Bebek Psikolojisi ve Bağlanma Problemleri
Bebek, annenin öncelikle düşlerinde var olan,anne ile henüz doğmadan önce birincil bağını kuran,en heyacanlı ve kaygılı bekleyişin sonucu kavuşulan canlı..
Bebeğin psikolojisi olur mu peki?..
Yapılan araştırmalar bebeğin henüz fetüs halindeyken annenin vücut ritmine duyarlı olduğunu gösteriyor..
Doğduktan sonra henüz bir kaç günlük iken anne sütünün kokusunu tanıyıp o yöne yönelebiliyor..
Dünyaya karşı bu kadar ilgili olan bir canlının çevreden etkilenmemesi ve çevre ile ilişkiye bağlı davranışsal,duygusal, kognitif süreçlerinin şekillenmemesi mümkün değil..
Erken dönem ilişkilerinde; temas, güvenlilik, bebeğin hareketlerinin anne tarafından anlamlandırılabilmesi bebek psikolojisinde büyük önem arz ediyor.
Önceki dönem çalışmalarında daha çok bebek gelişimsel çizgilerini takip ederken,ebeveynin etkisine maruz kalışı üzerine çalışmalar yapılırken; günümüzde karşılıklılık ilkesi yani bebeğin aldığı bakımı aktif biçimde nasıl etkilediği inceleniyor.
Düşlem düzeyinde, duygulanımda, bilişte beden ve fizyoloji de karşılıklı etkileşimler hakim..
Anne ile bebek arasında iki yönlü, dinamik ve değiş tokuş bir ilişki zinciri var ve bebek ruhsallığında bu ilişkiyi temel alma ve yapılandırmaya yönelik terapi süreçleri önem kazanıyor.
Eğer bebeğiniz anne sütü almıyorsa, sürekli gaz ağrısı çekiyorsa,uyku problemi yaşıyorsanız,derdinin ne olduğu anlaşılamıyorsa;bu bebeğinizle ilişkinizin değerlendirilmesi gerekliliğine dair bir ipucu olabilir..
Bu ilişkiyi bozan etmenler:
Annenin ruhsal problemleri
Erken doğum
Annenin çocukluğunda yaşanmış önemli ailevi zorluklar
Annede depresyon
Düşlenen bebek ve gerçek bebek arasındaki farklılık
Bebeğe yüklenen anlamlar( mükemmel aile hayali,uzlaştırıcı olarak bebek vs..)
Bebek psikolojisi tek başına değerlendirilemez;
Çünkü bebeğin bir düşleyeni vardır ve düşlenmediğiniz hayata doğamazsınız...
Bağlanma, henüz bir kadının hamilelik sırasında doğmamış çocuğu ile ilgili düşünceleri ve hayalleri ile başlar.
Bebeğiniz ile kurduğunuz yakınlık bağlarını, nasıl kurduğunuz önemlidir ve bu bağı oluşturan değişkenler, kendi tarihçenize ve deneyimlerinize bağlıdır.
Bağlanma türünüzü anlayabilmek için kendinize şu soruları sormanız sizin için aydınlatıcı olabilir..
Hamileliğe gereğinden az ilgili görünen bir anne miydiniz?
Kendinize nasıl annelik yaklaşımlarında bulunulduğu şu gün için çok da önemli değilmiş gibi gelir?
Ya da anneniz ile ilişkiniz aşırı sıkı, bebeğinizle de aynı şekilde hiç kucağınızdan indirmek istemeyen bir anne misiniz?
Sosyal yaşamınızda birincil ilişkilere kendinizi hiç düşünmeden attığınız olur mu?
Bir diğer grup olarak da annenizle ilişkiyi istersiniz fakat ölçülü biçimde,bebeğinizle de aynı şekilde..
Hep bir uygun mesafe olmalı… Hangisi size daha yakın geliyor?
