlerde yetersizlik duygusu yaratabilir, kendi annelik veya babalık rollerini sorgulamaya, umutsuzluğa itebilir.

Aynı zamanda çocuğun ergenliğe girmesi anne babanın kendi ergenlik süreçlerini ve varsa bu süreçlerde çözülmeden kalmış sorunlarını da tetikleyebilir. Sorunların çözümü de yine anne veya babanın kendi ailesinde bu sorunların nasıl çözüldüğü ile paralellik gösterecektir.

Son olarak bu süreç aslında anne babanın da bir yetişkin insanın anne veya babası olma, kendi evladıyla iki yetişkin olarak ilişki kurma konusunda rol denemeleri yapacakları önemli bir öğrenme süreci olacaktır. Ergenlik, hem genç hem de anne babası için çocukluk rol ve ilişkileri açısından kayıp yetişkinlik kimlik ve ilişkileri açısından önemli kazanımların sağlanacağı önemli bir kriz ve fırsat dönemi olacaktır. Çünkü her kriz bir fırsattır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ergen Anne Babası Olmak; Birlikte Büyümek ve Gelişmek" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Sezen ÖZÜTEK EREM'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Sezen ÖZÜTEK EREM'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Sezen ÖZÜTEK EREM'in Makaleleri
► Mükemmel Anne Olmak Yerine Doğal Anne Olun! Psk.Zehra AKPINAR YENİDÜNYA
► Ergen-Anne-Baba Üçgeni ve İletişim Psk.Dnş.Nuray ÖZBEN AVŞAR
► Çalışan İnsanlar Gelişmek İster. Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Ergen Anne Babası Olmak; Birlikte Büyümek ve Gelişmek' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kronik Depresyon Eylül 2016
► Postpartum Depresyon Ağustos 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


19:35
Top