Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemenin (Emdr'ın) Bipolar Bozukluğu Olan Hastalar Üzerindeki Etkisi
Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme EMDR, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. Bugüne kadar her yaştan yaklaşık 2 milyon kişinin farklı tiplerde psikolojik rahatsızlıklarının başarıyla tedavi edilmesini sağlamıştır.
Bipolar bozukluk hipomanik, manik, depresif veya karma ataklarla giden, ataklar arasında iyilik dönemlerinin olduğu ve sıklıkla mevsimsel özellik gösteren bir duygudurum bozukluğudur. Duygularımızın fiziksel ve toplumsal çevre etkenleri ile ne denli etkilendiği herkesçe bilinir. Duygudurum bozukluklarında ruhsal-toplumsal etkenlerin yeri küçümsenemez. Önemli ekonomik sorunlar, aile bunalımları, iş yaşamındaki çatışmalar ve doyumsuzluklar, emeklilik, iş yitimi, sevgi nesnesinin yitimi, beden sağlığının bozulması, benliği örseleyen, inciten, onur kırıcı durumlarla karşılaşmak ve daha nice fiziksel ya da psikososyal olay gerçek duygudurum bozukluklarının ortaya çıkmasında ve sürgenleşmesinde büyük rol oynarlar. İlk duydu durum bozukluğu dönemini genellikle önemli bir yaşam olayı kamçılar.
Biyolojik ve psikososyal etkenler birbirleri ile etikleşerek duygudurum bozukluklarına neden olurlar. Hastalar dikkatle incelendiğinde, özellikle hastalığın başlangıcında hem çökkünkük hem de mani dönemlerinin ortaya çıkmasında psikososyal etkenlerin payı olduğu görülür. Erken çocukluk çağında karşılaşılan acı yaşam olayları salt ruhsal süreçler olarak kalmamakta, bunlar beyinde kalıcı izler bırakabilmektedir.
Depresyon dönemleri arasına hipomanik dönemlerin girdiği Bipolar II bozukluğu hastalarında çökkünlük belirtileri mani belirtilerinden daha uzun süre hakim olmaktadır. i
EMDR (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) 1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından keşfedilen bir psikoterapi tekniğidir. Doktora teziyle uğraştığı sırada, istemli göz hareketleriyle birlikte rahatsız edici düşünceleri düşündüğünde, bu düşüncelerin yarattığı olumsuz hislerin azaldığını gören Shapiro, bu keşfinin etkinliğini araştırmak adına Travma Sonrası Stres Bozukluğu olan Vietnam gazileriyle, tecavüz ve cinsel istismar mağdurlarıyla araştırmalar yapmıştır (Shapiro F, 2001).
Bu araştırmalar sonucunda göz hareketleriyle duyarsızlaştırmanın (EMDR) travmatik yaşantıların olumsuz etkilerini anlamlı derecede azalttığını görmüştür (Shapiro F, 2001).
2.2. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) İşleyişi
EMDR’nin nasıl çalıştığı henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, EMDR’nin yaşantıların yeniden işlenmesini nasıl iyileştirdiğiyle ilgili olası mekanizmalar hakkında devam eden araştırmalar bulunmaktadır. Araştırmacıların hem fikir oldukları konu şu: şimdiki zamanda meydana gelenler, geçmiş yaşantılar sonucu ortaya çıkan ve danışan için halen bir üzüntü kaynağı olan olumsuz düşünceleri, duyguları ve fiziksel duyumları tekrar uyarabilmektedir. Görünen o ki, EMDR bu olaylar arasındaki ilişkiyi değiştirerek, hem geçmiş hem de şimdiki zamanda yaşanan olaylarla ilgili, mevcut olarak yaşanan stresi büyük ölçüde azaltmaktadır (Konuk E, Knipe J, Eke I, Yuksek H, Yurtsever A, Ostep S. 2006).
Göz hareketlerinin mekanizmasına ilişkin, ortak olarak öne sürülen varsayım, adaptif tepkiyi ortaya çıkaran şeyin, iki yönlü uyarım olduğudur (MacCulloch ve Feldman, 1996). Bu uyumlu tepkinin, nörobiyolojik mekanizmaları teşvik ettiği ve böylece epizodik anıların harekete geçmesini ve bunların kortikal semantik hafızaya entegre olmasını hızlandırabileceği öne sürülmektedir (Stickgold, 2002). Ancak EMDR sırasında göz hareketlerinin aktif rolünü desteklemeyen bazı araştırmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmaların çoğu, yeterli gruplar arası ayrımın yapılmasına izin vermeyecek derecede küçük örneklem gruplarına sahiptir ve aynı zamanda çok kısa süreli müdahalelere ve klinik olmayan popülasyona dayandırılarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla EMDR’de göz hareketlerinin rolünün daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırmaya gerek duyulmaktadır (Kavakçı Ö, Doğan O, Kuğu N. 2010).