Bu soruya cevap aramayı başlatarak aslında daha farkındalıklı bir sürece adım atmış oluyoruz.
Peki, çocuğunuz nasıl bir çocuk?
Bir yaşının sonlarına doğru çocuk iç dünyasını inşa etmeye başlar. İki ve üçüncü yılında dil gelişiminin de oluşmasıyla bunu daha etkili bir şekilde gerçekleştirmeye çalışır.
Çocukların ayrılma ve birleşme anındaki tepkilerine bakarak fikir edinebiliriz..
1) Siz odadan çıktığınızda hafif kederlenir, biraz endişelenir, tekrar odaya geldiğinizde size yaklaşır ve rahatlar mı?
2) Odadan çıktığınızda çok yoğun tepki verir, siz tekrar odaya döndüğünüzde de huzura kavuşamaz mı? Yaklaşmak ister ama yaklaşınca da huzursuzlanır, tekrar uzaklaşır mı?
3) Soğuk davranır, oyuncaklarıyla oynamaya devam eder, kucağa alınınca da diklenir mi?
Bu gözlem aslında hayatın tüm alanında çocuğunuzla ilişkinizin ipuçlarını verir.
Annenin hissi genelde; ne yapsam yaranamıyorum, derdi huzursuzluk çıkartmak gibi, zor bir a var düşünceleriyle birleşir.
Baş edilmesi zor hale gelir.
Çözümü ertelemekte, büyüyünce geçer belki ye sığınmakta, diğer ebeveynin küçüklüğüne benzeterek topu taca çıkarmakta bulabilir. Oysaki kişilik örüntüsünün temellerini oluşturan bağlanma problemleri ömür boyu yaşına ve rolüne uygun biçimde her yakın ilişki de kendini tekrar eder.
Bağlanma bozuklukları alanında ki çalışmalarımız da sürekli tekrar eden bozuk örüntü tespit edilip çözümlenir ve yerine otomatik değil de farkındalıkla sarmalanmış sağlıklı davranışlar kazandırma amaçlanır.
Bebeğin psikolojisi olur mu peki?..
Yapılan araştırmalar bebeğin henüz fetüs halindeyken annenin vücut ritmine duyarlı olduğunu gösteriyor..
Doğduktan sonra henüz bir kaç günlük iken anne sütünün kokusunu tanıyıp o yöne yönelebiliyor..
Dünyaya karşı bu kadar ilgili olan bir canlının çevreden etkilenmemesi ve çevre ile ilişkiye bağlı davranışsal,duygusal, kognitif süreçlerinin şekillenmemesi mümkün değil..
Erken dönem ilişkilerinde; temas, güvenlilik, bebeğin hareketlerinin anne tarafından anlamlandırılabilmesi bebek psikolojisinde büyük önem arz ediyor.
Önceki dönem çalışmalarında daha çok bebek gelişimsel çizgilerini takip ederken,ebeveynin etkisine maruz kalışı üzerine çalışmalar yapılırken; günümüzde karşılıklılık ilkesi yani bebeğin aldığı bakımı aktif biçimde nasıl etkilediği inceleniyor.
Düşlem düzeyinde, duygulanımda, bilişte beden ve fizyoloji de karşılıklı etkileşimler hakim..
Anne ile bebek arasında iki yönlü, dinamik ve değiş tokuş bir ilişki zinciri var ve bebek ruhsallığında bu ilişkiyi temel alma ve yapılandırmaya yönelik terapi süreçleri önem kazanıyor.
Eğer bebeğiniz anne sütü almıyorsa, sürekli gaz ağrısı çekiyorsa,uyku problemi yaşıyorsanız,derdinin ne olduğu anlaşılamıyorsa;bu bebeğinizle ilişkinizin değerlendirilmesi gerekliliğine dair bir ipucu olabilir..
