Savunma Mekanizmaları Doğru Kullanılırsa Bizi Korur
SAVUNMA MEKANİZMALARI
Savunma mekanizmalarının kullanım amacı yaratıcı uyum sağlamak, güçlü ve tehdit edici bir duygudan kaçmak veya denetim altına almak, özsaygıyı sürdürmektir.
Bireysel savunma tercihlerimiz; erken çocuklukta yaşananların doğası, ebeveynlerin aktardıkları veya öğrettikleridir.
İlkel savunmalar:
1. Kendilik ile dış dünya arsındaki sınırların belli olmadığı dönemle alakalı
2. Gelişimin dil öncesi dönemiyle bağlantılı: bu dönemde gerçeklik ilkesi henüz kazanılmamış, kendiliğin dışındaki kişilerin ayrı olma hali bebek tarafından henüz anlaşılmamıştır.
İkincil (olgun) savunmalar:
1. İçsel ve dışsal sınırlar belirlenmiştir.
2. Gerçeklik ilkesi doğrultusunda, kendiliğin dışındaki kişiler ayrı ve sabit olarak algılanabilir.
3. Bu savunmalar herkes de bulunabilir. Patolojik olan ilkel savunmanın bulunması değil, gelişmiş savunmanın bulunmamasıdır.
İLKEL GERİ ÇEKİLME
Bebek aşırı uyarıldığında veya sıkıntı yaşadığında uykuya dalacak yani farklı bir bilinç durumuna geri çekilecektir (otomatik ve kendini koruyucu)
Aynı süreç yetişkinlerde, sosyal ve kişilerarası durumlardan endişe nedeniyle çekilip, fantazi dünyalarına döndüklerinde gözlemlenir.
Erken dönem nesne ilişkilerinde işgal veya nüfus edilme deneyimleri bu yolu pekiştirebilir.
Dış dünyayı sorunlara yol açan ve duygusal açıdan zorlayan bir alan olarak görebilir, zengin bir fantezi dünyasına sığınabilirler.
Başka yollardan duygusal yardım ve destek bulamazsa, duyguları tanımlamak ve ilişki kurmak onun için gittikçe zorlaşır ve şizoidi çekirdeği aktive olabilir.
Bu durumda çarpıtılma azdır; kendilerini dünyayı yanlış anlayarak değil dünyadan kendi iç dünyalarına çekilerek teskin ederler.
Sanatçılar, yazarlar gibi özgün yorumlar yapma yeteneği olan kişilere günlük hayattan çekilip, ayrı durabilmenin getirisidir.
İNKAR
Olanı kabul etmeyi reddetmek, bebeğin acı veren deneyimler karşısında kullanabileceği bir diğer yoldur ve Narsistik döneme ait arkaik bir sürecin gölgesidir.
“Olayı kabul etmezsem, olmamış olur”- kimi felaketler karşısında hepimizin gösterdiği tepki
Her zaman her şeyin iyi olduğuna ısrar eden Polyanna gibi.
İNKÂRI KULLANMANIN OLUMLU YÖNLERİ:
Olağanüstü, kriz ve acil durumlarda hayat kurtarıcı olabilir- Örn; Savaşlar dehşet verici koşulları inkâr edip, kendilerini ve arkadaşlarını kahramanca kurtaran insan hikâyeleriyle doludur.
OLUMSUZ YÖNLERİ ise;
Ölen çocukları ile ilgili genetik danışmanlık almayı, yas tutmayı reddeden aile; sosyal içici olduklarına ısrar eden alkolikler; ehliyetlerini iptal etmeyen yaşlı kişiler, eşlerinin istismarını tehlikeli görmeyen kadınlar...
TÜM GÜÇLÜ KONTROL
Yine primer narsistik döneme ait bir süreç- bebek dünyanın ve olayların kaynağını kendinde görür. - acıktı ve beslendiyse bakım veren tarafından, kendisinin sihirli bir yolla bunu sağladığına inanır. Yine dil öncesi döneme ait ve bebekte ben ve öteki ayrımsallaşmamıştır.
Bebeksi ve gerçekdışı fakat normal gelişimin de bir parçası- daha sonra bakıcılara atfedilen tüm güçlülük döneminden, hiç kimsenin tüm güçlü olamayacağı gerçeğine doğru (olgunlaşma) geçilir.
Gücünün sınırsız olmadığına ilişkin yetişkin duruşun önkoşulu -paradoksal olarak -bebeklikte kendi ve bakıcılara atfedilen tüm güçlülüğe ilişkin uygun gelişimsel yanılsamaların yaşanmış olmasıdır.
Örgüt liderleri (politika, askeri meslekler), reklam, eğlence, satış meslekleri / Kumarbazlar.
İLKEL İDEALİZASYON
Kendiliğin tüm güçlü olduğuna ilişkin fanteziden (primer narsistik dönemde) tedricen bakıcıların (ebeveynlerin) tüm güçlü oldukları fantezisine geçilir.
Çocuklukta yoğun korkulara karşı rahatlama yolu; tüm güçlü bir yetişkinin her şeyin sorumluluğunu üstlenebileceği inancıdır.
Normal İdealizasyon
Olgun sevginin temel unsurudur hepimiz bağlı olduğumuz kişileri aşırı değerli görme ihtiyacını hissederiz.
Bazı kişilerde bebeklikten sonra değişime uğramadan devam eder- içsel dehşet duygusuna karşın, tüm güçlü, harika bir ötekiyle psikolojik kaynaşma yoluyla güvende hissetmek. Bağımlı olmakla doğru orantılı (en iyi doktora gitmek, en iyi eşe sahip olmak gibi)
Narsistik kişilerde çok fazla görülür ve özsaygı oluşturma çabasını bozar ve engeller. Gerçek kendilik kabul edilmektense, sürekli mükemmelleştirmeye uğraşır.
İLKEL DEĞERSİZLEŞTİRME
Bağlandığımız kişileri aşırı değerli konumlarından aşağı çekme eğilimi ayrılma- bireyleşme sürecinin önemli parçası (ergenlik, evden ayrılma; S. Aktar)
Diğer yandan, aşırı idealize etme ihtiyacının sadece kaçınılmaz diğer yüzüdür: hiç bir şey mükemmel olmadığından aşırı idealizasyonun sonucu hayal kırıklığıdır.
Her şey karşıtı ile bakidir ve idealizasyon ne kadar abartılı, yanılsama ne kadar büyükse değersizleştirme de o kadar sert olur.
Narsistik kişilerle terapide duyulan büyülü hayranlık yitirildiğinde aniden kopma yaşanır. Ayrıca terapistin üstünde de sürekli olağanüstü performans gösterme baskısı oluşturur ki bu tuzağa düşmemek gerekir.