2.3. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) Uygulaması
1) İlk adım danışanın geçmişiyle ilgili bilgi almaktır. Terapist danışanın EMDR için uygunluğunu analiz eder, uygun bir tedavi planı çıkarır ve EMDR’la çalışılacak olay belirlenir.
2) Terapist danışana EMDR sürecini açıklar ve danışandan onay alır. Terapist danışanla beraber, seanslar süresince ve/veya sonrasında onu rahatlatacak bir “güvenli yer” belirler.
3) 3-6 adımlarında EMDR ile çalışılacak anı belirlenir ve EMDR prosedürü kullanılarak işlenmeye başlanır. Danışan çalışmak istediği anıyı en iyi anlatan resmi seçer ve bu resme baktığında kendisiyle ilgili düşündüğü olumsuz inancı belirler. Bu olumsuz inancın yerine o resme baktığında kendisiyle ilgili neye inanmak istediği belirlenir ve su anda resme baktığında kendisiyle ilgili olumlu inancın ne kadar geçerli olduğunu 1 ile 7 arasında değerlendirir. O resimle ilgili duyguları, 0 ile 10 arasında rahatsızlık derecesi ve bu resmi düşündüğünde bedeninde oluşan sıkıntıları belirledikten sonra bir sonraki adım olan duyarsızlaştırmaya geçir.
4) Duyarsızlaştırma aşamasında danışan çalışmak istediği resmi, bu resme baktığında kendisiyle ilgili düşündüğü olumsuz inancı, duygularını, bedeninde yaşadığı sıkıntıyı düşünerek terapistin yaptığı çift taraflı uyarıma (göz hareketleri, ses ya da küçük dokunuşlara) odaklanır.
5) Yerleştirme aşamasında danışanın kendisiyle ilgili belirlediği olumlu inanç çift taraflı uyarımla yerleştirilir.
6) Beden tarama aşamasında danışan onu rahatsız eden resmi düşünüp bedenini tarar ve bedeninde herhangi bir rahatsızlık olup olmadığını belirler. Bedensel rahatsızlıklar çift taraflı uyarım kullanılarak duyarsızlaştırılır ve yeniden işlenerek giderilir.
7) Kapanış aşamasında terapist danışana bir sonraki seansa kadar çalışılan resimle ilgili ortaya çıkan duygu, görüntü ya da bedensel duyumları not etmesini belirtir ve bu gibi durumlarla başa çıkabilmesi için çeşitli rahatlama egzersizleri gösterir.
8) Bir sonraki seans değerlendirme aşamasıyla başlar. Bir öncesi seans ve daha sonrasında ortaya çıkan değişimler değerlendirilir. EMDR seanslarından sonra danışanlar genellikle çalışılan anıya bağlı duygusal rahatsızlığın ortadan kalktığını ya da büyük bir ölçüde azaldığını ve önemli bir ölçüde içgörü kazandıklarını belirtmektedirler.
Edinilen bu duygusal ve bilişsel değişiklikler, danışanların, davranışlarında ve kişisel yaşamlarında olumlu değişimlere yol açmaktadır. EMDR travma başta olmak üzere birçok psikolojik zorlukla başa çıkmada etkinliği kanıtlanmış ve geniş ölçekte kullanılan bir psikoterapi tekniğidir.
2.4. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) Etkinliği
Yapılan çalışmalarda EMDR’ın sadece Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun (TSSB) tedavisinde değil, birçok değişik psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkinlik gösterdiği çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
EMDR’ın aşağıda belirtilen psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkinliği, yapılan çalışmalarla desteklenmiştir.
1) Irak, Afganistan, Vietnam, Kore ve 2.Dünya Savaşı’nda savaşmış TSSB semptomları gösteren ve tedaviye dirençli askerlerle yapılan çalışmalarda EMDR seanslarından sonra danışanların TSSB’na bağlı yaşadıkları flashback’lerin (olaya geri dönme), kabusların ve diğer TSSB semptomlarının kaybolduğu görülmüştür.
2) Fobi, Panik Bozukluk ve Yaygın Kaybı Bozukluğu yaşayan kişilerin EMDR’dan sonra korkuları ve semptomlarında hızla azalma olduğunu belirtmişlerdir.
3) Suç mağdurları, polisler, itfaiyeciler ve saha çalışanları gibi saldırıya maruz kalan ve/veya işlerinin doğası gereği yoğun stres altında çalışan kişilerin, EMDR’den sonra bunlara bağlı rahatsızlıklarının kaybolduğunu belirtmişlerdir.
