2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ke-Ke-Me-Lik
MAKALE #13159 © Yazan Özlem BİLGİLİ | Yayın Eylül 2014 | 2,862 Okuyucu
Pek çok anne-baba, çocuklarının kekemelik probleminin ne zaman ve ne şekilde başladığı sorulduğunda benzer bir hikaye anlatırlar. Genellikle çocuklarının 3-4 yaşlarına kadar gayet düzgün konuştuğunu, hatta konuşmaya erken başladığını, ancak birden bire konuşmasının bozulduğunu söylerler. Genellikle bu yaşlar çocuğun yuvaya başladığı yaşlardır. Yine bu yaşlarda çocuklar kısa tatiller için anne babadan bir süre ayrı kalabilirler. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarının konuşmalarının birden bire bozulmasını ayrı kalma, yuvaya başlama ya da o sırada gerçekleşen başka bir yaşam değişikliği gibi olaylarla ilişkilendirebilirler. Bunun yanı sıra herhangi bir olaydan veya nesneden çok korkma, herhangi bir duruma çok üzülme gibi, çocuğun duygu durumundaki ani değişikliklerin de konuşmasını etkileyebileceği düşünülür. Bazı ebeveynler ise, çocuklarının konuşmaya başladığı ilk zamandan itibaren kekelediğini, hiçbir zaman akıcı konuşamadığını ve bunun nedenini anlayamadıklarını bildirirler.

Neden?

Kekemeliğin nedeni, ebeveynler kadar araştırmacıların da merak ettikleri ve hala kesin bir cevap bulamadıkları bir sorudur. Günümüzde kekemeliğin nedenlerine dair ileri sürülmüş pek çok farklı kuram vardır. Bunların hiçbiri kesin ve net bir şekilde kekemeliğin nedenini ortaya koyamamıştır. Ancak, kekemeliğin nedeninin psikolojik olmadığı bilimsel olarak kabul edilen bir gerçektir. Yani hiçbir çocuk, korktuğu ya da üzüldüğü için kekeme olmaz. Bu gibi duygusal durumlar, eğer çocukta genetik bir yatkınlık söz konusu ise (birincil derecede akrabalarında kekemelik öyküsü varsa) tetikleyici rol oynayabilir. Duygusal durumlar kekemeliğin şiddetini arttırır, fakat doğrudan doğruya kekemelin nedeni değildir. Öyle olsaydı aynı duyguları yaşayan tüm çocukların kekeme olması gerekirdi! Kekemeliğin nedenini biyolojik ya da fizyolojik yapıdaki farklılıklarla, kişilik özellikleriyle veya birtakım şartlanma kuramlarıyla açıklamaya çalışan yaklaşımlar da popülerliklerini yitirmektedirler.

Günümüzde kekemelin nedenine ilişkin olarak yapılan çalışmalar giderek beynin çalışma sistemi üzerinde odaklanmaktadır. Akıcı konuşan bireylere kıyasla, kekemeliği olan bireylerin beyin aktivitelerinde ne gibi farklılıkların olabileceğini araştırmak üzere “positron emission tomography (PET)”, “functional magnetic resonance imaging (fMRI)” ve diğer beyin görüntüleme tekniklerinden yararlanılmaktadır. Bu görüntüleme teknikleriyle yapılan araştırmalar, beyin çalışma sistemindeki bir farklılığın konuşmanın akışını bozduğunu düşündürmektedir. Yapılan araştırmalarda, kekeleme anında sağ hemisferde ortaya çıkan sıra dışı aktivasyonun terapiyle ya da konuşmanın akıcılığını arttıran stratejilerle azaldığı ve temporal lobda yetersiz aktivasyon olduğuna ilişkin genel bir uzlaşma olduğu görülmektedir. Ancak, bulgular arasında önemli farklılıklar da bulunmaktadır.

Genetik midir?
Kekemelikte genetik etki diğer kompleks bozukluklardakinden daha güçlüdür. Kekemeliğin tek yumurta ikizlerinin her ikisinde birden görülme oranı %60 ya da daha fazla iken, çift yumurta ikizlerinde her ikisinde birden görülme oranı %20-26 dır. Bir ailede kekemelik öyküsü yoksa, o ailede doğacak olan bir çocuğun kekeleme olasılığı azdır. Ancak, bir çocuğun anne ya da baba tarafındaki akrabalarından herhangi birinde kekemelik öyküsü varsa, o çocukta kekeleme davranışının görülme olasılığı yaklaşık %40-60 oranında artmaktadır.