“Bu doktor eşimi kurtarabilecek tek doktordur” diyen kişi, başarısızlık halinde doktora öfke ve hınç duyacak, dava açmaya kalkacaktır.
Sevgiliden sevgiliye koşanlar… Başta sevip yücelttikleri aşkın sıradan bir insan olduğunu anladıklarında yerden yere vurabilirler.
YANSITMA, İÇE ATMA, YANSITMALI ÖZDEŞİM
Kendilik ile dünya arasında psikolojik sınır yoktur- bebeklikte deneyimlerin içeriden mi, dış kaynaklardan mı geldiğine ilişkin bir duygu gelişmemiştir- ayrımlaşmamışlık dönemi
Yansıtmada içsel olan, dışsal kaynaklardan geliyor olarak yanlış anlaşılır.
Olgun biçimlerinde empatinin temelidir.
Diğerinin öznel dünyasını anlamak için kendi yaşantımızı yansıtma yeteneğimizi kullanırız, başka biri veya grupla birleşmek gibi yaşantılar.
İmmatüre biçimlerinde
Yansıtılan nesne ciddi şekilde çarpıtmaya uğrar veya yansıtılan özellik kendiliğin reddedilmiş ve olumsuz kısımlarından oluşabilir ki bu durumda paranoid bir hal alır.
İÇE ATMA
Dışsal olanın içsel kaynaktan geldiğine ilişkin yanlış algılama
Olumlu biçimlerinde, önemli başkalarıyla özdeşim kurulur ve kendi içine atılır (çocuklukta)
Sorunlu biçimlerinde, en çarpıcı olanı- saldırganla özdeşim-korku ve suistimal koşulları altında kişilerin suistimal edenlerin niteliklerini benimseyerek çaresizlikle başa çıkmaya çalışmaları- Stokholm Sendromu
Yastaki yeri- bağlandığımız birinin kaybıyla birlikte kendimizin bir parçasının da öldüğünü hissederiz
Depresyonda içe atılmış ve kaybedilen nesneden ayrılamıyorsa, kaybedilen nesnenin dışında başkalarıyla ilişki kurulamıyorsa, tek bağlantı geçmişin artık besleyemeyen kaybolmuş nesnesi ise (M.Klein ve oğlu)
Kişi kayıp nesneyi içselleştirir. Korumak için dış dünyada ki nesnelerle bağı koparır.
M. Klein; bu iki süreç birlikte işlediğinde - yansıtmalı özdeşim- kişi kendi içsel nesnelerini diğerine yansıtır ve sanki o da aynı içe atılmış nesnelere sahipmiş gibi diğerini bu nesnelere aynı şekilde davranmaya zorlar.
EGO BÖLMESİ (SPLİTTİNG)
Nesne sabitliği gelişmeden önceki dönemde çocuklar iç dünyalarını örgütlemek için iyi ve kötü kavramlarına ihtiyaç duyarlar. Aynı anneyi, doygunluk halindeyken “iyi anne”, engellenme halindeyken “kötü anne” olarak görür ve hissederler.
Bu her iki durumda da yanındaki kişinin aynı anne olduğu gerçeğini değerlendirebilecek kadar olgunlaşmadığı döneme ait bir süreç olduğundan kendilik de ya tümden iyi, ya tümden kötü olarak görülür ve hissedilir.
Örn: Aynı kişi terapistini bazen mükemmel, bazen ihmalkârlığın ve yetersizliğin canlı örneği olarak görecektir
DİSOSİYASYON (dissociation)
Felaketler, dayanılmaz korku ve acılar karşısında, bedenin dışından kendini izleme deneyimleri
Çocuklukta tekrarlanan şekilde ürkütücü suistimale maruz kalanlar, stresli durumlarda hep devreye girecek alışılmış tepki olarak dissosiyasyonu kullanabilirler.
Acı, dehşet, ölüm tehlikesiyle karşı karşıyayken, bunlarla ilintili düşünce ve duygularla bağlantısını kesip, içinde olmaktansa dışında kalmayı tercih etmek (bilinçdışı)
Alışılagelmiş bu tepki, gerçekten risk altında olmadığı durumlarda da otomatik olarak ortaya çıkabilir.
İşlevselliğin daha az etkilendiği başka savunmalar kullanılmaz ise tutarsızlık, yalancılık, başka biriymiş gibi davranma belirtileriyle birlikte, kişi için yüksek bir bedeli vardır.
BASTIRMA
Üst düzey savunmaların en temel olanıdır.
S. Freud, kabul edilemez dürtü ve duyguların bilince gelmemesi ve belli bir mesafede tutulması için olgun savunmalar arasında koruyucu bir mekanizma olarak mecburi ve en temel savunma mekanizması olduğunu söyler.
Çocuklar, gelişimsel açıdan normal ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan/ korkutucu olan arzuları bilinçdışında tutmayı öğrenirler
Bastırmanın başa çıkma yöntemi olarak kullanılmasından önce, bir kendilik bütünlüğü ve sürekliliği duygusunun gelişmiş olması gerekir.
Erken dönem deneyimleri kimlik sabitliğinin kazanılmasına izin vermezse ilkel savunmalar kullanılır.
Olgun çeşitleri: travmalar, çocuk gelişimi ve önemsiz, eğlendirici durumlar
Olgun olmayan biçimi ise görevini yerine getiremediğinde, yaşamın olumlu yönlerinin yaşanmasını engellediğin de, daha başarılı savunmaları devre dışı bırakacak düzeyde işlediğinde histeri nöbetlerine sebep olabilir.
Üst düzey savunmaların çoğunun işleyişinde de bastırma vardır.
GERİLEME (REGRESİON)
Büyüme ve gelişmenin yeni bir yetkinlik düzeyine eriştikten hemen sonra, daha önceki bir olgunlaşma evresinin alışkanlıklarına yeniden tutunma eğilimi
Günlük yaşam içinde örnekler- çocuk gelişiminde gelgitler, M.Mahler- reapproachment- 2.yaşın içinde bağımsızlık ilan edilirken takrar bağlanma ihtiyacının çıkması
Tedavide; yeni bir duruş, davranışa cesaret eden kişinin hemen sonrasında eski davranış, düşünce veya davranış alışkanlıklarına geri dönmesi, yeteneklerini fark eden ve hemen ardından uysal bir kız çocuğuna özgü davranışlar sergileyen kadın... bu duruma iyi bir örnektir.
Bilinçdışı olması şartı var, her yardım çağrısı gerileme değildir elbette.
