2007'den Bugüne 92,888 Tavsiye, 28,332 Uzman ve 20,042 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Tüm Dünya ve Konya İçin Gittikçe Artan Tehlike: Depresyon ve Bilişsel Davranışçı Terapi
MAKALE #18331 © Yazan Psk.Fatih UĞUR | Yayın Nisan 2017 | 3,700 Okuyucu
DEPRESYON VE BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ

Depresyon gelecekte dünya genelinde en fazla yeti yıkımına ve ekonomik yüke neden olacak psikiyatrik hastalık olarak gösterilmektedir. Oysa vakaların her yıl %22’sinin (Cuijpers ve ark. 2008) önlenebileceği, hele sistematik yaklaşımlarla %50’sinin (van’t Veer- Tazelaar ve ark. 2009) önlenebileceği bildirilmektedir. Depresyonu, bireyin strese dayanma gücünün kalmamasının göstergelerinden birisi olarak ele alacak olursak, bu aşamaya gelmeden önceki süreçlerde dayanıklılığı arttırmanın depresyonu önlemede etkili bir yol olacağı düşünülebilir. Konya ili için de bakıldığında, en çok psikolojik yardım talebinde bulunulan konuların başında depresyon gelmektedir. Konya depresyon tedavisi ve terapisi için zaten yüksek olan bu başvuru miktarının da her geçen yıl arttığı görülmektedir. Depresyonla ilgili Konya' da ve tüm dünyada insanlar genel olarak, yaşanılan çöküntü ve isteksizlik hali nedeniyle psikolog, psikolojik danışman, emdr terapisti arayışına girmektedir. Bu konuda ilk olarak arama motorları ve özellikle google aracılığıyla aramalar yapmaktadırlar. Genellikle; 'konya depresyon, konya depresyon tedavisi, konyada depresyon tedavisi, konya psikolog, konya emdr terapisti, konya hipnoz, konya pisikolojik danışman, konya psikolog ücretleri gibi anahtar kelimelerle yaptıkları arama ve araştırmalar sonucunda psikolojik yardım alacakları kişiye karar vermektedirler.

Depresyon duygusal, bilişsel, davranışsal ve somatik belirtilerle kendini gösteren; bunun sonucunda bireyde çökkün bir ruh haline, bireyin davranışsal etkinliklerinde bir azalmaya, zihinsel etkinliklerde bazı değişikliklere ve yer yer bedensel bazı yakınmalara neden olan; şiddeti bireyden bireye değişebilen bir duygudurum bozukluğu olarak tanımlanabilir. (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994; Kennedy vd. 1998; Tuğrul ve Sayılgan 1997).

Duygulanım alanında çökkünlük, ilgisizlik, isteksizlik, zevk alamama, davranışlarda yavaşlama, karamsarlık, değersizlik, suçluluk, pişmanlık düşünceleri, uyku, iştah gibi psikofizyolojik işlevlerde bozulma ve cinsel isteksizlik ile kendini gösteren depresif bozukluklar hem ülkemizde, hem de dünyada önemli bir toplum sağlık sorunu konumundadır.(Kaya ve Kaya, 2007).

Depresyonun anlaşılıp tedavi edilebilmesi toplumdaki yüksek yaygınlık oranları ve intihar davranışı riski, yarattığı yeti yitimi ve ekonomik sonuçlar açısından çok önemlidir. Bireysel ve toplumsal sonuçları nedeniyle etkin tedavilere ihtiyaç duyulmuştur.
Yapılan araştırmalar Bilişsel Terapilerin depresyon tedavisinde etkili sonuçlar elde ettiğini ortaya koymaktadır.

Bilişsel terapi etkinlik açısından üzerinde en çok çalışılmış terapilerdendir. Sistematik kontrollü etkinlik çalışmaları, depresyon yaşayan hastalar için bilişsel terapiyi desteklemiştir. Meta analiz çalışmalarıyla da bilişsel terapinin yüksek etkinliği görülmüştür.(Türkçapar,2014.)

Bilişsel Terapiler günümüzde psikoterapi alanında en önde gelen yaklaşımlardan birisi haline gelmiştir. Bu psikoterapi türü tarihsel anlamda insanlığın ortaklaşa ulaştığı birtakım ortak noktaları içermenin yanı sıra bilimsel ve ampirik bilgiyi de psikoterapi pratiğine sokmayı başarmıştır. Tarihsel kökenleri arasında Stoacılık, Kantçı felsefe gibi çeşitli akımlar yer alan bu yaklaşım günümüzde de doğu felsefeleri, Budizm ve Tasavvuf ile benzerlikler göstermektedir.(Sargın ve Türkçapar, 2011).

