Nöroendokrin Tümörler: Tanı ve Tedavisindeki Son Gelişmeler
Giriş
Nöroendokrin tümörler (NET’ler) adından da anlaşılacağı üzere nöroendokrin hücrelerden (amin prekürsör uptake ve dekarboksilasyon - APUD hücreleri) kaynaklanan tümörlerdir. Sınıflamasındaki değişikliklerden sonra davranış şekillleri ve tedavileri hakkında bilinenler yerine oturmuştur. Yerleşim olarak genellikle gastrointestinal sistemde ve özellikle pankreastan köken alırlar. Ancak akciğerler dahil vücudun başka pekçok organından da kaynaklanabilirler. Bunların çoğu diğer kanserlere kıyasla çok yavaş büyüdüğünden, genellikle ölçülebilir boyuta gelmeleri ya da belirti vermeleri için yıllar gerekir.
Son yıllarda tanı ve tedavisindeki gelişmelere de bağlı olarak NET sıklığında diğer tümörlere göre daha hızlı bir artış yaşanmaktadır. Bunun sonucu olarak eskiden daha nadir görülen bu tümörlerin farkındalığı da artmıştır.
Klinik Özellikleri
Hastaların çok büyük çoğunluğu hiçbir belirti, bulgu vermeyebilir. Bunların büyük çoğunluğu yavaş büyüyen tümörler olduğu için hastalar genellikle ileri evrelerde doktora başvururlar. Başvuru sebepleri sıklıkla sarılık, karaciğer metastazları veya karın ağrısı gibi müphem şikayetler olabilir. Nöroendokrin tümörlerin bir kısmı (%15-25) hormon salgılar ve salgıladıkları hormonların cinsine göre de bulgu verebilirler. Örneğin gastrin isimli mide asidini artıran madde salgılayan türünde sık ve geçmeyen mide ülserleri olabilir. Barsak hareketliliğini artıran hormonları salgılayan türünde ishal ön planda olabilir.
Yavaş ilerleyen türlerin bir kısmı "karsinoid tümör" adı verilen türdür. Bunlardan bazıları karsinoid sendrom denen sıcak basması ve terleme şikayetleri ile başvururlar. Kalp yetmezliğine yol açabilir ve ilerleyen dönemlerde sık ishallerle gidebilir.
Patolojik Özellikleri
Dünya sağlık örgütü (WHO) 2010 yılında yapılan son sınıflamasına göre grad 1, 2, 3 şeklinde derecelendirilmektedir. Mitoz sayısı ve Ki-67 indeks denilen çoğalma potansiyeline göre derecelendirilme yapılır. Karsinoid tümör olan hastalar herhangi bir şey yapılmasa bile uzun yıllar yaşayabilirler. Grad 1 iyi diferansiye, yavaş ilerleyen karsinoid tümör olarak adlandırılan türdür. Grad arttıkça tümörün davranışı kötüleşir. Grad 3 tümörler çok agresif tümörlerdir ve tedavi seçenekleri son derece sınırlıdır.
Tanı
Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemleri ile gastrointestinal sistemin diğer tümörlerine benzer görüntü verirler. Patolojik değerlendirme olmadan kesin tanı knması mümkün değildir. Son yıllarda pankreas yerleşimli NET tanısında endoskopik ultrason (EUS) sıklıkla kullanılmaktadır. Fonksiyonel görüntüleme yöntemlerinden FDG-PET-BT'nin'in tanısal yetkinliği tartışmalıdır. Bunun yerine artık Galyum-68 DOTATATE PET-BT yapılmaktadır. Ga-68 PET'in kullanıma girmesinden sonra tanıda oktreotid sintigrafisinin yeri artık çok kısıtlıdır.
Tedavi
Erken evrelerde yakalandığında cerrahi tedaviyle tam şifa elde edilebilir. Hastaların çoğunluğu metastatik evrede geldiği için tedavinin ağırlığını bunlar oluşturur. Tümörün karaciğere yayıldığı durumlarda bile diğer yaygın tümörlerin aksine lokal tedavilerden fayda görürler. Karaciğerdeki tümörlere direkt kemoterapi veya radyasyon tedavisi uygulanabiliyor. Radyofrekans ablasyon (tümörü yakma) gibi yöntemler veya transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE) isimli direk tümör içine kemoterapi veya SIRT kısaltması kullanılan radyoaktif madde uygulaması yapılabilir.
