Talı Krizleri, Kemik Sağlığı İçin Beslenme, Yeşilçay ve Su Tüketimi
SU İÇMEK İÇİN SUSAMAYI BEKLEMEYİN
Sağlıklı beslenme denilince akla ilk gelen veya ilk gelmesi gereken şey yeterli su tüketimidir. Su vücuda sağladığı tüm faydaları bir yana yaşamı devam ettirebilmek için gereklidir. İnsan vücudu incelendiğinde aslında sudan ibaret olduğumuzu anlayabiliriz. Vücudun tamamının % 60 ı, kanın % 92 si, kalbin % 73 ü, akciğerlerin % 83 ü sudur. Bu kadar su ile dolu bir organizmayı ise susuz bırakmak tabi ki doğru olmayacaktır. Kişisel özelliklere göre değişebilmekle beraber günlük 2,5 litre su tüketmek yeterli olacaktır.
Kişi yeterli su tükettiğini idrarının renginden anlayabilir. Yeteri miktarda su tüketen bireyin idrar rengi açıkken yeterli su tüketmeyen bireyin idrar miktarı azalacak ve rengi koyulaşacaktır. Ayrıca yeterli su tüketmeyen bireylerde ağız, dudak ve deri kuruluğu, tükürük miktarının azalması gibi belirtiler görülür.
Yeterli su tüketimi bireyin metabolizma hızını da artıracaktır. Vücuttaki tüm fizyolojik olaylar su varlığında gerçekleşir ve yeterli su bulunmağı durumlarda metabolizma yavaşlar. Ayrıca yemekle birlikte yavaş yavaş içilecek 1-2 bardak su besin alımını da azaltarak kilo vermeye yardımcı olacaktır.
Su ihtiyacını çay, kahve, kola gibi içeceklerle karşılamak mümkün değildir çünkü bu içecekler diüretik yani vücuttan su atımına neden olan içeceklerdir. Ancak sıvı alımına destek olmak amaçlı ayran, maden suyu, çorba vs. tüketilebilir.
Diyet Listelerinin Vazgeçilmezi: Yeşil çay
Nasıl Üretilir?
Yeşil çay, camellia sinensis bitkisinin yapraklarının toplanır toplanmaz kurutulmasıyla elde edilir ve bu özelliğiyle siyah çaydan ayrılır. Siyah çay da aynı bitkiden üretilmesine karşın toplanan yapraklar hemen kurutulmaz ve oksijenle tepkimeye girdikten sonra kurutulur. Bu nedenle yeşil çayın antioksidan yani kanser önleyici etkisi siyah çaya göre daha fazladır.
Neden Yeşil Çay Tüketmeliyim?
Günlük 2-3 kupa içilen yeşil çay optimum faydayı sağlayacaktır. Yeşil çayın olumlu etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz;
• Metabolizma hızını artırarak kilo vermeye destek olur,
• Birçok kanser türüne karşı koruyucu etkisi vardır,
• Ani şeker düşüklüğü ve yüksekliğini önleyerek diyabet riskini azaltır,
• Düzenli olarak tüketildiği takdirde kötü kolesterolü düşürücü etkisi vardır,
• Yüksek kan basıncı riskini azaltır,
• Cildinize daha canlı ve parlak bir görünüm sağlar,
• Bağışıklık sistemini destekler.
Kilo vermeye destek olması maddesini biraz daha açmak isterim. Yeşil çay doğru bir beslenme programına takviye olarak kullanıldığında kilo vermede etkili olduğu görülmüştür. Ancak yanlış beslenme alışkanlıklarına devam ederken sürekli yeşil çay içerek zayıflamayı beklemek mucize beklemek olacaktır. Sadece yeşil çay değil hiçbir besinden mucizeler beklemeyin öncelikle beslenme tarzınızı değiştirin çünkü “kalıcı” kilo vermek yaşam tarzı değişikliğiyle mümkündür.
Kemik Sağlığını Korumada Beslenmenin Önemi
Osteoporoz kalsiyum kaybı nedeniyle kemiklerin zayıfladığı ve kırılganlığının arttığı bir durumdur. Özellikle yaşlı bireyler için önemli bir sağlık sorunudur. Kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemikler kolaylıkla kırılabilir duruma gelir. Osteoporoz tüm iskeleti etkilemekle birlikte kırıklar genellikle bilek, omurga ve kalça kemiğinde oluşmaktadır. Osteoporoz riski kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. Özellikle menopoz sonrası dönemde östrojenin azalmasına bağlı olarak kalsiyum tutulumu azalır. Bu faktör dışında diyette yetersiz kalsiyum bulunması, yetersiz D vitamini alımı, vücut ağırlığının ideal kilonun altında olması, yeme bozuklukları, sigara içilmesi, fiziksel aktivite azlığı ve kemik minerallerini azaltan ilaçların kullanılması kişinin osteoporoz riskini artırmaktadır.
