2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Hem Seninle Hem de Sensiz Bir Yaşam İstiyorum
MAKALE #13471 © Yazan Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR | Yayın Ekim 2014 | 3,961 Okuyucu
Bağlanma, insanın gelişim süreci içerisinde önemli bir yeri olan kavramdır. Doğumla birlikte anne bebek arasında gelişen bu süreç, kişinin gelişimini, diğer insanlarla ilişkilerini ve psikolojik uyumunu etkileyerek, tüm yaşam boyunca birey üzerinde etkinliğini sürdürür. Bebek, henüz becerilerinin yeterli derecede gelişmemiş olmasına bağlı olarak, kendisine bakım veren kişiye bağımlı olur, bu bağımlılık sürecinde bakım verenle kurduğu birebir ilişki ise, onun zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir.
Bağlanma, yaşamın ilk günlerinde başlayan, bebeklerle bakım verenler arasında kurulan, zamanın büyük bir kısmının o kişi ile birlikte geçirilmek istenmesi, herhangi bir korku yaratan durum veya obje karşısında hemen o kişinin aranması, bağlanılan kişinin varlığının duyumsanmasına eş zamanlı olarak rahatlama duygusunun eşlik etmesi gibi duygu ve davranış örüntülerinin hepsini kapsayan, duygusal olarak olumlu ve yardım edici bir ilişkinin varlığını ifade eder.
Bağlanma çocukluk boyunca gerçekleşecek başarılı bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimle ilişkilidir. Bowlby'e göre "Bağlanma Davranışı, ayrımına varılmış kişiyle- bireysel olarak tercih edilen ve genellikle güçlü ve /veya bilgili olarak algılanan kişi- yakınlığı elde etmek için yapılan tüm davranışlara verilen addır. Bebeğin emme, izleme, gülme ve ağlama davranışları, yetişkin bakım vericinin tepkilerini korumak, aralarında bir bağ kurmak için doğuştan gelen davranışlardır. Bağlanma davranışı bebeğe hayati avantajlar sağlar ve onları bakıcıyla yakınlaştırarak tehlikelere karşı korunmasını sağlar.
Bebeklik döneminde duygusal gelişimin sağlıklı olabilmesinde anahtar rolü anne ve baba oynamaktadır. Anne tarafından bir ölçüde karşılanan güvenlik duygusu çocuğun dünyayı algılayışını belirler. Çocuğun güvenlik gereksinimi karşılanmadığı takdirde, çocukta oluşan öz benlik algısıyla bağlantılı olarak sorun gelişebileceği öne sürülür. Bu süreç ise, "çalışma modelleri" olarak adlandırılan ilkeye dayandırılır. Hayatın ilk üç yılında ortaya çıkan birçok psikopatolojinin kaynağı, bebeğin birincil bakıcısı ile olan ilişkinin niteliği ile yakından ilişkilidir. Ortaya çıkan çoğu patoloji, bu ilişkinin ele alınmasını gerektirmekte ve klinik açıdan tedavinin temelini oluşturmaktadır. Bu nedenle, bebek ve birincil bakıcısı arasındaki ilişki örüntülerinin berraklaştırılması ve dinamiklerin saptanması önem taşımaktadır. Bebeklik psikopatolojisinde üzerinde önemle durulan konu bağlanma örüntüsüdür. Bebekler bağlanma kişisinin ulaşılabilirliğine, olumlu tepkiselliğine yönelik beklentilerine bağlı olarak belirli bağlanma örüntüleri geliştirir.
