Kazasız Belasız İletişim: İletişim Kazaları
Profesör, konferans vermek üzere salona girmiş. Salonda, sadece ön sırada oturan seyis dışında hiç kimse yokmuş. Boş koltukları görünce, konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş: “Buradaki tek kişi sensin. Kararı sen ver. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?” Seyis cevap vermiş: “Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan hiç anlamam. O yüzden bana hiç sorma. Ama ben ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim”. Bu sözler karşısında seyise hak veren profesör, kararını vermiş ve konferansa başlamış. Konuşmuş, konuşmuş. İki saatin üzerinde konuşmuş, anlatmış, yazmış durmuş. Sonunda sözlerini tamamlayan profesör, kendini çok mutlu hissetmiş ve görevini yerine getirmenin hazzı ve tatlı yorgunluğuyla seyise dönmüş. Aslında amacı, tek dinleyicisi tarafından da konferansın çok iyi geçtiğinin onaylanmasını duymakmış. “Konuşmayı nasıl buldun?” diye sormuş. Seyis cevap vermiş: “Hocam, ben sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Yine de, eğer ahıra girdiğimde, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım”.
İletişim; toplum içinde yaşayan insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanımak ve başkaları ile uyumlu ilişkiler gerçekleştirmek için bilginin paylaşılmasını mümkün kılan bir paylaşım süreci olarak nitelendirilebilir. Bir toplumda iletişimin kimler arasında, nasıl ve hangi sonuçlarla nasıl gerçekleşeceğini büyük ölçüde o toplumun, toplumsal ve kültürel özellikleri tarafından belirlenir. Yetiştiğimiz çevre, eğitim ve öğretim düzeyimiz, kişilik özelliklerimiz, rollerimiz, inançlarımız, değerlerimiz, tutum ve davranışlarımız ve en temel olan önyargılarımız iletişim kurmamızda en etkili unsurlardır. Teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak iletişim sağlıyoruz ve bunu yaparken çok sayıda iletişim kazasına şahit oluyoruz. Bir kısım insan, konuştuğunu zannedip bir şey söylemiyor, diğerleri konuşup çatlatıyor. Deneyimli iletişimciler daha çok konuşmanın çözüm olmadığının farkındadır. Gereken daha çok dinlemektir. Mevlana’nın sözlerini hatırlamakta fayda var; Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır. Sosyal yaşamda iletişimsizlik, başkaları ile konuşmak ve ilişki kurmanın önünde bir engel olarak duruyor ve bizi yalnızlığa mahkum ediyor. Doğrusu en çok kendimizle iletişim (sizlik) halindeyiz. Kendimizin en acımasız düşmanı, en ağır eleştirmeni, en mesnetsiz suçlardan hüküm giydiren yargıcı olarak! Kendimizle iletişim kuramamak bizi kendimize yabancılaştırıyor, duygularımızı tanıyamaz hale getiriyor. Buna rağmen kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz iletişimi sağlıklı hale getirmek için emek harcamaya da pek gönüllü değiliz. Sıkça “kolay” yolu seçiyoruz, ya duygularımızı bastırıyor ya da duygusal patlamalar yaşıyoruz. Bir ülkenin trafik düzeni, o toplumun insan ilişkilerini yansıtan önemli göstergelerden biridir. Bir ülkedeki trafik düzenine bakarak, insanların birbirlerine nasıl bir tavır içinde olduklarını gözlemleme olanağı vardır. İletişim kazaları da tıpkı trafik kazalarına benzer ve emin olun kaza her zaman “Geliyorum!” der. Kimsenin ölmediği, hatta yaralanmadığı bir kaza düşünün. Evet, can ve mal kaybı yok ama bu kazanın yarattığı hasar kolay onarılabilecek gibi değil. Hasarı karşılamak için sigorta yaptırma şansınız da bulunmuyor. Sözü edilen bir iletişim kazası! Trafik kazalarında en önemli nedenin sürücü hatası olması gibi iletişim kazalarının da en önemli kusur kaynağı iletişimi kuran kişilerdir. En önemli kaza türünün kişilerin kendi rollerinin dışına çıkmalarından kaynaklandığını görüyoruz. Yapılan araştırmalar iletişim sorunlarının çoğunlukla kişilerin baskın karakter