2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kendini Kontrol
MAKALE #17810 © Yazan Uzm.Psk.Hülya MACİT | Yayın Ocak 2017 | 5,239 Okuyucu
KENDİNİ KONTROL

Kendini kontrol kavramı ile sadece dürtü kontrolü kastedilmemektedir. Mayer & Gaschke'e göre,kendini kontrol kavramının içinde duyguların yönetimi de yer almaktadır. Yani duyguların denetlenmesi, kontrolü ve gerekliyse içinde bulunulan duygusal durumu değiştirmenin de bir ürünüdür (akt:Mumcuoğlu, 2002:25-26).

Goleman'a göre, tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir; evrim yaşamla baş edebilmemiz için bizi acil plan yapabilecek şekilde planlamıştır. Duygu sözcüğünün (emotion) kökü motere' dir. Latince hareket etmek anlamına gelen fiile "e-" ön eki getirildiğinde anlam uzaklaşmak olur ki bu, her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini vermektedir. Duygusal repertuarımızdaki her duygunun özgün bir rolü vardır. Beden ve beynin yeni yöntemlerle incelenmesiyle birlikte araştırmacılar her duygunun bedeni birbirinden farklı tepkilere nasıl hazırladığına dair, sayısı gitgide artan fizyolojik ayrıntılar keşfetmektedirler. Örneğin; öfke hissedildiğinde, kan akışı bir silahı tutmayı ya da düşmana vurmayı kolaylaştırıcı şekilde ellere yönelir, korku hissedildiğinde ise, kan kaçmayı kolaylaştırmak için bacaklardaki gibi büyük iskelet kaslarına yönelir (Goleman, 2005).

Evrim sürecinde duygular yol gösterici ve hayat kurtarıcı olduysa da uygarlığın getirdiği yeni gerçeklikler öyle hızlı gelişti ki; duygusal denetimi zorunlu kılan bir takım sosyal kısıtlamalar getirdi. Dolayısıyla "özdenetim" Eflatun'dan bu yana yüceltilen bir erdem olmuştur. Romalılar ve eski Hristiyan klisesi buna temperantia, yani dengeleme, duygusal aşırılıkları sınırlama demiş. Amaç, duyguları bastırmak değil dengedir. Aristo'nun tespit ettiği gibi, makbul olan "uygun" duygudur, yani koşullarla orantılı biçimde hissedebilmektedir. Duygular fazlasıyla bastırıldığında donukluk ve uzaklık yaratır; kontrolden çıktığında, aşırı ve ısrarlı, patolojik bir hale gelir. Aslında, bize sıkıntı veren duygulara hakim olabilme, duygusal sağlığımızın anahtarıdır; aşrılık -fazla yoğun ya da uzun süreli duygular- dengemizi bozar. Doğal olarak bu, tek tip duygu hissetmemiz gerektiği anlamına gelmez. Düşüşler en az çıkışlar kadar hayata bir tat katar, ancak bunların dengede olması gerekir. Kalbin matematiğinde kişinin kendini iyi hissetmesi olumlu ve olumsuz duyguların oranına bağlıdır. İnsanın kendini iyi hissetmesi için sürekli tatsız duygulardan kaçınması gerekmez; ancak fırtınalı duyguların tüm olumlu ruh hallerinin yerini alacak kadar kontrolden çıkmaması gerekir (Goleman, 2005).

Duyguları idare etmek ve kendini yatıştırma sanatı, temel bir hayat becerisidir. Psikanalitik düşünürler bunu en önemli psişik araçlardan biri olarak görürler. Teoriye göre, duygusal açıdan sağlıklı bebekler bakıcılarının kendilerini yatıştırma tarzlarını kendilerine aynen uygulamayı öğrenir ve duygusal beynin iniş çıkışlarından daha az zarar görürler (Kohut, 2004:107).

Görüldüğü gibi beynin düzeni, ne zaman ve hangi duyguların rüzgarına kapılacağımızı kontrol etmemizi çoğu kez zor ya da olanaksız kılar. Ama bir duygunun ne kadar süreceğini belirlememiz bir ölçüde olanaklıdır.

Duygular konsantrasyonu bastırdığında yitip giden şey "işleyen bellek" denilen; yapılmakta olan iş hakkındaki tüm bilgileri zihinde tutma yeteneğidir. Zihinsel yaşamda işleyen bellek, bir cümle söylemekten, karmaşık bir mantıksal önermeyi anlama çabasına kadar, tüm zihinsel çabaları olanaklı kılan en üst düzey bir icra işlevidir. Fakat duygular, işleyen belleği etkilediğinde doğru düzgün düşünemez hale geliriz. Fakat bunun yanı sıra olumlu motivasyonun başarıdaki rolünü düşünelim. Rekabetin fazla olduğu alanlarda, başarılı olanları aynı yetenek düzeyindeki rakiplerinden ayıran özellik; heves ve engeller karşısında dayanma gücü gibi duygusal özelliklere bağlıdır. Dolayısıyla duygularımız; düşünmek ve planlamak, uzak bir hedefe hazırlanmayı devam ettirmek, sorunları çözmek gibi yeteneklerimizi engellediği ya da güçlendirdiği ölçüde, doğuştan gelen zihinsel yetilerimizi kullanma kapasitemizin sınırlarını çizerek hayatta neler yapabileceğimizi belirler. Yaptığımız işe heves ve keyifle motive olduğumuz ölçüde de bizi başarıya ulaştırır. İşte bu anlamda duyguları yönetebilme temel bir yetenektir ve diğer tüm yeteneklerimizi bileyerek ya da körelterek, derinden etkileyen bir güçtür (Goleman, 2005).

