2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile Üyeleri ve Çiftler Arasında Yaşanan Uygunsuz Başa Çıkma Tutumları
MAKALE #15517 © Yazan Dr.Mehmet TEKNECİ | Yayın Ekim 2015 | 5,399 Okuyucu
İNSANLAR ARASI İLETİŞİM TUTUMLARI:

Sosyal bir canlı olarak insan gerek aile içinde gerekse toplum içerisinde iletişime bağlı yaşadığı sorunlar ve olaylar karşısında oluşan gerilimle başa çıkmak için çeşitli tutumlar geliştirmektedir. İnsanların geliştirdikleri bu tutumlar çocukluğunda aile içerisinde ebeveynlerin çocukken gelişimi destekleyen bir tavır ve davranış içerisinde olduğunda; çeşitli sorunlar ve durumlar karşısında, öz değerinden ve özgüveninden bir şey kaybetmediği, başa çıkma tutumunda kendine ve ötekine zarar vermeyen, uyumlu, çözüm üretici, kendini ortaya koyduğu bir üslupla olur. Eğer çocukluğunda aile içerisinde ebeveynlerinin davranışları kendisinin gelişimini destekleyen değil; eleştirisel, öfkeli ve utandıran şeklinde güvensiz, anlamaktan uzak bir yaklaşımda olduğunda, şu anki hayat içerisinde herhangi bir sorunla karşılaştığında Virginia Satir’in bir metaforu ile ifade ettiği üzere “öz değer kazanı” tamamen boşalmış bir duruma geçer. Yani öz değerini yitirdiği, güvensiz hissettiği, kendi ihtiyaçlarını ve kendini anlayamadığı; gerçek duygularını gösteremediği bir kendilik halinde olur. Bu durumdayken yaşadığı gerilimi ortadan kaldırmak için yatıştırıcı, suçlayıcı, süper-mantıklı, ilgisiz-patavatsız şeklindeki uygunsuz başa çıkma tutumları geliştirir. Kişi herhangi uygunsuz davranış ve sorunla karşılaştığında yaşadığı gerilimin etkisiyle içsel dünyasında öz değerini kaybettiği; asıl yaşadığını dillendirmek yerine hissettiklerinden, düşüncelerinden farklı davranabilir. Fakat sözel olmayan iletişimimiz (nonverbal), yüz ifademizde, beden duruşunda, kaslarımızı kasmamızda, nefesin ritminde, konuşma hızı ve konuşma tonunda, mimiklerde içsel yaşadıklarımızın, hissiyatımızın ve düşüncelerimizin etkisiyle farklı olduğunun işaretleri görülmektedir. Sözlerle başka şeyler ifade edilirken yüzümüz, mimiklerimiz, beden duruşumuz, nefes alış-verişimiz, konuşma hızımız ve tonumuz farklı şeyler söylemektedir. Bu durum kişi tarafından sözel (verbal) farklı bir şekilde ifade edilirken sözel olmayan (nonverbal) şekilde de farklı bir mesaj ortaya çıkmaktadır. Örneğin kişi “yok yok, bir sorun yok.” derken ses tonunun gergin; mimiklerin ve kaşların çatık; yüzünün gergin olması sözlü ve sözsüz mesajlarının farklı olduğu çifte mesaj (double bind) içermektedir (Satir, 2001, s. 87-89).

Sorunlu aile yapısında aile bireyleri arasında iletişim genellikle çifte mesaj içermektedir. Verdiğimiz örnekte surat asık iken “Ben çok iyiyim. Hiç bir sorun yok, sakinim.” diyen bir kişi çiftlerden biri olsun. Burada karşı tarafa sözel olmayan (nonverbal) iletişimde yüzün donuk ve asık olması, kaşların hafif çatık olması, ses tonunun soğuk ve mesafeli olmasının verdiği örtülü mesajla kelimelerle ifade edilen, sözel mesaj aynı değildir (Satir, 2001, s. 11).