4) Bir yakının kaybına bağlı olarak yoğun üzüntü ve yas yaşayan kişilerin EMDR seanslarından sonra yas sürecini daha rahat atlattıkları gözlemlenmiştir.
5) Çocuklar ve ergenlerin yaşamış oldukları travmalara bağlı gelişen semptomlarında iyileşme görülmüştür.
6) Cinsel saldırı mağdurları EMDR seansları sonrasında normal hayatlarına geri dönebilmekte ve sağlıklı duygusal ilişkiler kurabildikleri görülmüştür.
7) Doğal afet veya insan eliyle oluşturulan felaket mağdurları normal hayatlarını sürdürebilmektedirler.
8) Kaza, ameliyat, ya da yanıklara maruz kalan, ve buna bağlı olarak duygusal ve fiziksel açıdan rahatsızlık duyan kişilerin EMDR seanslarından sonra üretken hayatlar yaşamaya başladıkları gözlemlenmiştir.
9) Aile, evlilik sorunları ve cinsel sorunlar yaşayan kişilerin sağlıklı ilişkiler kurabilmesini sağlamada etkili bir teknik olduğu görülmüştür.
10) Madde ve seks bağımlılığı olan kişilerin ve patolojik kumarbazların EMDR’la çalıştıktan sonra daha istikrarlı bir iyileşme süreci yaşamadığı ve bağımlılığın tekrarlama riskinin düşürülmesinde etkin olduğu görülmüştür.
11) Disosiyatif Bozukluğu olan kişilerin iyileşme sürecinin EMDR ile, geleneksel tedavi metotlarına nazaran, daha kısa sürede gerçekleştiği görülmüştür.
12) Performans kaygısı yaşayan, ya da okulda, işte, sanat ve spor dallarıyla uğraşırken eksiklik yaşayan bireylerin performansının arttırılmasında etkili bir şekilde kullanılmaktadır.
13) Somatik/Somatoform bozukluk, migren ağrısı, kronik ağrı, kronik egzama, gastrointestinal problemler, olumsuz beden imajı yaşayan kişilerin tedavisinde kullanılmaktadır.
14) Akut travma, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve travma bazlı kişilik sorunlarının tedavisinde bilinen en etkili psikoterapi tekniklerinden biridir.
2.5. Bipolar Bozukluk Tanımı Tarihçesi ve Gelişim Süreci
1800′lerin sonunda Alman psikiyatrist Kraepelin tarafından tarif edilen ‘manik depresif psikoz’, mani ve depresyon dönemlerinin aynı hastada farklı zamanlarda ortaya çıkması ve bu dönemlerin dışında kişinin tamamen sağlıklı olması ile belirli bir ruhsal hastalık olarak tanımlanabilir (Ozturk O, 2002).
Döngüsellik ve tekrarlayıcılık bipolar bozukluğa has özelliklerin başında gelmektedir. Döngüsellik özelliğinin belirgin olduğu kimi hastalarda, hastalık yılın hep belirli zamanlarında ortaya çıkma eğilimindedir (örn. depresyon dönemlerinin kış aylarında, mani dönemlerinin ise ilkbahar aylarında görülmesi gibi). Son 30 yıldan beri manik depresif psikoz hastalığına tıbbi çevrelerde bipolar bozukluk (Türkçede iki uçlu mizaç bozukluğu) denilmektedir. Bu isim değişikliği psikoz denilen, kişinin gerçeklikle bağlantısının kaybolması ile belirgin şiddetli hastalık dönemlerinin her hastada gözlenmiyor olması ve hastalığın kimi hafif seyirli türlerinde kişinin hastalığına yönelik içgörüsünün hiçbir zaman kaybolmaması gibi sebeplerle gerçekleşmiştir (Gectan E, 2003).
2.6. Bipolar Bozukluk Doğası
Bipolar bozukluk (iki uçlu mizaç bozukluğu) terimiyle hastalığa ait karakteristik iki özelliğe vurgu yapılmaktadır: Aynı hastada belirli dönemlerde depresyon (çokkünlük) dönemleri, belirli dönemlerde ise bunun zıddı olarak mani (coşkunluk) dönemlerinin gelişmesi. Bununla birlikte son yıllardaki araştırmalar bipolar bozukluğun tek bir hastalık olarak değil, daha hafif seyreden ve kolay tanınamayan bazı alttipleriyle birlikte birden çok hastalık türünü içerdiğini ortaya koymaktadır (siklotimi, ilaç kullanımıyla tetiklenen bipolar bozukluk, mevsimsel depresyon hastalığı gibi). Bu nedenle tek bir bipolar bozukluk hastalığı yerine, bipolar bozukluklardan söz etmek daha doğru olacaktır (Ozturk O, 2002).