Bilişsel Terapi, 1960’ların başında Aaron Beck’in depresyon hakkındaki araştırmasıyla başladı. Psikanaliz eğitimi alan Beck, Freud’un depresyonun merkezindeki ‘benliğe yönelik öfke’ olmasına dair kuramını geçerli kılmaya çalışmıştı. Bu formülasyonu doğrulamak için Beck, depresyondaki hastalar hakkında klinik gözlemler yapmış ve geleneksel psikanaliz doğrultusunda yaptıkları çalışmaları incelemişti. Hastaların duygu ve düşüncelerinde geçmişe dair bir öfke bulmak yerine, bilişsel bilgi işlemede olumsuz bir önyargı gözlemledi. Beck, sürekli yapılan klinik gözlemler, deneysel testlerle, duygusal bozukluklara ait kuramını ve depresyonun bilişsel modelini geliştirdi.(Corsini ve Wedding, 2012).

Beck, psikiyatrik bozukluğu olan bireylerin içsel ve dışsal uyaranları değerlendirme sürecinde önyargı ve bilişsel bozukluklar geliştirdiğini ve böylelikle yaşadıklarını yanlış yorumlamaya veya abartarak anlamlandırmaya yatkın olduklarını, sonuç olarak da çok yoğun duygusal tepkiler yaşadıklarını, kendi kendini engelleme ve uygun olmayan davranışlar gösterdiklerini ileri sürdü ve dolayısıyla tedavinin bilişin düzelmesiyle gerçekleşeceğini öngören bir terapi yaklaşımı geliştirdi.(Dinç, 2012).

BECK’İN BİLİŞSEL KURAMI

Depresyonun bilişsel kuramında dört temel unsur olduğu ve bu unsurların depresyonu açıklamada büyük önem taşıdıkları ileri sürülmektedir (Fennel 1989; Freeman 1992). Bu unsurlar; a) bilişsel üçlü (cognitive triad), b) otomatik düşünceler, c) bilişsel çarpıtmalar, d) işlevsel olmayan şemalardır.

a) Bilişsel Üçlü: Bireyin kendini, dünyayı ve geleceği olumsuz olarak algılamasıdır. Bireyin kendini değersiz, yetersiz, ahlaki (moral) ya da fiziksel olarak eksik algılamalarını içermektedir. Birey geçmişte olan olumsuz olaylardan kendini sorumlu tutmakta ve başkaları tarafından beğenilmediğini düşünmektedir. Bireye göre bütün ilişkileri ve yaşantıları olumsuzdur. Gelecek hep umutsuz olarak algılanmaktadır (Beck 1995; Fennel 1989).

Bilişsel üçlü, hastanın kendisi, geleceği ve çevresi hakkındaki olumsuz deneyimlerini yansıtan 3 temel bilişsel örüntüden oluşur. Üçlünün ilk parçası hastanın kendi hakkındaki olumsuz bakış açısıdır. Hoşa gitmeyen bütün deneyimlerini kendisinde var olan psikolojik, ahlaki veya fiziksel kusura atfetme eğilimindedir. Hasta bu yüzden kendini fazlaca eleştirme eğilimindedir. Bilişsel üçlünün ikinci parçası, depresif kişinin yaşamakta olduğu deneyimleri olumsuz bir şekilde yorumlama eğiliminden oluşur. Kişi dünyayı kendi üstüne aşırı derecede üstesinden gelemeyeceği engeller olan bir yer olarak görür. Bilişsel üçlünün üçüncü parçası gelecekle ilgili olumsuz bakıştan oluşur. Depresif kişi şuanda yaşadığı durumların veya sıkıntıların sonsuza dek devam edeceğini düşünür. Beck depresif sendromun diğer belirti ve bulgularını olumsuz bilişsel örüntünün sonuçları olarak kabul eder (Arkar, 1992).

b) Otomatik Düşünceler: Kurama göre, yukarıda sözü edilen olumsuz düşünceler otomatik olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu düşünceler kişi tarafından planlanmazlar, yargılanmazlar ve oluşumları çok çabuktur. Otomatik düşünceler çok kısadır ve kişi düşünceden çok yaşadığı duyguya yoğunlaşır. Depresyondaki birey bu düşüncelerin doğru olduğuna inanmaktadır. Olumsuz otomatik düşünceler bireyde yalnızca düşünce şeklinde değil imge olarak da bulunabilirler. Depresyonun tedavisinde en önemli kavramdır ve tedavide ilk olarak otomatik düşüncelerle çalışılmaktadır (Beck 1995; Fennel 1989; Savaşır,1996).