Yaygın hastalıkta uygulanan lokal tedaviler tümörün büyümesini durdurmaya veya biraz geriletmeye yönelik yapılmaktadır.
Sistemik uygulanan hormonal tedavilerin faydası gösterilmiştir. Somatostatin analogları denilen grup ilaçlar daha çok tümöre bağlı bulgu veren hastalarda tercih edilmektedir. Ancak bunların direk tümöre karşı etkili olduğunu gösteren çalışmalardan sonra yaygın evre hastalarda ilk seçenek olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde Octreotid ve Lanreotid adlı ilaçlar bu amaçla kullanılmaktadır.
Yeni çıkan, hedefe yönelik akılı moleküller pankreas kaynaklı tümörlerde ülkemizde onaylı ve ruhsatlıdır. Bu ilaçlardan bir tirozin kinaz inhibitörü küçük molekül olan sunitinib ayrıca tümörün kanlanmasını azaltarak etkisini gösterir. Etkileri genellikle tümörün büyümesini yavaşlatmak veya en azından hızlı büyümesinin engellenmesi şeklinde olmaktadır. mTOR inhibitörü grubuna ait everolimus adlı ilaç kanser oluşumuna sebep olan hücre içi yolaklardaki enzimleri engelleyerek iş görmektedir. Bu ajanlar sadece yavaş ilerleyen düşük dereceli ve orta dereceli nöroendokrin tümörlerde kullanılmaktadır. Düşük-orta dereceli tümörlerde kemoterapinin yeri sınırlıdır.
Yüksek dereceli agresif tümörlerde küçük hücreli kanseri gibi kemoterapi uygulanmaktadır. Bunlar çok hızlı ilerleyen tümörlerdir, nispeten tedaviye cevap verme ihtimalleri düşük olabilir. O nedenle sonuçlar yüz güldürücü değildir.
Nöroendokrin tümörler (NET’ler) adından da anlaşılacağı üzere nöroendokrin hücrelerden (amin prekürsör uptake ve dekarboksilasyon - APUD hücreleri) kaynaklanan tümörlerdir. Sınıflamasındaki değişikliklerden sonra davranış şekillleri ve tedavileri hakkında bilinenler yerine oturmuştur. Yerleşim olarak genellikle gastrointestinal sistemde ve özellikle pankreastan köken alırlar. Ancak akciğerler dahil vücudun başka pekçok organından da kaynaklanabilirler. Bunların çoğu diğer kanserlere kıyasla çok yavaş büyüdüğünden, genellikle ölçülebilir boyuta gelmeleri ya da belirti vermeleri için yıllar gerekir.
Son yıllarda tanı ve tedavisindeki gelişmelere de bağlı olarak NET sıklığında diğer tümörlere göre daha hızlı bir artış yaşanmaktadır. Bunun sonucu olarak eskiden daha nadir görülen bu tümörlerin farkındalığı da artmıştır.
Klinik Özellikleri
Hastaların çok büyük çoğunluğu hiçbir belirti, bulgu vermeyebilir. Bunların büyük çoğunluğu yavaş büyüyen tümörler olduğu için hastalar genellikle ileri evrelerde doktora başvururlar. Başvuru sebepleri sıklıkla sarılık, karaciğer metastazları veya karın ağrısı gibi müphem şikayetler olabilir. Nöroendokrin tümörlerin bir kısmı (%15-25) hormon salgılar ve salgıladıkları hormonların cinsine göre de bulgu verebilirler. Örneğin gastrin isimli mide asidini artıran madde salgılayan türünde sık ve geçmeyen mide ülserleri olabilir. Barsak hareketliliğini artıran hormonları salgılayan türünde ishal ön planda olabilir.
Yavaş ilerleyen türlerin bir kısmı "karsinoid tümör" adı verilen türdür. Bunlardan bazıları karsinoid sendrom denen sıcak basması ve terleme şikayetleri ile başvururlar. Kalp yetmezliğine yol açabilir ve ilerleyen dönemlerde sık ishallerle gidebilir.