olma isteğinden, karşındakini önemsememesinden, kendisini daha önemli hissetmekten kısacası, kendisinden beklenen rolün dışına çıkmaktan kaynaklandığını göstermektedir. Bazen konuşurken düşünmeden söylenen bir söz, ağızdan kaçabilecek bir ifade, geciken bir açıklama, bir duruş, bir dokunuş ansızın müthiş bir fırtınaya dönüşebilir. İşte iletişim kazası budur. Hatta iki kişi arasında geçen bir tartışma, başkalarının yanında devam ederse kesinlikle zincirleme iletişim kazasına dönüşecektir. Duygularınızı sağlıklı bir şekilde nasıl ifade edeceğinizi, daha da önemlisi duygularınızı nasıl yöneteceğinizi bilmiyorsanız her türlü ilişkinizin bir sonraki dönemecinde sizi yeni bir iletişim kazasının bekliyor olması çok muhtemeldir. Sorunları çözmek için insanların mutlaka düşünce alışverişinde bulunmaları gerekir. Medeni olmayan, konuşma ve tartışma yeteneğini geliştirememiş bir toplumda sorunları çözmek için başlatılan çabalar bir müddet sonra kavga ve çatışmaya dönüşür. Böylece var olanı çözmek bir yana, sorunlara yenileri eklenir. İçinde bulunduğumuz coğrafya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde görülen kanlı çatışmaların kökeninde iletişim kazaları yatar. Toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı ve iki yönlü iletişim gereklidir. Bu iletişim başlatılmadığı sürece, gücü elinde bulunduran otorite emir vererek sorunlara çözüm getireceğine inanmaya başlar. Ancak iletişim göz ardı edilerek, zorla kabul ettirilen bu tip çözüm biçimlerinin ömrü emri veren iktidarın ömrü kadar olur. Kişiler arası ilişkilerde daha az sürtüşmesi olan, kavgaya dönüştürmeden sorunları çözebilen, acı yerine mutluluğun, kin ve nefret yerine hoşgörünün yeğlendiği Türk toplumu, kendini değerli bulan, sevgi ve anlayışla çevresindekilerle iletişim kuran insanlarla kurulabilir. Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşam kalitesini belirler. İlişki sorunu aslında bir iletişim sorunun sonucudur ve yaşamın değişik alanlarında kendini gösterir. Aile içinde, arkadaş çevrenizde ve çalışma saatlerinizde bu tip sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Fikirlerinizi dinlemiyor olabilirler. Ne zaman konuşmaya kalksanız kendinizi bir tartışma içinde buluyor olabilirsiniz. Diğer insanlarla ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez. Demokratik bir toplum yaratabilmek için, önce bireylerin günlük yaşamlarında, diğer kişilerin görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Bu amaçla geliştirilmiş yeni iletişim becerileri, hem bireyin, hem de toplumun yaşamına zenginlik ve saygınlık getirir. İletişim konusunda bilinçlenme, kişinin kendini değerli görmesiyle başlar. İletişim bilgi ve becerilerinin arkasında gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü olmalıdır. Bu temel olmadan her türlü iletişim becerisi, yalın ve anlamsızdır. Bilinçsiz bir temel üzerine kurulmuş zenginlik, dinamik gücünden yararlanılamayan bir çağlayana benzer. İnsan iletişimi, hem kafa hem de gönül zenginliği ister. Biri olmadan diğerinin etkinliği yoktur. Düşündüğümüz-söylemek istediğimiz, söylediğimizi sandığımız-söylediğimiz, karşımızdakinin duymak istediği – duyduğu, anlamak istediği – anladığını sandığı – anladığı arasındaki farklar olduğu sürece iletişim kazaları var olacaktır. Bize düşen bu farkları ortadan kaldırmanın yollarını aramaktır. Bu yollardan bazılarını şöyle özetleyebiliriz:
1. Öncelikle iletişim kanallarının açık olması gereklidir. İş ortamındaki sorunların önemli bir kısmının özünde kişilerin bireysel kişilik özellikleri ve üstünlük kurma amaçları tanımsız bir ortamı birleşmesinden kaynaklandığı bilinmektedir. Oysaki iş akışı ve ilişkilerin tanımlı olduğu ve kişilerin aynı ortak amaca ulaşmayı hedeflemeleri sorunu çözecektir.
