Yoğurt Proteinlerinin Sağlık Üzerine Etkileri
Sağlık; 1948 DSÖ Tüzüğü’nde sağlığın tanımı şu şekilde yapılmıştır. ‘’Yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması durumu değil, fiziksel, sosyal ve ruhsal refah durumu. Sağlığın teşviki ve geliştirilmesi bağlamında sağlık, soyut bir durumdan çok fonksiyonel terimlerle anlatılabilen bir sonuca ulaşma aracı olarak, insanların bireysel, sosyal ve ekonomik olarak verimli bir yaşam sürmesine izin veren bir kaynak olarak düşünülmektedir. Sağlık, günlük yaşam için bir kaynaktır, hayatın amacı değildir. Sosyal ve kişisel kaynakları ve fiziksel kapasiteyi öne çıkaran pozitif bir kavramdır.’’ (1)
Yoğurt tercihen homojenize edilmiş sütlerin starter kültür ile laktik asit fermentasyonu sonucunda elde edilen bir süt ürünüdür. FAO/WHO tarafından yapılan tanıma göre yoğurt; süt tozu, peynir suyu tozu, vb. süt ürünleri katılmış veya katılmamış sütten, Lactobasillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus salivarius subsp. thermophilus termofilik kültürlerinin etkisiyle laktik asit fermentasyonu sonucu kazanılan pıhtılaşmış süt ürünüdür.
Yapısında kaliteli protein, karbonhidrat ve lipid bulunan, kuru madde içeriği yüksek, ayrıca; kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, çinko ve B vitaminleri bakımından da oldukça zengin bir süt ürünü olan yoğurt fonksiyonel bir gıda olarak değerlendirilmekte ve insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir (3, 4, 5).
1.1.Yoğurt ve Tarihçesi
Yoğurt kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber, ilk kez göçebe Türk kavimleri tarafından eski çağda tüketildiği bildirilmektedir. Yoğurdun başlangıçta göçebe Türk kabileler tarafından, hayvan derilerinde saklanan sütün doğal olarak ekşimesi ve pıhtılaşması sonucu oluşan pıhtıdan zamanla geliştirildiği sanılmaktadır. Yoğurt Türkler tarafından önce Orta Doğu ve Anadolu’ya daha sonra da, 16. yy.’da Avrupa’ya tanıtılmıştır.
Yoğurdun Avrupa’da yaygınlaşması, 1889-1916 yılları arasında Louis Pasteur Enstitüsü direktörlüğünü yapan Nobel ödüllü Rus bakteriyolog Ilya Metchnikoff’un, 1910’da Ömrün Uzatılması (The Prolongation of Life) adlı eserinde yoğurdun insan sağlığı üzerine olumlu etkilerine ilişkin ileri sürdüğü teoriyle (Teory of Longevity) sağlanmıştır (4).
Yoğurt tercihen homojenize edilmiş sütlerin starter kültür ile laktik asit fermentasyonu sonucunda elde edilen bir süt ürünüdür. FAO/WHO tarafından yapılan tanıma göre yoğurt; ‘’süt tozu, peynir suyu tozu, vb. süt ürünleri katılmış veya katılmamış sütten, Lactobasillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus salivarius subsp. thermophilus termofilik kültürlerinin etkisiyle laktik asit fermentasyonu sonucu kazanılan pıhtılaşmış süt ürünüdür.’’
Yapısında kaliteli protein, karbonhidrat ve lipid bulunan, kuru madde içeriği yüksek, ayrıca; kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, çinko ve B vitaminleri bakımından da oldukça zengin bir süt ürünü olan yoğurt fonksiyonel bir gıda olarak değerlendirilmekte ve insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir (3,4,5).
Yoğurt kültürlerinin laktozun monosakkaritlerine ayrışması için gerekli olan β-D-galaktosidaz enzimini içermesi, yoğurdun sindirilebilirliği yüksek bir besin olduğunu göstermektedir (2).
Ayrıca, laktik asit bakterilerinin metal iyonlarının hücre yüzeylerine bağlanabildikleri, böylece metal iyonlarının transportunu engelleyebildikleri veya metal iyonlarını hücre içine hapsedebildikleri bildirilmektedir. ‘’Laktik asit bakterilerinin bu özelliklerinden dolayı yoğurt ağır metal zehirlenmelerinde antidot olarak kullanılabilmektedir’’ (6).
1.2.Yoğurt oluşumu
Yoğurt bir protein jelidir. Bu nedenle süt proteinleri bu ürünlerin oluşumunda temel önem arz ederler.
Azotlu maddeler süt proteinleri: Kazein ve serum proteinlerinden oluşur. Kazein doğada yalnızca sütte bulunur ve süt proteinlerinin % 80’ini oluşturur. Başlıca fraksiyonları: α-s1kazein, α-s2 kazein, β-kazein ve k-kazeindir. Kazeine kalsiyum-kazeinat-fosfat komplekside denilebilir. Bileşiminde % 2,9 kalsiyum, % 0,8 fosfor bulunur. Kazein ısıya karşı oldukça dirençlidir ancak asitliğe karşı duyarlıdır izoelektrik noktasında (pH 4,6-4,7) pıhtılaşır. Yoğurt yapımında mikroorganizmalar tarafından oluşturulan asitlikle bu olaydan yararlanılır(22).
Sütte kazeinin % 90’ı misel adı verilen kolloidal parçacıklar halinde bulunur. Miselde alt misellerden oluşur. Miselin iç kısmında Ca+2 iyonlarına duyarlı olan α-s1 ve β-kazein fraksiyonları daha fazla bulunurken yüzey kısmında ise oldukça yüksek elektrik yüklü bölgeler bulunur ve Ca+2’a duyarlı olmayan k-kazeinin hidrofil karakterli karbonhidrat kısmı lokalize olmuştur. K-kazeinin % 90’ı misellerin yüzeyinde bulunur. Yüzeyde ayrıca α-s1, α-s2 ve β-kazeinlerde yüklü bölgeler oluştururlar(22, 23).