Bipolar bozukluklara ‘mizaç bozuklukları’ da denilebilmektedir. Bu kavramla anlatılmak istenen hastalığın en karakteristik özelliği olarak hastalık dönemlerinde kişinin mizacında ciddi değişikliklerin meydana gelmesidir. Örneğin normalde içe kapanık, durgun ve çekingen mizaçtaki bir kimse hastalığın coşkunluk dönemlerinde özgüveni ileri düzeyde artmış, konuşkan, enerjik ve girişken bir mizaca sahip olabilir ya da normalde hareketli, konuşkan, neşeli ve girişken mizaçtaki kişi hastalığın çokkünlük dönemlerinde keyifsiz, içe kapanık, hareketsiz ve kaçıngan bir mizaca bürünebilir (Gectan E, 2003).
2.7. Bipolar Bozukluk ve Çökkün Duygudurum
Duygudurum bozukluklarının ilk dönemlerine, sıklıkla stres verici yaşam olaylarının öncülük ettiği klinik gözlemleri bildirilmiştir. Bu gözlemi açıklamak için öne sürülen duyarlılaşma modeli ile ilk döneme eşlik eden stresin beyin biyolojisinde uzun süreli değişikliklere yol açtığı saptanmıştır. İlk nöbeti tetikleyen yaşam olaylarının çoğunun özgül olmadığı, biyolojik ve ruhsal yatkınlık olduğunda rahatsızlığın başlamasında önemli etken oldukları bildirilmiştir (Öztürk O, 2002). Abraham (1924),‟a göre mani depresyona karşı bir savunma gibidir. Depresyona neden olan aşırı katı ve baskıcı süper egoya karşı manide bir başkaldırı yaşanmaktadır (Gabbard GO, 2000). Freud‟a göre ise mani, ego ile süper ego arasında füzyon görevi görür. Bu iki yapı arasındaki çatışmada harcanan enerji manide zevk alma amacına yönelik kullanılır (Geçtan E. 2003).
Melanie Klein, (1940), manik depresif durumları, bebeklik döneminde olumlu içsel nesneler geliştirememiş olmanın bir yansıması olarak kabul eder (Öztürk O, 2002). Bibring‟e (1953), göre ise depresyon, idealler ve gerçekler arasındaki gerilimden kaynaklanır. Mani ise depresyona 23 karşı ödünleyici ikincil bir tepki, ya da narsisistik beklentilerin düş gücüyle karşılanma çabalarının bir anlatımıdır (Öztürk O, 2002).
KAYNAKLAR
Beck AT. An inventory for measuring depression. Arch Gen Psychiatry
1961;1;561-571
Beck depresyon envanterinin üniversite öğrencileri için geçerliliği ve
güvenilirliği. Psikoloji Dergisi. 1988;7(23):3-13
Casona GB, Dell Osso L, Frank E, Miniati M,ve ark. The bipolar spectrum a
clinical reality in search of diagnostic criteria and assessment
methodology. J Affect Disord,1999; 54:319-328
Gabbard GO, Affective disorders. „„ Psychodinamic Psychiatry in Clinical
Practice‟‟ içinde, III. baskı, American Psychiatric Pres,
Washington DC, (2000). s. 213-231
Geçtan E, Duygulanım Bozukluklar. Psikodinamik Psikiyatri ve „„Normal Dışı
Davranışlar‟‟ içinde. Metis Yayınları, XVI. Baskı, İstanbul, (2003) s.
141-158
Karadağ F, Oral ET, Aran Yalçın F, Erten E: Young Mani Derecelendirme
Ölçeğinin Türkiye‟de geçerlik ve güvenirliliği. Türk Psikiyatri
Dergisi 2001; 13: 107-114.)
Kavakçı Ö, Doğan O, Kuğu N. EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve
yeniden işleme): Psikoterapide farklı bir seçenek. Düşünen Adam:
Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2010; 23:195-205.
Konuk E, Knipe J, Eke I, Yuksek H, Yurtsever A, Ostep S. The effects of eye
movement desensitization and reprocessing (EMDR) therapy on
posttraumatic stress disorder in survivors of the 1999 Marmara, Turkey,
earthquake. Int J Stress Manag 2006; 13:291-308.
Öztürk O, Duygulanım Bozuklukları, Duygulanım Bozuklukları, Ruh Sağlığı ve
Bozuklukları. Ankara. 2002; 9. Basım, 291-343
Öztürk O, Duygulanım Bozuklukları, Duygulanım Bozuklukları, Ruh Sağlığı ve
Bozuklukları. Ankara. 2002; 9. Basım, 291-343
Shapiro F. Eye Movement Desensitization And Reprocessing: Basic Principles,
Protocols And Procedures, 2nd Edition, Newyork: Guilford Press,
2001; 4-126.
