Aşk Bağlılık ve Bağımlılık
Aşk Bağlılık ve Bağımlılık
Aşk Bağlılık veBağımlılık
Sırılsıklam bir aşık gördüğünüzde ne düşünürsünüz? Aşkın kimyası var mıdır? Aşık olunca ayakları yerden kesilmiş, sanki uçuyorsun gibi, öyle böyle bir güvenlik duygusu ve cennettesin de sanki her şey istediğin gibi olacakmış gibi gelmez mi?
Yapılan beyin araştırmaları aşkın kimyasını ölçtüklerinde ne bulmuşlar dersiniz? Tıpkı madde kullanımındakine benzer beyin etkileşimlerine rastlamışlar: Pozitif duygularla ilgili beyin bölgeleri etkinleşmekte, negatif duygularla ilgili alanlarda sessizlik hakim olmakta. Aşk halinde yaşayan çevesine“pembe gözlüklerle” bakıyorlar. Tabi bu gözlükler beynin belli merkezlerinde bulunuyor. Gerçekten beynin kimyasında çevreyle ilgili tehlikeyi araştırıp her an tetikte olan amigdalanın etkinliğinin yavaşladığını, ödül ve sosyal ağlarla ilgili merkezlerin aktifleştiğini söyleyebiliyoruz. Deli gibi aşık olan bireylerin beyinleri aynen bu şekilde faaliyet gösteriyor.
Bu kişilere sevdikleri kişinin bir resmi gösterildiğinde insula, ön singulat, kaudat nükleus ve putamentede (beynin ödül ve sosyal ağlarla ilgili merkezleri) yüksek düzeyde etkinleşme görülürken, amigdala, singulat, sağ taraftaki frontal paryetal ve temporal kortekslerdeki (korku sitemlerinin bağlı olduğu merkezler) etkniliklerin azaldığı gözlenmiştir. Bu sonuçlar birini sevmenin beyinde en az iki süreci etkilediğini göstermektedir.
Birincisi: korku sistmelerinin etkinleşmesinin önüne geçererek amigdalayı yatıştırmaktadır. Aşıklar ‘acaba bir risk var mı, tehdit var mı?’ diye tetiklemekten ve dış dünyayı araştırıp incelemekten alıkoyuyor kendilerini. Sanırız bu pembe gözlüğün işlevi olsak gerek. Aşkın kimyası kendi içimize, kendimizi değerlendirmemize de olumlu etki ederek her hangi bir utanç ve değersizlik duygusu yaratan beyin faaliyetlerini de ketlediğini söyleyebiliriz. Aslında aşık olan birisi, evdeki alarm sistemini devre dışı bırakmış, sigorta poliçesini yırtıp atmıştır. Ferha’tın Şirin için dağları delerken yaptığı gibi.
İkinci olarak aşk beynimizin sosyal katılım ve ödül sistemlerini etkinleştirerek mutluluğu yaşatır. Beyinin bütün çevresindeki biyokimyasal ağları etkinleştirerek pozitif duygular uyandırır. Aşıklar birbirlerini görüp, dokunup kokusunu aldıkları zaman olumlu duygular yaşarlar. Aşk adeta bir uyuşturucu gibi, endorfin ve dopamin içerir, tıpkı kokain alan birinin beyin etkinleşmesine benzer bir etkinleşme sağlar.
Aşık olmakla uyuşturucu bağımlısı olmanın beyin faaliyetlerindeki bu benzer etkisi uyuşturucu bağımlılarını anlamamıza yardımcı olabilir. Aşık olma halini yapay olarak oluşturabilsek uyuşturucunun etkisini daha kolay anlayabiliriz. Aşıklar ve uyuşturucu bağımlıları sosyal katılım ve ödül sistemini daha kolay aktif edecekleri bir alandan yoksun olduklarından mı, yoksa beyinlerinin yapısından mı bu benzer etkiye maruz kalıyorlar? Aşık olarak ve madde kullanarak, sağlıklı bağlanma ilişkilerinde oluşturamadıkları duyguları ve beyin etkinleşmesini madde yoluyla sağlamaya çalışıyorlar diyebilir miyiz?
İster madde kullanımı ve ister aşık olarak, beyin araştırmalarının bulgularına göre beyindeki faaliyetleri etkileyen sistemlerin aynısının birine bağlanma, sevme ve sevilme yoluyla da etkilendiği ve geliştiğidir. Bağlanma, sevme ve sevilme ihtiyacının karşılanacağı bağlanacak birini bulan ve beyin kimyası tamamlanan kişiler belki de daha az maddeye eğilim gösterebilirler. Bu yüzden, başkaları ile uyumlanabilir, sezgi ve empatik becerilerimizi kullanarak bir birimize yardım edebilir ve şifa verebiliriz. Psikoterapi, psikolojik danışma, grup terapisi, psikodrama, etkinliklerine bir psikolog, bir psikiatrist bir uzman eşliğinde katıldığınızda aradığınız şifayı bulabilirsiniz. Unutmayın, beynimiz ancak başka beyinlerin onarabileceği zayıflıklardan muzdariptir. İnsanların doğalarında ilişkide olmak vardır.
