Obezitenin Kardiovasküler Hastalıklara Etkisi ve Antioksidanlar
ÇAĞIN HASTALIĞI OBEZİTENİN KARDİOVASKİLER HASTALIKLARA ETKİSİ VE SAĞLIKLI BESLENME İLE BU RİSKTEN KORUNMANIN YOLLARI VE
ANTİOKSİDANLAR
Bugün obezitenin sosyal ve psikolojik sorunlar doğurmasının yanı sıra hipertansiyon, kardiovasküler hastalıklar, diyabet, dejeneratif artrit, trombofilebit gibi birçok önemli hastalıkla ilişkisi olduğu, ayrıca şişman kişilerde hayat süresinin kısaldığı iyi bilinmektedir.
Amerikan Kalp Birliği obezitenin koroner kalp hastalığı açısından hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara kullanımı ve sedanter yaşam tarzından kaynaklanan risk gibi, belli ölçülerde kardiovasküler risk getiren, major ve düzeltilebilir bir risk faktörü olduğunu açıklamıştır. (1-2)
Obezite; vücutta aşırı yağ depolanması ile ortaya çıkan, fiziksel ve ruhsal sorunlara neden olabilen enerji metabolizması bozukluğudur. “ Obesus” sözcüğü Latince olup “yemekten dolayı” anlamındadır.(3)
Obezite, nadiren pirimer bir hastalığa bağlı olarak gelişir. Vakaların çoğunda ise belirlenmiş bir hastalık yoktur. Genellikle alınan enerji harcanan enerjiden fazladır. Bu grup basit (eksojen) obezite olarak tanımlanır. (4)
Günümüzde obezitenin görülme sıklığı her yaş grubunda artmaktadır. Bunun nedeni modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıklarında yağların ve karbonhidratların fazla miktarda tüketilmesi ve çocukların fiziksel aktiviteden uzaklaşarak televizyon ve bilgisayar oyunlarına yönelmeleridir. (5-6-7-8)
Çocuklukta obezite; yaşamın ilk yılı, 5-6 yaş arası ve ergenlik döneminde artış göstermektedir.
Obez çocukların 1/3 ‘ü obez adölesanların ise %80’i erişkin yaşa ulaştıklarında da obez kalmaktadırlar.(5-8) Buna bağlı olarak çocukluk çağlarında ortaya çıkan obezite sorununu zamana bırakmak yerine gerekli çözüm için profesyonel desteğe bu çağlarda ihtiyaç vardır.
Aksi taktirde çocukluk ve adölesan dönemdeki yanlış beslenme alışkanlıkları ve beslenme durumu, ileri yaşlarda görülebilecek, kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser, osteoporoz gibi çeşitli kronik hastalıklara zemin hazırlar.
Yapılan bir çalışma beden kitle indeksi(BMI)’nin kan lipiteleri ve homosistein düzeyleri üzerine etkilerini göstermek amacıyla 19-23 yaş arası, 30 erkek, 30 kız genç birey üzerinde çalışılmıştır. Trigliserit, total kolesterol, LDL-kolesterol ve VLDL – kolesterol düzeylerine bakılmış. Zayıf gençlerde düşük, obez gençlerde yüksek olduğu gözlemlenmiş. HDL- kolesterolü de zayıf gençlerde yüksek, obezlerde düşük bulunmuştur. Ayrıca BMI ile total kolesterol, trigliserit, HDL-kolesterol ve VLDL-kolesterol düzeyleri arasında da anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Dolayısıyla obez gençlerde kan lipit değerlerinin artması kalp damar hastalıkları riskini yükseltmektedir.(9)
Bu çalışmaların ışığında obezite ile de oluşabilen kolesterol ve özellikle de LDL- kolesterol düzeyinin yükseklikleri atherosklerotik kalp hastalığına zemin hazırlamaktadır. Halk arasında “kötü kolesterol” olarak bilinen LDL-kolesterolün vücuttaki oksidatif stresler sonucunda değişikliğe uğraması ve okside-LDL’nin oluşumu ve bu değişikliğe uğramış LDL’nin makrofajlar tarafından endositozu (alınımı) sonucunda oluşan köpük hücreleri atherosklerotik plak oluşumuna katılırlar ve de koroner arter hastalıklarının oluşumuna neden olurlar.
Vitamin E, karotenoidler, flavonoidler gibi besinsel antioksidanlar, LDL oksidasyonunu azaltırlar.
