Paranoid Bozukluk
Paranoıd bozukluk bilgi işleme süreci
Tarihsel olarak bakıldığında paranoya teriminin DSM II ye kadar tam yerine oturmadığı görülmektedir.Terim, 2000 yıl önce eski yunan da davranışları akıl ve mantıkla açıklanmayan kişiler için kullanılmış olup, para (yan dış) ve nous (akıl) kelimelerinden türetilmiştir. akıl dışı delilik çılgınlık gibi sıfatlarla tanımlanan çok geniş bir yelpazedeki davranışları içerir. davranışlardaki bu çeşitliliğin zaman içinde, davranışların gruplanmasında (sanrılı olanlar olmayanlar kişilikte yıkıma yol açan, açmayanlar gibi) ve kavramda değişikliklere yol açtığını görüyoruz. Kavramı psikıyatriye ilk tanıştırnan VOGEL olmuştur 1764 Fransız ihtilalinden sonra da pinel tarafından kullanıldığı belirtilmektedir.18.yy sanrılı hastaların birkısmına bu isim verilirken 19 yy da alman psikıyatristleri özellikle büyüklük ve kötülük görme perseküsyon sanrıları olanlara bu ismi uygun görrmüşlerdir.
Kahlbaum 1863 te paranoya terimini sanrılı hastalıklar için kullanmış ve paranoyanın diğer bozukluklardan bağımsız, birincil bir sanrısal bozukluk olduğunu belirtmiştir. Kraepelin ise paranoya terimini kronik sistemli ve tedavi edilemeyen sanrılarla birlikte giden, fakat kişilikte yıkım göstermeyen akıl hastalıkları için kullanılmış ve bu hastalarda hallüsünasyonların olmadığını söyleyerek, paranoyayı demans prekokstan ayırmıştır daha sonra bu ikisi arasında yer alan üçüncü bir Paranoıd psikoz grubu içinde ‘’parafreni’’ terimini ileri sürmüştür.
Freud paranoyayı yansıtma mekanizmasının bir ürünü olarak görmüş,bugün paranoıd şizofreni olarak kabul edilen hastalığa dementia paranoides adını vermiştir. Modern tanı ve sınıflandırma sistemlerinden DSM II de paranoya ve paranoıd durumlar bilinen bir bireyin patolojisi göstermeyen psikolojik hastalıklar içinde sınıflandırılarak kötülük görme persekütif ve büyüklük sanrıları ile devam eden genel olarak hallüsünasyon göstermeyen , zeka durumlarında bozukluk göstermeyen davranış ve duygulanımları sahip oldukları sanrılarla uyumlu olan bir akıl hastalığı olarak tanımlanmıştır. Şizofrenının paranoıd alt tipinden ayrıldığı noktaların neler olduğunun görülmesi için ‘paranoıd tip şizofreni’ sıklıkla diğer alt tiplerden daha akut ve geç başlangıçlıdır. Bu alt tipin reaktif bileşeninin diğer alt tiplere oranla daha fazla olduğu bildirilmektedir.klinik gidişi iyidir. Hastalarda bir yada birden fazla sanrı ve sıklıkla işitsel hallisünasyonlar vardır. Dağınık düzensiz deorganize konuşma dağınık ya da katatonik davranış donuk ya da uygunsuz duygulanım gözlenmez.tabloya anksiyete , kızgınlık, kavgacılık ve şiddet eşlik eder. Kişilerarası ilşkileri sıklıkla yapmacık tekdüze ve aşırı yoğunluktadır. Sanrıları ile ilgilenilmediği takdirde hastanın işlevlerindeki bozulmayı fark etmek güç olabilir.DSM III te bu bozukluk paranoıd bozukluklar başlığı altında yer almış ‘paranoya’ paylaşılmış paranoıd bozukluk ve atipik paranoıd bozukluk , akut paranoıd bozukluk biçiminde sınıflandırılmıştır. DSM III R Paranoıd bozukluk kavramını ve tanımını öneml i bir değişikliğe uğratmıştır. Paranoıd terimimnin değişik anlamları olduğundan karmaşaya neden olabileceği düşünülmüş paranoıd terimi terk edilerek ‘sanrısal bozukluk’ terimi kullanılmıştır. Bu bozukluklarda sanrıların varlığı önemli olmakla birlikte, olgular şizofreni ya da diğer psikotik bozukluk ölçütlerine uymaz . duygulanım bozukluğu görülebilmekle birlikte, duygu durum bozukluğunun süresi, toplam hastalık süresine göre daha kısadır. Düşünce bozuklukları şizofrenideki gibi tuhaf bir nitelik taşımaz. Duygusal durum sanrılara uygunluk gösterir. Kişilik genelde sağlam kalır yıkım belirtileri olsa da uzun bir sürede en az düzeyde kalır. DSM 4 TE bu bozukluk şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar içinde yer almış ve alt tiplere karışık form eklenmiştir. DSM IV te sanrısal bozukluk en az bir ay süren tuhaf olmayan sanrıların olması işlevselliğin belirgin olarak bozulmamış olması, hezeyanlarla birlikte duygu durum bozukluğu gösteren durumlar ortaya çıkmış olsa bile bunların toplam süresinin sanrısal dönemlerin süresine göre daha kısa olması bir maddenin kötüye kullanılabilen bir ilaç tedavi için kullanılan bir ilaç ya da genel tıbbi bir durumun fizyolojik etkilerine bağlı olmaması şeklinde tanımlamaktadır.