Kaynakça
Bartels, A., Zeki, S. (2000). The Neural basis of romantic love. Neuroreport, 11
Cozolino, L. (2014) İnsan İlişkilerinin Nörobilimi. Bağlanma ve Sosyal Beynin Gelişimi. Piskoterapi Enstitüsü Yayınları
Aşk Bağlılık veBağımlılık
Sırılsıklam bir aşık gördüğünüzde ne düşünürsünüz? Aşkın kimyası var mıdır? Aşık olunca ayakları yerden kesilmiş, sanki uçuyorsun gibi, öyle böyle bir güvenlik duygusu ve cennettesin de sanki her şey istediğin gibi olacakmış gibi gelmez mi?
Yapılan beyin araştırmaları aşkın kimyasını ölçtüklerinde ne bulmuşlar dersiniz? Tıpkı madde kullanımındakine benzer beyin etkileşimlerine rastlamışlar: Pozitif duygularla ilgili beyin bölgeleri etkinleşmekte, negatif duygularla ilgili alanlarda sessizlik hakim olmakta. Aşk halinde yaşayan çevesine“pembe gözlüklerle” bakıyorlar. Tabi bu gözlükler beynin belli merkezlerinde bulunuyor. Gerçekten beynin kimyasında çevreyle ilgili tehlikeyi araştırıp her an tetikte olan amigdalanın etkinliğinin yavaşladığını, ödül ve sosyal ağlarla ilgili merkezlerin aktifleştiğini söyleyebiliyoruz. Deli gibi aşık olan bireylerin beyinleri aynen bu şekilde faaliyet gösteriyor.
Bu kişilere sevdikleri kişinin bir resmi gösterildiğinde insula, ön singulat, kaudat nükleus ve putamentede (beynin ödül ve sosyal ağlarla ilgili merkezleri) yüksek düzeyde etkinleşme görülürken, amigdala, singulat, sağ taraftaki frontal paryetal ve temporal kortekslerdeki (korku sitemlerinin bağlı olduğu merkezler) etkniliklerin azaldığı gözlenmiştir. Bu sonuçlar birini sevmenin beyinde en az iki süreci etkilediğini göstermektedir.
Birincisi: korku sistmelerinin etkinleşmesinin önüne geçererek amigdalayı yatıştırmaktadır. Aşıklar ‘acaba bir risk var mı, tehdit var mı?’ diye tetiklemekten ve dış dünyayı araştırıp incelemekten alıkoyuyor kendilerini. Sanırız bu pembe gözlüğün işlevi olsak gerek. Aşkın kimyası kendi içimize, kendimizi değerlendirmemize de olumlu etki ederek her hangi bir utanç ve değersizlik duygusu yaratan beyin faaliyetlerini de ketlediğini söyleyebiliriz. Aslında aşık olan birisi, evdeki alarm sistemini devre dışı bırakmış, sigorta poliçesini yırtıp atmıştır. Ferha’tın Şirin için dağları delerken yaptığı gibi.
İkinci olarak aşk beynimizin sosyal katılım ve ödül sistemlerini etkinleştirerek mutluluğu yaşatır. Beyinin bütün çevresindeki biyokimyasal ağları etkinleştirerek pozitif duygular uyandırır. Aşıklar birbirlerini görüp, dokunup kokusunu aldıkları zaman olumlu duygular yaşarlar. Aşk adeta bir uyuşturucu gibi, endorfin ve dopamin içerir, tıpkı kokain alan birinin beyin etkinleşmesine benzer bir etkinleşme sağlar.
Aşık olmakla uyuşturucu bağımlısı olmanın beyin faaliyetlerindeki bu benzer etkisi uyuşturucu bağımlılarını anlamamıza yardımcı olabilir. Aşık olma halini yapay olarak oluşturabilsek uyuşturucunun etkisini daha kolay anlayabiliriz. Aşıklar ve uyuşturucu bağımlıları sosyal katılım ve ödül sistemini daha kolay aktif edecekleri bir alandan yoksun olduklarından mı, yoksa beyinlerinin yapısından mı bu benzer etkiye maruz kalıyorlar? Aşık olarak ve madde kullanarak, sağlıklı bağlanma ilişkilerinde oluşturamadıkları duyguları ve beyin etkinleşmesini madde yoluyla sağlamaya çalışıyorlar diyebilir miyiz?
İster madde kullanımı ve ister aşık olarak, beyin araştırmalarının bulgularına göre beyindeki faaliyetleri etkileyen sistemlerin aynısının birine bağlanma, sevme ve sevilme yoluyla da etkilendiği ve geliştiğidir. Bağlanma, sevme ve sevilme ihtiyacının karşılanacağı bağlanacak birini bulan ve beyin kimyası tamamlanan kişiler belki de daha az maddeye eğilim gösterebilirler. Bu yüzden, başkaları ile uyumlanabilir, sezgi ve empatik becerilerimizi kullanarak bir birimize yardım edebilir ve şifa verebiliriz. Psikoterapi, psikolojik danışma, grup terapisi, psikodrama, etkinliklerine bir psikolog, bir psikiatrist bir uzman eşliğinde katıldığınızda aradığınız şifayı bulabilirsiniz. Unutmayın, beynimiz ancak başka beyinlerin onarabileceği zayıflıklardan muzdariptir. İnsanların doğalarında ilişkide olmak vardır.
Kaynakça
Bartels, A., Zeki, S. (2000). The Neural basis of romantic love. Neuroreport, 11
Cozolino, L. (2014) İnsan İlişkilerinin Nörobilimi. Bağlanma ve Sosyal Beynin Gelişimi. Piskoterapi Enstitüsü Yayınları
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Aşk Bağlılık ve Bağımlılık" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ali BIÇAK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ali BIÇAK'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |






Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.