Sorunlu ailelerde eşlerden biri tarafından iletilen çifte mesajlar (double bind) diğer eş tarafından sadece sözel (verbal) ifade dikkate alınıp örtülü, sözel olmayan (nonverbal) mesajları göz ardı edebilir. Kimi eşler sözel olmayan mesajlara dikkat edip sözel mesajları göz ardı ediyor olabilir. Kimi eşler iletilen mevcut örtülü, açık mesajları dikkate almayıp farklı bir ifade kullanarak veya bu mesajları bedenen orada olsa bile yok sayarak ya da çifte mesajın arasındaki tutarsızlığı eleştirerek yaklaşabilirler. Bu şekilde sorunlu bir iletişimin olduğu ailelerde sağlıklı bireylerin yetişmesi (güven, sevgi ve değerlilik üzerine yapılanan) ve sağlıklı bir aile yapısının oluşması mümkün olmamaktadır (Satir and Baldwin, 1983, s. 197).

Böyle bir aile ortamında aile bireyleri güvensiz, tedirgin, sevgisizlik ve değersizlik duyguları üzerine yapılanmış öz değersizlik duygularının ortaya çıkmaması için aşağıdaki şekilde davranışlar sergiler:
A) Diğer aile bireyini, onun eleştirel yapısını ortadan kaldırmak için kendi olmadığı, sahte, kabullenici, alttan alan, suyuna giden, karşı tarafın her dediğini kabul eden, yatıştırıcı bir yaklaşım içerisine girebilir.
B) Diğer aile bireylerini suçlayan, bağıran, eleştiren, hata bulan bir davranış içerisine girebilir.
C) Diğer bireylere karşı ciddi, bilmiş, nasihat verici, aşırı soyut kavramlara atıfta bulunan, aşırı mantıklı, bilimsel bir üslupla öz değeri koruma tavır ve davranış içerisinde olabilir.
D) Ya da ortama, konuya ve kişiye ilgisiz, alakasız davranabilir; patavatsız ifade ve davranışlar içerisinde olabilir.
Aile bireyleri arasında etkileşimle oluşan, hayatta kalabilmek için gelişmiş bu uygunsuz başa çıkma davranışları ve tutumlarını daha ayrıntılı inceleyelim.

