2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bilişsel Süreçler ve Psikopatoloji Arasında İncelenen İlişkiler
MAKALE #13639 © Yazan Psk.Derya SOY | Yayın Kasım 2014 | 5,745 Okuyucu
Bilişsel Süreçler ve Psikopatoloji arasında İncelenen İlişkiler

Literatürde konumuz olan biliş ve bilişsel psikoloji ile ilgili birçok tanım vardır. Bunlardan bazıları bilişi şu şekilde açıklar; düşünme, öğrenme, ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel yani zihinsel faaliyetlerin bilimsel olarak çalışmasıdır. Bir başka deyişle biliş, insanın bir nesne veya olayın varlığına ilişkin bilgili ve bilinçli duruma gelmesidir. Bilişin kullanıldığı alanlara örnek verecek olursak bunlar, algı, dikkat, bellek, bilgi sınıflandırılması, otobiyografik bellek, karar verme ve problem çözme olabilir. Bunun yanı sıra biliş birçok alanda olması gerektiği gibi diğer farklı alanlarla da ilişki halindedir. Bu ilişki sayesinde çok yönlü ve daha güvenilir bilgiler almış oluruz. Bilişin olması gereken bu bileşenler ise cognitive psikoloji, felsefe, nörobilimler, yapay zeka, dil, antropoloji gibi alanlardır. Bu alanlarla olan ilişkilere ve etkilerine bakacak olursak sonuçları tek, kapalı bir yönden ele alacağımıza çevredeki ve içsel tüm etkenleri göz önünde bulundurarak daha inandırıcı, net ve güvenilir bilgiler almış oluruz. Bu sayede tek bir bakış açısına sahip olmayız. Bilişsel psikoloji ise insanın dış dünyasındaki olan bitenleri algılayıp, bunları zihninde tasarlama süreçlerini ve bu tasarımlarla hangi eylemleri uygulayacağını seçme sürecini araştırır. Hatırlama, düşünme, algılama, dikkat gibi zihinsel süreçleri araştırmayı da barındırır. Ayrıca bu konuda ele almamız gereken bir diğer bölüm olan üst biliş ise, bilişleri kontrol eden, düzenleyen ve değerlendiren üst düzey bilişsel yapı ve süreçlerden oluşan bir kavram olarak tanımlanabilir. Bu tanımları ele aldıktan sonra asıl konumuz olan ‘bilişsel süreçlerin psikopatolojideki rolü’ nü tartışabiliriz.

Günümüzde, geçmişe kıyasla insana bakış açısı, psikopatoloji açıklamaları, bilişsel psikoloji tanımları farklılaşıyor. Her geçen yıl DSM’ in bile patoloji tanımları değişebiliyor. Bu tanımlar, araştırmalar, deneyler, insanlar değiştikçe bu konulardaki bilgilerimiz zenginleşiyor. Diğer alanlarla olan ilişkilere daha çok önem veriliyor. Buna örnek olarak, bilişsel süreçlerin psikopatolojideki olan rolünün araştırılmasıdır. Bu konuda benim fikrim ortada kesinlikle bir ilişki olduğudur. Bilişsel süreçlerin rolü vardır çünkü cbt ’de patoloji, bilişsel süreçlerdeki bozulmalarla oluşabiliyor. İnsan davranışı hangi alanı olursa olsun tek bir faktörle anlaşılamaz. Birden fazla faktörle her zaman karşılıklı bir etkileşim vardır. Destek sistemleri her zaman görevdedir. Hem benzerlikleri ve ortak prensipleri bulmaya çalışır hem de farklılıkları değerlendirir. İlişki olduğunu öne sürebileceğim psikolojik problemler depresyon, şizofreni, kaygı bozukluğu, panik atak vb. gibi ruh hastalıklarıdır. Mesela şizofreniyi ele alacak olursak, düşünce akışı dolayısıyla, bilişsel süreçlerde bozuluyor. Şizofrenilerin konuştukları pek bir şey ifade etmez, konuştuklarını anlamak, cevaplarından anlam çıkarmak zordur. Hezeyan ve halüsünasyon görürler. Duygularını gösteremezler veya yanlış yerde yanlış duygularını gösterirler (cenazede gülmek gibi). Hareketsiz uzun süre dururlar, durup dururken birden