2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikoterapi'nin Gelişimi ve Psikoterapi Yöntemleri
MAKALE #12769 © Yazan Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN | Yayın Haziran 2014 | 6,231 Okuyucu
PSİKOTERAPİNİN GELİŞİMİ VE PSİKOTERAPİ YÖNTEMLERİ

Psikoterapi; başvuruda bulunan kişi ya da kişilerin (danışan ya da ruh sağlığı bozukluğu olan hastaların) düşünsel çarpıtmalarının düzeltilmesi, çektikleri çökkünlük ve bunaltı gibi ruhsal sıkıntılarının ve duygusal acılarının giderilmesi, davranışsal işlev bozukluklarının onarılması ve baş etme becerilerinin artırılması için bu alanda eğitim almış kişilerin uyguladıkları ve yöntemleri belirlenmiş olan, daha çok karşılıklı görüşmeye dayalı, kişilerarası bir etkileşim süreci olarak tanımlanabilir.

En basit tanımlama olarak ele alacak olursak psikoterapi; ruhsal tedavi demektir. Burada tedaviden kasıt, psişik hastalıkların ilaç ve cerrahi yöntemler kullanılmadan yani birebir ilişki modelinde terapi süreci içerisindeki etkileşimden doğan bir tedavi biçimidir.
Peki psikoterapi dediğimiz tedavi süreci hangi aşamalardan geçerek yüzlerce farklı yöntem ve tekniğinin türediği bugünkü halini almıştır.

Psikoterapi'nin tarihçesi insanlık tarihi kadar eskidir. Tıp alanında inceleme yapan bilim insanları çok eski çağlardan başlayarak din adamlarının ve toplumda şifacı olarak bilinen kişilerinin kullandığı yöntemlerin ruhsal birçok hastalığa iyi geldiğini söylemişlerdir. Bu yöntemler bugün uygulanan psikoterapi yöntemlerinin ilk örneklerini oluşturmaktadır. Ortaçağa gelindiğine ise batıda insanların ruhsal sağaltımını sağlayan kişiler, din adamları yani rahipler olmuşlardır.

Ancak 1800’lü yıllara gelindiğinde insanın ruhsal yapısı ve incelemeleri gelişimini bir disiplin olma yolunda sürdürmüştür. Bu bağlamda Çağdaş Psikiyatrinin doğuşu Philippe Pinel’e dayanır. Fransız bir tıp doktoru ve iç hastalıkları uzmanı olan Pinel akıl hastalarının insanca koşullarda tedavi edilmesine öncülük etmesiyle çağdaş psikiyatrinin kurucusu olarak gösterilmektedir. O döneme kadar batıda, akıl hastalıklarının kökeninde şeytani ya da büyülü güçlerin bulunduğu düşünüldüğünden bu hastalar, günümüzde hapishane olarak kullanılan yapılarda aç bırakılarak, ayaklarından zincirlere vurularak ve çeşitli yerlerinden bağlanarak tedavi edilmeye çalışılıyorlardı. Bunun yanında su terapisi de kullanılıyor olmasına rağmen yaşam koşulları iyi olmayan hastalar hayatta kalmayı başaramıyorlar ve iyileşmenin aksine durumları gittikçe kötüleşiyor ve sonunda hayatlarını kaybediyorlardı. Philippe Pinel, zincirlerle çeşitli yerlerinden bağlanmış akıl hastalarını çözdürtmüş ve psikiyatri alanındaki çalışmalarıyla tımarhanelerin gerçek birer hastane haline gelmesini sağlamıştır.