Yatıştırıcı Başa Çıkma Tutumu

Gelişme ve büyüme adına sağlıklı bir aile yapısında sevgi, değerlilik, güven duyguları içerisinde onaylanma ve desteklenme ile büyümemiş ve içinde hissettiği yok edici acı, üzüntü, kaygı, kızgınlık, bastırılmış öfke duyguları yaşayan; kendilik tasarımında hiç öz değeri yokmuş, hiçbir şey yapmaya hakkı yokmuş ve yapamazmış gibi kendine inanç ve güven eksikliği; kendisinin ne yaşadığına odaklanmayan; kendisini tanımayan; isteklerine, taleplerine, arzularına ve potansiyellerine bakamayan; kendisiyle teması kesmiş bir durum almıştır. Bu derin değersizlik, çaresizlik ve “sen olmadan ben hiçbir şeyim” duygularıyla kendisini anlama ve kendi potansiyelleriyle ayakta durmak yerine öteki kişiye (eş, sevgili, arkadaş vs.) dönmüş; sanki onun kendisini kabul etmesini büyük bir lütuf gibi hisseden; kendisini her şeyin suçlusu, hayatın en beceriksizi olarak gördüğü; sırf karşı tarafın sevgisini ve onayını almak için aşırı kibar, fedakar, her şeyi alttan alan, en sevimli ve tatlı olmak için çabalayan, verici bir davranış içerisinde olurlar (Satir, 1988, s. 92; Satir ve ark.,1991, s. 36-37-39-40; Gomori, 2008, s. 42).
İlişkilerindeki etkileşimsel konuşmalarına baktığınızda kendini tamamen yok sayan, her şeye evet diyen; “Sen ne istiyorsan, nasıl istiyorsan öyle yapalım”, “Bütün hepsi benim yüzümden”, “Sen olmadan ben bir hiçim” şeklinde sözel (verbal) ve sözel olmayan (nonverbal), örtülü mesajlarını görürsünüz (Gomori, 2008, s. 42).
Kişiler hayattan keyif alamadıkları, zaman zaman depresif, çökkün bir durumda olabilirler. İntihar düşünceleri hakim olabilir. Zaman zaman agresif, sinirli bir haldedirler. Korku, kaygı ve panik atak belirtileri görülebilir. Yoğun gerginlik ve anksiyete duruma göre değişiklik gösteren bir pozisyonda görülmektedir. Bu yatıştırıcı tutum içerisinde öz-değer problemleri olan kişinin bahsettiğimiz bu ruhsal durumun etkisiyle bazı psikosomatik belirtileri görmek mümkündür. Ve ya bazı fiziksel hastalıkların artmasının tetiklenmekte olduğu düşünülmektedir. Yatıştırıcı başa çıkma tutumu benimseyen kişilerde gastroentistinal sistem (mide-bağırsak) ile ilgili sorunlar (spartic kolit, gastrit vs.); baş ağrıları (migren, stres baş ağrısı vs.) kalp ritim bozuklukları; cilt ile ilgili sorunlar (akne, dermatit, sedef vs) görülmektedir (Satir ve ark., 1991, s. 39-40).
Aile bireyi, kendi başa çıkma tutumunu fark ettiğinde, aslında ne yaşadığını anladığında dönüşüm için bir çaba içerisine girer. Bu başa çıkma tutumlarının hayatını nasıl olumsuz etkilediğini fark ederken bir taraftan yaşadıklarının kazandırdığı kendisi için önemli kaynaklarının da farkında olmaya başlar. Bu uygunsuz başa çıkma tutumu içerisinde kişinin en önemli kaynakları önemseme, bakıp büyütme ve duyarlılıktır. Kişi kendini dönüştürme gayreti içerisinde yatıştırıcı başa çıkma uygunsuz tutumlarından vazgeçerken kendisinde yeti olarak bulunan bu güzel kaynakları kendisi için ve ilişkilerinde doğal ve sağlıklı bir şekilde kullanabilmektedir. Artık kendisini önemsediği, sevdiği, bakıp büyüttüğü, kendine duyarlı davrandığı, isteklerini ve önceliklerini hayatın içerisine koyduğu bir yaşama doğru kucak açabilir. Artık ilişkilerini patolojik bir ihtiyaçtan değil gerçek bir iletişim içerisinde sahtelikten vazgeçip doğal ve mutlu bir paylaşım olarak yaşar.

Suçlayıcı Başa Çıkma Tutumu

Suçlayıcı başa çıkma tutumu içerisindeki kişiler genelde iç dünyalarındaki değersizlik, başarısızlık, beceriksizlik, güvensizlik, kontrolsüzlük, güçsüz ve zayıf olma hissiyatları o kadar rahatsız edicidir ki; ilişkilerinde farkında olmadığı bir şekilde kendisini anlamaktan uzak, kendisiyle teması olmayan, dış dünyadaki ötekine yönelmiş, öfkeli, şüpheci bir tavır, devamlı bir eleştiri, kusur bulucu, işgalci ve kontrolcü bir davranışla kendisinden otomatik olarak kaçınmacı bir tutum içerisindedir. İlişki içerisinde insanları bir şeylerden dolayı suçlayan, eleştiren, yargılayıcı ve dayatan bir sözel (verbal) ve nonverbal (sözel olmayan) mesajlar vermektedir. Sözel mesajlarında ses tonunun vurgusunda yargılayıcı ve eleştirici ifadeyi görmek mümkündür. Dillendirdiği cümlelerinde, “Sen hiçbir şeyi doğru yapamazsın zaten”, “Senin sorunun ne?”, “Neden yapmadın?”, “Bende yanlış bir şey yok. Hata sende.” şeklinde eleştiren, suçlayan, büyüklenen, karşısındakine boyun eğdiren tarzda ifadeleri kullanmaktadır (Gomori, 2008, s. 42-43; Satir ve ark., 1991, s. 41; Satir, 2001, s. 94).