c) Bilişsel Çarpıtmalar: Depresyondaki bireyin kendini, dünyayı ve geleceği olumsuz algılaması bilgi işleme sürecinde gerçekleşen bazı hatalardan kaynaklanmaktadır. Bir başka anlatımla, bilgi işleme sürecinde bir hata olduğunda algılama sürecinde de bazı hatalar olmakta ve böylece kişi herhangi bir olayı çarpık bir biçimde değerlendirme eğilimine girmektedir. Bu durum depresyondaki bireylerde kendini, dünyayı ve geleceği olumsuz algılama olarak göstermektedir (Fennel 1989). Beck'in bilişsel yaklaşımında çok sık rastlanan bilişsel çarpıtmalar ve kısa açıklamaları aşağıda verilmiştir (Beck,1995):
• Ya hep ya hiç tarzı düşünme: Herhangi bir durumun bir süreç içinde değerlendirilmek yerine yalnızca iki boyutta ele alınmasıdır.
• Felaketleştirme: Daha gerçekçi sonuçların dikkate alınmadan geleceğin olumsuz değerlendirilmesidir.
• Etiketleme: Kanıtların çok daha az yaralayıcı sonuçlara yol açma olasılığını görmeden, bireyin kendine ve diğerlerine yargılayıcı sıfatlar yakıştırmasıdır.
• Seçici Algılama: Bir durumun özellikle belli bir ayrıntısının algılanarak, diğer önemli özelliklerin göz ardı edilmesi.
• Abartma: Olumsuz olayların daha da büyütülmesidir.
• Aşırı Genelleme: O andaki duruma çok uzak genel bir değerlendirmenin yapılmasıdır.
• Kişiselleştirme: Sıradan olumsuzluklardan bireyin kendini sorumlu tutmasıdır.
• Keyfi Çıkarsama: Kanıt olmadığı halde bazı keyfi sonuçlara ulaşılmasıdır.
• -Meli, -malı cümleler: Kişinin kendine aşırı kurallar koymasıdır.
d) İşlevsel Olmayan Şemalar: Ara inançların oluşumu genellikle çocuklukta başlamakta ve yaşam boyu gelişmektedir. Bu tür inançlar oldukça kalıcı ve değişime dirençlidirler.
Beck ve arkadaşlarına göre işlevsel olmayan şemalar üç grupta toplanabilir: başarı, kabul edilme ve kontrol. Başarı grubunda olan bireyler kendilerine çok yüksek standartlar koymaktadır. Kabul edilme grubunda olan bireyler sürekli bir sevilme ihtiyacı içindedirler. Kontrol grubunda olanlar ise sürekli olarak çevresini kontrol etme ve güçlü olma eğilimindedirler. Bu şemalar herhangi bir durumda etkinleşebilmektedirler (Fennel 1989; Schuyler 1990). Ayrıca, işlevsel olmayan şemalar bilişsel çarpıtmalarla desteklenebilmektedir (Savaşır 1996).

Depresyonun bilişsel kuramında bir başka boyut ise tanımlanan kişilik tipleriyle ilgilidir. Abramson ve arkadaşlarına (1997) göre, bu kişilik tipleri sosyotropik kişilikler ve otonom kişilikler olarak iki gruba ayrılabilir. Sosyotropik kişiler sosyal ilişkilere daha çok önem vermekte ve reddedilmekten aşırı derecede korkmaktadırlar. Otonom kişiler ise bağımsızlıklarına ve kişisel başarılarına aşırı derecede önem vermektedirler. Bu kişiler için özgürlüklerinin tehdit edilmesi ya da başarısızlık depresyona neden olabilir.

Beck'in depresyona ilişkin kognitif modeli.
Erken yaşam deneyimleri
(çeşitli eleştiriler ve ana-baba tarafından reddedilme)

İşlevselliği bozulmuş, uyumu bozan düşünce, İnanç ve varsayımların {şemaların} oluşumu
(Eğer sevilmiyorsam bu değersizim demektir. Eğer sevilmiyorsam mutlu olamam.)

Yaşamın ileri dönemlerinde, şemalarla uyumlu olarak yaşanan bir deneyim-deneyimler
(sevdiği veya tarafından sevildiğini düşündüğü bir arkadaşın ölümü)

Şemaların aktive olması.

