Romantik İlişkilerdeki ve Evlilikteki Sorunlarla Başa Çıkma
Romantik İlişkilerdeki ve Evlilikteki Sorunlarla Başa Çıkma
Romantik ilişkilerdeki ve evlilikteki sorunlar, çiftlerin hem psikolojik hem de fiziksel sağlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle bu sorunların nasıl oluştuğunun ve bu sorunlarla başa çıkma yollarının incelenmesi oldukça önemlidir.
Bu konudaki bazı tanımlara bir göz atacak olursak;
İlişki kalitesi, çiftlerin ilişkilerinin ne kadar iyi olduğuna dair o andaki değerlendirmeleridir. İlişki başarısı ise, bir süreç içinde ilişkiye ne olduğuyla ilgilidir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz, eğer bir ilişki sürüyor ve partnerlerin her ikisi için de tatmin ediciyse çiftlerin her ikisi de bu ilişkide başarılı demektir.
İlişki uyumunu etkileyen ve araştırmalarda üzerinde en sık çalışılan konulardan birisi de, ilişki çatışmasıdır. Birçok çalışmada ilişkideki çatışmanın çiftlerin uyumunu, psikolojik ve fiziksel sağlığını bozucu etkileri olduğu bulunmuş.
İlişkiye aşk ve yoğun duyguların etkisinde bir seçim yaparak başlayan birçok çift, bir süre sonra kendilerini mutsuz bir durumda bulabilir. İlişki kararı almayı sağlayan olumlu duygular her zaman başarılı ve mutlu bir ilişki sağlamayabilir. İlişki öncesinde çiftlerin mutluluk, romantizm, ihtiyaçlarına ilgi gösterilmesi gibi beklentilerinin ilişki içinde karşılanmaması, hayal kırıklığı yaşanmasına neden olabilir.
“Çatışma” ise, sözlük anlamı olarak, bireylerin hem fiziksel hem sözel hem de psikolojik olarak karşı karşıya gelmesi şeklinde tanımlanır. Ayrıca çatışma, bir ya da birden çok kişinin, bir seçeneği tercih etmede zorlanması ve bu zorlanma sonucu karar verme mekanizmalarında ortaya çıkan bozulma olarak tanımlanır. Kişilerarası çatışmalar, bireylerin belli bir seçenek üzerinde anlaşamamaları ya da uzlaşamamaları sonucunda ortaya çıkar.
Ayrıca, ilişkideki çatışmaların çıkış nedenleri içinde en büyük payı, çiftlerden birinin diğerine yaptığı veya yapmadığı davranışlar alır. Çatışmanın, süre, şiddet, sıklık ve çiftler arasındaki farklılıklar gibi özellikleri vardır. Ayrıca, çatışma parametrelerinin küçük veya dikkat edilmeyen birçok faktörü içerir ve çatışmanın yapısının belirlenmesi de oldukça önemlidir.
Çiftler arasındaki ilişki çatışması genellikle, çiftler aralarında oluşan bir güç mücadelesi sonucunda ortaya çıkar. Ancak çatışma çiftlerin uyumunu olumsuz yönde etkilemekle birlikte; çiftler arasında hiç çatışma olmaması da, ilişkinin iyi olduğunu göstermez. Bazı ilişkiler çiftler arasında hiçbir çatışma olmadan da bitebilir. Bunun nedeni, çatışmasız bazı ilişkilerde eşler arasında paylaşımın çok az olması ve çiftlerin çatışmaktan kaçınmaları nedeniyle ilişkideki doyumlarının düşük olmasından kaynaklanabilir.
Sağlıklı bir ilişkide bir miktar çatışma olması gerekir. Çatışma konusunda genellikle olumsuz sonuçların akla gelir. Ancak çatışma ilişkiye hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar getirir.
Eğer fazla çatışmalı bir ilişki sürdürülüyorsa, çiftlerin benlik saygıları düşebilir, ilişkideki coşkuları azalabilir, enerjileri düşebilir ve çiftler arasında farklılıklar artabilir. öne Bu olumsuz sonuçların yanı sıra çatışmanın olumlu sonuçları da olabilir.
Çatışmayı iyi yönetme becerisi olan çiftlerin ilişki uyumları, ilişki kaliteleri ve aralarındaki yakınlık artabilir.
Başka bir deyimle, çatışma, ilişkiyi bozmak yerine güçlendirebilir.
Çatışmanın yararları, çiftler arasındaki soğuk savaşı ve küsmelerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırarak sorunun açıklığa kavuşmasını, çiftlerin psikolojik açıdan gelişmesini ve farkındalıklarının artmasını ve güç dengesini sağlar. Tüm bunlar ilişki doyumunun artmasına yardımcı olabilir.
İlişkide çiftler arasındaki küçük çatışmalar daha büyük çatışmaları engeller. Çünkü eğer küçük problemler göz ardı edilirse birikerek çok ciddi bir kavganın patlamasına neden olabilir. Özellikle evli çiftlerde çatışmaların biriktirilmesi evliliğin devamı açısından ortaya ciddi sorunlar çıkmasına neden olabilir.