Taze sütte kazeinler stabil durumdadırlar ve net negatif elektriksel yük dağılımına sahiptir. Misellerin yüzeyindeki hidrofilik C-terminal ucu ayrılırsa (örneğin rennet ile) miseller çözünürlüğünü kaybederek kümeleşmeye başlar ve kazein pıhtısını oluşturur. Hidrofil kısımlar uzaklaşınca su yapıyı terk etmeye başlar. Negatif yükte azalma olur ve çekim kuvvetleri etki etmeye başlar. Biri kalsiyumun aktif olduğu tuz tipinde ve ikincisi de hidrofobik tipte olan yeni bağlar oluşur. Bu bağlar suyun uzaklaşmasını arttırır ve yapı sonuçta yoğun bir pıhtıya dönüşür(22).
Yada asitlik artışıyla + yükün artması; misellerden kolloidal kalsiyum fosfatın ayrılmasına ve yerine H+ gelmesine neden olur. Miselde – yük azalır. İzoelektrik noktaya kadar devam ederse pıhtılaşma olur.
Serum proteinleri: Süt proteinlerinin % 20’sini oluştururlar. Albuminler (α-laktalbumin, β-laktoglobulin ve serum albumini), globulinler (euglobulin, pseudoglobulin), proteoz-peptonlardır(23).
Serum proteinlerinin sekonder ve tersiyer yapıları ısıya duyarlı kimyasal bağlar ile stabilize edildiğinden 80-85 ºC’lerin üzerinde ısı uygulaması sonucunda bu bağlar kırılmakta ve serum proteinlerinin denaturasyonu gerçekleşmektedir. Serum proteinlerinin denaturasyonu ile serum proteinlerinin su tutma kapasitesi fazla olduğundan pıhtının bağlayabildiği su miktarının artışı sağlanır ve bu olayla yoğurt oluşumunda tekstürün daha iyi olması, su salmanın önlenmesi sağlanır. Isıl işlemin etkisiyle serum proteinleri önce kendi aralarında, ardından da kazein miselleri ile (özellikle β-laktoglobulin ile k-kazein arasında) interaksiyon meydana gelir.
Isıtma ile ayrıca sütte istenmeyen mikroorganizmaların ortadan kaldırılması sağlanır. Sütün fizikokimyasal özelliklerinde değişim olur. Sütün doğal enzimleri inaktif hale geçer. Standart ürün üretilmesinde önemli bir etmendir. Yoğurt yapımında asit etkisiyle pıhtılaştırılır(22, 23).
2.YOĞURT PROTEİNLERİNİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ
2.1.Yoğurt Proteinlerinin Özellikleri
Genel olarak süt ve ürünleri başlıca protein fraksiyonları; kazeinler, α-laktalbumin, β-laktoglobulin, immünoglobulinler, laktoferrin, proteoz-peptit fraksiyonları (ısıya stabil, asitte çözünebilen fosfoglikoproteinler) ve minör peyniraltı suyu proteinleri olan transferrin ve serum albuminidir(9,10).
Proteinlerin yıkımı; süt proteinleri 19 farklı aminoasitten oluşan kompleks moleküllerdir. Bu proteinler yoğurt bakterileritarafından besin maddesi olarak kullanılmak üzere parçalanırlar. Açığa çıkan aminoasitler bakteri hücresinin gereksinimlerinin sentezi için kullanılır. Ayrıca deaminasyon (amino grubunun-NH2 atılması) ve dekarboksilasyon ile (carboxyl grubunun-COOH atılması) yıkıma uğrayarak birçok işlerde (oksidasyon, reduksiyon) kullanılacak ürünler ortaya çıkar.
Sınırlı sayıda mikro-organizma; küfler, “Genus Bacillus”un spor husule getiren türleri, Clostridium, Genus, Pseudomonas’ın ve Proteus’un türleri ile az sayıda başka türler proteinleri parçalayacak güçlü enzim sistemlerine sahiptir. Laktik asit bakterileri (Str. Liqueficiens hariç) genellikle zayıf proteolitik aktiviteye sahiptirler.(7,8)
2.2.Kazein
İnek sütündeki proteinlerin %78’ini oluşturan kazein proteini, süt içerisinde 30-300nm çapında partiküller halinde yüksek miktarda bulunmaktadır. Doğal halinde kazein partikülleri yüksek oranda kalsiyum ve fosfor ihtiva ederken daha az oranda magnezyum ve sitrat içerirler ve sıklıkla kazeinatfosfat ve kalsiyumfosfokazeinat partikülleri olarak adlandırılırlar(11).
Kazein proteini; αs kazein, β kazein ve κ kazein olmak üzere 3 gruba ayrılır. αs kazein ise kendi içerisinde αs1 kazein (%79) ve αs2 kazein (%21) olarak isimlendirilen iki farklı polipeptid zinciri içermektedir(12)
Yoğurdun karyojenitesinin incelendiği çalışmaların çoğunda düşük karyojenik etkinliğe sahip bir gıda olduğu gösterilmiş ve bu etkinin de içerisindeki kazein, kalsiyum, fosfat, whey proteinleri ve lipitlere bağlı olarak ortaya çıktığı bildirilmiştir(13, 14).
2.2.1Kazeinfosfopeptitler ve Fonksiyonel Besin Olarak Kullanımı
Kazeinfosfopeptitler monoester bağlantılı fosfor bağlarıyla kazeinden elde edilen peptitlerdir. Kazeinfosfopeptitler kalsiyum, magnezyum, demir, krom, nikel, kobalt gibi minerallere bağlanabilmektedir. Süt ve süt ürünlerindeki kalsiyumun biyoyararlılığı Kazeinfosfopeptit varlığıyla ilişkilendirilmektedir. Fonksiyonel süt ürünü bileşeni olarak Kazeinfosfopeptitin rolü temel olarak kalsiyumun biyoyararlığının arttırılmasıyla bağlantılıdır. Gıda bileşeni üreten fabrikaların çoğu Kazeinfosfopeptit içerikli ve süt proteinlerince zenginleştirilmiş ürünlerin satışını yapmaktadır. Kazeinfosfopeptit üretimi kazeinin enzimatik hidroliziyle gerçekleştirilmektedir. Kazeinfosfopeptit bazik ortamdaki fosfat varlığında kalsiyum çökelmesini engellemektedir (16, 17, 18). Kazeinfosfopeptitlerle zenginleştirilmiş pirinç kaynaklı yulaf lapasıyla yetişkin insanlarda kalsiyum ve çinko emilimi %30 oranında arttırılmıştır (19, 20, 21). Fonksiyonel süt ürünü bileşeni olarak kazeinfosfopeptit birçok uygulamada kullanılmıştır.