Bağlanma yakınlığı elde etmek için yapılan tüm davranışlara verilen addır ve Bartholomew' ın bağlanma kuramında dört çeşit yetişkin bağlanma stili vardır. Bunlar temelini çocuklukta kurulan bağlanma stillerinden alır. Güvenli bağlanma- çocuğun ihtiyaçlarının düzenli bir şekilde karşılanmasıyla oluşur. Kaçınan bağlanma ve kaygılı-karasız bağlanma güvensiz bağlanma stilleridir ki bu bağlanma stillerinde çocuk bakıcısıyla düzenli ve güvenli bir ilişki kuramamıştır. Yetişkinlikte bağlanma stilleri, çocukluktaki bağlanma stillerine paralel olarak dörde ayrılır. Bunlar güvenli, saplantılı, korkulu ve kaçınan bağlanma stilleridir. Çocukluktaki kaçınan bağlanma stili yetişkinlikte korkulu ve kaçınan olarak farklılaşır. Güvenli bağlanma stilinde bireyin olumlu benlik ve olumlu başkaları modeli vardır. Yani birey kendini sevilmeye ve ilgilenilmeye değer görür ve başkalarına ihtiyaçlarını karşılayacağı ve ihtiyaç duyduğunda yanında olacakları ve destek olacakları konusunda güvenir. Saplantılı bağlanma stilinde olumsuz benlik ve olumlu başkaları modeli vardır. Burada birey kendini değersiz ve önemsiz görür ve başkaları hakkında olumlu görüşlere sahiptir. Diğerlerinin kendilerini, kendilerinin diğerlerini sevdiği kadar sevmediğini, başkalarına verdiği değeri başkalarının ona vermediği inancındadırlar ve önemli başkalarıyla bütünleşmek isteği içindedir. Kaçınan bağlanma stilinde birey kendi hakkında olumlu, başkaları hakkında olumsuz bir tutum içindedir; kendini değerli ve önemli olarak algılar, değersiz, önemsiz ve güvenilmez olarak algıladığı başkalarıyla ayrı olma isteği içindedir. Korkulu bağlanma stilinde ise bireyin kendiyle ilgili olumsuz ama başkalarıyla ilgili olumlu modeli vardır. Burada birey ilişki kurmak ister ama incitileceğinden korkarak, böyle bir ilişkiden kaçınır. Çocuklukta kurulan bağlanma stilinin bireyin yaşamı boyunca kuracağı diğer bağlanmaları etkileyeceğine ve yaşamlarının çeşitli alanlarında etkili olacağını destekleyen birçok çalışma bulunmaktadır.
Bağlanma Stilleri
Bowlby tarafından 1969 yılında ilk olarak tanımlanan bağlanma kuramı, Ainsworth ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. Ainsworth yabancı durum testi ile farklı bağlanma biçimlerinden bahsederek, güvenli ve güvensiz bağlanma örüntülerini değerlendirmiş ve farklı bağlanma stilleri, çocuğun rahatının sağlanması, güven duygusunun aşılanması sırasında bakım veren kişilerin çocuğa uygunsuz tepkiler ortaya koyması ile yaşanacağını ifade etmiştir . Bakım veren tepkilerinde güven verici olmayan, tutarsız, kaba, ben merkezci ya da zorbalığa dayanan bir tutum sergilerse çocukta anksiyetenin yoğun olduğu güvensiz bağlanmalar gelişir. Ainsworth güvenli, kaygılı-kararsız ve kaçınan olarak üç bağlanma biçimi geliştirilmiştir.
Güvenli bağlanma gösteren çocuklar, annelerinin her zaman yanlarında olup, stres durumlarında anneleri tarafından yardımcı olunacağından emin olan çocuklardır. Anne ayrıldığında tepki göstermelerine karşın, döndüğünde kolaylıkla yatışırlar. Güvenli bağlanmanın gelişmesi için çocuğun kesintisiz, tutarlı tepki veren, kendiliğine zarar vermeyen, duyarlı ve her zaman ulaşılabilir bir bakım verene sahip olması gerekir. Kendini yatıştırma, güven duyma, bütünlük duygusu sağlama, duygu düzenlenmesi, özdeğer duygusunu sürdürebilme gibi kendiliğin işlevi olan ruhsal düzenlemeleri erken gelişim döneminde bebek için kendilik nesnesi olan anne yürütür, yani bebek annenin kendiliğini kullanmaktadır. Annenin çocuğa yaklaşımı, onunla kurduğu ilişki, bebeğin gereksinimlerini doğru algılayan ve uygun tepkiler veren bir eşduyum (empati) özelliği taşıyorsa, anne bebeğin kendilik duygusunun gelişebilmesi için gerekli deneyimleri sağlayabilir. Annenin eşduyumlu yaklaşımı, anne çocuk ilişkisinde bebeğin kendilik nesnesinin yaşantılarını ve duygu durumlarını kendisininmiş gibi algılamasını sağlar, annenin özelikleri kendisine uygun şekilde dönüştürülerek içselleştirilir. Bu içselleştirme sürecinde bebeğin kendiliği kalıcı bir ruhsal yapı olarak gelişme fırsatı bulur. Kendilik geliştikçe kendilik nesnesinden farklılaşmaya ve ayrışmaya başlar ve zaman içinde çocukta, temelini anneden aldığı, ama onunkinden ayrı ve özgün bir kendilik duygusu gelişir.