Çiftlerin en önemli sorunları
Yapılan araştırmalar sonucunda çiftlerin en önemli sorunlarının 12 kategoride toplanabileceği bulunmuş. Sorunlar arasında ilk sırayı ne yapılacağı, nerede yaşanacağı, para, zaman değerlendirme gibi konularındaki fikir ayrılıklarına neden olan karar çatışmaları almaktadır. Daha sonra, duygu, cinsellik, takdir etme ve destek olma gibi konularda partnerinin beklediği karşılığı verememe; sorumlulukların paylaşılması veya ayrılması; temizlik, düzen, para harcama, dakiklik gibi konularda dikkatsiz, impulsif veya umursamaz davranışlar gelmektedir.
Ayrıca, birçok araştırmada eleştiri, iletişimsizlik, otoriter davranışlar, uzaklık, sosyal çekingenlik, pasiflik, bağımlı davranışlar ve bağlılığın (attachment) çiftler arasındaki ilişkiyi etkileyen faktörler olduğu bulunmuş.
Evlilikte çiftlerin en önemli sorunları
Evlilikte çiftlerin en fazla hangi konuda tartıştıkları incelendiğinde ise, ilk sırayı para (para harcama, biriktirme vb.) ikinci sırayı ise çocukların (verilecek disiplin, kaç tane çocuk istedikleri vb.) aldığı görülmüştür.
Yapılan bir araştırmada, uzun süreli mutlu evliliklerini sürdüren çiftlerin evliliklerinde, bağlılık, saygı, güven, duygusal yakınlık, arkadaşlık gibi olumlu özellikler olduğu; evliliğinde mutsuz olan veya boşanan çiftlerin evliliklerinde ise, çatışma ve negativizm olduğu bulunmuştur.
Çatışmasının fazla olduğu evliliklerde, hem bireylerin ruhsal ve fiziksel sağlığı hem de ailenin sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olur.
Evlilik çatışması ile psikolojik sorunlar arasındaki ilişkinin incelendiği bir araştırmada, depresif semptomlar, yeme bozuklukları, erkeklerde alkolizm ile evlilik çatışması arasında ilişkili olduğu bulunmuştur.
Çatışma nedenleri arasında, eşler arasındaki güç rekabeti, evlilik dışı ilişki, alkol ve madde kullanımı, eşlerin kıskançlığı, para harcama, şiddet ve agresyon önemli bir yer tutar.
İlişki sorunlarının bazı aşamaları vardır, bunlar şu şekilde açıklanabilir;
Anlama/kabul etme süreci: bu süreç, partnerlerden birinin ya da her iki partnerin de, ciddi sorunları olduğunun farkına varmasıyla başlar. Genellikle önce partnerlerden birinin hoşnutsuzluk ya da memnuniyetsizlik hissetmesiyle süreç başlayabilir.
Bir sorunun varlığının kabulü ise, ilişki stresi ve açıkça yaşanan çatışmanın ardından gelen partnerler arasındaki soğuk savaş döneminde görülür. Sürecin başında adeta, bir “gizlilik” dönemi yer alır. Bu dönemde, partnerlerden biri ilişkide rahat hissetmemeye başlar; ancak bunu partnerine açıkça söyleyemez. Bu şekilde hisseden partner adeta “birlikte inşa ettikleri dünyanın bundan böyle yolunda gitmeyeceğini”; hatta bu ilişkinin baştan beri bir hata olduğunu düşünmeye başlar. Bu şekilde hisseden ve düşünen taraf ilk başta, bunları partnerine söylememekle birlikte bir bakış, kaçamak bir öpücük gibi ima ve ipuçları ile bu durumu eşine belli etmeye başlar. Bu şekildeki ima ve ipuçları bir anlamda partnerini değişime zorlama ya da daha iyi bir ilişki kurma çabalarıdır. Ancak kabul etme sürecine başlayan partner sonunda ilişkisi dışında tatmin edici aktiviteler ya da başka ilgi alanları aramaya başlayabilir.
Tartışma süreci: partnerlerden biri ya da her iki partner evlilikte yaşadıkları sorunlarını kendileri dışındaki bir kişiyle (arkadaşlar, akrabalar, bir danışman veya genellikle de partnerleriyle) paylaşmaya başlarlar.
Tartışma, sadece bilgi paylaşımı şeklinde değil daha çok ilişkiyi yeniden tanımlama şeklinde olur. Bu sürecinin sonunda, ilk aşamadaki “sır” artık açıklanır. Bu süreçte çatışma artar.
Çatışma çiftler arasında bir etkileşim olduğunu göstermekle birlikte; tabi ki, ilişkide sorunlar olduğunu da gösterir. Bu durumda çiftlerin genellikle, eski hayattan yeni bir hayata geçmelerine yardımcı olabilecek bir kişi bulurlar. Bu kişi, geçici bir sevgili olabileceği gibi genellikle duygusal destek verebilecek yakın bir arkadaş da olabilir. İlişkideki sorun artık sadece çiftler arasında olmakan çıkmış daha toplumsal olmuştur. Bu süreçte çiftler dışındaki kişiler tarafından da ilişkiyi kurtarma çabaları görülse de, bu çabalar genellikle başarısızlıkla sonuçlanır.