Aynı dönemlerde akıl hastalıklarının tedavisinde ilk defa klorpromazin olarak bilinen antipsikotik ilaçların kullanımı başlamıştır. Zaten bu dönemlerde de ruhsal bozuklukların, beynin patolojisinden kaynaklandığı görüşü hakimdi. Eğer beyinde bir patoloji yoksa bunun organik bir bozukluk olduğu ve tedavi edilemeyeceği savunuluyordu. 1900’lü yıların başlarında bu görüşe karşı çıkan ve bazı ruhsal bozuklukların organik nedenlere bağlı olmayıp insanın psişik yapısındaki çatışmaların sonucu olarak ortaya çıkabileceğini savunan psikanalitik kuram ortaya çıkmıştır. Bununla beraber en genel özellikleri itibariyle yedi temel psikoterapi yöntemini ele almamız mümkündür. Bunlar; Bütüncül Psikoterapi, Dinamik Psikoterapi, Davranışçı Psikoterapi, Bilişsel Psikoterapi, Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi, Varoluşçu Psikoterapi ve Sistematik Psikoterapidir.

1- Bütüncül Psikoterapi: Frederick-Laura Perls ve Paul Goodman tarafından geliştirilen bu teknik tüm psikoterapi tekniklerinin tedavi süreci içerisinde hangi hastaya ya da danışana ne zaman uygulanacağını ve bütünü açıklamaya yönelik olarak farklı teknikleri entegre etmeyi sağlar. Bütüncül psikoterapinin nihai amacı; kişinin büyüme ve gelişmesini engellemeden, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen ve çevresiyle uyumlu bir kişi olmasını sağlamaktır.

2- Dinamik Psikoterapi: Davranışlarımızın “nasıl”ını degil “neden”ini açıklamaya çalışan ve davranış bozukluklarını da bunun üzerinden gidermeye yönelik teknikler geliştiren psikoloji yaklaşımıdır. İlk başlarda Freud’un klasik dürtü-çatışma kuramı temelini esas alarak ortaya çıkmış ancak psikanaliz kökenli bir çok psikoterapistin katkılarıyla bugünkü şekliyle temelde benzer olsa da çok farklılaşmış ve Freud’dan ayrılmış, içerisine ego durumları, nesne ilişkileri ve kendilik psikolojisi gibi dinamik yapıların girdiği psikoterapi yöntemidir. Önde gelen savunucularından bazıları; M. Klein, Kohut, Masterson, Mahler,Kernberg’tir. Dinamik yaklaşım; psikopatolojilerin temelinde 0-6 yaş arası yaşantıların varolduğu görüşünü savunan ve farklı şekillerde bu yaşantıları irdeleyen psikoterapi yaklaşımıdır.

3- Davranışçı Psikoterapi: Dinamik psikoterapinin insan davranışlarını gözlemlenemeyen süreçlerle açıklıyor olmasına tepki olarak ortaya çıkan ve gözlemlenebilen davranışları temel alan bir psikoterapi yöntemi olarak ortaya çıkmıştır. Skinner, Pavlow ve Watson tarafından laboratuar çalışmalarıyla geliştirilen bu yöntem; davranış bozukluklarında öğrenme ilkelerini (klasik koşullanma, edimsel koşullanma) sistematik bir biçimde kullanarak insan davranışlarında gözlemlenebilen değişiklikler meydana getirmeyi hedeflemektedir.

4- Bilişsel Psikoterapi: Kognitif terapi olarak da bilinen bu yöntem davranışçı yöntemin özellikle latent (gizli) öğrenme dediğimiz öğrenme süreçlerini açıklayamaması üzerine bilişsel süreçlerin de öğrenmede aktif rol oynadığı gerçeğine dayalı olarak Albert Ellis ve Aaron T. Beck tarafından oluşturulan psikoterapi yöntemidir. İlk defa depresyon tedavisinde kullanılan bilişsel yönteme göre insanlar aynı uyaranlara aynı tepkileri vermezler ve tepkilerimizi belirleyen asıl şey bizlerin geçmiş yaşantıları, yani bilişsel süreçlerimizdir. Bilişsel Psikoterapi; davranışçı kuramın aksine uyaran tepki arasında bilgi işleme süreçlerine dikkat çeker ve yanlış bilgi işleme süreçlerinin davranış bozukluklarına neden olduğunu, dolayısıyla bu yanlış bilişsel çarpıtmaların düzeltilmesiyle davranış bozukluklarının da düzeltilebileceğini savunur.

5- Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi: Bilişsel yaklaşım ile Davranışçı yaklaşımın evliliği 1970’lerde gerçekleşmiş, günümüzde ise neredeyse birbirinden ayrı kullanılamayan iki yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi yöntemi; davranış bozukluklarının giderilmesinde hem klinik uygulamaların hem de gözlemlenebilen süreçlerin bir arada kullanılarak en etkili sonuçların ortaya çıkarılabileceğini savunan birleştirilmiş bir psikoterapi yöntemidir.

6- Varoluşçu Psikoterapi: Her ne kadar varoluşçuluk son yüzyılda bir felsefi akım olarak kendini gösterse de varoluşçu psikoterapi; insanın tek oluşunu ve özgünlüğünü hiçe sayarak insanı bir nesne gibi gören yaklaşımlara karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. Varoluşçu yöntemde terapi sürecinin temel amacı; danışanın kendi varoluş bilincine ulaşması, kendi yaşam özgürlüklerini kullanması ve bunun sorumluluğunu üstlenmesini sağlamaktır. Varolma yolunda kişinin en çok üzerinde durduğu; hayatın anlamı, kaderin sorumluluğu, ölümden sonraki hakikat gibi bilinmezleri çözmeye yönelik yürütülen terapi yöntemidir.

7- Sistematik Psikoterapi: Paul Watzlawick tarafından geliştirilen bu yöntem; matematik sistem teorileri, iletişim teorileri ve aile dizin çalışmalarının temelini oluşturan ve bir ekip tarafından gerçekleştirilen psikoterapi yöntemidir. Psikolojik rahatsızlıkların geliştiği sosyal bağlara, örneğin aileye, odaklanır. Bu nedenle terapi sürecine danışanın yanı sıra eşi, çocukların tedavi sürecinde ise anne ve babaların dahil edildiği bir terapi yöntemidir. Terapötik çalışmalar sadece aile bireyleriyle sınırlı kalmayıp danışan için ilişkisel düzeyde önemli olan başka kişileri de kapsamaktadır.

Terapist, hangi psikoterapi yöntemini kullanırsa kullansın amaç; hastanın ya da danışanın iyileşmesi ve sorunlarının çözüme kavuşmasıdır. Sonuç olarak başarı elde edildiğinde hangi yöntemin ne kadar kullanıldığının bir önemi yoktur. Bir çok kuramcının düştüğü hata; kendi yöntemleri dışında hemen hemen hiçbir kuramı kabul etmemeleridir. Oysa son yıllarda hastayı iyileştiren etmenler üzerine yapılan çalışmalar, terapi sürecinde kullanılan tekniğin iyileştirici etkisinin yüzde 10 civarında olduğunu göstermiştir. Önemli olan ise terapist ve danışan arasında kurulan terapötik ilişki düzeyi ve bu ilişkinin tedaviye ne kadar yansıdığıdır.

Kaynak
Psikoterapi Yöntemleri, Prof. Dr. Ertuğrul KÖROĞLU-Doç. Dr. Hakan TÜRKÇAPAR
Bütüncül Psikoterapi, Tahir ÖZAKKAŞ, MD.,PhD.
Psikoloji Sözlüğü, Selçuk BULDAN
Bilişsel Terapi ve Uygulamaları, Robert L. Leahy
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikoterapi'nin Gelişimi ve Psikoterapi Yöntemleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Abdullah ALPASLAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi51 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'ın Yazıları
► Psikoterapi Yöntemleri Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Psikoterapi'nin Gelişimi ve Psikoterapi Yöntemleri' başlığıyla benzeşen toplam 15 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:37
Top