bağırırlar, yüz buruşturup el çırparlar, konuşmaları ve hareketleri taklit ederler. Başkalarının kendilerine zarar vereceğini düşündükleri için saldırgan davranışları vardır. Şimdi bu tanımlamaya göre ele alırsak, şizofreni kişinin birçok işlevsel bozukluğu bulunmaktadır. Birbirinden farklı olan bu yönetici işlevsel bozukluklar bize birçok bilişsel bozukluğun olduğunu gösteriyor. Bununla ilgili yapılmış olan ‘Şizofreni: Yarılmış Zihin’de Keşifler’ araştırma makalesi bizim teorimizle paralellik gösteriyor. Bu bozulmalara sebep olan bir neden, bilişin ilgi alanlarından dikkat ve uyarımı kontrol eden bölümlerde bozulma olmasıdır. Yani bir yerin bozulması diğer yerinde bozulmasına sebep oluyor. Bu makalenin ele aldığı fikre göre ‘Şizofrenilerde, dinlenme anında yapılan ölçümlerde elde edilen en ısrarlı bulgu, frontal lobdaki kan akımı ve glikoz kullanımındaki azalmadır. Frontal lobun, irade, karar verme, plan yapma, harekete geçme gibi üst düzey zihinsel işlevlerden sorumlu olduğu bilindiğinden, söz konusu bulgunun, bu gibi yetilerin kaybına bir işaret olduğu öne sürülmektedir ’. Kısaca, şizofreni hastalığı birçok bilişsel bozukluktan oluşan bir bilgi işleme bozukluğudur.

Şimdi, bu konuyla ilgili örnek bir vaka ele alarak fikrimizi destekleyelim. Bir insanın çocukluktan anneliğe kadar olan hayatını tüm ilişkileriyle anlatan geniş bir vaka örneği olan Just Checking kitabını vaka örneği olarak ele almak istiyorum. Bu kitaptaki vaka örneği Emily adında, 30 yaşında, beyaz ırklı, boşanmış ve 2 çocuklu bir kadın. Üniversitede psikoloji lisansını bitirmiş ve işsiz. İşsiz olduğu için ekonomik problemleri var. Sürekli kirlenme korkusu, başkalarından kolaylıkla hastalık kapma korkusu (aids gibi), her an yanlış bir şey yapma korkusu gibi takıntıları var. Dışarı çıkmaktan korkuyor. Obsesif kompülsif kişilik bozukluğu var. Neredeyse her şeyle ilgili takıntısı var. Bunların irrasyonel olduğunu bilmesine rağmen bunlarla baş edemiyor. Boşanmadan önce çift terapisine gidiyor fakat yarıda bırakıp uyuşturucuya başlıyor daha sonra ilaç kullanmayı kabul edip tekrar terapiye devam ediyor. İntihar etme düşüncesi yok fakat bir kez kolunu kesmeyi deniyor ama yapamıyor. Emily’ nin eski eşi mazoşistik kişilik bozukluğu olabilir. Obsesif kompülsif kişilik bozukluğunu açıklayacak olursak, yineleyici obsesyonlar ve kompalsiyonların görüldüğü, kişinin günlük işlevlerini etkileyen psikiyatrik bir bozukluktur. OKB’ ler her şeyin kendi kontrolleri altında ve her şeyin en iyisi olmasını isterler, titiz, mükemmelliyetçi ve düzenlidirler. Fazla vicdanlı, inatçı, cimri, içten olmayan kontrol düşkünü oldukları için ilişkileri iyi olmaz. Ahlaki konularda katı değerlendirme yaparlar. Kaygı ve depresyona yatkındırlar. Bu özelliklere sahip olan Emily’ nin şimdi de aile yaşantısını ele alalım. Emily’ nin bu hastalığı çocuklukta başlamış. 7 yaşında gittiği bir kampta öğretmenleri fark etmiş bu takıntılarını. Üniversitede alkol ve uyuşturucu kullanmaya başlıyor. Annesi ve babası da kendisi gibi obsesif. Annesi her şeyi 4’ün katlarında kontrol ediyor. Bu yüzden genetik yatkınlık veya gözlemsel öğrenme olabilir. Babası avukat, kontrolcü, uçma korkusu var ve kızına seksle ilgili şeyler anlatıyor. Bakıcısının Alman kültüründen çok tertipli ve dakik olması onu etkilemiş, örnek almasına sebep olmuş olabilir. Ve son olarak kendisini dışlayan bir abisi var.