Olumsuz otomatik düşünceler
{kognitif üçlü)
(Kimse beni sevmiyor, ben bir hiçim, onsuz yaşayamam, buna dayanamam, onun gibi olan birini bulamayacağım}
Depresyon belirtileri

DEPRESYONDA DİĞER BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLAR

Lewinson'un Davranışçı Modeli:
Beck'in bilişsel kuramında düşüncelerin duyguları, duyguların da davranışları etkileyeceği ve bunlar arasında sürekli bir etkileşim olduğu varsayımı vardır (Beck 1995). Ancak Lewinson'un Davranışçı Yaklaşımı, bunun tersini savunur. Diğer bir deyişle, yalnızca davranışlardaki değişmeler, duygu ve düşünceleri değiştirebilir. Bu yaklaşıma göre depresyon da diğer davranışlar gibi öğrenilen bir davranıştır ve tedavisi de ancak davranışların değiştirilmesine bağlıdır (Dobson ve JackmanCram,1996).

Rehm'in Otokontrol Modeli:
Bu modele göre depresyon, bireyin kendine bakışı, kendini ve kendi performansını değerlendirmesindeki yetersizlikten kaynaklanmaktadır.
Depresyondaki bireylerin kendileriyle ilgili daha olumsuz algıları vardır, bu bireyler kendilerini daha olumsuz değerlendirirler ve kişisel performanslarını pekiştirmezler. Kişinin kendine yönelik olumsuz değerlendirmeleri, Beck'in bilişsel kuramında da vardır. Ancak ek olarak, Beck'in kuramında kişiler dünyayı, yaşantıları ve geleceği de olumsuz değerlendirmektedirler. Bu iki kuram arasında en büyük fark depresyonun tedavisinde görülmektedir. Rehm'in otokontrol terapisi, yalnızca, kişinin kendine yönelik olumsuz değerlendirmelerini kontrol etmesinde pekiştireçlerin kullanımını içeren mekanik bir süreçtir. Oysa Beck'in bilişsel terapisi, daha sonra da söz edileceği üzere, kişinin olumsuz değerlendirmelerini içeren otomatik düşüncelerin değiştirilmesine yönelik aktif bir süreçtir (Dobson ve Jackman-Cram 1996).

Seligman'm Öğrenilmiş Çaresizlik Modeli:
Seligman'a göre depresyon bireylerin olaylara ilişkin yükleme biçimleriyle ilgilidir. Olaylara sabit, global ve içsel yükleme yapan bireyler depresyona daha yatkındırlar. Bu model daha sonra Abramson ve arkadaşları tarafından geliştirilerek depresyonun "Umutsuzluk Kuramı" olarak formüle edilmiştir (Dobson ve Jackman-Cram 1996).

Umutsuzluk Kuramı:
Seligman'ın öğrenilmiş çaresizlik modeli bireylerin yükleme biçimleri üzerine vurgu yapmaktadır. Abramson ve arkadaşları 1990'da yükleme biçimlerine tutumları da ekleyerek depresyon için yeni bir kuram geliştirmişlerdir. Kurama göre olumsuz olaylara sabit, global ve içsel yükleme yapan bireylerde, bu yüklemeler olumsuz bir tutuma neden olmaktadırlar. Yükleme biçimi, olumsuz olaylar ve olumsuz tutum birleşince de bireyler umutsuzluğa kapılarak depresyona girmektedirler (Kapçı,1998). Alloy ve Clements'e (1998) göre de umutsuzluk depresyonun biricik nedeni, aynı zamanda da sonucudur. Diğer bir anlatımla, umutsuzluk bireyleri depresyona yatkın bir hale getirebilmekte ya da depresyon sonucunda bir umutsuzluk yaşanabilmektedir.

