2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Anksiyete ve Psikoterapi Kuramları
MAKALE #15471 © Yazan Dr.Volkan DEMİR | Yayın Ekim 2015 | 9,412 Okuyucu
Anksiyete Nedir?

Korku; bedensel ya da duygusal tehditler karşısında verilen duygusal, davranışsal ve fiziksel olarak verilen bir tepkidir. Anksiyete ise somatik belirtilerinde eşlik ettiği, sebebi belli olmayan, kişilerde nedensiz sıkıntı, bunaltı ve endişe yaratan korku halidir. Normal gelişim sürecinde bireylerin mevcut tehdit ve tehlikelere karşı önlem almalarına neden olduğu için anksiyetenin bir ölçüde var olması normal kabul edilir. Ancak anksiyetenin bireylerin sosyal ve akademik süreçlerini ve de günlük işlevlerini bozması patolojik olduğunun göstergesidir.

Psikanalitik Kurama Göre Anksiyete

Anksiyete kavramını geniş bir biçimde ilk ele alan Sigmund Freud’dur. Freud anksiyeteyi korkunun bir türevi olarak ele almıştır. Bireyin kendi istekleri ile çevrenin isteklerinin çelişmesi, ve bireyin kendi istek ve arzularını, özelliklede cinsellik ve saldırganlık istek ve arzularını, toplumun isteği doğrultusunda bastırmak zorunda kalması neticesinde kaygı durumu ortaya çıkar. Gençtan’a göre “Freud 1926 yılında geliştirdiği yapısal modelde, anksiyeteyi egoya ait bir duygu olarak tanımlamıştır. Ego bilince ulaşan yolları denetler ve baskı mekanizmasını kullanarak, idden kaynaklanan içgüdüsel dürtülerin kendisine ulaşmasını engeller. Buna rağmen yine de bazı içgüdüsel istekler ya da dürtüler klinik belirti (semptom) biçiminde anlatım bulabilirler. Ancak klinik belirti şeklini almadan önce çoğu kez ya yön değiştirir ya da maskelenir. Sonuçta kullanılan savunma mekanizmasının türüne bağlı olarak, obsesif bir düşünce, bir fobi ya da kompulsif bir ritüel şeklini alarak ortaya çıkarlar”.
Freud’a göre insan davranışının hiçbiri tesadüf değildir ve organizmanın yaptığı her şey uyum sağlama ve hayatta kalabilme çabasıdır. Freud’a göre anksiyete, fiziksel ya da toplumsal çevreden gelen tehlikeye karşın bireyi uyarma ve güvenlik önlemleri alma açısından gerekli katkıda bulunur. Anksiyete, nevrotik anksiyetede olduğu gibi kaygı düzeyinin yükselmesi sonucu bedensel gerginliğin ve ruhsal tedirginliğin artması gibi mantıkdışı nitelik alırsa organizma uyum işlevini kaybetmesine neden olur. Anksiyetenin dinamik kökenleri incelendiğinde kaynağının anlamı ve yoğunluğuna göre anksiyeteyi iki ayrı şekilde değerlendirilir. Birincisi dışarıdan gelen tehlikeye karşı egoyu koruyan, yaklaşan tehlikeden egoyu haberdar eden sinyal anksiye, ikincisi ise güçlü seksüel ve saldırgan dürtüler karşısında egonun kontrolünü kaybetmesi sonucunda kendini koruyamaması halinde travmatik anksiyete ortaya çıkar.
Ortodoks psikanalitik kurama göre, anksiyetenin iki gelişimsel dönemi vardır; birincil anksiyete ve sonraki anksiyeteler. Birincil anksiyete, doğum anksiyetesidir. Freud’un kendi söylemiyle, “anksiyete doğum sürecinden örneklenir”. Organizma doğum zamanına kadar kendi çevresini saran, ışık ve ses geçirmeyen güvenilir yerden, birden kendisinin uyum sağlayabilme yeteneğini zorlayan ışık, gürültülü, alıştığından daha farklı ısıda olan bir yerde kendini bulur. Bu değişime tepki olarak solunum hızı, kalp atış hızı ve ağlama gibi belirtiler gösterir. Bu belirtilere baktığımız zaman yetişkin anksiyete belirtileriyle aynıdır. İkincil anksiyeteye geçiş egonun olgunlaşmasıyla alakalıdır. Olgunlaşan ego içgüdüsel zorlamalara boyun eğmektense onlarla anlaşmaya giderek içgüdülerin denetimini kontrol altına almaya gider. Ego üç ayrı tehlike karşısındadır: 1) engellemeler ve dış dünyadan gelen tehlikeler 2) idin gerçekdışı ve içgüdüsel talepleri 3) süperegonun cezalandırılması. Ego bu üç tehliken kendini savunmak için üç tür anksiyete geliştirir.
1. Gerçeklik Anksiyetesi: Dış dünyadaki tehlikelerle karşılaşılınca duyulan kaygı ve korkudur.
2. Nevrotik Anksiyetesi: İçgüdülerin denetimini kaybederek ceza ile sonuçlanacak eylemlerde bulunma korkusudur. Nevrotik anksiyete, cinsellikle ve saldırganlıkla ilgili içgüdülerin doyum bulmasından dolayı ceza ile sonuçlanmasından korkmaktadır.
3. Suçluluk Anksiyetesi: Gelişmiş süper egosu olan bireyler ebeveynlerin ve toplumun içselleştirmiş olduğu kurallar ve geleneklere aykırı bir davranışta bulunduğu zamanlarda ortaya çıkan anksiyete türüdür. Yani kişi kendi vicdanından korkmaktadır.
Ortaya çıkan anksiyete benliğin savunma mekanizmaları ile yok edilmeye çalışılır. Savunma mekanizmalarından bastırma (represyon) devreye girer ve yeterli olduğunda problem yok demektir. Ancak represyon yeterli olmadığı zamanlarda, ego bütünlüğü korumak adına yer değiştirme, gerileme, gibi çeşitli savunma mekanizmaları da devreye girer ve kullanılan savunma mekanizmalarının modeline göre çeşitli anksiyete bozuklukları ortaya çıkar. Örneğin, represyon mekanizmasının üstesinden gelemediği bir anksiyete, yer değiştirme mekanizması ile böcek korkusuna dönüşerek özgül fobi olarak klinikte değerlendirilir.