Benim düşünceme göre, bu vakada Emily’ de, çocukluktan başlayan OKB bulguları var. Emily’ de hypochandriasis yok çünkü aids olduğunu düşünüyor ama o hastalığa sahibim demiyor. Panik Bozukluğu yok çünkü atak beklemediği bir anda gelmiyor. Bence bu kadar korkusuna rağmen spesifik bir fobisi de yok çünkü kaygılarını tetikleyen durumlarla karşılaşmış. Mesela, sürekli test olduğu ve hastanelere gittiği için genel bir hasta olma korkusu var. Eğer spesifik olsaydı hasta olduğunu sadece düşünür test yaptırmazdı. Bence sosyal fobisi de yok çünkü evden çıkmamasının sebebi kendini utandırmaktan çekinmesi değil kendi takıntıları. Bence Emily’nin kişilik bozukluğu da bulunmuyor. Bu vakayı bilişsel süreçlerin ilk dalı olan dikkat ile ele almak istiyorum. Dikkat, öğrenmeve dikkat etme süreci ile başlar. Ortamdaki farklı uyaranlara rağmen sadece dikkat edilen ve birey için önemli olan bilgiler kodlanır. Kadın, anne, baba ve bakıcısından gördüğü takıntıları gözlemleyerek öğrenmiş olabilir. Küçüklükten gelen bu kaygılara verdiği dikkat, değişik bir durum olduğu için artmış olabilir. Ailesinin diğer olabilecek iyi davranışlarını göz arda ederek sadece takıntılarına dikkat etmiş olabilir. Bu kaygıları zamanla daha fazla anlamış veya daha fazla fark etmiş olabilir. Yani yaşadığı aile ortamı dolayısıyla dikkatini daha çok kaygılara yönlendirmiş olabilir. Böylece yaşadığı ve aklından geçirdiği kaygılar bilişsel performansını bozup, bilişsel süreçteki akıcılığı engelleyerek ve bilinci meşgul ederek bu kaygı düşüncelerinin ortaya çıkmasına sebep olmuş olabilir. Yani bu hasta çevresindekilerin diğer özelliklerini bırakıp sadece takıntılarına odaklanmış olabilir. Böylece çevresindeki seçici uyaranların spesifik özelliklerine dikkat etme, diğer uyaranlara dikkat etmeme durumu olabilir. Buda bize bilişsel sürecinin hasar gördüğünü gösterebilir. Daha önce gittiği terapiyi yarıda bırakıp uyuşturucuya başlaması da dikkat bozukluğundan oluşmuş olabilir. Bir terapiyi veya ikili ilişkileri sürdürememesi, onun dikkat ve odaklanma bozukluğu yaşadığını gösterebilir. Yani OKB’ si olan bu hasta da aynı zamanda bilişsel süreçlerden biri olan dikkat işlevinde bozukluk görülebilir. İkinci işlev olan belleği ele alırsak, Emily’nin sürekli bir şeyleri kontrol etme, 5kez elini yıkama veya sürekli test yaptırma isteği, yaptığı davranışları bir kere de hafızasına atamadığı veya istediği gibi kodlayamadığı ve işleyemediği için sürekli aynı hareketi tekrarlamasına sebep oluyor olabilir. Bu sebeple OKB’ nin bilgi işlemenin bellek kısmına ilişkin olumsuz etkisi olduğunu düşünüyorum. Diğer bir bileşen olan üst biliş ise problem çözme, planlama, yaratıcılık gibi yönetici işlevleri içeriyor. Fakat buradaki ilişkiyi desteklemeden önce, kişinin uyuşturucu ve alkol almaya başladığı, aynı zamanda ilaç tedavisine de başladığı gerçeğini hatırlayarak devam etmek istiyorum. Çünkü üst bilişteki bozukluklar bu sebeple