Güvensiz bağlanma geliştiren çocuklarınsa, sosyal izolasyona eğilimli, sinirli, rahatsız, huzursuz, akranlarına ve öğretmenlerine karşı saldırgan, uyumsuz, depresif, imgeleme gerektiren oyunlarda başarısız oldukları ve sorumluluklarını yerine getiremedikleri gözlenmiştir. Ayrıca; bozuk, güvensiz bağlanma ilişkisi içindeki bireyler de ailesel bağın yetersizliği nedeni ile cinsel bağlanma ögesi seçiminde sorunlar yaşanmakta ve sıklıkla ensest ilişkiler gözlenmektedir.
Bebeklik ya da erken çocukluk döneminde; birincil bakım verenin sürekli değişmesine, bakımın belirgin niteliksel eksikliğine ya da çocuğun temel ihtiyaçlarının, sosyal ve duygusal gereksinimlerinin sürekli gözardı edilmesine bağlı çocukta içinde güvensiz bağlanma özellikleri barındıran tepkisel bağlanma bozukluğu gelişir. Tepkisel bağlanma bozukluğu gösteren çocuk, toplumsal iletişim kurma ve yaşına uygun tepki verme, duygusal yakınlık gösterme konusunda yetersizdir. Çocuk seçici olmayan bağlanmalar ve uygunsuz toplumsal ilişkiler sergiler. Çocuğun gelişim süreci içerisinde içe çekilme, konuşma gecikmesi, insanlara karşı ilgisizlik, çevreye karşı duyarsızlık olabilir. Ek olarak bu çocuklar otistik belirtiler de gösterebilirler.
Araştırmalar güvensiz bağlanma geliştirmiş olan bireylerin ergenlik döneminde içsel ve çevresel pek çok problemle karşı karşıya geldiklerini göstermiştir.
Kaygılı-kararsız bağlanma örüntüsü olan çocuklar ise, çağırdıklarında annenin yanıt vereceğinden ya da yardımcı olacağından emin olamayan çocuklardır. Bu nedenle ayrılığa direnirler ve anne döndüğünde yatışmazlar. Araştırıcı davranışlarda bulunmaya ilişkin kaygıları vardır. Kaygılı-kararsız bağlanma geliştirmiş çocukların anneleri tepkilerinde tutarlı olmayan ve sıklıkla kontrol amaçlı terk etme tehdidinde bulunan annelerdir.
Kaçınmacı (avoidant) bağlanma örüntüsü olan çocuklar ise annelerinin yardımcı olacağına ilişkin hiç güveni olmayan çocuklardır. Sürekli olarak çocuklarını geri çeviren ya da reddeden, onlara uygun tepkiler vermeyen, empati yapmayan anneleri olan bu çocuklar, ayrılığa tepkisiz kalıp, anne döndüğünde yakın durmazlar. Kaçınmacı bağlanmanın bir başka boyutu olan gerilimli kaçınan bağlanma geliştiren çocuklarınsa, çevrelerindekilere güvenemediklerinden genellikle kişileri kontrolleri altına alma eğiliminde oldukları ve öfkelerini doğrudan ifade edemedikleri, bütünlük duygusuna sahip olamadıkları, özdeğer duygusunu sürdüremedikleri tespit edilmiştir. Bu kişilerin kimlik organizasyonlarında sorunlar yaşanır. Gerilimli kaçınmacı bağlanma ile direnç gösteren çocukların, sıklıkla fiziksel şiddet uyguladıkları ve düzeni bozucu davranışlar sergiledikleri, kurallara düşünmeden karşı çıktıkları ve aniden öfkelendikleri gözlenmiştir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Hem Seninle Hem de Sensiz Bir Yaşam İstiyorum" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İbrahim GÜLYAŞAR Fotoğraf
Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi32 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.İbrahim GÜLYAŞAR'ın Makaleleri
► An'da Olun İstiyorum Psk.Elif BAYBUĞA
► Barışmak İstiyorum Kendimle... Psk.Füsun BUDAK
► Onu Unutamıyorum / Unutmak İstiyorum ÇOK OKUNUYOR Psk.Şahin UÇAR
► Neden Pilot Olmak İstiyorum? Psk.Nalan EYİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Hem Seninle Hem de Sensiz Bir Yaşam İstiyorum' başlığıyla benzeşen toplam 44 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Hayatımı Paylaşıyorum Eylül 2015
► Okul Fobisi Eylül 2015
► Aşk Yarası Mart 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:33
Top