Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Zararları
Sanırım çoğumuz içinde en az bir televizyon bulunan evlerde doğduk; yeni nesil ise televizyon beraberinde internet bağlantılı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar bulunan evlerde. Bu kitle iletişim araçları olmazsa olmazlarımız haline geldi demek yanlış olmaz. Renkli, dikkat çekici, ilgi uyandırıcı, eğlenceli, bilgilendirici, öğretici…içerikler yanı sıra ürkütücü, saldırgan, korkunç, oyalayıcı, vakit öldürücü, cinsel… içeriklerle de dolular. Yetişkinler açısından baktığımızda bile bu aletlerin yararlarından çok zararı dokunduğu konusunda galiba hepimiz hemfikiriz. “Eşim eve gelince sadece televizyon izliyor, bilgisayarda oyun oynuyor, saatlerce facebookunda bizimle iletişim kurmuyor, tanımadığı insanlarla ne yazışıyor bilmiyorum ben gidince kapatıyor soru sorsam saldırganlaşıyor…” türünde ifadeleri duymayanımız veya aynı serzenişlerde bulunmayanımız yoktur diye düşünüyorum. Hadi biz yetişkiniz peki ya çocuklar, onlar nasıl etkileniyorlar bu aletlerden, zarar görüyorlar mı, fayda sağlıyorlar mı, gelişiyorlar mı; yoksa gelişimleri olumsuz yönde mi etkileniyor? Bu ve bunun gibi sorular araştırmacılar tarafından yanıtlanmaya çalışılıyor, dünyanın çeşitli yerlerindeki çeşitli üniversiteler yaptıkları araştırmaları yayınlamaya çalışıyor. Okuduğum araştırmaların üzerinde hemfikir olduğu konu bebeğin 3 yaşa kadar televizyon ve diğer araçlarla tanıştırılmaması gerektiği, 3 yaş sonrası dönemde de süre ve program kısıtlaması olması gerektiği yönünde. Peki neden? Neden bebek 3 yaşa kadar televizyon ve diğer araçlarla tanıştırılmamalı?
Çünkü dünyaya gözlerini açan bebek kendine bakabilecek yeterlilikte değil, tamamen bakıma muhtaç ve zaman içinde uygun bakım koşulları gerçekleştirilirse gelişebilecek. Gelişimse sadece bedenin büyümesinden ibaret değil. Bebekte gelişim dediğimizde zihinsel, dil, duygusal, sosyal ve bedensel gelişmeyi kasteder hatta bedensel gelişmeyi kaba ve ince motor olarak ayırarak ölçeriz. Kaba motor oturma, kalkma, yürüme, koşma, zıplama, tırmanma… türü hareketleri kapsarken ince motor el becerilerini kapsar. Bir bebeğin tüm alanlarda gelişimini desteklemekse ona doğru bakımı ve şartları sağlamakla mümkün, aksi halde var olan potansiyelin ortaya çıkması neredeyse imkansız. İşte bu sebeple hayatının ilk yıllarını televizyon karşısında geçiren bebeklerin dil, duygusal, sosyal, ahlaki, zihinsel ve bedensel gelişimlerinin geri kaldığı konusunda araştırmalar hem fikir. Örneğin dil etkileşimle öğrenilir ve gelişir, bunu bize tamamen yabancı bir dili sadece film izleyerek öğrenmeye çalışmaya benzetebiliriz ki televizyon karşına oturtulan bebek dil öğrenmesi gerektiğinin bilincinde bile değildir, kendilik farkındalığını 3 yaş civarında kazandığını, 3 yaşa kadar olan dönemde kendi ve ötekini tam olarak ayırt edemediğini, hayal ve gerçeği ayıramadığını, 12 yaşlarına dek soyut düşünemediğini de hesaplarsak ona bir şeyler izlettirmenin sakıncalarını rahatlıkla fark edebiliriz. Bu sebeple bebeğin gelişimiyle yakinen ilgilenen kişinin işini gücünü halletmek adına onu televizyon karşısına bırakması veya eline tablet tutuşturması hele bu sıklıkla başvurulan bir yöntemse ciddi sorunlar oluşturabilir.