2. Anladığımız şeyle karşımızdakinin beden dilinin uyumlu olup olmadığına bakmalıyız. Gerçekten karşımızdakinin dediğini tam anlamıyla anladığımızdan emin olmalıyız.
3. Tartışmaya yakın olanlar da yangını söndürmek için çaba harcamalıdır. Çünkü kendi fikrini kabul ettirmeye çalışan genelde karşısındakinin fikrini kabul etmek istemez. Orta yolu bulmak her zaman mümkün olmaz.
4. Tartışmaların bir sebebi de eleştiriyi kabul etmemektir. Özgüven sahibi birey eleştirilmekten çekinmez. Kendisiyle barışık olanlar hatalarını kabul etmekten ve özür dilemekten çekinmeyenlerdir.
5. Paylaşmak, dinlemek, birlikte anlamlı aktiviteler yapmak kişilerin birbirini daha iyi tanımasını sağlayacaktır. Birbirini daha iyi tanıyan insanlar karışışındakinin aslında ne demek istediğini daha kolay anlayacaktır.
6. Önce beyninizi sonra ağzınızı devreye sokun. İçinizden geldiği gibi davranmak yerine profesyonellerin yaptığı gibi iş ve iletişim hedefinize uygun davranış ve söz düzeneğini, her ihtimali göz önünde bulundurarak önceden belirleyin.
7. Başkalarının bizi anlamadığını söylemek iletişimsizlikte kendi suçumuzu görmezden gelmek demektir. ” Beni anlamıyorlar” diye söylenmekten vazgeçip, bu cümleyi “Ben kendimi anlatamıyorum” a dönüştürmek daha doğru davranış olacaktır.
8. Kendimize güven duymalı, inanmalı ve önemli hissetmeliyiz, olumsuz düşüncelerden uzaklaşmalı, çevremizi, iletişim içinde olduğumuz kişiyi kişileri izlemeli ve dinlemeliyiz. Kendi gücümüze, yeteneklerimize sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle kuracağımız barışık bir iletişim, başkaları ile iletişimimizi de iyileştirecektir.
9. Bazen susmanın da bir iletişim aracı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
10. Algılama yönetiminde üslup, her zaman içerikten üstündür.
İletişim; toplum içinde yaşayan insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanımak ve başkaları ile uyumlu ilişkiler gerçekleştirmek için bilginin paylaşılmasını mümkün kılan bir paylaşım süreci olarak nitelendirilebilir. Bir toplumda iletişimin kimler arasında, nasıl ve hangi sonuçlarla nasıl gerçekleşeceğini büyük ölçüde o toplumun, toplumsal ve kültürel özellikleri tarafından belirlenir. Yetiştiğimiz çevre, eğitim ve öğretim düzeyimiz, kişilik özelliklerimiz, rollerimiz, inançlarımız, değerlerimiz, tutum ve davranışlarımız ve en temel olan önyargılarımız iletişim kurmamızda en etkili unsurlardır. Teknolojinin bütün imkanlarını kullanarak iletişim sağlıyoruz ve bunu yaparken çok sayıda iletişim kazasına şahit oluyoruz. Bir kısım insan, konuştuğunu zannedip bir şey söylemiyor, diğerleri konuşup çatlatıyor. Deneyimli iletişimciler daha çok konuşmanın çözüm olmadığının farkındadır. Gereken daha çok dinlemektir. Mevlana’nın sözlerini hatırlamakta fayda var; Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır. Sosyal yaşamda iletişimsizlik, başkaları ile konuşmak ve ilişki kurmanın önünde bir engel olarak duruyor ve bizi yalnızlığa mahkum ediyor. Doğrusu en çok kendimizle iletişim (sizlik) halindeyiz. Kendimizin en acımasız düşmanı, en ağır eleştirmeni, en mesnetsiz suçlardan hüküm giydiren yargıcı olarak! Kendimizle iletişim kuramamak bizi kendimize yabancılaştırıyor, duygularımızı tanıyamaz hale getiriyor. Buna rağmen kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz iletişimi sağlıklı hale getirmek için emek harcamaya da pek gönüllü değiliz. Sıkça “kolay” yolu seçiyoruz, ya duygularımızı bastırıyor ya da duygusal