2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Özgürlük, Mutluluk ve Bağımlılık
MAKALE #14676 © Yazan Psk.Cihangir ACAR | Yayın Mayıs 2015 | 3,816 Okuyucu
ÖZGÜRLÜK, MUTLULUK VE BAĞIMLILIK

Özgürlük deyince aklıma kırlangıçlar gelir hep. Anadolu’nun küçük bir köyünde geçirdiğim o güzel çocukluk yıllarımda, baharla birlikte ortaya çıkan kırlangıçların, havada usta bir dansçıya taş çıkartacak kadar hızlı ve ahenkli uçuşları, bendeki özgürlük kavramının temellerini oluşturmuş olsa gerek. Hayranlıkla hatırladığım sahne ise, susayan kırlangıçların bir havuzun üstüne sorti yaparak su aldıkları andır. Çok sonra öğrendim ki, kırlangıçlar yere konamazlarmış. Fark ettiyseniz eğer, kırlangıçlar hep elektrik tellerinde, çatı uçlarında ya da ağaçların tepelerinde dinlenirler. Bu kadar özgürce uçabilen, hava bozdu diye uzak diyarlara gidip, baharla birlikte tekrar evine, yuvasına dönebilen kırlangıçların bile yere konma özgürlükleri yokmuş demek ki.
Böyle düşündüğümde gerçek özgürlük nedir acaba diye düşünmeden edemiyorum. Her birimizin farklı farklı özgürlük anlayışları vardır mutlaka. Suyun derinliklerinde gezme özgürlüğüne sahip bir yunus düşünün. Maalesef ki karaya çıkıp güzelim kır çiçeklerinin kokusunu alma özgürlüğü yok. Bu ve bunun örnekleri sıralamakla bitiremeyiz. Eğer öyle ise nedir bu dillere destan olan, şarkılara, şiirlere kitaplara, resimlere heykellere adını veren özgürlük.

Gençlik yıllarımda yatılı okulda okurken, okulu bitirip üniversiteye gittiğimde özgür olacağımı düşünürdüm. Sabahları erken kalkmak zorunda olmamanın keyfini yaşayacaktım. Derse girmek zorunda da değildim. Askeri düzene benzeyen yatılı okul günlerim geride kalınca özgür olacaktım artık. Öyle de oldu. Yatılı okulda sıkıntısını yaşadığım kısıtlamaları yaşamadım. Ama hala özgür hissetmiyordum kendimi. Bu sefer de ya param azdı, ya arabam yoktu, ya sınavlar zordu vs. vs. gibi uzayıp giden bir liste çıktı önüme.

Sanırım hayatın her aşamasında türlü türlü kısıtlamalar, eksiklikler oluyor ve olmaya devam edecek. O zaman bu özgürlük denen şey öyle sandığımız gibi bazı şeylere sahip olmak, kuralsız yaşamak ya da başına buyruk istediğini yapmak gibi bir şey olmasa gerek. En sevdiğim laflardan biri, bizlere ilkokul yıllarında demokrasi kavramı öğretilirken öğretmenlerimiz söylediği “Birinin özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlük alanın biter” cümlesidir. Demek ki özgürlüğün de bazı sınırları var.

Bütün bu yazdıklarım insan olarak bizlerin, ya da tüm canlıların, yetileri, yetersizlikleri, sahip oldukları ve toplum içindeki yaşam şekilleri ile ilgili idi. Acaba özgürlük kavramı, dış dünya ile ilişkimizle ya da yeteneklerimiz ve sahip olduklarımız, hatta hareket kabiliyetimizle mi ilgili? Yoksa özgür olmak içimizde yaşadığımız, ruhumuzda duyumsadığımız, beynimizle algıladığımız içsel bir duygu durumu ya da bir düşünce şekli mi?

Yazımın başında değinmeye çalıştığım gibi, dünya üzerinde tek bir canlı yoktur ki sınırlılıkları, eksiklikleri, ya da dışsal zorlamaları olmasın. Böyle baktığımızda biz insanoğlunun özgür olması gibi bir durum söz konusu bile değil. O zaman özgürlük kavramı bu kadar neden popüler olmuş? Bütün edebiyata yön vermiş, savaşlarda direnişlerde mihenk taşı olmuş acaba? Acaba neden tüm kişisel gelişim kitapları ya da ruhbilimci uzmanlar özgür olayı bu kadar yüceltiyor?