Çatışma süreci: ilişkisi biten çiftlerin büyük bir bölümünün ilişkilerinde ciddi ve sürekli çatışma yaşadıkları; bazı çiftlerin hemen hemen her şey üzerine tartışabildikleri görülür. Bu tartışmaların bazılarının ciddi olabilirken; bazıları ise, çok küçük şeyler üzerine olabilir. Bu durumda eğer çiftlerin çatışmayı çözme yetenekleri yoksa çatışmaların ilişkinin bitmesine yol açabilir.
Bunların dışında evliliğe özgü diğer sorun aşamalarını inceleyecek olursak;
Yakınma/şikayetler (complaints): boşanmış çiftlerin, evlilikleri sürecinde birbirlerinden çok çeşitli şikayetleri olduğu ancak bunların bazılarının çok da önemli şeyler olmadığı (örneğin, bir eş pencerenin kapanmasını isterken diğeri açık kalmasını istiyor, koca karısının yemeğini beğenmemesi, kocanın balık tutması, kadının kedisine kocasından daha fazla ilgi göstermesi gibi) görülür. Ancak bazı yakınmalar istismar gibi çok ciddi şekilde olabilir.
Erkeklerin yakınmalarında ilk sıraları, fikir uyuşmazlığı, evi ve çocuğu ihmal, sadakatsizlik ve cinsel uyumsuzluk alır.
Kadınların yakınmalarında ise, ilk iki sıranın erkeklerinkilerle aynı olduğu, ancak kadınların erkeklerden farklı olarak ekonomik problemler ve fiziksel istismardan da yakındıkları görülür.
Ayrıca son yıllarda hem kadınların hem de erkeklerin şikayetlerini arttığı bir şikayet alanı ise, evlilik dışı ilişkilerdir.
Duygu ve bakış açılarının değişmesi: bazı boşanmış çiftler, evlilikleri süresince çok az çatışma yaşarlar. Ancak az çatışmalı veya çatışmasız evliliklerin, adeta yavaş bir erozyona uğramasının en önemli nedenlerinden birinin eşlerin bakış açılarının değişmesidir.
Herkes zaman içinde değişebilir. Evliliğin başında benzer bakış açıları olan eşlerin bakış açıları zaman içinde değişebilir ve bunun sonucunda eşler arası uyumsuzluk artabilir. Ayrıca zaman içinde çiftlerin duyguları da değişebilmektedir (birbirlerini eskisi gibi sevmeme, saygı duymama, keyif almama gibi).
Tüm bu değişiklikler sonucunda ise, ilişkinin bitmesi gündeme gelebilir.
İlişki Sorunlarıyla Başa Çıkma
İlişkide başarı ve mutluluk konusunda kritik olan şey, çiftlerin değişikliklerle nasıl başa çıktıklarıdır. Partnerler arasındaki fikir ayrılıklarının artması ve birçok alana yayılması sonucunda çiftler, birbirlerini anlayamadıklarından ya da birbirlerine zıt hissetmeye başladıklarından şikayet edebilirler. Bunların sonucunda da, içe çekilme, duvar gibi olma veya birbirini aşağılama gibi işlevsel olmayan savunmalara başvurabilirler. Oysa partnerlerin içe çekilmek yerine sorunlarını konuşmaya çalışmaları sorunların çözülebilmesinde ilk adımın atılmasını sağlar.
Araştırma verilerine göre, evliliği bitiren en önemli nedenlerden birisinin, çiftlerin yatıştıkları çatışmaları etkin bir şekilde çözme yetenekleri olduğu bulunmuştur.
Çatışma yaşanmayan bir ilişki yoktur; fakat birçok aile, mutluluğun ancak çatışma olmazsa yakalanabilecek bir duygu olduğunu düşünmektedir.
Çatışma, yaşamın ve toplumsal bir varlık oluşumuzun kaçınılmaz bir sonucudur. Çatışma kendi başına ne iyi ne de kötüdür. İyi ya da kötü olan, bireyin çatışma karşısında gösterdiği tepkidir.
O halde önemli olan, çatışmaya karşı yapıcı bir biçimde nasıl tepki gösterileceğini öğrenmektir.
Çatışmaları yapıcı bir biçimde çözmek ise, çatışmanın nedenleri ve çatışma çözme ilkelerine ilişkin bir anlayışın geliştirilmesi ile başlar.
Sağlıklı bir ilişkide olumluluk ve olumsuzluklar arasında denge sağlanmalıdır.
Ailede çatışmaların yaşanmaması değil, nasıl çözüme kavuşturulduğu önemlidir.
Bazı çiftler, “Biz hiç kavga etmeyiz” diyebilirler. Bu, gerçekleri pek yansıtmamaktadır.
Çatışma, çiftlerin uyumunu olumsuz yönde etkilemekle birlikte; eşler arasında çatışma olmamasının evliliğin iyi olduğunu göstermeyeceğini de eklemişlerdir.
Sağlıklı bir ilişkide bir miktar çatışma olması gerekir. Çünkü, çatışma ilişkiyi bozmak yerine güçlendirebilir. Bu nedenle çatışmanın yararları da vardır. Bunlar, sorunun açıklığa kavuşmasını sağlayarak çiftler arasındaki soğuk savaşı ve küsmelerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırabilir.
