2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Neden Zor Bir İlişkiyi Sürdürmek?
MAKALE #14935 © Yazan Psk.Dnş.Buket ALKAŞ | Yayın Haziran 2015 | 5,026 Okuyucu
Neden bu denli zor bir ilişkiyi yaşamak? Birisi ile birlikte olmak, ya da evliliği sürdürmek.

Aslında biri ile “ilişkide olmak” zor. Çünkü ilişkide olmak yakınlık gerektirir. Yakınlık ise incinme, üzülme riskini göze almaktır. Yani varoluşsal bir kaygıyla baş etmektir aslında. Herkesin kendini güvende ve iyi hissettiği yakınlık sınırları farklıdır. Bu nedenle de her ilişkinin dinamiği birbirinden farklıdır. Bazen yıllarca aynı evde yaşayan çiftlerin arasında yakınlık olmadığına tanık olursunuz bazen de çok kısa sürede sınırları kaybolup iç içe geçmiş yaşamlar görürsünüz.

Ne kadar yakın? Ne zamanlar yakın? Hangi alanlarda yakın? Hep mi yakın? Olmazsa olmaz mı? Cevaplanması zor sorular…

Bazı ilişkilerde yakınlık ihtiyacı problem yaratırken bazı ilişkilerde de mesafe ihtiyacı problem yaratabilmektedir. Çiftlerin yakınlık ve mesafe ihtiyacını zaman, içerik ve mekân açısından iyi anlamaları gerekir. Ne zamanlarda yakınlık ve mesafe ihtiyacı ortaya çıkıyor? Hangi ortam ve mekânlarda hangi biçimlerde bunu birbirlerinden talep ediyorlar?

Bir ilişkide ilişkiyi besleyen yedi yakınlık alanından bahsetmek mümkündür. Duygusal yakınlık(çiftin birbirini duygusal olarak ne ölçüde yakın algıladığı), sosyal yakınlık( çiftin birlikte vakit geçirdiği, bir şeyler paylaştığı ve yaptığı sosyal çevrelerinden aldıkları keyfi düşündüklerinde birbirini sosyal olarak ne ölçüde yakın algıladığı), entelektüel yakınlık(konuşmalarının içeriğini, biçimini, aldıkları keyfi düşündüklerinde çiftin birbirini entelektüel açıdan ne kadar yakın algıladığı), cinsel yakınlık( cinsel çekim, beğeni, cinsel davranış, istek, dikkate alındığında çiftin birbirini cinsel olarak ne ölçüde yakın algıladığı), dinsel yakınlık(inanç, ibadet, değerler, ahlak gibi konularda çiftin birbirini ne ölçüde yakın algıladığı), estetik yakınlık(beğenileri söz konusu olduğunda çiftin birbirini ne ölçüde yakın algıladığı) ve boş zamanı değerlendirme yakınlığı(boş zamanlarında yapmayı istedikleri, keyif aldıkları etkinlikleri düşündüklerinde çiftin birbirini ne ölçüde yakın algıladığı).
Çiftin yakınlık alanlarına ilişkin algısı ilişkinin iklimini belirler ve iki noktada önem kazanır. Birincisi kişinin ilişkide olduğu kişiyi bu yakınlık alanlarında kendisine ne ölçüde yakın algıladığı ve sonucu bir problem olarak görüp görmediği; ikincisi çiftin yakınlık algılarındaki farklılıklar ve farkın nasıl değerlendirildiğidir.

