2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kaygıdan Kaygı Bozukluğuna
MAKALE #17267 © Yazan Psk.Orhan TARUK | Yayın Ekim 2016 | 2,616 Okuyucu
İş stresi, okul, sınavlar, trafik, aile içerisinde yaşanan kronikleşmiş problemler ve bunlara benzer birçok nedenden dolayı günümüzde birçok insan yoğun kaygı-endişe hissi nedeniyle günlük yaşamlarını sürdürmekte ciddi sorunlar yaşadıklarını belirterek uzman desteğine yönelmekteler. Peki, neden insanlarda kaygı bozukluğu oluşur? Kaygı nasıl oluyor da ruhsal yapıyı ve sistemin işleyişini bozabiliyor? Bu problemin ortaya çıkma nedenlerine ve nasıl baş edileceğine dair sorulara geçmeden önce “kaygı” kavramına biraz yakından bakalım.

Kaygı kavramı en yalın haliyle, tehlike anında işleyen biyolojik bir uyarı sistemi olarak tanımlanabilir, buradaki tanımlamayla sınırlı kaygı herhangi bir problem oluşturmadığı gibi yaşamın sürdürülmesinde yardımcı olur. Tarih boyunca insanlar sürekli olarak tehlikelerle karşı karşıya kaldı ve bir biyolojik uyarı aracı olarak “kaygı” her zaman koruyucu bir unsur olarak varlığını sürdürdü.

Evinizden çıktınız, hafif araç yoğunluğunun olduğu bir caddenin karşısında bulunan mağazaya gitmeniz gerekiyor:
1. Çok kaygılandınız, korktunuz, olası bir kaza durumunda ölebileceğinizi düşünerek karşıya geçmekten vazgeçerek evinize geri döndünüz,
2. Hiç kaygılanmadan yolu geçtiniz,
3. Kaygılandınız ve yolun sağına ve soluna baktıktan sonra karşıya geçtiniz,

Hangisini yaparsınız ya da hangisini yapıyorsunuz?

Bir insanın hiç kaygı duymadığını düşünün. Böyle düşünen bir insan için yoldan geçen araçlar tehdit olarak algılanmaz, boş bir yolda yürüyormuşçasına yoluna devam eder, pek işlevsel olduğu söylenemez değil mi?

Şimdi de tersini düşünelim, kafasında sürekli olarak trafik kazasında ölebileceğine dair görüntüler olan, ölebileceğini düşünen, ölümle ilgili fanteziler kuran biri tüm bu düşüncelerden dolayı yolu oldukça tehlikeli olarak algılayacaktır. Bu korkutucu felaket senaryolarına karşı kendini korumak için emniyete alması ise doğal bir sonuç, ancak burada da sorun şu ki, o mağazaya gitme olasılığı neredeyse sıfır!

Bir de 3.seçeğimiz var, bu durumda da, normal düzeyde bir kaygı düzeyi nedeniyle tedbirli bir şekilde yolun karşına geçemeye çalışan biri, rahatlıkla amacına ulaşacağı gibi, yaşadığı kaygının farkına bile varmayacaktır. Kaygı otomatik olarak işlevini gördüğünde adeta görünmez olur.

İnsanların birçok davranışının arkasında kaygı sistemi yatar. Ortalama bir kaygı düzeyi
- Başarıyı artırır,
- Tehdit ve tehlikelerden korur,
- Riskli davranışlardan kaçınmamızı sağlar,
- Davranışların kontrol edilmesini, otokontrolün devreye girmesini sağlar,
- Daha gerçekçi değerlendirmelerde bulunmamızı sağlar,
- Yaşam kalitemizi yükseltir

Hayatı boyunca hiç trafik kazası geçirmediği halde emniyet kemeri takan insanlar, işe geç kalmamak için 15 dakika evden erken çıkan insanlar, üniversite sınavında başarılı olmak için en sevdiği arkadaşlarıyla zaman geçirmekten feragat eden öğrenciler, sabah uyanmak için alarm kuranlar… Bütün bu davranışların altında yatan kavram kaygı sistemidir.
Asıl soru ise bu kadar yaşamsal bir sistem nasıl oluyor da bazı insanların hayatını cehenneme çevirebiliyor?

Bu sorunun cevabı da çoğu psikolojik problem gibi geçmişte saklıdır. Hiçbir insan kaygı bozukluğuyla dünyaya gelmez, ancak bazı insanların genetik olarak daha kaygılı olabildikleri bilinen bir durumdur. Bu kaygılı bir mizaçla doğmuş olma hali, kaygıyı tetikleyen, besleyen düşünce ve yaşantılarla bir araya geldiğinde problemler yaşanmaya başlıyor. Kaygı bozukluklarının nedenleri için bazen çok spesifik bir olaydan bahsedilebilse de çoğunlukla daha karmaşık süreçlerden kaynaklanabileceğini de söyleyebiliriz. Psikolojik kökenli nedenlerden bazıları şunlardır:

- Kaygıya neden olabilecek olumsuz yaşantılar
- Olumsuz ebeveyn davranışları,
- Yanlış bilgilendirmeler,
- Güvensizlik,
- Travmatik yaşantılar,
- Olumsuz aile yaşantısı gibi etmenlerden biri ya da bir kaçı olabilir.