2.3.Yoğurtta bulunan serum proteinlerinin sağlık üzerine etkileri
2.3.1.β-laktaglobulin
Bu protein toplam serum proteinlerinin %50-60’ını oluşturmaktadır. β - laktoglobulin retinole (provitamin A) bağlıdır ve esansiyel bir aminoasit olan sisteince zengindir. Bu aminoasit glutayoninin sentezinde önemli yer tutmaktadır. β - laktoglobulinin globüler yapısı, midedeki asitlere ve mevcut proteolitik enzimlere karşı oldukça stabildir. İnekten buzağıya retinolün taşınmasında β - laktoglobulinin biyolojik fonksiyonu vardır. Ancak bu biyolojik fonksiyonun bebekler için önemi azdır. Bu da insan sütünde β - laktoglobulinin neden az olduğunu açıklamaktadır (24, 25).
2.3.2.α-laktalbumin
Meme bezlerinde laktozun biyosentezinde bir koenzim gibi davranmaktadır. Bazı ülkelerde α - laktalbumin bebek formüllerini insan sütüne benzer hale getirmek için ticari olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca α - laktalbumin immuniteyi arttırmakta ve bazı kanser türlerinin risklerini de azaltmaktadır. α - laktalbumin kısa zincirli aminoasitlerin iyi bir kaynağı olmasından dolayı aynı zamanda sporcu gıdalarında da kullanılmaktadır (24, 25, 26).
2.3.3.Immunglobulinler
İnek sütünden üretilen peynirlerin sularında ve ağız sütünde immunglobulinler Ig A ve Ig G1, Ig G2 ve Ig G fraksiyonlarını, Ig M ve Ig E’yi içermektedir. Peynirsuyu proteinlerinin bu grubu, bebekler için pasif immunite sağlamakta iken yetişkinlerde bağışıklık sistemini desteklemektedir (25, 26).
2.3.4.Serum albumin
Yağ asitlerine ve diğer küçük moleküllere bağlanır. Yüksek sistein içeriğinden dolayı karaciğerde glutatyon üretiminde önemli bir kaynak olabilmektedir (24).
2.3.5.Laktoferrin
Demir bağlayan bu peyniraltı suyu proteininin çok yönlü biyolojik fonksiyonları vardır. Bunlar demir taşınımı, antibakteriyel ve toksin bağlayıcı özellikler, hücre büyümesini geliştirme, yararlı bağırsak bakterilerinin (örneğin Bifidobacteria) gelişimini teşvik etme, antioksidan özellikleri, immün sistemin düzenlenmesi ve kızarıklıkları önleme etkileridir. Laktoferrin inek sütünün protein içeriğine benzer bir bileşim sağlamak için bazı ülkelerde bebek maması formüllerinde ve kabızlığa neden olan demir absorbsiyonunu arttırmak için kullanılmaktadır (25, 26).
2.3.6.Laktoperoksidaz
Sütteki bu enzim doğal bir antimikrobiyel ajandır. Bir çok alanda kullanılma olanağı vardır. Diş macunu, ağız çalkalama ajanı gibi ağız sağlığı ile ilgili ürünlerde ve diş çürüklerinin gelişimini engellemek için kullanılmaktadır (26).
2.4.Yoğurtta bulunan aminoasitlerin sağlık üzerine etkileri
2.4.1Yoğurtta bulunan aminoasitlerin özellikleri
Löysin, izolöysin, valin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan, lizin gibi
elzem amino asit içeriği yüksek olan süt proteini, kaliteli protein olarak kabul edilmekte ve besinlerdeki protein kalitesinin değerlendirilmesinde standart referans olarak kullanılmaktadır(27, 28, 29).
Protein yapısını oluşturan aminoasitler süt ve süt ürünlerinde önemli miktarlarda bulunmaktadır. Elzem (izolöysin, löysin, lizin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan, valin, kısmi olarak histidin ve arginin) ve elzem olmayan (alanin, aspartik asit, sistin, glutamik asit, glisin, prolin, serin, tirozin) amino asitler dengeli olarak bulunmaktadır(27, 28, 30, 31)
Amino asitlerin besinlerde dağılımı değişiklik gösterip, yalnızca yeni proteinlerin yapımı için kullanılmamaktadır. Ayrıca bazı özel görevlere de sahiptirler.
Elzem aminoasitlere özetle bakacak olursak(29) :
2.4.2.Metionin
Yapısında kükürt bulunduran temel amino asittir. Proteinlerde % 3-6 oranında bulunmaktadır. Organizmada metil vericisi olduğu için DNA, RNA yapımı ve antioksidant aktivite için önemlidir. Sistein ve benzeri kükürtlü öğelerin yapımında kullanılır(27).
2.4.3.Triptofan
Proteinlerin yapıtaşı olarak nispeten düşük yani %1-1.5 oranında bulunur. Tahıllarda yetersizdir. Zein, elastin, jelatin ve kollajen yüksek oranda triptofan içermektedir. Triptofandan niasin sentezlenebilmektedir. Önemli bir nörotransmitter olan serotoninin ön maddesidir(27).
2.4.4.Treonin
Diğer bir dallı zincirli aminoasittir. Hayvansal besinlerde yüksek miktarda bulunur. Proteinlerde %3.5-5 arasında bulunmaktadır. Fosfoproteinlerde fosfat taşıyıcısı olarak görev almaktadır. Kollajen, elastin yapımı için etkin olup protein dengesinde önemli görevlere sahiptir(27).
2.4.5.Fenilalanin
Proteinlerin hepsinde %4-5 oranında bulunmaktadır. Aromatik bir amino asit olup organizmada tirozin amino asitine dönüşebilmektedir. Norepinefrin yapımı için kullanılmakta olup, merkezi sinir sisteminde önemli görevlere sahiptir(27).
2.4.6.Lösin
Dallı zincirli amino asit olup proteinlerin çoğunun bileşiminde %6-5 oranında bulunmaktadır. Jelatinde çok az, tahıl proteinlerinde yüksek miktarda bulunmaktadır. Infantların büyüme-gelişmelerinde özellikle nitrojen dengesinde görevleri vardır. Kan glukoz seviyesi ile ilgili etkinliğe de sahiptir(27).