Bu ilişkiyi bozan etmenler:
Annenin ruhsal problemleri
Erken doğum
Annenin çocukluğunda yaşanmış önemli ailevi zorluklar
Annede depresyon
Düşlenen bebek ve gerçek bebek arasındaki farklılık
Bebeğe yüklenen anlamlar( mükemmel aile hayali,uzlaştırıcı olarak bebek vs..)
Bebek psikolojisi tek başına değerlendirilemez;
Çünkü bebeğin bir düşleyeni vardır ve düşlenmediğiniz hayata doğamazsınız...
Bağlanma, henüz bir kadının hamilelik sırasında doğmamış çocuğu ile ilgili düşünceleri ve hayalleri ile başlar.
Bebeğiniz ile kurduğunuz yakınlık bağlarını, nasıl kurduğunuz önemlidir ve bu bağı oluşturan değişkenler, kendi tarihçenize ve deneyimlerinize bağlıdır.
Bağlanma türünüzü anlayabilmek için kendinize şu soruları sormanız sizin için aydınlatıcı olabilir..
Hamileliğe gereğinden az ilgili görünen bir anne miydiniz?
Kendinize nasıl annelik yaklaşımlarında bulunulduğu şu gün için çok da önemli değilmiş gibi gelir?
Ya da anneniz ile ilişkiniz aşırı sıkı, bebeğinizle de aynı şekilde hiç kucağınızdan indirmek istemeyen bir anne misiniz?
Sosyal yaşamınızda birincil ilişkilere kendinizi hiç düşünmeden attığınız olur mu?
Bir diğer grup olarak da annenizle ilişkiyi istersiniz fakat ölçülü biçimde,bebeğinizle de aynı şekilde..
Hep bir uygun mesafe olmalı… Hangisi size daha yakın geliyor?
Bu soruya cevap aramayı başlatarak aslında daha farkındalıklı bir sürece adım atmış oluyoruz.
Peki, çocuğunuz nasıl bir çocuk?
Bir yaşının sonlarına doğru çocuk iç dünyasını inşa etmeye başlar. İki ve üçüncü yılında dil gelişiminin de oluşmasıyla bunu daha etkili bir şekilde gerçekleştirmeye çalışır.
Çocukların ayrılma ve birleşme anındaki tepkilerine bakarak fikir edinebiliriz..
1) Siz odadan çıktığınızda hafif kederlenir, biraz endişelenir, tekrar odaya geldiğinizde size yaklaşır ve rahatlar mı?
2) Odadan çıktığınızda çok yoğun tepki verir, siz tekrar odaya döndüğünüzde de huzura kavuşamaz mı? Yaklaşmak ister ama yaklaşınca da huzursuzlanır, tekrar uzaklaşır mı?
3) Soğuk davranır, oyuncaklarıyla oynamaya devam eder, kucağa alınınca da diklenir mi?
Bu gözlem aslında hayatın tüm alanında çocuğunuzla ilişkinizin ipuçlarını verir.
Annenin hissi genelde; ne yapsam yaranamıyorum, derdi huzursuzluk çıkartmak gibi, zor bir a var düşünceleriyle birleşir.
Baş edilmesi zor hale gelir.
Çözümü ertelemekte, büyüyünce geçer belki ye sığınmakta, diğer ebeveynin küçüklüğüne benzeterek topu taca çıkarmakta bulabilir. Oysaki kişilik örüntüsünün temellerini oluşturan bağlanma problemleri ömür boyu yaşına ve rolüne uygun biçimde her yakın ilişki de kendini tekrar eder.
Bağlanma bozuklukları alanında ki çalışmalarımız da sürekli tekrar eden bozuk örüntü tespit edilip çözümlenir ve yerine otomatik değil de farkındalıkla sarmalanmış sağlıklı davranışlar kazandırma amaçlanır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Bebek Psikolojisi ve Bağlanma Problemleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Pdg.Afife SELVİTOPU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Pdg.Afife SELVİTOPU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.