Bu tür olumsuz durumlar ruhsal sağlığı etkileyerek olumsuz duygu, düşünce ve davranışların ortaya çıkmasına neden olabilir. Kaygı düzeyinin belirli bir düzeydeki işlevsizliği belli bir eşiği aştığında ise buna ilişkin ruhsal ve bedensel belirtiler ortaya çıkar.

Kaygının Belirtileri

Duygusal Olarak: Üzüntü, çaresizlik, korku, gerginlik, huzursuzluk, öfke, yetersizlik ve benzeri duyguların ortaya çıkmasına neden olur.

Fiziksel Olarak: Nefes almada güçlük, nabızda ani artışlar, terleme, titreme, tırnak yeme, diz ağrıları, mide krampları, ense kökü kaslarında ağrılar, baş ağrısı, aşırı yeme isteği, sürekli tekrarlayan davranışlar gibi sorunlara neden olabilir.

Zihinsel Olarak: Tekrarlayan olumsuz düşünceler, dikkat eksikliği, konsantrasyon problemleri, unutkanlık, felaket senaryoları üretme gibi sorunlara neden olabilir.

Bu belirtiler normal şartlar altında belli bir miktarın üzerinde kaygı yaşayan çoğu insanın verebileceği tepkilerdir. Örneğin kendisi için önemli bir yakınını kaybeden bir birey geçici bir süreliğine yukarıda sayılan duygusal, fiziksel, zihinsen tepkilerin bazılarını verebilir. Burada zaman kavramına da değinmekte fayda olabilir. Kaygı bozukluğu tanısı için 6 aylık bir zaman diliminde tekrarlayıcı biçimde bu tepkilerin devam ediyor olması, kişinin yaşamını olumsuz etkiliyor olması durumunda bir bozukluktan bahsedilebilir.

Tanı Nasıl Konur?

Psikolojik bir tedaviye yönelmeden önce mutlak anlamda fizik muayene, kan tetkiklerinin yapılmış olması gerekir. Belirli bir neden olmamasına rağmen ortaya çıkan kas ağrıları, baş ağrıları, midede şişkinlik gibi durumlarda kaygı bozukluğu düşünülebilir.

Tedavi

Kaygı bozukluklarının tedavi edilmemesi durumunda kendiliğinden ortadan kalkması oldukça güçtür, zaman zaman kaygı düzeyindeki azalma meydana gelebilse de olumsuz bir yaşantıda yeniden yoğun kaygı ve sonrasında olumsuz durumların ortaya çıkabileceğini göz ardı etmemek gerekir. Kaygı bozukluğu olan birçok insan psikolojik destekten kendini mahrum bıraktığında ikincil olarak depresyon problemiyle karşı karşıya kalabilir ya da kaygıyı bastırmak için sigara, alkol, uyuşturucu kullanımına yönelebilir.

Kaygı bozukluklarının tedavisinde en çok kullanılan yöntem ilaçla tedavidir. Birçok insan belli bir oranda ilaçlardan fayda sağlayabilir. Her hangi bir kaygı bozukluğu için ilaç seçeneğine karar verilmişse bu ilaçların dikkatli kullanılması gerekir. İlaçların hekim kontrolünde kullanılması, ilacın etkisini göstermesi için 2 ila 4 haftalık bir süreye ihtiyaç olduğu, kullanılan ilaçlarla ilgili herhangi bir yan etki çıktığında doz ayarının yine hekim tarafından yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

İlaç tedavisinin yanında ya da gerekli durumlarda ilaçsız olarak terapi desteği alınabilir. Birçok insan ilaçların yeteri kadar etkili olmadığından ya da ilaç kullanmak istemediklerinden dolayı farklı tedavi seçeneklerini değerlendirmek isteyebilir. İlaç kullanımını desteklemek amacıyla ek olarak da terapi alınabilir, terapiyi ilaçlara ek olarak kullanmak tedavinin başarısını artırdığı bilinen bir durumdur.

Kaygı bozukluklarında en yaygın kullanılan terapi modeli, Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi modeli, kaygı bozukluklarının tedavi edilmesinde etkililiği ispatlanmış bir yaklaşımdır. Bilişsel Davranışçı müdahalelerde, kaygının olası nedenleri, sürdürücüleri, ikincil kazanımları gibi altta yatan nedenlerin tespit edilmesini, kaygı ile ilgili psikoeğitim verilmesini, uygun müdahale tekniklerinin uygulanmasını kapsar. Bilişsel Davranışçı Terapi modeli bireyin neden kaygılandığını anlamasını, kaygı yaratan düşüncelerini saptamasını, bu düşüncelerin geçerliliğini sınayarak işlevsel olmayan düşüncelerinden uzaklaşmasını, bunun yerine daha işlevsel düşünce ve davranışlar geliştirmesini hedefler.

Uzm. Psk. Orhan TARUK
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kaygıdan Kaygı Bozukluğuna" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Orhan TARUK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Orhan TARUK'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Orhan TARUK Fotoğraf
Psk.Orhan TARUK
İstanbul
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi9 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Orhan TARUK'un Makaleleri
► Kaygıdan Nasıl Kurtuluruz? Psk.Dnş.Havva BAYAR
► Anksiyete: Kaygıdan Daha Fazlası Psk.Ilgın ARPACI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Kaygıdan Kaygı Bozukluğuna' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Depresyonu Anlamak Ekim 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:42
Top