Tüm bu anlatılanların ışığında besinsel antioksidanlar, içeren besinler ve günlük alım miktarlarına göz atalım:
Retinoidler (retinolle ilgili) görme,üreme,büyüme ve epitel dokunun devamlılığının sağlanmasında gerekli maddelerdir. Aslında görme dışındaki fonksiyonları (mukus sekresyonu, bağışıklık sisteminin devamı, büyüme, üreme) çok daha iyi bilinmektedir. Bütün doğal ve sentetik vitamin A türevlerine retinoidler denir. Biyolojik olarak en aktif olan ve doğal olan hayvansal form all-trans retinoldür. Sebzelerde bulunan provitaminlere de karotenler denir. En fazla bulunan ve en aktif olan ß-karotendir. Metabolizma: Diyetle alınan retinil esterleri barsakta hidroliz edilir, retinol ve serbest yağ asitleri açığa çıkar. Retinol, barsak mukaoza hücrelerinde yeniden uzun zincirli yağ asitlerileriyle esterleşir ve şilomikronlar içinde dolaşıma verilir. Diyetle alınan ß-karoten ise, barsak mukozasında 2 molekül retinaldehide ayrılır ve retinole redüklenir, esterleştirilerek lipidlerin dokulara taşınmasında görev alan ve bağırsak mukoza hücrelerinde sentezlenen şilomikron denen moleküller içine konur ve kana verilir. En sonunda Şilomikron artığı içinde karaciğer tarafından alınıp, retinil esteri şeklinde depolanırlar. Depoların %90 dan fazlası karaciğerde depolanır. Gerek olunca, all-trans retinole çevrilip, karaciğerde sentezlenen retinol-bağlayıcı protein ile kanda taşınır. Aynı oranda transtretin denilen prealbumine de bağlanır. Retinol periferik hücrelere hücre yüzeyindeki spesifik reseptörler tarafından alınır. Hücre içinde okside edilerek retinoik asite çevrilir ve spesifik nuklear reseptörlere bağlanarak etki gösterir. Fonksiyonları; a- Gözde bulunan ve gözün renkli görme fonksiyonlarında görev alan Rod ve kon hücrelerinin görme pigmentlerinin yapısında bulunur. Rodların retinadaki pigmenti olan rodopsin, opsin denilen proteine 11-cis retinal bağlanmasıyla oluşur. Işık etkisiyle, all trans retinal ve opsin açığa çıkar. Işık bir aksiyon potensiyaline çevrilerek, optik sinir yoluyla beyne iletilir. Vitamin A eksikliğinde retinada rodopsin azalır, görme eşiği yükselir ve gece körlüğü olur. b- Retinoik asit; Büyüme, glikoprotein sentezi, mukus sekresyonu, epitelyal hücre gelişmesi ve diferensiasyonunda görev yapar.Eksikliğinde iştahsızlık ve kemik büyümesinde gerilik olur.c- Üreme; Retinol ve retinal normal üreme için gereklidir. Retinoik asit üreme ve görmede etkisizdir. Retinol diyetle verilirken, retinoik asit Topikal(cilde sürülerek) olarak kullanılır. Retinoik asitin 13-cis izomeri (izotretinoin) daha etkilidir, akne tedavisinde kullanılır. Etretinat ise psöriazis denilen bir cilt hastalığında kullanılır. Orta derecede akne, Darier hastalığı ve cilt yaşlanmasında topikal tretinoin (all trans retinoik a.) kullanılabilir. Şiddetli kistik aknede ise oral isotretinoin verilir.Antioksidan olarak kronik hastalıkların önlenmesinde rol oynar. Vitamin A Eksikliği; Gece körlüğü (retina dejenerasyonu) en erken belirtisidir. Şiddetli eksikliği kseroftalmiye yol açar, konjunktiva ve korneada kuruluk olur, ilerlerse ülser ve körlük gelişebilir. Diyette eksik alıma bağlıdır. Vitamin A Toksisitesi; Hipervitaminozis A denir. Günde 7.5 mg'dan (25000 IU'den fazla) fazla alındığında akut toksisite olabilir. Kronik toksisite 25-50000 IU aylarca alınırsa olur. Karoten toksik değildir, sadece cilt sarılığına yol açar. Erken belirtileri ciltte kuruluk ve kaşıntı, hepatomegali, siroz, kafa içi basınç artışıdır. Gebelerde fazla vitamin A kullanılmaz.
