2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Depresyon mu Keder mi?
MAKALE #16340 © Yazan Psk.Güzide TÜRKYILMAZ | Yayın Mart 2016 | 3,279 Okuyucu
Mutsuzum…
Çok yorgunum…
İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor…
En sevdiklerim bile umurumda değil…
Hayattan hiçbir beklentim yok…
Kolumu kaldıracak halim yok…
Sabahları dayak yemiş gibi kalkıyorum…
Hiçbir şey hissetmiyorum…

Diyen birinin depresyonda olma ihtimali oldukça yüksektir. Kelime anlamı çökkünlük olan depresyon; ruhsal olarak bireyin çökkünlük yaşaması, yani üzüntü, keder, mutsuzluk, karamsarlık, isteksizlik, durgunluk gibi belirtiler göstermesi anlamına gelir.

Bazen depresyon kelimesi, hüzün veya kayıp duygusunu tarif etmek için kullanılır. Bu duygular her insanda zaman zaman görülebilir ve çoğunda birkaç saatte veya birkaç günde geçer. Böyle zamanlarda insanlar normal faaliyetlerini de yürütebilirler. Depresyon adıyla tanımlanan klinik rahatsızlık ise keder duygusundan farklıdır. Depresyondaki keder duyguları çok daha yoğun ve uzun sürelidir. Daha önceden hoşlanılan faaliyetlere karşı ilgi kaybolması sıktır. Günlük işleri bile yürütmek son derece zorlaşır. Yaşamın önemli alanlarında; iş, aile, sosyal yaşam başta olmak üzere bozulmalara yol açar.

Depresyon ruhsal bir rahatsızlıktır; kişinin ahlakı, zekâsı veya iyi ya da kötü birisi olmasıyla ilgisi yoktur. Çevresel, kalıtsal, biyolojik, duygusal, fizyolojik ve bilişsel etkenlerin hepsi veya birkaçı depresyonun ortaya çıkmasında rol oynarlar. Yaşanan olaylar, kişilik yapısı ve bunlara eşlik eden beyindeki değişiklikler beraberce depresyona neden olduğuna inanılan üç ana etkeni oluşturur. Birçok kişi beyindeki bu değişiklikleri sıkıntı verici olaylar, olumsuz düşünme biçimi alkol, çeşitli ilaçlar ve kimi bedensel vb. gibi durumlar tetikleyebilir. Genel olarak yaşam boyu yaygınlığı kadınlarda %10-25, erkeklerde %5-12 oranında olduğu bildirilmektedir.

Hepimizin hayatında bazı zorlayıcı olaylar, kayıplar, sorunlar vardır. Bu sorunlarla baş etme gücümüz bazen yeterlidir bazen ise belki de uzun süreli ve üst üste gelen zorlayıcı yaşam olaylarının ardından depresyon yaşanması söz konusu olabilir. Depresyon üzüntü duygusundan çok daha yoğun ve uzun sürelidir. Kişinin kendisine, çevresine ve geleceğine yönelik olumsuz algılayışı ve yorumlaması söz konusudur. Kişi, daha önceden keyif alarak yaptığı, kendini mutlu eden faaliyetlerden artık hoşlanmaz, zevk almaz ve bunlara karşı ilgisi kaybolmuştur. Kişinin hiçbir şeyi umursamaması, hayatındaki en değerli insanları dahi görmek istememesi ile kendini gösterir. Kişi için yıkanma, giyinme, ev işleri gibi basit faaliyetleri bile yürütmek son derece zorlaşır. Depresyon iş, aile, sosyal yaşam olmak üzere yaşamın önemli alanlarında bozulmalara yol açar. Giderek o kadar kötü bir hal alabilir ki kişi gelecekle ilgili umutsuzluğa kapılarak ölümün tek çözüm olduğunu düşünebilir. Bu nedenle, tehlikeli bir hastalıktır.

Depresyon tanısı konurken belirtilerin şiddetli, uzun süreli veya sık görülmesi koşulu aranır. Anlattığımız belirtilerin yanı sıra depresyondaki diğer önemli belirtiler şunlardır:
• Çabuk yorulma, enerjinin azalması
• İlgi kaybı, zevk almama
• Durgunluk, az konuşma, karamsarlık
• Kendine güvende azalma, kararsızlık
• Pişmanlık, suçluluk duyguları
• Dikkat ve konsantrasyon sorunları
• Sinirlilik, huzursuzluk
• Uyku problemleri (aşırı uyuma ya da uykusuzluk)
• Beslenme değişiklikleri
• Bedensel şikayetler
• Cinsel istekte azalma

Depresyon tanısının konması için; bu belirtilerden en az beş tanesinin, hemen her gün 2 hafta boyunca yaşanıyor olması gerekir. En önemli belirleyici faktör; kişinin normal yaşantısını sürdüremiyor olması yani uzun süreli işlev kaybıdır.