Somatizasyon da bir tür gerileme olarak görülebilir.
YALITMA (İzolation)
Kaygı, acı verici bir deneyimin duygusal boyutunun, düşünsel boyutundan kopartılarak ayrı hale getirilmesidir.
Deneyim bilinçli yaşantıdan tamamen silinmemiştir, sadece duygusal anlamı kopartılmıştır (disosiyasyondan daha ince ayrım)
Olgun biçimleri: cerrahlar, askerler, polisler de görülür.
Psişik küntlük biçimi; Soykırım sağ kurtulanlar arasında olağanüstü yıkımlardan bahsedilirken duygusuz betimlemeler, Depremzedelerde de görülür.
Travma yaşanmadığı durumlarda da görülmesi
Düşünsel savunmaların içinde en ilkeli ve düşünselleştirme, akılcılaştırma ve ahlaksallaştırmanın temel birimidir.
Obsesiflerde birincil savunma mekanizması olarak kullanılır.
DÜŞÜNSELLEŞTİRME
Bir durumun derin duygusal anlam ve sonuçlarının bilinçdışına gönderilmesidir.
Yalıtmayı kullanan kişi, duygusunun olmadığını bildirir, düşünselleştiren ise duygusuz bir şekilde duygular hakkında konuşur. Kızgınlık hissetmenin teorik olarak kabul edildiği, ancak ifade edilmesinin halen ketlendiği durumdur.
Olumlu biçimlerinde; iyi bir Ego gücünün işaretidir ancak durumun sonrasında duygular iyi işlemlenmiş ve kabul edilmiş ise…
Olumsuz biçiminde; duygusal anlamda samimiyetsizliği anımsatacaktır (hava raporu okurmuş gibi anlatım).
Öncelikli olarak bu savunma biçimi kullanılırsa; oyun oynamak, cinsellik, şakalaşma, sanatsal anlatım gibi çok doyurucu, yetişkin baş etme yolları gelişmemiş olacaktır.
AKILCILAŞTIRMA
İstenilen bir şey elde edilemediğinde ve geriye bakıp bunun aslında o kadar da önemli olmadığı sonucuna varıldığında
Aesop’un tilki ve ekşi üzüm hikâyesi
Günlük yaşamda- alamadığımız evin bizim için fazla «geniş» olması, olumsuz bir şeyin bize «tecrübe» kazandırmış olması
Olumlu biçimlerinde; zor bir durumdan en az kırılma yaşayarak çıkılmasını sağlar, zeki ve yaratıcı insanlar da böyle kullanılabilir.
Kötü biçimlerinde; çocuğu dövmenin «kendi iyiliği» için olduğu açıklamasıyla saldırganlığı
akılcılaştırmak olarak kullanılabilir.
AHLAKSALLAŞTIRMA
(Akılcılaştırmanın yakın akrabası)
Akılcılaştırmada yapılana kabul edilen neden bulunur, burada ise yapılanın “görev”, “ahlaken doğru” olduğunu hissetmeye yönelik yollar bulunur.
Akılcılaştırmada hayal kırıklığına “tecrübe kazandım” denilir, burada ise “kişiliğim zenginleşti”
Sömürgecilerin yağmaladıkları ülkelere “daha üstün medeniyet” getirmeleri, Hitler, İspanyol Engizisyonu, bir öğrenciyi eksikleri olduğunda sınavdan geçirmemek için-”kötülük yapmış olurum ona”
Ahlaki mazoşizm’de önde gelen savunmadır, obsesif-kompulsif kişilerde de çokça kullanılır.
Olgun olarak kabul edilse de terapötik etkiye oldukça kapalıdır.
BÖLMELEME
Düşünsel savunmalardan biridir
İki çatışan durumun, bilinçte bir çelişki, suçluluk, utanç, kaygı yaşanmadan, bulunmasını sağlamak için kullanılır.
Uyuşmaz nitelikli iki veya daha fazla fikir, tutum veya davranışı, çelişkiyi değerlendirmeye almaksızın, birlikte yaşayıp, yapmak
İkiyüzlülük gibi algılanır: kuralları savunurken, birilerini kayırmak, önyargıları üzüntüyle karşılarken, diğer yandan etnik şakalar yapmak
Bununla yüzleştirildiklerinde, kurtulmak için akılcılaştırmayı yardıma çağıracaklardır.
Örn; Evli bir adamla yaşayan danışanın ( aslında bu tarz ilişkiye karşı ) ‘’o evli değil ki’’ demesi,
Hala başkası ile nikâhlı olduğu anımsatıldığında ama ‘’karısından ayrı yaşıyor’’ demesi gibi…
YAPMA BOZMA (UNDOİNG)
Tüm güçlü kontrolün doğal ardılı ve daha olgun şeklidir.
Sihirli niteliği aynı arkaik kökenlere dayanır.
Bazı duygulanımları (suçluluk, utanç) sihirli şekilde silecek bir tutum veya davranışla dengeleme için harcanan bilinçdışı çaba
Utanç veya suçluluk duygularının farkında olunmadığında ve dolayısıyla bunların sonuçlarına katlanmak da sahiplenilmediğinde
Pek çok dinsel ritüel de günah ve suçun kefaretini ödeme çabası
Düşünsel düzeyde olsa bile aynı kaderi paylaşır- özellikle çocuklarda – düşmanca duygular tehlikelidir- düşünce=eylem (sihirli niteliği de buradan)
Merkezi bir savunma olduğunda – kompulsif kişilik de kullanılır.
KENDİNE KARŞI DÖNDÜRME
Olumsuz duygulanım ve tutumları dışsal bir nesneye yöneltmek yerine kendiliğe yöneltmek
Otorite/ebeveyn konumunda olan ve güvenliğimiz açısından önemli kişilere karşı olumsuz duygularımızı yöneltmek yerine kendimize karşı yöneltiriz.
Yoğun şiddete maruz kalan hasta yaşananları kendisinin hırçın çocuk oluşuna bağlar ve “iyi” çocuk olduğu takdirde ebeveynlerinin sevgi ve koruyuculuklarını alabileceğini düşünür- yetişkinlikte durumu değiştirmek yerine kendini suçlayarak acı çeker.
Olabileceğimizden daha fazla kontrole sahip olduğumuz yanılsaması yaratır, bu da döngüyü tetikler.
OLUMLU biçimiyle, sağlıklı kişilerde sorumluluk almaya neden olur.
Depresif kişiliklerde ve mazoşizm olgularında- otomatik olarak kullanılır.
YER DEĞİŞTİRME
Fazlaca bir çarpıtmaya uğratılmadan yaşanan savunma
Dürtü, duygu veya davranışın ilerlediği yönden/nesneden, kaygı nedeniyle, başka nesneye/ yöne kaydırılmasıdır.
