2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Uyku Bozuklukları ve Beslenme
MAKALE #17961 © Yazan Dyt.Nursena AKKAYA | Yayın Şubat 2017 | 3,264 Okuyucu
Uyku ; insan yaşamının yaklaşık 1/3 ünü oluşturur ve beslenme,nefes alma,boşaltım kadar önemli bir fizyolojik gereksinimdir.Bu nedenle uyku ; bireyin yaşam kalitesi ve iyilik durumunu etkileyen , sağlığın önemli bir değişkeni olarak görülmektedir.
Uykuda farklı 5 dönem dikkati çekmektedir.Bu dönemlerden birisi hızlı göz hareketleri (Rapid Eye Movement – REM) dönemi , diğerleri de Non REM (NREM) olarak adlandırılmaktadır.
Genellikle kısa bir uyanıklık döneminden sonra uykuya geçilmektedir.Uykunun başlamasından yaklaışk 90 dakika sonra da ilk REM dönemi ortaya çıkmaktadır.Daha sonra da yaklaşık 90 dakika aralarla bir gecede 3-5 REM döneminden geçilmektedir.Genel olarak uykunun ilk 1/3 lük bölümünde derin uyku , son 1/3 ünde de REM uykusu daha fazla yer almaktadır.NREM dönemi kendi içinde iki ana bölme ayrılmaktadır.
A)Yüzeyel uyku(1.dönem ve kısmen 2.dönem) :Yüzeyel uyku , uyku uyanıklık geçişi arasındaki dönemi oluşturmakta olup bu dönemde insanlar kolaylıkla uyandırılabilmektedir.
B)Derin uyku(yavaş dalga uykusu)(3. Ve 4. Dönemler) :Derin uyku sırasında insanın uyandırılabilmesi için daha şiddetli uyarana ihtiyaç vardır.Bu dönemin bir temel özelliği de büyüme hormon salgılanmasındaki artıştır.GH salgısındaki artışla birlikte protein sentezi artmaktda , metabolizma yavaşlamakta , kardiyovasküler sistem ve solunum sistemindeki fizyolojik aktivitelerde genel olarak azalma dikkati çekmektedir.Bu nedenle , bu döneme anabolik dönem adı verilmektedir.Tüm bu değişmelerin,bensel dinlenmeye,yenilenmeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
C)REM döneminde solunum ve göz kasları dışındaki iskelet kaslarında tonus kaybı olmaktadır.Bu sırada hızlı göz hareketleri başlamakta, fazik ve tonik değişmeler birbirini izlemekte , bilişsel ve fizolofik aktivitelerde artış dikkati çekmektedir.Erkeklerde ereksiyon ortaya çıkmakta , kalp atımında taşikardi , bradikardi dönemleri gözlenmekte , solunum sayısı ve derinliği değişmeleri ortaya çıkmaktadır.

Sağlıklı bireylerin ışığı kapattıktan sonra 5-10 dakika içinde uykuya dalması ve çocukların en az 10, ergenlerin en az 9 ve yetişkinlerin ise en az 7 saat uyuması gerekmektedir.Uyku gereksinimi ; yaş , cinsiyet , fiziksel aktivite ,hastalık öyküsü, duygusal durum , yaşam biçimi alışkanlıkları gibi bireysel ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.

DİSOMNİALAR

Dissomnia , uyku süresi miktarı , kalitesi , zamanlamasında değişmelerle karakterize , fazla uyuma , uykunun başlama ya da devamına ilişkin bozukluklar olarak tanımlanmaktadır.

PRİMER İNSOMNİA

Uykuya dalma , sürdürme ve sonlandırmaya ilişkin sorunlar sonucu , dinlendirici olmayan uyku insomnialar başlığı altında toplanabilir.Uykunun işlevi ve yapısı dikkate alındığında insomnia , kişilerin yeterli süre ve zaman diliminde uyuyamadığı için dinlenemediği , yeni güne hazır olamadığı durumlar olarak tanımlanabilir.
İnsanların yaklaşık %50 si yaşamlarının bir döneminde uykusuzluk çekmektedir.Bu insanların yarısının sorunlarının ciddi boyutta olduğunu ifade etmeleri , insomnianın önemli ve yaygın olduğunun bir göstergesidir.Erişkin populasyonda bir yıllık prevalansı %30-40 civarında olup , ağır ve kalıcı uykusuzluktan yakınanların oranı %10-20 dir.Kronik insominalı bieyler uyuyabildiklerinde de yüzeyel uyuduklarını , kolaylıkla uyanıp uyanmakta güçlük çektiklerini ifade etmektedirler.Geçici insomnia, sık rastlanan bir tablodur.Genellikle birkaç geceden fazla sürmez ve çoğu zaman stres , ilaçlar gibi nedenler söz konusudur.