İlişkide çiftler arasındaki küçük çatışmalar daha büyük çatışmaları engeller. Çünkü eğer küçük problemler göz ardı edilirse birikerek çok ciddi bir kavganın patlamasına neden olabilir.
İlişkide çatışmaların çözümü için yapılması gerekenler:
Duygu ve düşünceler, azaltılmadan ve abartılmadan, olduğu gibi ortaya konulmalıdır.
Sorunlar şimdiki zaman içinde ele alınmalı ve eski birikimler işin içine sokulmamalıdır.
Örneğin: “Sen geçen günde bana şunu söylemiştin…” gibi ifadeler sorunu daha karmaşık bir hale sokar.
Karşıdaki kişiye, uzun konuşmalarla nasihat verilmemeli, davranışlar somut bir biçimde ele alınmalıdır.
Yargılamaya gidilmemeli, kişiler kendi duygu ve düşüncelerini belirtmelidir.
Örneğin: "Sen sorumsuzsun" yargılayıcı bir ifadedir. "Karnım aç, merak ettim, üzüldüm" ise, kişinin kendi duygularını belirten türden ifadelerdir.
Duygu ve düşünceler, ne az ne fazla, olduğu gibi ifade edilmelidir. Karşıdaki kişinin, ne beklediğine ya da en mükemmel olması gerektiğine göre ifadeler ayarlanmamalıdır.
Konunun özü ile konuya ilişkin olmayan ayrıntılar birbirinden ayırt edilmelidir.
Örneğin: Kadın: "İki saat geciktin" dediğinde.
Erkek: "Hayır, bir saat kırk beş dakika geciktim" dememelidir.
Çatışma konusunda “aktif dinleme” kullanılmalıdır. Bu yöntemde, karşınızdaki kişinin ne söylediğini anladığınızdan tam emin oluncaya kadar, onun söylediğini nasıl anladığınızı ifade ederek, doğruluğunu denetleyin.
Örneğin: “Ben şöyle dediğini anladım doğru mu anladım” şeklinde sorabilirsiniz.
Bir sorunu çözmek isterken sadece bir çatışma üzerinde durulmalı, başka çatışma konuları tartışmaya katılmamalıdır.
Örneğin: Eve alınmasını istediğiniz bir şeyi konuşurken eşinizin annesi ile ilgili düşüncelerinizi de tartışmaya katmayın.
Tartışmalarda, Bir kişinin haklı çıkmasının hedeflenmesi yerine, her iki tarafın da anlaşabileceği bir çözüme yönlenilmemelidir.
Özetle, ilişkilerde önemli olan şey, çiftler arasında çatışmanın hiç olmaması değil, çiftlerin yaşadıkları çatışmaları sağlıklı bir şekilde çözebilme yollarını etkili bir şekilde kullanabilmeleridir.
KAYNAKLAR
Amato, P. R., Fowler, F. (2002). Parenting Practices, Child Adjustment, and Family Diversity. Journal of Marriage and the Family, 64, 703-716.
Caughlin, J.P. & Huston, T.L. (2002). A Contextual Analysis of the Association Between Demand/Withdraw and Marital Satisfaction. Personal Relationships, 9,95-119.
Denton, W.H., Golden, R.N. & Walsh, S.R. (2003). Depression, Marital Discord and Couple Therapy. Current Opinion in Psychiatry, 16:29-34.
Englehart, J.K. (2001). The Marriage Between Theory and Practice. Public Administration Review, Vol.61, No.3, 371-374.
Fincham, F.D. (2003). Marital Conflict: Correlates, Structure and Context. Current Directions in Psychological Science, Vol.12 No:1, 23-27.
Flouri, E, Buchanan, A. (2001). What Predicts Traditional Attitudes to Marriage? Children & Society, Vol.15, 263-271.
Krishnakumar, A. & Buehler, C. (2000). Interparental Conflict and Parenting Behaviors: A Meta-Analytic Review. Family Relations, 49, 25-44.
Moss, B.F. & Schwebel, A.I. (1993). Marriage and Romantic Relationships. Family Relations, 42, 31-37.
Sacco W.P., Phares V. (2001). Partner Appraisal and Marital Satisfaction: The Roles of Self-Esteem and Depression. Journal of Marriage and the Family, 63, 504-513.
Vandewater, E.A. & Lansford, J.E. (1998). Influences of Family Structure and Parental Conflict on Children’s Well-Being. Family Relations, 47, 323-330.
Wolfinger, N.H. (2003). Family Structure Homogamy: The Effects of Parental Divorce On Partner Selection and Marital Stability. Social Science Research, 32, 80-97.
Yrd. Doç. Dr. Nilgün ÖNGİDER
Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog
Kitap Bölümü:
Bağlanma, Çift - Evlilik ve Aile Dinamikleri II (2010) "Romantik ilişkilerde ve evlilikte sorunlarla başa çıkma" bölümü, Editör: Solmus, T. Nobel Yayıncılık.
Romantik ilişkilerdeki ve evlilikteki sorunlar, çiftlerin hem psikolojik hem de fiziksel sağlıklarını olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle bu sorunların nasıl oluştuğunun ve bu sorunlarla başa çıkma yollarının incelenmesi oldukça önemlidir.