Patronu tarafından azarlanıp, karısına kızan adam, karısının da çocuklara, onların da köpeğe kızmaları
Aldatan kocanın masum bulunup, “öteki kadın’a” kızılması (sonuçlarına katlanamamaktan)
Başka alanlarla ilgili kaygıyı, spesifik, aşırı korku duyulan bir nesneye taşınırsa- fobi
Irkçılıkta, örgütlerde, alt kültürlerde, homofobide - “günah keçisi”
Olumlu biçiminde; saldırgan enerjinin yaratıcı bir etkinliğe, çalışmaya yöneltilmesi…
KARŞIT TEPKİ OLUŞTURMA
Bir şeyi daha az tehdit edici hale getirmek için tam zıddına döndürme; olumsuz duyguyu olumluya, olumsuzu ise olumluya çevirmek nefretin sevgiye, özlemin küçümsemeye, hasedin beğeniye dönüşmesi gibi.
3-4 yaşlarda görülmeye başlar- aileye bir kardeşin katılmasıyla birlikte öfke ve kıskançlık bilinçte sevgiye dönüşür. Reddedilmiş duygunun bir kısmı savunmanın içinden “sızar”- bebeği sıkarak kucaklamak...
Yakın ve yetenekli bir arkadaşını kıskanmak yerine, gıpta ile bakmak, hayran olmak
Saldırgan duygu ve yönelişlerin endişe verici olduklarında ve kontrolden çıkma tehlikesi gösterdiklerinde sıklıkla kullanılır.
TERSİNE ÇEVİRME
Kişiyi özne konumundan nesne konumuna veya nesne konumundan özne konumuna getirmek.
Örn; İlgi ve sevilme ihtiyacı utanç verici/tehlikeli olarak deneyimleniyor ise başkasına ilgi ve sevgi gösterip, onun yaşadığı doyumla bilinçdışı özdeşleşerek, kendi bağımlılık ihtiyacını doyurmak.
Güç paylaşımı değişir
Çocuk oyunlarında – edilgin – etken dönüşümü, kurban edilenden kurban edene olarak gözlemlenir.
Evlat edinilmesi zor olan çocukların evlat edinilmesine yönelik çalışmalar yürüten hasta- kendi kurtarıcı, muhtaç olan ise artık bir başkasıdır.
Seans sırasında bizi tedavi etmeye kalkan, düzeni belirlemeye kalkan danışan
ÖZDEŞİM (İdentification)
Yaşamın doğal bir parçası (bir kısmı bilinçdışı)
Kaygı, üzüntü, utanç gibi acı verici duygulardan kaçınma ihtiyacı veya tehdit altındaki kendilik uyumu ve özsaygının yeniden sağlanması ihtiyacına hizmet eder.
Freud Özdeşimi; Anaklitik- sevdiğimiz bir kişi gibi olma eğilimi ve Saldırganla özdeşim- korkulan kişi olmaya yönelik olarak ele almıştır.
Özdeşim; Doğal gelişimsel hatta ki bebeksi biçiminden evrilerek diğerini bütünüyle yutma niteliği olan içe atmadan, diğerinin özelliklerini seçici olarak, daha incelikli, ayrım yapabilen kendine katma eğilimine doğru gelişir.
İlkel yansıtma sağlıklı kişide artan bir empati kapasitesine dönüşürken, arkaik özdeşim de kendiliği zenginleştirmeye dönüşür.
En bilinen savunmacı özdeşim; Oedipus ve saldırganla özdeşimdir.
Özdeşim nesnenin özelliklerine göre olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir; bir dönemde ki çatışmayı çözüp, yetişkinlikte sorun haline getirebilir.
Özellikle kimliğin zorlandığı durumlarda (ergenlik)
Ölüm ve kayıp durumlarında hem kaybedilen sevgi nesnesi, hem onun yerine geçen kişilerle yaşanacaktır.
Hasta terapist arasındaki özdeşimler de daha yüksek ilişki gösterir.
Hastanın terapistle özdeşimin de onarıcı potansiyeli ön planda tutulup, bu eğilimin abartılması engellenmelidir.
EYLEME KOYMA (ACTİNG OUT)
İçsel olarak yasaklanmış, sıkıntı veren, korkulan duygu, düşünce, fantezilerin yarattığı kaygıya hâkim olabilmek için ortaya çıkan otomatik davranışlar
Freud: Acı verici, korkulan şeylerin üzerinde hâkimiyet kurabilmek için (çocuklukta otorite/ebeveyn tarafından reddedileceğinden korkulan ihtiyaç ve duygular özellikle)
Çaresizliği, korunmasızlığı, etkisi ve gücü olma deneyimine dönüştürüp, edilgin etkene döndürülür.
Bilinçdışıdır, korkutucu, gerçekleşmesi kompulsif ve otomatiktir.
CİNSELLEŞTİRME (erotisation)
Bir acting out (eyleme koyma) biçimi
Freud: Cinsel enerji=Libido- birincil güdülenim
Sonraki gelişmeler: cinsel etkinlik/ fanteziler savunmacı şekillerde de kullanılabilir (kaygı üzerinde hakimiyet kazanmak, özsaygıyı onarmak, içsel ölmüşlük duygusunu dağıtmak vb.)
Cinsel uyarılma canlı hissetmenin güvenli bir yoludur- ölüm korkusu, terkedilme, istismar edilme gibi acı ve korkutucu duyumlar bilinçdışı olarak heyecan verici duyuma döndürülüp, hâkimiyet kazanılır.
Günlük yaşamda: öğrenim sürecini (öğretmeni), güç sahibi kişileri erotikleştirme eğilimi vb.
YÜCELTME
İlkel dürtü ve ketleyici güçler arasındaki çatışmalara ilişkin yaratıcı, sağlıklı, sosyal anlamda değerli, kabul gören, yararlı çözümler bulmak ve o şekilde dışa vurmaktır.
Diş hekiminin sadizmi, bir gösteri sanatçısının teşhirciliği, bir avukatın düşmanını öldürme arzusunu yüceltiyor olabileceği düşünüldüğünde
En değerli savunma:
Sosyal anlamda yararlı kazanımlar
Bir dürtüyü başka bir şeye dönüştürerek, israf edilmesi yerine o enerjiyi boşaltır ve homeostasis korunur.
Uzm. Psikolog/Psikoterapist Esra Erdoğan
Savunma mekanizmalarının kullanım amacı yaratıcı uyum sağlamak, güçlü ve tehdit edici bir duygudan kaçmak veya denetim altına almak, özsaygıyı sürdürmektir.