patlamalar yaşıyoruz. Bir ülkenin trafik düzeni, o toplumun insan ilişkilerini yansıtan önemli göstergelerden biridir. Bir ülkedeki trafik düzenine bakarak, insanların birbirlerine nasıl bir tavır içinde olduklarını gözlemleme olanağı vardır. İletişim kazaları da tıpkı trafik kazalarına benzer ve emin olun kaza her zaman “Geliyorum!” der. Kimsenin ölmediği, hatta yaralanmadığı bir kaza düşünün. Evet, can ve mal kaybı yok ama bu kazanın yarattığı hasar kolay onarılabilecek gibi değil. Hasarı karşılamak için sigorta yaptırma şansınız da bulunmuyor. Sözü edilen bir iletişim kazası! Trafik kazalarında en önemli nedenin sürücü hatası olması gibi iletişim kazalarının da en önemli kusur kaynağı iletişimi kuran kişilerdir. En önemli kaza türünün kişilerin kendi rollerinin dışına çıkmalarından kaynaklandığını görüyoruz. Yapılan araştırmalar iletişim sorunlarının çoğunlukla kişilerin baskın karakter olma isteğinden, karşındakini önemsememesinden, kendisini daha önemli hissetmekten kısacası, kendisinden beklenen rolün dışına çıkmaktan kaynaklandığını göstermektedir. Bazen konuşurken düşünmeden söylenen bir söz, ağızdan kaçabilecek bir ifade, geciken bir açıklama, bir duruş, bir dokunuş ansızın müthiş bir fırtınaya dönüşebilir. İşte iletişim kazası budur. Hatta iki kişi arasında geçen bir tartışma, başkalarının yanında devam ederse kesinlikle zincirleme iletişim kazasına dönüşecektir. Duygularınızı sağlıklı bir şekilde nasıl ifade edeceğinizi, daha da önemlisi duygularınızı nasıl yöneteceğinizi bilmiyorsanız her türlü ilişkinizin bir sonraki dönemecinde sizi yeni bir iletişim kazasının bekliyor olması çok muhtemeldir. Sorunları çözmek için insanların mutlaka düşünce alışverişinde bulunmaları gerekir. Medeni olmayan, konuşma ve tartışma yeteneğini geliştirememiş bir toplumda sorunları çözmek için başlatılan çabalar bir müddet sonra kavga ve çatışmaya dönüşür. Böylece var olanı çözmek bir yana, sorunlara yenileri eklenir. İçinde bulunduğumuz coğrafya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde görülen kanlı çatışmaların kökeninde iletişim kazaları yatar. Toplumsal sorunların demokratik çözümü için karşılıklı ve iki yönlü iletişim gereklidir. Bu iletişim başlatılmadığı sürece, gücü elinde bulunduran otorite emir vererek sorunlara çözüm getireceğine inanmaya başlar. Ancak iletişim göz ardı edilerek, zorla kabul ettirilen bu tip çözüm biçimlerinin ömrü emri veren iktidarın ömrü kadar olur. Kişiler arası ilişkilerde daha az sürtüşmesi olan, kavgaya dönüştürmeden sorunları çözebilen, acı yerine mutluluğun, kin ve nefret yerine hoşgörünün yeğlendiği Türk toplumu, kendini değerli bulan, sevgi ve anlayışla çevresindekilerle iletişim kuran insanlarla kurulabilir. Bir insanın ilişkilerinin niteliği, o insanın yaşam kalitesini belirler. İlişki sorunu aslında bir iletişim sorunun sonucudur ve yaşamın değişik alanlarında kendini gösterir. Aile içinde, arkadaş çevrenizde ve çalışma saatlerinizde bu tip sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Fikirlerinizi dinlemiyor olabilirler. Ne zaman konuşmaya kalksanız kendinizi bir tartışma içinde buluyor olabilirsiniz. Diğer insanlarla ilişkisi olmayan bir insan düşünülemez. Demokratik bir toplum yaratabilmek için, önce bireylerin günlük yaşamlarında, diğer kişilerin görüşlerine saygılı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Bu amaçla geliştirilmiş yeni iletişim becerileri, hem bireyin, hem de toplumun yaşamına zenginlik ve