SANRISAL BOZUKLUK ALT TİPLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Kendini başkalarından gelecek kötülüklere açık gören persekütif tip:
Sanrısal bozukluğun en sık görülen tipidir. Birinin kendisine ya da kendisine yakın olan birine karşı herhangi bir şekilde kötülük yapmayı tasarladığına ilşkin , basit ya da karmaşık sanrılar vardır.hasta izlendiğine, zehirlenmek istendiğine , taciz edildiğine aleyhinde komplolar düzenlendiğine inanmaktadır. Bu hastalar genellikle kızgın ve öfkelidirler ve zarar görebileceklerini düşündükleri zaman kolayca şiddete yönelebilirler.
Kendini üstün gören grandiöz tip:
Megaloman olarak bilinen bu tipte hastanın kendi değerini aşırı düzeyde abartarak,önemli biri olduğu şeklinde büyüklük sanrıları geliştirmesi söz konsudur hasta kendisini evliya peygamber dünya çapında keşifleri olan bir bilim adamı olduğuna inanabilir.
Kendisini cinsel olarak karşı konulamaz gören:
Hastanın oldukça ünlü makam mevki ya da ekonomik durum açısından kendisinden çok üst düzeydeki biri tarafından sevildiğine inanma şeklinde bir sanrısı vardır. Genellikle ani başlar ve bir anda kişinin yaşamının odağı olur.
Kıskançlık tipi:
Patolojik kıskançlık othello sendromu olarakta bilinen bu tipte eşin veya önemli bir yakının sadakatsizliğine ilşkin sanrılar vardır ani başlar, hasta bu kişileri izleyerek ipuçları bulmaya çalışır. Alkol bağımlılığı ile ilşkili biçimleri sık görülür.
Bedeninin hasta gören somatik tip:
Monosemptomatik hipokondriak psikoz olarak ta bilinmektedir.en sık gözlenen sanrı içerikleri önemli bir enfeksıyona yakalandığı, yılan veya böcek soktuğu midesinde yılan olduğu, şeklindedir.öykülerinde madde kullanımı ve kafa travması öyküsü sık görülür.
Nedensel açıklamalar:
Genetik etmenler : aile çalışmaları sanrısal bozukluğu olanların akrabaları arasında aynı bozukluğu gösterenlerin ve bu bozuklukla ilşkili özelliklerin yüksek oranlarda bulunduğunu göstermekle birlikte paranoıd düşüncelerin genetik olarak taşınabilirliğinin diğer psikotik belirtilere oranla oldukça düşük olduğunu düşündürmektedir .
Biyolojik etmenler: sanrıların basal ganglıa ve limbik sistem bozuklukları endokrin ve metabolik hastalıklar vitamin yetmezliği gibi pek çok psikıyatrik olmayan tıbbi durum ve ilaç-madde kullanımına bağlı olarakda ortaya çıkabilmesi sanrısal bozuklukta biyolojik etmenlerin rolü olduğunu düşündürmektedir. Beyin görüntüleme yöntemleri ile sanrılı bozukluğu olanlarda anterior singulat ve lateral etkinlik artışları saptandığı bildirilmektedir Kırkpınar .1997
Epileptik hastalarda kötülük görme ve büyüklük sanrıları, Alzheimer hastalığında kötülük görme sanrılarının belirgin olduğu psikotık durumlar görülmektedir. Ayrıca kokaın, metilfenidat pemolin,amfetaminler ve bazı zayıflama ürünleri gibi uyarıcı maddelere bağlı olarak da sanrısal bozukluk benzeri tablolar oluşabilir.