· Likopen:
1. Domateslerden izole edilen bir karotenoiddir. Likopeni yüksek meyve ve sebzeler arasında karpuz, pembe greyfurt, pembe guava, ve kuşburnu da bulunur.
2. LDL’nin oksidatif modifikasyonuna karşı koruyucu etkileri olduğu gösterilmiştir.
3. Likopenin etkisi beta karotenden daha güçlüdür ve yüksek miktarda vitamin E içeren LDL’ye karşı daha selektiftir.
4. Likopenin sık kullanımının kalp damar hastalığı, kanser (özellikle prostat kanseri), diyabet, osteoporoz ve hatta erkeklerde kısırlık riskini azalttığı yönünde bulgular vardır.(10) Likopen özofagus, kolorektal ve ağız kanseri riskinde azalmayla ilgili olabilir.(11)
Laboratuar ortamındaki çalışamalarda karotenoidler Vitanin E ile birlikte kullanıldıklarında, tek başlarına kullanıldıkları duruma göre ek antioksidan etki gösterdikleri saptanmıştır.
2. LDL oksidasyonuna karşı flavonoidler arasında en güçlü antioksidan:
· Kırmızı şarap flavonoidleridir.
Diğer kaynakları meyan kökü, zeytinyağ, gingerdir . (12)
3. Ayrıca elma,çilek, üzüm gibi meyveler, çikolata ve özellikle çay, belli oranlarda flavonoid ihtiva eder.
ANTİOKSİDANLAR
Bugün obezitenin sosyal ve psikolojik sorunlar doğurmasının yanı sıra hipertansiyon, kardiovasküler hastalıklar, diyabet, dejeneratif artrit, trombofilebit gibi birçok önemli hastalıkla ilişkisi olduğu, ayrıca şişman kişilerde hayat süresinin kısaldığı iyi bilinmektedir.
Amerikan Kalp Birliği obezitenin koroner kalp hastalığı açısından hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara kullanımı ve sedanter yaşam tarzından kaynaklanan risk gibi, belli ölçülerde kardiovasküler risk getiren, major ve düzeltilebilir bir risk faktörü olduğunu açıklamıştır. (1-2)
Obezite; vücutta aşırı yağ depolanması ile ortaya çıkan, fiziksel ve ruhsal sorunlara neden olabilen enerji metabolizması bozukluğudur. “ Obesus” sözcüğü Latince olup “yemekten dolayı” anlamındadır.(3)
Obezite, nadiren pirimer bir hastalığa bağlı olarak gelişir. Vakaların çoğunda ise belirlenmiş bir hastalık yoktur. Genellikle alınan enerji harcanan enerjiden fazladır. Bu grup basit (eksojen) obezite olarak tanımlanır. (4)
Günümüzde obezitenin görülme sıklığı her yaş grubunda artmaktadır. Bunun nedeni modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıklarında yağların ve karbonhidratların fazla miktarda tüketilmesi ve çocukların fiziksel aktiviteden uzaklaşarak televizyon ve bilgisayar oyunlarına yönelmeleridir. (5-6-7-8)
Çocuklukta obezite; yaşamın ilk yılı, 5-6 yaş arası ve ergenlik döneminde artış göstermektedir.
Obez çocukların 1/3 ‘ü obez adölesanların ise %80’i erişkin yaşa ulaştıklarında da obez kalmaktadırlar.(5-8) Buna bağlı olarak çocukluk çağlarında ortaya çıkan obezite sorununu zamana bırakmak yerine gerekli çözüm için profesyonel desteğe bu çağlarda ihtiyaç vardır.
Aksi taktirde çocukluk ve adölesan dönemdeki yanlış beslenme alışkanlıkları ve beslenme durumu, ileri yaşlarda görülebilecek, kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser, osteoporoz gibi çeşitli kronik hastalıklara zemin hazırlar.