Bireysel savunma tercihlerimiz; erken çocuklukta yaşananların doğası, ebeveynlerin aktardıkları veya öğrettikleridir.
İlkel savunmalar:
1. Kendilik ile dış dünya arsındaki sınırların belli olmadığı dönemle alakalı
2. Gelişimin dil öncesi dönemiyle bağlantılı: bu dönemde gerçeklik ilkesi henüz kazanılmamış, kendiliğin dışındaki kişilerin ayrı olma hali bebek tarafından henüz anlaşılmamıştır.
İkincil (olgun) savunmalar:
1. İçsel ve dışsal sınırlar belirlenmiştir.
2. Gerçeklik ilkesi doğrultusunda, kendiliğin dışındaki kişiler ayrı ve sabit olarak algılanabilir.
3. Bu savunmalar herkes de bulunabilir. Patolojik olan ilkel savunmanın bulunması değil, gelişmiş savunmanın bulunmamasıdır.
İLKEL GERİ ÇEKİLME
Bebek aşırı uyarıldığında veya sıkıntı yaşadığında uykuya dalacak yani farklı bir bilinç durumuna geri çekilecektir (otomatik ve kendini koruyucu)
Aynı süreç yetişkinlerde, sosyal ve kişilerarası durumlardan endişe nedeniyle çekilip, fantazi dünyalarına döndüklerinde gözlemlenir.
Erken dönem nesne ilişkilerinde işgal veya nüfus edilme deneyimleri bu yolu pekiştirebilir.
Dış dünyayı sorunlara yol açan ve duygusal açıdan zorlayan bir alan olarak görebilir, zengin bir fantezi dünyasına sığınabilirler.
Başka yollardan duygusal yardım ve destek bulamazsa, duyguları tanımlamak ve ilişki kurmak onun için gittikçe zorlaşır ve şizoidi çekirdeği aktive olabilir.
Bu durumda çarpıtılma azdır; kendilerini dünyayı yanlış anlayarak değil dünyadan kendi iç dünyalarına çekilerek teskin ederler.
Sanatçılar, yazarlar gibi özgün yorumlar yapma yeteneği olan kişilere günlük hayattan çekilip, ayrı durabilmenin getirisidir.
İNKAR
Olanı kabul etmeyi reddetmek, bebeğin acı veren deneyimler karşısında kullanabileceği bir diğer yoldur ve Narsistik döneme ait arkaik bir sürecin gölgesidir.
“Olayı kabul etmezsem, olmamış olur”- kimi felaketler karşısında hepimizin gösterdiği tepki
Her zaman her şeyin iyi olduğuna ısrar eden Polyanna gibi.
İNKÂRI KULLANMANIN OLUMLU YÖNLERİ:
Olağanüstü, kriz ve acil durumlarda hayat kurtarıcı olabilir- Örn; Savaşlar dehşet verici koşulları inkâr edip, kendilerini ve arkadaşlarını kahramanca kurtaran insan hikâyeleriyle doludur.
OLUMSUZ YÖNLERİ ise;
Ölen çocukları ile ilgili genetik danışmanlık almayı, yas tutmayı reddeden aile; sosyal içici olduklarına ısrar eden alkolikler; ehliyetlerini iptal etmeyen yaşlı kişiler, eşlerinin istismarını tehlikeli görmeyen kadınlar...
TÜM GÜÇLÜ KONTROL
Yine primer narsistik döneme ait bir süreç- bebek dünyanın ve olayların kaynağını kendinde görür. - acıktı ve beslendiyse bakım veren tarafından, kendisinin sihirli bir yolla bunu sağladığına inanır. Yine dil öncesi döneme ait ve bebekte ben ve öteki ayrımsallaşmamıştır.
Bebeksi ve gerçekdışı fakat normal gelişimin de bir parçası- daha sonra bakıcılara atfedilen tüm güçlülük döneminden, hiç kimsenin tüm güçlü olamayacağı gerçeğine doğru (olgunlaşma) geçilir.
Gücünün sınırsız olmadığına ilişkin yetişkin duruşun önkoşulu -paradoksal olarak -bebeklikte kendi ve bakıcılara atfedilen tüm güçlülüğe ilişkin uygun gelişimsel yanılsamaların yaşanmış olmasıdır.
Örgüt liderleri (politika, askeri meslekler), reklam, eğlence, satış meslekleri / Kumarbazlar.
İLKEL İDEALİZASYON
Kendiliğin tüm güçlü olduğuna ilişkin fanteziden (primer narsistik dönemde) tedricen bakıcıların (ebeveynlerin) tüm güçlü oldukları fantezisine geçilir.
Çocuklukta yoğun korkulara karşı rahatlama yolu; tüm güçlü bir yetişkinin her şeyin sorumluluğunu üstlenebileceği inancıdır.
Normal İdealizasyon
Olgun sevginin temel unsurudur hepimiz bağlı olduğumuz kişileri aşırı değerli görme ihtiyacını hissederiz.
Bazı kişilerde bebeklikten sonra değişime uğramadan devam eder- içsel dehşet duygusuna karşın, tüm güçlü, harika bir ötekiyle psikolojik kaynaşma yoluyla güvende hissetmek. Bağımlı olmakla doğru orantılı (en iyi doktora gitmek, en iyi eşe sahip olmak gibi)
Narsistik kişilerde çok fazla görülür ve özsaygı oluşturma çabasını bozar ve engeller. Gerçek kendilik kabul edilmektense, sürekli mükemmelleştirmeye uğraşır.
İLKEL DEĞERSİZLEŞTİRME
Bağlandığımız kişileri aşırı değerli konumlarından aşağı çekme eğilimi ayrılma- bireyleşme sürecinin önemli parçası (ergenlik, evden ayrılma; S. Aktar)
Diğer yandan, aşırı idealize etme ihtiyacının sadece kaçınılmaz diğer yüzüdür: hiç bir şey mükemmel olmadığından aşırı idealizasyonun sonucu hayal kırıklığıdır.
Her şey karşıtı ile bakidir ve idealizasyon ne kadar abartılı, yanılsama ne kadar büyükse değersizleştirme de o kadar sert olur.
Narsistik kişilerle terapide duyulan büyülü hayranlık yitirildiğinde aniden kopma yaşanır. Ayrıca terapistin üstünde de sürekli olağanüstü performans gösterme baskısı oluşturur ki bu tuzağa düşmemek gerekir.
“Bu doktor eşimi kurtarabilecek tek doktordur” diyen kişi, başarısızlık halinde doktora öfke ve hınç duyacak, dava açmaya kalkacaktır.
