2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Duygusallık Sendromu
MAKALE #16751 © Yazan Psk.Namık ACAR | Yayın Haziran 2016 | 4,639 Okuyucu
İnsan yaşamında duyguların olması ve bellli oranda duguların rol oynaması normaldir.Çünkü insan duygularıyla var olan bir varlıktır ve duygularımız bizim insan olarak olaylar,nesneler ve insanlara yönelik hissedişler alemimizi oluşturur.İnsan koşullanma özelliğine sahip bir varlıktır ve huy dediğimiz şeylerin bir çoğu yaşam içinde oturan koşullanmalar sonucu oluşmaktadır.Duygusallık,duygu odaklı yaşam algısı gibi özellikler de aslında koşullayıcı yoğunlukta bir yaşanmışlıklar silsilesinin sonucudur.Yaşamın merkezine duyguları koyma,olaylar karşısında sürekli duygusal reaksiyonlar verme ve duyguların kontrolsüz bir şekilde hızlıca öne çıkması şeklinde yaşanan süreçlere "duygusallık sendromu" diyoruz.Duygusallık sendromu aslında insanların yaşamsal normallerini sarsma ağırlığına sahip bir psikolojik sorundur.Kişilik gelişimi sürecindeki yanlış gelişmeler,bilinç ve sistemlilik anlamındaki gelişim eksiklikleri sonucu ortaya çıkan bir psikolojik problemdir.başta insanların diğer insanlarla ve yaşamla ilişkileri olmak üzere bir çok yaşamsal alanda sorun yaşanılmasına yol açarlar.ve ülkemizde bu psikolojik sorunun görülme oranı,sıklığı yüksektir.
İnsanlar içgüdüleri dışında hiç bir şeyi doğuştan getirmezler.Dolayısıyla duygusallığın da doğumdan sonra gelişen olayların ve yaşanmışlıkların sonucunda oluştuğunu,bunda ilk öğrenmelerin,ailevi ve sosyal çevrenin etkili olduğu bir gerçektir.İnsanın duygularının olması normaldir ama yaşamı duyguları üzerinden yönetmesi aynı ölçüde normal değildir.Hele de bu genellik arzetmeye ve her yaşam olaya duyguların egemen olmasına varmışsa elbette ortada normal gitmeyen bir durum var demektir.İnsanların duygusal dengelenmeleri aslında normal ve sağlıklı bir insan olarak yaşabilmeleri açısından oldukça önemlidir.Duygusal dengelenme daha çok çekirdek aile ilişkilerinde sevginin yeterli ve zamanında paylaşılmasıyla sağlanabilir.Bu anlamda aile bütünlüğü öne çıkan önemli bir faktördür.Çünkü ölüm veya boşanma nedeniyle parçalanmış bir ailede yetişmek bazen ebeveynlerden birisinin,bazen kardeş sevgisinin yaşanmamasına,yaşanamamasına yol açar.İnsanlarda önemli bir ait olma içgüdüsü vardır.Buna göre insanlar bir aileye,bir millete ve bir kültüre ait olmak isterler ve bu aidiyetlerinin özelliklerine göre gelişirler.Özellikle çekirdek ailede anne ve baba sevgisinin doğru,yerinde ve dengeli olarak yansıması bir bireyin duygusal dengelenmesinde fevkalade önemlidir.Bu olmaz ve birey duygusal doyumun sağladığı dengelenmeye ulaşamadan büyür ise onu bekleyen ilk zorluk ergenlik döneminde belirgin olarak ortaya çıkar.Zira ailede duygusal olarak dengelenmeyen bireyler çoğunlukla ergenlikleri sonrasında aileden alamadıkları sevgiyi karşı cinsle kuracakları ilişkilerden karşılamaya çalışırlar.Bu zaaf onların bazen de yanlış ilişkiler yaşamasına,bitmesi gereken bir ilişkiyi sürdürmesine,ilişkilerine olması gerekenden fazla abanmasına neden olur.Duygusal doymamışlıklar nedeniyle bazen de ilişki kurulmaması gereken insanlarla apar topar ilişkilerin kurulmasına yol açar ve sonrasında ilişki sorunlarının yaşanmasına zemin hazırlar.Bu nedenle çekirdek ailede ergenliğe kadarki süreçteki duygusal paylaşımların ve bu paylaşımların doyurucu ve dengeleyiciliğinin daha sonraki yaşamda fevkkalade belirleyici olacağı bir gerçektir.İnsanın zaten fiziksel,duygusal ve sosyal olmak üzere üç önemli doyum alanı bulunmaktadır.insan kişiliğindeki dengelenme ise tüm bu doyum alanlarındaki doymuşluklarla sağlanır.Bu doyum lanlarından herhengi birisinde ihtiacı karşılayarak normalleşmeye varacak bir gelişim sağlananmışsa o alanın birey açısından doymamış ve savrulmalara yol açabilecek alan olması muhtemeldir.