Bu konudaki bazı tanımlara bir göz atacak olursak;
İlişki kalitesi, çiftlerin ilişkilerinin ne kadar iyi olduğuna dair o andaki değerlendirmeleridir. İlişki başarısı ise, bir süreç içinde ilişkiye ne olduğuyla ilgilidir. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz, eğer bir ilişki sürüyor ve partnerlerin her ikisi için de tatmin ediciyse çiftlerin her ikisi de bu ilişkide başarılı demektir.
İlişki uyumunu etkileyen ve araştırmalarda üzerinde en sık çalışılan konulardan birisi de, ilişki çatışmasıdır. Birçok çalışmada ilişkideki çatışmanın çiftlerin uyumunu, psikolojik ve fiziksel sağlığını bozucu etkileri olduğu bulunmuş.
İlişkiye aşk ve yoğun duyguların etkisinde bir seçim yaparak başlayan birçok çift, bir süre sonra kendilerini mutsuz bir durumda bulabilir. İlişki kararı almayı sağlayan olumlu duygular her zaman başarılı ve mutlu bir ilişki sağlamayabilir. İlişki öncesinde çiftlerin mutluluk, romantizm, ihtiyaçlarına ilgi gösterilmesi gibi beklentilerinin ilişki içinde karşılanmaması, hayal kırıklığı yaşanmasına neden olabilir.
“Çatışma” ise, sözlük anlamı olarak, bireylerin hem fiziksel hem sözel hem de psikolojik olarak karşı karşıya gelmesi şeklinde tanımlanır. Ayrıca çatışma, bir ya da birden çok kişinin, bir seçeneği tercih etmede zorlanması ve bu zorlanma sonucu karar verme mekanizmalarında ortaya çıkan bozulma olarak tanımlanır. Kişilerarası çatışmalar, bireylerin belli bir seçenek üzerinde anlaşamamaları ya da uzlaşamamaları sonucunda ortaya çıkar.
Ayrıca, ilişkideki çatışmaların çıkış nedenleri içinde en büyük payı, çiftlerden birinin diğerine yaptığı veya yapmadığı davranışlar alır. Çatışmanın, süre, şiddet, sıklık ve çiftler arasındaki farklılıklar gibi özellikleri vardır. Ayrıca, çatışma parametrelerinin küçük veya dikkat edilmeyen birçok faktörü içerir ve çatışmanın yapısının belirlenmesi de oldukça önemlidir.
Çiftler arasındaki ilişki çatışması genellikle, çiftler aralarında oluşan bir güç mücadelesi sonucunda ortaya çıkar. Ancak çatışma çiftlerin uyumunu olumsuz yönde etkilemekle birlikte; çiftler arasında hiç çatışma olmaması da, ilişkinin iyi olduğunu göstermez. Bazı ilişkiler çiftler arasında hiçbir çatışma olmadan da bitebilir. Bunun nedeni, çatışmasız bazı ilişkilerde eşler arasında paylaşımın çok az olması ve çiftlerin çatışmaktan kaçınmaları nedeniyle ilişkideki doyumlarının düşük olmasından kaynaklanabilir.
Sağlıklı bir ilişkide bir miktar çatışma olması gerekir. Çatışma konusunda genellikle olumsuz sonuçların akla gelir. Ancak çatışma ilişkiye hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar getirir.
Eğer fazla çatışmalı bir ilişki sürdürülüyorsa, çiftlerin benlik saygıları düşebilir, ilişkideki coşkuları azalabilir, enerjileri düşebilir ve çiftler arasında farklılıklar artabilir. öne Bu olumsuz sonuçların yanı sıra çatışmanın olumlu sonuçları da olabilir.
Çatışmayı iyi yönetme becerisi olan çiftlerin ilişki uyumları, ilişki kaliteleri ve aralarındaki yakınlık artabilir.
Başka bir deyimle, çatışma, ilişkiyi bozmak yerine güçlendirebilir.
Çatışmanın yararları, çiftler arasındaki soğuk savaşı ve küsmelerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırarak sorunun açıklığa kavuşmasını, çiftlerin psikolojik açıdan gelişmesini ve farkındalıklarının artmasını ve güç dengesini sağlar. Tüm bunlar ilişki doyumunun artmasına yardımcı olabilir.
İlişkide çiftler arasındaki küçük çatışmalar daha büyük çatışmaları engeller. Çünkü eğer küçük problemler göz ardı edilirse birikerek çok ciddi bir kavganın patlamasına neden olabilir. Özellikle evli çiftlerde çatışmaların biriktirilmesi evliliğin devamı açısından ortaya ciddi sorunlar çıkmasına neden olabilir.
Çiftlerin en önemli sorunları
Yapılan araştırmalar sonucunda çiftlerin en önemli sorunlarının 12 kategoride toplanabileceği bulunmuş. Sorunlar arasında ilk sırayı ne yapılacağı, nerede yaşanacağı, para, zaman değerlendirme gibi konularındaki fikir ayrılıklarına neden olan karar çatışmaları almaktadır. Daha sonra, duygu, cinsellik, takdir etme ve destek olma gibi konularda partnerinin beklediği karşılığı verememe; sorumlulukların paylaşılması veya ayrılması; temizlik, düzen, para harcama, dakiklik gibi konularda dikkatsiz, impulsif veya umursamaz davranışlar gelmektedir.