Sevgiliden sevgiliye koşanlar… Başta sevip yücelttikleri aşkın sıradan bir insan olduğunu anladıklarında yerden yere vurabilirler.
YANSITMA, İÇE ATMA, YANSITMALI ÖZDEŞİM
Kendilik ile dünya arasında psikolojik sınır yoktur- bebeklikte deneyimlerin içeriden mi, dış kaynaklardan mı geldiğine ilişkin bir duygu gelişmemiştir- ayrımlaşmamışlık dönemi
Yansıtmada içsel olan, dışsal kaynaklardan geliyor olarak yanlış anlaşılır.
Olgun biçimlerinde empatinin temelidir.
Diğerinin öznel dünyasını anlamak için kendi yaşantımızı yansıtma yeteneğimizi kullanırız, başka biri veya grupla birleşmek gibi yaşantılar.
İmmatüre biçimlerinde
Yansıtılan nesne ciddi şekilde çarpıtmaya uğrar veya yansıtılan özellik kendiliğin reddedilmiş ve olumsuz kısımlarından oluşabilir ki bu durumda paranoid bir hal alır.
İÇE ATMA
Dışsal olanın içsel kaynaktan geldiğine ilişkin yanlış algılama
Olumlu biçimlerinde, önemli başkalarıyla özdeşim kurulur ve kendi içine atılır (çocuklukta)
Sorunlu biçimlerinde, en çarpıcı olanı- saldırganla özdeşim-korku ve suistimal koşulları altında kişilerin suistimal edenlerin niteliklerini benimseyerek çaresizlikle başa çıkmaya çalışmaları- Stokholm Sendromu
Yastaki yeri- bağlandığımız birinin kaybıyla birlikte kendimizin bir parçasının da öldüğünü hissederiz
Depresyonda içe atılmış ve kaybedilen nesneden ayrılamıyorsa, kaybedilen nesnenin dışında başkalarıyla ilişki kurulamıyorsa, tek bağlantı geçmişin artık besleyemeyen kaybolmuş nesnesi ise (M.Klein ve oğlu)
Kişi kayıp nesneyi içselleştirir. Korumak için dış dünyada ki nesnelerle bağı koparır.
M. Klein; bu iki süreç birlikte işlediğinde - yansıtmalı özdeşim- kişi kendi içsel nesnelerini diğerine yansıtır ve sanki o da aynı içe atılmış nesnelere sahipmiş gibi diğerini bu nesnelere aynı şekilde davranmaya zorlar.
EGO BÖLMESİ (SPLİTTİNG)
Nesne sabitliği gelişmeden önceki dönemde çocuklar iç dünyalarını örgütlemek için iyi ve kötü kavramlarına ihtiyaç duyarlar. Aynı anneyi, doygunluk halindeyken “iyi anne”, engellenme halindeyken “kötü anne” olarak görür ve hissederler.
Bu her iki durumda da yanındaki kişinin aynı anne olduğu gerçeğini değerlendirebilecek kadar olgunlaşmadığı döneme ait bir süreç olduğundan kendilik de ya tümden iyi, ya tümden kötü olarak görülür ve hissedilir.
Örn: Aynı kişi terapistini bazen mükemmel, bazen ihmalkârlığın ve yetersizliğin canlı örneği olarak görecektir
DİSOSİYASYON (dissociation)
Felaketler, dayanılmaz korku ve acılar karşısında, bedenin dışından kendini izleme deneyimleri
Çocuklukta tekrarlanan şekilde ürkütücü suistimale maruz kalanlar, stresli durumlarda hep devreye girecek alışılmış tepki olarak dissosiyasyonu kullanabilirler.
Acı, dehşet, ölüm tehlikesiyle karşı karşıyayken, bunlarla ilintili düşünce ve duygularla bağlantısını kesip, içinde olmaktansa dışında kalmayı tercih etmek (bilinçdışı)
Alışılagelmiş bu tepki, gerçekten risk altında olmadığı durumlarda da otomatik olarak ortaya çıkabilir.
İşlevselliğin daha az etkilendiği başka savunmalar kullanılmaz ise tutarsızlık, yalancılık, başka biriymiş gibi davranma belirtileriyle birlikte, kişi için yüksek bir bedeli vardır.
BASTIRMA
Üst düzey savunmaların en temel olanıdır.
S. Freud, kabul edilemez dürtü ve duyguların bilince gelmemesi ve belli bir mesafede tutulması için olgun savunmalar arasında koruyucu bir mekanizma olarak mecburi ve en temel savunma mekanizması olduğunu söyler.
Çocuklar, gelişimsel açıdan normal ancak gerçekleşmesi mümkün olmayan/ korkutucu olan arzuları bilinçdışında tutmayı öğrenirler
Bastırmanın başa çıkma yöntemi olarak kullanılmasından önce, bir kendilik bütünlüğü ve sürekliliği duygusunun gelişmiş olması gerekir.
Erken dönem deneyimleri kimlik sabitliğinin kazanılmasına izin vermezse ilkel savunmalar kullanılır.
Olgun çeşitleri: travmalar, çocuk gelişimi ve önemsiz, eğlendirici durumlar
Olgun olmayan biçimi ise görevini yerine getiremediğinde, yaşamın olumlu yönlerinin yaşanmasını engellediğin de, daha başarılı savunmaları devre dışı bırakacak düzeyde işlediğinde histeri nöbetlerine sebep olabilir.
Üst düzey savunmaların çoğunun işleyişinde de bastırma vardır.
GERİLEME (REGRESİON)
Büyüme ve gelişmenin yeni bir yetkinlik düzeyine eriştikten hemen sonra, daha önceki bir olgunlaşma evresinin alışkanlıklarına yeniden tutunma eğilimi
Günlük yaşam içinde örnekler- çocuk gelişiminde gelgitler, M.Mahler- reapproachment- 2.yaşın içinde bağımsızlık ilan edilirken takrar bağlanma ihtiyacının çıkması
Tedavide; yeni bir duruş, davranışa cesaret eden kişinin hemen sonrasında eski davranış, düşünce veya davranış alışkanlıklarına geri dönmesi, yeteneklerini fark eden ve hemen ardından uysal bir kız çocuğuna özgü davranışlar sergileyen kadın... bu duruma iyi bir örnektir.
Bilinçdışı olması şartı var, her yardım çağrısı gerileme değildir elbette.
Somatizasyon da bir tür gerileme olarak görülebilir.
YALITMA (İzolation)
Kaygı, acı verici bir deneyimin duygusal boyutunun, düşünsel boyutundan kopartılarak ayrı hale getirilmesidir.