Dürtülere karşı koyabilmekten daha temel bir psikolojik beceri yoktur. Çünkü tüm duygular doğaları gereği, bir şekilde dürtüyü eyleme dökmenin yolunu açtıklarından, dürtüleri kontrol etmek, duygusal özdenetimin kaynağıdır. Dürtüyle hareket etmeyi erteleme gücünü bir çok çabanın temelinde bulabiliriz; bu bir yemek rejimini sürdürmekten, tıp fakültesini bitirmeye kadar uzanabilir. Bazı çocuklar, çok küçük yaşlar dahi olsalar, ertelemenin avantajlı olacağı sosyal durumların farkına varabilmek, dikkatini baştan çıkarıcı şeylere odaklamaktan kurtarabilmek ve hedefe ulaşmakta gerekli sebatı gösterirken dikkatlerini, kendilerini hedeften alıkoyacak şeylerden başka kaydırabilmek gibi temel becerileri kazanmış olabiliyorlar (Goleman, 2005). Bu çocukların diğer yaşıtlarından daha yetenekli olmalarının altında yatan sebepler arasında büyük ihtimalle bağlanma figürlerinin kişilikleri ve onlarla olan etkileşim süreçlerinin etkileri yüksektir.

Tice' a göre kişilerin en zor kontrol ettikleri duydu öfkedir. Öfke olumsuz duyguların en baştan çıkarıcı olanıdır; kendini haklı çıkaran sürekli bir iç monolog, öfkeyi serbest bırakması için zihni en ikna edici fikirlerle doldurur. Üzüntünün aksine, öfke enerji verir, hatta coşturur. Zilmann öfkeyi körükleyen temel nedenlerden birinin tehlike hissi olduğunu saptamıştır. Tehlike işaretini veren şey ise; adaletsiz ya da kaba davranışlara maruz kalmak, hakarete uğramak ya da aşağılanmak, önemli bir hedefe doğru ilerlerken engellenmek gibi bariz bir fiziksel tehdit bile yeterli olabilir. Bu tür durumlarda öfkeyi ifade etme biçimleri de kişiler arasında farklılık görülür. Kimileri bu dürtüyü kontrol edemeyip dışa vurma eylemleri sergilerken, kimileri öfkelerini içlerine yansıtıp, o duyguyu hazmetmeden içlerinde tutarlar. Dolayısıyla böyle bir durum kişinin kendisine zarar verir hale gelir. Kimileri de bu duyguyu uygun yollarla kontrol edip, kendilerini yatıştırırlar. Zilmann öfkeyi kontrol etmek ve kendini yatıştırmanın da farklı yolları hakkında bilgi vermiştir. Öfkeyi dağıtmanın bir yolu, öfke dalgasını başlatan düşünceleri yakalayıp bunlara meydan okumaktır. Çünkü ilk öfke patlamasını başlatan, bir etkileşimin başlangıçtaki değerlendirilmesidir; alevlari körükleyen ise bunu izleyen değerlendirmelerdir. Bu noktada zamanlama çok önemlidir; öfke döngüsüne ne kadar erken aşamada müdahale edilirse o kadar etkili olur. Öfkeyi kontrol etmenin bir diğer yolu ise, karşı tarafın durumunu ve ihtiyaçlarını anlamaktır. Böyle bir empati süreci öfkeyi körükleyen durumları yeniden değerlendirmeye yol açar. Bir diğer yol ise öfkeye yol açacak başka kışkırtıcı unsurların bulunduğu bir ortanda, adrenal dalgasının yatışmasını bekleyerek , fizyolojik açıdan sakinleşmeye çalışmaktır. Ancak, öfkeyi hafifletme fırsatının belirli bir menzili vardır; Zilmann bunun ılımlı öfke düzeyinde işe yaradığını, öfkeye varan yüksek düzeylerde ise, bilişsel yeti kaybı olduğunu, yani aklın yitirldiği durumlarda yatıştırma yollarının hiç birinin işe yaramadığını bulgulamıştır (akt:Goleman, 2005:80-88).

