2007'den Bugüne 92,232 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,964 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Duygu Odaklı Çift Terapisi
MAKALE #17981 © Yazan Dr.Mehmet TEKNECİ | Yayın Şubat 2017 | 4,066 Okuyucu
Kadın ve erkek ilişkisi başta olmak üzere bütün yakın ilişkilerde insanları birbirine yakınlaştıran temel etmen duygulardır. Jest ve mimikler, bedenin duruşu ve davranışları, sesin tonu ve tınısı, aleni sözler vs. örtülü ve açık anlık mesajlardaki duygusal iletişimle bağlantı kurdurur. Bu mesajlar kişiler arası yakınlaşmayı sağlar ya da araya bir mesafe koyar. Kimi zaman güçlüyüm, hâkimim tavrını içerirken kimi zaman da senin dediklerin olsun yaklaşımıyla bir teslimiyeti içeren duygusal iletişimlerden oluşur. İnsan duygularını yapılandıran etmen, bakıcının(anne vs.) olumlu duygularıyla bebeğin duygularının etkileşimidir. Etkileşim; güven, sevilme vb. ihtiyaçların karşılanıp onaylandığı bir düzlemdeyse güvenli bağlanma ve kimlik saygınlığı hissedilir. Öz sevgi ve yeterlilik hisleriyle her türlü koşulda kendi olarak hayatını götürebilmeye uygun bir kimlik duyumsamasına ulaşılır. Çocuklukta bakıcıya(anne) duyulan güven, sevme-sevilme, ilgi, hoşlanma, keyif, onaylanma vb. ihtiyaçların karşılanma hazzı ve mutluluğu gibi olumlu duygular, şu an hem ötekine(eş, sevgili) bağlanmayı hem de olgun kendiliğin ve kimlik duyumsaması ile iletişim kurmayı sağlar.
Evlilik ne sadece çiftlerin daha iyi şartları oluşturdukları (sosyoekonomik statü vs.) güçlenme anlaşması ne de sadece bilinç dışı geçmiş yaşanmışlıkların tekrarıdır. Sadece bir bağlanma da değildir. Evlilik; çok boyutlu, duygusal süreçleri olan bir bağdır. Duygular insanları birbirine yakınlaştıran bir özelliğe sahiptir. Sağlıklı bir yakın ilişki, evlilik, aile hayatı, çift ilişkisi veya dostluk ilişkisi; kişinin olumlu yönleriyle kırılgan, zayıf yönlerini ortaya koyabildiği, gerçek, samimi, açık ilişki düzleminde yürütülür.
Açık ilişki yürütmek kolay değildir. Mevlana’nın “Bir insan size içindeki duygularını, düşüncelerini açıyorsa saygı duyun. Çünkü insanın içini açması çırılçıplak soyunması gibidir.” ifadesi bu bağlamda çok manidardır. Samimi ve gerçek yakın bir ilişki, karşılıklı açıklık ve saygıyı gerektirir. Evlilikler ya gerçek ilişkinin kendini bütün çıplaklığıyla gösterdiği bir yapı üzerine kurulur ya da kişilerin kendilerini açık, samimi olarak ortaya koymadıkları bir ilişkide oluşturulur. Evlenmedeki esas amaç; psikolojik gelişim sürecinde bağlanmayla ilgili yaşanılan terk edilme korkusu, aşırı sevilme ihtiyacı vs. can yakıcı derin duyguları örtme isteği olabileceği gibi, bakıcı-çocuk ilişkisiyle bireyin iç dünyasındaki acı verici, kaçınılan; acizlik, eksiklik, zayıflık, boşluk, değersizlik vs. kimlik ile ilgili duyguların üstünü örtme; değerliği, gücü, iktidarı görme istediği de olabilir.
Buradan anlıyoruz ki çocuklukta bakıcı(anne, baba vs.) ile çocuk arasında ruhsal gelişimi destekleyen empati, ilgi, onay, sevgi, doğrulanma vb. sağlanamıyorsa hem kendilik organizasyonunda hem de bağlanmada anormallikler görülür. Ayrıca eşler arasındaki etkileşimde de farklı davranışlar ortaya çıkar. Tüm bu sayılanlar; eşlerin duygu, düşünce ve davranışlarını oluşturur. İki insan arasındaki etkileşimler; duygusal yapıya ve muhatabın nasıl davranıp ne yaptığına bağlıdır. Yani yakın ilişkinin yürütülmesi; eşlerin niyetleri, birbirleriyle ilgili duyguları ve birbirlerini dinlemelerine bağlıdır. İlişkide karşılıklı birliktelik hali, ötekinin durumunu belirleyen bir faktördür. Diğer bir faktör de daha önce de belirttiğimiz üzere, kişinin kimlik ve bağlanma ihtiyaçlarına bağlı olan derin duyguların etkisidir. Yakın ilişkilerde bağlanma ihtiyaçları ve kimliğin doğrulanması iki önemli motivasyon gücünü oluşturur.
