2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bedenselleştime: Bedenimiz de Konuşur
MAKALE #15166 © Yazan Psk.Ayşegül KUŞKU | Yayın Ağustos 2015 | 2,709 Okuyucu
BEDENİMİZ DE KONUŞUR

Yaşam birçok güzelliği ile birlikte, hoş olmayan, üzücü, sarsıcı olayları da içinde barındırmaktadır. Bu hoş olmayan yaşam olayları çocukluk, ilk gençlik yılları, yetişkinlik, yaşlılıkta yani yaşamın her döneminde çeşitli görünümlerle ortaya çıkabilmektedir. Bazen bir kardeş kıskançlığı kadar doğal ve normal, bazen de çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybetmek gibi aniden, beklenmedik ve sarsıcı olabilmektedir. Doğal olsun, olmasın tüm yaşam olaylarının düşünce ve duygularımız üzerinde etkileri olmaktadır. Psikolojik özelliklerimiz gereği olayların duygu ve düşüncelerimiz üzerindeki etkisini görmezden gelinebilir. Duygulara kapalı olmak, bize acı veren duygular hakkında konuşmaktan kaçınmak; duyguların beden yolu ile kendisini ifadesine dönüşebilir ve hastalıklar ortaya çıkabilir.

Freud (1914) ruhsal dünyamızı etkileyen sorunlar zihinsel süreçler ve dille ifade edilemediğinde yani bir boşalım yolu bulamazlarsa bedenin bu aracı rolünü üstlendiğini belirtir ( Akt. Parman, 2015). Çünkü ruh- beden ayrılmaz bir bütün olarak düşünülmelidir. Ruhsal dünyamızı etkileyen bir çatışma eğer sözelleşmez ve sağlıklı bir boşalım yolu bulamazsa bedenselleşebilmektedir. Freud’a göre, bastırılan dürtü ve duygulanımların bir sonucudur bedenselleştirme, burada beden bir kurbandır ve kişinin duygusal sorunlarından bahsetmek ve onlara çözüm aramak yerine ağrılardan yakındığı görülebilir.

Hangi durumlarda bedenselleştime olur?

Duygularımız çıkış yolu bulmak ister, günlük hayatta yaptığımız birçok davranış duygularımızın çıkış yolu için bir araçtır aslında. Gülmek, konuşmak, ağlamak, hayal etmek, vurmak, kırmak, bağırmak gibi. Duyguların sağlıklı çıkış yolları gibi sağlıklı olmayan ve kişinin işlevselliği üzerinde olumsuz etki yapan dışavurumları da olabilir. Bedenselleştirme bunlardan birisidir.

Stoudemine(1991)’ ye göre yaşamdaki stres ve duygusal uyaranlara verilen yanıtların duygusal ve bilişsel olmaktan çok bedensel olduğu durumlarda bedenselleştirme yapıldığı görülür. Yani duygusal ve bilişsel olarak stresle başa çıkamadığımız durumlarda fiziksel şikayetlerimiz artabilir. Duygusal ve bilişsel yeterliliğimiz artırmak ve geliştirmek gereklidir. Çünkü yaşadığımız duyguyu tanımlayabilirsek ancak o zaman bu duygunun yarattığı gerginliği fark edebilir ve işlevsel başa çıkma yolları geliştirebiliriz.

Peki niçin daha işlevsel başa çıkma yolları yerine fiziksel problemler geliştiririz?

Klasik psikanalitik kuram insan için gerilimin boşaltılmasının üç yolundan bahseder. Bedensel boşalım, eylem-davranışsal boşalım ve zihinselleştirerek boşalım. Duygusal çatışmalar üzerinde düşünmeyi reddetiğimizde, yani hazır olmadığımız ve yüzleşmek istemediğimizde zihinsel olarak problemi görmeyi reddeder ve düşünmeyiz. Bu durum bu çatışmanın yarattığı gerginliği azaltmaz aksine yön değiştirir, mesela problem artık çatışma yaratan durum değil bir kaygı bozukluğudur. Bazı davranışlarında gerilimi azaltmak için ortaya çıkabildiğini söyleyebiliriz; bağımlılık problemleri, öfke patlamaları, kendine zarar verme davranışları gibi.

Yaşamda birçok stres faktörü bulunmaktadır. Birçok olayı önceden kestiremeyiz ve aniden yaşarız, dolayısı ile bazı yaşam olayları duygusal kapasiteyi çok zorlar. Mesela çocukluk döneminde yaşanan travmaların duygusal ve bilişsel olarak ketlenmeye sebep olduğunu gösteren birçok çalışma bulunmaktadır. Çocukların yaşadıklarını sözelleştirme becerisi tam gelişmediğinden bedensel yakınmalara başvurduğunu gösterdiği pek çok çalışmada görülmektedir. Çocuklarda bu doğaldır. Ancak bu süreçte çocuğa destek olunması gereklidir. Duygusal ve bilişsel olarak sorunlarını tanıma becerisi gelişmeyen bireylerin fiziksel yakınmaları daha çok daha çok gösterdiğini söyleyen araştırmalar vardır.