Öğrenme beyinde nöronlar arası bağlantılar kuruldukça gerçekleşir. Bağlantıların kurulması kullanılabilecekleri anlamına gelmez aynı şeyi bazen yüzlerce kere görmek, duymak, yapmak gerekebilir. Oturmak mesela en basit beden hareketi, oturmayı örenmek bebeğin aylarını alır, emeklemek, yürümek, bir kelimeyi kalıcı kelime hazinesine dahil etmek bize basit görünen her şey aslında çok büyük çabalarla edindiğimiz becerilerdir ve tüm bu becerileri kazanmak için beş duyumuzun hepsini sürekli kullanmamız, sürekli deneyimlememiz, defalarca denememiz gerekir. Sadece bakarak öğrenilseydi hemen her konuda uzman olurduk hepimiz. İnternet sayesinde öğrenmek istediğimiz şeyleri anlatan videolar izleyebiliyoruz, bu bir avantaj, peki izlediğimizi aynı maharetle uygulayabiliyor muyuz, işte bu imkansız, illa denememiz hatta bazen defalarca denememiz gerekiyor ki öğrenebilelim. Bu sebeplerle bebeğimizi televizyon ve diğer araçlardan uzak tutmamız ve yeni geldiği dünyada öğrenmesi ve gelişmesi için güvenli şartlar hazırlamamız, denemesine izin vermemiz ve onu denemeye devam etmesi için yüreklendirmemiz gerekiyor.
Peki 3 yaşından sonra, o zaman da yine kontrollü olmalı durum, hem süre hem de izleyeceği programların içeriği anne babası tarafından her daim kontrol edilmeli. İzleyeceği programlara çocuk karar veremez, vermemeli ona bıraksak kendisine zararı dokunacak içerikteki programları (cinsel, saldırgan, korku, şiddet, gerilim…)seçme olasılığı çok yüksek bu sebeple anne baba izleyeceği programlara, çizgi filmlere veya filmlere kendileri önceden izleyerek karar vermeli. Yetişkinlere normal gelen bizlerin duyarsızlaştığı sahneler (bir kişinin araba altında kalması, öldürülmesi sahnesi…) çocuk duyarlılığını henüz yitirmemiş olduğundan dehşet verici olabilir, hele o sahnelere maruz kaldığında yanında yetişkinler var ve onlar çekirdek çitlerken istifini hiç bozmadan rahat rahat izliyorsa duyarsızlaşmamış bir dimağ büyük bir boşluğa düşer. Yaşayacağı karmaşayı düşünmenizi istiyorum, korkunç bir sahne ve kimse korkmuyor, demek ki normal bir durum ama ben niye korkuyorum, demek ki ben korkağım, korkak diye alay ediliyordu korkmamalıyım, ama korkuyorum, bunu kimseye söylemeyeyim hem babam abim için çok cesur diyordu, ya beni korkak olduğum için sevmezse… ama sahne gözünden gitmez, uykuya dalmakta zorlanır, belki kabuslar görür ama saklaması gereken bir şeyi vardır artık, korkak olduğu. Bu basit mizansenin çocuğun aile bağlarını nasıl etkileyeceğini düşünebiliyor musunuz, zihinsel bir duvar inşaa etmeye başladı bile ailesiyle, ötesi sosyal gelişiminin nasıl etkileneceği. Bu bir boyutu modelleyebilir, bir gün arabasıyla birisine çarparsa hapse girmemek için olay yerinden hızla uzaklaşan adam olmaya karar da verebilir. Bilemeyiz, Hz.Mevlana’nın dediği gibi “İnsan düşünceden ibarettir gerisi et ve kemik.” Şiddet, cinsellik içeren programlar da çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ne yapmalı peki? Programlar çocuklarla birlikte oturup izlenmeli ve bittiğinde üzerinde sohbet edilmeli, ne anladığı nasıl yorumladığı dikkatle dinlenilmeli ve gerekli görülen yerde çocuğa doğrusu izah edilmeli ve bu çocuk gençlik dönemine girene dek sürdürülmeli. Günümüz şartlarında televizyon ve diğer araçlar aile içi iletişime ayrılan vakitten çaldığından, aile bireylerinin birbirlerine olan bağlarının oluşabilmesi, aidiyet duygusunun gelişebilmesi ve korunabilmesi için aile içi sohbete yeterli zaman ayırmak ciddi anlamda elzemdir yoksa iletişim becerileri yeterince gelişemez hatta asosyallik sorunu, içe kapanma baş gösterebilir.
Bir diğer konu dikkat eksikliği ki günümüzde en yaygın sorunlar arasında. Televizyon karşısında çok vakit geçiren çocuklar dikkatlerini kendi yönetmeyi istediğine değil ancak program yapımcısı tarafından yöneltilmesi istenen şeye vermeyi öğrenebiliyor ki bu da akademik hayatta büyük zorluklar yaşamasına sebebiyet veriyor. Hele televizyon karşısında beslenenler ne yediklerini, çiğneyip çiğnemediklerini bilmeksizin hipnotize olmuş şekilde beslendiklerinden yeme bozuklukları özellikle de obezite sorunu gündeme gelebiliyor ki yine konsantrasyon becerisi olumsuz yönde etkileniyor.