Yakın ilişkilerde eşler, ya güvenli bağlanma kapasitesiyle bağlanma ihtiyaçlarını karşılıklı yaşarlar ya da çocukluklarındaki bakıcı (anne, baba vs.) ile iletişime bağlı oluşan gelişimsel eksiklikleri gidermeye yönelirler. Eşler; karşılıklı güvensiz bağlanma gösteren patolojik maladaptif durumlarda, acı verici duygularından ikincil maladaptif duygularla kaçındıkları davranışlar sergiler. Eşler karşılıklı kimliklerini empatik bir yaklaşımla doğruladıkları bir ilişki yaşarlar ya da aşırı bir doğrulanma, onaylanma, güçlü olma ihtiyacını birbirlerinden almaya çalışırlar. Buradan da anlıyoruz ki aslında ilişkilerimizdeki motivasyon ve istekler, normal insan olmanın gereğidir. İnsan olmanın gereği olarak karşımızdakine ihtiyaç duyarız. İlişkiler; bağlanma isteği, ilgi ve rahatlama isteği, kendinin kabul edilmesi ve doğrulanma isteği üzerine kurulu bir süreçle devam eder. Eğer gelişimsel bazı kusurlardan dolayı kişilerde bağlanma ve kimlikle ilgili eksiklikler oluşmuşsa bu eksiklerin göstergesi olan acı verici maladaptif duygulardan kaçınılan, savunma amaçlı ikincil duygu ve davranışlar ortaya çıkar.
Evliliğin arkasındaki motivasyonun çok boyutlu duygusal süreç olduğunu ifade etmiştik. Duygu odaklı terapi, çok boyutlu duygusal süreç olan evlilikte, eşlerin birbirlerine duygulanımlarını düzenlemeleri gerektiğine odaklanmaktadır. Yakın ilişkideki kişiler, birbirlerinin birincil duygularının düzenleyicileridir. Leslie Leslie Greenberg, insanların birbirlerinin duygularını düzenlemek için çift ilişkilerine yöneldiğini iddia eder. Kişilerin olumsuz duygularını yatıştırma, olumlu duygularla iyi hissettirme isteğiyle birbirlerini aradıkları kanaatindedir. Birbirleriyle uyumlu, sevgi eksenli, kendi olabildikleri bir çift ilişkisi yaşayan eşler; birbirlerine karşılıklı güven ve huzur verirler. Ayrıca önem verme-verilmeden dolayı kabul ve doğrulanmayı da yaşarlar. Birbirlerinin mutlu, canlı ve keyifli hissetmelerini sağlarlar.
Çiftler arasındaki çatışma ve sorunlar, kişinin hem kendisinin hem de eşinin duygu düzenlemesinin bozulması sonucunda oluşur. Kişi; hem kendi duygularını düzenleme hem de eşinin duygusunu düzenleme yetisini geliştirmesi için motive edilir. Böylece çiftlerin öfke, üzüntü, korku, utanma, sevgi, aşk, vs. duygularını fark ettikleri, birbirlerine gösterdikleri ve bu duygularını yatıştırdıkları ve paylaştıkları çift terapisi yapılır. Çiftler arasındaki olumsuz etkileşimsel döngüleri ortadan kaldırmak için olumsuz davranışın altındaki karşılanmamış ihtiyaçlara bağlı acı verici duyguların ifade edildiği, istek ve ihtiyaçların dile getirildiği ve eşlerin bu duygu ve ihtiyaçlara yanıt verdiği bir süreç yürütülür. Çiftlerden her birinin çocukluk dönemi gelişimsel eksikleriyle oluşan acı verici uyumsuz birincil duygularına ulaşmaları, dönüştürme süreçlerini bireysel terapileriyle de tamamladıklarında çift terapisine yansıyan olumlu etkiler; ilişki doyumu, ilişkide kalıcı değişikliğin oluşmasını sağlar.
ÇİFTLERDE DUYGU DÜZENLENMESİNDE ÜÇ GÜÇLÜ MOTİVASYON KAYNAĞI