2.4.7.İzolösin
Dallı zincirli amino asit olup et, süt ve yumurta proteininde %5-6.5 oranında bulunur. Bitkisel kaynaklı besinlerde yetersiz miktarda bulunmaktadır. Fibrin gibi diğer proteinlerin yıkımı ile oluşmakta ve hemoglobin yapımı, nitrojen dengesi ve kan glikozu ile ilgili etkinlik göstermektedir(27).
2.4.8.Valin
Dallı zincirli aminoasittir. Hayvansal besinlerde yüksek miktarda bulunur. Nitrojen dengesi, kas ve doku onarımı için gereklidir(27).
2.4.9.Lizin
Süt, yumurta ve et proteinlerinde %6-8 oranında bulunup bitkisel proteinlerde kısıtlı olup %3-6 kadardır. Fermantasyon ile biyoyararlılığı etkilenmektedir. Doku onarımı, nitrojen dengesi, büyüme gelişme için önemlidir. Ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerinin yapımında etkindir(27).
2.4.10.Histidin
Proteinlerde %1-3 oranında bulunur. Globulinin yapısında, arginin ve lizinle birlikte bulunmaktadır. Çocukluk döneminde elzemdir. Dolaşım sisteminde vazodilatör etkisi olan histamin sentezi için kullanılmaktadır. Nöronlarda miyelin yapı için, büyüme ve organ onarımı için elzemdir(27).
2.4.11.Arginin
Besinlerdeki proteinlerinde oranı %3-9 kadardır. Protaminlerin % 87’sini oluşturmaktadır. Özellikle üre sentezi için gerekli olup, yetişkinlerde endojen olarak yapılırken, çocukluk döneminde elzemdir. Ornitin amino asidi ile birbirlerine dönüşerek üre döngüsünde etkinlik göstermek tedir. Nitrojenin taşınması, depolanması ve atımı aşamalarında görevleri vardır. Detoksifikasyon ve immün sistemin desteklenmesinde de görevleri vardır(27).
Yapılan araştırmalarda yoğurdun aynı zamanda bir fonksiyonel besin olduğuda görülmektedir. Yoğurt proteinlerinin kullanılabilirliği %91-%100 arasında değişmektedir ve bu da yoğurt proteinlerinin vücuda katkısının önemini göstermektedir. 21 esansiyel aminoasitin 19’u yoğurt proteinlerinde bulunmaktadır. Fazla tüketiminde ise diğer proteinler gibi oluşan zararlar burada da olabilmektedir.
4.SONUÇ
Yoğurt üretiminde denatüre olan peynir altı suyu proteinleri ve doğal bulunan proteinlere göre oldukça yüksek sistein içeriği ile yoğurdun immün sistemi uyarıcı etkisine katkıda bulunur(3).
Bu peynir altı suyu proteinleri kalsiyum, bazı vitaminler ve eser elementlerle birlikte immün sistemi destekler(32).
CPP’yle zenginleştirilmiş pirinç kaynaklı yulaf lapasıyla yetişkin insanlarda kalsiyum ve çinko emilimi %30 oranında arttırılmıştır (19, 20, 21).
Yüksek kaliteli protein içeren yoğurt en iyi immün sistem tepkisini sağlamak için gerekli iz elementleri içerir.(3)
Organizmada metil vericisi olan metionin DNA, RNA yapımı ve antioksidant aktivite için önemlidir. Sistein ve benzeri kükürtlü öğelerin yapımında kullanılır.
Treonin fosfoproteinlerde fosfat taşıyıcısı olarak görev almaktadır. Kollajen, elastin yapımı için etkin olup protein dengesinde önemli görevlere sahiptir.
Önemli bir nörotransmitter olan serotoninin ön maddesi olarak triptofan görev yapar.
Yoğurtta bulunan fenilalanin norepinefrin yapımı için kullanılmakta olup, merkezi sinir sisteminde önemli görevlere sahip olduğu bulunmuştur.
Infantların büyüme-gelişmelerinde özellikle nitrojen dengesinde görevleri olan lösin aminoasidi, kan glukoz seviyesi ile ilgili etkinliğe de sahiptir.
Nitrojen dengesi, kas ve doku onarımı için gerekli olan valin aminoasidi yoğurtta zengince bulunur.
Fermantasyon ile biyoyararlılığı etkilenen lizin; doku onarımı, nitrojen dengesi, büyüme gelişme için önemlidir. Ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerinin yapımında etkindir.
Histidin çocukluk döneminde elzemdir. Dolaşım sisteminde vazodilatör etkisi olan histamin sentezi için kullanılmaktadır. Nöronlarda miyelin yapı için, büyüme ve organ onarımı için elzemdir.
Üre sentezi için gerekli olan arginin, yetişkinlerde endojen olarak yapılırken, çocukluk döneminde elzemdir. Ornitin amino asidi ile birbirlerine dönüşerek üre döngüsünde etkinlik göstermektedir. Nitrojenin taşınması, depolanması ve atımı aşamalarında görevleri vardır. Detoksifikasyon ve immün sistemin desteklenmesinde de görevleri vardır.
İzolösin hemoglobin yapımı, nitrojen dengesi ve kan glikozu ile ilgili etkinlik göstermektedir.
Çocukların bulaşıcı karaciğer iltihabı (hepatit) hastalıklarında, vücudumuz yoğurdun içindeki kalsiyum ve proteini süte göre daha çabuk emer. Bu nedenle yoğurt kemiklerin gelişimi açısından süte göre daha etkilidir(33)
5.ÖNERİLER
• Süt ürünlerinin ana gıda gruplarından olan yoğurt en besleyici, sağlıklı ve yüksek miktarda protein , kalsiyum, fosfor, iyod, flor ve çeşitli vitaminleri de içermektedir.
• Yoğurt bağışıklık sistemini güçlendirerek bir çok hastalığı önleyici etkiye sahiptir. Yoğurdun ve yoğurt üretiminde kullanılan laktik asit bakterilerinin kanser, enfeksiyonlar, gastro intestinal hastalıklar ve astım gibi hastalıkları önleyici etkilerinin olduğu yapılan araştırmalarda bulunmuştur.
• Zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlar. Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına yardımcı etkisi bulunmaktadır, mide rahatsızlıklarını önler.
• Şeker hastaları için yararlı bir besindir,kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Kaymağı alınmış ve ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir.
• Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur.
• Bağırsakları temizlediği, zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur.