İnsan ilişkisi noktasında yoğunlaşmış bir kültür olmamız nedeniyle Türk toplumunun duygusal doyum eşiği olması gerekenden biraz daha yüksektir.Bunu yaratan bir başka faktör de insanlarımızın yaşamlarında duygularını olması gerekenden daha yoğun kullanmalarıdır.İnsanlarda çok kullanılan mekanizmaların gelişmesi,kullanılmayanların ise sönmesi şeklinde bir eğilim vardır.kültürümüzde duygular çok yoğun kullanıldığından insanlarımızın çoğu aslında duygusal normallerin dışında bir yaşam sürmektedir.Bazılarında ise bu normallerin çok fazla aşılmış olması duygusal dünyanın tıkanmalara,savrulmalara hatta duygusal yorgunluğa sahne olmasına sebep olmaktadır.nitekim bazı insanlarda duygusal iniş ve çıkşlar,duygusal dalgalanmalar ve duygusal çöküntüler kolayca ortaya çıkabilmekte ve zamanla algıların da bozulmasına yol açabilmektedir.
Unutmamaız gerekir ki insanlardaki duygusal gelişim merkezinde duygusal doygunluğun sağladığı duygusal dengelenmişlik olmak üzere ölçüleri ve sınırları olan bir şekilde oturmalı ve yönetilebilir olmalıdır.Psikologlar olarak bizler mesleki yaşamımızda duygularını yönetemeyen ve bu nedenle duygularınca yönetilen duruma düşmüş,bir çok tıkanmalar yaşayan insanlara çok sık rastlarız.Çünkü içinde yaşadığımız aileler ve toplumda da adı konulmasa bile bu anlamda normalleşmemişlik oldukça yaygındır.Hatta duygusal yorgunluklar aşırı artana kadar bir çok insanımız bu durumu bir sorun olarak da görmez.Fakat yaşam yönetimi mutlaka işin içine aklın,muhamemenin,düşünmemin,karşılaştırma yapmanın ve irade yoluyla ölü koymanın girmesi gereken bir süreçtir.Duyguların öne çıkması bu gerekliliği zedelemekte ve insanların doğru veriler üzerinden düşünerek yaşamsal kararlar üretmesini engellemektedir.Zaten karar süreçlerine çok fazla duyguların karıştırılmaması gerekir ama bunu yeterince başarabilen bir toplum olduğumuz kesinlikle söylenemez.Örneğin bir genç gelir bize sevgilisi ile ilgili bir sorununda "ben onu çok seviyorum" der.Peki "neden seviyorsun" diye sorduğumuzda ise "bilmem seviyorum işte" cevabını verir.Burada aslında sevilen sevgilinin kendisi değildir.Bir insanı sevme ve bir insan tarafından sevilme ihtiyacı o sevgili üzerinden karşılandığından dolayı o sevgili seviliyordur.Çünkü ortada şu,şu ,şu özellikleri nedeniyle ben o insanı seviyorum diyebilen bir bilinçli tercih yoktur.Bu gibi durumlar aslında bir bakıma da duygusal dengelenmemişliğin yaşam pratiğine yansımasıdır.