Davranışçılık Kuramına Göre Anksiyete

Davranışçı yaklaşım bireyin kaygı duymasına neden olan davranışını değiştirip yerine anksiyete duygusuna yol açmayan yeni davranışı öğretmeyi amaçlar. Böylelikle bireylerin aksiyete duymasını engelleyecekler ve anksiyeteye neden olan semptomları çözmüş olacaklardı. Davranışçı yaklaşım için önemli olan davranıştı, hastanın geçmiş yaşantısı onlar için önemli ancak patolojiyi yok etmek için yeterli değildi. Ebeveyn tutum ve davranışları, çocuk yetiştirme biçimleri davranışçı kuramlar içinde önemli bir yere sahiptir. Eleştirel bir tutum içinde olan, güvensizlik aşılayarak çocuğun kendisini ve çevresini tanıma fırsatı vermeyen anne baba modelleri anksiyete bozukluklarında tek başına bir neden olarak sayılmasa da önemli bir rol oynadığı savunulur. Davranışçı yaklaşımda klasik koşullanmaya göre anksiyete, organizmanın bir takım çevresel faktörlere koşullanmasıdır. Örneğin, köpeklerin saldırısına uğrayan birinin köpeklerden korkması gibi direkt şartlanma olabileceği gibi tüm tüylü nesnelerden korkması şeklinde de nötral uyaranların yer değiştirmesi sonucunda endirekt şartlanmada olabilir.
Anksiyete bozukluğunun oluşumunda endişe ve korku yatar ve aralıklı olarak olumsuz pekiştirmeler tekrarlanır. Anksiyetenin davranışçı tedavisinde organizma kaygı oluşturan uyarılara sürekli maruz bırakılmaya yani sistematik duyarsızlaştırmaya dayanır. Maruz bırakma, bireylere anksiyete çağrışımı yapan durumlarda gösterdikleri duygusal tepkileri anlamalarına imkan tanır. Örneğin, agorafobi nedeniyle toplu taşıma araçlarını kullanamayan kişiler, korkularının oluştuğu yerlerde bu korkularıyla yüzleşmeleri neticesinde onlar için tehlikeli kavramlarını yeniden gözden geçirip değerlendirmelerine neden olur. İkinci olarak bireyler anksiyete yaratan durumlarda ve ortamlarda maruz kalma sırasında anksiyetelerinde bir azalma gözlemlerler. Üçüncü olarak maruz bırakma, bireye mevcut anksiyeteleri ve de yeni oluşmakta olan anksiyeteleriyle mücadele etmeyi öğretir Davranışçı yaklaşımda bireyler, anksiyetelerini ortaya çıkaran uyaranlarla doğrudan yüzleştirilir. Birey anksiyete kaynağı uyarana gerçek yaşam şartlarında maruz bırakılır.