• Bağırsaklarda B vitaminlerinin üretilmesini sağlar. Suyuyla birlikte yenmelidir, suyu vitamin içerir. Süzme yoğurtta B vitamini kalmaz.
• Rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır, bu nedenle iyi bir uyku için idealdir.
• Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır.
• Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla, yoğurt yemelidirler.
Yoğurt tercihen homojenize edilmiş sütlerin starter kültür ile laktik asit fermentasyonu sonucunda elde edilen bir süt ürünüdür. FAO/WHO tarafından yapılan tanıma göre yoğurt; süt tozu, peynir suyu tozu, vb. süt ürünleri katılmış veya katılmamış sütten, Lactobasillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus salivarius subsp. thermophilus termofilik kültürlerinin etkisiyle laktik asit fermentasyonu sonucu kazanılan pıhtılaşmış süt ürünüdür.
Yapısında kaliteli protein, karbonhidrat ve lipid bulunan, kuru madde içeriği yüksek, ayrıca; kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, çinko ve B vitaminleri bakımından da oldukça zengin bir süt ürünü olan yoğurt fonksiyonel bir gıda olarak değerlendirilmekte ve insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir (3, 4, 5).
1.1.Yoğurt ve Tarihçesi
Yoğurt kesin olarak tarihi bilinmemekle beraber, ilk kez göçebe Türk kavimleri tarafından eski çağda tüketildiği bildirilmektedir. Yoğurdun başlangıçta göçebe Türk kabileler tarafından, hayvan derilerinde saklanan sütün doğal olarak ekşimesi ve pıhtılaşması sonucu oluşan pıhtıdan zamanla geliştirildiği sanılmaktadır. Yoğurt Türkler tarafından önce Orta Doğu ve Anadolu’ya daha sonra da, 16. yy.’da Avrupa’ya tanıtılmıştır.
Yoğurdun Avrupa’da yaygınlaşması, 1889-1916 yılları arasında Louis Pasteur Enstitüsü direktörlüğünü yapan Nobel ödüllü Rus bakteriyolog Ilya Metchnikoff’un, 1910’da Ömrün Uzatılması (The Prolongation of Life) adlı eserinde yoğurdun insan sağlığı üzerine olumlu etkilerine ilişkin ileri sürdüğü teoriyle (Teory of Longevity) sağlanmıştır (4).
Yoğurt tercihen homojenize edilmiş sütlerin starter kültür ile laktik asit fermentasyonu sonucunda elde edilen bir süt ürünüdür. FAO/WHO tarafından yapılan tanıma göre yoğurt; ‘’süt tozu, peynir suyu tozu, vb. süt ürünleri katılmış veya katılmamış sütten, Lactobasillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus salivarius subsp. thermophilus termofilik kültürlerinin etkisiyle laktik asit fermentasyonu sonucu kazanılan pıhtılaşmış süt ürünüdür.’’
Yapısında kaliteli protein, karbonhidrat ve lipid bulunan, kuru madde içeriği yüksek, ayrıca; kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, çinko ve B vitaminleri bakımından da oldukça zengin bir süt ürünü olan yoğurt fonksiyonel bir gıda olarak değerlendirilmekte ve insan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir (3,4,5).
Yoğurt kültürlerinin laktozun monosakkaritlerine ayrışması için gerekli olan β-D-galaktosidaz enzimini içermesi, yoğurdun sindirilebilirliği yüksek bir besin olduğunu göstermektedir (2).
Ayrıca, laktik asit bakterilerinin metal iyonlarının hücre yüzeylerine bağlanabildikleri, böylece metal iyonlarının transportunu engelleyebildikleri veya metal iyonlarını hücre içine hapsedebildikleri bildirilmektedir. ‘’Laktik asit bakterilerinin bu özelliklerinden dolayı yoğurt ağır metal zehirlenmelerinde antidot olarak kullanılabilmektedir’’ (6).
1.2.Yoğurt oluşumu
Yoğurt bir protein jelidir. Bu nedenle süt proteinleri bu ürünlerin oluşumunda temel önem arz ederler.
Azotlu maddeler süt proteinleri: Kazein ve serum proteinlerinden oluşur. Kazein doğada yalnızca sütte bulunur ve süt proteinlerinin % 80’ini oluşturur. Başlıca fraksiyonları: α-s1kazein, α-s2 kazein, β-kazein ve k-kazeindir. Kazeine kalsiyum-kazeinat-fosfat komplekside denilebilir. Bileşiminde % 2,9 kalsiyum, % 0,8 fosfor bulunur. Kazein ısıya karşı oldukça dirençlidir ancak asitliğe karşı duyarlıdır izoelektrik noktasında (pH 4,6-4,7) pıhtılaşır. Yoğurt yapımında mikroorganizmalar tarafından oluşturulan asitlikle bu olaydan yararlanılır(22).
Sütte kazeinin % 90’ı misel adı verilen kolloidal parçacıklar halinde bulunur. Miselde alt misellerden oluşur. Miselin iç kısmında Ca+2 iyonlarına duyarlı olan α-s1 ve β-kazein fraksiyonları daha fazla bulunurken yüzey kısmında ise oldukça yüksek elektrik yüklü bölgeler bulunur ve Ca+2’a duyarlı olmayan k-kazeinin hidrofil karakterli karbonhidrat kısmı lokalize olmuştur. K-kazeinin % 90’ı misellerin yüzeyinde bulunur. Yüzeyde ayrıca α-s1, α-s2 ve β-kazeinlerde yüklü bölgeler oluştururlar(22, 23).
Taze sütte kazeinler stabil durumdadırlar ve net negatif elektriksel yük dağılımına sahiptir. Misellerin yüzeyindeki hidrofilik C-terminal ucu ayrılırsa (örneğin rennet ile) miseller çözünürlüğünü kaybederek kümeleşmeye başlar ve kazein pıhtısını oluşturur. Hidrofil kısımlar uzaklaşınca su yapıyı terk etmeye başlar. Negatif yükte azalma olur ve çekim kuvvetleri etki etmeye başlar. Biri kalsiyumun aktif olduğu tuz tipinde ve ikincisi de hidrofobik tipte olan yeni bağlar oluşur. Bu bağlar suyun uzaklaşmasını arttırır ve yapı sonuçta yoğun bir pıhtıya dönüşür(22).