Peki depresyonda olan kişi ne yapabilir? Bu anlatacaklarım hafif depresyondaki hastaların daha rahatlıkla uygulayabilecekleri bilgiler. Bazı hastalarımız, “Sadece uyumak istiyorum. Yataktan çıkmak istemiyorum. Dünya umurumda değil.” diyerek eskiden keyif aldığı aktivitelerden iyice uzaklaşmakta ve hayattan kopmaktadırlar. Öncelikle hareketsizlikten uzak kalınmalıdır. Hiçbir depresyon hastası yatarak dinlenemez. Sürekli yatakta olmak, sadece depresyonu artırır. Böylelikle kişi, sağlıksız yani kendisini mutsuz eden davranışlardan uzaklaşarak, sağlıklı olanlara hayatında yer vermeye başlamalıdır. Kendisine aktivite günlüğü hazırlayıp, mutlu olduğu ve kendini iyi hissettiği aktivite, kişi ve ortamları seçmek en iyisi olacaktır. Hani denir ya “Seni mutsuz eden kişilerden uzak dur” aynen öyle.
Böylece;
• Hayatın tamamına yayılmış, genel bir çaresizlik durumu olmadığını görmeye başlar.
• Kalıcı ve sürekli bir çaresizlik değil, geçici bir çaresizlik içinde olduğunu fark eder.
• Sadece kendi başına gelen bir kötülük durumu değil, herkesin başına gelebilecek genel bir durum olduğunu görmeye başlar.

Düşünce İşleme Hataları:
Zihnimiz düşünme işlevini yerine getirirken çeşitli yöntemler kullanır. Bu yöntemler uygun yerde ve zamanda bizim çevreye uyum yapmamızı ve uygun davranmamızı sağlarken bazen de duruma uygun olmayabilirler. Depresyonda iken, zihinsel işleyişimizde aşırılıklar görülür ve duruma uygun olmayan çıkarımlarda bulunma olasılığımız artar. Böyle durumlarda zihnimizin kullandığı bu yöntemler veya değerlendirme biçimleri bize yardımcı olmamaktadır. Bu düşünce işleme hataları:

1) Keyfi çıkarsama: Kişinin yaşantılarından o sonucu destekleyen herhangi bir kanıt olmaksızın ya da aksine kanıt olmasına karşın tam ilgisiz veya tam tersi bir sonuç çıkarması. Örneğin arkadaşımızın olumlu ve destekleyici sözlerini ilgi yerine acıma belirtisi olarak görme; ”Bana acıdığı için ilgileniyor” “Beni adam yerine koymadı” gibi
2) Seçici soyutlama (zihinsel filtreleme): Kişinin bir ortam, durum ya da olayda seçtiği bir ayrıntıyla ilgilenip daha belirgin diğer ayrıntıları görmemesi. Örneğin yaptığı bir konuşma birçok kişi tarafından beğenilen kişinin konuşmayı dinleyen ancak eleştiren bir arkadaşını sürekli düşünerek kendisini kötü hissetmesi.
3) Hep ya da hiç biçiminde düşünme (siyah beyaz veya ikili düşünme): Her türlü deneyim ve yaşantının iki aşırı uçtan birisi gibi değerlendirilmesi söz konusudur. Bir şey ya tam olmuştur ya da yoktur; bu iki uç arasında yer alan noktalar görülmez. Yaptığı işte ufak bir hatası olan birinin “Eğer mükemmel değilsem başarısızım” demesi.
4) Geleceği okuma (kehanetçilik): Gelecekte olacak olayları öngörme. Bununla çok benzer olan bir diğer düşünce özelliği Felaketleştirmedir. Felaketleştirme Olması muhtemel diğer sonuçları hesaba katmaksızın geleceği hep olumsuz olarak öngörmedir. Okuduğu bir konuyu anlayamayan bir kişinin “bunu asla öğrenemeyeceğim” diye düşünmesi”.
5) Duygusal çıkarsama: Tersine kanıtlar olmasına rağmen bunları yok sayarak ya da ihmal ederek sadece öyle zannedildiği için, bir şeyin doğru olduğuna inanma. "bana iyi davranıyor evet ama şimdi öyle baktığına göre kesin sevmiyor!”
6) Etiketleme: Kişinin kendisine veya diğerlerine genel etiketler yapıştırması: Hata yapan birinin "Ben aptalım"; sınavda kötü not alan birinin kendisini “başarısız” diye nitelemesi.
7) Küçümseme veya büyütme: Bir şeyi olduğundan çok büyük veya çok küçük görme. Bu düşünce hatasında kişi yaptığı işleri küçümser ve değersizleştirirken, hatalarını veya hatalı olarak değerlendirdiği davranışlarını abartır. “Bu yazılıdan 70 aldım, çok kötü bir not (büyütme)”, “70’i herkes alabilir, bu bir başarı değil” “ Okulu bitirdim ama sadece şans eseri.” (küçümseme).
8) Zihin okuma: Diğer kişinin düşüncelerini okuduğumuza inanma.”gelmediğine göre beni beğenmedi”, “aramadı beni çünkü benim önemli olmadığımı düşünüyor”
9) Aşırı genelleme: Kişinin bir veya birkaç olaya bağlı olarak tüm durumları kapsayan sonuçlar çıkarması. Örneğin arkadaşından ayrılan birisinin "benimle hiç kimse ilgilenmeyecek ve sevmeyecek" sonucuna varması; seni bu konuda haksız buluyorum denilen kişinin “kimse beni desteklemiyor” diye düşünmesi.
10) Kişiselleştirme: Her şeyi kendimizle ilgili görmek. Kişinin kendisiyle ilgili olmayan veya çok az ilgili olan bir olayı kendisiyle bağlantılı görmesi. Çocuğu kötü not alan bir annenin “ben kötü anneyim, onun için bu oldu” sonucuna ulaşması, toplantıya birisi gelmediğinde “ben varım diye gelmedi” diye düşünmek.
11) meli-malı ifadeleri: Kişinin kendisinin veya diğerlerinin nasıl davranması gerektiği konusunda sabit fikirleri olması ve bunların gerçekleşmemesi halinde olacak kötü sonuçları abartması.”Hiç hata yapmamalıyım”, “verdiği sözü tutmalıydı”.
12) Ya olursa: Sürekli kişinin kendisine ya olursa sorusunu sorması ve verdiği cevaplarla tatmin olmaması “ya sınavda kalırsam”, “ya araba kaza yaparsa”, “ya ilaç yan etki yaparsa” vb.

Depresyonda Tedavi Yöntemleri

Depresyon tedavisi farklı şekillerde uygulanabilmektedir. En sık kullanılan yöntemler ilaç ve psikoterapidir. Depresyon tedavisinde dünya genelinde en çok kullanılan terapi yöntemi Bilişsel Davranışçı Psikoterapi (BDT)’dir.

Her hastalıkta olduğu gibi depresyon tedavisinin ardından da yineleme ihtimali vardır. Ancak bu, kişiye göre değişiklik gösterir. Psikoterapi daima faydalıdır ama bazı tip depresyonlar için tek başına yeterli olmayabilir. İlaç tedavisinin sonucunda da, yineleme oranı %80’lere ulaşabilmektedir. BDT alan depresyon hastalarında yineleme oranı %25 olarak tespit edilmiştir. Gerek Bilişsel Davranışçı Psikoterapi, gerekse ilaç tedavilerinde yaklaşık %60-70 civarında hasta, verilen ilk tedaviye cevap vermektedirler. Bu oran, daha sonra tedaviye cevap vermeyen hastalarda başka yöntemlerin de eklenmesiyle %90’lara ulaşır. Hafif ve orta şiddetli depresyonda bu konuda yetkin kişilerce uygulanan Bilişsel Davranışçı Psikoterapiyle, ilaç etkisine yakın oranda başarı elde edilmektedir. Ancak tek başına terapi uygulandığında, ilk haftalarda haftada iki ya da üç kez terapistle görüşme yapmak gerekir. Bu sürecin kesintiye uğramaması, düzenli bir şekilde olması çok önemlidir.
***İlaç tedavisinin Bilişsel Davranışçı Psikoterapi kadar etkili olabilmesi için ömür boyu kullanılması gerekir.

Güzide TÜRKYILMAZ
Uzman Psikolojik Danışman
Psikoterapist
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Depresyon mu Keder mi?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Güzide TÜRKYILMAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Güzide TÜRKYILMAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Güzide TÜRKYILMAZ Fotoğraf
Psk.Güzide TÜRKYILMAZ
İzmir (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi3 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Güzide TÜRKYILMAZ'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Depresyon mu Keder mi?' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:55
Top