Türk Dil Kurumu sözlüğünde özgürlük tanımı şöyle;
“Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet “ (A.Erhat)

Bu tanıma göre özgür olmak demek, kendi kararını, kendi değerlendirmelerin sonucunda verebilmek demek diye anlıyorum ben. Görünüşe göre zaman içinde özgürlüklerimiz artmış gibi duruyor. Ortaçağda tek bir aykırı düşüncesinde dolayı yakılan, asılan ya da çarmıha gerilen insanlar varken günümüzde idam bile birçok ülkede yasaklanmış durumda. Ya da farklı dinlere sahip olmak, farklı deri rengine sahip olmak hemen hemen dünyanın hiçbir yerinde suç değil. Dışardan bakıldığında görünen bu. Ama gerçekten öyle mi acaba? Zaman içinde teknolojinin gelişmesi ile insanlar arası iletişim de inanılmaz şekilde arttı. Dünyanın en ücra köşelerinde bile internet, televizyon, radyo iletişimi var. Acaba bu iletişim ağı bizim özgürlüğümüze katkı mı sağlıyor, yoksa tam tersi düşüncelerimizi etkileyerek özgürlüğümüzü mü kısıtlıyor? Medya gücünü elinde bulunduranlar acaba bize istedikleri düşünceleri empoze edebiliyorlar mı?
İlkel zamanlarda insanoğlunun ihtiyaçları daha çok yaşamsal ihtiyaçlarken şimdilerde bu ihtiyaçlar dünyanın büyük bölümünde çok geri planlarda kaldı. Çağdaş dünya biz insanoğlu için arabalar, telefonlar, bilgisayarlar, kıyafetler, kozmetik ürünleri tasarladı ve her nasıl olduysa ihtiyaç yıllar önce yaşayan aynı insanların ihtiyaç listelerinde olmayan bu ve benzeri birçok meta, bizim listemizin en üst sıralarına tırmandı. Bütün bu saydıklarımın hayatı kolaylaştıran ve belki de özgürce yaşamamıza katkı yapan şeyler olduğunu kabul etmem gerek. Ancak benim anlamadığım nokta şu; gelişme adı altında bazı makineler icat edilirken, ya da bazı hastalıklara çare bulurken, ne oldu da insanoğlu doğayla iç içe süregiden, temel ihtiyaçları karşılandığında mutlu olduğu dünyayı bırakıp, doğasına aykırı şekilde daha sağlıksız, daha stresli, daha yoğun ve görünmez prangalarla esir edildiği bu dünyayı tercih etti? Benim şahsi görüşüm şudur ki; İnsan makro düzeyde özgürlüğünü teknolojinin gelişmesi ile yitirmeye başlamış ve gelinen noktada sistemin kölesi olmaya mahkûm olmuştur.

Hele ki son yüzyılda bilişim alanındaki baş döndürücü ilerleme, sadece bedenlerimizi ve paramızı değil beynimizi ve ruhumuzu da esir almaya başladı. Cep telefonlu dünyaya doğmuş Z kuşağı, cep telefonunun olmadığı bir dönem olduğunu anlamakta güçlük çekiyor. Sadece onlar değil hepimiz için artık cep telefonu sadece bir araç değil, vücudumuzun bir parçası haline geldi. Cep telefonu olmazsa nefes alamayacakmış gibi duran, şarjı bittiğinde sanki çok temel bir ihtiyacı karşılanmamış gibi gerilen ve panikleyen, akıllı telefonu olmayanlara uzaydan gelmiş muamelesi yapan birçok insanı eminim çevrenizde görüyorsunuzdur. Ailece ya da arkadaşları ile bir kafede bir deniz kenarında oturmuş, ama kafasını telefondan kaldırıp iki sohbet etmeyi, ya da manzaranın içinde kaybolmayı akıl edemeyen gruplarla karşılaşıyorsunuzdur eminim.
Tabi bütün bu anlattıklarım o metalara ulaştıktan sonra yaşadıklarımız. Onlara sahip olmak için çabalarken kaçırdıklarımız ve feda ettiklerimiz de sorunun başka bir boyutu. İnsanoğlu zamanın çoğunu doğada çalışırken, ya da avlanmak için av ararken geçirirdi eskiden. Şimdi ise yenidünya düzenin bize dayattığı yaşama şekline ulaşabilmek için, saatlerce kapalı ortamlarda, stres içinde gününü harcıyor. Tabi böyle olunca bazen yorgunluktan, bazen de kafa doluluğundan kendine ve sevdiklerine ayırdığı zaman ve o zamanın kalitesi de gitgide azalıyor. Ne gariptir ki biz insanlar, yıllarımız evler arabalar aletler eğlenceler almak ve rahat etmek için çalışırken geçiriyoruz, ama tam da bunlara ulaşmaya başladığımızda ya sevdiklerimiz kaybediyoruz, ya sağlığımızdan oluyoruz, ya da hayata erken veda ediyoruz. Bir türlü o beklediğimiz, rahat ereceğimiz, kendimizle ilgileneceğimiz günü zamanında yakalayamıyoruz.