Young RC, Biggs JT, Ziegler VE et al. Rating scale for mania: reliability and
sensitivity. Br J Psychiatry.1978; 133:429-43
Bipolar bozukluk hipomanik, manik, depresif veya karma ataklarla giden, ataklar arasında iyilik dönemlerinin olduğu ve sıklıkla mevsimsel özellik gösteren bir duygudurum bozukluğudur. Duygularımızın fiziksel ve toplumsal çevre etkenleri ile ne denli etkilendiği herkesçe bilinir. Duygudurum bozukluklarında ruhsal-toplumsal etkenlerin yeri küçümsenemez. Önemli ekonomik sorunlar, aile bunalımları, iş yaşamındaki çatışmalar ve doyumsuzluklar, emeklilik, iş yitimi, sevgi nesnesinin yitimi, beden sağlığının bozulması, benliği örseleyen, inciten, onur kırıcı durumlarla karşılaşmak ve daha nice fiziksel ya da psikososyal olay gerçek duygudurum bozukluklarının ortaya çıkmasında ve sürgenleşmesinde büyük rol oynarlar. İlk duydu durum bozukluğu dönemini genellikle önemli bir yaşam olayı kamçılar.
Biyolojik ve psikososyal etkenler birbirleri ile etikleşerek duygudurum bozukluklarına neden olurlar. Hastalar dikkatle incelendiğinde, özellikle hastalığın başlangıcında hem çökkünkük hem de mani dönemlerinin ortaya çıkmasında psikososyal etkenlerin payı olduğu görülür. Erken çocukluk çağında karşılaşılan acı yaşam olayları salt ruhsal süreçler olarak kalmamakta, bunlar beyinde kalıcı izler bırakabilmektedir.
Depresyon dönemleri arasına hipomanik dönemlerin girdiği Bipolar II bozukluğu hastalarında çökkünlük belirtileri mani belirtilerinden daha uzun süre hakim olmaktadır. i
EMDR (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) 1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından keşfedilen bir psikoterapi tekniğidir. Doktora teziyle uğraştığı sırada, istemli göz hareketleriyle birlikte rahatsız edici düşünceleri düşündüğünde, bu düşüncelerin yarattığı olumsuz hislerin azaldığını gören Shapiro, bu keşfinin etkinliğini araştırmak adına Travma Sonrası Stres Bozukluğu olan Vietnam gazileriyle, tecavüz ve cinsel istismar mağdurlarıyla araştırmalar yapmıştır (Shapiro F, 2001).
Bu araştırmalar sonucunda göz hareketleriyle duyarsızlaştırmanın (EMDR) travmatik yaşantıların olumsuz etkilerini anlamlı derecede azalttığını görmüştür (Shapiro F, 2001).
2.2. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) İşleyişi
EMDR’nin nasıl çalıştığı henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, EMDR’nin yaşantıların yeniden işlenmesini nasıl iyileştirdiğiyle ilgili olası mekanizmalar hakkında devam eden araştırmalar bulunmaktadır. Araştırmacıların hem fikir oldukları konu şu: şimdiki zamanda meydana gelenler, geçmiş yaşantılar sonucu ortaya çıkan ve danışan için halen bir üzüntü kaynağı olan olumsuz düşünceleri, duyguları ve fiziksel duyumları tekrar uyarabilmektedir. Görünen o ki, EMDR bu olaylar arasındaki ilişkiyi değiştirerek, hem geçmiş hem de şimdiki zamanda yaşanan olaylarla ilgili, mevcut olarak yaşanan stresi büyük ölçüde azaltmaktadır (Konuk E, Knipe J, Eke I, Yuksek H, Yurtsever A, Ostep S. 2006).
Göz hareketlerinin mekanizmasına ilişkin, ortak olarak öne sürülen varsayım, adaptif tepkiyi ortaya çıkaran şeyin, iki yönlü uyarım olduğudur (MacCulloch ve Feldman, 1996). Bu uyumlu tepkinin, nörobiyolojik mekanizmaları teşvik ettiği ve böylece epizodik anıların harekete geçmesini ve bunların kortikal semantik hafızaya entegre olmasını hızlandırabileceği öne sürülmektedir (Stickgold, 2002). Ancak EMDR sırasında göz hareketlerinin aktif rolünü desteklemeyen bazı araştırmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmaların çoğu, yeterli gruplar arası ayrımın yapılmasına izin vermeyecek derecede küçük örneklem gruplarına sahiptir ve aynı zamanda çok kısa süreli müdahalelere ve klinik olmayan popülasyona dayandırılarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla EMDR’de göz hareketlerinin rolünün daha iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırmaya gerek duyulmaktadır (Kavakçı Ö, Doğan O, Kuğu N. 2010).