Söylediği şeyler mantıklı da olsa ifade ediş tarzı, ses tonu, ses vurgusu, beden duruşu ve mimikleri gergin, kızgın, suçlayan bir tarzdadır. Hep hayatın içerisinde kusurlar bularak, kendinde ne olduğunu anlamadan içindeki değersizlik, yalnızlık, zayıflık, kontrol, kaybetme duygularından habersizdir. Akkor teli gibi gergin olma hali vücuduna yansır. Buna bağlı oluşan kas sisteminde gerginlikten, kasılma, stres baş ağrısından muzdarip olabilirler. Bu ruhsal gerilimle yaşadığı psikosomatik rahatsızlıklarının asıl sebebinin farkında olmaktan uzak; sanki her şeyin sorumlusu dış dünya ve dış dünyadaki kusurlu, hatalı kişilermiş gibi yaşayan; bütün dünyayı ve insanları suçlayarak, boyun eğdirerek, kontrol ederek, diktatörce bir yaşam biçimi içerisindedir. Sinirli, öfkeli, şüpheci, her an çatışmaya hazır, meydan okuyan, şiddete yatkın bir ruh halindedir. Kişinin yaşadığı bu gerginlikle psikosomatik rahatsızlıklar ve bazı fiziksel hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Fibromyalgi, gerilim tipi baş ağrısı, HT, kalp rahatsızlıkları, pleji (felç) vs. şeklindeki kalp ve damar hastalıkları baş gösterebilmektedir (Gomori, 2008, s. 43; Satir ve ark., 1991, s. 43-44; Satir, 2001, s. 94)..
Bireyler suçlayıcı başa çıkma tutumunu fark ettiğinde ve aslında ne yaşadığını anladığında değişerek dönüşüm için çaba içerisine girerler. Hayatlarındaki fiziksel, ruhsal ve sosyal ilişkiler bağlamında yaşadığı olumsuz davranış ve tavırlarının farkına varıp değiştirmeye çalışırlarken diğer taraftan kendilerinde bulunan kendini ortaya koyabilme gücü, liderlik ve mücadele ruhu gibi kaynaklarını doğal ve sağlıklı bir ilişkide insanları işgal ve kontrol etmeden kullanabileceğini fark eder.
Bu kaynaklarına artık sakince kendisini ve ötekini anlamak amacıyla kullanır. Herhangi bir haksız ve uygunsuz bir durumda karşısındakini öfkeyle kontrol eden ve aşağılayan bir tavırdan vazgeçip sakince ve uyumlu bir şekilde çözüm bulmak için kullanabilmektedirler.