gerçekleşmiş olabilir. Obsesif kompulsif bozukluğu olan kişiler depresyona yatkındır fakat bu vakada kişinin depresyon olduğuna dair bir bulgu yok. Eğer olsaydı, üst bilişsel süreçlerdeki bozulma sebebiyle depresyon düşünceleri artmış ve bununla bağlantı kurulabilir diyebilirdik. Fakat üst bilişin yönetici işlevlerinden birisi olan tepki ketlemesine bakacak olursak, hastanın panik atak oluşuyla ilişkilendirebiliriz. Her ne kadar Emily’ nin atakları beklendik ve onu kaygıya sokan durumlarda geliyor olsa da, gelen paniği ketleyemeyip atak geçirmesi yönetici işlev bozukluğu olduğunu gösterebilir. Fakat dikkat, algı, bellek bozulunca kişinin üst bilişide bozukluk gösterir çünkü üst biliş, bilgi işleme süreçlerini denetleyen, düzenleyen, yönetleyen bir üst sistemdir. Bireyin kendi düşünceleri hakkındaki düşüncelerinin nasıl oluştuğunu görür. Örneğin, Emily aids hastası olacağını düşünerek sürekli test yaptırıyor fakat bu hastalığı nerden kapacağını veya neden bu hastalığa sahip olacağını düşündüğünü bilmiyor. Yani bu da bir üst biliş bozukluğu olabilir. Bunun yanı sıra ‘Üst biliş Ölçeği -30’un Türkçe Uyarlaması, Geçerliliği, Güvenilirliği, Kaygı ve Obsesif-Kompülsif Belirtilerle İlişkisi’ makalesinde, üst bilişin, sürekli kaygı, endişe ve obsesyonlar belirtileriyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Bunun yanı sıra deneyim ve uygulamanın algı üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Algılama, duyusal bilginin yorumlanmasını sağlar. Bireyin bilişsel yapısı, geçmiş yaşantıları, ön bilgileri, güdülenmişlik düzeyi gibi pek çok farklı içsel faktörlerden etkilenir. Buna dayanarak Emily’nin ailesinde deneyimlediği davranış ve tutumlar onun algılayış biçimini değiştirmiş ve yönlendirmiş olabilir

Bu ilişkilerin yanı sıra, insan söz konusu olduğunda sosyal etki, bireysel farklılıklar ve çevresel faktörleri de göz önünde bulundurmalıyız. Bulunulan ortam, içerik, kültür, yaş, cinsiyet, dil, din, ırk, toplum, kültür gibi diğer perspektifleri de ele almalıyız. Bunlar için antropoloji ve sosyoloji gibi diğer bilim dallarına da başvurmalıyız. Bununla beraber psikolojinin alt dallarını da incelemeliyiz. Hastanın mizacını, karakterini anlayabilmek için kişilik psikolojisinden, topluma uyumda problem yaşayıp yaşamadığına bakmak için klinik psikolojiden, hatırlama, duyu, bakış açısı gibi objektifleri öğrenmek için cognitive psikolojiden de yardım almalıyız. Mesela, bu tür takıntılar Emily’nin toplumunda çok fazla görülen veya hastalık olarak görülmeyen bir durum olsaydı Emily dışlanmayıp daha fazla dışarı çıkma isteği duyabilir fobisini yenebilirdi veya kendisine kolayca iş bulup ekonomik problemler çekmek zorunda kalmazdı. Ailesi obsesif davranışlar sergilemeseydi, o bu davranışların hiçbirini tecrübe etmemiş, görmemiş ve öğrenmemiş olacak, dolayısıyla kendiside takıntılı bir insan olmayacaktı. Veya aile bağları kuvvetli, dışlanmamış, daha yakın