Oysa çocukların ailesiyle, arkadaşlarıyla zaman geçirmeye, hareket etmeye, oyun oynamaya, ilgiye, sevgiye ve keşfetmeye ihtiyacı var, öğrenci ise okul ödevlerini yapmaya da ve kitle iletişim araçlarıyla geçirilen her vakit bu aktivitelerden çalmaktır. En büyük tehlike ise ilköğretim dönemi çocuklarını bekler, çünkü bu yaş çocukları için hazırlanmış özel programlar bulmak zordur. Bu dönem çocukları mecburen yetişkinlerin izlediği yalan dolan, entrika, aldatma, mafya, cinsel tercihler, uyuşturucu maddeler, başkaldırıların yoğun olarak işlendiği dizileri izlediğinden şayet denetimsiz izliyorsa psikolojik, düşünsel ve davranış olarak da iyi tesirler almayacaktır. Bu sebeplerle yetişkinlere düşen görev kitle iletişim araçlarından doğru şekilde faydalanmayı çocuklara model olarak öğretmektir. Çocuk denileni değil gördüğünü uygular, ona kitap oku derken biz dizi izliyorsak bizim yaptığımızı yapacaktır dediğimizi değil.
Çünkü dünyaya gözlerini açan bebek kendine bakabilecek yeterlilikte değil, tamamen bakıma muhtaç ve zaman içinde uygun bakım koşulları gerçekleştirilirse gelişebilecek. Gelişimse sadece bedenin büyümesinden ibaret değil. Bebekte gelişim dediğimizde zihinsel, dil, duygusal, sosyal ve bedensel gelişmeyi kasteder hatta bedensel gelişmeyi kaba ve ince motor olarak ayırarak ölçeriz. Kaba motor oturma, kalkma, yürüme, koşma, zıplama, tırmanma… türü hareketleri kapsarken ince motor el becerilerini kapsar. Bir bebeğin tüm alanlarda gelişimini desteklemekse ona doğru bakımı ve şartları sağlamakla mümkün, aksi halde var olan potansiyelin ortaya çıkması neredeyse imkansız. İşte bu sebeple hayatının ilk yıllarını televizyon karşısında geçiren bebeklerin dil, duygusal, sosyal, ahlaki, zihinsel ve bedensel gelişimlerinin geri kaldığı konusunda araştırmalar hem fikir. Örneğin dil etkileşimle öğrenilir ve gelişir, bunu bize tamamen yabancı bir dili sadece film izleyerek öğrenmeye çalışmaya benzetebiliriz ki televizyon karşına oturtulan bebek dil öğrenmesi gerektiğinin bilincinde bile değildir, kendilik farkındalığını 3 yaş civarında kazandığını, 3 yaşa kadar olan dönemde kendi ve ötekini tam olarak ayırt edemediğini, hayal ve gerçeği ayıramadığını, 12 yaşlarına dek soyut düşünemediğini de hesaplarsak ona bir şeyler izlettirmenin sakıncalarını rahatlıkla fark edebiliriz. Bu sebeple bebeğin gelişimiyle yakinen ilgilenen kişinin işini gücünü halletmek adına onu televizyon karşısına bırakması veya eline tablet tutuşturması hele bu sıklıkla başvurulan bir yöntemse ciddi sorunlar oluşturabilir.
Öğrenme beyinde nöronlar arası bağlantılar kuruldukça gerçekleşir. Bağlantıların kurulması kullanılabilecekleri anlamına gelmez aynı şeyi bazen yüzlerce kere görmek, duymak, yapmak gerekebilir. Oturmak mesela en basit beden hareketi, oturmayı örenmek bebeğin aylarını alır, emeklemek, yürümek, bir kelimeyi kalıcı kelime hazinesine dahil etmek bize basit görünen her şey aslında çok büyük çabalarla edindiğimiz becerilerdir ve tüm bu becerileri kazanmak için beş duyumuzun hepsini sürekli kullanmamız, sürekli deneyimlememiz, defalarca denememiz gerekir. Sadece bakarak öğrenilseydi hemen her konuda uzman olurduk hepimiz. İnternet sayesinde öğrenmek istediğimiz şeyleri anlatan videolar izleyebiliyoruz, bu bir avantaj, peki izlediğimizi aynı maharetle uygulayabiliyor muyuz, işte bu imkansız, illa denememiz hatta bazen defalarca denememiz gerekiyor ki öğrenebilelim. Bu sebeplerle bebeğimizi televizyon ve diğer araçlardan uzak tutmamız ve yeni geldiği dünyada öğrenmesi ve gelişmesi için güvenli şartlar hazırlamamız, denemesine izin vermemiz ve onu denemeye devam etmesi için yüreklendirmemiz gerekiyor.