Ayrıca, birçok araştırmada eleştiri, iletişimsizlik, otoriter davranışlar, uzaklık, sosyal çekingenlik, pasiflik, bağımlı davranışlar ve bağlılığın (attachment) çiftler arasındaki ilişkiyi etkileyen faktörler olduğu bulunmuş.
Evlilikte çiftlerin en önemli sorunları
Evlilikte çiftlerin en fazla hangi konuda tartıştıkları incelendiğinde ise, ilk sırayı para (para harcama, biriktirme vb.) ikinci sırayı ise çocukların (verilecek disiplin, kaç tane çocuk istedikleri vb.) aldığı görülmüştür.
Yapılan bir araştırmada, uzun süreli mutlu evliliklerini sürdüren çiftlerin evliliklerinde, bağlılık, saygı, güven, duygusal yakınlık, arkadaşlık gibi olumlu özellikler olduğu; evliliğinde mutsuz olan veya boşanan çiftlerin evliliklerinde ise, çatışma ve negativizm olduğu bulunmuştur.
Çatışmasının fazla olduğu evliliklerde, hem bireylerin ruhsal ve fiziksel sağlığı hem de ailenin sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olur.
Evlilik çatışması ile psikolojik sorunlar arasındaki ilişkinin incelendiği bir araştırmada, depresif semptomlar, yeme bozuklukları, erkeklerde alkolizm ile evlilik çatışması arasında ilişkili olduğu bulunmuştur.
Çatışma nedenleri arasında, eşler arasındaki güç rekabeti, evlilik dışı ilişki, alkol ve madde kullanımı, eşlerin kıskançlığı, para harcama, şiddet ve agresyon önemli bir yer tutar.
İlişki sorunlarının bazı aşamaları vardır, bunlar şu şekilde açıklanabilir;
Anlama/kabul etme süreci: bu süreç, partnerlerden birinin ya da her iki partnerin de, ciddi sorunları olduğunun farkına varmasıyla başlar. Genellikle önce partnerlerden birinin hoşnutsuzluk ya da memnuniyetsizlik hissetmesiyle süreç başlayabilir.
Bir sorunun varlığının kabulü ise, ilişki stresi ve açıkça yaşanan çatışmanın ardından gelen partnerler arasındaki soğuk savaş döneminde görülür. Sürecin başında adeta, bir “gizlilik” dönemi yer alır. Bu dönemde, partnerlerden biri ilişkide rahat hissetmemeye başlar; ancak bunu partnerine açıkça söyleyemez. Bu şekilde hisseden partner adeta “birlikte inşa ettikleri dünyanın bundan böyle yolunda gitmeyeceğini”; hatta bu ilişkinin baştan beri bir hata olduğunu düşünmeye başlar. Bu şekilde hisseden ve düşünen taraf ilk başta, bunları partnerine söylememekle birlikte bir bakış, kaçamak bir öpücük gibi ima ve ipuçları ile bu durumu eşine belli etmeye başlar. Bu şekildeki ima ve ipuçları bir anlamda partnerini değişime zorlama ya da daha iyi bir ilişki kurma çabalarıdır. Ancak kabul etme sürecine başlayan partner sonunda ilişkisi dışında tatmin edici aktiviteler ya da başka ilgi alanları aramaya başlayabilir.
Tartışma süreci: partnerlerden biri ya da her iki partner evlilikte yaşadıkları sorunlarını kendileri dışındaki bir kişiyle (arkadaşlar, akrabalar, bir danışman veya genellikle de partnerleriyle) paylaşmaya başlarlar.
Tartışma, sadece bilgi paylaşımı şeklinde değil daha çok ilişkiyi yeniden tanımlama şeklinde olur. Bu sürecinin sonunda, ilk aşamadaki “sır” artık açıklanır. Bu süreçte çatışma artar.
Çatışma çiftler arasında bir etkileşim olduğunu göstermekle birlikte; tabi ki, ilişkide sorunlar olduğunu da gösterir. Bu durumda çiftlerin genellikle, eski hayattan yeni bir hayata geçmelerine yardımcı olabilecek bir kişi bulurlar. Bu kişi, geçici bir sevgili olabileceği gibi genellikle duygusal destek verebilecek yakın bir arkadaş da olabilir. İlişkideki sorun artık sadece çiftler arasında olmakan çıkmış daha toplumsal olmuştur. Bu süreçte çiftler dışındaki kişiler tarafından da ilişkiyi kurtarma çabaları görülse de, bu çabalar genellikle başarısızlıkla sonuçlanır.
Çatışma süreci: ilişkisi biten çiftlerin büyük bir bölümünün ilişkilerinde ciddi ve sürekli çatışma yaşadıkları; bazı çiftlerin hemen hemen her şey üzerine tartışabildikleri görülür. Bu tartışmaların bazılarının ciddi olabilirken; bazıları ise, çok küçük şeyler üzerine olabilir. Bu durumda eğer çiftlerin çatışmayı çözme yetenekleri yoksa çatışmaların ilişkinin bitmesine yol açabilir.