2.3. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) Uygulaması
1) İlk adım danışanın geçmişiyle ilgili bilgi almaktır. Terapist danışanın EMDR için uygunluğunu analiz eder, uygun bir tedavi planı çıkarır ve EMDR’la çalışılacak olay belirlenir.
2) Terapist danışana EMDR sürecini açıklar ve danışandan onay alır. Terapist danışanla beraber, seanslar süresince ve/veya sonrasında onu rahatlatacak bir “güvenli yer” belirler.
3) 3-6 adımlarında EMDR ile çalışılacak anı belirlenir ve EMDR prosedürü kullanılarak işlenmeye başlanır. Danışan çalışmak istediği anıyı en iyi anlatan resmi seçer ve bu resme baktığında kendisiyle ilgili düşündüğü olumsuz inancı belirler. Bu olumsuz inancın yerine o resme baktığında kendisiyle ilgili neye inanmak istediği belirlenir ve su anda resme baktığında kendisiyle ilgili olumlu inancın ne kadar geçerli olduğunu 1 ile 7 arasında değerlendirir. O resimle ilgili duyguları, 0 ile 10 arasında rahatsızlık derecesi ve bu resmi düşündüğünde bedeninde oluşan sıkıntıları belirledikten sonra bir sonraki adım olan duyarsızlaştırmaya geçir.
4) Duyarsızlaştırma aşamasında danışan çalışmak istediği resmi, bu resme baktığında kendisiyle ilgili düşündüğü olumsuz inancı, duygularını, bedeninde yaşadığı sıkıntıyı düşünerek terapistin yaptığı çift taraflı uyarıma (göz hareketleri, ses ya da küçük dokunuşlara) odaklanır.
5) Yerleştirme aşamasında danışanın kendisiyle ilgili belirlediği olumlu inanç çift taraflı uyarımla yerleştirilir.
6) Beden tarama aşamasında danışan onu rahatsız eden resmi düşünüp bedenini tarar ve bedeninde herhangi bir rahatsızlık olup olmadığını belirler. Bedensel rahatsızlıklar çift taraflı uyarım kullanılarak duyarsızlaştırılır ve yeniden işlenerek giderilir.
7) Kapanış aşamasında terapist danışana bir sonraki seansa kadar çalışılan resimle ilgili ortaya çıkan duygu, görüntü ya da bedensel duyumları not etmesini belirtir ve bu gibi durumlarla başa çıkabilmesi için çeşitli rahatlama egzersizleri gösterir.
8) Bir sonraki seans değerlendirme aşamasıyla başlar. Bir öncesi seans ve daha sonrasında ortaya çıkan değişimler değerlendirilir. EMDR seanslarından sonra danışanlar genellikle çalışılan anıya bağlı duygusal rahatsızlığın ortadan kalktığını ya da büyük bir ölçüde azaldığını ve önemli bir ölçüde içgörü kazandıklarını belirtmektedirler.
Edinilen bu duygusal ve bilişsel değişiklikler, danışanların, davranışlarında ve kişisel yaşamlarında olumlu değişimlere yol açmaktadır. EMDR travma başta olmak üzere birçok psikolojik zorlukla başa çıkmada etkinliği kanıtlanmış ve geniş ölçekte kullanılan bir psikoterapi tekniğidir.
2.4. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme (EMDR) Etkinliği
Yapılan çalışmalarda EMDR’ın sadece Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun (TSSB) tedavisinde değil, birçok değişik psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkinlik gösterdiği çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir.
EMDR’ın aşağıda belirtilen psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde etkinliği, yapılan çalışmalarla desteklenmiştir.
1) Irak, Afganistan, Vietnam, Kore ve 2.Dünya Savaşı’nda savaşmış TSSB semptomları gösteren ve tedaviye dirençli askerlerle yapılan çalışmalarda EMDR seanslarından sonra danışanların TSSB’na bağlı yaşadıkları flashback’lerin (olaya geri dönme), kabusların ve diğer TSSB semptomlarının kaybolduğu görülmüştür.
2) Fobi, Panik Bozukluk ve Yaygın Kaybı Bozukluğu yaşayan kişilerin EMDR’dan sonra korkuları ve semptomlarında hızla azalma olduğunu belirtmişlerdir.
3) Suç mağdurları, polisler, itfaiyeciler ve saha çalışanları gibi saldırıya maruz kalan ve/veya işlerinin doğası gereği yoğun stres altında çalışan kişilerin, EMDR’den sonra bunlara bağlı rahatsızlıklarının kaybolduğunu belirtmişlerdir.
4) Bir yakının kaybına bağlı olarak yoğun üzüntü ve yas yaşayan kişilerin EMDR seanslarından sonra yas sürecini daha rahat atlattıkları gözlemlenmiştir.
5) Çocuklar ve ergenlerin yaşamış oldukları travmalara bağlı gelişen semptomlarında iyileşme görülmüştür.
