2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



"No"Bezite
MAKALE #14198 © Yazan Uzm.Dyt.Turgay KÖSE | Yayın Şubat 2015 | 3,156 Okuyucu
"NO"BEZİTE

Obezite yani halk diliyle şişmanlık, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık raporunda “vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu” olarak tanımlanmaktadır. Hatta fizyolojik, psikolojik, hormonal, metabolik, organik, sistemik, estetik ve sosyal etkileriyle yaşam kalitesini ve beklenen yaşam süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı, osteoartrit, safra kesesi hastalığı, kanser vb şu an için bilinen 50’den fazla hastalığa zemin hazırlayan ciddi bir sağlık sorunudur. Vücutta etkilemediği organ ve sistem yoktur.


Henüz herhangi bir sorun yaşamamış olmak, ömür boyu o problemle hiç karşılaşılmayacağı anlamına gelmez. Kimse 1 günde kanser, diyabet, obezite vb kronik hastalığa yakalanmaz! Çiçekler de 1 günde kurumazlar. Sulamayı ertelemek ilk başta sorun yaratmaz. Ancak birkaç yaprağın kurumasını müteakip sulamayı ihmal edersek bir gün pek çok yaprağın sararmış olduğuna tanık olabiliriz. Benzer durumlar hastalıklar için de geçerlidir. Genelde olumsuz bir tablonun ortaya çıkmasından önce tedbir alınabilecek uzun bir süreç yer almaktadır. Örnek olarak; insüline bağlı olmayan diyabet tanısı alan kişilerin yıllar öncesinde yaptırmış oldukları kan şekeri ölçüm sonuçlarından prediyabet tanısı çok rahatlıkla konulabilir ve diyabet oluşmadan önlenebilir. Duyarlı insanlar, yerine göre sadece birkaç hastalığın belirtisi olabilecek baş dönmesini bile “karşıdan karşıya geçerken veya araç kullanırken tekrarlaması durumunda ölüme dahi sebebiyet verebilir” düşüncesiyle önemser iken; duyarsız insanlar 50’den fazla hastalığa ve dolaylı olarak ölüme davetiye çıkaran obezite sorununu neden hafife alırlar? Hem de uyurken, kıyafet seçerken, ayakkabı bağlarken, yürürken, merdiven çıkarken, en ufak bir aktivite durumunda ter içinde kalırken, yaşattığı olumsuzluklarla kendini sürekli olarak hissettirirken ve hepsinden ziyade önlem alma olanağı varken; neden sağlığını sokakta bulmuş gibi davranır insan? Aslında cevabı çok basit: Obezite sinsi bir hastalık ve sigara gibi yavaşça öldürüyor.

İnsanlar sürekli olarak kendilerini ve gençleri, “eski toprak” diye tabir edilen ileri yaştaki kimselerle kıyaslarlar. Halbuki o devirde yiyecek çok az, hayat çok hareketliydi. Tertemiz bir doğada, stresten uzak, doğal besinlerle beslenen, teknolojiden uzak (çamaşır ve bulaşık makinesi, televizyon, bilgisayar, internet, klima nedir bilmeden) yaşayan, mevcut imkanlarla odununu kesen, ulaşımını sağlayan, tarla süren, hasat toplayan, ahır temizleyen insanların yaşadığı bir nesildi. İçinde yaşadığımız dönemde ise hava kirliliği, küresel ısınma, stres, paketlenmiş ve hormonlu besinler, teknolojik gelişmeler ve hareketsiz yaşam insanları pençesi altına almış durumdadır. Eskiden iş yapabilme kapasitesini artırmak ve enerji tasarrufu sağlamak için icat edilen alet ve makineler, yıllar içerisinde geliştirilen pek çok ürün sayesinde sınır tanımayarak enerji harcamasını gereğinden çok daha fazla düşürüp zamanla obeziteye zemin hazırladığı için, günümüzde koşu bandı ve kondisyon bisikleti gibi zayıflama aletleri sektörünün doğmasına neden olmuştur. Teknolojik gelişmeler sayesinde insanların kas kitlesi, pas kitlesi haline gelmektedir.

Geçmişte insanlar buğdayı yetiştiği haliyle tüketirlerdi. Günümüzde ise buğday rafine edilmekte, üzerindeki kabuk ve kepeğinden ayrılmaktadır. Böylelikle vitamin, mineral ve eser elementler bakımından zengin olan kısmını yitirmekte ve kan şekerini daha hızlı yükselten beyaz bir zehir haline gelmektedir. Sıkça tüketilen beyaz ekmek, açma, poğaça, börek, sandviç, pizza, kek, pasta vb ürünler genellikle beyaz undan yapılmaktadır. Geleneksel doğal besinler, yerini Batı türü beslenme şekline bıraktı. Tahıl ürünleri saflaştırıldı ve şeker tüketimi arttı; kurubaklagil, sebze ve meyvelerin tüketiminde ciddi azalmalar söz konusu oldu. Yeni nesil, hazır besin tüketiminde sınır tanımaz hale geldi. Türk mutfağında hemen her yemekte kullanılan soğanın bile küp şeklinde doğranmış halini paketlenmiş ve kullanıma hazır bir şekilde marketlerde bulabilmek mümkün. “Fast food” diye adlandırılan hızlı ve hazır besin tüketimi ile birlikte enerji, şeker, doymuş (kötü) yağ, trans yağ asitleri ve sodyum tüketimi artarken; posa, kalsiyum, folik asit, A ve C vitamini açısından yetersizlikler söz konusu olabilmektedir.