Bunların dışında evliliğe özgü diğer sorun aşamalarını inceleyecek olursak;
Yakınma/şikayetler (complaints): boşanmış çiftlerin, evlilikleri sürecinde birbirlerinden çok çeşitli şikayetleri olduğu ancak bunların bazılarının çok da önemli şeyler olmadığı (örneğin, bir eş pencerenin kapanmasını isterken diğeri açık kalmasını istiyor, koca karısının yemeğini beğenmemesi, kocanın balık tutması, kadının kedisine kocasından daha fazla ilgi göstermesi gibi) görülür. Ancak bazı yakınmalar istismar gibi çok ciddi şekilde olabilir.
Erkeklerin yakınmalarında ilk sıraları, fikir uyuşmazlığı, evi ve çocuğu ihmal, sadakatsizlik ve cinsel uyumsuzluk alır.
Kadınların yakınmalarında ise, ilk iki sıranın erkeklerinkilerle aynı olduğu, ancak kadınların erkeklerden farklı olarak ekonomik problemler ve fiziksel istismardan da yakındıkları görülür.
Ayrıca son yıllarda hem kadınların hem de erkeklerin şikayetlerini arttığı bir şikayet alanı ise, evlilik dışı ilişkilerdir.
Duygu ve bakış açılarının değişmesi: bazı boşanmış çiftler, evlilikleri süresince çok az çatışma yaşarlar. Ancak az çatışmalı veya çatışmasız evliliklerin, adeta yavaş bir erozyona uğramasının en önemli nedenlerinden birinin eşlerin bakış açılarının değişmesidir.
Herkes zaman içinde değişebilir. Evliliğin başında benzer bakış açıları olan eşlerin bakış açıları zaman içinde değişebilir ve bunun sonucunda eşler arası uyumsuzluk artabilir. Ayrıca zaman içinde çiftlerin duyguları da değişebilmektedir (birbirlerini eskisi gibi sevmeme, saygı duymama, keyif almama gibi).
Tüm bu değişiklikler sonucunda ise, ilişkinin bitmesi gündeme gelebilir.
İlişki Sorunlarıyla Başa Çıkma
İlişkide başarı ve mutluluk konusunda kritik olan şey, çiftlerin değişikliklerle nasıl başa çıktıklarıdır. Partnerler arasındaki fikir ayrılıklarının artması ve birçok alana yayılması sonucunda çiftler, birbirlerini anlayamadıklarından ya da birbirlerine zıt hissetmeye başladıklarından şikayet edebilirler. Bunların sonucunda da, içe çekilme, duvar gibi olma veya birbirini aşağılama gibi işlevsel olmayan savunmalara başvurabilirler. Oysa partnerlerin içe çekilmek yerine sorunlarını konuşmaya çalışmaları sorunların çözülebilmesinde ilk adımın atılmasını sağlar.
Araştırma verilerine göre, evliliği bitiren en önemli nedenlerden birisinin, çiftlerin yatıştıkları çatışmaları etkin bir şekilde çözme yetenekleri olduğu bulunmuştur.
Çatışma yaşanmayan bir ilişki yoktur; fakat birçok aile, mutluluğun ancak çatışma olmazsa yakalanabilecek bir duygu olduğunu düşünmektedir.
Çatışma, yaşamın ve toplumsal bir varlık oluşumuzun kaçınılmaz bir sonucudur. Çatışma kendi başına ne iyi ne de kötüdür. İyi ya da kötü olan, bireyin çatışma karşısında gösterdiği tepkidir.
O halde önemli olan, çatışmaya karşı yapıcı bir biçimde nasıl tepki gösterileceğini öğrenmektir.
Çatışmaları yapıcı bir biçimde çözmek ise, çatışmanın nedenleri ve çatışma çözme ilkelerine ilişkin bir anlayışın geliştirilmesi ile başlar.
Sağlıklı bir ilişkide olumluluk ve olumsuzluklar arasında denge sağlanmalıdır.
Ailede çatışmaların yaşanmaması değil, nasıl çözüme kavuşturulduğu önemlidir.
Bazı çiftler, “Biz hiç kavga etmeyiz” diyebilirler. Bu, gerçekleri pek yansıtmamaktadır.
Çatışma, çiftlerin uyumunu olumsuz yönde etkilemekle birlikte; eşler arasında çatışma olmamasının evliliğin iyi olduğunu göstermeyeceğini de eklemişlerdir.
Sağlıklı bir ilişkide bir miktar çatışma olması gerekir. Çünkü, çatışma ilişkiyi bozmak yerine güçlendirebilir. Bu nedenle çatışmanın yararları da vardır. Bunlar, sorunun açıklığa kavuşmasını sağlayarak çiftler arasındaki soğuk savaşı ve küsmelerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırabilir.
İlişkide çiftler arasındaki küçük çatışmalar daha büyük çatışmaları engeller. Çünkü eğer küçük problemler göz ardı edilirse birikerek çok ciddi bir kavganın patlamasına neden olabilir.
İlişkide çatışmaların çözümü için yapılması gerekenler:
Duygu ve düşünceler, azaltılmadan ve abartılmadan, olduğu gibi ortaya konulmalıdır.