Kognitif Kurama Göre Anksiyete

Anksiyete terimi yukarıda söz edildiği gibi, duygusal, davranışsal ve fiziksel alanlarda ortaya çıkan belirtileri ifade etmek için kullanılan geniş kapsamlı bir terimdir. Anksiyete yaşayan bir kişi an itibariyle kendisini sinirli ve gergin hissetmesi nedeniyle tehlike ve tehdit unsuru olan durum ya da nesne dışında hiçbir şeye odaklanamazlar. Anksiyeteye eşlik eden düşünceler, depresyona eşlik eden düşüncelerden farklıdır. Bireyde anksiyete anında tehdit ve tehlike altında olduğuna dair düşünceler mevcuttur. Tehdit ve tehlike bedensel akli ya da sosyal olabilirler. Fiziksel tehdit fiziksel olarak zarar göreceğimize dair düşündüğümüz zamanlar ortaya çıkar. Akli tehdit, kontrolden çıkıp delirip denetimimizi kaybedeceğimizi düşündüğümüz zamanlar ortaya çıkarken sosyal tehdit ise kişinin utanacağı, rezil olacağı ve de küçümseneceğine dair inandığı zamanlar ortaya çıkar. Danışanlara anksiyeteleri nedeniyle yaşadığı zorlukları tanımladıkları ve tartıştıkları üç bileşenli modeli sunuyoruz. Bu model bilişsel, davranışsal ve fizyolojik öğeleri içermektedir. Birey kendisini kaygılı hissettiğinde neleri düşündüğü ve düşünceleri nedeniyle kendi kendine yaptığı konuşma bilişsel öğedir. Davranışsal öğe, bireyin kendini kaygılı hissettiğinde ne yaptığıdır. Fizyolojik öğe ise bireyin kendisini anksiyeteli hissettiği durumda terleme, titreme gibi fiziksel durumları içerir. Anksiyete bozukluğu olan bireylerde bu üç öğe birbirlerini olumsuz şekilde etkiler. Bu etkileşim mevcut rahatsızlığı daha da kötüleştirir ve fonksiyonelliği bozar.
Anksiyetenin bilişsel terapisinde bireyin kaygı sürecinin her aşamasına bakılır. Bunlar tetikleyici olaylar, zihnin gösterdiği tepki, vücudun gösterdiği tepki, davranışlar ve eylemlerdir. Öncelikle danışanı endişelendiren olaylara bakılır ve endişelendiği durumlarda ortaya çıkan düşüncelerine bakılarak bu düşüncelerin kar-zarar maliyet hesapları yapılarak danışanın kendisine bu düşüncelerin yarar mı yoksa zarar mı sağladığına ilişkin farkındalık kazandırılmaya çalışılır. Bilişsel modele göre olumsuz otomatik düşünceler hatalı yorumlamalara ve de yanlış davranışlara sebep olmaktadır. Bu tür bireyler, olası kötü sonuçları abartma, korkunçlaştırma, güvenlik etkenlerini küçültme, uçlara gitme, kaba genellemeler yapma eğilimi taşımaktadırlar.
Korkunçlaştırma: Durum ve olaylar için olası en kötü sonuçları ön görme şeklindedir. Sağlık, güvenlik, yakın ilişkiler gibi temel gereksinimlerden yoksun kalacağını düşünerek birey kaygılanır.
Güvenlik etkenlerini küçümseme: Güvenlik sağlayıcı unsurlar ya küçümsenir ya da bunlar hiç dikkate alınmaz.
Kaba genellemeler yapma: Karşılaştığımız bir olay nedeniyle olayın sonucu bütün olay ve de durumlara genellenir.
Uçlara gitme: bireyin olası tehlikeyi siyah ya da beyaz görmesidir. Mevcut durumlar ya çok güvenilirdir ya da çok tehlikeli olarak görülür. Bilişsel kurama göre anksiyetenin devam etmesi bilişsel çarpıtmaların ortadan kalkmaması ve halen devam ediyor olmasıyla ilgilidir.