Çift terapisinde çiftlerin birbirini bu yakınlık alanlarında değerlendirmelerini ve ilişkide olduğu kişiyi ne ölçüde yakın hissettiğine 0 ile 10 arasında bir puan vermelerini isteriz. Sıfır o yakınlık alanında ilişkide olduğu kişiyi kendine hiç yakın algılamadığını on ise en üst düzeyde yakın algıladığını gösterir. Çoğunlukla çiftin birbirine düşük puanlar vermesinin sorun olabileceği varsayılır oysa önemli olan kişilerin ortaya çıkan sonucu bir problem olarak algılayıp algılamadıklarıdır. Ya da bazen çiftlerden birinin yüksek puan verdiği bir yakınlık alanı için diğeri düşük puan verebilir; böyle durumlarda da bunun bir problem olduğunu varsaymadan önce ortaya çıkan sonucu nasıl anlamlandırdıklarını değerlendirmek gerekir. Ayrıca yakınlık algılarındaki farklılığın bazı yakınlık alanlarında hoş karşılandığını ancak bazı yakınlık alanlarında öfkeye neden olduğunu görmek de mümkündür.
İlişki söz konusu olduğunda benzerlikle yakınlığı neden sonuç ilişkisi içinde düşünme eğilimi gösteririz; oysa her zaman benzerlik yakınlık duygusunu arttırmaz; bazen de farklılıklar yakınlık hissine neden olabilir.

Çift ilişkisinde “güç” önemli bir diğer noktadır; çünkü çiftin birlikte hareket edebilme becerisini şekillendirir. İlişkide kim hangi gücü elinde tutmaktadır? Gücü ne zaman, nerede nasıl almaktadır? Hangi konularda kararları kim vermektedir? Parayı kim yönetmektedir? Cinsellikte kim hangi güce sahiptir? Verilen kararlar nasıl uygulanır, değiştirilebilir mi? Çatışma yaşandığında kim hangi gücünü nasıl kullanmaktadır? Her çiftin bu sorulara verdikleri cevaplar ve beklentileri farklı farklıdır. Sorun, ilişki içindeki kişiler denge oluşturmakta zorluk yaşadığında ortaya çıkmaktadır. Denge denilince akla matematikte olduğu gibi her iki tarafın % 50 güce sahip olduğu bir bakış açısı gelmektedir. Oysa insan ilişkileri söz konusu olduğunda denge, her iki tarafında beklentisini karşılayan orandır. Bir ilişkide erkeğin gücün %70’ine sahip olması kadının beklediği bir şeyken bir ilişkide tam zıttı bir beklenti söz konusu olabilir. Bu nedenledir ki evliliklerin ilk yıllarında farklı ailelerden gelen iki insan köken ailelerinde gördüklerini ilişkilerine aktarmaya çalışırken “güç” konusunda çok sayıda çatışma yaşamaktadır.

İlişkilerde yaşanan problemlerin önemli bir kısmı da “güven” ile ilgilidir. Birbirine güven duygusunu yitiren çift için ilişki zor bir hal alır. Güven duygusunun yitirilmesine neden olan olay hayal kırıklığına uğrayan ve acıya hazırlıksız yakalanan ki hazırlıklı olmak pek mümkün değildir aslında, eş tarafından sürekli hatırlanır ve yenilenmemesi adına hatırlatılır. Bu önlem unutmayı isteyen diğer eş için sürekli hatırlamak ve suçlandığını hissetmek demektir. Bu döngü çatışmayı tetikler ve çoğunlukla iletişim problemlerinin taçlandırdığı yeni bir aldatma veya ayrılıkla sonuçlanır.

Bir ilişki taraflara kendi gibi davranma, olduğu ve hissettiği gibi yaşama şansı verdiği ölçüde uzun ömürlüdür. Bu aynı zamanda ilişkide olan kişilerin birbirlerinin farklılıklarına hoşgörü ve tolerans gösterebilmeleri ve tarafların öz kimliklerini rahatça ortaya koyabilmeleri anlamına da gelir. İlişkilerde sık yaşanan durumlardan biri de ilişkiye başlarken taraflardan birinin ya da her ikisinin kabul görmek adına olduğundan farklı davranmasıdır. Kendini saklama çabasının uzun sürdüğü ilişkiler vardır. Böyle ilişkilerde kendinden hep bir şeyler verdiğini düşünmeye başlayan eş karşısındakini ona bir şey vermemekle suçlar hale gelir. Kendinden vazgeçerek yaptığı bu seçim sonucu hissettiği duygu öfkedir. Aslında en çok kendine öfkelidir; ancak kendine yönelik bu yıkıcı öfkeyi karşısındakine yöneltmeyi tercih eder. İnsanlar ilişki içindeyken de değişirler; bu noktada da kabul görmeyeceğini, kendisi gibi olmasının onaylanmayacağını bilen taraf yine benzer döngüyü yaşamaktadır.