Beslenme açısından bakıldığında osteoporoz riskini azaltmada en önemli iki faktör kalsiyum ve D vitaminidir. Kalsiyum, D vitamini varlığında vücutta daha iyi emilmektedir. Yeterli kalsiyum alımı için kalsiyumun iyi kaynaklarını bilmek gerekir. Süt ve süt ürünleri kalsiyum açısından en zengin besinlerdir bunun dışında pekmez, kurutulmuş meyveler ve yeşil yapraklı sebzeler de iyi kaynaklardır. Bu besinleri günlük olarak tüketen kişi günlük kalsiyum gereksinmesini karşılar. D vitamini ihtiyacını ise sadece beslenme ile karşılamak mümkün değildir. D vitamini gereksinmesinin yaklaşık %90 ı güneş ışınları yardımı ile deride üretilen D vitaminlerinden karşılanır. Bu nedenle güneşli günleri özellikle de yaz mevsimini güneşlenme açısından iyi değerlendirmek gerekir böylece D vitamini depolarını doldurmuş oluruz. D vitamininden zengin besinler ise karaciğer, yumurta sarısı ve yağlı balıklardır.
Osteoporozu önlemek adına kemik yapımının en hızlı olduğu dönem olan 20 yaşa kadar olan dönemde kemiklere çok iyi bir kalsiyum ve D vitamini yapmak yatırımı gerekir. İleri yaşlarda gerçekleşecek olan kemik kaybını minimum düzeye indirmek adına bu yatırım çok önemlidir. İdeal kiloda olmak ve fiziksel aktiviteyi düzenli bir şekilde yapmayı alışkanlık haline getirmek de osteoporoza dur demek için büyük adımlardır.
TATLI KRİZLERİNİN NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yemeklerden hemen sonra tatlı yeme isteği, yemek sonrası halsizlik ve uyuklama hali, yorgunluk, sinirlilik gibi durumlar en çok karşılaşılan ve genelde tatlı krizi olarak adlandırılan problemlerdendir. genellikle düzensiz beslenme ve aşırı şekerli besin tüketme sonucu damak tadını şekerli yöne çekmiş ve tatlı tüketimini bir alışkanlık haline getirmiş kişilerdir. Bu belirtilere ek olarak diyet yapılmasına rağmen kilo verememe, karın bölgesinde artmış yağlanma ve günün belli saatlerinde tutan tatlı krizleri de eklenirse bu durumda insülin metabolizmasında bir bozukluktan şüphelenilebilir. Böyle bir tabloda mutlaka bir endokrin uzmanından yardım alınmalı ve aynı zamanda bir diyetisyen eşliğinde sağlıklı bir beslenme programı uygulanmalıdır. Tatlı krizleriyle baş etmenin çeşitli yolları vardır.
ARA ÖĞÜN ALIŞKANLIĞI EDİNİN!
İki öğün arasındaki zaman farkı ne kadar fazla olursa kan şekeri o kadar çok düşecektir. Ve kan şekerinin düşmesine bağlı olarak tatlı isteği artacaktır. Bu nedenle gün içinde hafif, sağlıklı ara öğünler yapılarak tatlıya olan istek azaltılabilir.
KARBONHİDRAT TERCİHİNİZİ DEĞİŞTİRİN!
Tatlı isteğini vücuda saf şeker vererek bastırmak mümkün değildir. Tüketilen saf şeker kan şekerini bir anda yükseltip yüksek bir insülin cevabı doğurur bu da bir anda tekrar kan şekeri düşüklüğüne neden olarak vücudu kısır bir döngüye sokar. Tüketilen karbonhidratların kompleks karbonhidrat olmasına dikkat edilmelidir. Kompleks karbonhidrata örnekler bulgur, tam tahıllı ürünler(ekmek, makarna vs), kuru baklagiller ve kepekli ürünler olabilir.
POSA ALIMINI ARTIRIN!
Sebze, meyve, tam tahıllı ürünler ve kepekli ürünler gibi yüksek miktarda posa içeren besinler, midenin boşalma hızını yavaşlatarak tok kalmayı sağlar ve kan şekerinde meydana gelebilecek ani yükselmeleri engeller. Günlük beslenme planında 25-30 gr posa yer almalıdır.
MEYVEYİ TEK BAŞINA TÜKETMEYİN!
İnsülin metabolizmanızda bir bozukluk varsa ara öğünde tercih edeceğiniz meyveyi yanında mutlaka süt, yoğurt, peynir, ayran gibi bir protein kaynağıyla veya fındık, badem, ceviz gibi bir yağlı tohumla beraber tüketmeye özen gösterin. Son yapılan çalışmalar yağlı tohumların kan şekeri regülasyonunda etkili olduğunu göstermektedir.