Patolojik Özellikleri
Dünya sağlık örgütü (WHO) 2010 yılında yapılan son sınıflamasına göre grad 1, 2, 3 şeklinde derecelendirilmektedir. Mitoz sayısı ve Ki-67 indeks denilen çoğalma potansiyeline göre derecelendirilme yapılır. Karsinoid tümör olan hastalar herhangi bir şey yapılmasa bile uzun yıllar yaşayabilirler. Grad 1 iyi diferansiye, yavaş ilerleyen karsinoid tümör olarak adlandırılan türdür. Grad arttıkça tümörün davranışı kötüleşir. Grad 3 tümörler çok agresif tümörlerdir ve tedavi seçenekleri son derece sınırlıdır.
Tanı
Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemleri ile gastrointestinal sistemin diğer tümörlerine benzer görüntü verirler. Patolojik değerlendirme olmadan kesin tanı knması mümkün değildir. Son yıllarda pankreas yerleşimli NET tanısında endoskopik ultrason (EUS) sıklıkla kullanılmaktadır. Fonksiyonel görüntüleme yöntemlerinden FDG-PET-BT'nin'in tanısal yetkinliği tartışmalıdır. Bunun yerine artık Galyum-68 DOTATATE PET-BT yapılmaktadır. Ga-68 PET'in kullanıma girmesinden sonra tanıda oktreotid sintigrafisinin yeri artık çok kısıtlıdır.
Tedavi
Erken evrelerde yakalandığında cerrahi tedaviyle tam şifa elde edilebilir. Hastaların çoğunluğu metastatik evrede geldiği için tedavinin ağırlığını bunlar oluşturur. Tümörün karaciğere yayıldığı durumlarda bile diğer yaygın tümörlerin aksine lokal tedavilerden fayda görürler. Karaciğerdeki tümörlere direkt kemoterapi veya radyasyon tedavisi uygulanabiliyor. Radyofrekans ablasyon (tümörü yakma) gibi yöntemler veya transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE) isimli direk tümör içine kemoterapi veya SIRT kısaltması kullanılan radyoaktif madde uygulaması yapılabilir.
Yaygın hastalıkta uygulanan lokal tedaviler tümörün büyümesini durdurmaya veya biraz geriletmeye yönelik yapılmaktadır.
Sistemik uygulanan hormonal tedavilerin faydası gösterilmiştir. Somatostatin analogları denilen grup ilaçlar daha çok tümöre bağlı bulgu veren hastalarda tercih edilmektedir. Ancak bunların direk tümöre karşı etkili olduğunu gösteren çalışmalardan sonra yaygın evre hastalarda ilk seçenek olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde Octreotid ve Lanreotid adlı ilaçlar bu amaçla kullanılmaktadır.
Yeni çıkan, hedefe yönelik akılı moleküller pankreas kaynaklı tümörlerde ülkemizde onaylı ve ruhsatlıdır. Bu ilaçlardan bir tirozin kinaz inhibitörü küçük molekül olan sunitinib ayrıca tümörün kanlanmasını azaltarak etkisini gösterir. Etkileri genellikle tümörün büyümesini yavaşlatmak veya en azından hızlı büyümesinin engellenmesi şeklinde olmaktadır. mTOR inhibitörü grubuna ait everolimus adlı ilaç kanser oluşumuna sebep olan hücre içi yolaklardaki enzimleri engelleyerek iş görmektedir. Bu ajanlar sadece yavaş ilerleyen düşük dereceli ve orta dereceli nöroendokrin tümörlerde kullanılmaktadır. Düşük-orta dereceli tümörlerde kemoterapinin yeri sınırlıdır.
Yüksek dereceli agresif tümörlerde küçük hücreli kanseri gibi kemoterapi uygulanmaktadır. Bunlar çok hızlı ilerleyen tümörlerdir, nispeten tedaviye cevap verme ihtimalleri düşük olabilir. O nedenle sonuçlar yüz güldürücü değildir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Nöroendokrin Tümörler: Tanı ve Tedavisindeki Son Gelişmeler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Mustafa BENEKLİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Mustafa BENEKLİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |






Yazan Uzman
|
nöroendokrin tümörler, nöroendokrin tümör, nöroendokrin tümörlerde tedavi, karsinoid tümör, karsinoid tümör nedir, karsinoid tümörler
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.