PRİMER HİPERSONİA

Türk toplumunda genel populasyonun %14 ü hipersomniadan yakınmaktadır. Bu olguların %32 si kilo fazlalığı göstermektedir.Fazla uyuyanların %5.8 i gündüzleri dayanılmaz uyku atakları tanımlamaktadırlar.

Kleine-Levin Sendromu: Ergenlik döneminde başlayan , yılda birkaç atakla kendini gösteren , erkeklerde daha çok görülen ve erişkinlikte azalarak kaybolan bir tablodur.Bir kaç gün ya da hafta sürebilen ataklarda , hipersomnia , hiperfaji , hiperseksüalite ve konfüzyon benzeri bozukluklar baştadır.Çoğu zaman başladığı gibi sonlanmakta ve hasta günlük yaşamına dönmektedir.

İdiyopatik Hipersomnia
Genellikle 20 li yaşlarda başlamakla birlikte her yaşta ortaya çıkabilmektedir.Hastaların , hemen hemen sürekli denebilecek biçimde uzun süre uyudukları , sabah dinlenmeden kalktıkları , gündüzleri farklı sürelerde uyusalar bile dinlenemedileri dikkati çekmektedir.Narkoleptiklerden farklı olarak REM latensi olmayıp , gündüz uykularında da bazen REM dönemine girmektedirler.

Narkolepsi
Uyanıklıkta uyku atakları ve katapleksi , uyku-uyanıklık geçişi sırasında da uyku paralizisi ve hipnogojik/hipnopompik halusilasyonlarla karakterize bir bozukluktur.Toplumda az rastlanan bir durum olup , genellikle adölesan dönemde ilk belirtiler ortaya çıkmaya başlamaktadır.

SOLUNUMLA İLİŞKİLİ UYKU BOZUKLUĞU

Uyku sırasında solunumla ilişkili bozukluklar , ağır komplikasyonları olan , yeterince tanınmayan ve yaygın sorunlardır.Bu tablolar çeşitli psikolojik ve fiziksel hastalıkla karışabilir , bunlara neden olabilir.
Uyku apnesi , periferik ya da santral faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan ve uyku sırasında 10 saniyeden uzun süren solunum durmasıdır.Uyku apnesi sendromu tanısı için bir saatlik uykuda 5 taneden fazla apne bulunması koşulu aranmaktadır.Temel belirtiler horlama,tanıklı apne ve gündüz uykuluğudur.Erişkin populasyonda prevalansı %1-10 arasında bulunmaktadır.Yaşlılarda, erkeklerde ve şişman kişilerde daha agın görülmektedir.Obstrüktif , santral ve mix olmak üzere üç tip apne tanımlanmıştır.Bir çoğu obez olan bu hastaların kilo vermeleri tedavinin ilk adımını oluşturmaktadır.

PARASOMNİA

Parasomnia , uykuda , uyku dönemiyle eş zamanlı , davranış ve fizyolojik alanlarda değişmeleri kapsamaktadır.Bunlar, SSS aktivasyonunun otonomik sinir sistemi ya da iskelet kaslarına aktarılması ile ortaya çıkan bozukluklar olarak tanımlanmaktadır.

Kabus Bozukluğu : Her yaşta ortaya çıkabilen , en yaygın olarak 3-5 yaşları arasında görülen , genellikle REM döneminde ve uykunun ikinci yarısında, dış uyaran olmaksızın uyanmaya yol açan , korkutucu rüyalar ile karakterizedir.Kötü rüya olarak da bilinen kabus bozukluğuna genel populasyonda %5 oranında rastlanmaktadır.

Uyku Terörü: Uykunun ilk saatlerinde , yavaş dalga uykusu sırasında ortaya çıkan , çığlık atma ve ağlamanın eşlik ettiği , ypğun korku ile birlikte otonomik ve davranışsal değişikliklerle karakterize bir bozukluktur.Olaydan sonra genellikle amnezi vardır.Uykun terörünün yaygınlığı %1-6 olup, en çok 5-7 yaşları arasında görülmektedir.Adölesan dönemde epizodların sıklığı azalır ve erişkinde prevalan %1 in altına iner.