Yada asitlik artışıyla + yükün artması; misellerden kolloidal kalsiyum fosfatın ayrılmasına ve yerine H+ gelmesine neden olur. Miselde – yük azalır. İzoelektrik noktaya kadar devam ederse pıhtılaşma olur.
Serum proteinleri: Süt proteinlerinin % 20’sini oluştururlar. Albuminler (α-laktalbumin, β-laktoglobulin ve serum albumini), globulinler (euglobulin, pseudoglobulin), proteoz-peptonlardır(23).
Serum proteinlerinin sekonder ve tersiyer yapıları ısıya duyarlı kimyasal bağlar ile stabilize edildiğinden 80-85 ºC’lerin üzerinde ısı uygulaması sonucunda bu bağlar kırılmakta ve serum proteinlerinin denaturasyonu gerçekleşmektedir. Serum proteinlerinin denaturasyonu ile serum proteinlerinin su tutma kapasitesi fazla olduğundan pıhtının bağlayabildiği su miktarının artışı sağlanır ve bu olayla yoğurt oluşumunda tekstürün daha iyi olması, su salmanın önlenmesi sağlanır. Isıl işlemin etkisiyle serum proteinleri önce kendi aralarında, ardından da kazein miselleri ile (özellikle β-laktoglobulin ile k-kazein arasında) interaksiyon meydana gelir.
Isıtma ile ayrıca sütte istenmeyen mikroorganizmaların ortadan kaldırılması sağlanır. Sütün fizikokimyasal özelliklerinde değişim olur. Sütün doğal enzimleri inaktif hale geçer. Standart ürün üretilmesinde önemli bir etmendir. Yoğurt yapımında asit etkisiyle pıhtılaştırılır(22, 23).
2.YOĞURT PROTEİNLERİNİN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ
2.1.Yoğurt Proteinlerinin Özellikleri
Genel olarak süt ve ürünleri başlıca protein fraksiyonları; kazeinler, α-laktalbumin, β-laktoglobulin, immünoglobulinler, laktoferrin, proteoz-peptit fraksiyonları (ısıya stabil, asitte çözünebilen fosfoglikoproteinler) ve minör peyniraltı suyu proteinleri olan transferrin ve serum albuminidir(9,10).
Proteinlerin yıkımı; süt proteinleri 19 farklı aminoasitten oluşan kompleks moleküllerdir. Bu proteinler yoğurt bakterileritarafından besin maddesi olarak kullanılmak üzere parçalanırlar. Açığa çıkan aminoasitler bakteri hücresinin gereksinimlerinin sentezi için kullanılır. Ayrıca deaminasyon (amino grubunun-NH2 atılması) ve dekarboksilasyon ile (carboxyl grubunun-COOH atılması) yıkıma uğrayarak birçok işlerde (oksidasyon, reduksiyon) kullanılacak ürünler ortaya çıkar.
Sınırlı sayıda mikro-organizma; küfler, “Genus Bacillus”un spor husule getiren türleri, Clostridium, Genus, Pseudomonas’ın ve Proteus’un türleri ile az sayıda başka türler proteinleri parçalayacak güçlü enzim sistemlerine sahiptir. Laktik asit bakterileri (Str. Liqueficiens hariç) genellikle zayıf proteolitik aktiviteye sahiptirler.(7,8)
2.2.Kazein
İnek sütündeki proteinlerin %78’ini oluşturan kazein proteini, süt içerisinde 30-300nm çapında partiküller halinde yüksek miktarda bulunmaktadır. Doğal halinde kazein partikülleri yüksek oranda kalsiyum ve fosfor ihtiva ederken daha az oranda magnezyum ve sitrat içerirler ve sıklıkla kazeinatfosfat ve kalsiyumfosfokazeinat partikülleri olarak adlandırılırlar(11).
Kazein proteini; αs kazein, β kazein ve κ kazein olmak üzere 3 gruba ayrılır. αs kazein ise kendi içerisinde αs1 kazein (%79) ve αs2 kazein (%21) olarak isimlendirilen iki farklı polipeptid zinciri içermektedir(12)
Yoğurdun karyojenitesinin incelendiği çalışmaların çoğunda düşük karyojenik etkinliğe sahip bir gıda olduğu gösterilmiş ve bu etkinin de içerisindeki kazein, kalsiyum, fosfat, whey proteinleri ve lipitlere bağlı olarak ortaya çıktığı bildirilmiştir(13, 14).
2.2.1Kazeinfosfopeptitler ve Fonksiyonel Besin Olarak Kullanımı
Kazeinfosfopeptitler monoester bağlantılı fosfor bağlarıyla kazeinden elde edilen peptitlerdir. Kazeinfosfopeptitler kalsiyum, magnezyum, demir, krom, nikel, kobalt gibi minerallere bağlanabilmektedir. Süt ve süt ürünlerindeki kalsiyumun biyoyararlılığı Kazeinfosfopeptit varlığıyla ilişkilendirilmektedir. Fonksiyonel süt ürünü bileşeni olarak Kazeinfosfopeptitin rolü temel olarak kalsiyumun biyoyararlığının arttırılmasıyla bağlantılıdır. Gıda bileşeni üreten fabrikaların çoğu Kazeinfosfopeptit içerikli ve süt proteinlerince zenginleştirilmiş ürünlerin satışını yapmaktadır. Kazeinfosfopeptit üretimi kazeinin enzimatik hidroliziyle gerçekleştirilmektedir. Kazeinfosfopeptit bazik ortamdaki fosfat varlığında kalsiyum çökelmesini engellemektedir (16, 17, 18). Kazeinfosfopeptitlerle zenginleştirilmiş pirinç kaynaklı yulaf lapasıyla yetişkin insanlarda kalsiyum ve çinko emilimi %30 oranında arttırılmıştır (19, 20, 21). Fonksiyonel süt ürünü bileşeni olarak kazeinfosfopeptit birçok uygulamada kullanılmıştır.
2.3.Yoğurtta bulunan serum proteinlerinin sağlık üzerine etkileri
2.3.1.β-laktaglobulin
Bu protein toplam serum proteinlerinin %50-60’ını oluşturmaktadır. β - laktoglobulin retinole (provitamin A) bağlıdır ve esansiyel bir aminoasit olan sisteince zengindir. Bu aminoasit glutayoninin sentezinde önemli yer tutmaktadır. β - laktoglobulinin globüler yapısı, midedeki asitlere ve mevcut proteolitik enzimlere karşı oldukça stabildir. İnekten buzağıya retinolün taşınmasında β - laktoglobulinin biyolojik fonksiyonu vardır. Ancak bu biyolojik fonksiyonun bebekler için önemi azdır. Bu da insan sütünde β - laktoglobulinin neden az olduğunu açıklamaktadır (24, 25).