Biz duygusal olduğu kadar duygusal doyumluluğu olan,duygusal dengelenmişliği olan ve sevgisini aslında sağlıklı paylaşan bir toplum değiliz.En büyük sorunumuz bir çok alanda önümüze gelen sistem toplumu haline gelemeyişimizdir.Bu nednele doğru ve yanlış tüm uçlara Türkiye'de rastlamak mümkündür.İnsani paylaşımı çok yüksek olan ama bu paylaşımlarıniçini doğru dolduramayan bir kültür olduğumuz da gözden kaçmamalıdır.Örneğin dünyada hiç bir ülkede bizdeki kadar yaygın bir ikram kültürü ve cömertliği yoktur.Ancak insan ilişkilerinde de bizdeki kadar dalgalılığın olduğu bir başka toplum da bulamazsınız.İkramı paylaştığımız kadar cömertçe sevgiyi de paylaştığımız söylenemez.çünkü eğer paylaşabilseydik bu kadar duygusal açlık yaşayan insana ülkemizde rastlanmazdı.Bu nedenle bir uzman olarak ben bir çok insana ölçüleri oturmamış bir toplumun mağduru gözüyle bakarım ve onlara da bu mağduriyetlerini hatırlatırım.Bilmemiz gerekir ki bir çok psikolojik sorunumuz da oturmuş standartlarla yönetilen bir toplumsal yaşamın içinde olmamamızdan kaynaklanmaktadır.Bu nedenle kişiden kişiye,çevreden çevreye değişen ölçülerin yarattığı ölçüsüzklükler içinde insanlarımız normallerini aramak zorunda kalmaktadır.
Şu bilinmeli ki duygusallık sendromu öyle durduğu yerde rahat duran bir psikolojik problem değildir.Duygusallık sendromu safhası bir psikolojik problemdir ama çözüme kavuşturulmazsa,"duygu durum bozukluğu","depresyon",ansiyete bozukluğu","obsesif kompulsif bozukluklar","panik atak" gibi psikolojik hastalıklara yol açmakta ve iş o noktaya geldikten sonra daha uzun ve yorucu bir psikolojik tedavi gerektirmektedir.Bu nedenle duyguları çabuk öne çıkan,duygusal çöküntüye çabuk düşen ve duyguları aşırı yoğunlaşmış ve duygusal yorgunluk yaşayan insanlara tavsiyemiz zaman kaybetmeden düzenli bir psikolojik destek almalarıdır.hatırlatmalıyım ki çözülmeyecek sorun yoktur ama sorunuyla yüzleşemeyen,sorununu kabul edemeyen ve çözümü için harekete geçemeyen insanlar vardır.Çözüm istiyorsanız çözmek için bir adım atmalısınız.Sevgiyle...
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Duygusallık Sendromu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Namık ACAR Fotoğraf
Psk.Namık ACAR
Kocaeli (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi13 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Namık ACAR'ın Makaleleri
► Duygusallık ve Kişilik Psk.Fundem ECE
► Duygusallık Çıkmazı Psk.Namık ACAR
► Duygusallık Çıkmazı Psk.Namık ACAR
► Entelektüellik, Duygusallık ve Panik Atak Psk.Doğan Demirkan ÖZDEMİR
► 2 Yaş Sendromu Psk.Burcu BAŞOĞLU KUNDAK
► 2 Yaş Sendromu Psk.Burçak ERİTMEN YEŞİLTAŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Duygusallık Sendromu' başlığıyla benzeşen toplam 39 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Evlilik Bilinci Şubat 2024
► Psikolojik Sağlamlık Ocak 2024
► Kötümserlik Sendromu ÇOK OKUNUYOR Eylül 2022
► İlişki Yorgunluğu Ağustos 2022
► İlişkilerde Uyum Sağlayıcı Esneklik ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Evlilik Öncesi Desteği ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Çözüm Odaklı Olma Şubat 2022
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:54
Top