Somnanbulizm (Uyurgezerlik): Yavaş dalga uykusu sırasında ortaya çıkan ani motr aktivite ile karakterizedir.Uykunun ilk saatlerinde , yaklaşık 10 dakika süreyle ortaya çıkar.Bu sırada hastanın uyandırılması güçtür ve tabloya amnezi eşlik etmektedir.Çocukların %25-30 unda uyurgezerlik epizodları görülür.12 yaş civarında en yüksek görülme sıklığına ulaşır, sonra giderek azalır , 15 yaşından sonra nadiren görülür.


NARKOLEPSİ

Kronik uyku bozukluğu olarak bilinen ''narkolepsi'' hastaalığı 1877 yılında Westpal,1880 yılında ise Gelineau tarafından tanımlanmıştır.Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Uyku Hastalıkları Kurumuna göre hastalarda tanı ;
• gündüz aşırı uyuma olması ve bunun üç aydır devam etmesi(hastaların tümüne yakınında ilk şikayet gündüz karşı konulmaz uyku atakları, yemek yeme veya araba kullanma gibi uygun olamayan ortamlarda da ortaya çıkmasıdır.Atak süresi birkaç saniyeden birkaç dakikaya olmak üzere değişebimektedir.Kısa süre olmasına karşın dinlendiricidir.)
• kataapleksi hikayesi(kahkaha,korku,şaşkınlık gibi emasyonel uyaranlarla tetiklenen, ani,geri dönüşümlü , çizgili kas tonusu azalması veya kaybı olarak tanımlanmaktadır.Bu ataklar sırasında bilinç kaybı olmamaktadır.)
• uyku paralizi
• hipnagogik halüsinasyonlar
• bölünmüş uyku varlığı
• polisomnografik testler
• HLA DQB1 0602 genetik taraması ile tanı konulmaktadır.

Son zamanlarda narkolepsili hastalarda oreksin düzeylerinin düşük olması nedeni ile bu hastalarda tanı , oreksin düzeylerine bakılarak da konulmaktadır.Serebrospinal sıvı da oreksin veya plazma oreksin analizi rutin olarak yapılmamasına ve tanı kriterleri içinde yer almamasına karşın, narkolepsi tanısında kullanılabilecek bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

EPİDEMİYOLOJİSİ

Narkolepsi oldukça nadir görülen klinik bir tablodur.Hastalık en sık ikinci on yılda başlar.Erkeklerde kadınlara oranla biraz daha sık görülmektedir.Bununla birlikte ,hastalığın çocukluk çağında ya da 60 yaşlarından sonra başladığı bildirilmiştir.Ülkeler ve etnik gruplar arasında farklılık gösterse de narkolepsi prevalansı %0.03 ile %0.1 oranları arasında değiştiği bilidirilmektedir.Van Belle ve ark 2007 yılında narkolepsi epidemiyolojisi ile ilgili yapılan meta analiz çalışmasında dünyada narkolepsi prevalansı 25-50/100.000 olarak bulunmuştur.Ülkelerin kendi sınırları içinde yaptığı çalışmalara göre ; hastalık prevalansı Japonyada 590/100.000 , Hong Kong da 1-40/100.000 ,İtalya da 40/100.000,İsrailde ise 0.23/100.000 olarak saptanmıştır(Ohayon ve Ark 2002 yılında yapılan prevalans çalışması).

Türkiye de narkolepsi prevalansı, vaka sayısının az olması nedeniyle henüz bilinmemektedir.Sadece H1N1 domuz gribi aşısı sonrasında Avrupa ülkelerinde narkolepsi-katapleksi endemisinin ortaya çıkmasının dikkat çekmesi üzerine Türkiye de bunun üzerine birkaç olgu çalışması yapılmıştır.2014 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı tarafından yapılan çalışmada belirlenen iki olgu türkiyede bulunan ilk olgulardır.Yine ender olarak intrakraniyal tümör,ensaflit ,multiple skleroz ve kafa tramvası sonrası ortaya çıkan vakalarda bildirilmiştir.