2.3.2.α-laktalbumin
Meme bezlerinde laktozun biyosentezinde bir koenzim gibi davranmaktadır. Bazı ülkelerde α - laktalbumin bebek formüllerini insan sütüne benzer hale getirmek için ticari olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca α - laktalbumin immuniteyi arttırmakta ve bazı kanser türlerinin risklerini de azaltmaktadır. α - laktalbumin kısa zincirli aminoasitlerin iyi bir kaynağı olmasından dolayı aynı zamanda sporcu gıdalarında da kullanılmaktadır (24, 25, 26).
2.3.3.Immunglobulinler
İnek sütünden üretilen peynirlerin sularında ve ağız sütünde immunglobulinler Ig A ve Ig G1, Ig G2 ve Ig G fraksiyonlarını, Ig M ve Ig E’yi içermektedir. Peynirsuyu proteinlerinin bu grubu, bebekler için pasif immunite sağlamakta iken yetişkinlerde bağışıklık sistemini desteklemektedir (25, 26).
2.3.4.Serum albumin
Yağ asitlerine ve diğer küçük moleküllere bağlanır. Yüksek sistein içeriğinden dolayı karaciğerde glutatyon üretiminde önemli bir kaynak olabilmektedir (24).
2.3.5.Laktoferrin
Demir bağlayan bu peyniraltı suyu proteininin çok yönlü biyolojik fonksiyonları vardır. Bunlar demir taşınımı, antibakteriyel ve toksin bağlayıcı özellikler, hücre büyümesini geliştirme, yararlı bağırsak bakterilerinin (örneğin Bifidobacteria) gelişimini teşvik etme, antioksidan özellikleri, immün sistemin düzenlenmesi ve kızarıklıkları önleme etkileridir. Laktoferrin inek sütünün protein içeriğine benzer bir bileşim sağlamak için bazı ülkelerde bebek maması formüllerinde ve kabızlığa neden olan demir absorbsiyonunu arttırmak için kullanılmaktadır (25, 26).
2.3.6.Laktoperoksidaz
Sütteki bu enzim doğal bir antimikrobiyel ajandır. Bir çok alanda kullanılma olanağı vardır. Diş macunu, ağız çalkalama ajanı gibi ağız sağlığı ile ilgili ürünlerde ve diş çürüklerinin gelişimini engellemek için kullanılmaktadır (26).
2.4.Yoğurtta bulunan aminoasitlerin sağlık üzerine etkileri
2.4.1Yoğurtta bulunan aminoasitlerin özellikleri
Löysin, izolöysin, valin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan, lizin gibi
elzem amino asit içeriği yüksek olan süt proteini, kaliteli protein olarak kabul edilmekte ve besinlerdeki protein kalitesinin değerlendirilmesinde standart referans olarak kullanılmaktadır(27, 28, 29).
Protein yapısını oluşturan aminoasitler süt ve süt ürünlerinde önemli miktarlarda bulunmaktadır. Elzem (izolöysin, löysin, lizin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan, valin, kısmi olarak histidin ve arginin) ve elzem olmayan (alanin, aspartik asit, sistin, glutamik asit, glisin, prolin, serin, tirozin) amino asitler dengeli olarak bulunmaktadır(27, 28, 30, 31)
Amino asitlerin besinlerde dağılımı değişiklik gösterip, yalnızca yeni proteinlerin yapımı için kullanılmamaktadır. Ayrıca bazı özel görevlere de sahiptirler.
Elzem aminoasitlere özetle bakacak olursak(29) :
2.4.2.Metionin
Yapısında kükürt bulunduran temel amino asittir. Proteinlerde % 3-6 oranında bulunmaktadır. Organizmada metil vericisi olduğu için DNA, RNA yapımı ve antioksidant aktivite için önemlidir. Sistein ve benzeri kükürtlü öğelerin yapımında kullanılır(27).
2.4.3.Triptofan
Proteinlerin yapıtaşı olarak nispeten düşük yani %1-1.5 oranında bulunur. Tahıllarda yetersizdir. Zein, elastin, jelatin ve kollajen yüksek oranda triptofan içermektedir. Triptofandan niasin sentezlenebilmektedir. Önemli bir nörotransmitter olan serotoninin ön maddesidir(27).
2.4.4.Treonin
Diğer bir dallı zincirli aminoasittir. Hayvansal besinlerde yüksek miktarda bulunur. Proteinlerde %3.5-5 arasında bulunmaktadır. Fosfoproteinlerde fosfat taşıyıcısı olarak görev almaktadır. Kollajen, elastin yapımı için etkin olup protein dengesinde önemli görevlere sahiptir(27).
2.4.5.Fenilalanin
Proteinlerin hepsinde %4-5 oranında bulunmaktadır. Aromatik bir amino asit olup organizmada tirozin amino asitine dönüşebilmektedir. Norepinefrin yapımı için kullanılmakta olup, merkezi sinir sisteminde önemli görevlere sahiptir(27).
2.4.6.Lösin
Dallı zincirli amino asit olup proteinlerin çoğunun bileşiminde %6-5 oranında bulunmaktadır. Jelatinde çok az, tahıl proteinlerinde yüksek miktarda bulunmaktadır. Infantların büyüme-gelişmelerinde özellikle nitrojen dengesinde görevleri vardır. Kan glukoz seviyesi ile ilgili etkinliğe de sahiptir(27).
2.4.7.İzolösin
Dallı zincirli amino asit olup et, süt ve yumurta proteininde %5-6.5 oranında bulunur. Bitkisel kaynaklı besinlerde yetersiz miktarda bulunmaktadır. Fibrin gibi diğer proteinlerin yıkımı ile oluşmakta ve hemoglobin yapımı, nitrojen dengesi ve kan glikozu ile ilgili etkinlik göstermektedir(27).
2.4.8.Valin
Dallı zincirli aminoasittir. Hayvansal besinlerde yüksek miktarda bulunur. Nitrojen dengesi, kas ve doku onarımı için gereklidir(27).