Duygu Odaklı Çift Terapisinde Leslie Leslie Greenberg’e (2010) göre Aile; evlilik, karı-koca ilişkilerinde ve çift ilişkilerinde bağlanma, kimlik korunumu, çekim ve cazibe, üç güçlü motivasyon kaynağıdır.

Yakın İlişkilerde Bağlanmanın Önemi

Bağlanma kuramcılarına göre insanlar bağlanma ihtiyacı ile doğar. En temel güdülerinden biri, bağlanma güdüsüdür. İnsanoğlu güven ve huzur hissetmek için öteki ile ilişkide olmayı ister. Huzurlu, rahat ve keyifli olabilmenin yolu öteki ile kurulan yakınlıktır.
Bağlanma kuramcılarının yaptığı çalışmalar göstermiştir ki (Bowlby, Mary Main, Ainsworth vs.) erken çocukluk döneminde annesiyle güvenli bağlanma yaşayan çocuk; yetişkinlikteki güvenli bağlanmada kendini değerli görürken öteki insanları da güvenli gördüğü doğal ve rahat bir iletişimin olduğu bir yapıda çift ilişkisi yaşamaktadır. Anne-çocuk ilişkisinde fiziksel ya da duygusal açıdan annenin çocuğuna karşı ilgi ve sevgi eksikliği ya da yetersizliği varsa güvensiz bağlanma stili oluşur. Bireyin yetişkinlikte de önemli yakın ilişkilerini güvenli bağlanma ilişkisi üzerinden yürütmesi zorlaşır. Kaygı ve kaçınmanın öne çıktığı ilişki yumağı oluşur.
Bebeğin bakıcı(anne) ile yaşadığı ihtiyaçlar ile çift ilişkilerinde eşler arasındaki ilişkide yaşanan ihtiyaçlar aynıdır. Yakınlık İhtiyacı; “Sana ihtiyacım olduğunda sen orada mıydın?” sorusuyla dillendirilebilir. Ulaşılabilir Olma İhtiyacı; “Bakım ve destek olma gibi ihtiyaçlarımı senden temin edebiliyor muyum?” sorusuyla dillendirilebilir. Karşılıklı Anlaşılma İhtiyacı; “Senin tarafından anlaşılma ihtiyacım olduğunda cevap veriyor musun?” sorusuyla karşımıza çıkabilir. Bunlar sağlandığında erişkin insanın duygularını yatıştırıp düzenlemesine, kendini iyi hissetmesine sebep olacaktır.
Yapılan çalışmalar göstermişti ki anne-çocuk arasında gelişen güvenli ve güvensiz bağlanma stilleri, yetişkinlik yıllarında aynen devam etmektedir. Güvensiz bağlanma stilleri; kaygılı-ikircikli, korkulu kaçınmacı, kayıtsız kaçınmacı ve dezorganizedir. Eşler ilişkilerinde bağlanma stillerine uygun güdüsel davranışlar ortaya koymaktadır. Çiftlerden her biri, bağlanma stillerine bağlı olarak ya yakınlık ister ya da uzaklığı tercih eder. Eğer eş kaygılı-güvensiz ise eşinin kendisini gerçekten sevdiği konusunda hep bir şüphe içinde olur. Bazı eşler, ilişkilerinde bağlanmayı tam olarak hissetmeyip eşleri tarafından her an terk edileceği ile ilgili kaygı hisseder. Çift ilişkisini oluşturacak kişilerin bağlanma stilleri eşlerin ve ilişkilerin durumuna göre çeşitlilik gösteren bir yapıda olabilir(Goldman & Leslie Greenberg, 2007; Leslie Greenberg & Goldman, 2008).