ElIis'in Mantıksal-Duygusal (Rational-Emotive) Terapi Modeli:
Model, Beck'in bilişsel kuramından bağımsız olarak Ellis tarafından 1973'te geliştirilmiştir (Savaşır 1996). Mc Dermut ve diğerlerine (1997) göre, bu kuram depresyonu açıklamada Beck'in kuramından, yalnızca, bilişsel işlevlerdeki bozulmanın (cognitive dysfunction) doğası konusunda ayrılmaktadır. Model, mantıksız inançların (irrational beliefs) depresyonun ve diğer psikolojik bozuklukların nedeni olduğunu ileri sürmektedir. Bireyler yanlı bir düşünce yapısına sahiptirler ve başlarına gelen her olayı olumsuz yorumlamaktadırlar. McDermut ve arkadaşları (1997), bu iki kuramın depresyonun formülasyonundan çok tedavisinde farklılaştığını ileri sürmektedirler. Yazarlara göre tedavide duygusal-mantıksal terapi, daha öğretici ve daha yönlendiricidir. Terapist, hastasıyla mantıksız inançlarından vazgeçmesi için tartışabilmektedir. Beck modelinde ise, müdahaleler bu kadar doğrudan yapılmamaktadır.
Yukarıda açıklanan modellerin ortak noktalarını daha yapılandırılmış ve daha doğrudan (direct) olmaları şeklinde formüle etmek mümkündür. Ayrıca davranış temelli yaklaşımlar terapi ilişkisine önem vermemektedir (Alloy ve Clements 1998; Savaşır 1996).
Günümüzde depresyonun açıklanmasında ve tedavisinde Beck'in bilişsel modeli çok daha yaygın olarak kullanılmaktadır (Beck 1995; Freeman 1992).

TERAPİ SÜRECİ VE BİLİŞSEL TERAPİST

Bilişsel terapi standart, yapılandırılmış ve kısa süreli bir terapidir. Bilişsel Terapide terapist oldukça aktiftir ve hasta ile sürekli bir ilişki içindedir. Terapist ve hastadan oluşan araştırıcı ekip, her depresif düşünceyi iki bilim adamı gibi veriler toplayarak sınarlar. Terapist eğitimci rolündedir. Hastaya olumsuz düşüncelerini izlemeyi, biliş ve davranış arasındaki ilişkiyi tanımayı, çarpıtılmış otomatik düşüncelere yönelik olumlu-olumsuz kanıtları gözden geçirmeyi, bunların yerine gerçeğe daha yakın yorumları yakalayabilmeyi, yaşantıları çarpıtmasına neden olan çarpıtılmış inançları tanıyıp değiştirmeyi amaçlar.(Özmen, 1999).
İlk Tedavi Görüşmesinin Yapısı
a. Şu andaki sorunların, güçlüklerin belirlenmesi
Belirtiler
Yaşam sorunları
Sorunlara ilişkin olumsuz düşünceler
Depresyonun başlangıcı, gelişimi
Umutsuzluk, intihar düşünceleri
b. Amaçların belirlenmesi: Her problem alanı için amaç tanımlanır. Hastaya sorulan, “Bu alanda ne gibi değişiklikler olmasını istersiniz?” gibi sorularla, amaçların neler olduğu saptanır. Tedavi sırasında amaçlar değişebilir, amaçların saptanmasıyla gerçekçi olmayan beklentiler ortadan kaldırılır. Geçmişteki olumsuzluklardan çok geleceğe odaklanılır.
c. Tedavi mantığının anlatılması: Tedavinin temel ilkeleri basit ve hastanın anlayabileceği şekilde açıklanır. Olumsuz düşüncelerin olumsuz duyguları, olumsuz duyguların da olumsuz düşünceleri artırdığıyla ilgili kısır döngü örneklerle açıklanmalıdır. Ayrıca hastaya, ne sıklıkta görüşüleceği, tedavinin ne kadar süreceği, ev ödevleri ve önemi gibi pratik konularda da anlatılır (Savaşır ve Batur, 1998, s. 29).
d. Tedavinin başlaması; ilk amacın saptanması ve gelecek görüşmeye kadar yapılacak ev ödevinin üzerinde anlaşılarak verilmesidir. Tedavide yapılacakların örnekleri genel olarak ilk görüşmede hastaya gösterilir. Belli bir problem üzerinde durarak bunla ilgili ilk ev ödevi verilebilir
Genel amaçlar
a.İlişki kurma, uyumun sağlanması
b.Umudun artırılması
c.Çalışma modelinin anlatılması
d.Modelin uygulanması ve sınama konusunda anlaşma yapılmasıdır.(Savaşır ve Batur, 1998).
Sonraki tedavi görüşmeleri; her görüşmede hangi konular üzerinde durulacağı kararlaştırılır, geçen süre içindeki olaylar ele alınır, ödevler gözden geçirilir, tartışılır, yeni ödev verilir ve görüşmenin değerlendirmesi yapılır (Savaşır ve Batur, 1998).
Terapi oturumları sırasında elde edilen bilgilerin beceriye dönüşmesi ve uygulanması amacıyla hastaların ev ödevleri ve aktiviteleri çok önemlidir. Terapistle hastanın birlikte belirledikleri ev ödevleri tedavinin en önemli parçalarından biridir. Terapist tedavi rasyonelini aktarmakta ve hasta ile birlikte tedavi hedeflerini saptamakta ve bu hedeflere yönelik ev ödevlerini belirlemektedir. Tedavi oturumlarında ise hasta verilen ev ödevlerini kendi kendine veya güvendiği biriyle yürütmekte ve uygulamalar sırasında karşılaştığı güçlükleri tedavi oturumları sırasında terapiste aktarmaktadır. (Beck, 2010).
Ev ödevlerine, hastanın etkinliklerini saatlik olarak kaydettiği haftalık aktivite çizelgesi, hastanın listelenmiş etkinlikleri 0-5 arasında derecelendirdiği yapabilme ve zevk alma çizelgesi ve artan miktarda görevlendirme örnek olarak verilebilir. Ev ödevleri verilerek terapi seansında yapılan etkinliklerin desteklenmesi, terapinin terapi odasına sınırlanmaması açısından önemli bir avantajdır (Arkar, 1992).