Yaş?
Çocuklar yaklaşık üç yaş civarında kendilerini ifade etme becerilerinde oldukça ustalaşmışlardır. Bu yaşlar çocuğun oldukça aktif ve meraklı olduğu dönemlerdir. Her an yeni kavramlarla tanışmaya ve sözcük dağarcıklarını genişletmeye açıktırlar. Yeni ve değişik yaşantılarını paylaşmaya oldukça hevesli olan üç yaş çocukları, zaman zaman söylemek istedikleri kelimeyi bulamaz ya da telaffuz ederken bazı hatalar yaparlar. Bu yaş grubundaki hemen bütün çocukların konuşmaları sırasında aynı sözcükleri ya da cümleleri art arda tekrarladıklarına, nefeslerini söylemek istedikleri cümlenin uzunluğuyla eşgüdümlü olarak kullanamadıklarına ve uygun olmayan yerlerde duraklamalar yaptıklarına tanık oluruz. Çoğu zaman bu konuşma biçimi “gelişimsel kekemelik” ya da “normal akıcısızlık” olarak adlandırılır. 2-7 yaş çocuklarının konuşmalarında gözlenen ve normal olduğu düşünülen bu tip konuşma akıcısızlıkları bazen kalıcı bir problem haline gelebilmektedir.

Yaygınlık, Sıklık ve İyileşme?
Kekemelik, popülasyonun %5’ini etkilemektedir ve en yüksek görülme oranı okulöncesi dönemdedir. Bu çocukların en az %20’sinde kekemelik devam eder, genellikle daha da şiddetlenir ve püberte döneminden sonra da devam ediyorsa yaşam boyu sürecek olan bir bozukluk haline gelmesi muhtemeldir. Yapılan araştırmalarda erken dönem kekemeliğinin zaman içerisinde çocuk tarafından kendiliğinden kontrol altına alınabildiği bu tip konuşma sorunu olan çocukların %75’inin konuşmasının düzeldiği ortaya konmuştur. Ancak uzmanlar herhangi bir çocuğun kekemelik sorununun tamamen geçebileceği ya da kalıcı olacağı yönünde kesin ve net bir kestirimde bulunamamaktadırlar. Bu konudaki risk faktörlerini değerlendirerek çocuk için en uygun olan yaklaşımı (doğrudan / dolaylı terapi, takip) belirlemektedirler.

Kekemelik Başka Problemlere Yol Açar mı?
Kekemelik, çocuğun öğrenmesini, olgunlaşmasını, yeteneklerini engelleyen ya da bozan bir durum değildir. Fakat çocuğun yakınları ve sosyal çevresinin çocuğa ve konuşmasına karşı tutumları çocuğun psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Psiko-sosyal gelişimindeki olumsuzluklar sonuçta akademik gelişimini, öğrenme becerilerini de olumsuz etkileyebilir, var olan potansiyelini ve yeteneklerini ortaya koymasını engelleyebilir. Kimi zaman çocuğun ebeveynleri ya da yakınları, çocuğun bu konuşma biçiminin yaşı büyüdükçe kendiliğinden düzeleceğini düşünerek bir uzmana başvurulmasını gerekli görmemektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki kekemelik erken dönemde müdahale edildiğinde çok daha kolay kontrol altına alınabilen bir problemdir. Çünkü, çocuk büyüdükçe kendi konuşmasına ilişkin farkındalığı artar. Ayrıca, sosyal çevresi genişledikçe daha fazla insan onun konuşmasındaki farklılığı kendisine hissettirmeye başlar. Özellikle ilkokul döneminde kekeme çocuklar akranları tarafından alaya alınmakta hatta kimi zaman grup dışı bırakılmaktadır. Bu yaş grubu çocukları için rekabet oldukça önemlidir ve başkalarının eksikleriyle ya da kendilerinden farklı gördükleriyle dalga geçmek oldukça sık görülen bir tutumdur. Akran gruplarının yanı sıra kekeme çocuklar ebeveynlerinin, öğretmenlerinin ve etrafında bulunan diğer yakınlarının sürekli olarak konuşması hakkında yaptıkları yorum, eleştiri, öneri ve düzeltmelere maruz kalırlar. Çoğu zaman yetişkinlerin çocuğa yardımcı olmak maksadıyla göstermiş oldukları bu tutumlar aslında durumun daha da kötüleşmesine sebep olur. Çocuk kekelememek için uğraştıkça daha çok kekeler ve bazı çocuklar giderek konuşmaktan ve sosyal ortamlara girmekten kaçınır hale gelirler. Dolayısıyla, konuşmadaki problemin yanı sıra bir takım psikolojik ve sosyal problemler de ortaya çıkmaya başlar.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ke-Ke-Me-Lik" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Özlem BİLGİLİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Özlem BİLGİLİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Özlem BİLGİLİ
İstanbul
Dil ve Konuşma Terapisti
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Özlem BİLGİLİ'nin Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Ke-Ke-Me-Lik' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:44
Top