Duyguların dışavurumunun desteklemesi, kayıtsız kalınmaması çok önemlidir, yani özellikle kişilik gelişminde 0-6 yaş döneminin önemine dikkat çekersek özellikle çocukların duygusal gelişimlerinde onlara ayna tutmak, sözelleştirme becerisine katkıda bulunmak yetişkinlik döneminde de kendisini ifade edebilme ve duygusal sorunlarını çözebilmesinde ona çok yardımcı olacaktır. Burada bir yetişkin olarak bize düşen duygularımızın farkında olmak, yaşamdaki açmazlarımızı belirlemek ve çözmek için cesur olmaktır. Bizi strese sokan bir durum olduğunda stres üzerine mi, yoksa strese eşlik eden bedensel uyaranlar mı dikkat ediyoruz? Bedensel uyaranlara dikkat etmek yerine stres yaratan durumla yüzleşmek ve gerekli desteği alarak alternatif bir çözüm bulmak gereklidir.

Bazı durumlarda bedensel yakınmalar kişinin sorunlarını çözmesine destek oluyormuş gibi görünebilir. Bu daha çok içinde yaşadığı ailenin ancak fiziksel yakınmaları gördüğü ve ancak o zaman kişiye istediği desteği verdiği durumlarda ortaya çıkabilir. Mesela eşi ile çatışma içinde olan bir bireyin istediği ilgi ve şefkati ancak fiziksel yakınmalar gösterdiğinde alması gibi. Fakat bu durum uzun süreçte daha çok gerginlik yaratır. Çünkü duygusal çatışmaları bastıran kişi zamanla bu çatışmaları ile fiziksel yakınmaları arasındaki ilişkiyi fark edemez. Ağrı ve şikayetlerden dolayı doktor doktor gezmeye başlar. Sebebi bulunamayan yakınmalar kişinin maddi ve manevi olarak yıpranmasına sebep olur ve kişi çevresinin ilgisini yeniden kaybetmeye başlayabilir. Başka bir boyutu kişi yakınmalarına dikkatini verip asıl problemden uzaklaştığından aslında çatışma yaratan durum her an yeniden ortaya çıkmak üzere saklı kalır ve bu durum kişinin iyileşmeye karşı direnç göstermesine sebep olur. Altta yatan duygusal sorunlarının kronikleşmesine sebep olabilir, kişinin sosyal ilişkileri bozulabilir, işe uyumu ve üretkenliğini olumsuz etkilenebilir. Sürekli doktor doktor gezen bu kişilerin tedaviye inancı ve güveni azalabilir, umutsuzluğu artabilir.

Peki ne yapmalıyız?

Psikolojik sağlığımız kendi duygusal ihtiyaçlarımızın ne kadar farkında olduğumuz, ihtiyaçlarımızı nasıl ifade ettiğimiz, ihtiyaçlarımızın karşılandığı veya karşılanmadığı durumlarda bu durumla nasıl baş ettiğimiz ile yakından ilgilidir. Farkındalık ve ifade etme ise kişinin içinde bulunduğu toplumun veya ailenin hangi duyguların çıkışını onayladığı ve onaylamadığı, kişinin psikolojik özellikleri ve kişilik yapısına göre değişebilmektedir. Aslında yakınlarımıza duyduğumuz sevgi kadar duyduğumuz nefret, kıskançlık, haset gibi duygularda normal ve her insanda vardır. Fakat sevgi gibi hoş olan duyguları kabul ederken diğer duyguların bastırılması, veya bu duygulardan ötürü utanç ve suçluluk duyulması ruhsal bir gerginliğe dönüşebilmektedir. Keyif veren duygular kadar acı veren duygularda kabul edilmeli ve görünür kılınmalıdır. Kişinin kendisini rahat ifade edebilmesi ve en önemlisi kendisini olduğu gibi kabul edebilmesi için öncelikle kabul görmesi birlikte yaşadığı kişilere güven duyması gerekmektedir. Duygu ifadelerinin utanç, güçsüzlük olarak algılandığı veya kişinin sevme- sevilme gibi duygusal ihtiyaçlarının reddedildiği ilişki dinamikleri kişinin bu ihtiyaçlarından dolayı utanç duymasına ve bastırmasına sebep olabilir. Bu duyguları anlamak yerine görmezden gelmek çatışmalara yol açar.

Ruhsal bir gerginlik içinde isek, ya da tıbbi sebebi olmayan yakınmalarımız mevcut ise bu noktada içsel bir yolculuğa çıkmak ve “bana ne oluyor” sorusunu sormak önemlidir. Bedenim bana ne anlatmaya çalışıyor, Duygu ve düşüncelerimi nasıl ifade ediyorum, çatışmalarımı görüyormuyum” soruları ile çözüm bulmaya başlanabilir. Yaşadığımız çatışmaların üstesinden gelinemeyen durumlar olabilir ve çok doğaldır, gerekli durumlarda psikoterapi desteği alarak sorunlarının üzerine gitmekten kaçınmamak gerekmektedir.

Kaynakça
Parman, T.: “ Psikosomatik tarihi ve çocuk psikosomatiği”, Psikanaliz Yazıları, c. 11, 2005, s. 13-33.
Stoudemire A (1991) Somatothymia, Parts I and II. Psychosomatics, 32:365-381
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Bedenselleştime: Bedenimiz de Konuşur' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:08
Top