Varoluşçu Kurama Göre Anksiyete

Paul Tillich’e göre anksiyete “varlığın muhtemel bir yokluğu fark etmesidir”. Anksiyete yokoluşun varoluşsal farkındalığıdır. Sevdiklerimizin ya da başkalarının ölümlerinin bizde bıraktığı etki ile bir gün öleceğimizin farkına varmak bizlerde anksiyete yaratır. Yine Paul Tillich’e yokluk bireyleri üç şekilde tehdit ederek üç tip anksiyete belirir. Bunlar, ölüm ve sonluluk anksiyetesi, boşluk ve anlamsızlık anksiyetesi, suç ve kınanma anksiyetesidir. Bu üç anksiyetenin ortak özelliği üçünün de varoluşsal oluşudur. Ölüm korkusu temel ve evrensel duygudur. Yaşadığını, var olduğunu ve varolduğunun' da farkında olan ve bir gün öleceğini bilen tek varlık insandır. Dolayısıyla ölmek ve ölüm gerçeği birçoğumuza acı ve mutsuzluk verir. Bu korkuları gidermeye yönelik teşebbüsler ise varoluşçu ekole özgü savunma mekanizmalarını oluşturur. Bunlar; mutlak başarıyı yakalayarak asla unutulmamak, kişisel olarak ölümsüz olduğuna inanmak, zamanı dondurmak, özel birisiyle birleşmek ve böylelikle ölüme karşı bağışık olmak ve zamanı ileri doğru yaşamaktır. Anlamsızlık anksiyetesi, insan, evren içinde hangi yöne gideceğini bilemediği, çalışma ve çabasına temel oluşturacak, değer verecek bir amaçtan yoksun bulunma hissi içindedir. Bu evren içinde kendi yaşamına dair bir anlam arayışında olan insan, bu anlamı kendisi oluşturma gereksinimi hissedecektir. Peki bu anlam arama gereksinimini ne kadarını karşılayacaktır? Fani olan insan kendi hayatının sorumluluğunu taşımalıdır. Hayatın sorumluluğunu taşıyamayan ve kendisini hayatın akışına bırakan insan, suçluluk anksiyetesiyle baş başa kalır. Varoluşçuluk kuramına göre evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. Daha yalın bir ifadeyle, çiçek çiçekliğini kendisi yapamaz, fakat insan insanlığını kendisi yapar ve nasıl yaparsa öylece varolur, normlarını, değerlerini kendi yaratır, yolunu kendi seçer. O halde insan özgürdür, yaşamını nasıl isterse sürdürür, ama ne var ki insan kendi sorumluluğunu yüklenebildiği derecede özgürdür. Varoluş anksiyetesi bu sorumluluğu duymaktır.

KAYNAKÇA

Berksun, O. (2003). Anksiyete ve Anksiyete Bozuklukları. İstanbul: Turgut Yayıncılık.
Geçtan, E. (1990). Varoluş ve Psikiyatri. İstanbul: Metis Yayınları.
Gençtan, E. (2012). Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar. İstanbul: Metis Yayınları.
Greenberger, D. ve Padesky, C. (2012). Evinizdeki Terapist. İstanbul: Altın Kitaplar.
Köroğlu, E. (2006). Kaygılarımız Korkularımız. Ankara: HYB Basım Yayın.
Köroğlu, E.(2009). Klinik Uygulamada Psikiyatri Tanı ve Tedavi Kılavuzları. Ankara: HYB Basım Yayın.
Sayar, K. (2000). Yeni Symposium. 38. 2. s. 43-50.
Suadiye, ve Aydın, (2009). Klinik Psikiyatri Dergisi. Cilt 12. Sayı 4. Yıl 2009, s. 172-179.
Yalom, İ. ve Roth, W. (2007). Anksiyete Terapisi. İstanbul: Prestij Yayınları.

Yazan
Dr.Volkan DEMİR
 
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Anksiyete ve Psikoterapi Kuramları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Volkan DEMİR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Volkan DEMİR'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Dr.Volkan DEMİR
Doktor Psikoloji Uzmanı
 
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Volkan DEMİR'in Makaleleri
► Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları ve Psikoterapi Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
► Mutluluk Kuramları Psk.İ.Nil BİREYŞOĞLU ÖZEN
► Kişilik Kuramları Psk.Hakan TOKGÖZ
► Zeka Kuramları Psk.Dnş.Tuncay GÜLEN
► Eş Seçme Kuramları Psk.Dnş.Duygu AYHAN
► Psikolojik Danışma Kuramları ÇOK OKUNUYOR Adalet SEVİM
► Bilişsel Öğrenme Kuramları Psk.Dilan Hilal ALTÜRK
► Benlik Saygısı Kuramları Psk.İ.Nil BİREYŞOĞLU ÖZEN
► Psikolojik Danışma Kuramları ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Kadir KEMEÇ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Anksiyete ve Psikoterapi Kuramları' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:17
Top