TEDAVİ

Sosyal aktivitelerinde semptomların kontrol altına alınabilmesi için hastanın tedavisi çok önemli hale gelmektedir.Doğrudan bir tedavi bulunmamasına karşın , semptom sayısı ve görülme sıklığı azaltılabilmektedir.Narkolepsililere uygulanan tedavinin başında ilaç kullanımı ( amfetamin benzeri uyarıcılar, modafifinil , trisiklik antidepresanlar vb.) ve psikiyatrik uygulamalar yer almaktadır.Henüz tanımlanmış tıbbi beslenme tedavisi ise bulunmamaktadır.

OREKSİNLER

1998 li yılların başında birbirinden bağımsız iki araştırma grubu , dorsal ve lateral hipotalamusun nöronal perikaryasında bulunan iki hipotalamik nöropeptid tanımlanmıştır.1998 li yılların sonuna doğru ise oreksin A ve oreksin B olarak tanımlanan bu iki nöropeptidin önceden bilinen orphan G proteini- eşleşmeli reseptör (GPCRs) için endojen ligand olarak tanımlandığı ve oreksinlerin dışında pre-pro oreksin ike OX1R ( oreksin reseptörü 1) olduğu saptanmıştır.Oreksinler GPCRs reseptörleriyle yakın ilişkili olan OX1R ve OX2R yi aktive ederler.

2006 yılında Pharmacol Rev de yayımlanan bir çalışmada oreksinlerin ratlarda yiyecek alımını uyardığı , oreksin mRNA nın açlıkla düzenlendiği ve aç bırakılan hayvanlarda pre-pro oreksin mRNA düzeyinin yükselmesiyle orantılı olarak yiyecek tüketiminin arttığı gözlenmiştir.Tüm bunlar çerçevesinde bu peptidlere Yunanca da iştah anlamına gelen orexis kelimesinden dolayı oreksin ismi verilmiştir.

Oreksin reseptörleri insanlarda suprakiasmatik çekirdeklerde, hipofiz bezinde, periferal dokularda (kalp, karaciğer, böbrek, akciğer) testis ve bağırsakta çok az olmakla birlikte bulunmaktadır

Oreksin nöronları beynin değişik bölgelerinde yer almaktadır. Daha çok lateral hipotalamus, perifornikal hipotalamus, arcuate çekirdek ve paraventriküler hipotalamik çekirdekte olup, onun dışında; serebral kortekste, talamusun medial yapılarında, limbik sistem ve beyin sapında da görülmektedir (8). Beyinde oreksin nöronlarının bulunduğu bölgelerin hasar görmesi veya nörodejeneratif hastalıklar (Huntington’shastalığı, Guillain-Barre sendromu, Parkinson hastalığı gibi) bu nöronların kaybına neden olabilmektedir

KAYNAKLAR

1-Özfen F(2001).Uyku ve uyku bozuklukları.Psikiyatri dünyası;5 : 41-48
2-Aksoydan E,Türközü D(2014).The ınfluence of sleep duration and quality on nutrition and body composition.sted 2015 : 24 (1) :10-17
3-Cappuccio FP,Taggart FM,Kandala N-B,Currie A(2008).Meta-analysis of short sleep duration and obesit in children and adults.31 (5) :619
4-Nalbantoğlu M.,Benbir G,Karadeniz D,Altıntaş A,Savranoğuz F(2014).Cases of Narcolepsy-Cataplexy Sydrome Following H1N1 Vaccination.Archives of Neuropsychiatry 51 : 283-287.
5-Karadağ M,Aksoy M(2009).Narcolepsy and Orexins .Dirim Tıp Gazetesi 84 sayı 3 (75-83)
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Uyku Bozuklukları ve Beslenme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Nursena AKKAYA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Nursena AKKAYA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dyt.Nursena AKKAYA'nın Yazıları
► Uyku ve Beslenme Dyt.Gözde AĞCA
► Uyku ve Beslenme Dyt.Cansu KOLUKIRIK
► Uyku Apnesi ve Beslenme Dyt.Neslihan HACIBEYLİ
► Obstrüktif Uyku Apnesi Dyt.Pınar ERMİŞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Uyku Bozuklukları ve Beslenme' başlığıyla benzeşen toplam 97 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Obezite ve D Vitamini Şubat 2017
► Avokado Yağı Şubat 2017
► Helikobakter Pilori ve Beslenme ÇOK OKUNUYOR Şubat 2017
◊ Matcha Çayı Mart 2017
◊ Hindistan Cevizi Yağı Şubat 2017
◊ Gentestdiet Şubat 2017
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:29
Top