Deneyim bilinçli yaşantıdan tamamen silinmemiştir, sadece duygusal anlamı kopartılmıştır (disosiyasyondan daha ince ayrım)
Olgun biçimleri: cerrahlar, askerler, polisler de görülür.
Psişik küntlük biçimi; Soykırım sağ kurtulanlar arasında olağanüstü yıkımlardan bahsedilirken duygusuz betimlemeler, Depremzedelerde de görülür.
Travma yaşanmadığı durumlarda da görülmesi
Düşünsel savunmaların içinde en ilkeli ve düşünselleştirme, akılcılaştırma ve ahlaksallaştırmanın temel birimidir.
Obsesiflerde birincil savunma mekanizması olarak kullanılır.
DÜŞÜNSELLEŞTİRME
Bir durumun derin duygusal anlam ve sonuçlarının bilinçdışına gönderilmesidir.
Yalıtmayı kullanan kişi, duygusunun olmadığını bildirir, düşünselleştiren ise duygusuz bir şekilde duygular hakkında konuşur. Kızgınlık hissetmenin teorik olarak kabul edildiği, ancak ifade edilmesinin halen ketlendiği durumdur.
Olumlu biçimlerinde; iyi bir Ego gücünün işaretidir ancak durumun sonrasında duygular iyi işlemlenmiş ve kabul edilmiş ise…
Olumsuz biçiminde; duygusal anlamda samimiyetsizliği anımsatacaktır (hava raporu okurmuş gibi anlatım).
Öncelikli olarak bu savunma biçimi kullanılırsa; oyun oynamak, cinsellik, şakalaşma, sanatsal anlatım gibi çok doyurucu, yetişkin baş etme yolları gelişmemiş olacaktır.
AKILCILAŞTIRMA
İstenilen bir şey elde edilemediğinde ve geriye bakıp bunun aslında o kadar da önemli olmadığı sonucuna varıldığında
Aesop’un tilki ve ekşi üzüm hikâyesi
Günlük yaşamda- alamadığımız evin bizim için fazla «geniş» olması, olumsuz bir şeyin bize «tecrübe» kazandırmış olması
Olumlu biçimlerinde; zor bir durumdan en az kırılma yaşayarak çıkılmasını sağlar, zeki ve yaratıcı insanlar da böyle kullanılabilir.
Kötü biçimlerinde; çocuğu dövmenin «kendi iyiliği» için olduğu açıklamasıyla saldırganlığı
akılcılaştırmak olarak kullanılabilir.
AHLAKSALLAŞTIRMA
(Akılcılaştırmanın yakın akrabası)
Akılcılaştırmada yapılana kabul edilen neden bulunur, burada ise yapılanın “görev”, “ahlaken doğru” olduğunu hissetmeye yönelik yollar bulunur.
Akılcılaştırmada hayal kırıklığına “tecrübe kazandım” denilir, burada ise “kişiliğim zenginleşti”
Sömürgecilerin yağmaladıkları ülkelere “daha üstün medeniyet” getirmeleri, Hitler, İspanyol Engizisyonu, bir öğrenciyi eksikleri olduğunda sınavdan geçirmemek için-”kötülük yapmış olurum ona”
Ahlaki mazoşizm’de önde gelen savunmadır, obsesif-kompulsif kişilerde de çokça kullanılır.
Olgun olarak kabul edilse de terapötik etkiye oldukça kapalıdır.
BÖLMELEME
Düşünsel savunmalardan biridir
İki çatışan durumun, bilinçte bir çelişki, suçluluk, utanç, kaygı yaşanmadan, bulunmasını sağlamak için kullanılır.
Uyuşmaz nitelikli iki veya daha fazla fikir, tutum veya davranışı, çelişkiyi değerlendirmeye almaksızın, birlikte yaşayıp, yapmak
İkiyüzlülük gibi algılanır: kuralları savunurken, birilerini kayırmak, önyargıları üzüntüyle karşılarken, diğer yandan etnik şakalar yapmak
Bununla yüzleştirildiklerinde, kurtulmak için akılcılaştırmayı yardıma çağıracaklardır.
Örn; Evli bir adamla yaşayan danışanın ( aslında bu tarz ilişkiye karşı ) ‘’o evli değil ki’’ demesi,
Hala başkası ile nikâhlı olduğu anımsatıldığında ama ‘’karısından ayrı yaşıyor’’ demesi gibi…
YAPMA BOZMA (UNDOİNG)
Tüm güçlü kontrolün doğal ardılı ve daha olgun şeklidir.
Sihirli niteliği aynı arkaik kökenlere dayanır.
Bazı duygulanımları (suçluluk, utanç) sihirli şekilde silecek bir tutum veya davranışla dengeleme için harcanan bilinçdışı çaba
Utanç veya suçluluk duygularının farkında olunmadığında ve dolayısıyla bunların sonuçlarına katlanmak da sahiplenilmediğinde
Pek çok dinsel ritüel de günah ve suçun kefaretini ödeme çabası
Düşünsel düzeyde olsa bile aynı kaderi paylaşır- özellikle çocuklarda – düşmanca duygular tehlikelidir- düşünce=eylem (sihirli niteliği de buradan)
Merkezi bir savunma olduğunda – kompulsif kişilik de kullanılır.
KENDİNE KARŞI DÖNDÜRME
Olumsuz duygulanım ve tutumları dışsal bir nesneye yöneltmek yerine kendiliğe yöneltmek
Otorite/ebeveyn konumunda olan ve güvenliğimiz açısından önemli kişilere karşı olumsuz duygularımızı yöneltmek yerine kendimize karşı yöneltiriz.
Yoğun şiddete maruz kalan hasta yaşananları kendisinin hırçın çocuk oluşuna bağlar ve “iyi” çocuk olduğu takdirde ebeveynlerinin sevgi ve koruyuculuklarını alabileceğini düşünür- yetişkinlikte durumu değiştirmek yerine kendini suçlayarak acı çeker.
Olabileceğimizden daha fazla kontrole sahip olduğumuz yanılsaması yaratır, bu da döngüyü tetikler.
OLUMLU biçimiyle, sağlıklı kişilerde sorumluluk almaya neden olur.
Depresif kişiliklerde ve mazoşizm olgularında- otomatik olarak kullanılır.
YER DEĞİŞTİRME
Fazlaca bir çarpıtmaya uğratılmadan yaşanan savunma
Dürtü, duygu veya davranışın ilerlediği yönden/nesneden, kaygı nedeniyle, başka nesneye/ yöne kaydırılmasıdır.