İlgisiz / Patavatsız Başa Çıkma Tutumu

İlgisiz / Patavatsız Başa Çıkma Tutumu içerisinde olan kişiler diğer insanlara, ortama, o anki olaya, duruma karşı ilgisiz, duyarsız görünebilirler. Bazen ortamda gereksiz, aşırı hareketli, aptalca kabul edilebilecek davranışlarda bulunabilirler. Ortamın ciddiyetiyle, konuyla, kişilerle hiçbir ilgisi yokmuş gibi dururken patavatsız ifade davranışlarında bulunabilirler. Saçma konuşmalar, gereksiz ve yersiz şakalar, önemli bir konu konuşulurken gereksiz bir şekilde konuyu değiştirme gibi davranışlar gözlenebilirler. Duygusal konularda, konuşmalarda ve kişisel bir sorumluluk içeren kendisi veya diğer bir insanla ilgili bir konuya odaklanan konuşmalardan; şaka tarzında, saçma ve absürt konuşmalarla uzak durdukları dikkati çeker. Sanki hiçbir şey umurlarında değilmiş ve hiçbir şey ciddiye alınacak kadar önemli değilmiş gibi bir üslupları olsa da aslında iç dünyalarında hassas, kırılgan ve kontrolü kaybedeceği korkusu olan, üzüntü ve kaygıları olan insanlardır (Gomori, 2008, s. 43-44; Satir ve ark., 1991, s. 49-50).
Aile menşeilerinde yaşadıkları Ebeveyn-Çocuk ilişkisi sebebiyle iç dünyalarında hiç kimse tarafından önemsenip umursanmadıklarını hissettikleri, aitlik duygularını hissedemedikleri için de aidiyet duygusundan yoksun, güvensiz hisseden, değersiz hisseden; sanki kendisini ortaya koyarsa yanlış anlaşılacağını; zarar göreceğini hissettiği için kendi gerçek duygularını göstermekten kaçınan; kontrolü kaybetme korkusu yaşayan bir durumdadırlar. Bu yoğun, acı verici duygular ve ona bağlı kaygı dolayısıyla kendi gerçekliğinden, iç dünyasından uzaklaşmış haldedir. Dış dünyada empati kurmayan, patavatsız, manipülatif ve işgalci, umursamaz, bazen çok hareketli bazen de aşırı hareketsiz, ilgisiz ve kopuk davranışları kendinden kaçmakla ilgili bir başa çıkma tutumları şeklindedir. Dışarıdan bakıldığında dünya yansa umurlarında değilmiş gibi görünen bu insanların aslında iç dünyaları bir o kadar aşırı hassas ve duyarlı, alıngan ve kırılgan bir yapıları mevcuttur. Üzüntü ve kaygı yaşarlar. Yanlış anlaşılmaya karşı duyarlıdırlar. Kafaları karmakarışıktır. Kontrolü kaybetmeye karşı derin bir korku yaşarlar. Umursamaz davranışları kaza geçirme durumlarını da beraberinde getirir. Bu Başa çıkma tutumu yapılanmasına bağlı, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Dürtü Kontrol Bozukluğu, Disosiyatif Bozukluklar, Tik, Öğrenme Güçlüğü diyebileceğimiz semptomları dekstruktif birçok tanıyı almalarını da sebep olmaktadır (Satir ve ark., 1991, s. 51).
Danışan neden bu şekilde bir davranış ve tutum içerisinde olduğunu anlamaya başlayınca, bu başa çıkma tutumlarının hayatını nasıl olumsuz etkilediğini ve bu davranışlarının aslında kendinden kaçmaya çalışma olduğunu fark eder. İlgisiz/Patavatsız başa çıkma davranışlarından vazgeçmek için adım atma kararı verir. Kendini sevdiği, bakıp büyüttüğü, kendini anladığı, istek ve önceliklerini hayatının içerisine koymaya çalıştığı bir süreci yaşamak üzere kendi dönüşümü için çabalar. Kendinde var olan mizah, spontanite, yaratıcılık, eğlence, esneklik kaynaklarını uyumlu olmaya çalıştığı hayatında kendi ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde de kullanılır. .