saygınlık getirir. İletişim konusunda bilinçlenme, kişinin kendini değerli görmesiyle başlar. İletişim bilgi ve becerilerinin arkasında gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü olmalıdır. Bu temel olmadan her türlü iletişim becerisi, yalın ve anlamsızdır. Bilinçsiz bir temel üzerine kurulmuş zenginlik, dinamik gücünden yararlanılamayan bir çağlayana benzer. İnsan iletişimi, hem kafa hem de gönül zenginliği ister. Biri olmadan diğerinin etkinliği yoktur. Düşündüğümüz-söylemek istediğimiz, söylediğimizi sandığımız-söylediğimiz, karşımızdakinin duymak istediği – duyduğu, anlamak istediği – anladığını sandığı – anladığı arasındaki farklar olduğu sürece iletişim kazaları var olacaktır. Bize düşen bu farkları ortadan kaldırmanın yollarını aramaktır. Bu yollardan bazılarını şöyle özetleyebiliriz:
1. Öncelikle iletişim kanallarının açık olması gereklidir. İş ortamındaki sorunların önemli bir kısmının özünde kişilerin bireysel kişilik özellikleri ve üstünlük kurma amaçları tanımsız bir ortamı birleşmesinden kaynaklandığı bilinmektedir. Oysaki iş akışı ve ilişkilerin tanımlı olduğu ve kişilerin aynı ortak amaca ulaşmayı hedeflemeleri sorunu çözecektir.
2. Anladığımız şeyle karşımızdakinin beden dilinin uyumlu olup olmadığına bakmalıyız. Gerçekten karşımızdakinin dediğini tam anlamıyla anladığımızdan emin olmalıyız.
3. Tartışmaya yakın olanlar da yangını söndürmek için çaba harcamalıdır. Çünkü kendi fikrini kabul ettirmeye çalışan genelde karşısındakinin fikrini kabul etmek istemez. Orta yolu bulmak her zaman mümkün olmaz.
4. Tartışmaların bir sebebi de eleştiriyi kabul etmemektir. Özgüven sahibi birey eleştirilmekten çekinmez. Kendisiyle barışık olanlar hatalarını kabul etmekten ve özür dilemekten çekinmeyenlerdir.
5. Paylaşmak, dinlemek, birlikte anlamlı aktiviteler yapmak kişilerin birbirini daha iyi tanımasını sağlayacaktır. Birbirini daha iyi tanıyan insanlar karışışındakinin aslında ne demek istediğini daha kolay anlayacaktır.
6. Önce beyninizi sonra ağzınızı devreye sokun. İçinizden geldiği gibi davranmak yerine profesyonellerin yaptığı gibi iş ve iletişim hedefinize uygun davranış ve söz düzeneğini, her ihtimali göz önünde bulundurarak önceden belirleyin.
7. Başkalarının bizi anlamadığını söylemek iletişimsizlikte kendi suçumuzu görmezden gelmek demektir. ” Beni anlamıyorlar” diye söylenmekten vazgeçip, bu cümleyi “Ben kendimi anlatamıyorum” a dönüştürmek daha doğru davranış olacaktır.
8. Kendimize güven duymalı, inanmalı ve önemli hissetmeliyiz, olumsuz düşüncelerden uzaklaşmalı, çevremizi, iletişim içinde olduğumuz kişiyi kişileri izlemeli ve dinlemeliyiz. Kendi gücümüze, yeteneklerimize sorumluluklarımıza sahip çıkarak kendimizle kuracağımız barışık bir iletişim, başkaları ile iletişimimizi de iyileştirecektir.
9. Bazen susmanın da bir iletişim aracı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
10. Algılama yönetiminde üslup, her zaman içerikten üstündür.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Kazasız Belasız İletişim: İletişim Kazaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İlkten ÇETİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İlkten ÇETİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
14 Beğeni
Yazan Uzman
|
iletişim, başarılı iletişim, iletişim kazası, iletişim kazaları, iletişim nedir, iletişimde başarı, iletişim hatası, iletişim hataları, iletişim yanlışları
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.