2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuğum Okula Başlıyor!
MAKALE #15403 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Aykut BORA | Yayın Eylül 2015 | 1,498 Okuyucu
Yaklaşık dokuz ayı anne karnında geçiren bebek, annenin son sancılarıyla birlikte dış dünyaya “merhaba” der. Aylardır hiçbir çaba sarf etmeksizin hayatta kalmasını sağlayan, annesiyle arasındaki o kıymetli bağ, bir hemşire ya da hekim tarafından kesilir. Çocuğun ilk kastrasyonudur bu. Aynı zamanda önemli de bir mesajdır kendisine.

“Artık ihtiyaçların doğrudan karşılanmayacak. Bunun için çabalaman gerek.”

Doğumla birlikte kesilen göbek bağı, kimi anne-çocuk ilişkisinde ruhsal olarak varlığını sürdürür. Bu gizil bağ, kimi ilişkilerde çocuk bir yetişkin olduğunda dahi varlığını korur. Birçok anne, çocuğuyla dış dünyanın gerçekliğinde ilişkilenmek istemez. Ona hala rahmindeymiş gibi davranmayı yeğler. Aralarındaki sembiyotik ilişkinin tarihsel olarak sona ermesiyle birlikte çocuk artık daha özerk olmaya çabalar; fakat anne bu ayrışmayı içselleştiremez. Çocuğun özerkliğini ipotekler ve kendisinin olmadığı yer ve zamana dair çocuğu kaygılandırır. Çocuk, bu kaygıyı paylaşır ve çoğunlukla anneye boyun eğer. Yetişkinlikte de sürecek olan bağımlılık ilişkisinin temelleri atılmış olur. Hele anne ve babanın evlilik ilişkisi yeterince doyurucu değilse çocuğa çocuk olmanın dışında bir de eş misyonu yüklenir.

Günün birinde çocuğun anneden ayrılması gereken o vakit gelip çatar. Neredeyse her anı birlikte geçen beş-altı yılın sonunda çocuk, günün belli saatlerini annesinin olmadığı bir mekânda geçirmek zorundadır. Hem de hafta içi her gün. Heyecanla alışveriş yapılır. En sevdiği çizgi film kahramanlarının basılı olduğu çantalar, defterler, kalemler…

Çocuk da anne de heyecanlıdır. Evden çıkana kadar her şey yolunda gider. Hatta okulun bahçesinde bile… Ne zamanki öğretmenleri çocuklarla birlikte sınıfa çıkarken anne babaların okulun bahçesinde beklemelerini ister; işte o zaman olur olacaklar. Çocuk annesinin elini bırakmak istemez. Gitmek istemediğini, eğer gidecekse kendisinin de onunla birlikte sınıfa gelmesini söyler. Biraz daha ısrar edilirse ağlamaya başlar ve annesini çekiştirir:

“Ne olur, eve gidelim!”

Bu sahneyi çocuklar, farklı gelişim dönemlerinde kendi gerçeklikleri çerçevesinde yaşarlar. Kreş, gündüz bakımevi, anasınıfı, anaokulu ve ilkokula başlama zamanlarında birçok ailenin farklı şiddette yaşadığı sorunların başında “okul korkusu” geliyor. Okuldan “korkan” kimi çocukların bu ruhsal aksaklıkları kısa bir süre içerisinde kendiliğinden geçerken; kimi çocuklar bu korkularını profesyonel bir desteğe rağmen atlatamayabiliyor.

Okula karşı duyulan korkunun gerçekçi bir yanı var mutlaka. Çocuk, yabancısı olduğu bir ortamda, daha önce tanışık olmadığı bir yetişkinin kurallarıyla bir şeyler öğrenmek üzere bulunuyor. Bu ortamın yabancılığı, çocukta korku ve ilişkili hislerin yaşanmasına neden olabilir. Oysa asıl korkulan okul ya da okulun yabancılığı değildir. Çocuğu korkutan ve kaygılandıran asıl mesele “ayrılıktır”.

Bu durumda çoğu zaman sınıf öğretmeninin yönlendirmesiyle okulda görevli psikolojik danışman sürece dahil olur. Profesyonel desteğin ilk basamağıdır bu. Psikolojik danışman, sınıf öğretmeni ve ebeveynin de katılımıyla çocuğun korku ve kaygılarının hafifletilmesine ve okula uyum sağlamasına yönelik müdahalelerde bulunulur. Çocukla ve ebeveynle yürütülen çalışmalara rağmen çocuğun korku ve kaygıları hafiflememişse bir çocuk psikiyatrına yönlendirilir ve çocuğun kaygı düzeyinin hafifletilmesi amacıyla ilaçla müdahale edilmesi sağlanır.