İnsanların ilişki yaşayacakları kişiye dair eş tasarımları vardır. Bu tasarımlar kişinin beklentilerini içerir. Bu beklentiler hem ilişki yaşayacağı kişiyle hem de kişinin çift olmaktan bekledikleri ile ilgilidir. Bu beklentilerin bazıları gerçek bazıları ilizyon olabilmektedir. Sıklıkla üzerinde konuşulmadan doğru oldukları varsayılır ve yoklukları büyük bir özleme neden olur. Bu nedenle çatışmaların temelinde kişinin sahip olduğu eş tasarımına ilişkin özleminin olduğunu görmek mümkündür. Böyle bir durumda taraflardan biri ya da her ikisi de hatalı bir seçim yaptıklarını düşünürler, karşılarındakini değiştirmeye çalışarak, çatışarak beklenti ve gerçeği eşleştirmeye çalışırlar. Oysa bu çabanın ilişkide olduğumuz kişiye verdiği tek mesaj kabul edilmediğidir; geliştirdiği tepki ise dirençtir.

Çift ilişkisi bir kişinin yaşamında öncelikli ve önemli olmayı da beraberinde getiriyor. Zaman zaman çiftlerin öncelikleri, öncelik algıları ve öncelikli olmaktan bekledikleri de farklılık gösterebilmektedir. Özellikle ilişkinin ilk yıllarında arkadaşlar, aileler, iş ve hobiler ile ilgili öncelik çatışmalarına sık rastlanmaktadır.

Çift ilişkisini bir metaforla ilişkilendirecek olursam sanırım “kesişen küme” metaforunu kullanırım. Tamamen farklı yaşamlardan gelmiş iki küme en az bir ortak elemana sahip olduklarında kesişen bir küme oluştururlar. İki yaşamın iç içe geçtiği bu alanda bazen ortak eleman sayısı artar bazen de azalır. Genelde varsayılan, kesişim alanında ortak eleman sayısı fazla olan kümelerin daha uzun süre yaşayacağıdır; oysa kesişim alanının dışındaki alanda kendilerine ait elamanları kalmadığı için bu kesişimde yok olduğunu hisseden ve bu paylaşımı sürdüremeyen kümeler varsayımları boşa çıkarır. Benzer bir varsayım kesişim alanında az ortak elemana sahip kümeler için de geçerlidir, böyle kümelerin daha az ömürlü olacakları varsayılır oysa yakınlık ihtiyacı az, ortak paylaşımları sınırlı böyle kümelerden uzun süre varlığını korumayı başaranlarda vardır.

Sonuç olarak çift ilişkisine yön veren yakınlık-mesafe, güç, güven, farklılıkları kabul, eş tasarımı ve öncelikler ilişkinin dinamiğini büyük ölçüde etkiler. Kimileri için ilişkiyi içinden çıkılması zor bir hale sokar. Çift terapisi bu noktada çiftlerin ilişkileri hakkında bir perspektif geliştirmesine, beklentilerini fark edip ortaya koymalarına yardımcı olur. Ortaya çıkan sonuç değişim için motive edici olabildiği gibi çiftin ilişkiye dair motivasyonuna son da verebilir.

Keşkesiz bir yaşam için riski göze almak gerekir…
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Neden Zor Bir İlişkiyi Sürdürmek?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Buket ALKAŞ Fotoğraf
Psk.Dnş.Buket ALKAŞ
Samsun
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi8 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Buket ALKAŞ'ın Makaleleri
► Neden İlişkiyi Bitiremiyoruz? Psk.Gülşah PINAROĞLU
► Aşk Acısı - Takıntılı Aşk- Biten İlişkiyi Unutamama ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Neden Zor Bir İlişkiyi Sürdürmek?' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ölüm ve Yas Mayıs 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:47
Top