Tüm bunlara karşılık sabanla tarla sürmek, değirmende buğday öğütmek, dere kenarında döverek çamaşır yıkamak vb tarihe karıştı. Asansör ve yürüyen merdivenlere henüz alışmışken yürüyen bantlarla tanıştık. El ve ev aletlerinden bisiklete, damacana su pompasından diş fırçasına, kepenkten perdeye kadar her şeyin elektrikli veya şarjlı alternatifleri ile karşılaştık. Tam otomatik çamaşır makinesinden çıkan kıyafetleri silkeleyip asma zahmetinden kurtulmak için çamaşır kurutma makineleri icat edildi. Arabalarda el yordamıyla ayarlanan dikiz aynaları, kolu çevrilerek açılan pencereler, düğmesi döndürülerek ayarlanan radyo istasyonları, anahtar kullanılarak açılan kapılar ve kontak; yerlerini elektrikli ve kumanda ile çalışan donanımlara bıraktı. Günümüzde aracın radyo ve CD çalarını bile direksiyondan kumanda etmek söz konusu.

Fotosel ve sensörler sayesinde ufacık bir hareketle çalışan kapıdan lambaya, musluktan sabunluğa, el kurutma makinesinden çöp kovasına kadar pek çok cihaz insanların hareketsizliğine yepyeni bir boyut kazandırdı. Hatta “timer” sayesinde o ufacık harekete bile gerek kalmadan bahçe sulamak, aydınlatmaları açıp kapamak, hatta balıklara yem vermek gibi işleri düzenli olarak gerçekleştirmek mümkün olabilmektedir. Teknoloji uzmanları, insanlar gece kalktıklarında rahatça bir şeyler atıştırabilsin diye buzdolaplarına lamba koymayı bile ihmal etmemişler. Şaka bi’ tarafa, özellikle aşırı besin alımı ve hareketsizlik sayesinde ortaya çıkan şişmanlık, pandemi (kıtalararası yayılan salgın bir hastalık) şeklinde ilerlemeye devam etmektedir. Şişmanlık, sağlığın yanı sıra estetik açıdan da çok önem taşımaktadır. Sonuç olarak; her 2 cinsiyette de bedene giyilen t-shirt için; üst tarafın dar, alt tarafın bol olması istenir. Peki, bunun için yapmalı?

Bir sorunu ortadan kaldırmak için öncelikli olarak sıkıntının nedenini bulmak gerekir. Genetik, cinsiyet ve yaş faktörü için şimdilik yapılabilecek pek bir şey yok. Bunlar değiştirilemeyen faktörler olarak tanımlanmaktadır. Ev krokileri ilk başta mükemmeldir. Peki, 30 sene sonra nasıl görünürler? Nasıl inşa edildikleri ve evin ne şekilde kullanıldığı çok önemlidir. Olimpiyat madalyası kazanan sporcuların genetik avantajı olabilir; ancak maksimum potansiyele ulaşabilmek adına yıllarca antrenman yapıp dengeli beslenirler. Aynı yumurta ikizlerinin bile zaman içerisinde benzerlikleri azalmaktadır. Hele ki küçük yaşlardan itibaren ayrı bir şekilde yaşamaya başlamışlarsa... Demek ki, bir de değiştirilebilen faktörler vardır: Aşırı yeme, hareketsizlik, hormonal etmenler, psikolojik sorunlar, ilaç kullanımı, alkolizm vb nedenlerden dolayı şişmanlık ortaya çıkmış ise, her biri için başvuru yapılabilecek merkezlerin olduğu ve ihtiyaç durumunda destek alınabileceği unutulmamalıdır.

Mademki obezite bir hastalık, o halde ilk adım doktor kontrolünden geçmek olmalıdır. Şişmanlığın altında yatan nedenlerin iyi bir şekilde analiz edilmesi için kişinin bazı tahlil ve tetkiklerinin yaptırılması gerekir. Ardından diyetisyen, spor aktivite uzmanı ve psikolog ile birlikte ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Ancak günümüz Türkiye koşullarında böylesi bir ekip tarafından takiplerin yapıldığı merkezler sınırlı sayıda bulunmaktadır.