Yakın İlişkilerde Kontrol Etme, Baskınlık Döngüleri ve Kimlik Korunumu

İnsanın kendine olan saygısı ve kendini sevme düşüncesinin oluşması en temelde anne-çocuk ilişkisinde onay, kabul, doğrulanma ihtiyaçlarının karşılanması ile olgun bir hale gelmesine bağlıdır. İnsanlar; sürekli olarak karşılıklı anlaşılma isteğini, kabul görmeyi ve doğrulanma ihtiyacını karşıladıkları ilişkiler arar. Erişkin birey, çocukluğunda annesi(bakıcı) ile olan ilişkisinde yeterince onay, kabul ve doğrulanma görememişse geçmişin etkisiyle kimliğinin zarar görme kaygısını şu an yaşadığı ilişkilerinde de -özellikle yakın ilişkilerinde- yoğun bir şekilde yaşar.
Çiftler, kimlik kabulü ve saygınlıklarını tehdit altında hissettiklerinde utanç ve korku duygularını yaşar. Bu duyguların etkisiyle gücü elinde bulundurma, üstünlük kurma amaçlı öfke ve kontrol içeren birtakım davranışlar ortaya koyarlar. Çift çatışmalarında baskınlık kurma ve kontrol etme çabalarının altında yatan nedenler şöyledir; onay ve kabul görmüyormuş, fark edilmiyormuş, önemini ve değerini yitiriyormuş gibi hissetmeyle kimlik saygınlığını kaybetme korkusu.
Çiftler arasında baskınlık kurma ve kontrol etme ile ilgili bir diğer yaklaşım da doğruluğunu ve haklılığını savunma üzerine yapılan mücadele yaklaşımıdır. Sanki haksız olma durumuna düşerse kendini değersiz, aşağı seviyede, kusurlu, beceriksiz hissedecek ve bu eksiklik duyguları ile baş başa kalmak ona acı verecektir. Kişi, bu acı veren duyguları hissetmemek için büyük bir çaba gösterirken öfkeli ve hükmeden davranışlar içerisinde bulunulabilir. Zaman zaman eşlerden birisi çatışmaya bağlı eksiklik duygularını hissetmemek için çatışmadan kaçınır. Eşinin öfkeli söylem ve davranışları karşısında kendini aşırı güçsüz ve aciz hisseder. Utanarak kendini kapar, susar ve durumu yok sayarak eşiyle füzyon durumunda kalıp onun baskınlık kontrolü etkisinde kendini ortaya koymaktan vazgeçer. Bu ilişkide iç dünyada yaşanan korku, utanç vb. duyguları kendine ve eşine açamadığı için kaçınmaya dayalı, gerçekte yaşadıklarından uzak, baskınlık ve kontrol kurmaya çalışmadığı için teslim olan, ancak zaman zaman da baskın olup atak bir davranış sergileyen çiftlerle karşılaşırız. Terapist, çiftle beraber çalışarak eşler arasında kontrol etme, baskınlık kurma davranışlarının altında yatan korku ve utanç duygularını deneyimlemelerini sağlamaya çalışır. Eşlerinin can yakıcı duygularını çıkarıp kendilerini anladıkları, ne yaşadıklarının farkına vardıkları bir değerlendirme ortamında çiftler, kendilerini yatıştırmayı deneyimledikleri gibi eşlerinin de iç dünyalarında yaşananları görmeye başlar. Böylece eşler arasında anlaşılma, kabul onayı içeren bir şefkat ve paylaşım ortamı oluşur(Goldman & Leslie Greenberg, 2007; Leslie Greenberg & Goldman, 2008).

Yakın İlişkilerde Yaşanan Çekim ve Cazibe

Kadın ve erkek sevgilinin yan yanayken yaşadıkları heyecan, birbirlerini çekici bulma, mutlu hissetme, hoşlanma duygularını yaşamaları ilişkinin devamlığı açısından önemlidir. Terapilerde çiftlere; ilişkilerindeki hoşlanma ve çekici bulma yönlerinin ortaya çıkarılmasında sevginin, beraber olmaktan keyif almanın ve yakınlığın korumanın önemi vurgulanmalıdır(Geenberg & Goldman, 2008; Leslie Greenberg, 2010).