6) Cinsel saldırı mağdurları EMDR seansları sonrasında normal hayatlarına geri dönebilmekte ve sağlıklı duygusal ilişkiler kurabildikleri görülmüştür.
7) Doğal afet veya insan eliyle oluşturulan felaket mağdurları normal hayatlarını sürdürebilmektedirler.
8) Kaza, ameliyat, ya da yanıklara maruz kalan, ve buna bağlı olarak duygusal ve fiziksel açıdan rahatsızlık duyan kişilerin EMDR seanslarından sonra üretken hayatlar yaşamaya başladıkları gözlemlenmiştir.
9) Aile, evlilik sorunları ve cinsel sorunlar yaşayan kişilerin sağlıklı ilişkiler kurabilmesini sağlamada etkili bir teknik olduğu görülmüştür.
10) Madde ve seks bağımlılığı olan kişilerin ve patolojik kumarbazların EMDR’la çalıştıktan sonra daha istikrarlı bir iyileşme süreci yaşamadığı ve bağımlılığın tekrarlama riskinin düşürülmesinde etkin olduğu görülmüştür.
11) Disosiyatif Bozukluğu olan kişilerin iyileşme sürecinin EMDR ile, geleneksel tedavi metotlarına nazaran, daha kısa sürede gerçekleştiği görülmüştür.
12) Performans kaygısı yaşayan, ya da okulda, işte, sanat ve spor dallarıyla uğraşırken eksiklik yaşayan bireylerin performansının arttırılmasında etkili bir şekilde kullanılmaktadır.
13) Somatik/Somatoform bozukluk, migren ağrısı, kronik ağrı, kronik egzama, gastrointestinal problemler, olumsuz beden imajı yaşayan kişilerin tedavisinde kullanılmaktadır.
14) Akut travma, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve travma bazlı kişilik sorunlarının tedavisinde bilinen en etkili psikoterapi tekniklerinden biridir.
2.5. Bipolar Bozukluk Tanımı Tarihçesi ve Gelişim Süreci
1800′lerin sonunda Alman psikiyatrist Kraepelin tarafından tarif edilen ‘manik depresif psikoz’, mani ve depresyon dönemlerinin aynı hastada farklı zamanlarda ortaya çıkması ve bu dönemlerin dışında kişinin tamamen sağlıklı olması ile belirli bir ruhsal hastalık olarak tanımlanabilir (Ozturk O, 2002).
Döngüsellik ve tekrarlayıcılık bipolar bozukluğa has özelliklerin başında gelmektedir. Döngüsellik özelliğinin belirgin olduğu kimi hastalarda, hastalık yılın hep belirli zamanlarında ortaya çıkma eğilimindedir (örn. depresyon dönemlerinin kış aylarında, mani dönemlerinin ise ilkbahar aylarında görülmesi gibi). Son 30 yıldan beri manik depresif psikoz hastalığına tıbbi çevrelerde bipolar bozukluk (Türkçede iki uçlu mizaç bozukluğu) denilmektedir. Bu isim değişikliği psikoz denilen, kişinin gerçeklikle bağlantısının kaybolması ile belirgin şiddetli hastalık dönemlerinin her hastada gözlenmiyor olması ve hastalığın kimi hafif seyirli türlerinde kişinin hastalığına yönelik içgörüsünün hiçbir zaman kaybolmaması gibi sebeplerle gerçekleşmiştir (Gectan E, 2003).
2.6. Bipolar Bozukluk Doğası
Bipolar bozukluk (iki uçlu mizaç bozukluğu) terimiyle hastalığa ait karakteristik iki özelliğe vurgu yapılmaktadır: Aynı hastada belirli dönemlerde depresyon (çokkünlük) dönemleri, belirli dönemlerde ise bunun zıddı olarak mani (coşkunluk) dönemlerinin gelişmesi. Bununla birlikte son yıllardaki araştırmalar bipolar bozukluğun tek bir hastalık olarak değil, daha hafif seyreden ve kolay tanınamayan bazı alttipleriyle birlikte birden çok hastalık türünü içerdiğini ortaya koymaktadır (siklotimi, ilaç kullanımıyla tetiklenen bipolar bozukluk, mevsimsel depresyon hastalığı gibi). Bu nedenle tek bir bipolar bozukluk hastalığı yerine, bipolar bozukluklardan söz etmek daha doğru olacaktır (Ozturk O, 2002).