Sağlıklı beslenme denilince akla ilk gelen veya ilk gelmesi gereken şey yeterli su tüketimidir. Su vücuda sağladığı tüm faydaları bir yana yaşamı devam ettirebilmek için gereklidir. İnsan vücudu incelendiğinde aslında sudan ibaret olduğumuzu anlayabiliriz. Vücudun tamamının % 60 ı, kanın % 92 si, kalbin % 73 ü, akciğerlerin % 83 ü sudur. Bu kadar su ile dolu bir organizmayı ise susuz bırakmak tabi ki doğru olmayacaktır. Kişisel özelliklere göre değişebilmekle beraber günlük 2,5 litre su tüketmek yeterli olacaktır.
Kişi yeterli su tükettiğini idrarının renginden anlayabilir. Yeteri miktarda su tüketen bireyin idrar rengi açıkken yeterli su tüketmeyen bireyin idrar miktarı azalacak ve rengi koyulaşacaktır. Ayrıca yeterli su tüketmeyen bireylerde ağız, dudak ve deri kuruluğu, tükürük miktarının azalması gibi belirtiler görülür.
Yeterli su tüketimi bireyin metabolizma hızını da artıracaktır. Vücuttaki tüm fizyolojik olaylar su varlığında gerçekleşir ve yeterli su bulunmağı durumlarda metabolizma yavaşlar. Ayrıca yemekle birlikte yavaş yavaş içilecek 1-2 bardak su besin alımını da azaltarak kilo vermeye yardımcı olacaktır.
Su ihtiyacını çay, kahve, kola gibi içeceklerle karşılamak mümkün değildir çünkü bu içecekler diüretik yani vücuttan su atımına neden olan içeceklerdir. Ancak sıvı alımına destek olmak amaçlı ayran, maden suyu, çorba vs. tüketilebilir.
Diyet Listelerinin Vazgeçilmezi: Yeşil çay
Nasıl Üretilir?
Yeşil çay, camellia sinensis bitkisinin yapraklarının toplanır toplanmaz kurutulmasıyla elde edilir ve bu özelliğiyle siyah çaydan ayrılır. Siyah çay da aynı bitkiden üretilmesine karşın toplanan yapraklar hemen kurutulmaz ve oksijenle tepkimeye girdikten sonra kurutulur. Bu nedenle yeşil çayın antioksidan yani kanser önleyici etkisi siyah çaya göre daha fazladır.
Neden Yeşil Çay Tüketmeliyim?
Günlük 2-3 kupa içilen yeşil çay optimum faydayı sağlayacaktır. Yeşil çayın olumlu etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz;
• Metabolizma hızını artırarak kilo vermeye destek olur,
• Birçok kanser türüne karşı koruyucu etkisi vardır,
• Ani şeker düşüklüğü ve yüksekliğini önleyerek diyabet riskini azaltır,
• Düzenli olarak tüketildiği takdirde kötü kolesterolü düşürücü etkisi vardır,
• Yüksek kan basıncı riskini azaltır,
• Cildinize daha canlı ve parlak bir görünüm sağlar,
• Bağışıklık sistemini destekler.
Kilo vermeye destek olması maddesini biraz daha açmak isterim. Yeşil çay doğru bir beslenme programına takviye olarak kullanıldığında kilo vermede etkili olduğu görülmüştür. Ancak yanlış beslenme alışkanlıklarına devam ederken sürekli yeşil çay içerek zayıflamayı beklemek mucize beklemek olacaktır. Sadece yeşil çay değil hiçbir besinden mucizeler beklemeyin öncelikle beslenme tarzınızı değiştirin çünkü “kalıcı” kilo vermek yaşam tarzı değişikliğiyle mümkündür.
Kemik Sağlığını Korumada Beslenmenin Önemi
Osteoporoz kalsiyum kaybı nedeniyle kemiklerin zayıfladığı ve kırılganlığının arttığı bir durumdur. Özellikle yaşlı bireyler için önemli bir sağlık sorunudur. Kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemikler kolaylıkla kırılabilir duruma gelir. Osteoporoz tüm iskeleti etkilemekle birlikte kırıklar genellikle bilek, omurga ve kalça kemiğinde oluşmaktadır. Osteoporoz riski kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. Özellikle menopoz sonrası dönemde östrojenin azalmasına bağlı olarak kalsiyum tutulumu azalır. Bu faktör dışında diyette yetersiz kalsiyum bulunması, yetersiz D vitamini alımı, vücut ağırlığının ideal kilonun altında olması, yeme bozuklukları, sigara içilmesi, fiziksel aktivite azlığı ve kemik minerallerini azaltan ilaçların kullanılması kişinin osteoporoz riskini artırmaktadır.