Kimi zaman yapılan tüm bu müdahalelere rağmen çocuğun mevcut korku ve kaygı düzeyinde işlevsel bir hafifleme yaşanmaz. Bu gibi durumlarda çocuğun bu ayrılık için henüz hazır olmadığı düşünülmelidir. Profesyonel dokunuşlara rağmen onulmayan bu aksaklık nedeniyle çocuğun ruhsal sınırlarını zorlamak, telafisi güç başka ruhsal sorunlara yol açabilir. Anasınıfına gitmemek için direnen bir çocuğu anımsıyorum. Hem kendisi hem de ebeveynleri yorgun düşmüştü bu süreç ve müdahalelerden. Ardından bir yıl ertelemeye karar vermişlerdi. Bir sonraki yıl hiçbir müdahale olmaksızın çocuğun güle oynaya okula başladığı haberini aldığımda önümdeki beyaz kağıda şu notu düşmüştüm:

“Her ayrılık için ihtiyacımız olan doğru zamanlamadır.”

Anne çocuk arasında süre gelen ruhsal göbek bağının varlığı çocuğun yeni, yabancı ve yalnız olması gereken bir ortama uyumunu güçleştirir. Göbek bağının yarattığı bağımlılık hissi karşılıklıdır. Yalnız çocuğun anneye karşı olan bağımlılığı değildir söz konusu olan. Anne de aynı oranda çocuğa bağımlıdır. Çocukları okul korkusu yaşayan annelerle çalışırken onlara çocukları okuldayken kendilerini nasıl hissettiklerini soruyorum. Aldığım cevaplar çoğunlukla benzer:

“Ona belli etmiyorum ama aklım hep onda. Acaba düştü mü? Acaba terledi mi? Acaba öğretmeni kızdı mı? Karnı aç mı? Gün içinde hep bu sorularla meşgul zihnim.”

Sonra gülüyorlar:

“Galiba demek istediğinizi anladım. Ben de ona bağımlıyım.”

Okul korkusu yaşayan çocuğa karşı ısrarcı olunmamalıdır.

Bir an önce okula alışması için acele edilip baş edemeyeceği duygusal bir yükün altına sokulmamalıdır.

Hissettiği korkunun doğal olduğu ve anlaşıldığı mesajı verilmelidir.

Korkusu hafife alınmamalı ve bundan ötürü suçlanmamalıdır.

Okula, arkadaşlarına ve öğretmenine alışması için ona yardım edileceği ve bunun için zamana ihtiyacı olduğu söylenmelidir.

Çocuğun okula alışması için yapılan müdahalelerde kademeli olarak yaklaşılmalı ve çocuğa verilen sözler tutulmalıdır.

Başlangıçta ebeveynlerinin onunla birlikte sınıfta kalmasına izin verilmeli ve zamanla bu yakınlığa koridorda, okul bahçesinde, okul bahçesinin dışında ve evde bekleme olarak mesafe konmalıdır.

Ebeveyn kendi bağımlılığını fark etmeli, bu konuda yardım almalı ve çocuğun özerkliğini desteklemelidir.

Çocukla çalışan profesyonel ise çocuğun korkusunu dışa vurabileceği projektif yöntemler kullanmalı ve elde ettiği analitik materyalleri yorumlamalıdır. Böylelikle çocuk, yaşadığı korku ve kaygıya ilişkin içgörü kazanır.

Okul korkusu; ebeveyn, öğretmen ve psikolojik danışmanın sabır ve profesyonel dokunuşlarıyla üstesinden gelinebilecek bir aksaklıktır. Eğer tüm bu müdahalelere rağmen sonuç alınamıyorsa bir kez daha hatırlanmalıdır ki; “Her ayrılık için ihtiyacımız olan doğru zamanlamadır.”
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Çocuğum Okula Başlıyor… Psk.Dnş.Zeliha EREN
► Çocuğum Okula Başlıyor Psk.Pınar AKDEMİR GANDUR
► Çocuğum Anaokuluna Başlıyor! Psk.Yasemen YARALI
► Çocuğum Anaokuluna Başlıyor Psk.Eda GÖKDUMAN
► Çocuğum Okula Hazır mı? Psk.Elif ATABAY
► Çocuğum Okula Alışacak mı ? Psk.Hülya SOĞUCAK DENİZ
► Çocuğum Okula Hazır mı? Psk.Gonca BAĞLAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,979 uzman makalesi arasında 'Çocuğum Okula Başlıyor!' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:06
Top