Günümüz insanı tüm bu tartıştıklarımızın farkına varmaya başladı ve sürekli bir geçmişe özlem, işi gücü bırakıp bir sahil kasabasına yerleşme fikridir dönüp duruyor birçoğumuzun aklında. Tabi ki büyük bölümümüz için bu sohbetten öteye geçemiyor. Büyük şehir karmaşasından, yalın bir hayat yaşayan insanlara gıpta ile bakar olduk. Ama bazı insanların bu cesareti gösterip Akdeniz’de Ege’de küçük köyler, çiftlikler kurudukları ve orada yaşamaya başladıklarını duyar olduk sık sık. Hormonsuz domates yemenin, sahanda gerçek bir yumurtanın tadına varmanın, sabahları uyanınca tertemiz havayı doyasıya içimize çekmenin tadı belki de özgürlük bazılarımız için. “Mandıra Filozofu” isimli filmde bu yaşantıyı görüp, şehir yaşantısıyla kıyaslama şansı yakalayabilirsiniz. Yabancı dizi izlemeyi seviyor iseniz, “Black Mirror” isimli dizi ile prangalarımıza başka bir pencereden bakabilirsiniz.
Şimdi en başa dönüp kırlangıçları düşündüğümde, yere konamasalar da biz insanoğluna göre çok daha özgür olduklarını düşünmeden edemiyorum. Ve kendi çocukluğumun geçtiği köydeki insanların, belki benim sahip olduklarımın çoğuna sahip olmadıkları halde, benim kadar paraları ve imkânları olmadığı halde, benden çok daha özgürce yaşadıklarını tahmin ediyorum. Ve ben o küçük çocuğun tanımış olduğu o özgürlüğü, hayatımın özgürlük anlayışı yapma çabama, var gücümle devam ediyorum. Ve biliyorum ki yarın çok geç.

Özenle sakladığınız sarı bir lira gibidir ömrün.
Vakti gelip de sandıktan çıkardığında, bir de bakarsın ki tedavülden kalkmış. (E.Bleda)

Vaktiniz dolmadan yaşayabileceğiniz özgür bir yaşam dileğiyle…

Psikolog Cihangir Acar
İZMİR 2015
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Özgürlük, Mutluluk ve Bağımlılık" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Cihangir ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Cihangir ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Cihangir ACAR Fotoğraf
Psk.Cihangir ACAR
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi72 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Cihangir ACAR'ın Yazıları
► Bağımlılık... Özgürlük Değil Esaret... Psk.Nilüfer YALINÇETİN
► Kariyer Yolculuğunda Özgürlük Psk.Dnş.Erkan ÖZ
► Gençlere Özgürlük Ama Nereye Kadar? Psk.Dnş.Fatih UYUMAZ
► Mutluluk Psk.İ.Nil BİREYŞOĞLU ÖZEN
► Mutluluk Psk.Özlem SANAN ŞENBAY
► Mutluluk Arayışı Psk.Beria Bilge ŞENER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Özgürlük, Mutluluk ve Bağımlılık' başlığıyla benzeşen toplam 23 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sınav Kaygısı Nisan 2015
► Disleksi ile Başetme Aralık 2012
◊ Denizci Misali Yaşamak Nisan 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:56
Top