Kontrol edilmesi zor olan duygulardan biri de "kaygı"dır. Kaygı aslında yararlı bir tepkinin yoldan çıkmış biçimi olan; beklenen bir tehlikeye karşı fazlasıyla hararetli bir zihinsel hazırlıktır. Ancak zihindeki bu prova, dikkati kendine çekip başka bir yere odaklanma çabalarına müdahale edecek şekilde kısır bir döngünün tuzağına düştüğünde, felakete yol açan bir bilişsel durağanlığa yol açar (Goleman,2005).

Psikolojinin klasik literatüründe kaygı ile performans arsındaki ilişki, ters çevrilmiş bir U olarak tarif edilmektedir. Ters U'nun tepe noktasında kaygı ve performans arasında, bir miktar kaygının yüksek performansa götürdüğü, optimal bir ilişki vardır. Ancak çok aza kaygı kayıtsızlığa ya da iyi sonuç almak için gerekli çabaya yetecek olandan daha az motivasyona yol açar; çok fazla kaygı ise tüm başarı çabalarını köstekler (Atkinson ve ark., t.y, 456).

Ruh halindeki hafif değişiklikler bile düşünme sürecini sarsar. Plan yaparken ya da karar verirken iyi ruh halindeki kişiler daha geniş ve olumlu düşünmeye yönelten algısal bir eğilim gösterirler. Bunu bir nedeni de belleğin ruh haline göre çalışmasıdır; yani, iyi ruh halindeyken, daha olumlu olayları hatırlarız; kendimizi iyi hissettiğimiz sırada, işin iyi ve kötü yanlarını düşünürken bellek bizim verileri tarttığımız terazinin olumlu kefesine ağırlığını koyar ve örneğin, biraz maceracı ya da riskli bir şeyler yapabilmemizi kolaylaştırır. Aynı nedenle berbat bir ruh hali, belleği olumsuz yöne saptırarak bizi korkak, aşırı temkinli kararlar almaya yönlendirir. Kontrolden çıkmış duygular idraki engeller, ancak kontrolden çıkmış duyguları tekrar hizaya sokabiliriz. Snyder'a göre bunu yapabilmenin en iyi yolu umut beslemek ve iyimser olmayı başarabilmektir. Ona göre umutlu olan kişilerin kendilerini motive edebilme, hedefe ulaşmaya yeterli becerilere sahip olduklarını hissetme, köşeye sıkıştıklarında kendilerini "daha iyi günlerin geleceği" tesellisiyle yayıştırabşlme, hedeflerine ulaşabilmek için değişik yollar bulma esnekliğini gösterebilme, imkansızlığı gördüklerinde hedef değiştirebilme ve zor bir işi baş edilebilinir küçük parçalara bölebilme gibi ortak özellikleri bulunuyor (akt:Goleman, 2005:112-115).

KAYNAKÇA


Atkinson, Rita, L 'v.d.\ Psikolojiye Giriş, çev:Alogan, Yavuz, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 1999.

Aydın, Arzu, "Empatik Becerinin Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi" (Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi), Ege Üniversitesi, İzmir, 1996.

Aydın, B., Palut, B., Derelioğlu, Y., "Ergenlerin Sosyal Becerilerini Değerlendirme Ölçeği (İKE-İnsan İlişkileri, Kendini Kontrol, Empati) Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması", Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2001.

Aydın, Betül, Çocuk ve Ergen Psikolojisi, 2.bs., Nobel Basımevi, Ankara, 2005.

Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, 29.bs.,Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2004.

Ekşi, Aysel, Çocuk, Genç, Ana Babalar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1990.

Erginsoy, Devrim, "Duygusal Zeka ve Kişiler Arası İlişkiler Tarzları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi", (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2002.

Goleman, Daniel, Duygusal Zeka, çev:Yüksel, B.Seçkin, 29.bs., Varlık Yayınları, İstanbul, 2005.

Güngör, Derya, "Bağlanma Stillerinin ve Zihinsel Modellerin Kuşaklar Arası Aktarımında Anababalık Stillerinin Rolü" (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Ankara, 2000.

Mumcuoğlu, Özlem, "Bar-On Duygusal Zeka Testi'nin Dilsel Eşdeğerli, Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması" (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2002.

Sümer, N., Güngör, D., "Yetişkin Bağlanma Stillerinin Türk Örneklemi Üzerinde Psikometrik Değerlendirilmesi ve Kültürler Arası Bir Karşılaştırması", Türk Psikoloji Dergisi,14(43), 1999.

Kohut, Heinz, Kendiliğin Çözümlenmesi, çev:Cebeci, Oğuz, Metis Yayınları, İstanbul, 1998.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kendini Kontrol" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Hülya MACİT'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Hülya MACİT'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Uzm.Psk.Hülya MACİT
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Hülya MACİT'in Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Kendini Kontrol' başlığıyla benzeşen toplam 32 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Empati Aralık 2016
► Ergenlik Ne Demektir? Nisan 2015
► Yarık Ruhlar Mart 2015
► Cinselliğin Dili Mart 2015
◊ Narsisizm Kültürü-I Ocak 2017
◊ Terapiden-I Ekim 2016
◊ Terapiden-Iı Ekim 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:29
Top