Psikodinamik ve sosyal etmenler:
Sanrısal bozukluğu olan hastalar birincil olarak karşıt tepki kurma yadsıma inkar yansıtma savunma tarzlarını kullanmaktadırlar Freud sanrısal bozukluğa ilşkin psikodinamik açıklamalarında
Tarihsel olarak bakıldığında paranoya teriminin DSM II ye kadar tam yerine oturmadığı görülmektedir.Terim, 2000 yıl önce eski yunan da davranışları akıl ve mantıkla açıklanmayan kişiler için kullanılmış olup, para (yan dış) ve nous (akıl) kelimelerinden türetilmiştir. akıl dışı delilik çılgınlık gibi sıfatlarla tanımlanan çok geniş bir yelpazedeki davranışları içerir. davranışlardaki bu çeşitliliğin zaman içinde, davranışların gruplanmasında (sanrılı olanlar olmayanlar kişilikte yıkıma yol açan, açmayanlar gibi) ve kavramda değişikliklere yol açtığını görüyoruz. Kavramı psikıyatriye ilk tanıştırnan VOGEL olmuştur 1764 Fransız ihtilalinden sonra da pinel tarafından kullanıldığı belirtilmektedir.18.yy sanrılı hastaların birkısmına bu isim verilirken 19 yy da alman psikıyatristleri özellikle büyüklük ve kötülük görme perseküsyon sanrıları olanlara bu ismi uygun görrmüşlerdir.
Kahlbaum 1863 te paranoya terimini sanrılı hastalıklar için kullanmış ve paranoyanın diğer bozukluklardan bağımsız, birincil bir sanrısal bozukluk olduğunu belirtmiştir. Kraepelin ise paranoya terimini kronik sistemli ve tedavi edilemeyen sanrılarla birlikte giden, fakat kişilikte yıkım göstermeyen akıl hastalıkları için kullanılmış ve bu hastalarda hallüsünasyonların olmadığını söyleyerek, paranoyayı demans prekokstan ayırmıştır daha sonra bu ikisi arasında yer alan üçüncü bir Paranoıd psikoz grubu içinde ‘’parafreni’’ terimini ileri sürmüştür.
Freud paranoyayı yansıtma mekanizmasının bir ürünü olarak görmüş,bugün paranoıd şizofreni olarak kabul edilen hastalığa dementia paranoides adını vermiştir. Modern tanı ve sınıflandırma sistemlerinden DSM II de paranoya ve paranoıd durumlar bilinen bir bireyin patolojisi göstermeyen psikolojik hastalıklar içinde sınıflandırılarak kötülük görme persekütif ve büyüklük sanrıları ile devam eden genel olarak hallüsünasyon göstermeyen , zeka durumlarında bozukluk göstermeyen davranış ve duygulanımları sahip oldukları sanrılarla uyumlu olan bir akıl hastalığı olarak tanımlanmıştır. Şizofrenının paranoıd alt tipinden ayrıldığı noktaların neler olduğunun görülmesi için ‘paranoıd tip şizofreni’ sıklıkla diğer alt tiplerden daha akut ve geç başlangıçlıdır. Bu alt tipin reaktif bileşeninin diğer alt tiplere oranla daha fazla olduğu bildirilmektedir.klinik gidişi iyidir. Hastalarda bir yada birden fazla sanrı ve sıklıkla işitsel hallisünasyonlar vardır. Dağınık düzensiz deorganize konuşma dağınık ya da katatonik davranış donuk ya da uygunsuz duygulanım gözlenmez.tabloya anksiyete , kızgınlık, kavgacılık ve şiddet eşlik eder. Kişilerarası ilşkileri sıklıkla yapmacık tekdüze ve aşırı yoğunluktadır. Sanrıları ile ilgilenilmediği takdirde hastanın işlevlerindeki bozulmayı fark etmek güç olabilir.DSM III te bu bozukluk paranoıd bozukluklar başlığı altında yer almış ‘paranoya’ paylaşılmış paranoıd bozukluk ve atipik paranoıd bozukluk , akut paranoıd bozukluk biçiminde sınıflandırılmıştır. DSM III R Paranoıd bozukluk kavramını ve tanımını öneml i bir değişikliğe uğratmıştır. Paranoıd terimimnin değişik anlamları olduğundan karmaşaya neden olabileceği düşünülmüş paranoıd terimi terk edilerek ‘sanrısal bozukluk’ terimi kullanılmıştır. Bu bozukluklarda sanrıların varlığı önemli olmakla birlikte, olgular şizofreni ya da diğer psikotik bozukluk ölçütlerine uymaz . duygulanım bozukluğu görülebilmekle birlikte, duygu durum bozukluğunun süresi, toplam hastalık süresine göre daha kısadır. Düşünce bozuklukları şizofrenideki gibi tuhaf bir nitelik taşımaz. Duygusal durum sanrılara uygunluk gösterir. Kişilik genelde sağlam kalır yıkım belirtileri olsa da uzun bir sürede en az düzeyde kalır. DSM 4 TE bu bozukluk şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar içinde yer almış ve alt tiplere karışık form eklenmiştir. DSM IV te sanrısal bozukluk en az bir ay süren tuhaf olmayan sanrıların olması işlevselliğin belirgin olarak bozulmamış olması, hezeyanlarla birlikte duygu durum bozukluğu gösteren durumlar ortaya çıkmış olsa bile bunların toplam süresinin sanrısal dönemlerin süresine göre daha kısa olması bir maddenin kötüye kullanılabilen bir ilaç tedavi için kullanılan bir ilaç ya da genel tıbbi bir durumun fizyolojik etkilerine bağlı olmaması şeklinde tanımlamaktadır.