Beslenme açısından bakıldığında osteoporoz riskini azaltmada en önemli iki faktör kalsiyum ve D vitaminidir. Kalsiyum, D vitamini varlığında vücutta daha iyi emilmektedir. Yeterli kalsiyum alımı için kalsiyumun iyi kaynaklarını bilmek gerekir. Süt ve süt ürünleri kalsiyum açısından en zengin besinlerdir bunun dışında pekmez, kurutulmuş meyveler ve yeşil yapraklı sebzeler de iyi kaynaklardır. Bu besinleri günlük olarak tüketen kişi günlük kalsiyum gereksinmesini karşılar. D vitamini ihtiyacını ise sadece beslenme ile karşılamak mümkün değildir. D vitamini gereksinmesinin yaklaşık %90 ı güneş ışınları yardımı ile deride üretilen D vitaminlerinden karşılanır. Bu nedenle güneşli günleri özellikle de yaz mevsimini güneşlenme açısından iyi değerlendirmek gerekir böylece D vitamini depolarını doldurmuş oluruz. D vitamininden zengin besinler ise karaciğer, yumurta sarısı ve yağlı balıklardır.
Osteoporozu önlemek adına kemik yapımının en hızlı olduğu dönem olan 20 yaşa kadar olan dönemde kemiklere çok iyi bir kalsiyum ve D vitamini yapmak yatırımı gerekir. İleri yaşlarda gerçekleşecek olan kemik kaybını minimum düzeye indirmek adına bu yatırım çok önemlidir. İdeal kiloda olmak ve fiziksel aktiviteyi düzenli bir şekilde yapmayı alışkanlık haline getirmek de osteoporoza dur demek için büyük adımlardır.
TATLI KRİZLERİNİN NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yemeklerden hemen sonra tatlı yeme isteği, yemek sonrası halsizlik ve uyuklama hali, yorgunluk, sinirlilik gibi durumlar en çok karşılaşılan ve genelde tatlı krizi olarak adlandırılan problemlerdendir. genellikle düzensiz beslenme ve aşırı şekerli besin tüketme sonucu damak tadını şekerli yöne çekmiş ve tatlı tüketimini bir alışkanlık haline getirmiş kişilerdir. Bu belirtilere ek olarak diyet yapılmasına rağmen kilo verememe, karın bölgesinde artmış yağlanma ve günün belli saatlerinde tutan tatlı krizleri de eklenirse bu durumda insülin metabolizmasında bir bozukluktan şüphelenilebilir. Böyle bir tabloda mutlaka bir endokrin uzmanından yardım alınmalı ve aynı zamanda bir diyetisyen eşliğinde sağlıklı bir beslenme programı uygulanmalıdır. Tatlı krizleriyle baş etmenin çeşitli yolları vardır.
ARA ÖĞÜN ALIŞKANLIĞI EDİNİN!
İki öğün arasındaki zaman farkı ne kadar fazla olursa kan şekeri o kadar çok düşecektir. Ve kan şekerinin düşmesine bağlı olarak tatlı isteği artacaktır. Bu nedenle gün içinde hafif, sağlıklı ara öğünler yapılarak tatlıya olan istek azaltılabilir.
KARBONHİDRAT TERCİHİNİZİ DEĞİŞTİRİN!
Tatlı isteğini vücuda saf şeker vererek bastırmak mümkün değildir. Tüketilen saf şeker kan şekerini bir anda yükseltip yüksek bir insülin cevabı doğurur bu da bir anda tekrar kan şekeri düşüklüğüne neden olarak vücudu kısır bir döngüye sokar. Tüketilen karbonhidratların kompleks karbonhidrat olmasına dikkat edilmelidir. Kompleks karbonhidrata örnekler bulgur, tam tahıllı ürünler(ekmek, makarna vs), kuru baklagiller ve kepekli ürünler olabilir.
POSA ALIMINI ARTIRIN!
Sebze, meyve, tam tahıllı ürünler ve kepekli ürünler gibi yüksek miktarda posa içeren besinler, midenin boşalma hızını yavaşlatarak tok kalmayı sağlar ve kan şekerinde meydana gelebilecek ani yükselmeleri engeller. Günlük beslenme planında 25-30 gr posa yer almalıdır.
MEYVEYİ TEK BAŞINA TÜKETMEYİN!
İnsülin metabolizmanızda bir bozukluk varsa ara öğünde tercih edeceğiniz meyveyi yanında mutlaka süt, yoğurt, peynir, ayran gibi bir protein kaynağıyla veya fındık, badem, ceviz gibi bir yağlı tohumla beraber tüketmeye özen gösterin. Son yapılan çalışmalar yağlı tohumların kan şekeri regülasyonunda etkili olduğunu göstermektedir.
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Talı Krizleri, Kemik Sağlığı İçin Beslenme, Yeşilçay ve Su Tüketimi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Ufuk ZERENTÜRK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Ufuk ZERENTÜRK'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin 
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