ilişkileri olan ve daha büyük bir aileye sahip olsaydı hastalığının obsesyonları daha az olabilirdi. Ya da boşandığı, ekonomik problemler çektiği için stresli olan hayatı onu bu psikolojik problemler yaşamaya itmiş olabilir. Kadın oluşu bu hastalığı daha ağır geçirmesine, kaygılarının daha yoğun gerçekleşmesine sebep olabilir. Kadınlar sosyal desteğe daha çok ihtiyaç duyduğu için bu hastalığa sahip olunca sosyal destek görmediği için kendini daha kötü hissedebilir. Algı, yaşa ve cinsiyete bağlı değişebilir. Ergenler, yetişkinler ve kadın erkek arasındaki algı değişikliği görülebilir düzeydedir. Bir başka olabilecek etken ise kişinin kişiliğidir. Belki kadın kaygı duymaya, endişeli olmaya yatkın bir kişiliğe sahiptir. Bu yüzden daha derin düşünce ve takıntılara sahip olmuş olabilir. Hastalığa etki eden bunun gibi birçok faktör olabilir fakat bunun ötesinde de başka patolojik veya bilişsel faktör bulundurmalıdır ki bu bir hastalık olabilsin.

References:
Küçükkaragöz H.& Yeşilyaprak B. (2006). Bilişsel Gelişim ve Dil Gelişimi. PegemAYayınları. 82-100.
Tosun A.& Irak M. (2008). Üstbiliş Ölçeği-30’un Türkçe Uyarlaması, Geçerliliği, Güvenilirliği, Kaygı ve Obsesif-Kompülsif Belirtilerle İlişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi.19 (1). 67-80.
Irak M.& Flament M.F. (2007). Çocukluk Dönemi Başlangıçlı Obsesif-Kompulsif Bozukluğun Nöropsikolojik Profili. Türk Psikiyatri Dergisi. 18 (4). 293-301.
Türköz Y. (2005). Şizofreni: Bilgi İşleme Yaklaşımı ile ‘Yarılmış Zihin’de Keşifler. Türk Psikoloji Yazıları. 8. 129-145.
Oral & Nursen (2005). Paranoid Bozukluk ve Bilgi İşleme Süreçleri. Türk Psikoloji Yazıları. 8. 113-127.
Doğan K., Solak Ö, Özdel K., Türkçapar M. (2013). Obsesif Kompulsif Bozukluk Alt Tiplerinde ve Sağlıklı Kontrol Grubunda Üstbilişlerin Karşılaştırılması. JCBPR. 2 (1). 34-40.
Colas E. (1998). Just Checking: Scenes from the life of an onsessive-compulsive. New York: Pocket Books.
Irak M. (2009). Psikopatolojilerde Bilgi İşleme Süreçleri (Kuramdan Uygulamaya). Ankara: Hyb Yayıncılık.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bilişsel Süreçler ve Psikopatoloji Arasında İncelenen İlişkiler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Derya SOY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Derya SOY'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Derya SOY'un Makaleleri
► İnfertilitede Ruhsal Süreçler Psk.Asena İrem AKIN
► Mükemmeliyetçilik ve Psikopatoloji Psk.Ezgi DENİZEL GÜVEN
► Umut, Umutsuzluk ve Psikopatoloji Psk.Dnş.Özgür TÖNBÜL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Bilişsel Süreçler ve Psikopatoloji Arasında İncelenen İlişkiler' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Corporal Punıshment Kasım 2014
► Kadın ve Şiddet Kasım 2014
► Relıgıon Kasım 2014
► Obesıty Kasım 2014
► Depressıon Kasım 2014
► Crıme And Devıance Kasım 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:48
Top