Yıllar öncesinde sokak aralarında küçük bakkallar varken, köşe başlarında açılan marketler sayesinde bu iş alanı zamanla can çekişir hale geldi. Bugünün koşullarında ise her geçen gün bir yenisi açılan süper, hiper veya grosmarketler insanların aradığı her türlü ihtiyacı sunarak cazibe merkezleri haline gelmektedir. Benzer bir mantık ile obezite problemi olan bireylerin doktor, laboratuvar, diyetisyen, psikolog, spor salonu gibi adresleri tek tek dolaşmasını ortadan kaldırıp tek bir çatı altında bu imkanları sağlayan merkezler, hatta oteller ön plana çıkmaya başladı.

Elbette zayıflamak isteyen herkesin maddi açıdan böylesi lüks bir ortamda konaklayarak bu imkanlardan faydalanması mümkün olmayacaktır. Bu durumda neler yapılabilir:

  • Doktor kontrolünden geçerek diyetisyen bulunduran bir spor merkezine üyelik yaptırılabilir,
  • Doktor ve diyetisyenin bir arada çalıştığı muayenehanelere gidilebilir,
  • Özel veya devlete bağlı hastanelerde ilgili uzmanlardan destek alarak sonuca ulaşılabilir.

    Özellikle ortopedik sorunu olan bireylerin spor aktivite uzmanı veya fizyoterapist desteği almalarından ya da psikolojik nedenlerden şişmanlayan bir kimsenin psikolog tarafından destek almasından daha doğal ne olabilir? Kaldı ki günümüzde bir telefon kadar yakın hizmet vermeye başlayan yemek firmaları kişiye özel diyet mönüler oluşturarak kapınıza, hatta bulunduğunuz yere kadar teslim etmektedir. Diyet yapamamak mazeret olmaktan çıkıyor, yeter ki isteyin…
Şişman olmak bazıları için güç ve refahın sembolü iken, bazıları için iradesizliğin ve güçsüzlüğün işaretidir. Zayıf olmak ise kimisi için zarafet ve sağlığı çağrıştırırken, kimisi için hastalıklara yatkınlığı simgeler. Önemli olan; ideal vücut ağırlığına ulaşmak, hatta bu vücut ağırlığında kişinin ne kadar sağlıklı olduğu olsa gerek. Peki, ama nasıl? Yeterli, dengeli ve her şeyden önemlisi sağlıklı beslenme alışkanlığını yaşam biçimi haline getirmek gerekir.


Özellikle Türkler “bana bir şey olmaz” düşüncesi ile hareket etmeyi seven bir toplum. Nasıl ki kalp krizi geçirmeden, akciğer kanseri olmadan sigarayı kolayca bırakamıyorsa; kalbi sıkışmadan, ambulansa binmeden, ölüm korkusunu hissetmeden zayıflama kararı alamıyor. Toplum olarak illa ki bir sorun ile karşılaşmayı bekliyor, öncesinde tedbir almıyoruz. O nedenle şişmanlığın tedavisinde her ne kadar eğitim, diyet tedavisi, fiziksel aktivitenin artırılması, yaşam tarzı değişikliği, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi gibi konulardan bahsedilse de; en iyi tedavi hiç şişmanlamamaktır. Biraz olsun kemerler sıkmaya başladığında 1 - 2 seans da olsa diyetisyen desteği almakta yarar vardır. Kilo verme konusunda öncelikli olarak “bugün de yiyeyim, yarın başlarım” psikolojisinden kurtulmak gerekir.

Şişmanlık multifaktöriyel bir hastalık olduğu için tedavisinde de multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Etkili sonuç alınmasında endokrinolog veya dahiliye uzmanı, diyetisyen, psikolog ve spor aktivite uzmanından oluşan bir ekip çalışması anahtar rolü oynamaktadır. Günümüzde birçok kronik hastalığın temel nedenini oluşturan şişmanlığın tedavisinde sağlık ekibinin temel direği olan hekim, hastanın klinik muayenesini yaparak gerekli gördüğü tahlilleri ister ve sonuçlarını yorumlar. Diyetisyen ise kişinin özelliklerine uygun beslenme modelleriyle normal ağırlığa iniş sürecini başlatan en yetkili ve etkin meslek mensubudur. Egzersiz programının oluşturulması için spor aktivite uzmanı ve yaşam tarzı değişikliğinin sağlanması için psikolog desteği alınması ile daha sağlıklı bir şekilde hedefe ulaşılır. Sonrasında kişi kilo koruma programına alınmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
""No"Bezite" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Dyt.Turgay KÖSE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Dyt.Turgay KÖSE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Turgay KÖSE Fotoğraf
Uzm.Dyt.Turgay KÖSE
Muğla
Uzman Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi15 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Dyt.Turgay KÖSE'nin Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında '"No"Bezite' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
► Lezzet Düşkünleri Mayıs 2017
► Besin Güvenliği Mart 2017
► Beslenmenin Abc’si Şubat 2017
► Diyet Hataları Ocak 2017
◊ Gentestdiet Temmuz 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:30
Top