Aşırı Mantıklı Başa Çıkma Tutumları

Sorunlu aile yapısı içerisinde güvensiz, savunmasız, beceriksiz ve değeri yokmuş gibi rahatsız edici duyguları deneyimleyen insanlar, bu kaygı oluşturan acı verici duygularını hissetmemek için aşırı mantıklı başa çıkma tutumlarını sergiler. Otomatik, farkına bile varmadan kendiyle teması kesmiş, duygularına dokunmayan ve duygularını paylaşmayan bir yapıdadır. İç dünyalarında asla dışarıda gösteremedikleri hassas, duyarlı yönleri vardır. Genelde yalnızlık ve izolasyon duygusunu hissederler. Hayata ve insanlara karşı kontrolü kaybetme korkusu yaşarlar. İnsanlarla olan ilişkilerinde mesafeli, soğuk, yüksekten bakan, herhangi bir şey için insiyatif almayıp sadece mantıkla konuşmayı tercih ederler. Durumlara ve insanlara karşı duyarsız bir görünüm sergilerler. İnsanlarla ilişkilerinde sorumluluk almamak, iletişime geçmemek, duygularına dokunmamak için ciddi manipülatif davranışları olur. İnsanları zor durumda bırakacak kadar katı objektif bir tutum sergilerler. Çözüm üreten, insiyatif alan, ara yol bulan bir esneklikleri yoktur. Kişisel bir tavır, yaklaşım, bağlantı ve duygusal bir ifade göremezsiniz. Duygusal, insani bir iletişim ve bağlanmadan ziyade akıl, kural, bilim ve soyut düşünceleri söylem olarak kullanarak kişilerle kendi arasına bir üstünlük içeren bir mesafe koyar. Sorumluluk almayan ve insanla bağlantı içermeyen büyüklenmeci, mantığı arkasına alan, uzun açıklamalarda ve tavsiyelerde bulunurlar. Karmaşık bir mesleki jargon kullanabilirler. İnsan ilişkilerinde “Biri mantıklı olmalı.” İfadelerini sık kullanır. Bilimsel, mantıksal ve soyut bazı çalışmalara atıfta bulunarak “… aracılığıyla düşünürüm.” söylemlerini kullanırlar. Diğer kişiye üstünlük taslayan, akılla bazı çıkarımları o kişinin olumsuz gerçekleriymiş gibi sunduğunu gördüğünüz “Sen çok duyarlı, aşırı duygusalsın.” gibi ifadeleri mevcuttur (Satir ve ark., 1991, s. 45-46-47-48).
Bu başa çıkma tutumlarıyla götürdükleri fiziksel yaşamlarında kanser, deri hastalıkları, lenf hastalıkları, sırt ağrılarıyla mononükleozis ve kalp hastalıkları görülme olasılıklarını arttırır. Aşırı mantıklı başa çıkma tutumu içerisinde olan kişilerde depresyon, obsesiflik ve kompülsiflik, sosyopati, empati eksikliği, otizm, ortamdan sosyal içe çekilme yaygın olarak görülür (Satir ve ark., 1991, s. 48).

Aşırı mantıklı başa çıkma tutumu davranışlar içerisinde neden bulunduğunu anlamaya başlayınca insan ilişkilerine ne kadar çok zarar verdiğini, insanlardan ve kendinden uzak durmaya çalışarak kendine zarar verdiğini fark etmeye başlar. Kişi zor da olsa canı yakan duygularını anlamaya, dokunmaya çalışarak aşırı mantıklı başa çıkma tutumunu dönüştürme sürecine girer. Danışan kendinde var olan problem çözme, mantık, akıl, ayrıntılara dikkat etme kaynaklarıyla önce kendi iç dünyasında yaşadığı yalnızlık, hassas incinmişliklerini, duygularını ve kontrolü kaybetme korkularını içindeki güvensizlik, değersizlik hislerini bakmaya başlar. Bunlara bağlı nasıl kendinden ve insanlardan uzak, soğuk, mesafeli, bilmişlik ve ukalalık taslayan bir tavır içerisine girdiğini anladığı, bir terapötik çalışmanın (başa çıkma dans oyunları, kişisel buzdağı metaforu, mandala, aile haritası, aile kuralları, aile heykeli ve ailenin yeniden yapılandırılması vs.) içerisinde bulur. Hem kendisi ile hem de dış dünya ile uyumlu olmaya çabaladığı kaynaklarını insanlara ve kendine uyumlu olmak için çabaladığı bir süreçte olur.

BİREY, ÇİFT VE AİLE TERAPİLERİNDE VIRGINIA SATIR MODELİ ,
Mehmet Tekneci & Patricia Bragg , 2014,s.61-64
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile Üyeleri ve Çiftler Arasında Yaşanan Uygunsuz Başa Çıkma Tutumları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Mehmet TEKNECİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Mehmet TEKNECİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet TEKNECİ Fotoğraf
Dr.Mehmet TEKNECİ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi157 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Mehmet TEKNECİ'nin Makaleleri
► Çiftler Arasında İletişim Dr.Psk.Dnş.Kadir Burak SALİMOĞLU
► Çiftler Arasında Aldatma Neden Olur? Psk.Berivan ŞENTÜRK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Aile Üyeleri ve Çiftler Arasında Yaşanan Uygunsuz Başa Çıkma Tutumları' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aktarım Karşı Aktarım Aralık 2019
► Grup Psikoterapisi Ekim 2019
► Depresyonu Anlamak Eylül 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:51
Top