Yapılan bir çalışma beden kitle indeksi(BMI)’nin kan lipiteleri ve homosistein düzeyleri üzerine etkilerini göstermek amacıyla 19-23 yaş arası, 30 erkek, 30 kız genç birey üzerinde çalışılmıştır. Trigliserit, total kolesterol, LDL-kolesterol ve VLDL – kolesterol düzeylerine bakılmış. Zayıf gençlerde düşük, obez gençlerde yüksek olduğu gözlemlenmiş. HDL- kolesterolü de zayıf gençlerde yüksek, obezlerde düşük bulunmuştur. Ayrıca BMI ile total kolesterol, trigliserit, HDL-kolesterol ve VLDL-kolesterol düzeyleri arasında da anlamlı ilişkiler saptanmıştır. Dolayısıyla obez gençlerde kan lipit değerlerinin artması kalp damar hastalıkları riskini yükseltmektedir.(9)
Bu çalışmaların ışığında obezite ile de oluşabilen kolesterol ve özellikle de LDL- kolesterol düzeyinin yükseklikleri atherosklerotik kalp hastalığına zemin hazırlamaktadır. Halk arasında “kötü kolesterol” olarak bilinen LDL-kolesterolün vücuttaki oksidatif stresler sonucunda değişikliğe uğraması ve okside-LDL’nin oluşumu ve bu değişikliğe uğramış LDL’nin makrofajlar tarafından endositozu (alınımı) sonucunda oluşan köpük hücreleri atherosklerotik plak oluşumuna katılırlar ve de koroner arter hastalıklarının oluşumuna neden olurlar.
Vitamin E, karotenoidler, flavonoidler gibi besinsel antioksidanlar, LDL oksidasyonunu azaltırlar.
Tüm bu anlatılanların ışığında besinsel antioksidanlar, içeren besinler ve günlük alım miktarlarına göz atalım:
- Vitamin E:
- Günlük yiyeceklerle vitamin E alımı (500-1000 IÜ/gün) koroner kalp hastalığı gelişmesi ile ters orantılıdır. ( Günlük gereksinim yetişkin erkeklerde 10mg, kadınlarda 8mg’dır.)
- En zengin kaynakları; yeşil yapraklı bitkiler, yağlı tohumlar ve bunlardan elde edilen yağlar, sert kabuklu meyveler (fındık, ceviz v.b.) , tahıl taneleri ve kuru baklagillerdir.
- Vit- E’nin günlük gereksinimini karşılamak için aşağıda sıraladığımız besinleri tüketmek yeterlidir.
- 5 adet fındık,
- 1porsiyon yeşil yapraklı sebze,
- 1porsiyon kuru baklagil,
- 5 g zeytin yağ.
- Karotenoidler:
- Beta karotenler:
- İnsan serumunda en fazla bulunan karotenoidlerdir.
- Beta karotenler , LDL oksidasyonunu belirli bir seviyeye kadar inhibe edebilir.
- A vitamininin yapı taşıdır. Vücutta A vitamini haline dönüştürülür. Ispanak, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, kavun, şeftali, kayısı gibi meyveler ve havuç en önemli kaynaklarıdır.
- Günlük gereksinimi 1.3-2.9 mg’dır.
- Beta karotenler:
Retinoidler (retinolle ilgili) görme,üreme,büyüme ve epitel dokunun devamlılığının sağlanmasında gerekli maddelerdir. Aslında görme dışındaki fonksiyonları (mukus sekresyonu, bağışıklık sisteminin devamı, büyüme, üreme) çok daha iyi bilinmektedir. Bütün doğal ve sentetik vitamin A türevlerine retinoidler denir. Biyolojik olarak en aktif olan ve doğal olan hayvansal form all-trans retinoldür. Sebzelerde bulunan provitaminlere de karotenler denir. En fazla bulunan ve en aktif olan ß-karotendir. Metabolizma: Diyetle alınan retinil esterleri barsakta hidroliz edilir, retinol ve serbest yağ asitleri açığa çıkar. Retinol, barsak mukaoza hücrelerinde yeniden uzun zincirli yağ asitlerileriyle esterleşir ve şilomikronlar içinde dolaşıma verilir. Diyetle alınan ß-karoten ise, barsak mukozasında 2 molekül retinaldehide ayrılır ve retinole redüklenir, esterleştirilerek lipidlerin dokulara taşınmasında görev alan ve bağırsak mukoza hücrelerinde sentezlenen şilomikron denen moleküller içine konur ve kana verilir. En sonunda Şilomikron artığı içinde karaciğer tarafından alınıp, retinil esteri şeklinde depolanırlar. Depoların %90 dan fazlası karaciğerde depolanır. Gerek olunca, all-trans retinole çevrilip, karaciğerde sentezlenen retinol-bağlayıcı protein ile kanda taşınır. Aynı oranda transtretin denilen prealbumine de