TARTIŞMA
Bilişsel terapi ampirik (deneye dayalı) temeli ve ispat edilen yeterliliği nedeniyle çok hızlı gelişmiştir. Kişilik ve psikopatolojinin geniş kuramsal yapısından, iyi tanımlanmış ve geniş bir dizi terapötik stratejiden oluşmaktadır. Birçok bilimsel çalışmada depresyon tedavisindeki yeterliliği gözler önüne serilmiştir. Depresyonla ilgili kuramsal formülleri yüzden fazla ampirik çalışma tarafından desteklenmiştir. Depresyonda ki bilişsel üçlü, bilişsel bilgi işleme ve umutsuzluğun intiharla olan ilişkisi gibi kavramlar da güçlü destekler bulmuştur.(Corsini ve Wedding, 2012).
Bilişsel Terapinin depresyon tedavisindeki etkinliğinin yanı sıra her görüşmenin terapist ve hastanın üzerinde anlaştığı biçimde planlanması, terapi sürecine, hem terapistin hem de hastanın aktif olarak katılması, kısa süreli ve zaman sınırlı olması nedeniyle hastaları sorunlarla bağımsız başa çıkma yöntemleri geliştirmeleri için cesaretlendirmesi bilişsel terapinin depresyon tedavisinde tercih edilme sebepleri olarak sıralanabilir.

KAYNAKLAR
Türkçapar,M. H.(2014).Bilişsel Terapi.Ankara, Hyb Yayıncılık.

Türkçapar, M. H. & Sargın, A. E. (2011) Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırma Dergisi, 1(1) ,7-14.
Corsini,R.J.&Wedding D.(2012).(Çev.Güzelyazıcı,Çiftçi,Türkoğlu). Modern Psikoterapiler. İstanbul: Kaknüs Yayınları.

Kaya, B. & Kaya, M. (2007). 1960’lardan Günümüze Depresyonun Epidemolojisine Tarihsel Bir Bakış. Ankara Klinik Psikiyatri Dergisi, 10(6), 3-10.

www.fatihugur.com.tr

Dinç, M. (2012). Aauron Temkin Beck:Eleştirel Düşüncenin Peşinde Yaratıcı Bir Psikoterapi Kuramı. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 1,70-46.

Beck, J. (2010). Cognitive Therapy. I.Weiner, E. Coighead(Ed). The Corsini Encyclopedia Psychology.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Tüm Dünya ve Konya İçin Gittikçe Artan Tehlike: Depresyon ve Bilişsel Davranışçı Terapi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Fatih UĞUR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Fatih UĞUR'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Fatih UĞUR Fotoğraf
Psk.Fatih UĞUR
Konya (Online hizmet de veriyor)
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi57 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Fatih UĞUR'un Yazıları
► Bilişsel Davranışçı Terapi Psk.Arzu BEYRİBEY
► Bilişsel Davranışçı Terapi (Bdt) Psk.Benan ŞAHİNBAŞ
► Bilişsel Davranışçı Terapi Psk.Dnş.İnci AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,042 uzman makalesi arasında 'Tüm Dünya ve Konya İçin Gittikçe Artan Tehlike: Depresyon ve Bilişsel Davranışçı Terapi' başlığıyla benzeşen toplam 14 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Down Sendromu Nedir? Mayıs 2017
► Sınav Kaygısı Ocak 2016
► Gerçeklik Terapisi Ocak 2016
► Öfke Kontrolü Ocak 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


13:16
Top