Bipolar bozukluklara ‘mizaç bozuklukları’ da denilebilmektedir. Bu kavramla anlatılmak istenen hastalığın en karakteristik özelliği olarak hastalık dönemlerinde kişinin mizacında ciddi değişikliklerin meydana gelmesidir. Örneğin normalde içe kapanık, durgun ve çekingen mizaçtaki bir kimse hastalığın coşkunluk dönemlerinde özgüveni ileri düzeyde artmış, konuşkan, enerjik ve girişken bir mizaca sahip olabilir ya da normalde hareketli, konuşkan, neşeli ve girişken mizaçtaki kişi hastalığın çokkünlük dönemlerinde keyifsiz, içe kapanık, hareketsiz ve kaçıngan bir mizaca bürünebilir (Gectan E, 2003).
2.7. Bipolar Bozukluk ve Çökkün Duygudurum
Duygudurum bozukluklarının ilk dönemlerine, sıklıkla stres verici yaşam olaylarının öncülük ettiği klinik gözlemleri bildirilmiştir. Bu gözlemi açıklamak için öne sürülen duyarlılaşma modeli ile ilk döneme eşlik eden stresin beyin biyolojisinde uzun süreli değişikliklere yol açtığı saptanmıştır. İlk nöbeti tetikleyen yaşam olaylarının çoğunun özgül olmadığı, biyolojik ve ruhsal yatkınlık olduğunda rahatsızlığın başlamasında önemli etken oldukları bildirilmiştir (Öztürk O, 2002). Abraham (1924),‟a göre mani depresyona karşı bir savunma gibidir. Depresyona neden olan aşırı katı ve baskıcı süper egoya karşı manide bir başkaldırı yaşanmaktadır (Gabbard GO, 2000). Freud‟a göre ise mani, ego ile süper ego arasında füzyon görevi görür. Bu iki yapı arasındaki çatışmada harcanan enerji manide zevk alma amacına yönelik kullanılır (Geçtan E. 2003).
Melanie Klein, (1940), manik depresif durumları, bebeklik döneminde olumlu içsel nesneler geliştirememiş olmanın bir yansıması olarak kabul eder (Öztürk O, 2002). Bibring‟e (1953), göre ise depresyon, idealler ve gerçekler arasındaki gerilimden kaynaklanır. Mani ise depresyona 23 karşı ödünleyici ikincil bir tepki, ya da narsisistik beklentilerin düş gücüyle karşılanma çabalarının bir anlatımıdır (Öztürk O, 2002).
KAYNAKLAR
Beck AT. An inventory for measuring depression. Arch Gen Psychiatry
1961;1;561-571
Beck depresyon envanterinin üniversite öğrencileri için geçerliliği ve
güvenilirliği. Psikoloji Dergisi. 1988;7(23):3-13
Casona GB, Dell Osso L, Frank E, Miniati M,ve ark. The bipolar spectrum a
clinical reality in search of diagnostic criteria and assessment
methodology. J Affect Disord,1999; 54:319-328
Gabbard GO, Affective disorders. „„ Psychodinamic Psychiatry in Clinical
Practice‟‟ içinde, III. baskı, American Psychiatric Pres,
Washington DC, (2000). s. 213-231
Geçtan E, Duygulanım Bozukluklar. Psikodinamik Psikiyatri ve „„Normal Dışı
Davranışlar‟‟ içinde. Metis Yayınları, XVI. Baskı, İstanbul, (2003) s.
141-158
Karadağ F, Oral ET, Aran Yalçın F, Erten E: Young Mani Derecelendirme
Ölçeğinin Türkiye‟de geçerlik ve güvenirliliği. Türk Psikiyatri
Dergisi 2001; 13: 107-114.)
Kavakçı Ö, Doğan O, Kuğu N. EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve
yeniden işleme): Psikoterapide farklı bir seçenek. Düşünen Adam:
Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2010; 23:195-205.
Konuk E, Knipe J, Eke I, Yuksek H, Yurtsever A, Ostep S. The effects of eye
movement desensitization and reprocessing (EMDR) therapy on
posttraumatic stress disorder in survivors of the 1999 Marmara, Turkey,
earthquake. Int J Stress Manag 2006; 13:291-308.
Öztürk O, Duygulanım Bozuklukları, Duygulanım Bozuklukları, Ruh Sağlığı ve
Bozuklukları. Ankara. 2002; 9. Basım, 291-343
Öztürk O, Duygulanım Bozuklukları, Duygulanım Bozuklukları, Ruh Sağlığı ve
Bozuklukları. Ankara. 2002; 9. Basım, 291-343
Shapiro F. Eye Movement Desensitization And Reprocessing: Basic Principles,
Protocols And Procedures, 2nd Edition, Newyork: Guilford Press,
2001; 4-126.
Young RC, Biggs JT, Ziegler VE et al. Rating scale for mania: reliability and
sensitivity. Br J Psychiatry.1978; 133:429-43
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemenin (Emdr'ın) Bipolar Bozukluğu Olan Hastalar Üzerindeki Etkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Dnş.Zeynep ANAFOROĞLU BIKMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.