SANRISAL BOZUKLUK ALT TİPLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Kendini başkalarından gelecek kötülüklere açık gören persekütif tip:
Sanrısal bozukluğun en sık görülen tipidir. Birinin kendisine ya da kendisine yakın olan birine karşı herhangi bir şekilde kötülük yapmayı tasarladığına ilşkin , basit ya da karmaşık sanrılar vardır.hasta izlendiğine, zehirlenmek istendiğine , taciz edildiğine aleyhinde komplolar düzenlendiğine inanmaktadır. Bu hastalar genellikle kızgın ve öfkelidirler ve zarar görebileceklerini düşündükleri zaman kolayca şiddete yönelebilirler.
Kendini üstün gören grandiöz tip:
Megaloman olarak bilinen bu tipte hastanın kendi değerini aşırı düzeyde abartarak,önemli biri olduğu şeklinde büyüklük sanrıları geliştirmesi söz konsudur hasta kendisini evliya peygamber dünya çapında keşifleri olan bir bilim adamı olduğuna inanabilir.
Kendisini cinsel olarak karşı konulamaz gören:
Hastanın oldukça ünlü makam mevki ya da ekonomik durum açısından kendisinden çok üst düzeydeki biri tarafından sevildiğine inanma şeklinde bir sanrısı vardır. Genellikle ani başlar ve bir anda kişinin yaşamının odağı olur.
Kıskançlık tipi:
Patolojik kıskançlık othello sendromu olarakta bilinen bu tipte eşin veya önemli bir yakının sadakatsizliğine ilşkin sanrılar vardır ani başlar, hasta bu kişileri izleyerek ipuçları bulmaya çalışır. Alkol bağımlılığı ile ilşkili biçimleri sık görülür.
Bedeninin hasta gören somatik tip:
Monosemptomatik hipokondriak psikoz olarak ta bilinmektedir.en sık gözlenen sanrı içerikleri önemli bir enfeksıyona yakalandığı, yılan veya böcek soktuğu midesinde yılan olduğu, şeklindedir.öykülerinde madde kullanımı ve kafa travması öyküsü sık görülür.
Nedensel açıklamalar:
Genetik etmenler : aile çalışmaları sanrısal bozukluğu olanların akrabaları arasında aynı bozukluğu gösterenlerin ve bu bozuklukla ilşkili özelliklerin yüksek oranlarda bulunduğunu göstermekle birlikte paranoıd düşüncelerin genetik olarak taşınabilirliğinin diğer psikotik belirtilere oranla oldukça düşük olduğunu düşündürmektedir .
Biyolojik etmenler: sanrıların basal ganglıa ve limbik sistem bozuklukları endokrin ve metabolik hastalıklar vitamin yetmezliği gibi pek çok psikıyatrik olmayan tıbbi durum ve ilaç-madde kullanımına bağlı olarakda ortaya çıkabilmesi sanrısal bozuklukta biyolojik etmenlerin rolü olduğunu düşündürmektedir. Beyin görüntüleme yöntemleri ile sanrılı bozukluğu olanlarda anterior singulat ve lateral etkinlik artışları saptandığı bildirilmektedir Kırkpınar .1997
Epileptik hastalarda kötülük görme ve büyüklük sanrıları, Alzheimer hastalığında kötülük görme sanrılarının belirgin olduğu psikotık durumlar görülmektedir. Ayrıca kokaın, metilfenidat pemolin,amfetaminler ve bazı zayıflama ürünleri gibi uyarıcı maddelere bağlı olarak da sanrısal bozukluk benzeri tablolar oluşabilir.
Psikodinamik ve sosyal etmenler:
Sanrısal bozukluğu olan hastalar birincil olarak karşıt tepki kurma yadsıma inkar yansıtma savunma tarzlarını kullanmaktadırlar Freud sanrısal bozukluğa ilşkin psikodinamik açıklamalarında
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Paranoid Bozukluk" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Atakan ŞAHİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Atakan ŞAHİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
1 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.