Çift İlişkisinde Etkileşim Sırasındaki Duygular

Daha önce de ifade edildiği üzere, ilişki yaşayan insanlar duygular aracığıyla birbirlerine sinyaller gönderirler. Sevgilinin yüz ifadeleri, ses tonu vb. sinyallerinin duyguları, kişinin beyninin amigdala bölümü tarafından otomatik bir hızla okunur. Kişi ona göre otomatik bir davranış içerisine girer. İlişkideki etkileşim durumuna bağlı kişilerin duyguları ve davranışları da değişebilmektedir. Örneğin eşlerden biri, kendini zayıf ve güçsüz hissettiğinde öfkeli olan diğer eş, büyüklenip daha da baskın bir yapıya bürünebilir. Bazen de eşlerden biri, duygularının etkisiyle terk edilecekmiş gibi hissedip partnerine daha da yakın olma davranışı içine girebilir. Kimi zaman da eşlerden biri ya da her ikisi de karşısındakine yüz ifadesiyle örtülü mesaj verebilir. Soğuk, öfkeli bir surat, karşı tarafa bağırıp çağırmak kadar önemli bir etki yapabilir. Eşler arasındaki olumsuz etkileşim döngüleri, onlara fark ettirilmesi gereken önemli bir durumdur. Temelde kimlik saygınlığı ve bağlanma ihtiyaçlarının ilişki sırasında karşılanmaması, can yakıcı bazı duyguları açığa çıkararak eşler arasındaki çatışmaya ve sonrasında da olumsuz etkileşim döngülerine sebep olur. Eşler arasındaki bu olumsuz etkileşim döngülerinin altında yatan neden, birincil uyumsuz duygulardır ve bu duygulara bağlı olarak eşlerin akla dayanmayan, kendilerine yakıştıramadıkları, kendi olarak görmek istemedikleri birçok davranış ortaya çıkabilmektedir. Çiftler bu durumda birbirlerini anlamaya çalışmaktan çok, birbirlerine bağırıp çağırdıkları bir tartışma ortamı oluştururlar ve tekrar tekrar aynı durumu yaşarlar. Bir şekilde canlarının yandığı, incindikleri, birincil uyumsuz duygularına dokunduklarında(aşağı, küçük, değersiz, zayıf, terk edilmiş, sevilmeyen vs.) kendilerinde olmasını istemedikleri bir kimliğe bürünürler. Baskın, kontrolcü, aşağılayıcı, öfkeli, yapışan, soğuk, ötekine duvar ören, dışlayıcı ya da kendi kimliğini yok sayıp boyun eğen birçok kalıba girebilirler. Duygu odaklı çift terapisi sürecinde, bu olumsuz etkileşim döngüleri ve bunun altında yatan bağlanma ihtiyaçlarını, kimlik saygınlığı ve bağlanma ile ilgili duyguları, ihtiyaçları ifade etmeleri sağlanıp olumlu bir etkileşim döngüsü sağlanmaya çalışılır. Bu da aşamalı bir terapi yaklaşımıyla yapılır(Goldman & Leslie Greenberg, 2007; Leslie Greenberg & Goldman, 2008).

DR.Mehmet TEKNECİ

YAKIN İLİŞKİLERİN GİZLİ ANLAMLARI KİTABINDAN ALINMIŞTIR.(Sayfa 147-157)
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Duygu Odaklı Çift Terapisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Mehmet TEKNECİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Mehmet TEKNECİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Mehmet TEKNECİ Fotoğraf
Dr.Mehmet TEKNECİ
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikoterapist
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi157 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Mehmet TEKNECİ'nin Makaleleri
► Duygu Odaklı Çift Terapisi Psk.İshak BÜYÜKYILDIRIM
► Duygu Odaklı Terapi Psk.Dnş.Hasan DAĞ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,964 uzman makalesi arasında 'Duygu Odaklı Çift Terapisi' başlığıyla benzeşen toplam 13 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Aktarım Karşı Aktarım Aralık 2019
► Grup Psikoterapisi Ekim 2019
► Depresyonu Anlamak Eylül 2019
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:34
Top