bağlanır. Retinol periferik hücrelere hücre yüzeyindeki spesifik reseptörler tarafından alınır. Hücre içinde okside edilerek retinoik asite çevrilir ve spesifik nuklear reseptörlere bağlanarak etki gösterir. Fonksiyonları; a- Gözde bulunan ve gözün renkli görme fonksiyonlarında görev alan Rod ve kon hücrelerinin görme pigmentlerinin yapısında bulunur. Rodların retinadaki pigmenti olan rodopsin, opsin denilen proteine 11-cis retinal bağlanmasıyla oluşur. Işık etkisiyle, all trans retinal ve opsin açığa çıkar. Işık bir aksiyon potensiyaline çevrilerek, optik sinir yoluyla beyne iletilir. Vitamin A eksikliğinde retinada rodopsin azalır, görme eşiği yükselir ve gece körlüğü olur. b- Retinoik asit; Büyüme, glikoprotein sentezi, mukus sekresyonu, epitelyal hücre gelişmesi ve diferensiasyonunda görev yapar.Eksikliğinde iştahsızlık ve kemik büyümesinde gerilik olur.c- Üreme; Retinol ve retinal normal üreme için gereklidir. Retinoik asit üreme ve görmede etkisizdir. Retinol diyetle verilirken, retinoik asit Topikal(cilde sürülerek) olarak kullanılır. Retinoik asitin 13-cis izomeri (izotretinoin) daha etkilidir, akne tedavisinde kullanılır. Etretinat ise psöriazis denilen bir cilt hastalığında kullanılır. Orta derecede akne, Darier hastalığı ve cilt yaşlanmasında topikal tretinoin (all trans retinoik a.) kullanılabilir. Şiddetli kistik aknede ise oral isotretinoin verilir.Antioksidan olarak kronik hastalıkların önlenmesinde rol oynar. Vitamin A Eksikliği; Gece körlüğü (retina dejenerasyonu) en erken belirtisidir. Şiddetli eksikliği kseroftalmiye yol açar, konjunktiva ve korneada kuruluk olur, ilerlerse ülser ve körlük gelişebilir. Diyette eksik alıma bağlıdır. Vitamin A Toksisitesi; Hipervitaminozis A denir. Günde 7.5 mg'dan (25000 IU'den fazla) fazla alındığında akut toksisite olabilir. Kronik toksisite 25-50000 IU aylarca alınırsa olur. Karoten toksik değildir, sadece cilt sarılığına yol açar. Erken belirtileri ciltte kuruluk ve kaşıntı, hepatomegali, siroz, kafa içi basınç artışıdır. Gebelerde fazla vitamin A kullanılmaz.
· Likopen:
1. Domateslerden izole edilen bir karotenoiddir. Likopeni yüksek meyve ve sebzeler arasında karpuz, pembe greyfurt, pembe guava, ve kuşburnu da bulunur.
2. LDL’nin oksidatif modifikasyonuna karşı koruyucu etkileri olduğu gösterilmiştir.
3. Likopenin etkisi beta karotenden daha güçlüdür ve yüksek miktarda vitamin E içeren LDL’ye karşı daha selektiftir.
4. Likopenin sık kullanımının kalp damar hastalığı, kanser (özellikle prostat kanseri), diyabet, osteoporoz ve hatta erkeklerde kısırlık riskini azalttığı yönünde bulgular vardır.(10) Likopen özofagus, kolorektal ve ağız kanseri riskinde azalmayla ilgili olabilir.(11)
Laboratuar ortamındaki çalışamalarda karotenoidler Vitanin E ile birlikte kullanıldıklarında, tek başlarına kullanıldıkları duruma göre ek antioksidan etki gösterdikleri saptanmıştır.
- Flavonoidler:
2. LDL oksidasyonuna karşı flavonoidler arasında en güçlü antioksidan:
· Kırmızı şarap flavonoidleridir.
Diğer kaynakları meyan kökü, zeytinyağ, gingerdir . (12)
3. Ayrıca elma,çilek, üzüm gibi meyveler, çikolata ve özellikle çay, belli oranlarda flavonoid ihtiva eder.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Obezitenin Kardiovasküler Hastalıklara Etkisi ve Antioksidanlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Funda GÖÇER TUZGÖL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Funda GÖÇER TUZGÖL'ün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
antioksidanlar, antioksidanlar ve kardiovasküler hastalık ilişkisi, vitamin a, avitamini, vitamin e, evitamini, likopen, obesus, günlük vitamin e alımı, günlük vitamin a alımı, vitamin a nelerde var, vitamin e nelerde var, karotenoidler
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.