Peki 3 yaşından sonra, o zaman da yine kontrollü olmalı durum, hem süre hem de izleyeceği programların içeriği anne babası tarafından her daim kontrol edilmeli. İzleyeceği programlara çocuk karar veremez, vermemeli ona bıraksak kendisine zararı dokunacak içerikteki programları (cinsel, saldırgan, korku, şiddet, gerilim…)seçme olasılığı çok yüksek bu sebeple anne baba izleyeceği programlara, çizgi filmlere veya filmlere kendileri önceden izleyerek karar vermeli. Yetişkinlere normal gelen bizlerin duyarsızlaştığı sahneler (bir kişinin araba altında kalması, öldürülmesi sahnesi…) çocuk duyarlılığını henüz yitirmemiş olduğundan dehşet verici olabilir, hele o sahnelere maruz kaldığında yanında yetişkinler var ve onlar çekirdek çitlerken istifini hiç bozmadan rahat rahat izliyorsa duyarsızlaşmamış bir dimağ büyük bir boşluğa düşer. Yaşayacağı karmaşayı düşünmenizi istiyorum, korkunç bir sahne ve kimse korkmuyor, demek ki normal bir durum ama ben niye korkuyorum, demek ki ben korkağım, korkak diye alay ediliyordu korkmamalıyım, ama korkuyorum, bunu kimseye söylemeyeyim hem babam abim için çok cesur diyordu, ya beni korkak olduğum için sevmezse… ama sahne gözünden gitmez, uykuya dalmakta zorlanır, belki kabuslar görür ama saklaması gereken bir şeyi vardır artık, korkak olduğu. Bu basit mizansenin çocuğun aile bağlarını nasıl etkileyeceğini düşünebiliyor musunuz, zihinsel bir duvar inşaa etmeye başladı bile ailesiyle, ötesi sosyal gelişiminin nasıl etkileneceği. Bu bir boyutu modelleyebilir, bir gün arabasıyla birisine çarparsa hapse girmemek için olay yerinden hızla uzaklaşan adam olmaya karar da verebilir. Bilemeyiz, Hz.Mevlana’nın dediği gibi “İnsan düşünceden ibarettir gerisi et ve kemik.” Şiddet, cinsellik içeren programlar da çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ne yapmalı peki? Programlar çocuklarla birlikte oturup izlenmeli ve bittiğinde üzerinde sohbet edilmeli, ne anladığı nasıl yorumladığı dikkatle dinlenilmeli ve gerekli görülen yerde çocuğa doğrusu izah edilmeli ve bu çocuk gençlik dönemine girene dek sürdürülmeli. Günümüz şartlarında televizyon ve diğer araçlar aile içi iletişime ayrılan vakitten çaldığından, aile bireylerinin birbirlerine olan bağlarının oluşabilmesi, aidiyet duygusunun gelişebilmesi ve korunabilmesi için aile içi sohbete yeterli zaman ayırmak ciddi anlamda elzemdir yoksa iletişim becerileri yeterince gelişemez hatta asosyallik sorunu, içe kapanma baş gösterebilir.
Bir diğer konu dikkat eksikliği ki günümüzde en yaygın sorunlar arasında. Televizyon karşısında çok vakit geçiren çocuklar dikkatlerini kendi yönetmeyi istediğine değil ancak program yapımcısı tarafından yöneltilmesi istenen şeye vermeyi öğrenebiliyor ki bu da akademik hayatta büyük zorluklar yaşamasına sebebiyet veriyor. Hele televizyon karşısında beslenenler ne yediklerini, çiğneyip çiğnemediklerini bilmeksizin hipnotize olmuş şekilde beslendiklerinden yeme bozuklukları özellikle de obezite sorunu gündeme gelebiliyor ki yine konsantrasyon becerisi olumsuz yönde etkileniyor.
Oysa çocukların ailesiyle, arkadaşlarıyla zaman geçirmeye, hareket etmeye, oyun oynamaya, ilgiye, sevgiye ve keşfetmeye ihtiyacı var, öğrenci ise okul ödevlerini yapmaya da ve kitle iletişim araçlarıyla geçirilen her vakit bu aktivitelerden çalmaktır. En büyük tehlike ise ilköğretim dönemi çocuklarını bekler, çünkü bu yaş çocukları için hazırlanmış özel programlar bulmak zordur. Bu dönem çocukları mecburen yetişkinlerin izlediği yalan dolan, entrika, aldatma, mafya, cinsel tercihler, uyuşturucu maddeler, başkaldırıların yoğun olarak işlendiği dizileri izlediğinden şayet denetimsiz izliyorsa psikolojik, düşünsel ve davranış olarak da iyi tesirler almayacaktır. Bu sebeplerle yetişkinlere düşen görev kitle iletişim araçlarından doğru şekilde faydalanmayı çocuklara model olarak öğretmektir. Çocuk denileni değil gördüğünü uygular, ona kitap oku derken biz dizi izliyorsak bizim yaptığımızı yapacaktır dediğimizi değil.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Zararları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Tuğba DEMİRÖZ'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
7 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.