Patronu tarafından azarlanıp, karısına kızan adam, karısının da çocuklara, onların da köpeğe kızmaları
Aldatan kocanın masum bulunup, “öteki kadın’a” kızılması (sonuçlarına katlanamamaktan)
Başka alanlarla ilgili kaygıyı, spesifik, aşırı korku duyulan bir nesneye taşınırsa- fobi
Irkçılıkta, örgütlerde, alt kültürlerde, homofobide - “günah keçisi”
Olumlu biçiminde; saldırgan enerjinin yaratıcı bir etkinliğe, çalışmaya yöneltilmesi…
KARŞIT TEPKİ OLUŞTURMA
Bir şeyi daha az tehdit edici hale getirmek için tam zıddına döndürme; olumsuz duyguyu olumluya, olumsuzu ise olumluya çevirmek nefretin sevgiye, özlemin küçümsemeye, hasedin beğeniye dönüşmesi gibi.
3-4 yaşlarda görülmeye başlar- aileye bir kardeşin katılmasıyla birlikte öfke ve kıskançlık bilinçte sevgiye dönüşür. Reddedilmiş duygunun bir kısmı savunmanın içinden “sızar”- bebeği sıkarak kucaklamak...
Yakın ve yetenekli bir arkadaşını kıskanmak yerine, gıpta ile bakmak, hayran olmak
Saldırgan duygu ve yönelişlerin endişe verici olduklarında ve kontrolden çıkma tehlikesi gösterdiklerinde sıklıkla kullanılır.
TERSİNE ÇEVİRME
Kişiyi özne konumundan nesne konumuna veya nesne konumundan özne konumuna getirmek.
Örn; İlgi ve sevilme ihtiyacı utanç verici/tehlikeli olarak deneyimleniyor ise başkasına ilgi ve sevgi gösterip, onun yaşadığı doyumla bilinçdışı özdeşleşerek, kendi bağımlılık ihtiyacını doyurmak.
Güç paylaşımı değişir
Çocuk oyunlarında – edilgin – etken dönüşümü, kurban edilenden kurban edene olarak gözlemlenir.
Evlat edinilmesi zor olan çocukların evlat edinilmesine yönelik çalışmalar yürüten hasta- kendi kurtarıcı, muhtaç olan ise artık bir başkasıdır.
Seans sırasında bizi tedavi etmeye kalkan, düzeni belirlemeye kalkan danışan
ÖZDEŞİM (İdentification)
Yaşamın doğal bir parçası (bir kısmı bilinçdışı)
Kaygı, üzüntü, utanç gibi acı verici duygulardan kaçınma ihtiyacı veya tehdit altındaki kendilik uyumu ve özsaygının yeniden sağlanması ihtiyacına hizmet eder.
Freud Özdeşimi; Anaklitik- sevdiğimiz bir kişi gibi olma eğilimi ve Saldırganla özdeşim- korkulan kişi olmaya yönelik olarak ele almıştır.
Özdeşim; Doğal gelişimsel hatta ki bebeksi biçiminden evrilerek diğerini bütünüyle yutma niteliği olan içe atmadan, diğerinin özelliklerini seçici olarak, daha incelikli, ayrım yapabilen kendine katma eğilimine doğru gelişir.
İlkel yansıtma sağlıklı kişide artan bir empati kapasitesine dönüşürken, arkaik özdeşim de kendiliği zenginleştirmeye dönüşür.
En bilinen savunmacı özdeşim; Oedipus ve saldırganla özdeşimdir.
Özdeşim nesnenin özelliklerine göre olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir; bir dönemde ki çatışmayı çözüp, yetişkinlikte sorun haline getirebilir.
Özellikle kimliğin zorlandığı durumlarda (ergenlik)
Ölüm ve kayıp durumlarında hem kaybedilen sevgi nesnesi, hem onun yerine geçen kişilerle yaşanacaktır.
Hasta terapist arasındaki özdeşimler de daha yüksek ilişki gösterir.
Hastanın terapistle özdeşimin de onarıcı potansiyeli ön planda tutulup, bu eğilimin abartılması engellenmelidir.
EYLEME KOYMA (ACTİNG OUT)
İçsel olarak yasaklanmış, sıkıntı veren, korkulan duygu, düşünce, fantezilerin yarattığı kaygıya hâkim olabilmek için ortaya çıkan otomatik davranışlar
Freud: Acı verici, korkulan şeylerin üzerinde hâkimiyet kurabilmek için (çocuklukta otorite/ebeveyn tarafından reddedileceğinden korkulan ihtiyaç ve duygular özellikle)
Çaresizliği, korunmasızlığı, etkisi ve gücü olma deneyimine dönüştürüp, edilgin etkene döndürülür.
Bilinçdışıdır, korkutucu, gerçekleşmesi kompulsif ve otomatiktir.
CİNSELLEŞTİRME (erotisation)
Bir acting out (eyleme koyma) biçimi
Freud: Cinsel enerji=Libido- birincil güdülenim
Sonraki gelişmeler: cinsel etkinlik/ fanteziler savunmacı şekillerde de kullanılabilir (kaygı üzerinde hakimiyet kazanmak, özsaygıyı onarmak, içsel ölmüşlük duygusunu dağıtmak vb.)
Cinsel uyarılma canlı hissetmenin güvenli bir yoludur- ölüm korkusu, terkedilme, istismar edilme gibi acı ve korkutucu duyumlar bilinçdışı olarak heyecan verici duyuma döndürülüp, hâkimiyet kazanılır.
Günlük yaşamda: öğrenim sürecini (öğretmeni), güç sahibi kişileri erotikleştirme eğilimi vb.
YÜCELTME
İlkel dürtü ve ketleyici güçler arasındaki çatışmalara ilişkin yaratıcı, sağlıklı, sosyal anlamda değerli, kabul gören, yararlı çözümler bulmak ve o şekilde dışa vurmaktır.
Diş hekiminin sadizmi, bir gösteri sanatçısının teşhirciliği, bir avukatın düşmanını öldürme arzusunu yüceltiyor olabileceği düşünüldüğünde
En değerli savunma:
Sosyal anlamda yararlı kazanımlar
Bir dürtüyü başka bir şeye dönüştürerek, israf edilmesi yerine o enerjiyi boşaltır ve homeostasis korunur.
Uzm. Psikolog/Psikoterapist Esra Erdoğan
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Savunma Mekanizmaları Doğru Kullanılırsa Bizi Korur" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
savunma mekanizmaları, psikolojik savunma, psikolojik savunma mekanizması, psikolojik savunma mekanizmaları, savunma mekanizmaları nelerdir, savunma mekanizmaları türleri, ilkel savunmalar, olgun savunmalar
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.