2.4.9.Lizin
Süt, yumurta ve et proteinlerinde %6-8 oranında bulunup bitkisel proteinlerde kısıtlı olup %3-6 kadardır. Fermantasyon ile biyoyararlılığı etkilenmektedir. Doku onarımı, nitrojen dengesi, büyüme gelişme için önemlidir. Ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerinin yapımında etkindir(27).
2.4.10.Histidin
Proteinlerde %1-3 oranında bulunur. Globulinin yapısında, arginin ve lizinle birlikte bulunmaktadır. Çocukluk döneminde elzemdir. Dolaşım sisteminde vazodilatör etkisi olan histamin sentezi için kullanılmaktadır. Nöronlarda miyelin yapı için, büyüme ve organ onarımı için elzemdir(27).
2.4.11.Arginin
Besinlerdeki proteinlerinde oranı %3-9 kadardır. Protaminlerin % 87’sini oluşturmaktadır. Özellikle üre sentezi için gerekli olup, yetişkinlerde endojen olarak yapılırken, çocukluk döneminde elzemdir. Ornitin amino asidi ile birbirlerine dönüşerek üre döngüsünde etkinlik göstermek tedir. Nitrojenin taşınması, depolanması ve atımı aşamalarında görevleri vardır. Detoksifikasyon ve immün sistemin desteklenmesinde de görevleri vardır(27).
Yapılan araştırmalarda yoğurdun aynı zamanda bir fonksiyonel besin olduğuda görülmektedir. Yoğurt proteinlerinin kullanılabilirliği %91-%100 arasında değişmektedir ve bu da yoğurt proteinlerinin vücuda katkısının önemini göstermektedir. 21 esansiyel aminoasitin 19’u yoğurt proteinlerinde bulunmaktadır. Fazla tüketiminde ise diğer proteinler gibi oluşan zararlar burada da olabilmektedir.
4.SONUÇ
Yoğurt üretiminde denatüre olan peynir altı suyu proteinleri ve doğal bulunan proteinlere göre oldukça yüksek sistein içeriği ile yoğurdun immün sistemi uyarıcı etkisine katkıda bulunur(3).
Bu peynir altı suyu proteinleri kalsiyum, bazı vitaminler ve eser elementlerle birlikte immün sistemi destekler(32).
CPP’yle zenginleştirilmiş pirinç kaynaklı yulaf lapasıyla yetişkin insanlarda kalsiyum ve çinko emilimi %30 oranında arttırılmıştır (19, 20, 21).
Yüksek kaliteli protein içeren yoğurt en iyi immün sistem tepkisini sağlamak için gerekli iz elementleri içerir.(3)
Organizmada metil vericisi olan metionin DNA, RNA yapımı ve antioksidant aktivite için önemlidir. Sistein ve benzeri kükürtlü öğelerin yapımında kullanılır.
Treonin fosfoproteinlerde fosfat taşıyıcısı olarak görev almaktadır. Kollajen, elastin yapımı için etkin olup protein dengesinde önemli görevlere sahiptir.
Önemli bir nörotransmitter olan serotoninin ön maddesi olarak triptofan görev yapar.
Yoğurtta bulunan fenilalanin norepinefrin yapımı için kullanılmakta olup, merkezi sinir sisteminde önemli görevlere sahip olduğu bulunmuştur.
Infantların büyüme-gelişmelerinde özellikle nitrojen dengesinde görevleri olan lösin aminoasidi, kan glukoz seviyesi ile ilgili etkinliğe de sahiptir.
Nitrojen dengesi, kas ve doku onarımı için gerekli olan valin aminoasidi yoğurtta zengince bulunur.
Fermantasyon ile biyoyararlılığı etkilenen lizin; doku onarımı, nitrojen dengesi, büyüme gelişme için önemlidir. Ayrıca bağışıklık sistemi hücrelerinin yapımında etkindir.
Histidin çocukluk döneminde elzemdir. Dolaşım sisteminde vazodilatör etkisi olan histamin sentezi için kullanılmaktadır. Nöronlarda miyelin yapı için, büyüme ve organ onarımı için elzemdir.
Üre sentezi için gerekli olan arginin, yetişkinlerde endojen olarak yapılırken, çocukluk döneminde elzemdir. Ornitin amino asidi ile birbirlerine dönüşerek üre döngüsünde etkinlik göstermektedir. Nitrojenin taşınması, depolanması ve atımı aşamalarında görevleri vardır. Detoksifikasyon ve immün sistemin desteklenmesinde de görevleri vardır.
İzolösin hemoglobin yapımı, nitrojen dengesi ve kan glikozu ile ilgili etkinlik göstermektedir.
Çocukların bulaşıcı karaciğer iltihabı (hepatit) hastalıklarında, vücudumuz yoğurdun içindeki kalsiyum ve proteini süte göre daha çabuk emer. Bu nedenle yoğurt kemiklerin gelişimi açısından süte göre daha etkilidir(33)
5.ÖNERİLER
• Süt ürünlerinin ana gıda gruplarından olan yoğurt en besleyici, sağlıklı ve yüksek miktarda protein , kalsiyum, fosfor, iyod, flor ve çeşitli vitaminleri de içermektedir.
• Yoğurt bağışıklık sistemini güçlendirerek bir çok hastalığı önleyici etkiye sahiptir. Yoğurdun ve yoğurt üretiminde kullanılan laktik asit bakterilerinin kanser, enfeksiyonlar, gastro intestinal hastalıklar ve astım gibi hastalıkları önleyici etkilerinin olduğu yapılan araştırmalarda bulunmuştur.
• Zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlar. Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına yardımcı etkisi bulunmaktadır, mide rahatsızlıklarını önler.
• Şeker hastaları için yararlı bir besindir,kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Kaymağı alınmış ve ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir.
• Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur.
• Bağırsakları temizlediği, zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur.
• Bağırsaklarda B vitaminlerinin üretilmesini sağlar. Suyuyla birlikte yenmelidir, suyu vitamin içerir. Süzme yoğurtta B vitamini kalmaz.
• Rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır, bu nedenle iyi bir uyku için idealdir.
• Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır.
• Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla, yoğurt yemelidirler.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Yoğurt Proteinlerinin Sağlık Üzerine Etkileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Görkem MERCAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Görkem MERCAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
2 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.