Sorunlar şimdiki zaman içinde ele alınmalı ve eski birikimler işin içine sokulmamalıdır.
Örneğin: “Sen geçen günde bana şunu söylemiştin…” gibi ifadeler sorunu daha karmaşık bir hale sokar.
Karşıdaki kişiye, uzun konuşmalarla nasihat verilmemeli, davranışlar somut bir biçimde ele alınmalıdır.
Yargılamaya gidilmemeli, kişiler kendi duygu ve düşüncelerini belirtmelidir.
Örneğin: "Sen sorumsuzsun" yargılayıcı bir ifadedir. "Karnım aç, merak ettim, üzüldüm" ise, kişinin kendi duygularını belirten türden ifadelerdir.
Duygu ve düşünceler, ne az ne fazla, olduğu gibi ifade edilmelidir. Karşıdaki kişinin, ne beklediğine ya da en mükemmel olması gerektiğine göre ifadeler ayarlanmamalıdır.
Konunun özü ile konuya ilişkin olmayan ayrıntılar birbirinden ayırt edilmelidir.
Örneğin: Kadın: "İki saat geciktin" dediğinde.
Erkek: "Hayır, bir saat kırk beş dakika geciktim" dememelidir.
Çatışma konusunda “aktif dinleme” kullanılmalıdır. Bu yöntemde, karşınızdaki kişinin ne söylediğini anladığınızdan tam emin oluncaya kadar, onun söylediğini nasıl anladığınızı ifade ederek, doğruluğunu denetleyin.
Örneğin: “Ben şöyle dediğini anladım doğru mu anladım” şeklinde sorabilirsiniz.
Bir sorunu çözmek isterken sadece bir çatışma üzerinde durulmalı, başka çatışma konuları tartışmaya katılmamalıdır.
Örneğin: Eve alınmasını istediğiniz bir şeyi konuşurken eşinizin annesi ile ilgili düşüncelerinizi de tartışmaya katmayın.
Tartışmalarda, Bir kişinin haklı çıkmasının hedeflenmesi yerine, her iki tarafın da anlaşabileceği bir çözüme yönlenilmemelidir.
Özetle, ilişkilerde önemli olan şey, çiftler arasında çatışmanın hiç olmaması değil, çiftlerin yaşadıkları çatışmaları sağlıklı bir şekilde çözebilme yollarını etkili bir şekilde kullanabilmeleridir.
KAYNAKLAR
Amato, P. R., Fowler, F. (2002). Parenting Practices, Child Adjustment, and Family Diversity. Journal of Marriage and the Family, 64, 703-716.
Caughlin, J.P. & Huston, T.L. (2002). A Contextual Analysis of the Association Between Demand/Withdraw and Marital Satisfaction. Personal Relationships, 9,95-119.
Denton, W.H., Golden, R.N. & Walsh, S.R. (2003). Depression, Marital Discord and Couple Therapy. Current Opinion in Psychiatry, 16:29-34.
Englehart, J.K. (2001). The Marriage Between Theory and Practice. Public Administration Review, Vol.61, No.3, 371-374.
Fincham, F.D. (2003). Marital Conflict: Correlates, Structure and Context. Current Directions in Psychological Science, Vol.12 No:1, 23-27.
Flouri, E, Buchanan, A. (2001). What Predicts Traditional Attitudes to Marriage? Children & Society, Vol.15, 263-271.
Krishnakumar, A. & Buehler, C. (2000). Interparental Conflict and Parenting Behaviors: A Meta-Analytic Review. Family Relations, 49, 25-44.
Moss, B.F. & Schwebel, A.I. (1993). Marriage and Romantic Relationships. Family Relations, 42, 31-37.
Sacco W.P., Phares V. (2001). Partner Appraisal and Marital Satisfaction: The Roles of Self-Esteem and Depression. Journal of Marriage and the Family, 63, 504-513.
Vandewater, E.A. & Lansford, J.E. (1998). Influences of Family Structure and Parental Conflict on Children’s Well-Being. Family Relations, 47, 323-330.
Wolfinger, N.H. (2003). Family Structure Homogamy: The Effects of Parental Divorce On Partner Selection and Marital Stability. Social Science Research, 32, 80-97.
Yrd. Doç. Dr. Nilgün ÖNGİDER
Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog
Kitap Bölümü:
Bağlanma, Çift - Evlilik ve Aile Dinamikleri II (2010) "Romantik ilişkilerde ve evlilikte sorunlarla başa çıkma" bölümü, Editör: Solmus, T. Nobel Yayıncılık.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Romantik İlişkilerdeki ve Evlilikteki Sorunlarla Başa Çıkma" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Nilgün Öngider GREGORY'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Nilgün Öngider GREGORY'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
evlilikte sorunlar, romantik ilişkilerde sorun, evlilik sorunları, ilişki sorunları, eşler arasındaki sorunlar, evlilik sorunları ile başa çıkma, evlilikte sorun çözümü, evlilikteki sorunların çözümü, çift sorunları, evlilikte tartışma, evlilikte çatışma, evliliklerde çatışma, evliliklerde çatışmalar
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.